Şimdi Ara

Abdülhamid ülkeyi kıyamete hazırlıyordu!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
93
Cevap
0
Favori
6.663
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  •  Abdülhamid ülkeyi kıyamete hazırlıyordu!
    “Abdülhamid ülkeyi kıyamete hazırlıyordu!”


    “Beni evhamlı sanıyorlardı… Hayır! Ben, sadece gafil değilim, o kadar!” Böyle söylüyor Sultan II. Abdülhamid. Siz de Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı (Ufuk Kitap, 2006) isimli kitabınızda onu kastederek “Sen sukut ettin, sukut etti siper” diyorsunuz. Sahiden gidişi, sukutu mu oldu siperimizin?


    Kabul edelim ki, son devir Osmanlı padişahları içerisinde “yanar-döner kafa”ya malik ender devlet başkanlarından biridir II. Abdülhamid.

    Yanar-döner derken neyi kastediyorsunuz?


    Sayfanın yalnız ön yüzünü değil, arka yüzünü de okuyabilen, dağın karanlık tarafını da görebilen, atacağı adımın bir kaç hamle sonrasında nereye varacağını görerek hareket edebilen ve en önemlisi de bütün bu adımlarda inisiyatifi elinde bulunduran kafayı kastediyorum. Abdülhamid’in İsrail devletinin kurulmasına ayak direyişi, bunun en tipik numunelerinden biridir. Bir bakıma şunu yapmaya çalışıyordu: Osmanlı devlet ve toplumu nasıl Düvel-i Muazzama karşısında dezavantajlı konumda ise, içeride de Müslüman-Türk unsur aynı durumdaydı, yani gayri müslim ve gayri Türk unsurlar karşısında geri ve dezavantajlıydı. Bu çifte dezavantajlı pozisyonu değiştirmek için 93 Harbi’nden sonra sınırları ve nüfus yapısı alt üst olmuş bir devleti yeniden fethe girişti. Bu fetih, Fatih ve çocuklarınınkinin tersine, bir iç fetih olacaktı. Hem dışarıya karşı güçlü görünmek, hem de içeride dezavantajlı durumdaki Müslüman kesimi eğitip yetiştirerek kopacak kıyamete hazırlamaktı hedefi. Biliyordu ki, bu kıyamet nasıl olsa kopacak, bu geniş ülkeyi Osmanlı’ya bırakmayacaklardı. Kıyamet arifesinde yetişmiş insan gücümüz açısından ne kadar iyi durumda bulunursak, sağ salim çıkma şansızımız o derece yüksek olacaktı. Planı, buydu Abdülhamid’in. Ülkeyi alttan alta o kaçınılmaz kıyamete hazırlıyordu.

    Meşrutiyete karşı çıkışı da bununla mı alakalıydı? I. Meşrutiyet Meclisi (1877), Osmanlı unsurlarını (anâsır) birleştirmek, Osmanlılık bilincini geliştirmek ve ülkenin parçalanmasını önlemek için kuruldu ama tam tersi oldu, Meclis oturumları imparatorluğun paylaşılma seanslarına dönüştü. Milletvekilleri mecliste kendi ülkelerini bağımsızlaştırmak sevdasına düştüler. Bu da tabiatıyla meclisin kuruluş amacına aykırıydı. Demek ki, diye düşündü Abdülhamid, bu ülkede meclisten önce halledilmesi gereken meseleler var.

    Nelerdi bu meseleler?


    Bir kere ortak bir vatan, millet, bayrak mefhumu mevcut değildi Osmanlı insanının kafasında. Hani “tasada ve kıvançta birlik” diyoruz ya şimdilerde, bunların sağlanması gerekiyordu çok-kavimli tebaa arasında ki, meclis günün birinde yeniden açıldığında bu ülkenin çocukları ortak bir hedefe kilitlenebilsin ve ortak bir vatan kavramını, onun bölünmez bütünlüğünü savunabilsinler. İkinci eksiklik ulaşım ve iletişim, kısaca altyapı alanındaydı. Osmanlı ülkesi milyonlarca kilometrekarelik geniş bir araziye sahipti. Ama iç insicamı, merkezler arası rabıtası fiziken kurulamamıştı ve neredeyse modern-öncesi döneme mahsus bir manzara arz ediyordu. Modern nakil vasıtaları, ufak tefek tren hatları ve buharlı gemiler haricinde neredeyse yoktu. Telgraf hatları vardı ama yaygın değildi. Peki bir ucundan öbür ucuna gidemiyorsan, uzaktaki eyaletlerinle iletişim kuramıyorsan, yani toprağına egemen olamıyorsan orası nasıl modern bir ülke olabilir ki? Üçüncü mesele, eğitimdi. Hem Osmanlılar Avrupa milletleri karşısında modern olmanın en önemli kriterlerinden biri olan okur-yazarlık bakımından gerideydi, hem de gayrimüslim teba Müslüman tebaya göre daha eğitimliydi. Belki dördüncü bir eksiklik olarak nüfus problemi sayılabilir. Osmanlı halklarının nüfusu savaşlar, salgın hastalıklar, çevre şartlarının namüsait oluşu (bataklıkların varlığı, hıfzısıhhanın kurulamamış olması vs.) gibi sebeplerle arzu edildiği kadar hızlı artmıyordu. Sultan II. Abdülhamid bu dört esas mesele üzerinde yoğunlaştırdı çabalarını.

    Osmanlı milletini oluşturan unsurları bir arada tutmanın şartı olan bu ortak ülkü neydi?


    Kemal Karpat Hocanın son kitabı İslamın Siyasallaşması’nda ısrarla vurguladığı gibi, bugün kullandığımız “bölünmez vatan” kavramı Sultan Abdülhamid döneminin eseridir. Ulaşım alanında Anadolu, Bağdat ve Hicaz demiryollarının haricinde kara yolları üzerinde duruldu, alt yapı eksiklikleri tamamlanmaya çalışıldı, hastaneler açıldı, sosyal kurumlar (binlercesinden bir misal: sağır ve dilsizler okulu) hizmete sokuldu. Eğinli Said Paşa’nın da projesinde katkıları olduğu eğitim alanındaki adımlar bugünkü eğitim sisteminin bozarak devam ettirdiği uzun vadeli bir gelecek tasarımının mahsulüdür. Nitekim Cumhuriyet’i kuran kadroların hemen tamamı onun açtığı okullardan yetişmiştir. Son olarak, ülkeyi 30 yıl (1897 Yunan Savaşı haricinde) savaşa sokmayarak genç bir neslin babalarıyla birlikte 20. yüzyıla girmesini sağladı. Uzun zamandır ilk defa nüfusumuz artmaya başladı, genç nüfusun toplam nüfus içindeki oranı çoğaldı. Nesiller arasındaki bağ yeniden teessüs etti.

    Çok garip değil mi? Bir yanda gelmekte olan dev bir dalga var. Ve büyük bir ihtimalle gemiyi alabora edecek. Batması neredeyse kesin gibi görülen gemi içinde Sultan bir yandan da onarımlar yapıyor, onu güzelleştiriyor, mürettebatı giydiriyor, donatıyor vs. Yani bir yandan savunma, diğer yandan içeride ıslahat. Paradoks var sanki kendi içinde.


    Doğru, ama ufak bir fark var gerçekle teşbih arasında: Gerçek dünyada gemiyi boşaltma imkânınız yoktur. Gemi hareket etmek ve salim bir limana doğru gitmek zorundadır, onu denizin ortasında terk edemezsiniz. Hem gemiyi yüzdürecek, hem de onarımını yapacaksınız. II. Abdülhamid olmak bunun için zordu, İttihatçı olmaksa bunun için kolay. İttihatçıların yaptığı gibi başınız sıkıştığında ülkeyi İngilizlere bırakıp Avrupa’ya şuraya buraya kaçarsanız zaten o mevkiyi hiçbir zaman hak etmemiş olduğunuzu da ilan etmişsiniz demektir. Demek ki, Abdülhamid, şahsı adına hareket etmemişti! Prens Sabahattin'in dediği gibi bir “toplumsal Abdülhamid” olduğunu görmezden gelemeyiz. Toplumda kökü olmayan hiçbir yönetim başarılı olamaz. Nasıl “toplumsal Enver Paşa”, “toplumsal Atatürk” ve “toplumsal İnönü” olmuşsa, Abdülhamid'in de bir toplumsal meşruiyet temeli vardı. Bunu görelim artık. Ve 1946'ya kadar kısa kesintilerle otokrasiyi delen hürriyet baharlarıyla, ondan sonra da demokrasiyi dilimleyen darbelerle görüldü ki, bir ülkede parlamenter ve demokratik tecrübe kolay yerleşmiyor ve hele etrafı düşmanlarla çevrili ve sürekli toprak kaybeden bir ülkede bu açılımı yapmak çok daha tehlikelidir. Özgürlük ve güvenlik açmazına yakalanmayagörsün bir toplum; reflekslerin nezaketi öğrenecek vakti yoktur.



    KAYNAK VE YAZININ DEVAMI...







  • Yazar hakkında:
     Abdülhamid ülkeyi kıyamete hazırlıyordu!


    MUSTAFA ARMAĞAN KİMDİR? İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan Armağan, Rusça-Türkçe yayımlanan Diyalog Avrasya (DA) dergisinin Genel yayın Yönetmeni. Armağan’ın, "Gelenek," "Gelenek ve Modernlik Arasında," "Şehir Asla Uyumaz," "Bursa Şehrengizi," "Şehir ey Şehir," "Alev ve Beton" isimli kitapları ve ayrıca birçok çeviri ve derlemesi var. "İnsanlığın Son Adası: Osmanlı, İstanbul", "Mavi Kırpar Gözlerini ve Petersburg" ve "Zamanlar ve Mekanlar" adlı üç kitabı da yayına hazırlanıyor.


    Daha geniş açıklama bu araştırmacının kişisel internet sitesinde bulunmaktadır:
    http://www.mustafaarmagan.com.tr/hakkinda.php




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Başbuğ66

    Yazar hakkında:
     Abdülhamid ülkeyi kıyamete hazırlıyordu!


    MUSTAFA ARMAĞAN KİMDİR? İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan Armağan, Rusça-Türkçe yayımlanan Diyalog Avrasya (DA) dergisinin Genel yayın Yönetmeni. Armağan’ın, "Gelenek," "Gelenek ve Modernlik Arasında," "Şehir Asla Uyumaz," "Bursa Şehrengizi," "Şehir ey Şehir," "Alev ve Beton" isimli kitapları ve ayrıca birçok çeviri ve derlemesi var. "İnsanlığın Son Adası: Osmanlı, İstanbul", "Mavi Kırpar Gözlerini ve Petersburg" ve "Zamanlar ve Mekanlar" adlı üç kitabı da yayına hazırlanıyor.


    Daha geniş açıklama bu araştırmacının kişisel internet sitesinde bulunmaktadır:
    http://www.mustafaarmagan.com.tr/hakkinda.php
    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum. Çok büyük hizmetler ve açılımlar yapmıştı. Halk onu takdir ediyordu. Aleyhine iftiralar uyduruluyordu ve sözde aydınlar kasıtlı olarak gazetelerinde, devamlı bu iftiralar ile onu karalıyordu.. Bu şartlar altında yılmadan bıkmadan devleti 33 sene idare etti.

    Onun talihsizliği devleti çok kötü şartlar altında devralmış olmasıdır. Tahttan indirildikten sonra zaten pişman olanlar çoğunluktaydı. İndirenler de yahudilerdi. Filistin’den toprak istemişler, Abdülhamid reddetmişti.



    .




  • quote:

    Orijinalden alıntı: chakra

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum. Çok büyük hizmetler ve açılımlar yapmıştı. Halk onu takdir ediyordu. Aleyhine iftiralar uyduruluyordu ve sözde aydınlar kasıtlı olarak gazetelerinde, devamlı bu iftiralar ile onu karalıyordu.. Bu şartlar altında yılmadan bıkmadan devleti 33 sene idare etti.

    Onun talihsizliği devleti çok kötü şartlar altında devralmış olmasıdır. Tahttan indirildikten sonra zaten pişman olanlar çoğunluktaydı. İndirenler de yahudilerdi. Filistin’den toprak istemişler, Abdülhamid reddetmişti.



    .

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest -- 1 Aralık 2008; 15:09:06 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.





    biri çıkıp Abdülhamite vatan haini derse diğeride çıkıp onu yüceltecektir. sonuçta padişahlık yönetim sisteminin bir çarkıydı Abdulhamit. ben inanıyorumki o da elinden geleni yaptı. sistemi eleştirmek ayrıdır şahsı eleştirmek ayrıdır. Cumhuriyeti bu haliyle ülkenin kaçta kaçı hazmedebiliyor ? hala halkın iradesi ne kadar tecelli ediyor? veya edilen kabul ediyormu? her başa gelen hazmediliyormu? senin cumhuriyete olan bu samimi sözlerin herbaşa gelen için aynı mı?
    ayrıca burda araplara yamanacak kapı gibi hakaret ederek nereye ulaşacaksın? bizhangi devirde kime yamanmışız?
    ayrıca sen bin ladini arap olarak görüp sonuca buradan ulaşmaya çalışıyorsun ki bu da tam da amerikalılar istediği şeydir. bin ladenin amerikanın bi hikayesi oldugu apaçık ortada değil mi. meseleleri karıştırmamak lazım. osmanlı bir devirdi kapandı . II. Mahmut ne yaptıysa Abdulhamitte onu yaptı. Osmanlıya olan kininizi şahıslardan çıkarmayın.
    bu Abdulhamit aşağılamalarının özü budur.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    Abdülhamidhan ümmetci olmasina ragmen zamanin sartlarina baktigimizda elindeki yapabilecegi en iyi politikaya yapmistir. Hatta o politika sayesinde Osmanlinin ömrünü uzatmis ve bu sayede kurtulus savasindaki kadrolarin yetismesine zemin hazirlamistir tabi bunu isteyerek yapmis olmasada dis devletlere karsi teslim siyaseti gütmemistir.

    Bazi seyleri tartisirken zamanin sartlarinida göz önünde ve liderin elindeki imkanlarda bakmamiz gerekmektedir.

    Mesela örnek verirsek M.Akif Ersoy´un Türkcü olmadigini hepimiz biliriz lakin vatana karsi olan sevgi ve saygisinida hepimiz bilir. Evet Türkcü deyildi hatta ümmetciydi diyebiliriz lakin vatan askini tartisamayiz. Sahsen ne M.Akif Ersoy nede Abdülhamid gibi sahsiyetlerle vatanseverlik konusunda yarisamayiz en azindan bu konuda ben kendim icin böyle düsünüyorum.

    Kisileri zamana ve ellerindeki imkan ve kapasitelerine göre yargilamaliyiz.

    Milliyetci Türkcüyüm diyenlerin ne Abdülhamit nede M.A.Ersoy hakkinda olumsuz yazi yazdiklarini okumadim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?

    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.



    Abdülhamit döneminde sadece İstanbul-Ankara demiryolu Almanlar tarafından yaptırılmıştır.Gerçekleştirdiği en önemli proje olan Hicaz Demiryolu tamamen yerli girişimin sonucudur..Hatta demiryolu Medine'e yaklaştıkça demiryolunda tiftik kullanılarak fazla ses çıkartılması (Orada yatan Peygamberimize ve sahabelere saygıdan dolayı) engellenmiştir...

    Halkın Padişahın kulu olduğunu söylüyorsunuz.Acaba bunu biraz daha açabilirmisiniz ? Bildiğim kadar kulun 2.anlamı köle demektir.Yani halk padişahın kölesi mi oluyor ?Neye dayanarak bunu söylediğinizi merak ediyorumda?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Shady -- 1 Aralık 2008; 16:49:26 >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    2.Abdülhamid ve Erdoğan
    3 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.





    yani lehrer tamda noktasına virgülüne dokunmadan aha bizim tarihimiz budur diyenlerin yazdıklarıın yazmışsın. Hiç araştırma, şüphe yok. satatüko tarihinden çıkan nesilde ancak böyle olur...

    Hadi onu anladımda

    kendi yazında bile kendini tekzip edeni görmedim yani..

    limanları duymadım diyorsun, ozamanın yönetimini padişahlık olduğunn yazıyorsun. Liman yapıldıysa yönetim de padişahtaysa limanlr kimin eseri olur, es geçmişsin.

    ve hala anlamadığım bir şey var...

    eskiden bir padişah vardı
    şimdi binlerce

    bir padişaha kötü diyenler binlercesine nasıl alkış tutarla anlamıyorum




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Shady

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?

    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.



    Abdülhamit döneminde sadece İstanbul-Ankara demiryolu Almanlar tarafından yaptırılmıştır.Gerçekleştirdiği en önemli proje olan Hicaz Demiryolu tamamen yerli girişimin sonucudur..Hatta demiryolu Medine'e yaklaştıkça demiryolunda tiftik kullanılarak fazla ses çıkartılması (Orada yatan Peygamberimize ve sahabelere saygıdan dolayı) engellenmiştir...

    Halkın Padişahın kulu olduğunu söylüyorsunuz.Acaba bunu biraz daha açabilirmisiniz ? Bildiğim kadar kulun 2.anlamı köle demektir.Yani halk padişahın kölesi mi oluyor ?Neye dayanarak bunu söylediğinizi merak ediyorumda?

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: Shady


    Abdülhamit döneminde sadece İstanbul-Ankara demiryolu Almanlar tarafından yaptırılmıştır.Gerçekleştirdiği en önemli proje olan Hicaz Demiryolu tamamen yerli girişimin sonucudur..Hatta demiryolu Medine'e yaklaştıkça demiryolunda tiftik kullanılarak fazla ses çıkartılması (Orada yatan Peygamberimize ve sahabelere saygıdan dolayı) engellenmiştir...

    Halkın Padişahın kulu olduğunu söylüyorsunuz.Acaba bunu biraz daha açabilirmisiniz ? Bildiğim kadar kulun 2.anlamı köle demektir.Yani halk padişahın kölesi mi oluyor ?Neye dayanarak bunu söylediğinizi merak ediyorumda?


    Keşke doğru olsaydı. Demiryolunu bırakın Osmanlı keşke çivi yapabiliyor olsaydı. Kuşkusuz bugün çok daha iyi bir yerde olurduk. Berlin-Bağdat demiryolu gibi Şam-Hicaz demiryolunuda Almanlar yapmıştır. Sadece amelelik işlerinde Türkler çalıştırılmış teknik destek Alman Mühendis Meissner ve ekibinden gelmiştir. Bu demiryolunun Abdülhamit'e mal edilmesi masraflarını karşılamasındandır ve Hicaz'a ulaşamadan sona ermiştir.
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Hicaz_Demiryolu

    Kulluk meselesine gelince; Padişaha hitaben yazılmış olan tüm sadaret yazışmalarındaki belgeler ben aciz kulunuz ifadesi içerir. Bu, talep sahibi devletlu ile padişahlık makamı arasındaki statüyü gösterir. Halk ise padişahla karşılaşmayı bile istemezdi. Zira, padişahın işaret parmağı ile gösterilmek bile ölüm nedeni olabilirdi. Yani padişahlıkta padişahın yakasına yapışılacak özgürlükler asla olmaz.

    Benim kullandığım cümlede yüklediğim anlam bundan biraz farklı. Osmanlıda birey tamamen kulruhludur. Demokratik bireyden çok uzaktır. Bugünkü demokrasi kültürümüzün geriliği birazda bundandır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: combaba

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.





    yani lehrer tamda noktasına virgülüne dokunmadan aha bizim tarihimiz budur diyenlerin yazdıklarıın yazmışsın. Hiç araştırma, şüphe yok. satatüko tarihinden çıkan nesilde ancak böyle olur...

    Hadi onu anladımda

    kendi yazında bile kendini tekzip edeni görmedim yani..

    limanları duymadım diyorsun, ozamanın yönetimini padişahlık olduğunn yazıyorsun. Liman yapıldıysa yönetim de padişahtaysa limanlr kimin eseri olur, es geçmişsin.

    ve hala anlamadığım bir şey var...

    eskiden bir padişah vardı
    şimdi binlerce

    bir padişaha kötü diyenler binlercesine nasıl alkış tutarla anlamıyorum

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: combaba



    kendi yazında bile kendini tekzip edeni görmedim yani..

    limanları duymadım diyorsun, ozamanın yönetimini padişahlık olduğunn yazıyorsun. Liman yapıldıysa yönetim de padişahtaysa limanlr kimin eseri olur, es geçmişsin.



    Dünya kurulduğundan beri Osmanlı var ve Anadolu'nun sahibiydi sanıyorsunuz galiba. Biz aldığımızda hem İzmir hem İstanbul son derece önemli merkezlerdi. İkisinden de Venedikliler harıl harıl Avrupa'ya mal taşıyorlardı. Üstelik biz denize ve denizciliğe oldum olası ısınamadık. Osmanlı zamanında da bu işler Avrupalılar tarafından yapılıyordu.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.







    Sadece bahsettiğim limanlar değil bakın II. Abduhamid neler yapmış, yani sizin kasıtlı olarak saptırmak istediğiniz ve yazdığınız gibi parlatılmaya değil, iyi bilinmeye ihtiyacı var :

    - Polis teşkilâtını geliştirdi. Komiserlik ve başkomiserlik makamlarını ihdas etti.
    - Savcılık müessesesini kurdu. Ceza ve Ticaret usulü kanunlarını çıkarttı.
    - Askeri dikimevleri, tersaneler, feshaneler kurdurdu.
    - Taht’a çıktığı zaman 252 milyon altın borcumuzu taht’ı bıraktığında 30 milyon altına indirdi.
    - Hereke Halı ve Dokuma, Beykoz Deri, Yıldız Çini, Cibali Tütün, Yedikule İplik ve Havagazı, Kireçburnu Tuğla, Çubuklu Carrı, Istınye Buz Fabrıkalarını işletmeye açtı.
    - Zirai alanda haralar, örnek çiftlikleri tesis etti. Ziraat, Baytar, İpek böcekçilik, Halkalı Ziraat, Orman ve Maden, Ticareti Bahriye, Mülkiye, Hukuk, Sanayii Nefise, Tıbbiye, Ticaret ve Hendesei Mülkiye, Dârü’ I-muallim, Dârülfünian gibi her dereceden okulları açtırdı ki bugün hepsi kullanılmaktadır.
    - Köylerdeki ilkokulların dışında 300 tane ortaokul açtırdı ki bu okullarda yabancı dillere kadar birçok yeni dersler okutuluyordu.
    - Arkeoloji, Askeri Müze, Yıldız Müzesi, Yıldız ve Beyazıt Kütüphaneleri yine o devirde açıldı.
    - Gureba Hastanesi, Hamidiye Etfal Hastanesi, Yıldız Askeri Hastanesi o devirde hizmete girdi.
    - Kuduz Müessesesi o devirde açıldı, bugünkü Darülâceze yine o devirde hizmete girdi.
    - Hamidiye çeşmeleri ve Terkos Su Şirketini yine Abdülhamit kurdurdu ve Kırkçeşme ile Halkalı Suları’nın ıslahı yine Abdülhamid’e nasip oldu.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: chakra

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.







    Sadece bahsettiğim limanlar değil bakın II. Abduhamid neler yapmış, yani sizin kasıtlı olarak saptırmak istediğiniz ve yazdığınız gibi parlatılmaya değil, iyi bilinmeye ihtiyacı var :

    - Polis teşkilâtını geliştirdi. Komiserlik ve başkomiserlik makamlarını ihdas etti.
    - Savcılık müessesesini kurdu. Ceza ve Ticaret usulü kanunlarını çıkarttı.
    - Askeri dikimevleri, tersaneler, feshaneler kurdurdu.
    - Taht’a çıktığı zaman 252 milyon altın borcumuzu taht’ı bıraktığında 30 milyon altına indirdi.
    - Hereke Halı ve Dokuma, Beykoz Deri, Yıldız Çini, Cibali Tütün, Yedikule İplik ve Havagazı, Kireçburnu Tuğla, Çubuklu Carrı, Istınye Buz Fabrıkalarını işletmeye açtı.
    - Zirai alanda haralar, örnek çiftlikleri tesis etti. Ziraat, Baytar, İpek böcekçilik, Halkalı Ziraat, Orman ve Maden, Ticareti Bahriye, Mülkiye, Hukuk, Sanayii Nefise, Tıbbiye, Ticaret ve Hendesei Mülkiye, Dârü’ I-muallim, Dârülfünian gibi her dereceden okulları açtırdı ki bugün hepsi kullanılmaktadır.
    - Köylerdeki ilkokulların dışında 300 tane ortaokul açtırdı ki bu okullarda yabancı dillere kadar birçok yeni dersler okutuluyordu.
    - Arkeoloji, Askeri Müze, Yıldız Müzesi, Yıldız ve Beyazıt Kütüphaneleri yine o devirde açıldı.
    - Gureba Hastanesi, Hamidiye Etfal Hastanesi, Yıldız Askeri Hastanesi o devirde hizmete girdi.
    - Kuduz Müessesesi o devirde açıldı, bugünkü Darülâceze yine o devirde hizmete girdi.
    - Hamidiye çeşmeleri ve Terkos Su Şirketini yine Abdülhamit kurdurdu ve Kırkçeşme ile Halkalı Suları’nın ıslahı yine Abdülhamid’e nasip oldu.

    Alıntıları Göster
    abdulhamid osmanlının son zamanlarında gelen en yetenekli devlet adamıdır.mazallah ileri görüşlü olmayan bir padişah olsaydı kurtuluş savaşını bile yapamazdık




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    İstanbul, İzmir limanlarını ilk onun inşaa ettiğini biliyorum.



    Liman? Demiryolları ile Garlar o'nun zamanında Almanlar tarafından yapıldı diye biliyorum ama Limanları hiç duymadım. Kaynak?


    Padişahlık kötüdür. Tüm devlet miras yolu ile babadan oğula geçer. Ölünceye kadar değiştirmek pek mümkün değildir. Halk sadece Allah'ın değil padişahında kuludur. Bugün yaşayan hiç kimsenin padişahlıktan memnun yaşam sürmesi mümkün değildir. Diktatörlükler bile padişahlıktan daha iyidir. Çünkü diktatörün ölümüyle biter. Oysa padişahlıkta babadan oğula nesiller boyu sürer.

    Son on yılda özellikle II. Abdülhamit özelinde padişahlık yeniden halkın gözünde parlatılmaya çalışılıyor. Bu da insanı haliyle şüphelendiriyor. 36 Osmanlı padişahı içerisinde en önemli kurumsallaşmalar sağlamış olan II. Mahmud'u, çağdaşlaşma/toparlanma yolunda uğraşmış olan III. Selim'i kimse övmüyor, öne çıkarmaya çalışmıyor. Varsa yoksa II. Abdülhamit. Oysa onlar II. Abdülhamid'den çok daha başarılılar. Demek ki parlatılmaya çalışılma nedeni başarılı olmak değil. Zaten devlet en çok toprağı o'nun zamanında kaybetti. Ülke maliyesi o'nun tarafından yabancılara teslim edildi. Öyleyse neden II. Abdülhamid? Çünkü II. Abdülhamid en ümmetçi Osmanlı padişahıdır. Ümmetçilerde sırf bu nedenle o'nu parlatmaya çalışmaktadırlar. Çünkü petrol sonrası(30-40 yıl sonrası) kötü günlerin kendilerini beklediği Arap ümmettaşlarımıza yamanacak yağlı kapı lazım. Eh kendilerine afiyetle bakmış olan Türklerden daha iyisini bulacak değillerya. 1517 den petrolün önem kazandığı 1900 lere kadar kendileri yemeyip onlara yedirenleri unutacak değiller. Hoş onlar petrol para yapmaya başlayınca dirsek çevirip palalarla Türkleri keserek kovdular ama nasılsa din gibi kuvvetli bir silah ve işbirlikçi satılmışlar sayesinde Türk halkı onları yeniden baştacı eder, bunun hesabı içindeler. Ancak bu Cumhuriyet ile olmaz. Çünkü seçimlerin olduğu bir yerde halk durumu görüp ayıktığında işbirlikçileri bir daha seçmez. Öyleyse padişahlık yeniden tesis edilmeli ki kimse sesini çıkaramasın. İşte bu tür çalışmalar buna zemin hazırlamak içindir. BOP ne de gayet uygundur. Çünkü son yüzyılda petrolden en çok nemalananların başında ABD gelmektedir. Petrol sonrası Araplara çare bulması gerekende odur. Yoksa Bin Ladinlerle başı belaya girer. Bu nedenle BOP ni yarattı ve destekliyor

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.

    Alıntıları Göster
    Bir noktayı bilerek ya da bilmeyerek kaçırıyorsunuz. Osmanlı padişahlarının hepsi bizler için birdir. Hepsi de Atamızdır. Hiç birisinin cilalanmaya ihtiyacı yoktur. İlk Türklerden tutun cumhuriyet tarihine kadar Mustafa Kemal'e kadar hiç bir atamıza yakışıksız söz ettirmeyiz, ettirmemeliyiz. Cilalamak tabiri de yakışıksızdır. Yakışıksız olan bu tabiri size aynen iade ediyorum. Atalarıma yakışıksız sözler sarf etmeye hakkınız yok.

    Her padişahımızın her atamızın ayrı bir güzelliği vardır. Birini diğerinden üstün tutanın olduğunu sanmıyorum. Üstün tutma ve ümmetçilik gibi söylemlerin kökenine bakıldığında bunları Sultan Abdülhamid Han düşmanı azınlık gruplar (özellikle masonlar) tarafından üretilmiş söylemler olduğu görülür. Nedeni ise basittir. Ama ondan önce Sultan Abdülhamid Hanın neden birileri tarafından ısrarla hedef tahtasına konup haksız yere saldırılmıştır ona bakalım: Daha o günlerde bile yurdumuzu demir ağlarla örmeyi plânlayan, Balkan İttifakını kurmayı hayal eden, Yahudilere tek bir karış toprak bile vermeyen, İstanbul Boğazının iki yakasını birleştirmek için geçit projeleri çizdiren, Ortadoğuda başlayacak petrol savaşlarını o günlerden sezinleyip önlemler almaya çalışan bir padişahımızın kesinlikle savunulmaya ihtiyacı yoktur. Osmanlının son yıllarında en dertli dönemde başa gelmiş ve Batılı akbabaların başımıza üşüştüğü bir dönemde o zamanki devletimizi 33 yıl boyunca toprak kaybına uğratmadan yönetmiş bir padişahımızdan söz ediyoruz.

    Sultan Abdülhamid Han neden sevilmez? Neden defalarca suikaste uğramıştır? Neden sevilsin ki nedenleri de çok sevmeyenleri de... Siyonist Yahudiler sevmez, masonlar sevmez, Ermeniler sevmez, Jön Türkler sevmez, daha saymaya gerek var mı en belâlılarını saydık. Kısacası o günlerde memleketi bölmeyi amaçlayan iktidarı ele geçirip çıkarlarına göre kullanmaya çalışan hiç kimse sevmez.

    Yahudiler neden sevmez? Şimdiki İsrail'in olduğu yeri Abdülhamid Han kendilerine satmadı diye sevmez. Bakın 1895 yılında Sultan Abdülhamid Han hatıra defterine ne yazmış:
    "Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini [üstünlüğünü] muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.”

    Siyonist Yahuciler o devirde Filistin ’den kendilerine toprak satılması için bir değil tam beş kez ikna girişiminde bulundular. Hepsinde bu istekleri geri çevrilince anladılar ki, Sultan Abdülhamid Han başta kaldıkça Orta Doğu 'ya huzur(!) gelmeyecek(!). Siyon Yurdu 'na giden altın yol Sultan Abdülhamid 'siz açılacak. Peki Abdülhamid Han toprak almak isteyen Siyonist Yahudilere ne demiş?

    “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime emanettir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O, bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. [Böyle bir toprak parçası bizden kopartılmak istense bile o toprağı kanlarımızla kaplarız ve yine bizim toprağımız olur.] Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehid düşmüşlerdi. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Türk imparatorluğu bana aid değildir, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Museviler milyonlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman onlar Filistin‘i karşılıksız bile ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem.”

    Bir ara ayaklanmaya kalkan ve el altından örgütlenmeye çalışan Ermenilere ne yapılmış? Sultan Abdülhamid Han bunların akıllanmayacağını anlayınca icabında halka gizlice sopalar bile dağıttırıp hepsini de bir güzel dövdürmüş. Bakın olayın ayrıntıları şöyleydi:

    Batılı emperyalist güçlerin Ermenileri piyon olarak kullanıp kışkırtarak Anadolu 'da karışıklıklar çıkardığı günlerde, İngiliz Büyükelçisi 'nin Sultan Abdülhamid 'e gelip, küstahça: "Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?" diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakan'ın keskin bakışlarını elçinin üzerine dikerek:
    "Filan gün, filan saatte Karadeniz'in filan noktasına yaklaşıp, karaya Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz gemisinde, Türk başına kaç silah bulunuyorsa tam o kadar Ermeni öldüreceğiz." cevabını vermiştir.

    Buradan da Sultan Abdülhamid Hanın ne kadar güçlü bir istihbarat teşkilat kurduğunu anlayabiliyoruz. Bu kadar sözden sonra Sultan Abdülhamid Hana yakışıksız bir şekilde söz edene ben sadece Allah ıslah etsin derim başka bir şey demem. Sevgiler ve saygılar...



    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Başbuğ66 -- 1 Aralık 2008; 18:17:44 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Başbuğ66

    Bir noktayı bilerek ya da bilmeyerek kaçırıyorsunuz. Osmanlı padişahlarının hepsi bizler için birdir. Hepsi de Atamızdır. Hiç birisinin cilalanmaya ihtiyacı yoktur. İlk Türklerden tutun cumhuriyet tarihine kadar Mustafa Kemal'e kadar hiç bir atamıza yakışıksız söz ettirmeyiz, ettirmemeliyiz. Cilalamak tabiri de yakışıksızdır. Yakışıksız olan bu tabiri size aynen iade ediyorum. Atalarıma yakışıksız sözler sarf etmeye hakkınız yok.

    Her padişahımızın her atamızın ayrı bir güzelliği vardır. Birini diğerinden üstün tutanın olduğunu sanmıyorum. Üstün tutma ve ümmetçilik gibi söylemlerin kökenine bakıldığında bunları Sultan Abdülhamid Han düşmanı azınlık gruplar (özellikle masonlar) tarafından üretilmiş söylemler olduğu görülür. Nedeni ise basittir. Ama ondan önce Sultan Abdülhamid Hanın neden birileri tarafından ısrarla hedef tahtasına konup haksız yere saldırılmıştır ona bakalım: Daha o günlerde bile yurdumuzu demir ağlarla örmeyi plânlayan, Balkan İttifakını kurmayı hayal eden, Yahudilere tek bir karış toprak bile vermeyen, İstanbul Boğazının iki yakasını birleştirmek için geçit projeleri çizdiren, Ortadoğuda başlayacak petrol savaşlarını o günlerden sezinleyip önlemler almaya çalışan bir padişahımızın kesinlikle savunulmaya ihtiyacı yoktur. Osmanlının son yıllarında en dertli dönemde başa gelmiş ve Batılı akbabaların başımıza üşüştüğü bir dönemde o zamanki devletimizi 33 yıl boyunca toprak kaybına uğratmadan yönetmiş bir padişahımızdan söz ediyoruz.

    Sultan Abdülhamid Han neden sevilmez? Neden defalarca suikaste uğramıştır? Neden sevilsin ki nedenleri de çok sevmeyenleri de... Siyonist Yahudiler sevmez, masonlar sevmez, Ermeniler sevmez, Jön Türkler sevmez, daha saymaya gerek var mı en belâlılarını saydık. Kısacası o günlerde memleketi bölmeyi amaçlayan iktidarı ele geçirip çıkarlarına göre kullanmaya çalışan hiç kimse sevmez.

    Yahudiler neden sevmez? Şimdiki İsrail'in olduğu yeri Abdülhamid Han kendilerine satmadı diye sevmez. Bakın 1895 yılında Sultan Abdülhamid Han hatıra defterine ne yazmış:
    "Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini [üstünlüğünü] muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.”

    Siyonist Yahuciler o devirde Filistin ’den kendilerine toprak satılması için bir değil tam beş kez ikna girişiminde bulundular. Hepsinde bu istekleri geri çevrilince anladılar ki, Sultan Abdülhamid Han başta kaldıkça Orta Doğu 'ya huzur(!) gelmeyecek(!). Siyon Yurdu 'na giden altın yol Sultan Abdülhamid 'siz açılacak. Peki Abdülhamid Han toprak almak isteyen Siyonist Yahudilere ne demiş?

    “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime emanettir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O, bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. [Böyle bir toprak parçası bizden kopartılmak istense bile o toprağı kanlarımızla kaplarız ve yine bizim toprağımız olur.] Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehid düşmüşlerdi. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Türk imparatorluğu bana aid değildir, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Museviler milyonlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman onlar Filistin‘i karşılıksız bile ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem.”

    Bir ara ayaklanmaya kalkan ve el altından örgütlenmeye çalışan Ermenilere ne yapılmış? Sultan Abdülhamid Han bunların akıllanmayacağını anlayınca icabında halka gizlice sopalar bile dağıttırıp hepsini de bir güzel dövdürmüş. Bakın olayın ayrıntıları şöyleydi:

    Batılı emperyalist güçlerin Ermenileri piyon olarak kullanıp kışkırtarak Anadolu 'da karışıklıklar çıkardığı günlerde, İngiliz Büyükelçisi 'nin Sultan Abdülhamid 'e gelip, küstahça: "Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?" diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakan'ın keskin bakışlarını elçinin üzerine dikerek:
    "Filan gün, filan saatte Karadeniz'in filan noktasına yaklaşıp, karaya Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz gemisinde, Türk başına kaç silah bulunuyorsa tam o kadar Ermeni öldüreceğiz." cevabını vermiştir.

    Buradan da Sultan Abdülhamid Hanın ne kadar güçlü bir istihbarat teşkilat kurduğunu anlayabiliyoruz. Bu kadar sözden sonra Sultan Abdülhamid Hana yakışıksız bir şekilde söz edene ben sadece Allah ıslah etsin derim başka bir şey demem. Sevgiler ve saygılar...



    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.


    Alıntıları Göster
    Sonuçta Abdülhamit te bu vatan için hizmet eden bir devlet adamı idi.Neye inanıyorsa onu yaptı.Ama doğru ama yanlış.Devleti için hizmet etmiş, en azından tek bir vatan toprağını dahi satmamış bir vatanseverdir.Mekanı cennet olsun.Osmanlı bir dönemdi ve kapandı.Bugün geçmişi eleştirmek çok kolay.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Başbuğ66

    Bir noktayı bilerek ya da bilmeyerek kaçırıyorsunuz. Osmanlı padişahlarının hepsi bizler için birdir. Hepsi de Atamızdır. Hiç birisinin cilalanmaya ihtiyacı yoktur. İlk Türklerden tutun cumhuriyet tarihine kadar Mustafa Kemal'e kadar hiç bir atamıza yakışıksız söz ettirmeyiz, ettirmemeliyiz. Cilalamak tabiri de yakışıksızdır. Yakışıksız olan bu tabiri size aynen iade ediyorum. Atalarıma yakışıksız sözler sarf etmeye hakkınız yok.

    Her padişahımızın her atamızın ayrı bir güzelliği vardır. Birini diğerinden üstün tutanın olduğunu sanmıyorum. Üstün tutma ve ümmetçilik gibi söylemlerin kökenine bakıldığında bunları Sultan Abdülhamid Han düşmanı azınlık gruplar (özellikle masonlar) tarafından üretilmiş söylemler olduğu görülür. Nedeni ise basittir. Ama ondan önce Sultan Abdülhamid Hanın neden birileri tarafından ısrarla hedef tahtasına konup haksız yere saldırılmıştır ona bakalım: Daha o günlerde bile yurdumuzu demir ağlarla örmeyi plânlayan, Balkan İttifakını kurmayı hayal eden, Yahudilere tek bir karış toprak bile vermeyen, İstanbul Boğazının iki yakasını birleştirmek için geçit projeleri çizdiren, Ortadoğuda başlayacak petrol savaşlarını o günlerden sezinleyip önlemler almaya çalışan bir padişahımızın kesinlikle savunulmaya ihtiyacı yoktur. Osmanlının son yıllarında en dertli dönemde başa gelmiş ve Batılı akbabaların başımıza üşüştüğü bir dönemde o zamanki devletimizi 33 yıl boyunca toprak kaybına uğratmadan yönetmiş bir padişahımızdan söz ediyoruz.

    Sultan Abdülhamid Han neden sevilmez? Neden defalarca suikaste uğramıştır? Neden sevilsin ki nedenleri de çok sevmeyenleri de... Siyonist Yahudiler sevmez, masonlar sevmez, Ermeniler sevmez, Jön Türkler sevmez, daha saymaya gerek var mı en belâlılarını saydık. Kısacası o günlerde memleketi bölmeyi amaçlayan iktidarı ele geçirip çıkarlarına göre kullanmaya çalışan hiç kimse sevmez.

    Yahudiler neden sevmez? Şimdiki İsrail'in olduğu yeri Abdülhamid Han kendilerine satmadı diye sevmez. Bakın 1895 yılında Sultan Abdülhamid Han hatıra defterine ne yazmış:
    "Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini [üstünlüğünü] muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.”

    Siyonist Yahuciler o devirde Filistin ’den kendilerine toprak satılması için bir değil tam beş kez ikna girişiminde bulundular. Hepsinde bu istekleri geri çevrilince anladılar ki, Sultan Abdülhamid Han başta kaldıkça Orta Doğu 'ya huzur(!) gelmeyecek(!). Siyon Yurdu 'na giden altın yol Sultan Abdülhamid 'siz açılacak. Peki Abdülhamid Han toprak almak isteyen Siyonist Yahudilere ne demiş?

    “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime emanettir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O, bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. [Böyle bir toprak parçası bizden kopartılmak istense bile o toprağı kanlarımızla kaplarız ve yine bizim toprağımız olur.] Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehid düşmüşlerdi. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Türk imparatorluğu bana aid değildir, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Museviler milyonlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman onlar Filistin‘i karşılıksız bile ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem.”

    Bir ara ayaklanmaya kalkan ve el altından örgütlenmeye çalışan Ermenilere ne yapılmış? Sultan Abdülhamid Han bunların akıllanmayacağını anlayınca icabında halka gizlice sopalar bile dağıttırıp hepsini de bir güzel dövdürmüş. Bakın olayın ayrıntıları şöyleydi:

    Batılı emperyalist güçlerin Ermenileri piyon olarak kullanıp kışkırtarak Anadolu 'da karışıklıklar çıkardığı günlerde, İngiliz Büyükelçisi 'nin Sultan Abdülhamid 'e gelip, küstahça: "Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?" diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakan'ın keskin bakışlarını elçinin üzerine dikerek:
    "Filan gün, filan saatte Karadeniz'in filan noktasına yaklaşıp, karaya Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz gemisinde, Türk başına kaç silah bulunuyorsa tam o kadar Ermeni öldüreceğiz." cevabını vermiştir.

    Buradan da Sultan Abdülhamid Hanın ne kadar güçlü bir istihbarat teşkilat kurduğunu anlayabiliyoruz. Bu kadar sözden sonra Sultan Abdülhamid Hana yakışıksız bir şekilde söz edene ben sadece Allah ıslah etsin derim başka bir şey demem. Sevgiler ve saygılar...



    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    Bu Abdülhamit cilamalarının özü budur.


    Alıntıları Göster
    Anlaşılıyor ki Tarih bilgisi olan kimseler konudan uzak. Diğerleride afaki yazılarla okurların kafasını karıştırmayı amaçlıyor.

    33 yıllık hükümranlığında hiç toprak kaybedilmediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde kaybedilen yerler:
    1878
    -Bosna-Hersek imtiyazlı vilayet haline gelmiştir.
    -Kıbrıs Sancağı İngiltere'ye bırakıldı.
    -Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.
    -Kars, Batum, Artvin ve Ardahan sancakları Rusya'ya bırakıldı.
    -Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.
    -Bunların dışında birkaç kaza Karadağ'a bırakıldı.
    1881
    -Fransa Tunus'u işgal etti.
    -Teselya ile Narda kazası, Yunanistan'a terk edildi.
    1882
    -İngilizler Mısır'ı işgal etti.
    1885
    -Doğu Rumeli Bulgaristan tarafından işgal edildi.
    1897
    -Girit'e özerklik verildi. (1908 de Yunanistan'a bağlandı.)
    1901
    -Fransız donanması Midilli'yi işgal etti.
    1908
    Avusturya, Bosna-Hersek'i işgal etti.

    Bu kadar çok toprak kaybeden bir başka Osmanlı padişahı yoktur.

    Borçları büyük ölçüde ödediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde devletin tüm gelirlerine Avrupalı alacaklılar el koydu. 1881-1928 yılları arasında ülkenin maliyesi Türklerin oy hakkı bile bulunmadığı sadece 1 kişi ile temsil edildiği 7 kişilik bir komisyon tarafından yönetildi. Bu komisyon devletin normal gelirlerinin yanısıra, damga, alkollü içki, balık avı, tuz ve tütünden alınan vergi gelirlerine de el koydu. Yani ne II. Abdülhamid'in ne de kendinden sonra gelen padişahların hiçbirinin ekonomi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Yeni kurulacak Cumhuriyet Lozan Antlaşması ile, Osmanlı Devleti'ni yarı-sömürge seviyesine indiren bu kurumun vergi gelirlerini denetlemesi sona erdirildi. Sadece borçların alacaklılara paylaştırılması görevini sürdürmeye devam etti. 1928 de de tümden kaldırdı.

    Sanki bunları yapan insan güya uhrevi bir şahsiyetmiş gibi bu gerçekleri söylediğiniz zaman sanki dinden çıkmışsınız gibi Allah ıslah etsin gibi ucube bir cevapla bitirilmiyor mu bu işin tuzu biberi oluyor. Allah akıl fikir versin kardeşim...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    Anlaşılıyor ki Tarih bilgisi olan kimseler konudan uzak. Diğerleride afaki yazılarla okurların kafasını karıştırmayı amaçlıyor.

    33 yıllık hükümranlığında hiç toprak kaybedilmediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde kaybedilen yerler:
    1878
    -Bosna-Hersek imtiyazlı vilayet haline gelmiştir.
    -Kıbrıs Sancağı İngiltere'ye bırakıldı.
    -Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.
    -Kars, Batum, Artvin ve Ardahan sancakları Rusya'ya bırakıldı.
    -Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.
    -Bunların dışında birkaç kaza Karadağ'a bırakıldı.
    1881
    -Fransa Tunus'u işgal etti.
    -Teselya ile Narda kazası, Yunanistan'a terk edildi.
    1882
    -İngilizler Mısır'ı işgal etti.
    1885
    -Doğu Rumeli Bulgaristan tarafından işgal edildi.
    1897
    -Girit'e özerklik verildi. (1908 de Yunanistan'a bağlandı.)
    1901
    -Fransız donanması Midilli'yi işgal etti.
    1908
    Avusturya, Bosna-Hersek'i işgal etti.

    Bu kadar çok toprak kaybeden bir başka Osmanlı padişahı yoktur.

    Borçları büyük ölçüde ödediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde devletin tüm gelirlerine Avrupalı alacaklılar el koydu. 1881-1928 yılları arasında ülkenin maliyesi Türklerin oy hakkı bile bulunmadığı sadece 1 kişi ile temsil edildiği 7 kişilik bir komisyon tarafından yönetildi. Bu komisyon devletin normal gelirlerinin yanısıra, damga, alkollü içki, balık avı, tuz ve tütünden alınan vergi gelirlerine de el koydu. Yani ne II. Abdülhamid'in ne de kendinden sonra gelen padişahların hiçbirinin ekonomi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Yeni kurulacak Cumhuriyet Lozan Antlaşması ile, Osmanlı Devleti'ni yarı-sömürge seviyesine indiren bu kurumun vergi gelirlerini denetlemesi sona erdirildi. Sadece borçların alacaklılara paylaştırılması görevini sürdürmeye devam etti. 1928 de de tümden kaldırdı.

    Sanki bunları yapan insan güya uhrevi bir şahsiyetmiş gibi bu gerçekleri söylediğiniz zaman sanki dinden çıkmışsınız gibi Allah ıslah etsin gibi ucube bir cevapla bitirilmiyor mu bu işin tuzu biberi oluyor. Allah akıl fikir versin kardeşim...

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    Anlaşılıyor ki Tarih bilgisi olan kimseler konudan uzak. Diğerleride afaki yazılarla okurların kafasını karıştırmayı amaçlıyor.

    33 yıllık hükümranlığında hiç toprak kaybedilmediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde kaybedilen yerler:
    1878
    -Bosna-Hersek imtiyazlı vilayet haline gelmiştir.
    -Kıbrıs Sancağı İngiltere'ye bırakıldı.
    -Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.
    -Kars, Batum, Artvin ve Ardahan sancakları Rusya'ya bırakıldı.
    -Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.
    -Bunların dışında birkaç kaza Karadağ'a bırakıldı.
    1881
    -Fransa Tunus'u işgal etti.
    -Teselya ile Narda kazası, Yunanistan'a terk edildi.
    1882
    -İngilizler Mısır'ı işgal etti.
    1885
    -Doğu Rumeli Bulgaristan tarafından işgal edildi.
    1897
    -Girit'e özerklik verildi. (1908 de Yunanistan'a bağlandı.)
    1901
    -Fransız donanması Midilli'yi işgal etti.
    1908
    Avusturya, Bosna-Hersek'i işgal etti.

    Bu kadar çok toprak kaybeden bir başka Osmanlı padişahı yoktur.

    Borçları büyük ölçüde ödediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde devletin tüm gelirlerine Avrupalı alacaklılar el koydu. 1881-1928 yılları arasında ülkenin maliyesi Türklerin oy hakkı bile bulunmadığı sadece 1 kişi ile temsil edildiği 7 kişilik bir komisyon tarafından yönetildi. Bu komisyon devletin normal gelirlerinin yanısıra, damga, alkollü içki, balık avı, tuz ve tütünden alınan vergi gelirlerine de el koydu. Yani ne II. Abdülhamid'in ne de kendinden sonra gelen padişahların hiçbirinin ekonomi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Yeni kurulacak Cumhuriyet Lozan Antlaşması ile, Osmanlı Devleti'ni yarı-sömürge seviyesine indiren bu kurumun vergi gelirlerini denetlemesi sona erdirildi. Sadece borçların alacaklılara paylaştırılması görevini sürdürmeye devam etti. 1928 de de tümden kaldırdı.

    Sanki bunları yapan insan güya uhrevi bir şahsiyetmiş gibi bu gerçekleri söylediğiniz zaman sanki dinden çıkmışsınız gibi Allah ıslah etsin gibi ucube bir cevapla bitirilmiyor mu bu işin tuzu biberi oluyor. Allah akıl fikir versin kardeşim...






    burda toprak kaybetmedi denmemişki VERMEDİ denmiş.son 10 yılda bile 2. abdülhamitten daha fazla toprağını verdi bu ülke...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: superposition

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    Anlaşılıyor ki Tarih bilgisi olan kimseler konudan uzak. Diğerleride afaki yazılarla okurların kafasını karıştırmayı amaçlıyor.

    33 yıllık hükümranlığında hiç toprak kaybedilmediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde kaybedilen yerler:
    1878
    -Bosna-Hersek imtiyazlı vilayet haline gelmiştir.
    -Kıbrıs Sancağı İngiltere'ye bırakıldı.
    -Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.
    -Kars, Batum, Artvin ve Ardahan sancakları Rusya'ya bırakıldı.
    -Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.
    -Bunların dışında birkaç kaza Karadağ'a bırakıldı.
    1881
    -Fransa Tunus'u işgal etti.
    -Teselya ile Narda kazası, Yunanistan'a terk edildi.
    1882
    -İngilizler Mısır'ı işgal etti.
    1885
    -Doğu Rumeli Bulgaristan tarafından işgal edildi.
    1897
    -Girit'e özerklik verildi. (1908 de Yunanistan'a bağlandı.)
    1901
    -Fransız donanması Midilli'yi işgal etti.
    1908
    Avusturya, Bosna-Hersek'i işgal etti.

    Bu kadar çok toprak kaybeden bir başka Osmanlı padişahı yoktur.

    Borçları büyük ölçüde ödediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde devletin tüm gelirlerine Avrupalı alacaklılar el koydu. 1881-1928 yılları arasında ülkenin maliyesi Türklerin oy hakkı bile bulunmadığı sadece 1 kişi ile temsil edildiği 7 kişilik bir komisyon tarafından yönetildi. Bu komisyon devletin normal gelirlerinin yanısıra, damga, alkollü içki, balık avı, tuz ve tütünden alınan vergi gelirlerine de el koydu. Yani ne II. Abdülhamid'in ne de kendinden sonra gelen padişahların hiçbirinin ekonomi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Yeni kurulacak Cumhuriyet Lozan Antlaşması ile, Osmanlı Devleti'ni yarı-sömürge seviyesine indiren bu kurumun vergi gelirlerini denetlemesi sona erdirildi. Sadece borçların alacaklılara paylaştırılması görevini sürdürmeye devam etti. 1928 de de tümden kaldırdı.

    Sanki bunları yapan insan güya uhrevi bir şahsiyetmiş gibi bu gerçekleri söylediğiniz zaman sanki dinden çıkmışsınız gibi Allah ıslah etsin gibi ucube bir cevapla bitirilmiyor mu bu işin tuzu biberi oluyor. Allah akıl fikir versin kardeşim...






    burda toprak kaybetmedi denmemişki VERMEDİ denmiş.son 10 yılda bile 2. abdülhamitten daha fazla toprağını verdi bu ülke...

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: berat23

    burda toprak kaybetmedi denmemişki VERMEDİ denmiş.son 10 yılda bile 2. abdülhamitten daha fazla toprağını verdi bu ülke...


    Yahu sıkılamasanız olmuyor mu? Mutlaka sıkılamak zorundamısınız?
    Son 10 yılda kaybedilen toprak 1.000.000 km2 civarındadır.
    II. Abdülhamit döneminde kaybedilen topraklar 2 milyon km2 ye yakındır.

    İşin ilginç tarafı konuya müdahil olmaya çalışanların tarih bilgisi lise öğrencisi düzeyinde bile değil. Çoğu Mustafa Armağan kaynaklı BOP mutfağından servis edilen yazılar. Mustafa Armağan tarihçi bile değil.

    Forumun arama motorunda, II. Abdülhamit anahtar kelimesi ile arama yaptığınızda hemen hepsinin kaynağı aynı yer olduğu açık 600 ün üzerinde gönderi geliyor. Bir o kadar sonuçta 2. Abdülhamit anahtar eklimesi ile yapılan aramada geliyor. Buna karşın II. Mahmut ile arama yaptığınızda tarihle ilgili hemen hemen hiç sonuç bulamıyorsunuz.

    II. Mahmut Osmanlı padişahlarının en Islahatçısıdır. Onun aldığı önlemler ve sağladığı iyileştirmelerle devletin ömrü 50 yıldan fazla uzamıştır. Köklü reformlara imza atmıştır. Hükümranlık süresi 31 yıldır ve II. Abdülhamit'e yakındır. Yunanistan ve Cezayir dışında toprak kaybı yoktur.

    Eğer bu gönderilerdeki amaç Osmanlı'yı övmek olsaydı acaba hangisinin övülmesi gerekirdi?

    Amaç çok açık ve nettir. II. Abdülhamit özelinde ümmetçi saltanata zemin hazırlamak.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: superposition

    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    Anlaşılıyor ki Tarih bilgisi olan kimseler konudan uzak. Diğerleride afaki yazılarla okurların kafasını karıştırmayı amaçlıyor.

    33 yıllık hükümranlığında hiç toprak kaybedilmediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde kaybedilen yerler:
    1878
    -Bosna-Hersek imtiyazlı vilayet haline gelmiştir.
    -Kıbrıs Sancağı İngiltere'ye bırakıldı.
    -Niş Sancağı Sırbistan'a bırakıldı.
    -Kars, Batum, Artvin ve Ardahan sancakları Rusya'ya bırakıldı.
    -Dobruca Sancağı Romanya'ya bırakıldı.
    -Bunların dışında birkaç kaza Karadağ'a bırakıldı.
    1881
    -Fransa Tunus'u işgal etti.
    -Teselya ile Narda kazası, Yunanistan'a terk edildi.
    1882
    -İngilizler Mısır'ı işgal etti.
    1885
    -Doğu Rumeli Bulgaristan tarafından işgal edildi.
    1897
    -Girit'e özerklik verildi. (1908 de Yunanistan'a bağlandı.)
    1901
    -Fransız donanması Midilli'yi işgal etti.
    1908
    Avusturya, Bosna-Hersek'i işgal etti.

    Bu kadar çok toprak kaybeden bir başka Osmanlı padişahı yoktur.

    Borçları büyük ölçüde ödediği iddia edilen II. Abdülhamit döneminde devletin tüm gelirlerine Avrupalı alacaklılar el koydu. 1881-1928 yılları arasında ülkenin maliyesi Türklerin oy hakkı bile bulunmadığı sadece 1 kişi ile temsil edildiği 7 kişilik bir komisyon tarafından yönetildi. Bu komisyon devletin normal gelirlerinin yanısıra, damga, alkollü içki, balık avı, tuz ve tütünden alınan vergi gelirlerine de el koydu. Yani ne II. Abdülhamid'in ne de kendinden sonra gelen padişahların hiçbirinin ekonomi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Yeni kurulacak Cumhuriyet Lozan Antlaşması ile, Osmanlı Devleti'ni yarı-sömürge seviyesine indiren bu kurumun vergi gelirlerini denetlemesi sona erdirildi. Sadece borçların alacaklılara paylaştırılması görevini sürdürmeye devam etti. 1928 de de tümden kaldırdı.

    Sanki bunları yapan insan güya uhrevi bir şahsiyetmiş gibi bu gerçekleri söylediğiniz zaman sanki dinden çıkmışsınız gibi Allah ıslah etsin gibi ucube bir cevapla bitirilmiyor mu bu işin tuzu biberi oluyor. Allah akıl fikir versin kardeşim...






    burda toprak kaybetmedi denmemişki VERMEDİ denmiş.son 10 yılda bile 2. abdülhamitten daha fazla toprağını verdi bu ülke...

    Alıntıları Göster
    Osmanlı padişahlarından iyi yönetemeyende olmuştur ama asla ve asla hain çıkmamıştır. En çok toprağı onun kaybettiği söylenir ama yaverlerine kadar ajanlarla çevrili, generalleri başkalarından emir alır bir padişahdı.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: cetinkaya.

    Osmanlı padişahlarından iyi yönetemeyende olmuştur ama asla ve asla hain çıkmamıştır. En çok toprağı onun kaybettiği söylenir ama yaverlerine kadar ajanlarla çevrili, generalleri başkalarından emir alır bir padişahdı.

    Alıntıları Göster
    Sayın lehrer35

    Tarihçiydiniz galiba (Yanlış hatırlıyorsam affola).Ancak Tarihi objektif ele alamıyorsunuz bence.Siyasi görüşünüz Tarihçi kimliğinizi yönlendiriyor...

    ---

    İlber Ortaylı'nın Abdülhamit Hakkındaki görüşleri;

    "Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı da, II. Abdülhamit Han'ın başarılı bir hükümdar olduğunu dile getirerek, yaptığı reformların imparatorluğun devamını sağladığını kaydetti. Ortaylı, ''Bu hükümdar, çok milletli bir devletin başındaydı. İmparatorluk coğrafyasında sadece Türkler değil, Araplar ve Yahudiler de yaş ardı. Onlar bile II. Abdülhamit dönemini 'adalet dönemi' olarak anar. Bu çok önemlidir'' diye konuştu.
    II. Abdülhamit'in kendisini tahttan indirenlerle bile zor zamanlarda dış konuları görüştüğünü, devletin dış politikasını tayinde onlara yardım ettiğini ifade eden Ortaylı, ''Tarihle barışmak gerekir. Biz tarihimizi bir kül olarak alırız ve bizim tarihimizde utanılacak safha yoktur. II. Abdülhamit Han da devlet büyüklerimizdendir. Türk milleti büyük bir millettir. Her zaman büyük devlet adamları, komutanlar çıkarır'' şeklinde konuştu. "

    "Dünyanın son hükümdarı , son evrensel imparator II.Abdülhamid Han ' dır.

    ---

    Mim Kemal Öke;

    ''Uluslararası ilişkilerin 'kurtlar vadisi' olduğu bir emperyalist zaman sürecinde, Osmanlı Devleti'nin nasıl içten ve dıştan çökertilmeye çalışıldığını tarihçiler bilmektedir. Dolayısı yla II. Abdülhamit'in birinci hassasiyeti bu devletin bekasını koruyabilmek olmuştur. Osmanlı'yı ayakta tutabilmek için 33 yıllık saltanatı süresince nelere göğüs gerdiğini biz tarihçiler biliyoruz. 'Önce devlet' derken de o günün güçler dengesinde en küçük taşkınlığın Osmanlı Devleti'ne büyük zarar vereceğini ve Türkiye'yi parçalayacağını bildiği için fevri çıkışlara karşı çıkmıştır. Dolayısıyla fevkalade temkinli, itidalli ama teslimiyetçi olmadan bir diplomasi ve siyaset güdebilme mahareti gösterebilmiş usta bir diplomattır. Taşkınlığın olmaması, II. Abdülhamit'in siyaset felsefesinin temel taşlarından bir tanesidir.''Dolayısıyla milli birlik ve beraberliği muhafaza gayreti içerisinde, evrensel değerlere haiz, insan haklarının da korunmasının icap ettiğini de düşünerek, o günlerde dünya üzerinde ayrıma tabi tutulmuş Doğu Avrupa'da Museviler'e yönelik katliamlara karşı sesini yükseltebilmiştir. Osmanlı ülkesinin onlara sığınak olarak kabul edilmesi gerektiğini söylemiştir. İşte o dönemlerde Osmanlı, insanlığın son kalesi olarak bir madalya ile taltif edilmiş durumdaydı.
    Gerçek Abdülhamit'i anlamak mecburiyetindeyiz. Abdülhamit'e sahip çıkanların da, karşı çıkanların da gerçek Abdülhamit'i tarihi dokusu içinde yeniden inşa etmesi zarureti vardır. Bilime inanıyorsak, bilimin ışığında II. Abdülhamit Han'ı yeniden iadei itibar etmek mecburiyetindeyiz. Ahde vefa prensibi burada geçerli olmalıdır. Tarihle barışmamız gerekir. Çünkü tarihiyle barışık olmayan ülkelerin kendi içlerinde kimlik krizlerine düştükleri görülmektedir. Ve bu da II. Abdülhamit'in hiç istemediği tarzda taşkınlıklara, bölünmelere, kavgalara neden olmaktadır. Bu tarihe öykünmek ve nostaljik bir yapı değil, bilakis, cumhuriyete, temel değerlerine, devlete sahip çıkmaktır. Milli birliği inşa etmenin çıkış noktalarından bir tanesi de tarihle barışabilmeyi becerebilmektir. Köklerine sahip çıkan ülkeler geleceğinden de ümitli olurlar.''



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Shady -- 1 Aralık 2008; 22:47:05 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest

    quote:

    Orjinalden alıntı: berat23

    burda toprak kaybetmedi denmemişki VERMEDİ denmiş.son 10 yılda bile 2. abdülhamitten daha fazla toprağını verdi bu ülke...


    Yahu sıkılamasanız olmuyor mu? Mutlaka sıkılamak zorundamısınız?
    Son 10 yılda kaybedilen toprak 1.000.000 km2 civarındadır.
    II. Abdülhamit döneminde kaybedilen topraklar 2 milyon km2 ye yakındır.

    İşin ilginç tarafı konuya müdahil olmaya çalışanların tarih bilgisi lise öğrencisi düzeyinde bile değil. Çoğu Mustafa Armağan kaynaklı BOP mutfağından servis edilen yazılar. Mustafa Armağan tarihçi bile değil.

    Forumun arama motorunda, II. Abdülhamit anahtar kelimesi ile arama yaptığınızda hemen hepsinin kaynağı aynı yer olduğu açık 600 ün üzerinde gönderi geliyor. Bir o kadar sonuçta 2. Abdülhamit anahtar eklimesi ile yapılan aramada geliyor. Buna karşın II. Mahmut ile arama yaptığınızda tarihle ilgili hemen hemen hiç sonuç bulamıyorsunuz.

    II. Mahmut Osmanlı padişahlarının en Islahatçısıdır. Onun aldığı önlemler ve sağladığı iyileştirmelerle devletin ömrü 50 yıldan fazla uzamıştır. Köklü reformlara imza atmıştır. Hükümranlık süresi 31 yıldır ve II. Abdülhamit'e yakındır. Yunanistan ve Cezayir dışında toprak kaybı yoktur.

    Eğer bu gönderilerdeki amaç Osmanlı'yı övmek olsaydı acaba hangisinin övülmesi gerekirdi?

    Amaç çok açık ve nettir. II. Abdülhamit özelinde ümmetçi saltanata zemin hazırlamak.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35


    quote:

    Orjinalden alıntı: berat23

    burda toprak kaybetmedi denmemişki VERMEDİ denmiş.son 10 yılda bile 2. abdülhamitten daha fazla toprağını verdi bu ülke...


    Yahu sıkılamasanız olmuyor mu? Mutlaka sıkılamak zorundamısınız?
    Son 10 yılda kaybedilen toprak 1.000.000 km2 civarındadır.
    II. Abdülhamit döneminde kaybedilen topraklar 2 milyon km2 ye yakındır.

    İşin ilginç tarafı konuya müdahil olmaya çalışanların tarih bilgisi lise öğrencisi düzeyinde bile değil. Çoğu Mustafa Armağan kaynaklı BOP mutfağından servis edilen yazılar. Mustafa Armağan tarihçi bile değil.

    Forumun arama motorunda, II. Abdülhamit anahtar kelimesi ile arama yaptığınızda hemen hepsinin kaynağı aynı yer olduğu açık 600 ün üzerinde gönderi geliyor. Bir o kadar sonuçta 2. Abdülhamit anahtar eklimesi ile yapılan aramada geliyor. Buna karşın II. Mahmut ile arama yaptığınızda tarihle ilgili hemen hemen hiç sonuç bulamıyorsunuz.

    II. Mahmut Osmanlı padişahlarının en Islahatçısıdır. Onun aldığı önlemler ve sağladığı iyileştirmelerle devletin ömrü 50 yıldan fazla uzamıştır. Köklü reformlara imza atmıştır. Hükümranlık süresi 31 yıldır ve II. Abdülhamit'e yakındır. Yunanistan ve Cezayir dışında toprak kaybı yoktur.

    Eğer bu gönderilerdeki amaç Osmanlı'yı övmek olsaydı acaba hangisinin övülmesi gerekirdi?

    Amaç çok açık ve nettir. II. Abdülhamit özelinde ümmetçi saltanata zemin hazırlamak.




    hasbinallah..

    neyi sıklamışım(sıklamak ne yahu)? yakın zamanda yabancılara satılan topraklara bak sonra git tunusu mısırı karşılaştır .hangisi kaç gram geliyor tart bakalım...




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.