Şimdi Ara

Sine-i Suzanıma Ahım Yeter - Notası ve Hikayesi

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
2
Cevap
0
Favori
1.349
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Makam: Hicaz Bestekar: Lemi Atlı Sanatçı: Perihan Altındağ Güftekar: - Usül: Curcuna Sine-i Suzanıma Ahım Yeter Lemi Bey Büyük Zaferden sonra İzmir’de Deniz Ticaret Müdürlüğünde işe başlamıştır. O tarihlerde İzmir Sanat çevresi de bayağı hareketli imiş. Dr. Şükrü Şenozan, Rakım Elkutlu gibi zamanın birçok üstadı da İzmir de bulunuyormuş o zamanlar. Bunlarla birlikte kalabalık bir sanatsever gurup hemen her akşam bir evde toplanır, bir taraftan kendi elleri ile hazırladıkları çilingir sofralarında, terbiye ve nezaket kuralları içinde içerlerken, diğer yandan saz ve söz âlemleri yaparlar, gecelerin geç saatlere kadar bu toplantılar sürermiş. Bunun neticesi olarak da Lemi Bey sabah erken uyanamaz ve çoğu zaman işe geç gelirmiş. Lem’i Bey’in amiri de bu toplantılara katılma arzusu duymuş, pek çok defalar isteğini dile getirmişse de, Lemi Bey ve arkadaşları tarafından nazik bir tavırla reddedilmiş. Üstat bu guruba uygun olmadığı düşünülmekteymiş. Nitekim guruba dâhil olamamasının verdiği hiddetle hemen her sabah işe geç gelen üstada kin bağlamış. Yine bir sabah Lem’i Bey işe geç gelir. Masasına tam oturacağı sırada bir yazı gözüne çarpar. Bu Daire Amirinin yazılı ve imzalı bir talimatıdır. Talimat aynen şöyledir: “Lemi Bey her sabah İzmir’in çöplerini açık denize dökecek olan çöp mavnalarına binecek ve çöplerin tespit edilen mahalde denize dökülmesine nezaret edecektir.” Üstat emri okur. Musiki çevresinde değerli bir insan olduğu kadar, terbiye ve nezaket kurallarını da içine sindirmiş bir kimse olduğundan, derhal yerinden kalkar, harekete hazır çöp mavnalarından birine atlar ve denize açılır. Bir yandan bu sıcak, diğer yandan çöplerden çıkan dayanılmaz pis kokular üstadı perişan eder. Yanında daima bulundurduğu kâğıdını, kalemini alır, bu haleti ruhiye içinde, çektiği üzüntü ve sıkıntıları dile getiren “Sine-i suzanıma ahım yeter” sözleriyle başlayan dörtlüğü meydana getirir. Sine-i suzanıma, ahım yeter Pek perişan oldum, Allahım yeter Ye’sime feryâdı can gahım yeter Pek perişan oldum, Allahım yeter Yanan kalbime ettiğim ah yeter. Allahım, çok perişanım, artık yeter. Üzüntüme canevimden gelen feryadım yeter. Allahım, çok perişanım, artık yeter. Bu dörtlük daha sonra Hicaz Makamında ve Curcuna usulünde bir şarkı olur. Ertesi gün durum İzmir Valisi bulunan Kazım Dirik Paşa’nın kulağına gider. Paşa bu olaya çok üzülür. Böyle büyük bir besteci, aynı zamanda kibar, nazik ve terbiyeli bir insana yapılan bu haksızlık ve yersiz davranışa tahammül edemez. Hemen Deniz Ticaret Müdürlüğüne gelir. Lemi Bey aldığı emir üzerine o sabahki görevini yerine getirmek için mavnalardan birine binmek üzeredir. Paşa'nın Lemi Bey’e gösterdiği sevgi ve saygıyı gören Müdür telaşa kapılır, şaşkına döner, utanır. Nihayet yaptığı hatayı sür'atle düzeltme yoluna gider. O da Üstada Paşa'nın gösterdiği sevgi ve saygıyı aynen göstermek suretiyle yaptığı büyük ayıbını örtme yolunda çaba sarf eder. Lemi Atlı eski görevine döner. Yaratılış itibariyle son derece terbiyeli, mültefit, nazik, alçak gönüllü bir kimse olan Lemi bey, kendine "Üstadım" diyenlere, büyük bir mahcubiyetle üstat olmadığını, musikide amatör bir kimse olduğunu söylermiş. Başından dört evlilik geçen ve bu evliliklerden çocuğu olmayan Lemi Atlı, yaşamış olduğu duyguları şarkılarına da yansıtmıştır. Yakın dostu Kemal Niyazi Seyhun'la dolaşır, Çamlıca'ya gider, Setbaşı gazinosunda fasıl dinler, orada bulunduğunu hisseden gazino sanatkârları fasla çeki düzen verir ve dikkatli ....


    Yazının Orjinali Kar Amacı Gütmeyen Sitemizi Desteklemek İçin TIKLAYINZ..




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.