Şimdi Ara

(2. Hikaye geldi)Hikaye sevenler toplanın... (5. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
244
Cevap
17
Favori
13.211
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Part 15

    endişeliydim.. sanki ebru benim sevgilimmiş ben onu aldatırken yakalanmış gibi bir korku vardı üstümde. o anlık korkudan kaynaklansa gerek kendimi tuhaf hissettim. içimdeki korku nilayla olan yakınlasmamiz daha fazla sürdürmedi. nilay iyice kafayı bulduğu için naptığının farkında bile değildi. nilay odamda yarı ayık yarı bayık dans ederken odamdan fırladım ve kendimi dışarı attım. olayın şokunu atlatmak için açık havaya ihtiyacım vardı. babamın misafirleri evin her tarafını erotik bir görüntüye bürürken ben aşağıya inmiş, kaldırıma oturmuş ve düşünür haldeydim...

    1-2 saat kaldırımda oturup boş boş gezdikten sonra eve endişe ve korkuyla döndüm.. içeri girdiğimde babam yatmış, ebru her zamanki gibi mutfakta bulaşıkları yıkıyor, aynı zamanda da mutfakta bulunan tv'yi izliyordu. ebru eve girenin kim olduğunu merak etmiş olmalı ki mutfak eşiğine doğru baktığında benle göz göze gelmişti.. onunla göz göze geldiğimde hiç bu kadar korkmamıştım. yaramazlık yapan bir çocuk gibi ona mahcup, ona gebeydim...

    o güne kadar bana içten ve samimi davranan ebru bana gülümsememişti bile. kafalarımızı aynı anda çevirmiştik birbirimizden öteye.. o gece odama çekildim ve ebru'nun bana aldığı tavrı anlamaya çalışıyordum. bu kadar modern olduğunu savunan bir kadın neden beni bir kadınla birlikte gördüğüne rahatsız olsun ki diye düşünüyordum. aslında beni rahatsız eden bir kadınla öpüşürken basılmam, daha önce filmlerde izleyip güldüğüm ortada kalma olayı idi. neyse ki o gece yarın ne olacağını merak ederek zor bir uykuya dalmıştım...

    ertesi sabah olduğunda kahvaltıya giderken antreler üstüme gelir gibi olmuştu. korku, endişe, hüzün.. hepsi bir arada vardı o sabah. kahvaltı masasında ebru ile tek bir laf bile etmemiştik.. babam o gün işi olduğu için erken gitmiş olmalı ki, ne yatak odasında ne de kahvaltı masasında yoktu.. kahvaltı masasında benimle hiç konuşmayan ve televizyona yoğunlaşıp yemek yiyen ebru'ya kahvaltımı yaptıktan sonra, lavaboya elimi yıkamaya giderken merak ettiğim soruyu ancak sorabilmiştim...

    dün akşam gelen kimlerdi? evet bu soruyu yöneltmiştim ebru'ya. içimdeki korkuya rağmen, dün akşamdan beri aldığı tavrı anlamaya çalışırken, ebruyla muhattap olmak, son zamanlarda yumuşayan yüreğime karşı koymaktı. ebru ilk başta cevap vermedi fakat 2. soruşumda babanın arkadaşlarıydı diye yanıtladı. elimi yıkayıp mutfağa döndüğümde sabah yeni kalkmanın verdiği etki olsa gerek, suratımdaki şişkinliği sormuştu ebru. bilmem başım ağrıyor diye cevapladım. ebru ise dün gece çok mutlu görünüyordun, kapıyı çalmadan girerek görgüsüzlük ettim kusura bakma demişti..

    1 gece öncesinde basılmanın verdiği psikolojik rahatsızlığı ebru'nun sözleri tetikledi. ebru'nun yüzüne bakamadım bile, kızaran yüzümü farketmiş olmalı ki bana sert sözlerle yüklendi.. bencede utanmalısın, 30 yaşındaki bir kadınla yakınlastigin için diyerek, kızaran suratıma sıcak bir kıvılcım göndermişti.. utanma duygusunu bu kadından mı öğrenecektim. sinirlenmiştim .. o zaman beraber utanalım, sende 45 yaşındaki adamla ilişki içindesin dedim.. bu adam babamdı tabiki.. bu sözüm mutfaktaki gerilimi hat safaya ulaştırmıştı..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi paranormal-adam -- 30 Aralık 2011; 18:28:26 >
  • Part 16

    söylediğim ağır sözlerden sonra ebru'nun suratı düşmüştü. ince kaşlarının altında süzülen kara gözleri dolmuş, kadınsı gururu ezilmiş, birkaç saniye önce öfkeyle yaklaştığım o kadın şimdi gözümde masum bir hal almıştı.. ona karşı hep ön yargılıydım fakat bu ön yargı zamanla ona karşı bir hissiyata dönüşmüştü. ebru'nun dolan gözlerine daha fazla bakamadım.. kafamı mutfak çıkışına doğru çevirdim ve mutfaktan çıkarken ebru'dan özür diledim. özür dilerim'e karşılık aldığım cevap bir hayli titrek sesle kapa çeneni idi. ben odama doğru ilerlerken muhtemelen ebru ağlıyordu...

    içimde ebru'ya karşı beslediğim garip duygular vardı. kin, bazı zamanlar nefret ve son zamanlarda yoğunlaşan sevgi. bu karmaşık duygular çok canımı sıkmıştı. ebru mutfakta ağlarken ben odamda onun gönlünü alma planları yapıyordum. ebru'yu babamın paralarını yiyen bir kadın olduğu için mi? yoksa babamı seven bir kadın olduğu için mi sevmiyordum? olarlara o zaman karşı taraftan bakamadığınız için anlayamıyosunuz amk. bu şu demek oluyordu.. ya ebru'yu babamdan kıskanıyordum, ya da babamı ebrudan kıskanıyordum. cevabı kalbim söylese de inkar etmeye çalışıyordum. evet ebru'ya karşı içimdeki sevgi duygusu git gide büyüyordu...


    mutfağa giderek ebru'dan tekrar özür diledim. ebru suratıma bile bakmıyordu. gözlerindeki kızarıklığı farkettim. içime bir kor düştü o an. evet şaka değildi lan bu. kafa toplamak için geldiğim babamın yanında gene sorunlu bir hayat başlamıştı. geçmişteki gördüğüm hayaller, ebru'nun gerçekciliğini düşürüyodu gözümde. evet bunlar gerçekti ama hem babamın metresine aşık olmak, geçmişteki gördüğüm hayaller.. ebru özrümü kabul etmemişti, babama bu konu hakkında hiçbir şey söylememişti... o günden sonra 1 haftalık bir sessizliğe büründük. ne geceleri dışarı çıkıyordum, ne de ebru ile diyalog kurabiliyordum.. ama bir şeyin farkındaydım. ebru bana sırtını dönse de onun sarı saçları bana mutluluk veriyordu. galiba ebru'ya tutku ile bağlanıyordum .. 1 haftalık süreçte ebru sadece 3 gün bizde idi. ebru'nun olmadığı bir gece babam hosaf kılıklı bir kadınla kapıdan içeri girdi...

    derin düşüncelerle boğuştuğum salon, babam ve kadından gelen içki kokularıyla ekşimişti. kadını yatak odasına götüren babam, benim yanıma gelip bu durumdan ebru'nun haberdar olmamasını, baba oğul arasında bu tür sırların tutulabileceğini ve bana çok güvendiğini söyledi. erkekler arada çapkınlık yapar diyerek kendini tatmin etmeye çalışıyodu. bu 1.5 ayın sonunda gelen ilk aldatma idi. babam bu günden sonra bu hareketlerini sık sık tekrarlayıp kendini ele vermeye başlamıştı. babamın kendisine karşı bu kadar sadık olan ebru'yu aldatması, geçmişteki anneme yaptığı haksızlıkları hatırlatmıştı bana. annemin anlattığı kadarı ile babam patavatsizin teki idi. ama saf kalpli oluşu, onu birçok para avcısı kadınların tuzağına düşürüyordu. ben bunları düşünürken içeriden gelen bağrışmalar, zevkle atılan kahkahalar kafamı iyice attırmıştı...
  • Part 17


    artık dayanamıyodum bu herife. o herif benim babamdı. ebru gibi ruhu ve bedeni güzel olan kadına sahip olmak yetmiyormuş gibi onla bunla düşüp kalkması çok tuhafıma gidiyodu . kafam atmıştı. babama bağırıp çağırmak istiyordum. içeri girsem kadınla onu bi pozisyonunda görecek olmam beni tiksindirmişti. onun yerine salondan fırlayarak yol kapısını son derece hızlı bir şekilde çarptım. içerde zevkten bagirmakla meşgul olan babam ve kadın bu kapı sesini duymuşlar mıydı bilmiyordum ama benim sinirim az da olsa geçmişti. o an içimden ebru'nun evine gitmek gelmişti. ebru'nun evi araba ile bizden 15 dk kadar uzaklıktaydı. arabayla ebru'ya gidip babam seni aldatıyor deseydim büyük bir çılgınlık yapar mıydım acaba? evet bunu içten içe düşünmeye başladım. eve tekrar gidip vestiyerde asılı olan kontak anahtarını aldım ve ebru'nun yolunu tuttum...

    arabanın gaz pedalına yüklendim ve ebru'ya ulaşmak için can atıyodum. babamın onun aldattığını söylemekten vazgeçtim yolun ortasında. çünkü ben bu durumu söylesem babamla aram açılırdı ve babam beni evden kovardı. babamın beni evden kovması umrumda değildi.. umrumda olan tek şey babamın bulunduğu şehirden ayrılırsam bir daha ebru'yu göremiyecek olmamdı. ebru'nun evine vardığımda, ondan özür dileyip gönlünü almayı, ona süpriz yapmayı planlamıştım. ebru'nun evinin önüne vardığımda, apartman kapılarının açık olduğunun farkına vardım.

    apartman kapısının içine girdiğimde, ebru'nun beni karşısında görünce ne yapacağını düşünerek atmıştım merdiven adımlarını. 3 katlı apartmanın 2. katının basamaklarını çıkarken ebru'nun oturduğu dairenin kapısının önünde, sivri burunlu bir ayakkabı gördüm. o an içimdeki hayal kırıklığını anlatamam bile. ebru'nun yanındaki erkek kimdi.. hemen aşağı indim ve ebru'nun evinin önüne park ettiğim arabayı başka bir sokağa park ederek ebru'nun evinin önünde geç saatlere kadar beklemeye karar verdim... saat o an 11:30 civari idi. gerekirse 1 e kadar oralarda oyalanıp ebru'nun evinden çıkacak kişiyi, o sivri burunlu ayakkabının sahibine bakacaktım...

    1 e kadar da bekledim orada. kimse çıkmadı o apartmandan. içimden babama ve ebru'ya küfürler saydırarak arabayı park ettiğim yere doğru koşuyodum. öfkeliydim. hem babama hep ne yaptığı belli olmayan ebru'ya .. burakla geçirdiğimiz güzel ve eğlence dolu gecelerden sonra bu 1 hafta bana kabus gibi gelmişti. ne babam ne ebru umrumdaydı artık hiç birini umursamiycam diyordum içimden. ama kalbimden gelen ses ebru'yu merak ettiriyordu bana.. aradan 1 gün geçti ve ebru öğlen saatlerinde bize geldi...
  • Part 18


    ebru ile tam 3 gün sonra yalnızdık. içeri giren ebru, 1 haftalık küslüğünün ardından bana merhaba dedi. mutlu ve coşkulu bir şekilde naber diyerek oturduğum odaya geldi. iyi olduğumu söyleyerek onun halini hatrını sordum. ebru bugün mutluydu.. peki ya o dün gece kapısının önünde gördüğüm erkek ayakkabasının sahibi kimdi? bu soru içimi kurcaladı durdu. derin bir sohbetten sonra ebru mutfağa gitti ve çok sevdiği pasta tariflerinden birini uygulayacaktı. 1 hafta önce beni kadınla basan ebru benim ayıbımı yüze vurmuştu, peki ya ben onun dün gece ne yaptığını niye sormayayım ki diye düşünüyodum. karar verdim.. dün gece ki ayakkabının sahibini sormak ve öğrenmek için mutfakta bulunan ebru'nun yanına gittim...

    mutfağa girdim ve ebruya seslenerek;

    ben: kolay gelsin.
    ebru: sağol. bak sana bugün çok güzel pasta yediricem..
    ben: ne pastası bu
    ebru: daha önce yemiştim. yeni tarifini aldım. ben çok beğendim sen de parmaklarını yersin.
    ben: tamam..

    ebru pasta ile uğraşırken ben cesaretimi toplayıp dün gecenin konusunu açtım.


    ben: dün gece sana geldim. bana küs olduğunu biliyodum, sana süpriz yapmak gönlünü almak istedim.
    ebru: ne zaman geldin? saat kaç gibi? ben niye görmedim?
    ben: saat 11 gibi.. kafam attı geldim. kapının önünde erkek ayakabbası vardı geri gittim...
    ebru: kimin olacak. babamın binbir çeşit ayakkabılarından biriydi. çalsaydın ya kapıyı..
    ben : babam evdeydi ..


    ebru garip bir şekilde yüzüme baktı ve baban dün benim yanımdaydı dedi. hayır burdaydı diye yeniledim. ebru saçmalama diyerek, sinsi bir gülüşle konuyu örtmeye çalıştı. arkasını dönerek pasta ile ilgilenmeye başlayan ebru'yu çok aciz gördüm. arkadan onu inceliyordum.. bu kadar savunmasız yakalamışken üstüne gitmem gerekirdi. ebru'nun bu acizliği beni cesaretlendirmişti. ebru babamın bizim evde olduğunu bildiği halde neden bu kadar basit bir yalan atsın ki? bu konuyu daha da açmak ve aklımdaki çelişkileri yok etmek, kafamdaki soruları çözümlemek için, gözümde çok büyüttüğüm ebru'ya karşı dün gece duyduğum hayal kırıklığının asıl nedenini öğrenmek için tekrar sordum.. ''o ayakkabının sahibi kimdi?''...

    sen 11 gibi mi geldin? pardon ben yanlış anlamışım. baban 9 gibi benim yanımdaydı.. baban benim yanımdan giderken, bu gece evde olmayacağını söyledi. ben o yüzden gelemedim dün sizin eve diyerek kafamı iyice karıştırdı. o ayakkabının sahibine gelince, baban gittikten sonra evime eski bir bayan arkadaşım geldi. kocasını da yanında getirdi. ama kadının ayakkabıları çok pahalı olduğu için ve yol kapının açık olduğunu, hırsızın girebileceği korkusuyla içeri almamı istedi. adamın ayakkabıları dışarda kaldı anlayacağın dedi. yani bu sohbetin özeti, babamın ebru'yu evde olmayacağım diye kandırmasıydı. ebru yalan mı atıyordu bilmiyordum ama ben istemeden de olsa babamı ele vermiştim. kafam iyice karışmıştı .. ebru ile konuşmaya devam ettik...

    ebru'nun suratı asıldı ve konuşmalarına devam etti. akşam göstericem ben ona, bu yalanın sebebi neymiş? beni bu evde istemiyorsa dobra dobra söylesin, dansöz gibi kıvırtmasına gerek yok diyerek babamın arkasından sert konuşmaya başlamıştı. ebru'nun babamı eleştirmesi hoşuma gidiyodu. babamın o gece ebru'yu kandırdığı aklıma bile gelmemişti. kadını hem kandırdı hem de aldattı. ebru babamın kendisini aldattığını duysa ne hissederdi acaba? o an ebru'nun sinir oluşu ve kendi kendine konuşması beni içten içe güldürüyodu. yüzümdeki gülümsemeyi farkeden ebru bana kaşlarını çatarak baktığında kendimi topladım ve gülmemeye başladım. aklımdaki tek soru şu idi. ebru aldatıldığını duysa ne yapardı acaba? bu kadar modernde olsa aldatılmayı kaldırabilir miydi?
  • Part 19

    babamın bana verdiği sırı istemeden de olsa ağzımdan kaçırmıştım. başladım ebru'ya yalvarmaya, nolur söyleme.. olan bana olur, ispitçilik yapmış gibi olurum diye ebru'ya yakınlaşıyor yalvarıyordum. ebru bu durumuma acımış olmalı ki tamam bakarız diyerek beni mutlu etmişti. ben de çok sağol ya diyerek 2 aya merdiven dayayan samimiyetimize inanarak ebru'nun yanağından öpüp odama doğru gitmiştim. tam 50 gün sonra ebru'nun yanaklarını öpmek, ona bu kadar yakınlaşmak beni mutlu etmişti. artık ebru'ya karşı olan zaafım iyiden iyiye kendini belli etmeye başlamıştı. ebru akşam babam gelmeden evden gitti.. o gece babam ebru'yu aramasına rağmen ebru beni ele vermemişti ve başının ağradığını bu gece kendi evinde kalacağını söylemişti.. bense o akşam uzun bir aradan sonra burakla birlikte dışarı çıkıp kafa dağıtmıştım...

    ertesi gün doğduğunda, hatta öğle saatlerini gösterdiğinde ebru'nun bize gelmemesine üzülürken uzun süredir balkona çıkıp izleyemediğim giysi satan kızı izlemek için balkona çıktım. bizim kız uyuz tipli bir erkekle samimi şekilde muhabbet ediyodu. seninde suratina ediyim diyerek içeri girdim ve o gece alem yapmaya karar verdim. burağı arayarak bugün bir kadınla basbasa olmak istediğimi söyledim.. burağı aramamın tek nedeni gene bana yoldaş olması, eğlenmek için seçtiğim tek arkadaşımı ikna etmek içindi. burağın arayıpta bulamadığı şey bu olduğu için hemen kabul etti. akşam olduğunda çıktık ve deli gibi eğlendik.. o gece hiç tanımadığım bir kızla 2 saat boyunca dudaklarım aşınasıya kadar öpüştüm. daha fazlası olmadı, o minik çaplı alemden sonra saat 11 gibi cep telefonum çaldı. rehberimde kayıtlı olmayan bir numaraydı. numaramı babamdan almış olmalı ki telefonu açtığımda ebru'nun ağlayarak babam hakkındaki serzenişleri duydum. ebru çok hırçındı ve babama öfke doluydu. telefonda hiçbir şey anlamadığım için ebru'ya şuan dışarda olduğumu müsaitse onun evine gelebileceğimi ve derdini orada dinleyeceğimi söyledim...

    burağı eve attıktan sonra ebru'nun evine doğru yol aldım. en son gelişimde farklı hislerle çıktığım apartman kapısına bu sefer neyin olup bittiğini anlamak için girmiştim.. kapıyı açan masum prenses, gözleri yaşlı ve kızarık olan, ilk başlarda nefret beslediğim ama giderek bağlandığım kadındı. gireyim mi diye sorduğumda kafasını sallayarak onayladı. içeri girdim... o gece o kadını teselli edecektim . bunu gerçekten istiyodum. omzumda bile ağlayabilirdi yani. o derece masumdu hani. evin salonuna geçtiğimizde ebru'ya ne olduğunu sordum. ebru babamın yaptığı şerefsizliği anlatmaya başladı.. dolan gözleriyle anlatıyordu babamın ona yaptıklarını, bense onun dolan gözlerine bakıp dudaklarından çıkan kelimeleri gözlerinden okuyordum. bir başkaydı lan bu kadın. masum, herşeye rağmen umut dolu gözleriyle, o anlattıkça ona sarılasıp teselli etmek geliyordu içimden...


    ebru o gece birçok şey anlattı. ama en önemlisi o akşam babam tarafından herkesin içinde şiddet görmesiydi. ebru bana verdiği sözü tutamamıştı, babamın onu kandırdığını benim tesadüf eseri ağzımdan kaçırdığımı babama anlatmıştı. o an ebruya kızamadım bile, ağlayan gözleri ona kızmamı engellemişti. tüm bu olaylar otoparkta geçmiş. ebru babamın eve gelmesini, ya da kendine gelmesini bekleyemeyip akşam olmadan babama dün gecenin hesabını sormaya gitmiş. tartışma kavgaya dönüşmüş ve babam otoparkta ebru'ya elamanlarının gözü önünde vurmuş. ebru bunları ağlayarak anlatıyodu. bir yandan da şimdi seninde başını yaktım diye bana dert yanıyodu. eve gitme bugün burda kal baban sana bir şey yapar şimdi diye beni ikna etmeye çalışıyordu...

    ebru'ya birşey olmaz dedim ve onu teselli ettikten sonra evden çıktım. evden çıkışımda ebru'nun bana sevgi dolu bakışları onun kalbinde belki bir sevgili olmadığımı fakat onun sevdiği biri olduğumu gösteriyordu. arabaya atladım ve yola koyulduğumda eve vardığımda ne tepki göstereceği belli olmayan babama karşı o an cephe almıştım bile. eve vardığımda babam bana birşey söyleyecek miydi? içimdeki merak konusu bu idi. zira babamla son günlerde iyiden iyiye ufak atışmalar yaşıyorduk...

    eve vardığımda buram buram kokan içki kokusu babamın alemde olduğunun göstergesiydi. bu ev hiç bu kadar içki kokmamıştı. içkinin kokusundaki asalet fazlalaşınca leşimsi bir koku almıştı evi. eve girdiğimde babamı karşımda gördüm, uyumamıştı. bana karşı ilk defa bu kadar tepkili bir ses tonuyla, '' sen de çok alıştın bu yaşama'' diyerek bana sinirli olduğunu belli etmişti.. ben hiç bir şey söylemedim fakat babam devam ediyordu. niye söyledin ebru'ya evde olduğumu? karı gibi laf mı taşıyorsun lan sen diye ses tonunu bir hayli yükseltmişti. babamın keyfine söz geçirememesi, annemden sonra ebru'ya yaptığı haksızlıklar beni zaten germişti...
  • Part 20

    bilerek söylemedim diye cevapladım. gambazcı olsaydım o gece eve kadınla geldiğini de söylerdim, evde olduğunu ebru'dan gizlediğini bilmediğim için ağzımdan kaçırdım dedim.. beni sert surat ifadesiyle izleyen babama rest çekerek, bana bir daha böyle bağırıp çağırma dedim. ve babam ses tonunu fazlasıyla arttırdı. sen padişah oglumusun müsün ulan? ben senin babanım hıyar. adam mı oldun , karı kılıklı.. laf taşıyorsun karı gibi .. babam bunları söylerken ateş alan yüzümü ve tüm vücut hatlarımı söndürmek, bir nebze rahatlamak için mutfağa gidip musluktan yüzümü yıkıyordum. fakat antreden bir hışımla küfürlerine devam eden ve alkolünde verdiği etkiyle üzerime gelen babama ilk şokunu o an yaşatmıştım...

    yuru git lan başımdan, seyine söz geçiremiyosun bana mı geçireceksin diyerek mutfak dolabının bir parçası olan çekmeceden aldığım bıçakla üzerime gelen babamı adeta geri adım atmaya zorlamıştım. babam o an hiç bir şey söylemiyordu. daha önce yaşadığım olayları bilen babam o gece fazla üstüme gelmişti. o an babam hızla geri döndü ve odasına giderek kapıyı çarptı. muhtemelen çoktan sızmıştı. bense sakinleşmek için banyoya girdim ve soğuk suyla bir güzel duş aldım.. soğuk suyun verdiği rahatlıkla o gecenin gönlümdeki meleği ebru'yu düşleyerek rüyama daldım ve ertesi sabahı ettim...

    gözlerimi açtığımda ilk işim babamın odasına gidip kontrol etmek oldu. evde yoktu bizim ayyaş. bu olay benim güne mutlu başlamama sebep oldu.. birkaç saat sonra ev telefonu çaldı ve arayan ebruydu. ebru dün gece babamın bana birşey yapıp yapmadığını sordu. ebru'ya babamın köpek gibi ürüdüğünü, daha sonra ona karşılık verince odasına çekilip sızdığını söyledim. ebru çok üzüldüğünü söyledi.. bu akşam bize geleceğini, olayları tatlıya bağlamak istediğini, herşeyin eskisi gibi olması için uğraşacağını söyledi. telefonu kapattıktan sonra bu gece ebru'yu görecek olmamın verdiği mutluluk ve balkona çıkmamla satıcı kızı gene aynı mongolla görmemin verdiği hüzün birleşince çok b*ktan bir şey ortaya çıktı. ebru kadındı, giysi satan insan kız.. ebrunun kadınlığına, dişiliğine hızla bağlanırken bu satıcı kızı yaşıtım gibi göründüğü için yanımda istiyordum belki de. ama satıcı kıza duyduğum hissi ebru'ya duyduğum his ile karşılaştırdığımda kendime gülüyordum. çünkü ebru olgun ve ihtiraslı bir kadındı. artık o gün kendimden sakladığım gerçeği kendime kabullendirmiştim. ebru'yu seviyordum... peki ya ebru akşam bize geldiğinde tahmin ettiği gibi herşey yoluna mı girecekti bunu ben de bilmiyordum...

    akşam olabilecek gergin atmosfere karşı yorgun düşmek, sessiz kalan taraf olabilmek için bütün enerjimi atmak için evde deli gibi spor yaptım. dışarı çıktım, gezdim, yollarda sebepsiz yere koştum, insanların garip bakışları eşliğinde sokaklarda güle güle dolaştım. bu 2 aylık süreçte artık insanları umursamamayi, toplum içinde doğal olmayı, ölümlü dünyada içimden korku duygusunu çıkarmayı öğrenmiştim.. muhtemelen beni deli sanıyolardı ama ben böyle mutluydum. akşamüstü merdiven basamaklarını çıktığımda ebru'nun ayakkabıları kapının önünde duruyodu. o ayakkabıları gördüğümde bile heyecanlanmıştım. ne oluyordu bana? içimdeki duyguları bastıramaz olmuştum.. büyük bir heyecanla girdim içeri. ebru bana hoşgeldin diyerek yanaklarıma öpücük kondurmuştu.. onun için babama çektiğim rest ve dün gece onu teselli edişim aramızdaki bağları güçlendirmişti... o gece müzik açtık, eğlendik, espriler yaptık, beraber kahkası bol, eğlenceli dakikalar geçirmiştik.. taa ki babam gelene kadar ...
  • Okucak olan alta yazsin 2 part daha atip yaticam
  • ben okuyorum
  • gece yatarken tel den okurum şuan pc deyim buna zaman ayıramam
  • Okuyom Ben YHaa xD
  • Part 21

    babam akşam 9.30 gibi eve geldi.. içeri girdiğinde ebru'yu görmesine rağmen hiç tepki vermeden yatak odasına üstünü değiştirmeye gitti. babamın bu hareketinden sonra ebru'nun düşen suratı dikkatimi çekse de, oralı olmamaya çalıştım ve kendi dalgama baktım. açıkçası babam umrumda değildi, babam ebru ile ayrılsa bile ebru ile görüşebileceğimi düşündüğüm için olaylar bana s*çramadıkça karışmayacaktım. haziran ayının sonlarına yaklaşırken babam içeri şort ve kısa kollusu ile girmişti. ben kucağımdaki laptopla ilgilenirken babam uzanmış tv izliyordu. gözümün ucuyla ebru'ya baktığımda babamın bu ilgisiz davranışlarına karşı kayıtsız kalmıyor, babama kızgın bir surat ifadesi ile bakıyodu. ortalığın birazdan gerileceğini tahmin etmiştim . odadan sıvışmanın en iyisi olduğunu düşündüm ve babamın dik dik bakışları arasında onun yanından geçip odama doğru ilerledim. odama vardıktan 5 dk sonra babam ile ebru sessizliğini bozmuş konuşuyorlardı. bu konuşma bağrışmaya dönüşünce odamdan çıkıp olanları izlemek üzere adımlarımı attım...

    içeri vardığımda babam ve ebru hareretli bir şekilde tartışıyolardı. onlara sessiz ve sakin olmaları konusunda uyarmak istemiştim fakat yükselen seslerin karşısında bu durumdan vazgeçtim. babam ebru'ya bağırıp çağırıyordu. ebru bu gece herşeyi düzeltmeye geldiğini, herşeyin eskisi gibi olacağı umudunu içinde taşıyarak buraya geldiğini söylüyordu. tüm bunlar babamın umrunda değildi. sakin olun ya bağırmayın diye söze girdiğimde ikiside beni tınlamayarak kavgalarına devam ettiler. babamın ağır sözleri ebru'nun gururunu incitmeye devam ediyordu. kavganın ortasında ebru artık babama dayanamadığını, buraya herşeyi düzeltmek için geldiğini fakat babamın sergilediği tutuma karşı hayal kırıklığına uğradığını tüm nefretiyle anlatıyordu. babam ise bir süre sonra ebruya ''cık git bu evden'' demişti.. o bu lafları söylediğinde ebru'nun gözünden süzülen yaşlar beni babamı susturmaya, ona karşı çıkmaya itmişti...


    babama artık susmasını, ebru'nun bu gece her şeyi düzeltmek için bize geldiğini, onun bu lafları haketmediğini söylemiştim. ebru beni destekleyen konuşmalarla, babamın insan olmadığını onun böyle şeylerden anlamadığını babamın yüzüne bakarak söylemişti. babam ise bu laflardan sonra ayağa kalkınarak ebru'nun üzerine doğru yürüdü. bense olayları süzmeye çalışırken babamın bu ani hareketiyle irkildim. napıyordu bu patavatsiz babam. benim önümde ebru'ya şiddet mi uygulayacaktı. babam olduğu yerden ok gibi fırlayıp ebru'yu oturduğu yerden kendine çekti ve kollarından kapıya doğru sürükleyerek defol git diye bağırıyordu. ebru kolumu bırak giderim diye direndiğinde babam ısrarla sürüklemeye çalışıyordu.. olayların daha da ileri gideceğini anlayarak babamın yanına gidip, '' ya bıraksana kadını, gidecek işte. ne diye itekliyorsun'' diye sözlerime devam ettim. babamın gözü dönmüş olmalı ki sen karışma lan diye beni yakamdan itekledi. babamın bu yaptığı davranış beni sinirlendirse de ebru'yu o halde görmek üzüyordu. ebru'nun kolundan sürüklemeye çalışan babama, ebru'nun hıçkırıkları eşliğinde ağır sözlerle yüklendim.

    sen insanlıktan nasibini almadın mı? bu kadın sana bugün ne dedi? neden ona hayvan gibi davranıyorsun? bu sözler beni ebru'nun gözünde yücelttikçe babamın gözünde düşürüyordu. ve o an dananın kuyruğu kopmuştu. babamın söylediği söz kapıdan kendi çıkmakla inat eden, babamın şiddetine karşı koymaya çalışan ebru'yu parçalamıştı. babam bana dönerek, '' savunma lan şu kariyi'' dedi ve ebru'yu tekrar kaba kuvvetle itekledi. ben o an donmuştum. gözü dönen babama artık birşey söylememe kararı almıştım. ebru ise babam'a bu laflarından sonra bir hayli kızdı ve avazının çıktığı kadar bağırmaya başladı. ben yolluysam sende pez* lan, essek heriffff.. ben onların bu çirkefliğini izlerken babam ebru'ya git kimin altında yatacaksan yat ama bu eve bir daha gelme diyerek, daha önce itekleyerek kovmaya çalıştığı bedenine darbeler indirmeye başladı. ebru hırpalanmış bedenini daha da yoruyordu. ağır laflar ardını kesmiyordu...

    babamın ağır laflarına karşın, ebru'nun ağır lafları da gecikmedi. '' satacak çok karın var değil mi ahlaksiz'' diyerek babamı benim önümde çılgına çevirmişti. artık babam kendinden geçmiş ebru'yu dövmeye başlamıştı. ebru hem ağlıyor hem babamın sırlarını açığa kavuşturmaya çalışıyordu. babam ebru'ya sert darbeler indirirken ben artık ayırmaya karar verdim ve aralarına girmeye çalıştım. ebru babama assaglik, namussuz, adi şerefsiz dedikçe babam ebru'ya tekme tokat giriyordu. ben araya girmeye çalıştıkça, babam beni de itip kakıp yavaş yavaş sinirimi bozmaya başlıyordu. ebru'nun burnundan akan kan artık iyice gözümü döndürmüştü...
  • part 22


    babamın boğazından tutup çıldırmış surat ifademle gözlerine baktım ve babama karşı duyduğum öfkeyle yüksek ısıya ulaşan nefesimi yüzüne solumuştum. babamı boğazından tutup var gücümle duvara kadar ittirdim ve sırtını duvara dayamıştım.. '' yeter artık lan millete rezil oluyoruz, kadını öldüreceksin'' diyebilmiştim. daha fazlasını söylemek gelirdi içimden ama o anın verdiği adrenalin sözlerimi kısıtlamıştı.. babamın benim bu psikopatça tavırlarıma karşı sessiz olması beni şaşırtıyor ama hoşuma gidiyordu. keza o gece de öyle olmuştu. babam bu hareketimden sonra ebru'ya dönerek 'cık git bu evden'' dedi ve odasına çekildi.. o odaya girer girmez ebruya yöneldim. ağlayarak evin kapısının önünde ayakkabasını giymeye çalışan ebru'dan özür diledim, onu teselli etmeye çalıştım. ebru az önce yaşadıklarının etkisiyle olsa gerek bana hiçbir şey söylemedi. yaptığı tek eylem ağlamaktı. o gece ebru eve gitti. bense odama çekilerek ebru'yu düşünmeye başlamıştım. babam ebru'ya cık git bu evden dediğinde, ebru'nun verdiği '' başka satacak karın çok değil mi'' cevabı beni düşündürmeye başlamıştı. 1 saat sonra telefonumdan gelen zil sesi, ebru'nun aradığını gösteriyordu. ebru'nun son lafı beni düşündürse de o an çok mutlu olmuştum ...

    ebru ile telefonda o gece uzun süre sohbet etmiştik. ebru, babam ve ben arasında problem olup olmadığını sorduğunda hiçbir problemin olmadığını söyleyince rahatlamıştı.. ebru'nun konuşmalarına bakılırsa babamdan artık ayrılmayı kafasına koymuş gibiydi. keza onu o gece döven babamında ebru ile artık ilişkilerinin devam etmesi isteğini taşıdığını düşünmüyordum . ben olmasan kadını öldürücekti belki de. ebru ile telefondaki konuşmamız bir hayli samimi olmuştu. ebru o gece yaptıklarım için teşekkür etmişti. sen babana çekmemişsin. insanlığınla ona misli basarsın, bundan sonra hayatımda baban yok ama seninle görüşmeye devam etmek istiyorum. istediğin zaman bana gelebilirsin canım demişti. az önce acıyarak baktığım kadına karşı, onun bana ettiği samimi laflardan sonra tekrar ihtirasla bakmaya başlamış onu yeniden arzulamıştım. ebru'ya çektiğim yağlardan sonra onu bir hayli şımartmıştım. birkaç saat önce evden ağlayarak çıkan ebru'yu telefonda güldürüyodum.. onu mutlu ediyodum ve aramızdaki bağı bir hayli güçlendirmiştim.. o günden sonra ebru ile babamın ilişkisi kesin olarak bitmiş gibi gözüküyordu. ebru ile hemen hemen gün aşırı telefonla konuşup, sohbet ediyorduk. nitekim olaydan 1 hafta sonra ebru beni özlediğini söylerek evine davet etti...

    artık temmuzun ilk haftaları gelip çatmış, hava iyice kavurucu bir hal olmuştu. 1 haftadır eve gün aşırı gelen ve benimle arada sohbet eden babamla aramız iyidi. babamın bugün ebru'ya gideceğimden haberi yoktu, olamazdı.. o gün akşamı heyecanla bekledim.. hiçbir yakınlaşma ümidi taşımamıştım içimde. 10 gün sonra ebru'yu görecek olmanın mutluluğu bana yetmişti.. o gece yaşanacaklardan habersiz evden büyük bir coşkuyla çıktım.. ebru'ya gidiyordum artık.. telefonda samimiyetimizin iyice arttığı, artık babamın sevgilisi olmayan ebru'ya.. ebru'nun evinin önüne geldiğimde kalbimin ağzımda attığını hissettim.. içimdeki heyecan geçesiye kadar arabadan çıkmadım. heyecanımın geçtğini düşünerek çıktım merdiven basamakları kalbimin bir kez daha ağzımda atmasına sebep olmuştu. cansu'nun topukla enfes ayakkabılarını görünce bendeki hareketlilik ve telefondaki samimiyetlik artık ebru'nun kapısını çalmam gerektirdiğini düşündürüyodu bana...
  • mesajim bulunsun
  • part 23

    zile bastım ve kapıyı güzeller güzeli ebru açtı.. ebru o gece harika görünüyordu.. askılı ve dizinin yarım karış üstündeki elbisesi kırmızılığı ile büyülüyordu beni.. içeri girdiğimde güzel ve çekiciliyle 2 yanağımada hoşgeldin öpücüğü kondurdu.. güzel vucudu duyguklarımı saklamama fire veriyordu. ebru cok guzel gibi kadındı. baştan aşağı süzdüğümde, saçlarını düzleştirdğini farketmiştim. ebru saçlarını fazla düzleştirmezdi. onu uzun süre sonra öyle gördüğümde güzelliği ile adeta büyülenmiştim. elleri ve ayaklarındaki bakım ve susleri tüm güzel vücut hatları ile birleşmişti. o gece tapılası bir kadın olan ebru beni 10 gündür görmediği için fiziğimdeki değişikliği hemen farketmişti.. ebru'nun olmadığı süreçte evde hayvan gibi yaşamanın verdiği düzensizlik beni farkedilir şekilde zayıflatmıştı.. ebru'nun tartısına çıktığımda 10 günde verdiğim 6 kilo direk yüzüme vurmuş ve beni çöküntüye uğratmıştı. ebru'ya sen evde yokken bana iyi bakmıyorlar dedim ve ebru'yu bir hayli şımartmaya başladım.. ebru mutfakta yaptıkları ile ilgileniyordu, daha hiç oturmamıştı.. yemekler olana kadar içeri geçtiğimizde ebru'nun tam yanı başıma oturması ve kısa elbisesi ve iç gidiklayici hareketleri, ve vucudunun bazi yerleri bir hayli açılmıştı. güzel vucudunu ebru'nun beni gördüğünü bile bile süzdüm ve tum vucudunu tek tek inceledim. bu kadına tapıyordum. tüm bunların yanı sıra ondan gelen çekici parfüm kokusu beni haddinden fazla etkilemisti etmişti...


    artık ebrudan daha fazlasini. ebru dibimde idi. benden tarafa olan bacaklarını yanastirinca beni öylesine etkilemisti ki etmişti ki.. ebru ile 10 günlük süreçteki geçen olaylarla ilgili konuşurken, konuşan taraf sadece ebruydu. ebru'nun yüzüne bayık şekilde bakıyodum fakatbolgelerine dalip gidiyordum. ebru bunun farkındaydı.. kendime engel olamıyordum ama ebru'nun suratındaki tebessüm her şeyin iyiye gittiğini ebru'nun bu durumdan rahatsız olmadığının göstergesiydi. çünkü dibimde olan ebru'ya büyük cesaretle bakıyodum .. birkaç dakika sonra ebru mutfağı unuttum diyerek olduğu yerden ok gibi fırlayıp yaptığı yemeklere koşarken elbisesinin arkası koşmanın verdiği hızla açılmıştı. O an donup kalmistim. ama kendimi kontrol etmeliydim...

    birkaç dakika sonra yemek masasına geçtik ve yemek masasının gizlediği bolgelere bakmak istiyordum. ebru o masaya o elbise ile nasıl oturmuştu. bacak bacak üstüne atsa da hoştu atmasa da. Cok merak ediyordum durumunu.. ebru konuşmasını bitirip, gözünü benden ayırıp yemeğe baktığı sırada çatalı masanın altına atıverdim.. kafamı hemen masanın altına çatalı alma bahanesi ile indirdiğimde, ebrunun hareketlenmedigini gordum. o an yine fenalardaydim. ben onun yine vucuduna dalmışken ebru'nun sesi ile irkildim. dur yenisini vereyim dediğinde onun kalkmasını beklemek, kendimi ele vermekten öteye gitmezdi. kafamı kaldırdım ve çatalı masanın üstüne tekrar koydum. ebru çatalı değiştirdi ve bir yenisini verdi. o an ebru'da ki tebessümü gerçekten farketmiştim. acaba anlamış mıydı?

    tüm bunları düşündüğüm sırada ebru söze girdi.

    ebru: ee naptın bakalım? geceleri çıkıyo musun gene?
    ben: yok ya. hiç bir şey tat vermiyo şu günlerde
    ebru: neden?

    kafamı masaya eğerek

    ben: sen olmadığın için.

    ebru gülümseyerek devam etti.

    ebru: biliyo musun? bende seni çok özledim. hele ki son yaptığın kahramanlık. o geri zekalının ellerinden beni kurtarışın. yaşıtlarının yanında çok kahraman ve cesur kalırsın..

    ben: o gün için tekrar özür dilerim. daha iyisini yapabilirdim.

    ebru: benim için babana kafa tuttun.. imalı gülümsemelerle devam etti. senin için bu kadar değerli miyim?

    ben : ilk başlarda sana gıcıktım ama daha sonra seni sevmeye başladım. hatta ...

    ebru: hatta?

    ağzımdan kaçırmıştım bi kere. ona bağlandığımı söyleyecektim fakat cesaret edemedim. dudaklarımı büzerek mimik yapmıştım. ona duyduğum yakınlığı anlamış mıydı? bence anlamalıydı. sohbet iyi gidiyordu..
  • Part 24

    yemek masasında yaşadığımız sıcaklılık artık benim ebru'ya karşı rahat olmamı sağladı. yemeği yedikten sonra eline sağlık çok güzel olmuş diyerek ebru'nun yemeklerini özlediğimi dile getirdim. ebru ise '' sen bize gel, ben sana her zaman yemek yaparım'' diyerek ruhumu okşamıştı. yemeği yedikten sonra odaya çekildiğimizde ebru ilk defa saçlarımı joleli görüyordu. evet .. saçlarımı hep doğal haline bırakırdım. o gün jole sürüp dalgalandırmış, 80 li yılların artisleri gibi olmuştum. yüzümdeki çocuksuluğa saçlarım masumiyet katıyodu. ebru o saçlar niye joleli bakayım diye sorduğunda, ona senin için diyemeyeceğime göre, bilmem kafam esti diye yalan söylememe sebep oldu. seni ilk defa böyle gördüm diyen ebru'ya güzel olmamış mı diye sorduğumda, ebru'dan gelen cevap beni şımartmıştı. ''harika olmuş''...

    ebru televizyonun kumandasına davrandığında tekrar vucuduyla beni mest etmişti. bir türlü etkilenmem bitmiyordu. artık rahatsız edici bakışlarımı ebru bile farketmiş olmaktan çekinmiyordu. yine ona daldigim sırada televizyon izleyen ebru bana bakarak, hu hu? dediğinde nerden geldiğimi şaşırdım. bu kaçınılmaz sondu. ebru devam etti. bacaklarımda ayna mı var? ve arkasından gelen ihtiras dolu kahkahalar.. ebru bir insan göre abartılı bir kahkaha patlattı. ne olduğumu anlayamayan ben dudaklarımı büzerek, kaşlarımı yukarıya kaldırarak fazla masum görünmüş olmalıyım ki, ebru'nun ''utanmaaa, ne var bunda'' sözleriyle yutkunmuştum. kıpkırmızı kesilen suratımı televizyona çevirdim. ebru moderndi.. ona bakmam onu rahatsız etmiyordu, kahkahalarından anlaşılacak ki hoşuna da gitmişti. olan bana oluyodu . gene çok fena etkilendim oldum. aynı zamanda utandım. ebru'nun bana verdiği pası gole çeviremedim. bacaklarımda ayna mı var dediğinde, bi cevap verebilseydim keşke. ebru mutfağa içecek koymaya gittiğinde kendimi motive ettim. onun karşısında rahat olacağıma dair kendi kendime söz verdim...

    konuşmalarımıza devam ettiğimizde ebru'nun işe girdiğini öğrendim. ebru babamdan ayrıldıktan sonra haliyle para kazanmak için çalışması gerekirdi. deminki yakalanmanın verdiği psikolojik baskıyla ebru'ya titrek ses tonuyla; ''nerde, ne işi'' sorularını yönelttim. ebru ise bulunduğumuz turistik beldenin en işlek mağazalarından birinde satış yapacağını söyledi. o an çok üzülmüştüm. muhtemelen birçok 19-20 yaşında kız yerine ebru'nun o mekanda satış temsilcisi olarak çalışması gene onun güzelliği ve kalitesi ile alakalı idi. suratımın düştüğünün farkına varan ebru, '' ne o, neden moralin bozuldu'' diyerek bana ne olduğunu anlamaya çalışıyodu. bense üzgün bir şekilde ona neden çalıştığını sordum. para kazanmak için diyen ebru hayatın acı gerçeklerini bir kez daha yüzüme vurmuştu. ona çalışmamasını, ben evden ona para verebileceğimi söyledim. ebru bu söylediğim söze kızarak, öyle şey olur mu? ben o adamın parasına muhtaç değilim. baban diye susuyorum ama o şerefsiz kendi parasıyla boğulsun diyerek babama sitemde bulunmaya devam etti. babam diye çekinmemesi gerektiğini söyledim.

    ben: sana el kaldırdıktan sonra babamdan nefret ettim.
    ebru: o günden sonra aranız nasıl?
    ben: babamı sevmiyorum. aramız ne kötü ne iyi. ikimizde kendi halimizde takılıyoruz.
    ebru: ben bu kadar değerli miyim senin gözünde?
    ben: yani..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi paranormal-adam -- 30 Aralık 2011; 19:57:46 >
  • gelince devam edicem kaç part istiyosanız yazin ona gore hazirlayayim iyi okumalar...
  • reserved
  • ertesi sabah olduğunda babam uykumun içinde seslendi.. oğlum kalk kahvaltı yapalım dedi.. saat kaç diye sorduğumda, 10 cevabını aldım. sen niye gitmedin baba dedim.. erkenden napayım lan ben patronum 2-3 tane sağlam çocuklar var benim elemanlar dedi. kahvaltı masasına oturduğumuzda, babam bulunduğu yerin güzelliğini, insanlarını hatta kadınlarını bile anlatmaya başladı. burda çok karı kız var, hadi yaşadın diyerek bana güldü. ben de gülümsedim... babamın bu kadar modern olması hoşuma gitmişti fakat...
    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    sözlüğü aç, modern ne demek, karşılığını oku ve daha sonra yukardaki yazdığın cümleyi tekrar oku... bunun modern likle ne alakası var, bu kelimeyi alakasız yerlerde kullanmışsın...

    bu arada hikayenin sonunu tahmin etmek zor değil... ebru ve sen...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dekareme -- 30 Aralık 2011; 20:15:11 >
  • Günlünden ne koparsa yaz kardeş
  • Mesajım bulunsun.Hikayenin sonunu merak ediyorum













  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.