Şimdi Ara

Tarih okumak için gerekli diller

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
31
Cevap
1
Favori
10.136
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar iü açıktan tarih okuyorum. Bu sene büyük ihtimal son senem. Ve yüksek lisans olarak okumaya devam etmek istiyorum.

    Ortaçağ Tarihine ve Yakın Çağ tarihine meraklıyım. Şimdi benim hangi dilleri öğrenmem gerekiyor, hangisi için.

    Osmanlıca kolay, İngilizcem de iyi sayılır. Makaleler ve kitapları çok fazla zorlanmadan okuyabiliyorum.

    Arapçayı da aöf ön. ilahiyat okuduğum için mecburen öğrenmek zorundayım bu sene içinde.

    Bunlardan başka dil öğrenmem gerekiyor mu? Yoksa bu dilleri geliştirmek yeterli mi?



  • Ortaçağ için Arapça ve Latince işini görür. Latince'de kaynaklara direkt ulaşırsın. Çeviriyle falan uğraşmazsın. Yakınçağ için ise bence Fransızca olmalı.
  • Hangi alanda uzmanlaşmak istediğine göre değişir bu. Osmanlı için eski yazıda uzmanlaşman ve yanında da Farsça eklemen gerekir. Selçuklu için Arapça ve Farsça gerekiyor zira Selçuklu ile ilgili kaynaklar bu dillerde yazılmıştır. Bizans için eski Grekçe ve klasik Latince gerekiyor. Memlük ve Mısır için çok iyi derecede Arapça gerekiyor. Avrupa tarihi yapacaksan klasik Latince dahil olmak üzere birden fazla Avrupa dilini bilmen gerekiyor.

    Yani ne olursa olsun İngilizce harici en az 2 yabancı dil bilmen şart.
  • Kraven kullanıcısına yanıt
    İşte sıkıntı hangi konu üzerine gideceğimi bilememem.

    Orta Çağ'da özellikle Selçuklu Tarihi, Moğol Tarihi, Memluk Tarihi bu üçünü okumak istiyorum.

    Yakın Çağ'da ise İngiltere Tarihi başta olmak üzere bu güne kadar gelen önemli olayları incelemesine okumak istiyorum.

    Osmanlı-Selçuklu düşünce ve sosyal tarihi de ilgimi çekiyor.

    Şu an Arapça çalışıyorum. Bi de Kürt olduğum için Farsça zorlamaz gibi beni. İranlılarla Kürtçe üzerinden muhabbet etmişliğim bile vardı umrede.

    Biraz uzattım ama durum bu.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bojack2

    İşte sıkıntı hangi konu üzerine gideceğimi bilememem.

    Orta Çağ'da özellikle Selçuklu Tarihi, Moğol Tarihi, Memluk Tarihi bu üçünü okumak istiyorum.

    Yakın Çağ'da ise İngiltere Tarihi başta olmak üzere bu güne kadar gelen önemli olayları incelemesine okumak istiyorum.

    Osmanlı-Selçuklu düşünce ve sosyal tarihi de ilgimi çekiyor.

    Şu an Arapça çalışıyorum. Bi de Kürt olduğum için Farsça zorlamaz gibi beni. İranlılarla Kürtçe üzerinden muhabbet etmişliğim bile vardı umrede.

    Biraz uzattım ama durum bu.

    Yanlız uzmanlık dediğin şey şundan istiyorum, şu da olsun, hmm şundan da koy gibi birşey değil haberin olsun

    Saydığın alanların hepsi kendi başına birer uzmanlık alanı zaten. Bu arada ek bilgi olarak vereyim; Moğol tarihi çalışacaksan, çalıştığın döneme göre değişebilir ama Rusça da gerekebilir haberin olsun.
    Saydığın alanların dilleri hemen hemen ortak gibi. Selçuklu, Moğol ve kısmen de Osmanlı için Farsça gerekiyor. Selçuklu ve Memlük için çok iyi derecede Arapça gerekiyor. İngiltere için yine dönemine göre değişir ama Latince şart olmakla birlikte Fransızca ve Almanca da belli bir ölçüde gerekli.

    Farsça'yı çok kafana takma zaten. Bir Türk'ün (Alfabeyi katmıyorum, dilden bahsediyorum) en kolay öğrenebileceği dil zaten Farsça'dır. Kürt'sen ve Kürtçe biliyorsan dediğin gibi ekstra bir avantajın var, Farsça'nın bir lehçesi yahut Farsça'dan bozma bir dil gibi olduğundan çok rahat kaparsın. Yanlız orada bir ayrıntı var; yine dönemine göre değişir ama Farsça içinde Pehlevice de öğrenmen gerekebilir, normal Farsça'ya göre biraz daha farklı olduğundan ilk başta zorlayabilir. Özellikle ses yapısı değiştiği için okuması problem çıkarabilir ama bir kere sistemi kapınca onu da rahatlıkla götürebilirsin.

    Yanlız dediğim gibi, saydığın dalların hepsi kendi başına birer uzmanlık alanı. Dolayısıyla içlerinden en çok ilgini çekeni, üzerinde araştırma yapacak kadar tutkun olanını seç ve onun üzerinden ilerle. Benim de hali hazırda senelerden beri devam eden amatör tarihçilik olayını profesyonel tarihçi yani akademisyenlik seviyesine getirme gibi bir amacım var şu aralar. Bu nedenle Farsça'mı ilerletmeye çalışıyorum ve büyük ihtimalle klasik ve klasik öncesi -erken dönem- Osmanlı çalışacağım için Grekçe öğrenmem gerekecek. Farsça problem değil ama eski Grekçe'yi nasıl halledeceğimi düşünüyorum zira şimdiki halinden çok farklı; eski ve yeni Grekçe adeta iki farklı dil kadar birbirinden uzak olduğu için nasıl üstesinden geleceğimi düşünüyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 10 Aralık 2016; 14:37:12 >




  • Kraven kullanıcısına yanıt
    Saydığım her alanda uzmanlaşmanın mümkün olmadığının farkındayım.

    Size de kolay gelsin. Kullanılmayan dilleri öğrenmek normal bir dili öğrenmekten bir kaç kat daha zordur.

    Bi de millet Tarih bölümünü küçük görüyor. Hangi bölümde bu kadar fazla eski-yeni dil öğrenmek zorundayız ki?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bojack2

    Saydığım her alanda uzmanlaşmanın mümkün olmadığının farkındayım.

    Size de kolay gelsin. Kullanılmayan dilleri öğrenmek normal bir dili öğrenmekten bir kaç kat daha zordur.

    Bi de millet Tarih bölümünü küçük görüyor. Hangi bölümde bu kadar fazla eski-yeni dil öğrenmek zorundayız ki?

    Kesinlikle haklısın. Anlaşılmıyor bir türlü; tarihçi denen kişi geçmişi bilen ve geçmişte yaşananlar ışığında günümüzü yorumlayabilen, geçmişte yaşananları objektif olarak günümüze getirebilen kişidir.

    Ayrıca dil konusu ise gerçekten uğraş gerektiriyor. İyi bir tarihçi mutlaka en az 3 dil bilmelidir. Çalıştığı alana göre bu 4-5 dile kadar da çıkmalı, diğer yakın dilleri de en azından okuyacak seviyede aşina olmalıdır. Tarih dediğimiz şey mukayese yapmadan yapılabilecek birşey değildir. Mukayese yapabilmek için de dil bilmek şarttır.




  • Kraven kullanıcısına yanıt
    Dediklerinize katılmakla birlikte son bir konuda daha danışmak istiyorum. Felsefe bölümüne konusunu da açtım. Ama cevap gelmedi.

    Tarih Felsefesi hakkında okuma yapmaya nerden başlamalıyım? İbn-i Haldun'dan ya da Alman ve İngiliz Okullarından biriyle mi?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bojack2

    Dediklerinize katılmakla birlikte son bir konuda daha danışmak istiyorum. Felsefe bölümüne konusunu da açtım. Ama cevap gelmedi.

    Tarih Felsefesi hakkında okuma yapmaya nerden başlamalıyım? İbn-i Haldun'dan ya da Alman ve İngiliz Okullarından biriyle mi?

    Şuan açıkçası hatrıma gelen net birşey yok fakat öncelikle metod okumanı tavsiye ederim. Özellikle de Fuad Köprülü ve Hasan Ali Yücel'i okumanı tavsiye ederim.
  • kasova kullanıcısına yanıt
    Ismim Murat. Aöf Tarih bolumunde okumaktayim. Endulus donemi ile ilgili calisma yapmak isteyen bir tarihcinin Ingilizce disinda hangi dillleri ogrenmesi gerekir? Arapca ve Ispanyolca disinda Latince de cok gerekecek midir? Endulus donemi (8yy.-15yy) ve 15yy. sonrasi Endulus cografyasi ile ilgili Turkiye universitelerinde calisma yapmak cok zor mudur? Saygilarimla
  • Kraven kullanıcısına yanıt
    Karlofca sonrasi donemi (18.yy-20.yy) calismak isteyen birinin Ingilizce disinda bir dil ogrenmesi gerekir mi? Arapca bilmenin o donemle ilgili calisacak birine herhangi bir faydasi olur mu? (Osmanli yazisini zaten cok iyi bilmesi gerekecegi icin onu belirtmedim).
    Tarihte iki doneme karsi ileri derecede merakim var. Birincisi Karlofca sonrasi Osmanli, digeri de Endulus Muslumanlari-Osmanli iliskileri (Reconquisita oncesi ve sonrasi dahil). Tabiki iki donemde sadece birini secmem gerektiginin farkindayim. Iyi derecede Ingilizce ve Osmanlica ile orta seviyede Arapca ve Ispanyolca biliyorum. Bildigim dilleri ilerletmek icin calsiyorum. Esas meslegim tarih degil muhendislik fakat tarih konusunda acaba akademik kariyer yapabilirmiyim diye arastiriyorum. Saygilarimla...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Balikesirli10 -- 8 Ocak 2018; 16:39:26 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Balikesirli10

    Karlofca sonrasi donemi (18.yy-20.yy) calismak isteyen birinin Ingilizce disinda bir dil ogrenmesi gerekir mi? Arapca bilmenin o donemle ilgili calisacak birine herhangi bir faydasi olur mu? (Osmanli yazisini zaten cok iyi bilmesi gerekecegi icin onu belirtmedim).
    Tarihte iki doneme karsi ileri derecede merakim var. Birincisi Karlofca sonrasi Osmanli, digeri de Endulus Muslumanlari-Osmanli iliskileri (Reconquisita oncesi ve sonrasi dahil). Tabiki iki donemde sadece birini secmem gerektiginin farkindayim. Iyi derecede Ingilizce ve Osmanlica ile orta seviyede Arapca ve Ispanyolca biliyorum. Bildigim dilleri ilerletmek icin calsiyorum. Esas meslegim tarih degil muhendislik fakat tarih konusunda acaba akademik kariyer yapabilirmiyim diye arastiriyorum. Saygilarimla...

    Yapabilirsin tabii ki. Ben de o yoldayım. Benim de asıl mesleğim tarih değil, IT dünyasından geliyorum. Hobi olarak hep tarihle ilgilendim, seneler sonra akademik kariyere yöneldim. Zaten, bence, tarih 18 yaşında çocuk sayılacak birinin üstesinden gelebileceği -okul, sınavlar vs. olarak değil- bir şey değil.

    Dil konusunda ise net olarak şu lazım olur demem mümkün değil. Örneğin Endülüs için gayet tabii ki Arapça ve İspanyolca ve bunun yanında dönemi anlayabilmek için Latince ve hatta belki de İtalyanca gerekecektir. Osmanlı çalışmak için ise bu tamamen hangi alanda çalışacağına göre değişir. Araplar'ı ilgilendiren bir konu üzerinde çalışmayacaksan Arapça bilmek yine faydalı olacaktır, ama elzem olmayacaktır. Farsça bu konuda biraz daha önemli denebilir. Diğer konular ve diller için de benzer şey geçerli. Örneğin nispeten daha yakın zaman için Fransızca olmazsa olmaz denebilecek bir dil bana göre. Yine çalışacağın alana göre İtalyanca'dan Lehçe'ye, Hırvatça'ya, Bulgarca'ya, Rusça'ya, Yunanca'ya kadar birçok olmazsa olmaz dil var. Yani olay tamamen üzerinde çalışacağın konu ile alakalı. Ama bir kolaylığı var; Latin dilleri birbirine çok benzer olduğu için birini öğrendiğinde, özellikle de Fransızca öğrendiğinde diğerlerini kolay kavrıyorsun. Bu sebeple şimdiden Fransızca öğrenmeye başladım mesela. Büyük ihtimalle İtalyanca öğrenmem gerekecek, ama işimi kolaylaştıracağı için şimdiden Fransızca öğrenmeye çalışıyorum. Üstelik henüz başlangıç seviyesi sayılabilecek Fransızcam ile dahi karışık olmayan İtalyanca şeyleri kelimelerden yola çıkarak, iyi kötü tahmin edebiliyorum. Fransızca İtalyanca, İspanyolca, Portekizce ve hatta farklı kökten olmalarına karşın neredeyse İngilizce için dahi çatı kıvamında bir dil.




  • tarih okumak için osmanlıca bilmen, osmanlıca okuyabilmen için arap harflerini bilmen lazım.
    tabii bir şeyi yok etmek için ne lazım. aslının yok edilmesi.

    sonra uydur uydur oyna..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: Balikesirli10

    Karlofca sonrasi donemi (18.yy-20.yy) calismak isteyen birinin Ingilizce disinda bir dil ogrenmesi gerekir mi? Arapca bilmenin o donemle ilgili calisacak birine herhangi bir faydasi olur mu? (Osmanli yazisini zaten cok iyi bilmesi gerekecegi icin onu belirtmedim).
    Tarihte iki doneme karsi ileri derecede merakim var. Birincisi Karlofca sonrasi Osmanli, digeri de Endulus Muslumanlari-Osmanli iliskileri (Reconquisita oncesi ve sonrasi dahil). Tabiki iki donemde sadece birini secmem gerektiginin farkindayim. Iyi derecede Ingilizce ve Osmanlica ile orta seviyede Arapca ve Ispanyolca biliyorum. Bildigim dilleri ilerletmek icin calsiyorum. Esas meslegim tarih degil muhendislik fakat tarih konusunda acaba akademik kariyer yapabilirmiyim diye arastiriyorum. Saygilarimla...

    Yapabilirsin tabii ki. Ben de o yoldayım. Benim de asıl mesleğim tarih değil, IT dünyasından geliyorum. Hobi olarak hep tarihle ilgilendim, seneler sonra akademik kariyere yöneldim. Zaten, bence, tarih 18 yaşında çocuk sayılacak birinin üstesinden gelebileceği -okul, sınavlar vs. olarak değil- bir şey değil.

    Dil konusunda ise net olarak şu lazım olur demem mümkün değil. Örneğin Endülüs için gayet tabii ki Arapça ve İspanyolca ve bunun yanında dönemi anlayabilmek için Latince ve hatta belki de İtalyanca gerekecektir. Osmanlı çalışmak için ise bu tamamen hangi alanda çalışacağına göre değişir. Araplar'ı ilgilendiren bir konu üzerinde çalışmayacaksan Arapça bilmek yine faydalı olacaktır, ama elzem olmayacaktır. Farsça bu konuda biraz daha önemli denebilir. Diğer konular ve diller için de benzer şey geçerli. Örneğin nispeten daha yakın zaman için Fransızca olmazsa olmaz denebilecek bir dil bana göre. Yine çalışacağın alana göre İtalyanca'dan Lehçe'ye, Hırvatça'ya, Bulgarca'ya, Rusça'ya, Yunanca'ya kadar birçok olmazsa olmaz dil var. Yani olay tamamen üzerinde çalışacağın konu ile alakalı. Ama bir kolaylığı var; Latin dilleri birbirine çok benzer olduğu için birini öğrendiğinde, özellikle de Fransızca öğrendiğinde diğerlerini kolay kavrıyorsun. Bu sebeple şimdiden Fransızca öğrenmeye başladım mesela. Büyük ihtimalle İtalyanca öğrenmem gerekecek, ama işimi kolaylaştıracağı için şimdiden Fransızca öğrenmeye çalışıyorum. Üstelik henüz başlangıç seviyesi sayılabilecek Fransızcam ile dahi karışık olmayan İtalyanca şeyleri kelimelerden yola çıkarak, iyi kötü tahmin edebiliyorum. Fransızca İtalyanca, İspanyolca, Portekizce ve hatta farklı kökten olmalarına karşın neredeyse İngilizce için dahi çatı kıvamında bir dil.

    Reyiz, Fransızcayı ben de 2017 başından beri çalışıyorum. Şimdi hızı arttırdım. Yavaş çalışıyordum. Şimdi rat.planet hocanın da tavsiyesiyle grameri büyük ölçüde hallettim. Harry Potter'ın Fransızcasını sipariş ettim amazon'dan. Bayağı uğraştırıcı olacak ama Arapçayı klasik öğrenme metotlarından birisi kitap okumaktır Ortaçağ'da Osmanlı'da falan bilirsin. Bu bakımdan kitap okumak önemli.

    Diyeceğim şu; Fransızcadan sonra İtalyanca İspanyolca falan eminim çok kolaydır ama bu ikisi alanında işine yaramayacaksa tarihi çalışmaların bolluğu sebebiyle Almanca öğrenmek daha mantıklı değil mi Fransızcadan sonra?

    Mesela İnalcık İng Fr Alm bilmeyen iyi bir tarihçi olamaz batılılarla boy ölçüşemez diyordu.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: Balikesirli10

    Karlofca sonrasi donemi (18.yy-20.yy) calismak isteyen birinin Ingilizce disinda bir dil ogrenmesi gerekir mi? Arapca bilmenin o donemle ilgili calisacak birine herhangi bir faydasi olur mu? (Osmanli yazisini zaten cok iyi bilmesi gerekecegi icin onu belirtmedim).
    Tarihte iki doneme karsi ileri derecede merakim var. Birincisi Karlofca sonrasi Osmanli, digeri de Endulus Muslumanlari-Osmanli iliskileri (Reconquisita oncesi ve sonrasi dahil). Tabiki iki donemde sadece birini secmem gerektiginin farkindayim. Iyi derecede Ingilizce ve Osmanlica ile orta seviyede Arapca ve Ispanyolca biliyorum. Bildigim dilleri ilerletmek icin calsiyorum. Esas meslegim tarih degil muhendislik fakat tarih konusunda acaba akademik kariyer yapabilirmiyim diye arastiriyorum. Saygilarimla...

    Yapabilirsin tabii ki. Ben de o yoldayım. Benim de asıl mesleğim tarih değil, IT dünyasından geliyorum. Hobi olarak hep tarihle ilgilendim, seneler sonra akademik kariyere yöneldim. Zaten, bence, tarih 18 yaşında çocuk sayılacak birinin üstesinden gelebileceği -okul, sınavlar vs. olarak değil- bir şey değil.

    Dil konusunda ise net olarak şu lazım olur demem mümkün değil. Örneğin Endülüs için gayet tabii ki Arapça ve İspanyolca ve bunun yanında dönemi anlayabilmek için Latince ve hatta belki de İtalyanca gerekecektir. Osmanlı çalışmak için ise bu tamamen hangi alanda çalışacağına göre değişir. Araplar'ı ilgilendiren bir konu üzerinde çalışmayacaksan Arapça bilmek yine faydalı olacaktır, ama elzem olmayacaktır. Farsça bu konuda biraz daha önemli denebilir. Diğer konular ve diller için de benzer şey geçerli. Örneğin nispeten daha yakın zaman için Fransızca olmazsa olmaz denebilecek bir dil bana göre. Yine çalışacağın alana göre İtalyanca'dan Lehçe'ye, Hırvatça'ya, Bulgarca'ya, Rusça'ya, Yunanca'ya kadar birçok olmazsa olmaz dil var. Yani olay tamamen üzerinde çalışacağın konu ile alakalı. Ama bir kolaylığı var; Latin dilleri birbirine çok benzer olduğu için birini öğrendiğinde, özellikle de Fransızca öğrendiğinde diğerlerini kolay kavrıyorsun. Bu sebeple şimdiden Fransızca öğrenmeye başladım mesela. Büyük ihtimalle İtalyanca öğrenmem gerekecek, ama işimi kolaylaştıracağı için şimdiden Fransızca öğrenmeye çalışıyorum. Üstelik henüz başlangıç seviyesi sayılabilecek Fransızcam ile dahi karışık olmayan İtalyanca şeyleri kelimelerden yola çıkarak, iyi kötü tahmin edebiliyorum. Fransızca İtalyanca, İspanyolca, Portekizce ve hatta farklı kökten olmalarına karşın neredeyse İngilizce için dahi çatı kıvamında bir dil.

    Reyiz, Fransızcayı ben de 2017 başından beri çalışıyorum. Şimdi hızı arttırdım. Yavaş çalışıyordum. Şimdi rat.planet hocanın da tavsiyesiyle grameri büyük ölçüde hallettim. Harry Potter'ın Fransızcasını sipariş ettim amazon'dan. Bayağı uğraştırıcı olacak ama Arapçayı klasik öğrenme metotlarından birisi kitap okumaktır Ortaçağ'da Osmanlı'da falan bilirsin. Bu bakımdan kitap okumak önemli.

    Diyeceğim şu; Fransızcadan sonra İtalyanca İspanyolca falan eminim çok kolaydır ama bu ikisi alanında işine yaramayacaksa tarihi çalışmaların bolluğu sebebiyle Almanca öğrenmek daha mantıklı değil mi Fransızcadan sonra?

    Mesela İnalcık İng Fr Alm bilmeyen iyi bir tarihçi olamaz batılılarla boy ölçüşemez diyordu.

    Teknik olarak bunların hepsini bilmen lazım, hatta ekstra olarak Bulgarca veya Hırvatça ve hatta bunlardan daha çok Lehçe bilmek lazım. Çünkü bu adamlar yayın yapıyor. Özellikle Türk tarihi hakkında ve Osmanlı hakkında yayınlar daha çok bu adamların dergilerinde çıkıyor. Buna Macarca'yı da ekleyebiliriz.

    Bunlar zamanla olacak şeyler zaten. O yüzden öncelikli olarak hangi alanda çalışacaksa o alanın dillerini öğrenmek gerekiyor. Bundan sonra diğer diller öğrenilebilir. En azından okuyacak kadar öğrenilse bile yeterlidir. İnalcık 60 küsür-70 yaşından sonra İtalyanca öğrendi sırf oradaki literatürü takip edebilmek için. Yoksa bana kalsa herkesin öncelikle Farsça öğrenmesi gerekiyor. Yanında Fransızca ve Almanca, İtalyanca ve Rusça da zorunlu olmalı. Yanına da klasik Latince ve eski Grekçe eklenmeli. Ama pratikte böyle olmuyor. Mesela ben seneye Farsça mı yoksa İtalyanca mı alacağım konusunda halen daha karar veremedim. İkisini birden alma şansım yok. O nedenle birinden birini sonrası için feda etmem gerekiyor ve karar veremiyorum.

    Bu arada Almanca öğrenmesi yine nispeten kolay. Şimdi cümle bile kuramayacak kadar unutmuş olsam da 3 sene Almanca görmüştüm okulda. 3 sene içinde 3 farklı aksanda neredeyse anadil seviyesinde konuşup yazacak duruma gelmiştim. Ama Fransızca'yı herhalde bizim gibi doğulular, özellikle de Ural-Altaylılar'a ceza olsun diye çıkarmışlar. Küfrü bile şiir gibi hissettiren Farsça'dan sonra en sevdiğim dil, ama öğrenmesi ve telaffuzu da en lanet dillerden biri. İstisnaları bitmiyor da bitmiyor arkadaş ya! Ne le ne la belli değil. Kelimelerdeki harflerin yarısından fazlası zaten sessiz, boşuna harf israfı resmen. Hele konuşurken tekil mi çoğul mu anlaşılmıyor bile. O yüzden Fransızca'da akıcı olana kadar hep merak edeceğim bir soru olacak kafamda; ulan bu Fransızlar kendi aralarında konuşurken nasıl anlaşıyor ? Yatkın olduğum için aksanı az çok yapabiliyorum da dilim dönmüyor yav. Bir Flemenkçe'deki gırtlaktan gelen ğ-h karışık sesi yapmaya çalışırken az daha kendimi boğuyordum bir de Fransızca konuşmaya çalışırken... Türkçe'min gözünü seveyim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: Balikesirli10

    Karlofca sonrasi donemi (18.yy-20.yy) calismak isteyen birinin Ingilizce disinda bir dil ogrenmesi gerekir mi? Arapca bilmenin o donemle ilgili calisacak birine herhangi bir faydasi olur mu? (Osmanli yazisini zaten cok iyi bilmesi gerekecegi icin onu belirtmedim).
    Tarihte iki doneme karsi ileri derecede merakim var. Birincisi Karlofca sonrasi Osmanli, digeri de Endulus Muslumanlari-Osmanli iliskileri (Reconquisita oncesi ve sonrasi dahil). Tabiki iki donemde sadece birini secmem gerektiginin farkindayim. Iyi derecede Ingilizce ve Osmanlica ile orta seviyede Arapca ve Ispanyolca biliyorum. Bildigim dilleri ilerletmek icin calsiyorum. Esas meslegim tarih degil muhendislik fakat tarih konusunda acaba akademik kariyer yapabilirmiyim diye arastiriyorum. Saygilarimla...

    Yapabilirsin tabii ki. Ben de o yoldayım. Benim de asıl mesleğim tarih değil, IT dünyasından geliyorum. Hobi olarak hep tarihle ilgilendim, seneler sonra akademik kariyere yöneldim. Zaten, bence, tarih 18 yaşında çocuk sayılacak birinin üstesinden gelebileceği -okul, sınavlar vs. olarak değil- bir şey değil.

    Dil konusunda ise net olarak şu lazım olur demem mümkün değil. Örneğin Endülüs için gayet tabii ki Arapça ve İspanyolca ve bunun yanında dönemi anlayabilmek için Latince ve hatta belki de İtalyanca gerekecektir. Osmanlı çalışmak için ise bu tamamen hangi alanda çalışacağına göre değişir. Araplar'ı ilgilendiren bir konu üzerinde çalışmayacaksan Arapça bilmek yine faydalı olacaktır, ama elzem olmayacaktır. Farsça bu konuda biraz daha önemli denebilir. Diğer konular ve diller için de benzer şey geçerli. Örneğin nispeten daha yakın zaman için Fransızca olmazsa olmaz denebilecek bir dil bana göre. Yine çalışacağın alana göre İtalyanca'dan Lehçe'ye, Hırvatça'ya, Bulgarca'ya, Rusça'ya, Yunanca'ya kadar birçok olmazsa olmaz dil var. Yani olay tamamen üzerinde çalışacağın konu ile alakalı. Ama bir kolaylığı var; Latin dilleri birbirine çok benzer olduğu için birini öğrendiğinde, özellikle de Fransızca öğrendiğinde diğerlerini kolay kavrıyorsun. Bu sebeple şimdiden Fransızca öğrenmeye başladım mesela. Büyük ihtimalle İtalyanca öğrenmem gerekecek, ama işimi kolaylaştıracağı için şimdiden Fransızca öğrenmeye çalışıyorum. Üstelik henüz başlangıç seviyesi sayılabilecek Fransızcam ile dahi karışık olmayan İtalyanca şeyleri kelimelerden yola çıkarak, iyi kötü tahmin edebiliyorum. Fransızca İtalyanca, İspanyolca, Portekizce ve hatta farklı kökten olmalarına karşın neredeyse İngilizce için dahi çatı kıvamında bir dil.

    Reyiz, Fransızcayı ben de 2017 başından beri çalışıyorum. Şimdi hızı arttırdım. Yavaş çalışıyordum. Şimdi rat.planet hocanın da tavsiyesiyle grameri büyük ölçüde hallettim. Harry Potter'ın Fransızcasını sipariş ettim amazon'dan. Bayağı uğraştırıcı olacak ama Arapçayı klasik öğrenme metotlarından birisi kitap okumaktır Ortaçağ'da Osmanlı'da falan bilirsin. Bu bakımdan kitap okumak önemli.

    Diyeceğim şu; Fransızcadan sonra İtalyanca İspanyolca falan eminim çok kolaydır ama bu ikisi alanında işine yaramayacaksa tarihi çalışmaların bolluğu sebebiyle Almanca öğrenmek daha mantıklı değil mi Fransızcadan sonra?

    Mesela İnalcık İng Fr Alm bilmeyen iyi bir tarihçi olamaz batılılarla boy ölçüşemez diyordu.

    Teknik olarak bunların hepsini bilmen lazım, hatta ekstra olarak Bulgarca veya Hırvatça ve hatta bunlardan daha çok Lehçe bilmek lazım. Çünkü bu adamlar yayın yapıyor. Özellikle Türk tarihi hakkında ve Osmanlı hakkında yayınlar daha çok bu adamların dergilerinde çıkıyor. Buna Macarca'yı da ekleyebiliriz.

    Bunlar zamanla olacak şeyler zaten. O yüzden öncelikli olarak hangi alanda çalışacaksa o alanın dillerini öğrenmek gerekiyor. Bundan sonra diğer diller öğrenilebilir. En azından okuyacak kadar öğrenilse bile yeterlidir. İnalcık 60 küsür-70 yaşından sonra İtalyanca öğrendi sırf oradaki literatürü takip edebilmek için. Yoksa bana kalsa herkesin öncelikle Farsça öğrenmesi gerekiyor. Yanında Fransızca ve Almanca, İtalyanca ve Rusça da zorunlu olmalı. Yanına da klasik Latince ve eski Grekçe eklenmeli. Ama pratikte böyle olmuyor. Mesela ben seneye Farsça mı yoksa İtalyanca mı alacağım konusunda halen daha karar veremedim. İkisini birden alma şansım yok. O nedenle birinden birini sonrası için feda etmem gerekiyor ve karar veremiyorum.

    Bu arada Almanca öğrenmesi yine nispeten kolay. Şimdi cümle bile kuramayacak kadar unutmuş olsam da 3 sene Almanca görmüştüm okulda. 3 sene içinde 3 farklı aksanda neredeyse anadil seviyesinde konuşup yazacak duruma gelmiştim. Ama Fransızca'yı herhalde bizim gibi doğulular, özellikle de Ural-Altaylılar'a ceza olsun diye çıkarmışlar. Küfrü bile şiir gibi hissettiren Farsça'dan sonra en sevdiğim dil, ama öğrenmesi ve telaffuzu da en lanet dillerden biri. İstisnaları bitmiyor da bitmiyor arkadaş ya! Ne le ne la belli değil. Kelimelerdeki harflerin yarısından fazlası zaten sessiz, boşuna harf israfı resmen. Hele konuşurken tekil mi çoğul mu anlaşılmıyor bile. O yüzden Fransızca'da akıcı olana kadar hep merak edeceğim bir soru olacak kafamda; ulan bu Fransızlar kendi aralarında konuşurken nasıl anlaşıyor ? Yatkın olduğum için aksanı az çok yapabiliyorum da dilim dönmüyor yav. Bir Flemenkçe'deki gırtlaktan gelen ğ-h karışık sesi yapmaya çalışırken az daha kendimi boğuyordum bir de Fransızca konuşmaya çalışırken... Türkçe'min gözünü seveyim.

    Ya yeni başlayanların en çok nefret ettikleri şeylerdendir o la mı le mü karmaşası. Benim 5-6 yıllık aşinalığım olduğu için şimdi gülüyorum bunu diyenlere. Çünkü hiç mi ama hiç mi önemli bir şey değil. Çoğunlukla kelimenin sesletimine uyan doğrudur. Yanlış da kullansan sanki ne olur? Metin yazarken sadece sıkıntı olabilir onda da alıştıkça geçecektir.

    Ben Fransızcanın yıllardır hastasıyım. Telaffuzuna bayılırım. Ki bir tarihçi için illa konuşmak da gerekmiyor. Okuduğun kitabı anlasan kafi. Konuşma ayrı bir boyut. Mesela İngilizce hayvan gibi kitapları okuyup anlarken İngilizce yol tarifi yapamam hiç bir şekilde. Hakeza sokak ağzıyla konuşan ya da net ses çıkaramayanları da anlamam. Anlamam da gerekmiyor zaten. Amerika'ya ya da İngiltere'ye gidersem ancak o zaman anlamam gerekecektir ve anlayacağımdır da bir iki haftadan sonra.

    Ben Fransızcayı bir sene içinde halledip Almanca'ya geçmeyi planlıyorum. Bakalım.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: Balikesirli10

    Karlofca sonrasi donemi (18.yy-20.yy) calismak isteyen birinin Ingilizce disinda bir dil ogrenmesi gerekir mi? Arapca bilmenin o donemle ilgili calisacak birine herhangi bir faydasi olur mu? (Osmanli yazisini zaten cok iyi bilmesi gerekecegi icin onu belirtmedim).
    Tarihte iki doneme karsi ileri derecede merakim var. Birincisi Karlofca sonrasi Osmanli, digeri de Endulus Muslumanlari-Osmanli iliskileri (Reconquisita oncesi ve sonrasi dahil). Tabiki iki donemde sadece birini secmem gerektiginin farkindayim. Iyi derecede Ingilizce ve Osmanlica ile orta seviyede Arapca ve Ispanyolca biliyorum. Bildigim dilleri ilerletmek icin calsiyorum. Esas meslegim tarih degil muhendislik fakat tarih konusunda acaba akademik kariyer yapabilirmiyim diye arastiriyorum. Saygilarimla...

    Yapabilirsin tabii ki. Ben de o yoldayım. Benim de asıl mesleğim tarih değil, IT dünyasından geliyorum. Hobi olarak hep tarihle ilgilendim, seneler sonra akademik kariyere yöneldim. Zaten, bence, tarih 18 yaşında çocuk sayılacak birinin üstesinden gelebileceği -okul, sınavlar vs. olarak değil- bir şey değil.

    Dil konusunda ise net olarak şu lazım olur demem mümkün değil. Örneğin Endülüs için gayet tabii ki Arapça ve İspanyolca ve bunun yanında dönemi anlayabilmek için Latince ve hatta belki de İtalyanca gerekecektir. Osmanlı çalışmak için ise bu tamamen hangi alanda çalışacağına göre değişir. Araplar'ı ilgilendiren bir konu üzerinde çalışmayacaksan Arapça bilmek yine faydalı olacaktır, ama elzem olmayacaktır. Farsça bu konuda biraz daha önemli denebilir. Diğer konular ve diller için de benzer şey geçerli. Örneğin nispeten daha yakın zaman için Fransızca olmazsa olmaz denebilecek bir dil bana göre. Yine çalışacağın alana göre İtalyanca'dan Lehçe'ye, Hırvatça'ya, Bulgarca'ya, Rusça'ya, Yunanca'ya kadar birçok olmazsa olmaz dil var. Yani olay tamamen üzerinde çalışacağın konu ile alakalı. Ama bir kolaylığı var; Latin dilleri birbirine çok benzer olduğu için birini öğrendiğinde, özellikle de Fransızca öğrendiğinde diğerlerini kolay kavrıyorsun. Bu sebeple şimdiden Fransızca öğrenmeye başladım mesela. Büyük ihtimalle İtalyanca öğrenmem gerekecek, ama işimi kolaylaştıracağı için şimdiden Fransızca öğrenmeye çalışıyorum. Üstelik henüz başlangıç seviyesi sayılabilecek Fransızcam ile dahi karışık olmayan İtalyanca şeyleri kelimelerden yola çıkarak, iyi kötü tahmin edebiliyorum. Fransızca İtalyanca, İspanyolca, Portekizce ve hatta farklı kökten olmalarına karşın neredeyse İngilizce için dahi çatı kıvamında bir dil.

    Reyiz, Fransızcayı ben de 2017 başından beri çalışıyorum. Şimdi hızı arttırdım. Yavaş çalışıyordum. Şimdi rat.planet hocanın da tavsiyesiyle grameri büyük ölçüde hallettim. Harry Potter'ın Fransızcasını sipariş ettim amazon'dan. Bayağı uğraştırıcı olacak ama Arapçayı klasik öğrenme metotlarından birisi kitap okumaktır Ortaçağ'da Osmanlı'da falan bilirsin. Bu bakımdan kitap okumak önemli.

    Diyeceğim şu; Fransızcadan sonra İtalyanca İspanyolca falan eminim çok kolaydır ama bu ikisi alanında işine yaramayacaksa tarihi çalışmaların bolluğu sebebiyle Almanca öğrenmek daha mantıklı değil mi Fransızcadan sonra?

    Mesela İnalcık İng Fr Alm bilmeyen iyi bir tarihçi olamaz batılılarla boy ölçüşemez diyordu.

    Teknik olarak bunların hepsini bilmen lazım, hatta ekstra olarak Bulgarca veya Hırvatça ve hatta bunlardan daha çok Lehçe bilmek lazım. Çünkü bu adamlar yayın yapıyor. Özellikle Türk tarihi hakkında ve Osmanlı hakkında yayınlar daha çok bu adamların dergilerinde çıkıyor. Buna Macarca'yı da ekleyebiliriz.

    Bunlar zamanla olacak şeyler zaten. O yüzden öncelikli olarak hangi alanda çalışacaksa o alanın dillerini öğrenmek gerekiyor. Bundan sonra diğer diller öğrenilebilir. En azından okuyacak kadar öğrenilse bile yeterlidir. İnalcık 60 küsür-70 yaşından sonra İtalyanca öğrendi sırf oradaki literatürü takip edebilmek için. Yoksa bana kalsa herkesin öncelikle Farsça öğrenmesi gerekiyor. Yanında Fransızca ve Almanca, İtalyanca ve Rusça da zorunlu olmalı. Yanına da klasik Latince ve eski Grekçe eklenmeli. Ama pratikte böyle olmuyor. Mesela ben seneye Farsça mı yoksa İtalyanca mı alacağım konusunda halen daha karar veremedim. İkisini birden alma şansım yok. O nedenle birinden birini sonrası için feda etmem gerekiyor ve karar veremiyorum.

    Bu arada Almanca öğrenmesi yine nispeten kolay. Şimdi cümle bile kuramayacak kadar unutmuş olsam da 3 sene Almanca görmüştüm okulda. 3 sene içinde 3 farklı aksanda neredeyse anadil seviyesinde konuşup yazacak duruma gelmiştim. Ama Fransızca'yı herhalde bizim gibi doğulular, özellikle de Ural-Altaylılar'a ceza olsun diye çıkarmışlar. Küfrü bile şiir gibi hissettiren Farsça'dan sonra en sevdiğim dil, ama öğrenmesi ve telaffuzu da en lanet dillerden biri. İstisnaları bitmiyor da bitmiyor arkadaş ya! Ne le ne la belli değil. Kelimelerdeki harflerin yarısından fazlası zaten sessiz, boşuna harf israfı resmen. Hele konuşurken tekil mi çoğul mu anlaşılmıyor bile. O yüzden Fransızca'da akıcı olana kadar hep merak edeceğim bir soru olacak kafamda; ulan bu Fransızlar kendi aralarında konuşurken nasıl anlaşıyor ? Yatkın olduğum için aksanı az çok yapabiliyorum da dilim dönmüyor yav. Bir Flemenkçe'deki gırtlaktan gelen ğ-h karışık sesi yapmaya çalışırken az daha kendimi boğuyordum bir de Fransızca konuşmaya çalışırken... Türkçe'min gözünü seveyim.

    Ya yeni başlayanların en çok nefret ettikleri şeylerdendir o la mı le mü karmaşası. Benim 5-6 yıllık aşinalığım olduğu için şimdi gülüyorum bunu diyenlere. Çünkü hiç mi ama hiç mi önemli bir şey değil. Çoğunlukla kelimenin sesletimine uyan doğrudur. Yanlış da kullansan sanki ne olur? Metin yazarken sadece sıkıntı olabilir onda da alıştıkça geçecektir.

    Ben Fransızcanın yıllardır hastasıyım. Telaffuzuna bayılırım. Ki bir tarihçi için illa konuşmak da gerekmiyor. Okuduğun kitabı anlasan kafi. Konuşma ayrı bir boyut. Mesela İngilizce hayvan gibi kitapları okuyup anlarken İngilizce yol tarifi yapamam hiç bir şekilde. Hakeza sokak ağzıyla konuşan ya da net ses çıkaramayanları da anlamam. Anlamam da gerekmiyor zaten. Amerika'ya ya da İngiltere'ye gidersem ancak o zaman anlamam gerekecektir ve anlayacağımdır da bir iki haftadan sonra.

    Ben Fransızcayı bir sene içinde halledip Almanca'ya geçmeyi planlıyorum. Bakalım.

    Söylediklerine ben de katılıyorum da dilin yapısına uyuz oldum ben, derdim o benim. İngilizce kısmına da katılıyorum ve o kadar olmasa da ben de yaşıyorum. Kusura bakmasınlar da Amerikalı zencilerin ne dediğini hakikaten anlamıyorum. Zaten o artık İngilizce değil, Amerikanca olmuş. Nitekim İngilizler de hakaret sayar oldular aynı dili konuşuyor olmalarını iyiden iyiye. Bundan önceki işim gereği günümün tamamına yakını İngilizce geçerdi. İrlandalılarla konuşmaktan aksan falan yapar olmuştum artık. Ama bir Avustralyalıları bir Japonları bir de İtalyanları İngilizce konuşurken anlamıyordum hala da anlamakta zorlanıyorum. Ciddi söylüyorum bizim cümle kuramayan taksicilerimiz bile daha net ve anlaşılır konuşuyor bunlardan.

    Ben de seneye büyük ihtimalle Farsça ve bir ihtimal İtalyanca alacağım. Onun için yazın en azından kendi başıma okuduğumu anlayacak dereceye getirmek istiyorum Fransızca'mı. Sınavlar dersler projeler derken aylardır bakamadım, bildiğimi de unutmaya başlayacağım neredeyse vakitsizlikten. Dile yatkınlığım var, herhalde çabuk kavrarım diye düşünüyorum. Yalnız şu dünyada İspanyolca ve Portekizce kadar da nefret ettiğim başka bir dil daha yoktur. Uğraşsan bu kadar itici bir dili bilerek yapamazsın yani.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: Balikesirli10

    Karlofca sonrasi donemi (18.yy-20.yy) calismak isteyen birinin Ingilizce disinda bir dil ogrenmesi gerekir mi? Arapca bilmenin o donemle ilgili calisacak birine herhangi bir faydasi olur mu? (Osmanli yazisini zaten cok iyi bilmesi gerekecegi icin onu belirtmedim).
    Tarihte iki doneme karsi ileri derecede merakim var. Birincisi Karlofca sonrasi Osmanli, digeri de Endulus Muslumanlari-Osmanli iliskileri (Reconquisita oncesi ve sonrasi dahil). Tabiki iki donemde sadece birini secmem gerektiginin farkindayim. Iyi derecede Ingilizce ve Osmanlica ile orta seviyede Arapca ve Ispanyolca biliyorum. Bildigim dilleri ilerletmek icin calsiyorum. Esas meslegim tarih degil muhendislik fakat tarih konusunda acaba akademik kariyer yapabilirmiyim diye arastiriyorum. Saygilarimla...

    Yapabilirsin tabii ki. Ben de o yoldayım. Benim de asıl mesleğim tarih değil, IT dünyasından geliyorum. Hobi olarak hep tarihle ilgilendim, seneler sonra akademik kariyere yöneldim. Zaten, bence, tarih 18 yaşında çocuk sayılacak birinin üstesinden gelebileceği -okul, sınavlar vs. olarak değil- bir şey değil.

    Dil konusunda ise net olarak şu lazım olur demem mümkün değil. Örneğin Endülüs için gayet tabii ki Arapça ve İspanyolca ve bunun yanında dönemi anlayabilmek için Latince ve hatta belki de İtalyanca gerekecektir. Osmanlı çalışmak için ise bu tamamen hangi alanda çalışacağına göre değişir. Araplar'ı ilgilendiren bir konu üzerinde çalışmayacaksan Arapça bilmek yine faydalı olacaktır, ama elzem olmayacaktır. Farsça bu konuda biraz daha önemli denebilir. Diğer konular ve diller için de benzer şey geçerli. Örneğin nispeten daha yakın zaman için Fransızca olmazsa olmaz denebilecek bir dil bana göre. Yine çalışacağın alana göre İtalyanca'dan Lehçe'ye, Hırvatça'ya, Bulgarca'ya, Rusça'ya, Yunanca'ya kadar birçok olmazsa olmaz dil var. Yani olay tamamen üzerinde çalışacağın konu ile alakalı. Ama bir kolaylığı var; Latin dilleri birbirine çok benzer olduğu için birini öğrendiğinde, özellikle de Fransızca öğrendiğinde diğerlerini kolay kavrıyorsun. Bu sebeple şimdiden Fransızca öğrenmeye başladım mesela. Büyük ihtimalle İtalyanca öğrenmem gerekecek, ama işimi kolaylaştıracağı için şimdiden Fransızca öğrenmeye çalışıyorum. Üstelik henüz başlangıç seviyesi sayılabilecek Fransızcam ile dahi karışık olmayan İtalyanca şeyleri kelimelerden yola çıkarak, iyi kötü tahmin edebiliyorum. Fransızca İtalyanca, İspanyolca, Portekizce ve hatta farklı kökten olmalarına karşın neredeyse İngilizce için dahi çatı kıvamında bir dil.

    Reyiz, Fransızcayı ben de 2017 başından beri çalışıyorum. Şimdi hızı arttırdım. Yavaş çalışıyordum. Şimdi rat.planet hocanın da tavsiyesiyle grameri büyük ölçüde hallettim. Harry Potter'ın Fransızcasını sipariş ettim amazon'dan. Bayağı uğraştırıcı olacak ama Arapçayı klasik öğrenme metotlarından birisi kitap okumaktır Ortaçağ'da Osmanlı'da falan bilirsin. Bu bakımdan kitap okumak önemli.

    Diyeceğim şu; Fransızcadan sonra İtalyanca İspanyolca falan eminim çok kolaydır ama bu ikisi alanında işine yaramayacaksa tarihi çalışmaların bolluğu sebebiyle Almanca öğrenmek daha mantıklı değil mi Fransızcadan sonra?

    Mesela İnalcık İng Fr Alm bilmeyen iyi bir tarihçi olamaz batılılarla boy ölçüşemez diyordu.

    Teknik olarak bunların hepsini bilmen lazım, hatta ekstra olarak Bulgarca veya Hırvatça ve hatta bunlardan daha çok Lehçe bilmek lazım. Çünkü bu adamlar yayın yapıyor. Özellikle Türk tarihi hakkında ve Osmanlı hakkında yayınlar daha çok bu adamların dergilerinde çıkıyor. Buna Macarca'yı da ekleyebiliriz.

    Bunlar zamanla olacak şeyler zaten. O yüzden öncelikli olarak hangi alanda çalışacaksa o alanın dillerini öğrenmek gerekiyor. Bundan sonra diğer diller öğrenilebilir. En azından okuyacak kadar öğrenilse bile yeterlidir. İnalcık 60 küsür-70 yaşından sonra İtalyanca öğrendi sırf oradaki literatürü takip edebilmek için. Yoksa bana kalsa herkesin öncelikle Farsça öğrenmesi gerekiyor. Yanında Fransızca ve Almanca, İtalyanca ve Rusça da zorunlu olmalı. Yanına da klasik Latince ve eski Grekçe eklenmeli. Ama pratikte böyle olmuyor. Mesela ben seneye Farsça mı yoksa İtalyanca mı alacağım konusunda halen daha karar veremedim. İkisini birden alma şansım yok. O nedenle birinden birini sonrası için feda etmem gerekiyor ve karar veremiyorum.

    Bu arada Almanca öğrenmesi yine nispeten kolay. Şimdi cümle bile kuramayacak kadar unutmuş olsam da 3 sene Almanca görmüştüm okulda. 3 sene içinde 3 farklı aksanda neredeyse anadil seviyesinde konuşup yazacak duruma gelmiştim. Ama Fransızca'yı herhalde bizim gibi doğulular, özellikle de Ural-Altaylılar'a ceza olsun diye çıkarmışlar. Küfrü bile şiir gibi hissettiren Farsça'dan sonra en sevdiğim dil, ama öğrenmesi ve telaffuzu da en lanet dillerden biri. İstisnaları bitmiyor da bitmiyor arkadaş ya! Ne le ne la belli değil. Kelimelerdeki harflerin yarısından fazlası zaten sessiz, boşuna harf israfı resmen. Hele konuşurken tekil mi çoğul mu anlaşılmıyor bile. O yüzden Fransızca'da akıcı olana kadar hep merak edeceğim bir soru olacak kafamda; ulan bu Fransızlar kendi aralarında konuşurken nasıl anlaşıyor ? Yatkın olduğum için aksanı az çok yapabiliyorum da dilim dönmüyor yav. Bir Flemenkçe'deki gırtlaktan gelen ğ-h karışık sesi yapmaya çalışırken az daha kendimi boğuyordum bir de Fransızca konuşmaya çalışırken... Türkçe'min gözünü seveyim.

    Ya yeni başlayanların en çok nefret ettikleri şeylerdendir o la mı le mü karmaşası. Benim 5-6 yıllık aşinalığım olduğu için şimdi gülüyorum bunu diyenlere. Çünkü hiç mi ama hiç mi önemli bir şey değil. Çoğunlukla kelimenin sesletimine uyan doğrudur. Yanlış da kullansan sanki ne olur? Metin yazarken sadece sıkıntı olabilir onda da alıştıkça geçecektir.

    Ben Fransızcanın yıllardır hastasıyım. Telaffuzuna bayılırım. Ki bir tarihçi için illa konuşmak da gerekmiyor. Okuduğun kitabı anlasan kafi. Konuşma ayrı bir boyut. Mesela İngilizce hayvan gibi kitapları okuyup anlarken İngilizce yol tarifi yapamam hiç bir şekilde. Hakeza sokak ağzıyla konuşan ya da net ses çıkaramayanları da anlamam. Anlamam da gerekmiyor zaten. Amerika'ya ya da İngiltere'ye gidersem ancak o zaman anlamam gerekecektir ve anlayacağımdır da bir iki haftadan sonra.

    Ben Fransızcayı bir sene içinde halledip Almanca'ya geçmeyi planlıyorum. Bakalım.

    Söylediklerine ben de katılıyorum da dilin yapısına uyuz oldum ben, derdim o benim. İngilizce kısmına da katılıyorum ve o kadar olmasa da ben de yaşıyorum. Kusura bakmasınlar da Amerikalı zencilerin ne dediğini hakikaten anlamıyorum. Zaten o artık İngilizce değil, Amerikanca olmuş. Nitekim İngilizler de hakaret sayar oldular aynı dili konuşuyor olmalarını iyiden iyiye. Bundan önceki işim gereği günümün tamamına yakını İngilizce geçerdi. İrlandalılarla konuşmaktan aksan falan yapar olmuştum artık. Ama bir Avustralyalıları bir Japonları bir de İtalyanları İngilizce konuşurken anlamıyordum hala da anlamakta zorlanıyorum. Ciddi söylüyorum bizim cümle kuramayan taksicilerimiz bile daha net ve anlaşılır konuşuyor bunlardan.

    Ben de seneye büyük ihtimalle Farsça ve bir ihtimal İtalyanca alacağım. Onun için yazın en azından kendi başıma okuduğumu anlayacak dereceye getirmek istiyorum Fransızca'mı. Sınavlar dersler projeler derken aylardır bakamadım, bildiğimi de unutmaya başlayacağım neredeyse vakitsizlikten. Dile yatkınlığım var, herhalde çabuk kavrarım diye düşünüyorum. Yalnız şu dünyada İspanyolca ve Portekizce kadar da nefret ettiğim başka bir dil daha yoktur. Uğraşsan bu kadar itici bir dili bilerek yapamazsın yani.

    Ben asıl İspanyolcanın Amerikano versiyonuna kılım. O da neden? Acayip edebi gelenekleri için.

    Ya arkadaş şu Latin Amerika edebiyatı Türkçeye çevrilmesin ya Allah aşkına. Okumaya kalktım mı kusasım geliyor. Bu nasıl bir edebi gelenektir? Üstüme bu kadar basınç yükleyen bir edebi gelenek daha yok. O cümleler anlatım tarzı vs midemi bulandırıyor. Hani elimden gelse şu Pablo Neruda Marquez Vasconselos kitaplarını falan tümden toplatıp imha edeceğim. Hele o Pablo Neruda yok mu! Çevirenler resmen bu kötü şeyi nasıl daha da kötü yapabiliriz diye uğraşmışlar. Nefret doluyum şu Latin Amerika Edebiyatına.

    Asyalıların İngilizce konuşamadıkları zaten malum. Öğrenemiyorlar da. Hele Hindu aksanı duyunca ayırt edemiyorum İngilizce konuşup konuşmadığını. Gerçekten öğrenemiyorlar ama. Kendi dillerinin yapısından kaynaklı. Bizim Türkçede aşağı yukarı her ses var th gibi bir kaç istisna dışında. O yüzden biz Çince gibi diller dışında her dili rahat konuşabiliyoruz öğrenince.

    İngilizceyi net konuşulunca anlıyorum. Zenciler falan zaten kategori dışı. Onlarınki apayrı bir yozlaşma, dekadans. Rezil bir şey.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: Balikesirli10

    Karlofca sonrasi donemi (18.yy-20.yy) calismak isteyen birinin Ingilizce disinda bir dil ogrenmesi gerekir mi? Arapca bilmenin o donemle ilgili calisacak birine herhangi bir faydasi olur mu? (Osmanli yazisini zaten cok iyi bilmesi gerekecegi icin onu belirtmedim).
    Tarihte iki doneme karsi ileri derecede merakim var. Birincisi Karlofca sonrasi Osmanli, digeri de Endulus Muslumanlari-Osmanli iliskileri (Reconquisita oncesi ve sonrasi dahil). Tabiki iki donemde sadece birini secmem gerektiginin farkindayim. Iyi derecede Ingilizce ve Osmanlica ile orta seviyede Arapca ve Ispanyolca biliyorum. Bildigim dilleri ilerletmek icin calsiyorum. Esas meslegim tarih degil muhendislik fakat tarih konusunda acaba akademik kariyer yapabilirmiyim diye arastiriyorum. Saygilarimla...

    Yapabilirsin tabii ki. Ben de o yoldayım. Benim de asıl mesleğim tarih değil, IT dünyasından geliyorum. Hobi olarak hep tarihle ilgilendim, seneler sonra akademik kariyere yöneldim. Zaten, bence, tarih 18 yaşında çocuk sayılacak birinin üstesinden gelebileceği -okul, sınavlar vs. olarak değil- bir şey değil.

    Dil konusunda ise net olarak şu lazım olur demem mümkün değil. Örneğin Endülüs için gayet tabii ki Arapça ve İspanyolca ve bunun yanında dönemi anlayabilmek için Latince ve hatta belki de İtalyanca gerekecektir. Osmanlı çalışmak için ise bu tamamen hangi alanda çalışacağına göre değişir. Araplar'ı ilgilendiren bir konu üzerinde çalışmayacaksan Arapça bilmek yine faydalı olacaktır, ama elzem olmayacaktır. Farsça bu konuda biraz daha önemli denebilir. Diğer konular ve diller için de benzer şey geçerli. Örneğin nispeten daha yakın zaman için Fransızca olmazsa olmaz denebilecek bir dil bana göre. Yine çalışacağın alana göre İtalyanca'dan Lehçe'ye, Hırvatça'ya, Bulgarca'ya, Rusça'ya, Yunanca'ya kadar birçok olmazsa olmaz dil var. Yani olay tamamen üzerinde çalışacağın konu ile alakalı. Ama bir kolaylığı var; Latin dilleri birbirine çok benzer olduğu için birini öğrendiğinde, özellikle de Fransızca öğrendiğinde diğerlerini kolay kavrıyorsun. Bu sebeple şimdiden Fransızca öğrenmeye başladım mesela. Büyük ihtimalle İtalyanca öğrenmem gerekecek, ama işimi kolaylaştıracağı için şimdiden Fransızca öğrenmeye çalışıyorum. Üstelik henüz başlangıç seviyesi sayılabilecek Fransızcam ile dahi karışık olmayan İtalyanca şeyleri kelimelerden yola çıkarak, iyi kötü tahmin edebiliyorum. Fransızca İtalyanca, İspanyolca, Portekizce ve hatta farklı kökten olmalarına karşın neredeyse İngilizce için dahi çatı kıvamında bir dil.

    Reyiz, Fransızcayı ben de 2017 başından beri çalışıyorum. Şimdi hızı arttırdım. Yavaş çalışıyordum. Şimdi rat.planet hocanın da tavsiyesiyle grameri büyük ölçüde hallettim. Harry Potter'ın Fransızcasını sipariş ettim amazon'dan. Bayağı uğraştırıcı olacak ama Arapçayı klasik öğrenme metotlarından birisi kitap okumaktır Ortaçağ'da Osmanlı'da falan bilirsin. Bu bakımdan kitap okumak önemli.

    Diyeceğim şu; Fransızcadan sonra İtalyanca İspanyolca falan eminim çok kolaydır ama bu ikisi alanında işine yaramayacaksa tarihi çalışmaların bolluğu sebebiyle Almanca öğrenmek daha mantıklı değil mi Fransızcadan sonra?

    Mesela İnalcık İng Fr Alm bilmeyen iyi bir tarihçi olamaz batılılarla boy ölçüşemez diyordu.

    Teknik olarak bunların hepsini bilmen lazım, hatta ekstra olarak Bulgarca veya Hırvatça ve hatta bunlardan daha çok Lehçe bilmek lazım. Çünkü bu adamlar yayın yapıyor. Özellikle Türk tarihi hakkında ve Osmanlı hakkında yayınlar daha çok bu adamların dergilerinde çıkıyor. Buna Macarca'yı da ekleyebiliriz.

    Bunlar zamanla olacak şeyler zaten. O yüzden öncelikli olarak hangi alanda çalışacaksa o alanın dillerini öğrenmek gerekiyor. Bundan sonra diğer diller öğrenilebilir. En azından okuyacak kadar öğrenilse bile yeterlidir. İnalcık 60 küsür-70 yaşından sonra İtalyanca öğrendi sırf oradaki literatürü takip edebilmek için. Yoksa bana kalsa herkesin öncelikle Farsça öğrenmesi gerekiyor. Yanında Fransızca ve Almanca, İtalyanca ve Rusça da zorunlu olmalı. Yanına da klasik Latince ve eski Grekçe eklenmeli. Ama pratikte böyle olmuyor. Mesela ben seneye Farsça mı yoksa İtalyanca mı alacağım konusunda halen daha karar veremedim. İkisini birden alma şansım yok. O nedenle birinden birini sonrası için feda etmem gerekiyor ve karar veremiyorum.

    Bu arada Almanca öğrenmesi yine nispeten kolay. Şimdi cümle bile kuramayacak kadar unutmuş olsam da 3 sene Almanca görmüştüm okulda. 3 sene içinde 3 farklı aksanda neredeyse anadil seviyesinde konuşup yazacak duruma gelmiştim. Ama Fransızca'yı herhalde bizim gibi doğulular, özellikle de Ural-Altaylılar'a ceza olsun diye çıkarmışlar. Küfrü bile şiir gibi hissettiren Farsça'dan sonra en sevdiğim dil, ama öğrenmesi ve telaffuzu da en lanet dillerden biri. İstisnaları bitmiyor da bitmiyor arkadaş ya! Ne le ne la belli değil. Kelimelerdeki harflerin yarısından fazlası zaten sessiz, boşuna harf israfı resmen. Hele konuşurken tekil mi çoğul mu anlaşılmıyor bile. O yüzden Fransızca'da akıcı olana kadar hep merak edeceğim bir soru olacak kafamda; ulan bu Fransızlar kendi aralarında konuşurken nasıl anlaşıyor ? Yatkın olduğum için aksanı az çok yapabiliyorum da dilim dönmüyor yav. Bir Flemenkçe'deki gırtlaktan gelen ğ-h karışık sesi yapmaya çalışırken az daha kendimi boğuyordum bir de Fransızca konuşmaya çalışırken... Türkçe'min gözünü seveyim.

    Ya yeni başlayanların en çok nefret ettikleri şeylerdendir o la mı le mü karmaşası. Benim 5-6 yıllık aşinalığım olduğu için şimdi gülüyorum bunu diyenlere. Çünkü hiç mi ama hiç mi önemli bir şey değil. Çoğunlukla kelimenin sesletimine uyan doğrudur. Yanlış da kullansan sanki ne olur? Metin yazarken sadece sıkıntı olabilir onda da alıştıkça geçecektir.

    Ben Fransızcanın yıllardır hastasıyım. Telaffuzuna bayılırım. Ki bir tarihçi için illa konuşmak da gerekmiyor. Okuduğun kitabı anlasan kafi. Konuşma ayrı bir boyut. Mesela İngilizce hayvan gibi kitapları okuyup anlarken İngilizce yol tarifi yapamam hiç bir şekilde. Hakeza sokak ağzıyla konuşan ya da net ses çıkaramayanları da anlamam. Anlamam da gerekmiyor zaten. Amerika'ya ya da İngiltere'ye gidersem ancak o zaman anlamam gerekecektir ve anlayacağımdır da bir iki haftadan sonra.

    Ben Fransızcayı bir sene içinde halledip Almanca'ya geçmeyi planlıyorum. Bakalım.

    Söylediklerine ben de katılıyorum da dilin yapısına uyuz oldum ben, derdim o benim. İngilizce kısmına da katılıyorum ve o kadar olmasa da ben de yaşıyorum. Kusura bakmasınlar da Amerikalı zencilerin ne dediğini hakikaten anlamıyorum. Zaten o artık İngilizce değil, Amerikanca olmuş. Nitekim İngilizler de hakaret sayar oldular aynı dili konuşuyor olmalarını iyiden iyiye. Bundan önceki işim gereği günümün tamamına yakını İngilizce geçerdi. İrlandalılarla konuşmaktan aksan falan yapar olmuştum artık. Ama bir Avustralyalıları bir Japonları bir de İtalyanları İngilizce konuşurken anlamıyordum hala da anlamakta zorlanıyorum. Ciddi söylüyorum bizim cümle kuramayan taksicilerimiz bile daha net ve anlaşılır konuşuyor bunlardan.

    Ben de seneye büyük ihtimalle Farsça ve bir ihtimal İtalyanca alacağım. Onun için yazın en azından kendi başıma okuduğumu anlayacak dereceye getirmek istiyorum Fransızca'mı. Sınavlar dersler projeler derken aylardır bakamadım, bildiğimi de unutmaya başlayacağım neredeyse vakitsizlikten. Dile yatkınlığım var, herhalde çabuk kavrarım diye düşünüyorum. Yalnız şu dünyada İspanyolca ve Portekizce kadar da nefret ettiğim başka bir dil daha yoktur. Uğraşsan bu kadar itici bir dili bilerek yapamazsın yani.

    Ben asıl İspanyolcanın Amerikano versiyonuna kılım. O da neden? Acayip edebi gelenekleri için.

    Ya arkadaş şu Latin Amerika edebiyatı Türkçeye çevrilmesin ya Allah aşkına. Okumaya kalktım mı kusasım geliyor. Bu nasıl bir edebi gelenektir? Üstüme bu kadar basınç yükleyen bir edebi gelenek daha yok. O cümleler anlatım tarzı vs midemi bulandırıyor. Hani elimden gelse şu Pablo Neruda Marquez Vasconselos kitaplarını falan tümden toplatıp imha edeceğim. Hele o Pablo Neruda yok mu! Çevirenler resmen bu kötü şeyi nasıl daha da kötü yapabiliriz diye uğraşmışlar. Nefret doluyum şu Latin Amerika Edebiyatına.

    Asyalıların İngilizce konuşamadıkları zaten malum. Öğrenemiyorlar da. Hele Hindu aksanı duyunca ayırt edemiyorum İngilizce konuşup konuşmadığını. Gerçekten öğrenemiyorlar ama. Kendi dillerinin yapısından kaynaklı. Bizim Türkçede aşağı yukarı her ses var th gibi bir kaç istisna dışında. O yüzden biz Çince gibi diller dışında her dili rahat konuşabiliyoruz öğrenince.

    İngilizceyi net konuşulunca anlıyorum. Zenciler falan zaten kategori dışı. Onlarınki apayrı bir yozlaşma, dekadans. Rezil bir şey.

    İspanyolca bilmediğim için bir şey diyemeyeceğim. Yalnız İngilizce çevirilerin durumu iyi mi ki İspanyolca çeviriler iyi olsun ? Bak edebiyata hiç girmiyorum bile. Fatih hakkında her ne kadar bolca yanlışlar olsa da en kapsamlı biyografilerden biri, ilk çıktığı dönem içindeki en kritik yeri atlayarak çevirmişlerdi. Bu da anlamın tamamen değişmesine ve Fatih'in erkek çocuklarına düşkün bir karakteri varmış izlenimi vermesine sebep olmuştu. Alt tarafı "if" denen kıçı kırık bir kelime yahu. Romanlar falan ise arada çıkan ender çeviriler dışında hakikaten felaket. Felsefe kitaplarına zaten girmiyorum... Allah koru yarabbim.

    Bak bahsedince aklıma geldi. Denis Sinor'un Erken İç Asya kitabını kullanıyoruz mesela. Hayatımda ilk defa para vererek aldığım bir kitabı, bu kadar çok çöpe atmak istedim. Kitap makale makale yani tek bir kişinin elinden çıkmış tek bir metin değil. Farklı zamanlarda yapılmış farklı kişilerin çevirileri var. Mesela dünyanın en büyük Türkologlarından biri olan rahmetli Şinasi Tekin'in çevirilerini okuduğunda inanılmaz zevk alıyorsun metinden ve anlıyorsun. Keza Talak Tekin'in çevirileri de güzel. Ama bazı çeviriler var, yemin ederim okurken kitabı parçalayasım geldi. Üstelik anlaşılmıyor da ne yazdığı. Allah'tan elimin altında Osman Turan vardı da sırf güzel Türkçe okumak için onu açtım rastgele bir yer okudum.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven


    quote:

    Orijinalden alıntı: Balikesirli10

    Karlofca sonrasi donemi (18.yy-20.yy) calismak isteyen birinin Ingilizce disinda bir dil ogrenmesi gerekir mi? Arapca bilmenin o donemle ilgili calisacak birine herhangi bir faydasi olur mu? (Osmanli yazisini zaten cok iyi bilmesi gerekecegi icin onu belirtmedim).
    Tarihte iki doneme karsi ileri derecede merakim var. Birincisi Karlofca sonrasi Osmanli, digeri de Endulus Muslumanlari-Osmanli iliskileri (Reconquisita oncesi ve sonrasi dahil). Tabiki iki donemde sadece birini secmem gerektiginin farkindayim. Iyi derecede Ingilizce ve Osmanlica ile orta seviyede Arapca ve Ispanyolca biliyorum. Bildigim dilleri ilerletmek icin calsiyorum. Esas meslegim tarih degil muhendislik fakat tarih konusunda acaba akademik kariyer yapabilirmiyim diye arastiriyorum. Saygilarimla...

    Yapabilirsin tabii ki. Ben de o yoldayım. Benim de asıl mesleğim tarih değil, IT dünyasından geliyorum. Hobi olarak hep tarihle ilgilendim, seneler sonra akademik kariyere yöneldim. Zaten, bence, tarih 18 yaşında çocuk sayılacak birinin üstesinden gelebileceği -okul, sınavlar vs. olarak değil- bir şey değil.

    Dil konusunda ise net olarak şu lazım olur demem mümkün değil. Örneğin Endülüs için gayet tabii ki Arapça ve İspanyolca ve bunun yanında dönemi anlayabilmek için Latince ve hatta belki de İtalyanca gerekecektir. Osmanlı çalışmak için ise bu tamamen hangi alanda çalışacağına göre değişir. Araplar'ı ilgilendiren bir konu üzerinde çalışmayacaksan Arapça bilmek yine faydalı olacaktır, ama elzem olmayacaktır. Farsça bu konuda biraz daha önemli denebilir. Diğer konular ve diller için de benzer şey geçerli. Örneğin nispeten daha yakın zaman için Fransızca olmazsa olmaz denebilecek bir dil bana göre. Yine çalışacağın alana göre İtalyanca'dan Lehçe'ye, Hırvatça'ya, Bulgarca'ya, Rusça'ya, Yunanca'ya kadar birçok olmazsa olmaz dil var. Yani olay tamamen üzerinde çalışacağın konu ile alakalı. Ama bir kolaylığı var; Latin dilleri birbirine çok benzer olduğu için birini öğrendiğinde, özellikle de Fransızca öğrendiğinde diğerlerini kolay kavrıyorsun. Bu sebeple şimdiden Fransızca öğrenmeye başladım mesela. Büyük ihtimalle İtalyanca öğrenmem gerekecek, ama işimi kolaylaştıracağı için şimdiden Fransızca öğrenmeye çalışıyorum. Üstelik henüz başlangıç seviyesi sayılabilecek Fransızcam ile dahi karışık olmayan İtalyanca şeyleri kelimelerden yola çıkarak, iyi kötü tahmin edebiliyorum. Fransızca İtalyanca, İspanyolca, Portekizce ve hatta farklı kökten olmalarına karşın neredeyse İngilizce için dahi çatı kıvamında bir dil.

    Reyiz, Fransızcayı ben de 2017 başından beri çalışıyorum. Şimdi hızı arttırdım. Yavaş çalışıyordum. Şimdi rat.planet hocanın da tavsiyesiyle grameri büyük ölçüde hallettim. Harry Potter'ın Fransızcasını sipariş ettim amazon'dan. Bayağı uğraştırıcı olacak ama Arapçayı klasik öğrenme metotlarından birisi kitap okumaktır Ortaçağ'da Osmanlı'da falan bilirsin. Bu bakımdan kitap okumak önemli.

    Diyeceğim şu; Fransızcadan sonra İtalyanca İspanyolca falan eminim çok kolaydır ama bu ikisi alanında işine yaramayacaksa tarihi çalışmaların bolluğu sebebiyle Almanca öğrenmek daha mantıklı değil mi Fransızcadan sonra?

    Mesela İnalcık İng Fr Alm bilmeyen iyi bir tarihçi olamaz batılılarla boy ölçüşemez diyordu.

    Teknik olarak bunların hepsini bilmen lazım, hatta ekstra olarak Bulgarca veya Hırvatça ve hatta bunlardan daha çok Lehçe bilmek lazım. Çünkü bu adamlar yayın yapıyor. Özellikle Türk tarihi hakkında ve Osmanlı hakkında yayınlar daha çok bu adamların dergilerinde çıkıyor. Buna Macarca'yı da ekleyebiliriz.

    Bunlar zamanla olacak şeyler zaten. O yüzden öncelikli olarak hangi alanda çalışacaksa o alanın dillerini öğrenmek gerekiyor. Bundan sonra diğer diller öğrenilebilir. En azından okuyacak kadar öğrenilse bile yeterlidir. İnalcık 60 küsür-70 yaşından sonra İtalyanca öğrendi sırf oradaki literatürü takip edebilmek için. Yoksa bana kalsa herkesin öncelikle Farsça öğrenmesi gerekiyor. Yanında Fransızca ve Almanca, İtalyanca ve Rusça da zorunlu olmalı. Yanına da klasik Latince ve eski Grekçe eklenmeli. Ama pratikte böyle olmuyor. Mesela ben seneye Farsça mı yoksa İtalyanca mı alacağım konusunda halen daha karar veremedim. İkisini birden alma şansım yok. O nedenle birinden birini sonrası için feda etmem gerekiyor ve karar veremiyorum.

    Bu arada Almanca öğrenmesi yine nispeten kolay. Şimdi cümle bile kuramayacak kadar unutmuş olsam da 3 sene Almanca görmüştüm okulda. 3 sene içinde 3 farklı aksanda neredeyse anadil seviyesinde konuşup yazacak duruma gelmiştim. Ama Fransızca'yı herhalde bizim gibi doğulular, özellikle de Ural-Altaylılar'a ceza olsun diye çıkarmışlar. Küfrü bile şiir gibi hissettiren Farsça'dan sonra en sevdiğim dil, ama öğrenmesi ve telaffuzu da en lanet dillerden biri. İstisnaları bitmiyor da bitmiyor arkadaş ya! Ne le ne la belli değil. Kelimelerdeki harflerin yarısından fazlası zaten sessiz, boşuna harf israfı resmen. Hele konuşurken tekil mi çoğul mu anlaşılmıyor bile. O yüzden Fransızca'da akıcı olana kadar hep merak edeceğim bir soru olacak kafamda; ulan bu Fransızlar kendi aralarında konuşurken nasıl anlaşıyor ? Yatkın olduğum için aksanı az çok yapabiliyorum da dilim dönmüyor yav. Bir Flemenkçe'deki gırtlaktan gelen ğ-h karışık sesi yapmaya çalışırken az daha kendimi boğuyordum bir de Fransızca konuşmaya çalışırken... Türkçe'min gözünü seveyim.

    Ya yeni başlayanların en çok nefret ettikleri şeylerdendir o la mı le mü karmaşası. Benim 5-6 yıllık aşinalığım olduğu için şimdi gülüyorum bunu diyenlere. Çünkü hiç mi ama hiç mi önemli bir şey değil. Çoğunlukla kelimenin sesletimine uyan doğrudur. Yanlış da kullansan sanki ne olur? Metin yazarken sadece sıkıntı olabilir onda da alıştıkça geçecektir.

    Ben Fransızcanın yıllardır hastasıyım. Telaffuzuna bayılırım. Ki bir tarihçi için illa konuşmak da gerekmiyor. Okuduğun kitabı anlasan kafi. Konuşma ayrı bir boyut. Mesela İngilizce hayvan gibi kitapları okuyup anlarken İngilizce yol tarifi yapamam hiç bir şekilde. Hakeza sokak ağzıyla konuşan ya da net ses çıkaramayanları da anlamam. Anlamam da gerekmiyor zaten. Amerika'ya ya da İngiltere'ye gidersem ancak o zaman anlamam gerekecektir ve anlayacağımdır da bir iki haftadan sonra.

    Ben Fransızcayı bir sene içinde halledip Almanca'ya geçmeyi planlıyorum. Bakalım.

    Söylediklerine ben de katılıyorum da dilin yapısına uyuz oldum ben, derdim o benim. İngilizce kısmına da katılıyorum ve o kadar olmasa da ben de yaşıyorum. Kusura bakmasınlar da Amerikalı zencilerin ne dediğini hakikaten anlamıyorum. Zaten o artık İngilizce değil, Amerikanca olmuş. Nitekim İngilizler de hakaret sayar oldular aynı dili konuşuyor olmalarını iyiden iyiye. Bundan önceki işim gereği günümün tamamına yakını İngilizce geçerdi. İrlandalılarla konuşmaktan aksan falan yapar olmuştum artık. Ama bir Avustralyalıları bir Japonları bir de İtalyanları İngilizce konuşurken anlamıyordum hala da anlamakta zorlanıyorum. Ciddi söylüyorum bizim cümle kuramayan taksicilerimiz bile daha net ve anlaşılır konuşuyor bunlardan.

    Ben de seneye büyük ihtimalle Farsça ve bir ihtimal İtalyanca alacağım. Onun için yazın en azından kendi başıma okuduğumu anlayacak dereceye getirmek istiyorum Fransızca'mı. Sınavlar dersler projeler derken aylardır bakamadım, bildiğimi de unutmaya başlayacağım neredeyse vakitsizlikten. Dile yatkınlığım var, herhalde çabuk kavrarım diye düşünüyorum. Yalnız şu dünyada İspanyolca ve Portekizce kadar da nefret ettiğim başka bir dil daha yoktur. Uğraşsan bu kadar itici bir dili bilerek yapamazsın yani.

    Ben asıl İspanyolcanın Amerikano versiyonuna kılım. O da neden? Acayip edebi gelenekleri için.

    Ya arkadaş şu Latin Amerika edebiyatı Türkçeye çevrilmesin ya Allah aşkına. Okumaya kalktım mı kusasım geliyor. Bu nasıl bir edebi gelenektir? Üstüme bu kadar basınç yükleyen bir edebi gelenek daha yok. O cümleler anlatım tarzı vs midemi bulandırıyor. Hani elimden gelse şu Pablo Neruda Marquez Vasconselos kitaplarını falan tümden toplatıp imha edeceğim. Hele o Pablo Neruda yok mu! Çevirenler resmen bu kötü şeyi nasıl daha da kötü yapabiliriz diye uğraşmışlar. Nefret doluyum şu Latin Amerika Edebiyatına.

    Asyalıların İngilizce konuşamadıkları zaten malum. Öğrenemiyorlar da. Hele Hindu aksanı duyunca ayırt edemiyorum İngilizce konuşup konuşmadığını. Gerçekten öğrenemiyorlar ama. Kendi dillerinin yapısından kaynaklı. Bizim Türkçede aşağı yukarı her ses var th gibi bir kaç istisna dışında. O yüzden biz Çince gibi diller dışında her dili rahat konuşabiliyoruz öğrenince.

    İngilizceyi net konuşulunca anlıyorum. Zenciler falan zaten kategori dışı. Onlarınki apayrı bir yozlaşma, dekadans. Rezil bir şey.

    İspanyolca bilmediğim için bir şey diyemeyeceğim. Yalnız İngilizce çevirilerin durumu iyi mi ki İspanyolca çeviriler iyi olsun ? Bak edebiyata hiç girmiyorum bile. Fatih hakkında her ne kadar bolca yanlışlar olsa da en kapsamlı biyografilerden biri, ilk çıktığı dönem içindeki en kritik yeri atlayarak çevirmişlerdi. Bu da anlamın tamamen değişmesine ve Fatih'in erkek çocuklarına düşkün bir karakteri varmış izlenimi vermesine sebep olmuştu. Alt tarafı "if" denen kıçı kırık bir kelime yahu. Romanlar falan ise arada çıkan ender çeviriler dışında hakikaten felaket. Felsefe kitaplarına zaten girmiyorum... Allah koru yarabbim.

    Bak bahsedince aklıma geldi. Denis Sinor'un Erken İç Asya kitabını kullanıyoruz mesela. Hayatımda ilk defa para vererek aldığım bir kitabı, bu kadar çok çöpe atmak istedim. Kitap makale makale yani tek bir kişinin elinden çıkmış tek bir metin değil. Farklı zamanlarda yapılmış farklı kişilerin çevirileri var. Mesela dünyanın en büyük Türkologlarından biri olan rahmetli Şinasi Tekin'in çevirilerini okuduğunda inanılmaz zevk alıyorsun metinden ve anlıyorsun. Keza Talak Tekin'in çevirileri de güzel. Ama bazı çeviriler var, yemin ederim okurken kitabı parçalayasım geldi. Üstelik anlaşılmıyor da ne yazdığı. Allah'tan elimin altında Osman Turan vardı da sırf güzel Türkçe okumak için onu açtım rastgele bir yer okudum.

    Buyur bir örnek;

    ekşi sözlük
    alice's adventures in wonderland
    https://eksisozluk.com/entry/69898979


    Adam "saçmalık olsun" cümlesini "saçmalık olmasın" diye çevirmiş ya ahuuhuuasjdak. Yani kitabın en başında nasıl böyle bir şeyi becerebildin be adam asdasdasd... Bunu basan bir de İş Bankası xd.

    Romanlar hadi gene kurtarıyor çeviren adamın kapasitesine göre de, ben Türkçede sadece iki tane "normal" denebilecek felsefe çevirisi okudum;

    -Devlet, Sabahattin Eyüboğlu
    -Düşünceler, Pascal, Devrim Çetinkasap

    Bu İonna Kuçuradi falan var ya hazret, güya filozofmuş kendisi. Onun yaptığı bir Kant çevirisini almıştım. Allahım Allahım! Dayanamadım hazret neler yapmış şimdiye kadar diye baktım; "Türkçeyle felsefe yapılır biz yapıyoruz" demiş şu Türkçe-felsefe tartışmaları sırasında. Dedim "üstat yapacağın felsefe buysa hiç yapma da ağaçlara yazık olmasın bari".

    Talat Tekin'in Türk Dilleri görüşlerine katılmasam da büyük Türkologdu rahmetli. Şinasi Tekin de. Kral adamlardı. Allah ikisine de rahmet eylesin. Keşke Talat Tekin'in kızı da babasına yakışır birisi olsaydı, içip içip twitter'da ona buna küfretmek yerine.




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.