|
Bildirim
|
Merhaba Arkadaşlar,
28 Mart’ta uzun araştırmalar sonucunda Lancer almaya karar verdim. Karar verme sürecimi sizinle paylaşmak istedim zira bu forumda okuduğum birçok yorum almamda etkili oldu. Yazım biraz uzun, kusura bakmayın ancak özellikle tüp taktırma aşamasında yaşadıklarım bu yazıyı yazmamda etkili oldu ve tüp taktırmayı düşünenlerin o kısımları mutlaka okumasını tavsiye ederim. KARAR AŞAMASI Lancerı alana kadar babama ait 2006 model 2.0 turbo dizel Peugeot Parter’i 1.5 yıl kadar kullandım. Bir araba almaya karar verdiğinizde öncelikleriniz çok iyi belirlemeniz gerekiyor. Benim şehir dışından çok misafirim geldiği için Partner bagajı yönüyle çok iyi bir araçtı. Yakıt olarak da 32-34 kuruş arasında yakıyordu ki turbo dizel için çok olmadığını düşünüyorum. Ancak İstanbul’da yaşayanlar için köprü hususu var ki ruhsatta kamyonet geçtiği için 1. Köprüyü kullanamıyorsunuz. Dolayısıyla her ne kadar memnun olsam da babamın arabasını alma seçeneğini elemiştim. Madem arabayı değiştiriyorum, küçük benzinli bir araba alayım, hem yakıtı hem vergisi ekonomik olsun diye düşündüm ve öncelikle Nissan Micra ve Toyota Yaris’e bakmaya başladım. O dönemde yeni bebeğimiz olduğu için ilk aradığım bebek arabasının bagaja sığıp sığamayacağı idi. Bu hususta yaptığım aramalarda bazı forumlarda kesinlikle bebek arabasının tek başına bile sığmadığı yorumlarını okuyunca bu modellerden vazgeçtim. Daha sonra ilk ciddi düşündüğüm araba Nissan Note olmuştu. Hatta iş yerimin çok yakınındaki bir arabaya bakmaya bile karar vermiştim. Ancak bu modelin 2. Elinin zayıf olduğunu söylemişlerdi. Kullanıcı olduğum için bu hususu çok da dert etmiyorum. Lancer alırken de bu şekilde yapılan uyarıları tamamen göz ardı ettim. Note’da da bagajın küçük olması sebebiyle bu arabadan vazgeçerek Honda City’nin eski kasalarına bakmaya başladım. Bu sürece kadar 25.000 TL’ye kadar bütçem vardı ve kafamdan bir model belirleyip o modele göre arama yapıyordum. Lancer görünüşü itibariyle köpekbalığı kasa çıktığı tarihten itibaren çok beğendiğim bir araçtı, hatta yurt dışında bir arkadaşımın aracına binmiştim, genişliği çok hoşuma gitmişti. Ancak ben bu modelin ilk kasalarının bile benim bütçemin çok dışında olduğunu düşünerek için hiç bakmadım bile. Daha sonra şöyle bir şey aklıma geldi. Belirli bir modele yönelip onu araştırmaktansa ihtiyacımı belirleyip ona göre 2. El satış sitelerinde bir araştırma yapmaya karar verdim. İhtiyaçlarım neydi : - Her ne kadar düz vites kullanmayı çok sevsem de eşim de kullanacağı için otomatik vites - Bebek arabasının sığması için biraz geniş bir bagaj - Bütçe. Biraz zorlayarak o dönemde 30.000 TL’ye kadar arama yaptım. - Yakıt durumu - Köprüden geçebilmesi Belki aklıma gelmeyen bir iki kriter daha olabilir ama ana hatları ile bu şekilde. Bu kriterlerle bir arama yaptığımda 30.000 TL’ye gri renk bir lancer gördüm. Arabanın galeriden satılıyor olması sebebiyle ilk aklıma gelen arabanın ciddi bir hasarının olduğuydu. Acaba riske girip alsam mı diye düşündüm. Sonra sadece Lancer’ın tüm ilanlarına baktığımda fiyatlarının düşündüğüm kadar yüksek olmadığını gördüm. Hakikaten şaşırmıştım. Daha sonra araştırmaya başladım. Bu forumdaki birçok kullanıcının yazılarını okudum. İki tane eski kasa lancer kullanan tanıdığıma sordum. Birisi 10 senedir kullandığını, hiç sıkıntı yaşamadığını, hatta satmaya kıyamadığı için şirketteki elemanlarına kullansınlar diye verdiğini söyledi. Yukarıda belirttiğim gibi 2. Elinin zayıf olması hususunu hiç kafama takmıyordum. Hatta sırf yedek parça ve servisi pahalı diye 2. Eli zayıfsa varsın zayıf olsun. Yoksa bu kadar kaliteli arabaya bu fiyata binemezdim. Hatta böyle düşünenlere teşekkür bile edebilirim. ALIM AŞAMASI Neticesinde Lancer almaya kesin karar verdim. Bu süre zarfında da banka kredisi almadan bütçemi 34500 TL’ye kadar çıkarma imkanım oldu. Mitsubishi’nin Maltepe Bayi Çizgi Otomotiv’de babamın bir tanıdığı var. Ellerinde 2. El kırmızı renki bir tane 2008 otomatik invite olduğunu söylediler. Bakmaya gittiğimde araba gözüme çok temiz gelmedi. Plazanın önünde bir de siyah bir Lancer vardı. 2009 1.5 invite AT siyah. Satılık mı diye sorduğumuzda olabilir ama karar vermedik, patronun oğlu kullanıyor diye söylemişlerdi. Aracı 0 olarak satmışlar, daha sonra alan kişi çok memnun olunca 2 yıl sonra tekrar sıfırını almış ve bunu takasta kullanmış. O zamandan beri de aynı kişi kullanmış, 105.500 km’deydi. Tüm bakımları serviste yapılmış, bir iki ufak kaza kaydı dışında hiçbir sıkıntısı yoktu. Yani sicili temiz bir arabaydı. Bir test sürüşü yaptım almaya karar verdim. 28 Mart’ta da satışını üzerime aldım. Araç gayet geniş, sürücü koltuğunu biraz geride kullandığım halde arkadaki kişi çok rahat seyahat edebiliyor. Konsol gayet sade ve kullanışlı. Aldığımdan beri sadece klima ve radyosunu kullanıyorum. Başka ilave özellik olsa bile kullanmazdım, dolayısıyla konsolun sade olması bana göre çok güzel. Karışık, birçok özellikli bir konsol olup da eğer kullanmayacaksanız boşuna konsolun görüntüsüne kanmayın özellikleri araştırıp işinize yarayacaksa ona göre almaya karar verin derim. Tabi konsol alım sürecinde kararınızı etkiliyorsa. Evet, 100 km üzerinde sesi biraz fazla içeri alıyor ama bu beni hiç rahatsız etmiyor. Sadece 100 km üzerinde devir 3000’in üzerinde oluyor, acaba normal mi yoksa benim arabamda mı oluyor diye merak ediyorum. Daha önce çok otomatik araç kullandım ama uzun süre olmadığı için devirlerine hiç dikkat etmemiştim. O tarihten sonra yaklaşık 5600 km kadar benzinli olarak kullandım. İlk haftasında uzun yola çıktım ve 5.7 lt ile 6.0 lt arasında yakıt tüketimi değerlerini gözlemledim. Her benzin istasyonunda fiyat farklı olduğu için kuruş hesabı biraz farklı çıkabilir. Bu arada arabanın performansını test etmek için otobanda 200’e bastığımı da belirteyim. Şehir içinde ise biraz farklı değerler buldum. Şöyle bir test yapmaya karar verdim. Bir istasyonda depoyu tam doldurup biraz dolaştım. Tam 200,30 km sonunda aynı pompanın önüne geldim ve tekrar doldurdum. 90,25 TL’ye doldu. Yani 45 kuruş yakıyordu. Yorumlarda diğer otomatik vites arabalara göre çok daha az yaktığı belirtiliyordu ancak 45 kuruş her halükarda benim için fazlaydı ve tüp taktırmaya karar verdim. Tüp taktırma aşamasına geçmeden bir de bakım fiyatı hakkında bilgi vermek istiyorum. 110.000 km bakımı için kampanya vardı, 236 TL’ye yaptırdım. İndirimin %50 olduğunu söylediler. İndirimsiz 472 TL yapıyor. Bu arada bayiye göre bakım fiyatı farklı olabiliyormuş, haberiniz olsun. Bir iki fiyat araştırması yapın derim. 2012 C4’ü olan bir arkadaş kendisinin de bakım için yakın bir rakam ödediğini söyledi. Hani servisi pahalıydı Mitsubishi’nin? TÜP TAKTIRMA AŞAMASI Araştırmalarım neticesinde biraz paraya kıyıp iyisini taktırmanın daha iyi olacağını düşündüm. Gerçi herkes markadan ziyade ustanın daha önemli olduğunu belirtmişler ama markanın da kalitesi yabana atılmamalı. Prins marka taktırmaya karar verdim. İstanbul’daki bayileri arayarak arabamın marka modelini söyleyerek 2.250 TL civarında fiyatlar aldım. Aklımda şöyle bir şey vardı. Her markanın her aracın motoruna göre uyumlu bir modeli vardır, aracımın marka modelini söyleyince ona uygun olanının fiyatını verirler diye düşündüm. Daha sonra Isparta’da babamın tanıdığı Prins bayinden fiyat aldım. 1700 TL fiyat verdiler, 1600 TL’ye anlaşıp taktırdım. Arada uçurum gibi bir fiyat farkı vardı. Bu farkın sebebini de birazdan anlatacağım. Fiyat farkı bu kadar olunca hiç düşünmeden Isparta’da taktırmaya karar verdim ve Ramazan bayramı tatilinde taktırmak için randevu aldım. 2 Temmuz’da aracımı bıraktım ve 117.178 km’de simit tanklı tüp takılmış olarak teslim aldım. Yorgun olduğum için çok fazla incelemeden eve dönüp yattım. Ertesi gün bagajı açtığımda bagajın zeminin 5 cm kadar yukarıda olduğunu gördüm. Açıp baktığımda ise Atiker marka tank olduğunu gördüm. 1700 TL fiyat aldığımda aklıma şöyle bir şey gelmişti : Acaba bazı parçaların ucuzunu kullanarak mı bu fiyat farkını yakalamışlardı diye? Atiker tüpü görünce hemen bu aklıma geldi ama bayi kapalı olduğu için arayıp sorma fırsatım olmamıştı. Ayrıca daha önce gördüğüm tüm Prins gaz/benzin geçiş anahtarları yuvarlak iken benim aracıma takılan kareydi. O anda yapacak bir şeyim olmayınca eve çıkıp internette araştırmaya başladım. Prins’in sitesinde ürünlere bakarken teknomax modelinin anahtarının aynı benim aracıma takılan gibi kare olduğunu gördüm. O konuda içim rahatlamıştı. Ertesi gün de sabah erkenden prins müşteri hizmetlerini aradım ve tank ile ilgili bilgi almak istediğimi söyledim. Prins’in tank üretmediğini, dolayısıyla hangi tank takılırsa takılsın garantiyi bozmadığını söylediler. Bu konuda da içim rahatladı. Aracın bagajının yükselmesi ise hemen hem tüm simit tanklarda olağan olduğunu duydum birkaç kişiden. Dolayısıyla BENİM TAVSİYEM, tankın şekline karar vermeden tankı aracınızın bagajına koydurun, nasıl duruyor bakın. İçinize sinerse öyle simit tank taktırın. Peki bayi herşeyi düzgün yapmıştı fakat fiyat farkı nedendi ? Meğer istanbul’daki bayiler Silverline modeli için fiyat vermişler, Isparta ise Teknomax modeli için. Tabiri caizse birisi iphone 6 için fiyat vermiş, birisi iphone 5 için. Ama kimse modelden bahsetmediği için ben de ikisi de iphone fiyatı diye düşündüğüm için böyle bir yanılgı ortaya çıktı. Neticede kazık yemedim ama İstanbul’da yaşadığım için İstanbul’da taktırmanın avantajı olabilirdi. AMAN DİKKAT, fiyat alırken marka ile beraber modelin ismini de net olarak öğrenin ve ona göre karar verin. Bir de önemli bir hususu belirtmek istiyorum. Prins’in kendinden yağlama sistemi olduğunu ve İstanbul’daki bayi bunun fiyata dahil olduğunu belirtti. Bayramdan sonraki ilk iş gününde taktırdığım bayiye giderek yağlama taktınız mı diye sordum. Takmadıklarını belirtiler. Ya dahilmiş, niye takmadınız falan diye biraz konuştuk. Hatta yanlarında İstanbul’u arayıp yağlama dahil teknomax için 1700 gibi bir fiyat aldım. Takan usta orijinal prins yağlama sisteminin 800 TL civarında olduğunu, verdikleri fiyatın orijinal için mümkün olmadığını, orijinal olmayan bir parça için olduğunu söyledi. Aynı bayiyi tekrar aradım, şöyle söylediler : “Abi orijinal olur mu hiç, orjinali 800-900 TL, bizim ki İtalyan malı başka bir yağlama sistemi”. Taktırdığım bayinin söylediği herşey doğru çıkıyordu. Aslında orjinali şu kadar ama biz yan sanayiyi hediye ediyoruz falan demeleri lazım ama İstanbul’da bunu söyleyen bulunur mu bilmem. Takan bayiye neden takmadınız diye sorduğumda ise : “Orijinal olan direk beyne bağlı, ihtiyaç kadar yağı pompalıyor. Diğerleri ise manuel, sen bir ayar yapıyorsun ona göre standart damlatıyor. Ancak tam ayarlamak nerdeyse imkansız, az olursa yağlamanın bir anlamı kalmıyor, çok olursa da fazla yağ kuruyup sıkıntı yapıyor, dolayısıyla tavsiye etmiyoruz” dedi. Orijinal olmayan parçayı gösterdi, illa istersen takarız ama tavsiye etmem dedi. Malum ülkemizde satış için şu iyi bu iyi deyip her şeyi takmaya çalıştıklarından, ustanın takmayalım demesi ve ayrıca anlattıkları mantıklı geldi ve taktırmadım. Neticede her ne kadar araştırma yaptım desem de birçok yanılgı ve satış taktikleri gibi şeyler başıma geldi. Bu yazıyı da bu başıma gelenlerden sonra yazmaya karar verdim. Bu arada sanırım 4. Ya da 5. Günde arıza ışığı yandı, bayiye 2. Gidişimde sordum. Farklı yerlerden gaz alınca gazların değerlerinden dolayı olabiliyor deyip bilgisayara bağlayarak arıza ışığını kapattılar. Daha sonra bir defa daha yanıp birkaç gün sonra kendi söndü ve bir daha hiç yanmadı şimdilik. Aracım şu anda 117.000 KM civarında. 45 günde yaklaşık 6.000 km yaptım. Gerek kalkışta, gerek hızda gerhangi bir performans sorunu ya da sıkıntı yaşamadım. Otobanda gazla da 200 km hız gördüm. Yakıt da şehir için 23-24 kuruş, uzun yolda 19-20 kuruş seviyelerini gördüm.(Aldığım gazla gittiğim km’ye göre hesapladım, gaz fiyatını göz ardı ettim). 45 günde tüpe verdiğim paranın 200-250 TL’sini çıkardım diyebilirim. Gaz olarak hemen her firmadan aldım sayılır. 2,55’e gaz satan yerden almak zorunda da kaldım, 1,84-1,90’a satan yerlerden de aldım. Dolayısıyla kuruş hesabı yaparken bu fiyatları da dikkate almak gerekir. Netice de 34 litrelik bir tank ile şehir içinde 300 km’den az gittiğim olmadı. Bir ara bir arkadaşım bir yerden gazı 1,79’a aldığın söyledi. Abim’de de tüplü Jazz var, o da biraz fiyat konusunda araştırma yapmıştı. Bazı gazların setan değeri düşük olduğu için ucuz oluyor fakat daha az km gidiyor demişti. Aynen 1,79’a aldığım gaz ile 250 km civarında gidişim bu bilgiyi teyit etmiş oldu. Şimdilerde 1,84’e satan bir PO bayisinden alıyorum. 62 TL civarında doluyor depo. 300 KM şehir içinde gittiğimi varsayarsak 20 kuruş gibi yapıyor ki bu bile bana sanki yanlış hesap yapıyorum gibi geliyor. Bu arada tüm veriler klima açık haldedir. Klimanın performansı da gayet başarılı diye de belirtmek isterim. NETİCE Lancer aldığım için çok ama çok memnunum. Muadili diğer japon arabalarına göre çok daha uygun fiyatlı, yol tutuşu harika, performansı çok tatmin edici, (2.0 turbo dizelden bu araca geçmeme rağmen sıkıntı yaşamadım) yakıtı ekonomik (bana göre tüplü olarak), geniş mi geniş, bagajı yeterli (her ne kadar simit tank zemini yükseltese de). Araç tüm beklentilerimi karşılıyor. Görüntüye çok takılmıyorum ama City’e bile talimken az biraz fiyat farkıyla Lancer aldım, bu konuda da acayip keyfim yerinde. Memlekette çocuklar : “Hişşt baksana lan, yarış arabası gelmiş, koşun lan koşun” diyorlardı. Şimdi imkanım olsa gider Lancer’ın sıfırını alırım. Önceden görüntü olarak Audi’yi çok severdim ama Lancerımı aldıktan sonra yolda gördüğüm Audilere bakmıyorum bile. Bu yazımın 2. El satış kaygısı olanların fikrini değiştireceğini sanmıyorum. Zaten değiştirecek olsaydı fiyatlar bu kadar uygun olmazdı. Aman siz fikrinizi değiştirmeyin ne olur. Ben bu yazımı Lancer almayı düşünen arkadaşlar için bir nebze fikir verme açısından yazdım. Umarım faydalı olur. Not : Yorumların bir çoğunu okumaya çalıştım ancak gözden kaçırdığım olabilir. Kumandandan cam açma var mı diye soranlar olmuş. Aracımı aldıktan sonra İngilizce bir forumda püf noktaları diye aratmıştım. Açma düğmesine iki kere basıp ikincide basık tutunca camları açıyor, aynı şekilde kapatma düğmesine 2. Basışta basık tutunca da camları kapatıyor. Yarıya gelince aynı düğmeye bir kere basarsanız da geldiği yerde bırakıyor camı. Bir de araç alımı ile ilgili ciddi bir uyarı yapmak istiyorum. Bir akrabamın başına geldi, 250.000 km’lik aracın km’si 80.000’e düşürülmüş. Serviste kaydı varmış ancak akrabam arabayı aldığı galerinin tavsiye ettiği firmada baktırmış araca. Orada da boya vs var diye hiç bilgi vermemişler arabanın birçok yeri boyalı olduğu halde. Bir de aracı alırken bir kısmını nakit istemişler, bir kısmını havale ettirmişler. Aldıktan 2-3 ay sonra servise sorduğunda öğrenmiş hepsini. Şimdi mahkemede uğraşıyor. Adamlar her işi sağlama alıp itelemişler arabayı. Bunu yapan bir iki galericidir ama siz siz olun eğer bir arabayı almaya kesin karar verirseniz servise gösterin derim. |
|
|
|
|
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi PNOUMA -- 20 Kasım 2008; 0:53:07 > |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|