Şimdi Ara

Abdülhamid ülkeyi kıyamete hazırlıyordu! (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
93
Cevap
0
Favori
6.684
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: berat23



    hasbinallah..

    neyi sıklamışım(sıklamak ne yahu)? yakın zamanda yabancılara satılan topraklara bak sonra git tunusu mısırı karşılaştır .hangisi kaç gram geliyor tart bakalım...


    Mısır dünyanın 30. büyük coğrafyasıdır. Türkiyeden 200.000 km2 büyüktür. Tunus 200.000 km2 civarında olması lazım. II. Abdülhamit döneminde kaybedilen toprakların toplamı 2 milyon km2 ye yakındır. Osmanlı'nın son on yılında kaybedilen toprak 1.100.000 km2 kadardır. I. dünya savaşına girerken topraklarımız 1.900.000 km2 civarındaydı.

    Üstelik siz onuda değil, şimdiki toprak satışlarını kast ediyormuşsunuz, bu durum çok daha komik.

    Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest -- 1 Aralık 2008; 23:07:31 >
  • Abdulhamid'in hakkını vermek lazım. İttihatçı kökenden gelenlerin O'nu sevmemesi doğal ama değer vermemesinin fazla bir anlamı yok. O zamanki yanlış yerde durmasına rağmen bir nebze olsun vatan sevgisine sahip şahıslar bile O'nu geçte olsa anlayıp takdir etmişlerdir.
    O zamanlar maalesef Osmanlı zaten erimekteydi. Yani toprak kaybedilmiş olmasının suçunu O'nun üzerine atıp O'nu başarısız saymak anlamsızdır. Zaten konuyu açan arkadaşın eklediği yazıda da O'nun nelere konsantre olduğu açıkça yazılmış. O'nun dehası dışarıdan yapılanları kolaylaştıran içerideki çalışmalara köstek olan bir sürü şahsiyetsizin çalışmalarına rağmen yaptıklarına bakabildiğimizde daha iyi anlaşılır.
    Maalesef Türkiye Cumhuriyeti şeklinde ismimiz değişmiş ve bazı konularda ilerlemiş olsak bile hala temel hastalığmız aynen durmaktadır. Solcular soldan başka bir düşüncenin ülkeye hakim olmasını sağcılar ise sağcılardan başkasını ülkeye hakim olmasını istemezken, ülkenin gerçekten ilerlemesini isteyenlerin sayısı pek azdır. Solcular solcu bir yönetimi kendi başına bir ilerlemişlik sayacak kadar, sağcılar sağ bir yönetimi kendi başına ilerlemişlik sayacak kadar aptallar.
    Neden örneğin ABD'de zihnen normalin bile altında olduğu söylenen biri bile ülkeyi bizden iyi yönetebiliyor. Neden bizde yıllarca orada gördüğümüz ve kameraların ışıklarını ziyadesiyle geri yansıtan ve bunu kafasının arkasından bile yapacak hale gelene kadar oradan ayrılmacak kadar uzun süre orada durduğu halde bu işin uzmanı olamayan insanlar var. Ya da neden uzmanı oldularsa da iyi yönetmediler. Maalesef vatanı ayı gibi değil vatandaş gibi sevmeyi bilmiyor bizim insanımız.
    Bu memlekette yapılan askeri devrimlerin, yeni çerilerin padişah değişmesinden ne farkı var. İsim farkı. Bu siyasette çok kullanılan bir silahtır. Bir şey artık halk tarafından sevilmez olunca onun ismini değiştirirler olur biter. Hayır bize gereken farklı isimler değil. Mektep'in okula dönüşmüş olması değildir mesele. İsmimizin Osmanlı İmp'den Türkiye Cumh.'a dönüşmüş olması da değildir bize gereken. Tabiki şimdi hepsini geri değiştirecem diye tekrar geri adım atmak da değil. Maalesef bu açıklamayı yapmasam isim değiştirme meraklıları beni kendileri gibi ismi geri değiştirmek istiyorum sanacaklar. Halbuki dediğim gibi bu mesele değildir. Sen milletteki bozulmayı düzeltebildin mi ona bakacaksın. Çünkü Osmanlı'nın ardından yeni ismimiz Türkiye Cumhuriyetidir fakat millet aynı millet. Osmanlıdan kalan çürük millet. Üst tabaka Osmanlıdan kalan üst tabaka ki oda çürük. Belki Mustafa Kemal'den sonra O'nun gibi biri gelebilseydi, belki yeniçeri zihniyeti yeniden hortlamasaydı, belki M.Kemal'in askerin asker kalması düşüncesi askerce de benimsenseydi, bu millete ihtiyacı olan şeyler gerçekten verilseydi; şimdi başka bir yerde olabilirdik.
    Ama biz hala kime düşman olacağımızı ve kendi hayat görüşümüzü nasıl savunacağımızı bile bilmiyor VATANSEVERLERE laf atabiliyor, onları mahkum edebiliyoruz.
    Osmanlı'nın iyi kötü ıslahatçıları vardı ama deniyor ki halktan destek gelmedi, siyasetçiden destek gelmedi. Ben şöyle bakıyorum da hala ıslahat lazım ama ıslahatçı bile yok artık. Yanlışları temizlemekle uğraşmaktansa anlaşılan bu millete veyahut o mahut üst tabakaya ıslahatçıları temizlemek daha kolay gelmiş.




  • @etush,
    Bu ülkede vatanseverler olduğu doğru ama bunlar sizin tanımladığınız cenah değil, aksine onların itham ettikleri insanlar. Sıraladığınız güzel özellikler, sizin tanımladığınız cenahın sadece dilinde ve onlar vatanı sevmekle değil satmakla meşguller. Hani derlerya kim diline ne doluyorsa ona sahip değildir diye, işte aynen öyle. Vatan işgal edilirkende öyleydiler, şimdide. Şark cenahında değişen bir şey yok yüzyıllardır...
  • Bu konudaki görüşlerinizin değişmeyeceğini biliyorum. Benim bahsettiğim pek az insan muhtemelen sizin en nefret ettiğiniz kişilerdir.

    Bahsettiğiniz gibi bir genel durum söz konusu değil maalesef. Eğer öyle olsaydı işler düzelmeye başlamıştı.

    Vatanı satmakla meşgüller dediğiniz insanlar şu anda tepede olanlar ve onlar gibilerse eğer benim bahsettiğim insanlardan bahsetmiyorsunuz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi etusch -- 2 Aralık 2008; 19:18:37 >
  • İnsanlar bu kadar çabuk vatan haini ilan edilmemeli.Yakın zamanki birçok siyasetçiyi sevmem ama bunlara vatan haini demek çok kolaycılık olur.Sonuçta herkesin bir kapasitesi var.
    Ayrıca bizler Fransız Devriminden sonra bir türlü sağlam bir devlet politikası oluşturamadık.Kim başa gelirse akıntı o yönde oluyor.Fakat diğer devletlerin sabit bir devlet politikaları var.Kim gelirse gelsin başa pek bir şey değişmiyor.Bizim daha alacak çoooooooooooooooook yolumuz var.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: akın48

    Abdülhamidhan ümmetci olmasina ragmen zamanin sartlarina baktigimizda elindeki yapabilecegi en iyi politikaya yapmistir. Hatta o politika sayesinde Osmanlinin ömrünü uzatmis ve bu sayede kurtulus savasindaki kadrolarin yetismesine zemin hazirlamistir tabi bunu isteyerek yapmis olmasada dis devletlere karsi teslim siyaseti gütmemistir.

    Bazi seyleri tartisirken zamanin sartlarinida göz önünde ve liderin elindeki imkanlarda bakmamiz gerekmektedir.

    Mesela örnek verirsek M.Akif Ersoy´un Türkcü olmadigini hepimiz biliriz lakin vatana karsi olan sevgi ve saygisinida hepimiz bilir. Evet Türkcü deyildi hatta ümmetciydi diyebiliriz lakin vatan askini tartisamayiz. Sahsen ne M.Akif Ersoy nede Abdülhamid gibi sahsiyetlerle vatanseverlik konusunda yarisamayiz en azindan bu konuda ben kendim icin böyle düsünüyorum.

    Kisileri zamana ve ellerindeki imkan ve kapasitelerine göre yargilamaliyiz.

    Milliyetci Türkcüyüm diyenlerin ne Abdülhamit nede M.A.Ersoy hakkinda olumsuz yazi yazdiklarini okumadim.




    +1

    Tarih, döneminin koşullarıyla birlikte ele alınmalıdır. İnsanları hain diye yaftalamak çok kolaydır.

    2.Abdülhamid veya başka bir Osmanlı hükümdarı kesinlikle hain değildir. Milletini soymak vs. kesinlikle akıllarından geçmemiştir. Abdülhamid veya Vahdettin ülkeyi terk ettiklerinde yanlarında devlete ait tek kuruş almamışlardır. Onların ülke dışında yaşadıkları hayat TÜRK TARİHİNİN YÜZ KARASIDIR.

    Sağın solun dolduruşuna gelen maceraperest İttihatçılar, sözde vatan şairlerinin akıllarının almayacağı bir isimdir Abdülhamid.




  • Hakkındaki beyanlar
    Önceleri İttihat ve Terakki Fırkası içinde Sultan Abdülhamit'e karşı olan Filozof Rıza Tevfik ve Süleyman Nazif sonradan duymuş oldukları pişmanlıklarını aşağıdaki şiirleri ile dile getirmişlerdir.

    “ Tarihler adını andığı zaman,

    Sana hak verecek hey Koca Sultan,
    Bizdik utanmadan iftira atan,
    Asrın en siyasi Padişahına


    Divane sen değil, meğer bizmişiz!
    Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz!
    Sâde deli değil, edepsizmişiz!
    Tükürdük atalar kıblegâhına


    - Rıza Tevfik



    .

    “ Padişahım gelmemişken yada biz,

    İşte geldik senden istimdada biz,
    Öldürürler başlasak feryada biz,
    Hasret olduk eski istibdada biz
    - Süleyman Nazif



    ______________________________________________________________________________________________________________________________.

    Dünyanın son hükümdarı , son evrensel imparator II.Abdülhamid Han ' dır. İlber Ortaylı Kaynak : ( Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı , sf 285, Mustafa Armağan )

    " Abdülhamid'in idare tarzı azami müsamahadır. " Atatürk , Kaynak : Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı , sf 327 , Mustafa Armağan

    Beylerbeyi Sarayı’nda hapis olan sabık sultanı ziyaretten dönerken Talat Paşa’ya ağlaya ağlaya şu itirafta bulunur: “Başımıza ne geldiyse bu adama
    yaptıklarımızdan geldi ve daha ne gelecekse o yüzden gelecek. ” Enver Paşa,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi chawush -- 2 Aralık 2008; 21:38:26 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35


    quote:

    Orjinalden alıntı: berat23

    burda toprak kaybetmedi denmemişki VERMEDİ denmiş.son 10 yılda bile 2. abdülhamitten daha fazla toprağını verdi bu ülke...


    Yahu sıkılamasanız olmuyor mu? Mutlaka sıkılamak zorundamısınız?
    Son 10 yılda kaybedilen toprak 1.000.000 km2 civarındadır.
    II. Abdülhamit döneminde kaybedilen topraklar 2 milyon km2 ye yakındır.

    İşin ilginç tarafı konuya müdahil olmaya çalışanların tarih bilgisi lise öğrencisi düzeyinde bile değil. Çoğu Mustafa Armağan kaynaklı BOP mutfağından servis edilen yazılar. Mustafa Armağan tarihçi bile değil.

    Forumun arama motorunda, II. Abdülhamit anahtar kelimesi ile arama yaptığınızda hemen hepsinin kaynağı aynı yer olduğu açık 600 ün üzerinde gönderi geliyor. Bir o kadar sonuçta 2. Abdülhamit anahtar eklimesi ile yapılan aramada geliyor. Buna karşın II. Mahmut ile arama yaptığınızda tarihle ilgili hemen hemen hiç sonuç bulamıyorsunuz.

    II. Mahmut Osmanlı padişahlarının en Islahatçısıdır. Onun aldığı önlemler ve sağladığı iyileştirmelerle devletin ömrü 50 yıldan fazla uzamıştır. Köklü reformlara imza atmıştır. Hükümranlık süresi 31 yıldır ve II. Abdülhamit'e yakındır. Yunanistan ve Cezayir dışında toprak kaybı yoktur.

    Eğer bu gönderilerdeki amaç Osmanlı'yı övmek olsaydı acaba hangisinin övülmesi gerekirdi?

    Amaç çok açık ve nettir. II. Abdülhamit özelinde ümmetçi saltanata zemin hazırlamak.








  • quote:

    Orjinalden alıntı: _Akıncı


    quote:

    Orjinalden alıntı: akın48

    Abdülhamidhan ümmetci olmasina ragmen zamanin sartlarina baktigimizda elindeki yapabilecegi en iyi politikaya yapmistir. Hatta o politika sayesinde Osmanlinin ömrünü uzatmis ve bu sayede kurtulus savasindaki kadrolarin yetismesine zemin hazirlamistir tabi bunu isteyerek yapmis olmasada dis devletlere karsi teslim siyaseti gütmemistir.

    Bazi seyleri tartisirken zamanin sartlarinida göz önünde ve liderin elindeki imkanlarda bakmamiz gerekmektedir.

    Mesela örnek verirsek M.Akif Ersoy´un Türkcü olmadigini hepimiz biliriz lakin vatana karsi olan sevgi ve saygisinida hepimiz bilir. Evet Türkcü deyildi hatta ümmetciydi diyebiliriz lakin vatan askini tartisamayiz. Sahsen ne M.Akif Ersoy nede Abdülhamid gibi sahsiyetlerle vatanseverlik konusunda yarisamayiz en azindan bu konuda ben kendim icin böyle düsünüyorum.

    Kisileri zamana ve ellerindeki imkan ve kapasitelerine göre yargilamaliyiz.

    Milliyetci Türkcüyüm diyenlerin ne Abdülhamit nede M.A.Ersoy hakkinda olumsuz yazi yazdiklarini okumadim.




    +1

    Tarih, döneminin koşullarıyla birlikte ele alınmalıdır. İnsanları hain diye yaftalamak çok kolaydır.

    2.Abdülhamid veya başka bir Osmanlı hükümdarı kesinlikle hain değildir. Milletini soymak vs. kesinlikle akıllarından geçmemiştir. Abdülhamid veya Vahdettin ülkeyi terk ettiklerinde yanlarında devlete ait tek kuruş almamışlardır. Onların ülke dışında yaşadıkları hayat TÜRK TARİHİNİN YÜZ KARASIDIR.

    Sağın solun dolduruşuna gelen maceraperest İttihatçılar, sözde vatan şairlerinin akıllarının almayacağı bir isimdir Abdülhamid.

    Kesinlikle katılıyorum. Bu kısım çok önemli.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: F3dai

    Padişahları hep karalıyorlar hiç bi bk bildiğiniz yok sadece atıp tutuyorsunuz başkalarının laflarına kanıyorsunuz yok vahdettin ülkeyi sattı yok abdülhamit sattı utanmasanız fatihede yavuzada iftira edeceksiniz


    Onlarda biliyolarda işlerine öyle geliyo
  • quote:

    Orjinalden alıntı: F3dai

    Padişahları hep karalıyorlar hiç bi bk bildiğiniz yok sadece atıp tutuyorsunuz başkalarının laflarına kanıyorsunuz yok vahdettin ülkeyi sattı yok abdülhamit sattı utanmasanız fatihede yavuzada iftira edeceksiniz

    Bu forumda böyle şeylere alışman lazım.
  • Belki de konu Abldulhamid'le ilgili olduğu içindir...
  • ilk defa elektriği,gazı getiren,ilk modern eczanemizi açtıran,
    ilk otomobili getiren,5 bin km kara yolunu yaptırtan,
    dünyanın ilk metrolarından birini karaköy-taksim arasına yaptıran, atlı ve elektrikli tramvaylar kuran,
    kudüs-yafa, ankara-istanbul ve hicaz demir yollarını yaptıran (haydarpaşa tren istasyonunu da tabi),
    istanbul’un binlerce fotoğrafını çektiren,arkeoloji müzeciliğini başlatan,
    chicago’daki turizm fuarına ülkemizi ilk kez sokan,
    kuduz aşısının bulunmasından sonra ülkemizin ilk kuduz hastanesini (ist.darü’l-kelb tedavihanesi) açtıran,
    polisiye romanların ülkemize girişini sağlayan, (14 yıl içinde basılan 4000 kitaptan sadece 200 kadarı dinle ilgili idi..)
    okullara (hıristiyan okulları dahil) gönderdiği emirde türkçe’nin iyi öğretilmesini isteyen, azerbaycan okullarında türkçe yasağını kaldıran, paris’te islam külliyesi kuran!
    teselya savaşı sürerken saraylı hanımlara askerler için çamaşır diktirende, hastaneleri ziyaret edip hastaların ihtiyaçlarını soranda, sarayın bahçesinde bile hastalara hizmet ettirtende !
    midilli adasını eşi fatma pesend hanım’ın şahsi mülkünden ısrarla verdiği para ile fransızlardan geri alanda o !
    israrla yerli kumaş giyen,hereke bez fabrikası ve feshaneyi kuran,
    ziraat bankasını kuran, ticaret,sanayi ve ziraat odalarını açtıran,
    yıldız çini fabrikasını, beykoz ve kağıthane kağıt fabrikalarını,
    toplu sünnet merasimleri yaptırıp her bir çocuğa çeyrek altın gönderen bu yüzden yaz aylarında toplu sünnetleri moda eden,
    mezuniyet törenlerinde öğrencilere hediye kitap gönderen,
    yoksul halkına kendi cebinden ödeyerek kömür dağıtan,
    ermeni onnik’in mektubu üzerine kendi parasından takma bacak yaptırtan,
    biriktirdiği parasından bir kısmını her sene borç yüzünden hapse düşenleri kurtarmaya tahsis eden,
    modern matbaa makinelerini türkiye ye getirten,ücretsiz kitap dağıttıran,6 bin kitabın çevrilmesini sağlayan,beyazıt kütüphanesini kurup 30 bin kitap bağışlayan (10 bini el yazmasıdır),
    yabancı bilim adamı ve yazarlara nişanlar veren,
    her yıl 30 bin saksı satın alıp çiçek ektiren,
    bizim hekimbaşı çöplüğü dediğimiz yerde gül yetiştiriciliği yaptıran da(isparta’daki gül yetiştiriciliği de o’nun öncülüğünde başlamıştır),
    türkiye’nin bir çok yerinde saat kuleleri yaptıranda o dur! (izmir,dolmabahçe..),
    hindistan, cava, afganistan, çin, malezya, endonezya, açe, zengibar, orta asya ve japonya ya elçiler ve din adamları gönderen,
    latin amerika ülkeleri ile diplomasiyi başlatan,
    yalova termal kaplıcalarını kurduran, terkos’un sularını istanbul’a taşıtan, bursa’nın bir köyünde bile çeşme yaptırabilen o dur , (sadece istanbul’a 40 çeşme yaptırmıştır),
    sarayında yaptırdığı tiyatroda oyunlar ve opera izleyen,
    sarayda müzik okulu kurduran,çocuklarına piyano çaldırtan,hatta sarayda kızlar bandosu oluşturan,
    kendi elleri ile yaptığı marangozluk eşyalarını hediye etmeyi seven,
    kendisine yapılan bombalı suikast de 26 kişinin ölmesine, 58 kişinin yaralanmasına rağmen ermeni katili affedip avrupa da hafiyelik yapmaya gönderen de o dur.
    doğu türkistan’a gönderdiği askeri yardım ile çinlilere karşı onları örgütleyen, çinin göbeği pekinde hamidiye üniversitesini kurdurtan da,
    beş vakit namazını aksatmadan kılan, hiçbir evrakı abdestsiz imzalamayan (hatta yere bile basmayan[yatağının dibinde teyemmüm tuğlası bulunduruyordu]),
    yeni gemiler alan,toplar(çanakkale savaşımızdaki çoğu top), tüfekler getirten de !
    telefonu avrupa’dan 5 yıl sonra ülkemize getiren de o dur !
    kiliselere, sinagoglara yardım eden (hatta vatikan da kilise yapılmasına bile yardım eden),
    peygamberimize,dinimize veya osmanlıya hakaret içeren oyunları kaldırtan (fransa-ingiltere-roma-abd) (bir piyes için bile alman imparatorunu devreye sokmuştur),
    abd’nin erzurum’da konsolosluk açmasını reddeden, izmir limanına izinsiz giremeye kalkan abd savaş gemisini top ateşine tutturan,
    istanbul boğazı için iki köprü projesi çizdiren (bir tanesi tam bu günkü fatih s.m.köprüsünün bulunduğu mevkidedir),
    darülaceze yaptırıp içine sinagog, kilise ve cami koyduran,
    çocuk hastanesi (şişli etfal[çocuklar] hastanesi) açtıran,
    kendisine “Allah’ın belası”diyen namık kemal’i rodos ve sakız adası valiliklerine atayan,parasını cebinden ödediği yerde kabir yaptırtan,
    posta ve telgraf teşkilatını kurduran(sirkeci büyük postane binası..),
    abdülhamit ve abdülmecid (dünyanın ilk torpido atan denizaltısı) adında denizaltılarımızı taşkızak tersanesinde yaptırtan da (üstelik kendi cebinden..),o !
    ilkokulu zorunlu tutan (kız ve erkeklere), ilk kız okullarını açtıran, 15 tane okulda karma eğitime ilk defa gecen,
    öğretmen yetiştirmek için okullar yaptıran (32 tane)(ör.şimdiki adı ile bursa çelebi mehmet okulu), kız öğretmen okullu açan (daarül malumat),
    cami yaptırdığı her köyde birde ilkokul yaptıran (mesela sadece sivas’taki ilkokul sayısı 1637), okuma yazma oranının 5 kat arttıran, (1900 yılında ilkokul sayısı 29.130’u bulmuştu... sadece anadolu da 14 bin ilkokul vardı)
    orta okul (rüşdiye) sayısı 619 çıktı, fransızca dersleri konuldu,
    lise eğitimi için idadiler açan(109 tane), (istanbul erkek-kabataş lisesi..)
    istanbul’da darülfünün (üniversite) açan, dünyanın ilk dişçilik okulunu kuran,
    ayrıca deniz mühendis okulu, askeri tıp okulu (gata’nın atası), kuleli askeri okulu, mekteb-i harbiyeler (harp okulları yani), askeri baytar okulu, kurmay okulu, mekteb-i mülkiye(siyasal bilgiler fak.), mekteb-i tıbbıye-i(marmara ünv.tıp fak.), mekteb-i hukuk, ziraat ve baytar mektebi, hendese-i mülkiye (yüksek mühendis okulu), daarül muallim-i adliye (yüksek adalet okulu), maliye-i mekteb-i ali (yüksek ticaret okulu), ticaret-i bahriye (deniz ticaret okulu), sanayi-i nefise mektebi (güzel sanatlar fak.), hamidiye ticaret mektebi (iktisadi ve ticari ilimler akademisi), aşiret mektebi (osmanlılık fikrini yaymak için), bursa’da ipekböçekçiliği okulu, dilsiz ve âmâ okulu, bağcılık ve aşıcılık okulu, orman ve madencilik okulu, polis okulu onun tarafından kurulmuştur.
    unutmadan bide ankara’da çoban okulu var..

    baskı yapıyor diyerek,o dönemin şartlarını bile düşünmeyen insanların sevmediği... (neden kimse 1925’deki takrir-i sükun kanununu ile bütün muhaliflerin susturulduğunu düşünmez? bu dönemde hükümet veya mahkeme kararıyla pek çok yayın kapatıldı, özellikle sol yayınlar tamamen yeraltına itilmişti. yada ismet inönü döneminde 44 gazete kapama emri verildiğini. yakub kadri’nin “ismet paşa bir polis devleti kurdu dediğini.” düşünmeyiz çünkü o kişilere karşı körü körüne yargılarımız yoktur,

    ingilizlerin oyunu, ittihatçıların tertibi ile “din elden gidiyor!” gibi komik bir gerekçe ile 31 mart vakasına maruz bırakılan, 1895-96’doğu anadolu da ermeniler tarafından kurulmak istenen devleti hamidiye alayları ile bastıran bu sebeple fransız tarihçi tarafından kızıl sultan diye isimlendirilen, sultan ii. abdülhamid han

    belki de gerçekten suçluydu, kötü bir insandı çünkü osmanlı topraklarında petrol araması yaptırıp 65 yerde petrol buldurması,bunun üzerine musul topraklarını şahsi parasıyla alıp sömürgecilerin eline geçmesine mani olması..
    yada yahudilerin 5 milyon altın teklifine rağmen filistine yerleşmelerine izin vermemesi(tahtan indirildikten sadece 8 yıl sonra emellerine kavuşacaklardır),vatan hainliğidir,

    ne bileyim; 240 üyeli osmanlı meclisine 140 türk vatandaşı sokmayı beceren ittihatçıları dinlemeyip meclisi kapaması,
    baskı yaparak devletin ömrünü 30-40 yıl uzatması böylece o yıllarda daha genç bir subay olan Mustafa Kemal’ın Türk milletinin kaderinde rol almasına vesile olması mı suçtu ?

    (alıntıdır)




  • Abdülhamit, o, şu bu değil tüm Osmanlı padişahları Türklüğü batırmak için uğraşmışlar. "Padişah Anaları" isimli kitabı mutlaka bulun ve okuyun.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Abdülhamit, o, şu bu değil tüm Osmanlı padişahları Türklüğü batırmak için uğraşmışlar. "Padişah Anaları" isimli kitabı mutlaka bulun ve okuyun.

    Şanlı Osmanlı Tarihi karşısında o kitabın bir değeri olduğunu sanmıyorum. Aslına bakarsan o kitabın bir değeri olduğunu sanmıyorum. Bugün biri çıkıp günümzdeki siyasilerin hanımları ile ilgili bir çok bilgiye ulaşabilir ama Osmanlı'da bu mümkün değildir. Osmanlıda özellikle de sarayda ki kadınlar adına yazılan şeylerin büyük çoğunluğu safsatadan başka bir şey değildir.

    Sen ki sürekli bilimden bahseden birisin. Nasıl kişisel kinin yüzünden büyük bir tarihi yok saymaya kalkarsın.
  • Sayın @Taner,paylaştığınız yazıdaki bilgilerin kaynağı verilmiş mi?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: vasago

    Sayın @Taner,paylaştığınız yazıdaki bilgilerin kaynağı verilmiş mi?

    http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=ikinci+abdulhamid&kw=&a=&all=&v=&p=3

    O dönemde yaşayan birisi olmadığı kesin. Başka fikirleri olanların kaynakları nedir ? Yazıyı yazan arkadaşımız da herkes gibi tarih kitaplarından okumuştur, Bu konuda bilgileri olan kişilerden bilgilenmiştir.
    Ama sorun şurada. Herkesin kaynağı kendisine muteber oluyor. Beğenirse sağlam kaynak, beğenmezse böyle kaynak olmaz.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vasago

    Sayın @Taner,paylaştığınız yazıdaki bilgilerin kaynağı verilmiş mi?


    Yazılanların hemen hiç biri doğru değil. II. Abdülhamite ait olduğu iddia edilen yeniliklerin çoğu III. Selim'e, II. Mahmud'a, Abdülmecit'e ve Abdülaziz'e ait. Osmanlı'nın son yüzyılındaki tüm gelişmeleri II. Abdülhamite mal etmiş yazar. Oysa yazdıklarının % 10 belki ona aittir. Doğru görünenleri yazmak daha kolay: Saat kulelerinin çoğunu o yaptırmıştır. Yabancı ülkelerle ilgili bilgiler doğru görünüyor. Denizaltılarla ilgili bilgi doğru ancak bu denizaltılar bizim değil Avrupalıların üretimi. İngilizler prototip denizaltıların (mühendisi sanırım Hollandalı idi!) denemesini bize yaptırmış ancak bunlardan biri hiç atış yapamamış diğeride tek atışla alabora olup batmıştı. Bir sürü para çöpe atılmış oldu. Daha sonra Osmanlı projeyi askıya almış, Avrupa ise geliştirerek üretmeyi başarmıştı.

    Okulların çoğu ile, elektrikle, Tünelle ilgili bilgiler yanlış. Demiryolları yabancılar tarafından yapıldı. Padişah bugün AB'nin elindeki esaretimizden daha derindir. Bu nedenle yapılmasında onun dahli yoktur. Osmanlı kaynaklarının kolay ve ucuz batıya taşınması için emperyalistler tarafından yapıldı.
    Posta teşkilatı hakkındaki bilgi yanlış. Askeri okullarla ilgili bilgiler yanlış. Bunlar III. Selim zamanında başlanan, II. Mahmud döneminde çoğu açılan, Abdülmecid döneminde hemen hemen tamamlanan okullardır.

    ingilizlerin oyunu, ittihatçıların tertibi ile �din elden gidiyor!� gibi komik bir gerekçe ile 31 mart vakasına maruz bırakılan
    31 Martta Parlamentoya yobaz baskınını bile Abdülhamite yapılmış gibi göstermeye çalışan birinin anormal şişirilmiş, tarihi gerçeklere taban tabana zıt bir yazısı. Üzücü olanı insanların bunları gerçek zannedip inanması ve savunmaya kalkışması.




  • quote:


    Yurdu demir ağlarla örme projesi Abdülhamid’indir!

    Hep diyordum da inanmıyorlardı: “Abdülhamid bilmecesi” adım adım çözülüyor. François Georgeon’un “Abdülhamid’i anlamak bugünkü Türkiye’yi anlamak olacaktır.” sözündeki isabeti, demiryollarımızın tarihinden de rahatlıkla görmek mümkün.

    Bunun için tarihe soru sorma tarzımızı değiştirmemiz yeterli olacak.

    Mesela ‘II. Abdülhamid neden denizciliğe değil de demiryolculuğa önem vermişti?’ diye sormuyoruz da, ‘Abdülhamid denizciliğe neden düşmandı?’ sorusunun üzerine sinekler gibi üşüşüyoruz. Gözlerimizdeki büyü öylesine kalın bir perde oluşturmuş ki, bunun stratejik bir öncelik sorunu olduğunu, Abdülhamid’in, amcası Abdülaziz gibi 15-20 yıl sonra tonla para akıtmayınca ıskartaya çıkacak dev gemiler yaptırmak yerine, ülkenin bekası sorununu demiryollarında gördüğünü, yani meseleyi daha uzun vadeli değerlendirdiğini nedense göremiyoruz.



    1912 yılında yayımlanan Erkân-ı Harbiye kaymakamlarından, yani Genelkurmaydaki yarbaylardan M. Süreyya Bey bunu doğru soruyu sormuş oysa. “Donanma mı? Şimendifer mi?” adlı kitabında, savunma için elimizdeki mali kaynak sınırlı, diyor. Bu sınırlı kaynağı her yere birden yetiştiremeyeceğimiz için en öncelikli olarak nereye aktaracağımızı iyi düşünüp taşınmamız gerekir.

    Yarbay M. Süreyya Bey’in kitabının, Enver Paşa’nın iktidara el koyduğu 1912 yılında yayınlandığını da unutmayın. Yani İttihatçıların Abdülhamid aleyhine beyin yıkama kampanyalarının dorukta olduğu bir zamanda Genelkurmay’dan bir subay çıkıp Abdülhamid’in demiryolu üzerine kurulu savunma projesinin haklılığı üzerine rahatça kalem oynatabiliyor.

    Tezi şu: Biz Abdülhamid’in denizciliği ihmal ettiğine inandığımız için saf saf yeni bir donanma oluşturmaya giriştik. İyi de, onca gayrete rağmen 800 bin lira yardım toplanabildi. Oysa bu parayla yarım dretnot bile almak kabil değildir. Hadi bir iki dretnot aldık diyelim, şimdiki Bahriye bütçesiyle onları yılda bir defa bile boyatamayız! Manevra ve talim masraflarını ise aklınızdan dahi geçirmeyin. Oysa aynı parayla hiç değilse birkaç yüz kilometrelik bir hat inşa edebilirdik ve bu hat ufak tefek masraflarla ilanihaye elimizde kalırdı.

    Öyleyse, diyor Süreyya Bey, bize en gerekli olan ulaşım aracı tren mi, gemi mi? Kendisi ülkenin geleceğini demiryollarında görüyor ve Abdülhamid’in adını anmadan -anabilmesi de pek mümkün değildi zaten- onun tercihinde haklı olduğunu savunuyor.

    Nitekim Süreyya Bey, yine adını vermeden Abdülhamid’in denizciliğe değil de, demiryoluna ağırlık vermesindeki sırrı da açıklıyor: “Anadolu’da Suriye, Irak ve Kürdistan’da inşa edilecek şimendifer hatlarının evvela X darb [çarpı] işareti teşkil etmeleri taraftarıyım. Bu darb işaretinin bir ucuna İstanbul, mukabil ucuna Bağdat, diğer ucuna Erzincan, mukabiline de Şam diye vaziyet-i coğrafîlerine [coğrafi konumlarına] göre yazınız. Şu vecihle bir ana hattı inşa edilse Kürdistan, Irak, Suriye, Anadolu hep birbirine bağlanmış olmaz mı? Birisine olacak sevkiyatta diğer kıtadan asker sevki pek kolaylaşmayacak mıdır?

    Medine’den San’a’ya [Yemen], Suriye’den Mısır’a acaba şimendifer hatları inşa edilemez mi? Hicaz şimendifer hattına vaktiyle herkes gülüyordu. Şimdi varidat [gelir] bile temin etmeye başladı. Hicaz’ı Suriye’ye bağladı... Acaba [elde edilen] hasılatla hat San’a’ya kadar temdid olunamaz [uzatılamaz] mı?”

    Bir İttihatçı subayın bu çarpıcı tespit ve teklifleri, Osmanlı’nın da, Türkiye’nin de ortak sorununu isabetle ortaya koyuyor.

    Velhasıl, Abdülhamid’in Osmanlı yurdunu demir ağlarla örme projesi Atatürk döneminde ‘ana yurdu’, Anadolu’yu “dört yandan” demir çember içine alma teşebbüsüyle sahiplenilmiştir. Yani Osmanlı ve Cumhuriyet yönetimleri arasında demiryolculuk bakımından herhangi bir kesinti mevcut değildir.

    Hicaz Demiryolu gibi muhteşem bir proje, yalnız raylarının uzunlukları ve viyadükleriyle değil, organizasyonundaki başarıyla da ele alınmalı değil midir? Sadece Müslüman parasıyla, Müslüman emeğiyle ve Müslüman beyniyle gerçekleştirilen bu proje, açıklandığı 1 Mayıs 1900 günü, Hartmann’ın ifadesiyle emperyalist dünyayı, “şaşkınlığa düşürmüştü”. Bu ‘kutsal hat’, modern dünyada Müslümanların ölmediklerini, dimdik ayakta olduklarını haykıracaktı dosta düşmana.

    Kaldı ki, imtiyazı Almanlara verilen Bağdat Demiryolu’yla birlikte düşünüldüğünde Abdülhamid’in projesinin kapsamı berraklaşır. Bağdat Demiryolu projesinin ilk halinde hattın Ankara-Kayseri-Diyarbakır-Musul güzergâhını izlemesi öngörülmüştü. Hatta Erzurum’a kadar uzatılacak bir ara hattın Arpaçay-Sarıkamış arasında daha önce yapılmış hatta bağlanması ve böylece Kafkaslara da açılması, öte yandan İran’a bağlanacak olan bir başka hatla bu sefer de Hazar Denizi’nin ötesine, yani Afganistan’a ve Hindistan’a erişilmesi planlanmıştı. Ancak hattın Erzurum ve Diyarbakır’a uzatılmasına Ruslar, İran ve Afganistan’a ulaşmasına ise İngilizler tehditle karşı koydular. Böylece Bağdat Demiryolu Konya-Adana-Halep-Musul güzergâhını izlemek zorunda kaldı.

    Ancak Ruslara karşı da söyleyecekleri vardı Abdülhamid’in. Hamleye karşı hamle yapmış ve gelin, Kuzey ve Doğu Anadolu’ya yapılacak demiryolunun imtiyazlarını size vereyim, demişti. 1900 yılında imzalanan Karadeniz Anlaşması’nın amacı da buydu; ancak Ruslar yanaşmadılar buna. Yani kim yaparsa yapsın, yeter ki bu ülkeye bir çivi çakılsındı Abdülhamid’in derdi.

    Prof. Jastrow’un dediği gibi, “Bağdat Demiryolu 20. yüzyılın hayaleti” olmuştu. İlahi profesör: Abdülhamid’in kendisi hâlâ Ortadoğu’nun üzerinde gezinen bir hayalet değil mi?



    http://www.mustafaarmagan.com.tr/yaziGoster.php?yaziNO=1138








  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.