Akne her ne kadar bir hastalık olarak görülse; ‘kozmetik’ bir problem olarak algılanmasa da özellikle yüzde yerleşmesi nedeniyle kişilerin psikolojisini, sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Hatta mesleğim dolayısıyla gördüm ki kendilerini akne için çok yaşlı bulan kişiler bile çoğu zaman psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar. Evet akne oldukça sık görülen bir durumdur.Aslında sadece bir ergenlik dönemi hastalığı da değildir.30’lu yaşlardan sonra da görülebilir.Bazı kişilerde görülmemesinin nedenine ise genetik faktör ve cilt tipi diyebiliriz. Peki akne nedir ? Neden ve nasıl oluşur ? Akneyi daha da iyi tanımlamak, anlamak ve tedavi etmek için oluşum nedenlerini ve basamaklarını iyi bilmek gerekir.Çünkü bireyler arasında farklılıklar gösterir.Memnun edici ve başarılı sonuçlar için kişiye özel tedaviler yapılmalıdır. Aknenin asıl nedeni tanımlanırken 3 faktörün etkisi belirlenmiştir. Bunlar ; Yağ bezlerinin aşırı aktif olması sonucu ciltte artan sebum salgısı, Anormal keratinizasyon , P.Acnes ( akne oluşumundan sorumlu bakteri ) Bu faktörler genetik ve hormonal aktivite gibi etkenlerin de katkısıyla aknenin oluşumunda rol almaktadırlar. Akne cildimizde bulunan kıl kökleri ve buraya açılan yağ bezlerinin bir hastalığıdır.Yağ bezleri tüm vücutta bulunmakla birlikte; özellikle yüzde, sırtta, göğüste ve omuzlarda daha büyük ve çok sayıdadır. Bir kanalla cilt yüzeyine yakın bir yerden kıl kesesine açılır ve sebum salgılarlar. Sebum ise cilt yüzeyini kayganlaştıran, kurumasını engelleyen, cildin ph dengesinden ve kılın beslenmesinden sorumlu bir salgıdır.Sebum üretiminin miktarı yağ bezlerinin büyüklüğüne ve miktarına bağlıdır.Yapılan araştırmalar akneli kişilerdeki ( yağlı cilt tipi ) yağ bezlerinin genel popülasyondakinden daha büyük olduğunu göstermiştir. Sebumun yağ bezlerinden salınımı ise hormonal olarak kontrol edilir.Bu bezler gelişim döneminde sebum üretimini uyaran androjenlerin, özellikle de testosteronun etkisiyle daha aktif duruma gelerek daha fazla sebum salgılarlar.Yani sebum salgısı androjenle artış gösterirken, östrojenle azalır. akne nedir
Yağ bezlerinin içeriğini boşalttığı, içlerinde kıl köklerinin de bulunduğu kanal keratinosit adı verilen hücrelerle kaplıdır.Bu hücreler keratinizasyon sonucu ölü hücreler halinde cilt yüzeyinden gözeneklerden atılırlar.Anormal bir keratinizasyon durumunda bu hücreler kanal içine dökülerek yapışkan bir hal alır ve kanalın cilde açılan ağzında tıkaç yaparak aknenin başlangıç belirtisi olan komedon oluştururlar.Folikülün ağzı açık ise açık komedon oluşur ve cilt yüzeyinde siyah nokta olarak gözlenir.Folikülün ağzı kapalı ise de kapalı komedon oluşur ve beyaz nokta halinde gözlenir.Komedon oluşumu akneden önce izlenen bir durumdur. Yağ bezlerinin salgısı olan sebum da kıl folikül kanalından cilt yüzeyine doğru ulaşır ve gözeneklerden dışarı atılır.Genetik faktör, hormonal sebepler veya çevresel faktörlerle yağ bezlerinin aktivitesi arttığında sebum kanaldaki yapışık keratinositlerle birleşerek gözenekleri tıkar ve inflamasyona neden olur. Artık kanalda ölü hücre ve sebum birikimi sonucu P.acnes (akne oluşumundan sorumlu bakteri ) üremesine elverişli bir ortam oluşmuştur.İmmun sistem bu bakteri artışını farkeder.Sonuç ise immun yanıta bağlı olarak deri içinde dağılan sebum, ölü hücreler ve bakterilerin; iltihaplanma, kızarıklık, şişme ile kendini gösteren AKNE oluşturmasıdır. Tüm bu bilgiler ışığında akneyi nasıl tedavi ederiz ? Oluşumunu nasıl engelleriz ?
Dikkat etmemiz gereken neler var ?
Keratinizasyonun Normalleştirilmesi Akne kontrolündeki basamaklardan biri keratinositlerin birbiriyle birleşerek kümelenmesinin engellenmesidir.Bu amaçla RETİNOİDLER kullanılır.Ayrıca tretinoin oluşan komedonları tedavi etme ve yenilerinin oluşumunu engelleme özelliğindedir. Topikal Tretinoin akne tedavisinde ilk tercih olarak değerlendirilir. Çünkü bu ilaç açılmış foliküle antibiyotiklerin penetrasyonunu da kolaylaştırır. Kistik akneli hastalar ve ya tüm diğer tedavilere yanıtsız olan hastalar izotretinoin gibi oral, retinoidlerle tedavi edilebilirler. Keratinizasyonu normale döndürüp yağ bezi fonksiyonunu da azaltan tek ilaç grubudur. P.acnes Bakterilerinin Azaltılması veya Eliminasyonu Antibiyotik veya benzoyl peroksit kullanımı bakteriyel üremeyi etkiler.Eritromisin, klindamisin ve doksisiklin akne tedavisinde en sık kullanılan antibiyotiklerdir. Aknede bakterilere yönelik tedavi uygulanırken antibiyotiğe direnç gelişiminin artması unutulmamalıdır. Benzoyl peroksitin serbest radikal oluşumuna neden olarak derinin daha hızlı yaşlanmasına yol açtığı bilgisi ise dikkate alınmalıdır Topikal tretinoin ile benzoyl peroksit aynı anda uygulanırsa tretinoin etkinliği azalır. Porları Tıkayan Materyalin Çıkarılması Salisilik asit (BHA) ve alfa-hidroksi asitler (AHA) keratinositlerin çözülmesi ve gözeneklerin tıkanmaması amacıyla uygulanır.BHA komedonların sayısını azaltmada AHA lardan daha etkilidir. İnflamatuvar Yanıtın Etkilenmesi Salisilik asit gibi antiinflamatuvar ürünlerin kullanımı aknenin birçok ciddi fizik semptomunun tedavisinde etkilidir.İbuprofen gibi antiinflamatuvar ilaçlar antibiyotiklerle kombine kullanıldıklarında akne lezyonlarının azaltılmasında etkilidirler Sebum Seviyesinin Azaltılması Oral ve topikal retinoidler yağ bezi aktivitesini azaltırlar.Oral kontraseptifler de sebum salgılanmasının azaltılmasında etkili bir yoldur.
Akne kendi kendine iyileşebilecek bir hastalık veya problem değildir.İlaç tedavisinin yanısıra cilt temizliği için özel bir ürün kullanımı, cildin ph dengesini bozmayacak bir nemlendirici ve güneş koruyucu kullanımı da gerekir. Bu ürünler tedaviye yardımcı olduğu gibi tedavi sonrası da önleyici bir bakım sağlar. Beslenme ile akne arasında hiçbir ilişki olmadığı kabul edilir. Fakat doğal gıdaları yiyen medenileşmemiş toplumlarda aknenin olmadığı görülmüştür.Bu da bize genetik faktörün yanısıra diyet gibi çevresel faktörlerin de akne üzerinde etkili olduğunu gösterir. Glisemik yükü yüksek gıdaların sürekli olarak tüketilmesi Hiperinsülinemi ve insülin direncine neden olur.Hiperinsülinemi sonucu artan insuline benzer büyüme faktörü keratinosit üremesine ve programlı hücre ölümüne neden olur. Bu durum ise akne oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Ayrıca hem insülin hem de insüline benzer büyüme faktörü yumurtalık ve testiste androjen üretimini arttırarak yağ bezlerinin sebum salgısını da tetiklerler.Artan sebum ise akne olarak sonuçlanabilir. Bunu engellemek ise elimizde; un, şeker ve bunlardan yapılan mamüllerin tüketimini azaltarak paketlenmiş gıdalardan uzak durarak mümkün olduğunca doğal mevsim sebze ve meyvelerini tüketerek bunun önüne geçebiliriz.Böyle bir diyet sadece sivilcelerimize iyi gelmekle kalmayacak aynı zamanda pek çok hastalığa karşı da bizi koruyacaktır. Akne tedavisinde antienflamatuvar (iltihap giderici) etkisi sebebiyle gönde 1000-3000 mg aktif Omega 3 ( DEHA+EPA ) alımı da fayda sağlamaktadır.Keten tohumu ise hem Omega 3 yönünden zengin hem de zayıf östrojen etkisi sebebiyle akne için yine mükemmel bir takviye olacaktır.Bardane ( dulavrat otu ekstresi ) içeren kapsüller anti inflamatuvar etkisiyle akne tedavisinde güzel bir destektir. D vitamininin de çok bilinmeyen bir özelliği iltihap giderici olmasıdır.Yaz aylarında aknenin şiddetinin azalması vücutta D vit sentezinin artmasındandır.Yeterli D vitamini düzeyine sahip olmak için günde yarım saat güneşlenebilirsiniz.Kış aylarında ise D vit takviyesi alınabilir. Bağırsak florasının bozulduğu durumlarda da akne problemine rastlanmıştır. Probiyotik takviyesine veya probiyotik açıdan zengin gıdalarla (kendimizin hazırladığı kefir gibi ) beslenmeye özen gösterebiliriz. Tüm bunların dışında iyileşmeyi hızlandırmak için vitamin mineral özellikle A, C, E, B6 ve çinko takviyesi kullanmak da fayda sağlamaktadır. Eğer yapılan tedavi işe yaramıyorsa altta yatan bir hormonal hastalık mevcuttur. Bu durumda ise hekiminizin isteyeceği hormon tahlilleri ile bir tedavi belirlenmelidir. Cildimiz hep kontrolümüz altında olsun ! Gelin birlikte aşağıdaki seyri çok da eğlenceli video ile öğrendiklerimizi tekrarlayalım.