Şimdi Ara

(2. Hikaye geldi)Hikaye sevenler toplanın... (7. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
244
Cevap
17
Favori
13.403
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ulan senin yüzünden uykum kaçtı allahsız tospaaa :D devam et devam devam
  • daha 4 ay var devamm
  • Mesajım bulunsun.
  • İşi gücü bıraktım son 7-8 partı okudum. Patron öpecek beni.
  • arkadaşlar burda boş yere vakit öldürmeyin hikaye alıntı incide bitmek üzere çok pis şeyler oldu isteyene pm atarım linki
  • Bulunsun.
  • Bence inci caps ta çok argo ve abartılı anlatılmış burdan devam edeceğim :D
  • inciden ne beklenirki seviye sıfır
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ApMoMo_Tr

    arkadaşlar burda boş yere vakit öldürmeyin hikaye alıntı incide bitmek üzere çok pis şeyler oldu isteyene pm atarım linki

    ya boyle insanlari anlamiyorum . Hikaye benim mi dedim ben size? sansurleyerek yazdigimi 50 kez soledim. emek veriyoz azda olsa link dagitmayinda ddevam edelim. Cok akillisiniz ya cok zekisiniz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: paranormal-adam

    quote:

    Orijinalden alıntı: ApMoMo_Tr

    arkadaşlar burda boş yere vakit öldürmeyin hikaye alıntı incide bitmek üzere çok pis şeyler oldu isteyene pm atarım linki

    ya boyle insanlari anlamiyorum . Hikaye benim mi dedim ben size? sansurleyerek yazdigimi 50 kez soledim. emek veriyoz azda olsa link dagitmayinda ddevam edelim. Cok akillisiniz ya cok zekisiniz.

    Kardeşim devam et sen bekliyoruz
  • Part 33

    göz gözeydik, dudaklarımız birbirine çok yakındı. dudaklarımı dudaklarına itmek, onu öpmek zor değildi ama olmuyordu işte. insan sevdiğini kolay öper değil mi? ama ben öpemiyordum işte. ebru'nun bana karşı son zamanlardaki hissedilir yakınlığı, onu öptükten sonra tepki almayacağımı bildiriyor ve korkuya yer vermemi gerektiriyordu. içimde bir gram korku yoktu ama olmuyordu işte. bir insanın gözlerinin içine hiç bu kadar bakmamıştım. ebru'nun gözlerine odaklanmıştım, o da bana ...

    gene olmadı işte. gözlerime bakan kadını öpmek bu kadar mı zordu? artık acemi de değildim. ama durun! acemiydim .. ben hiç sevdiğim kadını öpmemiştim ki. ebru'dan başka kimseyi sevmemiştim ki.. o gece ebru'ya maddi yardım yapmak için gitmiştim yanına. döndü dolaştı konuyu orayı getirebilmeyi başardım...

    ben: ebru biliyorum şimdi kızacaksın ama ben sana maddi yardım etmek istiyorum
    ebru: bak ne güzel söyledin kızacaksın diye.
    ben: hemen kızma. biliyosun işte para konusunda sıkıntım olmadığını
    ebru: tamam olabilir ama, bu senden para alacağım anlamına gelmez

    bu ebru'yu ikna etmek için ettiğim onlarca sözden sadece ikisiydi. nitekim o gün ebru'yu zorda olsa ikna etmiştim. fakat o gece, çekmecemdeki paraya para koyan babamın, çekmecemdeki miktarı bilip o paraların 1 günde nasıl bittiği sorusuna cevap verecek miydim? tüm bunları o gece gene babamın karşısında s*çmış olacaktan habersiz şekilde yaptım. henüz yaşamadığım o akşamı yaşamak için ebru ile vedalaştım ve eve gittim. ebru'nun bana onun için yaptığım iyilik üzerine sımsıkı sarılması ebru'nun yanından ayrılırken her zamanki sıcaklığı hissettirmişti. amma velakin gece babamın malüm sorusuyla karşılaştım. ''o paraların hepsini nasıl 1 günde yedin la?''

    ben: sen nerden gördün baba?
    babam: akıllım oraya her gün parayı atan kuşlar mı?
    ben: bugün biraz fazla harcadım baba kusura bakma
    babam: niye kusura bakayım oğlum? o para senin. ben sadece merak ettiğim için sordum. istersen bir o kadar daha vereyim harca gene.
    ben: sağol baba.
    babam: kariyla mı yedin lan hahahahahaha...

    babam beni ebru ile denizde gördükten sonra onunla görüştüğümü anlamıştı, parayı ebru'ya verdiğimden şüphelenmemesi için babamın ön plana attığı konuyu onayladım.

    kafamı öne eğerek paraları kadınlarla yemiş gibi yaptım.

    babam: 400 liralık kari mu var lan bu şehirde. tanıştırsana beni hahahhaha

    baktım konunun değişeceği yok, girdim odama. açtım bir şarkı başladı farklı dünya. aynaya baktığımda ebru'nun ellerinin gezdiği suratıda, ebru'nun ellerinden bir iz aradım.. biraz sonra babamla yemek yerken, babama bugün ne yaptığını sordum.. aklımda burağın bana attığı mesaj vardı. bu mesajı direk babama söyleseydim, otoparkın önüne neden adam yığdığını ve onlara neden talimatlar yağdırdığını sorsaydım burağı ele verirdim. başladım ağzını aramaya...

    ben: ee naptın bugün baba
    babam: ben birşey yapmadım. haberler sende
    ben: ne haberi olcak
    babam: ulan 400 karinin biriyle yiyorsun. sende haber olmayacak kimde olacak

    diyordu gülerek. babam benimle arkadaş gibi olmak istiyordu. öyle ya, 400 lirayı kadının tekiyle yediğimi sanan babam, kadının adını bile sorup, o günün nasıl geçtiği hakkında bilgi almayı amaçlıyordu. babam beni arkadaşı olarak görse de ben onu babam olarak gördüğüm için bu tür konuları yalan bile olsa anlatamazdım.ne diyecektik çok güzel kadının birini 400 tl karşılığnda sahip oldugumun mu? konuyu değiştirerek dünkü adamların mevzusunu açtım. babam o adamlara ne kadar büyük olduğunu göstereceğini, bu saatten sonra 3-5 çapulcuya katlanamayacağını söyledi. bense babama isyan ederek '' baba öyle diyorsun ama. 2-3 tane adam eve gelip beni paketleseler ne olcak? adamlar evimizi bile biliyor''. bu laflarım üzerine babam: '' korkuyor musun lan? bende seni psikopat birşey sanırdım. merak etme sana birşey yapamazlar..'' korkuyodum evet ebru'yu öpemeden, ona gözlerinin içine bakarak seni seviyorum diyemeden ölmekten korkuyordum.. babamın benim hakkında emin konuşmaları ona inanmamı sağladı. o gün olanları buraktan öğrenmek için ve uzun süredir dışarı çıkmadığım burak ile gezmek için burağı aradım...
  • Part 34

    burakla dışarı çıktığımda yüzüme bakıp ne olduğunu soran burağa bütün gerçekleri anlattım. o ebru değildi. ona niye yalan söyleyebilirdim ki.. burağa yüzümden dolayı gezemeyeceğimi bugün araba ile takılmamızı söylediğimde onun yoğun isteği karşısında bulunduğumuz yerin en kalabalık sahiline gitmeye karar verdik. sahile giderken burağa otoparkta olanları sorduğumda, attığı mesajdan ibaret olduğunu söylemişti. sadece o kadarını biliyordu burak. o gece sahile gittiğimizde denize en yakın, insanlara en uzak olan ince kumların üstüne oturup denizi izliyorduk. ebru ile izlediğim ıssız ve kirli denizi özlemiştim o an. onunla herşey güzeldi.. derken o güzel atmosferi bozan kahkahalarıyla ortalığı çınlatan amale grubu geldi. kızlı erkekli 4 kişi 5 metre ötemize elinde toplarla, içkilerle oturdular. o kadar yüksek sesle konuşuyorlardı ki, yaptıkları salakça ergen esprileri beni iyice bunaltmış, burakla beraber oradan ayrılma sebebimiz olmuştu. şehrin en işlek caddelerinde gezerken, burak bir anda yolunu kesen kızla sohbete başladı.. kıza beni arkadaşı olarak tanıtan burak, kızı da bana eskilerden tanıdığını söylemişti...

    burak: bak elif bu benim arkadaşım
    elif : merhaba
    ben : merhaba
    elif : suratın çok komik gözüküyo hehehehe
    ben : üzerindeki şişliklerden olsa gerek
    elif : evet artık kim benzetmişse

    anırır gibi gülmüştü o an.

    kimdi lan bu kız. kız o kadar şehvetli şekilde benle dalga geçiyordu ki, sanki yıllardır tanıdığı bir arkadaşınla konuşuyordu. sinirlenmeye başlamıştım.. devam ettik konuşmaya.

    ben : beni kimse benzetmedi ama, sen bu çenene sahip çıkmassan çok benzetilirsin
    elif : yok hacı ya, beni benzetmek yürek ister. benzeten kişi sonra olacaklara katlanır. yorma kafanı.
    ben :banane ya
    elif :estetik ol bence.
    ben : sebep?
    elif : hangi inşaattan düştün? devlet amelelerin sigortasını karşılamıyor mu? hahahahaha

    bu soytarı kız beni çıldırtmıştı. burağa doğru baktığımda elif'in o lafından sonra kafasını öne eğmiş, gülümsediğini belli etmemeye çalışıyordu. o an kızın sinir sistemlerini oynatan bir laf söyledim.

    ben : benim yüzüm mü mor şimdi?
    elif : yok senin kafada morarmış hacı, normal değilsin sen.
    ben : yüzüm açıkta olduğu için belli oluyor. senin gözükmeyen yerlerinde morluklar var mı?

    lafı anlamak için küçük beynini yormaya çalışan elif'e yüklenmiştim o an.

    ben : kiminin yüzü, kiminin bitarafi?
    elif: ne demeye çalışıyorsun?
    ben : fazla coşan ** morarır.

    bu lafı söyledikten sonra karşımda olan elif'in yanından geçip yoluma devam ettim. arkamdan duyduğum seslerle çılgına döndüm

    elif: ne diyosun lan sen serefsiz gel buraya

    yırtıcı bir kaplan gibiydim. yüreğimdeki heyecan yavaş yavaş artmaya başlıyodu. işte bunu çok seviyodum. çünkü o heyecan sayesinde kendimi kaybedebiliyodum.

    elif'e sırtımı verip yoluma devam ediyordum. onun bu lafı sinirlendirmemişti beni.. yollularin en meşhur sözüdür ''O..Ç...''.. ben arkamı dönmüş giderken arkamdan biri sağ kolumu geriye doğru çekti. geriye döndüğümde elif, lisede arkasındaki erkek tayfasına güvenen küçük yollular gibi ellerini kaldırmış ve bana kimsin lan sen, yazık olur oğlum sana gibi tehtidler savuruyodu. bu kadarı fazlaydı, caddede gördüğüm ilk ara sokağı hızlı adımlarla beni takip eden arkadan salvolar atan elifle girdim...

    ara sokağa girer girmez arkamda elif'in yanı sıra bizi takip eden burağı da gördüm. elif'e susacak mısın diye sorduğumda, karşımda ettiği küfürlerle tiksindirici bir hal almıştı. bu kız olamazdı, dişi olamazdı. hiç çekinmedim ona o an vurmaktan. basit bir tokatta değildi bu. artık küfür etmekten kanalizasyona dönen elif'in ağzına hiç acımadan son gücümle atabileceğim en iyi yumruğu atıp, yere sermiştim. burak araya girmek istesede dengesini kaybedip yere düşen ebru'ya tekmeler atıyodum. az önce dalga geçtiği suratı en son kendime geldiğimde benimkinden daha kötü görünüyordu. burak devreye girip benden fazla olan kilosu ve vücuduyla beni oradan uzaklaştırdı. elif o an caddeye çıktığında, acınası haline biri yardım etmiştir belki. burak o gün neredeyse ağlayacaktı. burak var gücüyle bana sitem ederken aklımda gene ebru vardı. o kadın.. hiç çıkmıyordu ki .. ebru kadınsa az önceki elif neydi? elif benim yaşıtımdı.. ebru'yu niye deli gibi sevdiğimin farkına varmıştım. ebru olgun idi.. ebru acınacak halde olan elif'in yanında hayli dişi kalırdı. . burağa barak o kızın sende telefon numarası var mı diye sordum. burak yok demişti. neden korkuyorsun o zaman burak, senin adın olmayacak ki. burak korkmadığını, sadece kıza acıdığını söylemişti fakat bir süre sonra iyi yaptın lan o yolluya diyerek gerçek bir arkadaş olduğunu bana gene kanıtlamıştı. burakla yaşadığımız maceralara bir yenisini daha eklemiştik o gece. daha çok macera vardı ufukta...
  • Part 35

    aradan tam 2 gün gün geçti.. o gün hava kapalıydı. özlemiştim bu havayı, güneşin kavurucu sıcaklığından 1 gün uzak olmaya ihtiyacı verdi herkesin, sadee benim değil. o günü değerlendirmek için aşağı indim. evimizin önlerinde yürüyüp az gezip hava almak amacındaydım. lakin geçenlerde elma atarak keyfime yerine getiren satıcı kızın dükkanlarından geçerken satıcı kızın ''baksana sen'' sesi ile çevirmiştim kafamı ona?

    kız: yaptığını görmediğimi mi sandın? neden elma fırlattın?
    ben: ne?
    kız: burayı elma çöpünü sen fırlattın
    ben: anlamadım
    kız: anlamazlıktan gelme, onu yapmandaki amaç neydi?
    ben: ben bir şey yapmadım ya
    kız: yalanlıyosun şimdi, o hareketi bir daha tekrarlama

    kızın o lafından sonra içerde babası olduğunu tahmin ettiğim dükkan sahibi geldi. dükkanın dışına açılan tezgahın başında olan kızının yanına.

    adam: ne oluyor kızım?
    kız : yok birşey baba?
    adam: içerden duydum, kim ne fırlattı sana?
    kız : yok birşey baba.
    ben : iyi günler

    diyerek sıvıştım oradan. hiç kimse umrumda değildi. kapalı ve her an gökten yağmur düşebilecek havanın tadını çıkarıyodum. aklımdaki tek soru ebru'nun 2 gündür beni aramaması ve mesaj atmamasıydı. hep ben mi arayacaktım bu kadını? gurur yaptım, 2 gün sesini duyamasamda aramayacaktım onu. evin önündeki duvara dayanıp yeri izledim, birkaç dakika sonra başlayan ve çok özlediğim yağmurun altında deli gibi ıslanıyodum. o gün çok yağmıştı yağmur, etrafımda gördüğüm insanlar yağmurdan kaçmak için saçak altı ararken, ben yukarı bakıp gözlerimi açıp içine yağmur damlacıklarını doldurmaya çalışıyodum. ve ve ve.. çaldı telefonum . tam da isyanımın dozunun arttığı anda, bu kadın beni takmıyor dediğim anda çalan zil sesimle çıkardım telefonumu cebimden. ebru yazıyordu telefonda, telefon ekranında yazan isminin üzerine düşen 2 yağmur damlacığıyla hemen uzaklaşıp saçak altına girdim ve telefonu açtım.. gene yanına çağırmıştı beni. ebruuuu, o günlerimin en güzeli, o günlerin anlamı.. işte en son o gün akşam yakalanmıştım gribe, sabahtan ıslandığım yağmurun altında yakalandığım gribe ebru'nun tedavi etme isteğini şimdi bir başka üzülüyorum.. akşam aşkımın yanındaydım, bu mutluluk yeterdi o saate kadar bana.

    ebru'ya gitmeden 3 saat önce kadar , iyiden iyiye hapşurmaya şifayı bulmaya başlamıştım. şu gripteki en sevmediğim şey burnunun akmasıydı. ebru'nun yanında sürekli burnumu mu silcektim. açtım buzdolabını, uzun zamandır ihmal ettiğim miğdemi iyi besledim. kâr etmedi fakat burnum akmıyodu. üzerimdeki halsizliğin ebru'nun yanına gitmemi engelleyeceğini düşünmediğim için babam eve gelmeden ebru'ya gitmek için çarptım yol kapısını. merdiven basamaklarını ikişer ikişer inip arabaya vardım. şans meleklerinden istedim yardım.. aşık olduğum kadını öpmekti tek hayalim, fazla masumdu belki, ama benim için dünyalaya bedeldi. vardım güzeller güzelinin kapısına, o kapı kalbimin deli gibi atmasını sağlayan saraydı sanki. içinde prenses vardı. o prenses şimdi ise karşımdaydı. güler yüzle karşıladı gene beni. umutla, sevgiyle .

    sürmeliydi bugün. uzun zamandır gözlerinin altını bu kadar siyah görmemiştim. siyahtı.. varsın satanistler duvarları siyaha boyasınlar, siyah giysinler. siyah onların olsun,, karanlık onların olsun, gece onların olsun. ama bana bakan bu 2 çift göz benim olsun.. ebru.. saçları dalgalı, kirpikleri kalkık, kaşları her zamanki gibi incecik, dudaklarında ruj, kulaklarında çocuksu bir küpe. altın değildi küpeleri halka şeklinde olan küçük küpelerdendi. ebru arada böyle kendine özen gösterirdi. o doğal olmayı seviyordu genelde. ama doğal olması, ondaki mis gibi kokan parfüm kokusunu, bembeyaz vücudunu, ve tapılası teninin guzelligini engellemiyordu. içeri girdik. unutulmaz diyalogların yaşandığı, her gece yattığımda mumla aradığım saatlerin başladığı, hiç unutamadığım o geceye giriş yapmıştık
    böylece...

    mutfaktan gelen yemek kokuları burnumu mest etmişti. ohhh burnum koku alıyor, akmıyor. sadece halsizlik ve sesimdeki değişme, temmuzun ortalarına ilerlediğimiz yaz aylarında sürekli soğuk suyla banyo yapmamdan ve buz gibi sular içmemden kaynaklanıyor olsa gerekti. içeri girip hal hatır sorduktan sonra ebru yemek masasını hazırlamak için mutfağa gitti. 5 dakika sonra beni çağırdı. sofrada birbirinden güzel yemekleri bile örtüyordu güzelliği ile ebru. karşında yemek yerken bile çok sevimli gözüken ebruyla derin bir sohbete girdik.. güzel yemeklerin verdiği tad sohbete de yansımıştı.
  • duzeltip atmaya devam ediyorum 40 a ulasmaya calisicam 1 saate atarim hepsini...iyi okumalar



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi paranormal-adam -- 31 Aralık 2011; 12:49:29 >
  • Bu gece okuyamam herhalde daha malum yılbaşı 3 part daha yeter bana.
  • Sardi valla
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darkness~

    Bu gece okuyamam herhalde daha malum yılbaşı 3 part daha yeter bana.

    canın sag olsun biz hep burdayiz kardesim iyi eglenceler mutlu yıllar
  • Part 36

    ben: oo döktürmüşsün gene. birkaç saat önce tıka basa yemek yemiştim ama, senin yemeklerini tokken bile yerim
    ebru: sağol canım. ye ye bak çok kilo verdin. kendine iyi bakman lazım.
    ben: evet ya. zaten hasta oldum heralde
    ebru: noldu?
    ben: hiç ya. boğazım fena acıyo.
    ebru: burdan hiç öyle gözükmüyor ama haha
    ben: nasıl yani?
    ebru: şaka yaptım ya. yemekleri büyük bir iştahla yiyosun da.
    ben: senin yaptığın yemeklere hastayım
    ebru: hahaha. afiyet olsun.
    ben: valla öyle bak, çok iyi yemek yapıyorsun.
    ebru: sana da öğreteyim mi?
    ben: yok sen sadece bana yemek yap böyle arada.
    ebru: hahahaaha. bu kadar çok güveniyosun benim yaptığım yemeklere yani.
    ben: hıhı. senin ellerinden her şeyi yerim.
    ebru: zehiri bile mi?
    ben: bak onu düşünmemiştim. ama onu bile yerim galiba.
    ebru: benim ellerim sihirli geliyo heralde sana.
    ben: sadece ellerin değil...

    artık ebru'dan hiç çekinmediğim için rahatça konuşabiliyordum onunla. insan aşkından çekinir miydi? ona tek taraflı aşk besliyordum. belki de o bana.. ikimizde birbirimizi sevdiğimizi söyleyemesekte, birbirimize davranış şeklimiz birbirini çok seven çift gibiydi.

    ebru: başka nerem olcak?
    ben : her yerinle 10 numarasın.
    ebru: hadi ya, nasıl oluyomuş o?
    ben : yani genel anlamda zaten sihirbaz gibisin.
    ebru: evet sihirbazım. galiba seni kendime sihirledim ha?

    nerden de bilmişti.. nasıl da anlamıştı ona büyük bir sihirle bağlı olduğumu. kim sihirlemişti bana bu kadına karşı?

    ben : iyi bildin. naptın kendine mi bağladın beni?
    ebru: ben birşey yapmadım. ama bu sihirden şikayet değilim.
    ben : bende sihirbaz olmak istiyorum. bu bağlama sihiri nasıl yapılıyo öğretsene
    ebru: olmaz meslek sırrı? hem ne yapacaksın o sihiri öğrenip?
    ben : ben de seni kendime bağlıcam hehehe
    ebru: bunu daha önce yapmadın mı sen?
    ben : nasıl?
    ebru: ben sana, senin bana bağlandığın gibi bağlandım..

    kim takardı ebru'nun yemeklerini. soğuyan çorbayı. kim bırakıp tekrar yemek isterdi bu güzel sohbeti. ebru'nun o sözleri karşısında artık kilitlenmeyecektim. devam ettik birkaç saat sonraki olanları doğuran konuşmaya...

    ben : bana?
    ebru: evet sana.
    ben : nasıl?
    ebru: seninki nasıl?
    ben : neyy?
    ebru: senin bana olan bağın nasıl?

    söz vermiştim kendime. utanmıyacaktım artık açılacaktım bu kadına. babamdan tüm bağlarını kopartmış, delicesine sevdiğim, hastası olduğum bu kadına açılacaktım. ağzıma gelen lafları söyleyemedim. onun o laflarından sonra yutkunarak gözümü yemeğe çevirdim ve bir kaşık attım. gözlerim kaşığa bakarken yansımasını görebildiğim ebru bana bakıyordu. o gece ebru beni sıkıştıracaktı, aslında böyle yaparak iyi yapıyordu. cesaretim yerine geliyordu.. ebru devam etti...
    ebru: neden sustun? aramızda nasıl bir bağ var?
    ben : bilmem
    ebru: ben biliyorum ama
    ben : nasılmış?
    ebru: yanılmaktan korkuyorum
    ben : bende
    ebru: sen neye yanılmaktan korkuyosun?
    ben : senin bana olan bağını yanlış tahmin edebileceğime
    ebru: korkma.. söyle hadi bu bağı.
    ben : üzümüne ye bağını sorma..
    ebru: hahahahaha . espride yapıyorsun artık, biliyor musun böyleyken çok sevimlisin.
    ben : sen her zaman her halinle sevimlisin.
    ebru: en çok ne zaman?
    ben : ayrım yapamam ki. ağladığında bile sevimlisin. böyle bebek gibisin. öpesim geliyo seni

    onun sevimliliğini ona tarif ederken, artık ağzıma gelip söyleyemediğim sözü ağzımdan kaçırmıştım. ebru'nun sevimli hallerini hayal edip ona anlatmam içimde tuttuğum o sözü dışarı vurmamı sağladı. iyiki sağladı.. sağladı ki ebru ile gittikçe derinleşen ve kalbe inen sohbetimiz devam etti. ebru girdi söze...

    ebru: hadi be yalancı. niye öpmedin o zaman bu tatlı bebeği? madem bu kadar tatlıydım niye sarılarak öpmedin yanaklarımı?
    ben : çok defa yapmak istedim ama çekindim.
    ebru: aşk olsun. benden çekiniyor musun?
    ben : yani biraz. aslında kendimden çekiniyorum.
    ebru: çekinme.
    ben : istediğim zaman öperim ama yanaklarından ona göre
    ebru: tamam ama yemeklerini yemiyorsun
    ben : boğazım acıyo biraz, sadece çorba içsem olur mu, kızmassın değil mi?
    ebru: hasta olmasan kızardım. ama bugün burası bir hastahane ve sen hastasın
    ben : sen de doktor musun ha?
    ebru: evet

    gülüşmeler başlamıştı o an. artık ebru ile bir hayli samimi olmaya başlamıştık.. öyle tatlıydı ki benim canım, kötü bir niyetim yoktu. daha önce sevmediğim kadınların dudağını öpmüştüm. şimdi ise sevdiğim kadını öpüp onu içime çekmek, çok sevdiğim dudaklarını dudaklarımla birleştirmek. o gece tek istediğim onu öpebilmekti. sohbete bakılırsa başarılıydım. dudaklarını tadabilmeye adım adım yaklaşıyodum...
  • bunu gerçek yazan kişiye ulaşmam lazım biri yardımcı olsun çok önemli
  • quote:

    Orijinalden alıntı: oys14

    bunu gerçek yazan kişiye ulaşmam lazım biri yardımcı olsun çok önemli

    heyecanmı bastı oys14
  • 
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.