Şimdi Ara

Anlam kavramı, Dili ve Hayatın anlamı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
12
Cevap
0
Favori
470
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Günlük hayatta kullandığımız anlam kelimesinin altında yatan bir çok farklı kelime var. Ve bu farklı kelimeler karmaşaya sebep olabiliyor, hatalı çıkarımlara sebep oluyor ve beklentilerimiz ve düşüncelerimiz bu hatalı çıkarımlara dayanabiliyor. Ben kendimce bu altta yatan kavramları ortaya çıkarmaya çalıştım.


    Anlam kelimesinin altında yatan ilk kelime 'yorum' kelimesi. Bu yorum kelimesi, insanın meydana gelen olay karşısında bilgisizliğin ortaya çıkardığı ve geçmiş deneyimlerine dayalı geliştirilen bir tahmin veya bakış açısıdır. İnsan, etrafında gelişen bir olayı anlamaya çalışır. O olayın gerçekleşmesine sebep olan bir veya birden çok nesnel bir sebep vardır. Fakat bazen bu sebepler insan tarafından bilinemeyince, doğal olarak insan geçmişteki deneyime dayanarak bir yorum çıkarmaya, diğer bir ifade ile bir anlam çıkarmaya çalışır. Çıkardığı bu yorum bir hipotez görevi görse dahi bazen gerçekmiş gibi tutum sergiler.
    Mesela bir insanın başına bir olay geliyor. Tabii ki kişinin görüşünden bağımsız olarak bu olayı meydana getiren sebepler var. Fakat kişi, bu sebepleri bilemeyince, onu tam olarak anlayamadığında bir anlam, diğer bir ifade ile bir alt kavramı olan bir yorum çıkarmaya çalışıyor. Çıkardığı bu yorum, temelinde geçmiş deneyimlerine dayanıyor. Kabaca söylemek gerekirse, eğer geçmiş deneyimlerinde şimdiki gerçeklik algısına göre oldukça mistik olay deneyimleyen bu kişinin yorumu da meydana gelen olaya göre mistik bir yaklaşım olacaktır. Eğer şimdiki gerçeklik algımıza göre geçmişinde mistik olay yaşamamış, illaki bir şeylerin akla mantığa yani gerçekliğe uygun olduğunu deneyimleyen bu kişinin yorumu ise meydana gelen olaya göre daha gerçeğe yakın olacaktır.
    Benim buna en favori örneklerim kesinlikle mitolojilerdir. Eski tarihten beri devam eden bu yorum çıkarma olayı hala devam etmekte. Mesela Yunan mitolojik karakteri olan kafası boğa, gövdesi insan şeklinde olan Minotor hikayesini duymuşsunuzdur. Bu boğa Girit'in altında bir labirenttedir ve o kükreyen sesiyle Dünyaları sallayan korkunç bir yaratık olarak dolaşmaktadır. -Yer altındaki boğa-Girit-Dünya'nın sallanması- üçlüsü bir şeyleri açıklıyor sanırım. Girit, Ege Bloğu denen kıtasal kabuk parçasının üzerindedir ve Afrika Plakası, Ege bloğunun altına doğru kaymaktadır. Bu bölgelere dalma-batma zonu denir ve Dünya'nın bir çok bölgesinde mevcut olup depremlere yol açmaktadırlar. Ayrıca geçmişte Girit'de büyüklüğü 7,0-8,0 olan depremlerde olmuştur ve yakın gelecekte de büyük bir deprem beklenmektedir. Yani sonuç olarak böyle bir mitoloji ile gerçekte olan şeyler rastlantı değil. Mitolojiler, doğayı anlamanın bir yoludur ve doğaya bir anlam, yani bir yorum getirerek açıklar ve bunu da boğa örneği gibi geçmiş deneyimlere dayanan öğelerle açıklarlar. Burada üstüne durduğum şey mitoloji değil aslında, anlam kavramının altında yatan "yorum" kelimesinin nasıl işlediğini görmek. Ayrıca bu getirilen yorumlarında bir değeri vardır elbet, sonuçta insan gerçeği arayış içindedir.
    Bir de bu anlam, yani yorum insana özeldir deriz, hiç bir köpek, kedi veya börtü böcek etrafta meydana gelen olaylardan insana özgü veya insan kadar gelişmiş bir yorum çıkaramaz, çünkü bunun bilinç ile muhakeme ile yani beynin gelişmişlik düzeyi ile bir bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki soğuk bilincine sadece soğuğu deneyimleyebilen sinirsel düzeneğe sahip canlılar sahip ise, bu yorum veya anlam çıkarmayı da bizim gibi sinirsel düzeneğe sahip veya bu düzenek kadar gelişmiş canlıların sahip olacağını düşünüyorum.


    Anlam kavramının altında yatan diğer bir kelime de 'gerek'tir. Ben bunun üzerinde fazla durmak istiyorum çünkü bu anlamı tanımlama isteğime ön ayak oldu.
    Mesela "hayatın bir anlamı(gereği) yok" dediğimiz zaman, anlam kavramının altında 'gerek' kelimesinden bahsederiz. Gerek nedir? Bir planın, amacın gerçekleştirilmesi için yapılması gereken eylemler bütünü. "Hayatın bir anlamı yok" dediğimiz zaman, hayatın bir gereği yok anlamında kullanırız.
    Aslında yaşamak için gerekçelerimiz vardır; bunlar beslenmek, uyumak gibi insanın yaşaması için gereken şeylerdir.
    Fakat burada gerek sözcüğü de, yaşamak için bir değer yorumunda kullanılıyor; yani yaşamamımızı, bilincimizi devam ettirebilmemiz için bir sebebin, amacın olmaması gibi.

    İlk önce şunu sorayım, hayatın mutlak bir amacı olmak 'zorunda' mı? Yani şuan yaşıyor isek, bir amaca ve plana bağlı olmak zorunda mıyız? Kişisel amaçlardan bahsetmiyorum, bahsettiğim şey iddia edilen mutlak amaç, yani teolojik amaç. Ben olmadığını düşünüyorum. Genelde görüşümüz hayatın bir anlamı(amacı-gereği) olması gerektiği yönündedir. Çünkü haklı olarak yaşadığımız şeylerin sonunda boşa gidip bir hiç olmasını, kötülüklerin yanına kar kalmasını istemeyiz. Fakat 'hayatın bir amacı olmalıdır' çıkarımı nereden geliyor? Ben bunun altında insanın hisleri ile insanın hatalı çıkarımlarının yattığını düşünüyorum.
    İnsan yapımı ürünlerin bir amaca yönelik olması, bizi doğaya bakıp o halde doğanında bir amacı olması gerektiği, dolayısıyla yaşadığımız hayatında bir amacı olması gerektiği çıkarımına götürüyor. İnsan yapımı olmayan şeylerinde kendi bakış açımızda göre yorumlayıp onlara da bir amaç veriyoruz.
    Fakat doğanın bir amacı var mıdır? İnsan yapımı ürünlerinin bir amaca yönelik olması, doğanında bir amaca yönelik olması anlamına gelmez ki. İnsan yapımı ürünlerin bir amacı vardır. Aynı zamanda amaçtan bağımsız işlevleri de vardır. Bir çatalın üretilme amacı yemeği daha kolay yiyebilmek içindir. Fakat çatal sadece yemek yiyebilmek işlevini görmez. Ben çatalla toprak eşeleyebilirim, balon patlatabilirim veya bir yeri delmek gibi amacından bağımsız işlevlerde kullanabilirim. Bunu doğaya uyarladığımız zaman, aslında doğanında işlevleri vardır. Mesela bir ağacın işlevi nedir; atmosferi temizler, oksijen üretir, sera etkisini azaltır vs.
    Peki bir ağacın amacı insanların soluyabilmesi için oksijen üretmesi midir? Veya yağmur; barajların dolması gerektiği, çiçeklerin sulanması gerektiği için mi yağar, yoksa yağdığı için mi barajlar dolar? Bu sebeplerle sonuçları karıştırmaktır. Bu Aristoteles'in ereksel nedenine benziyor.
    Dolayısıyla insan yapımı ürünlerin amaca yönelik oluşu, bizi doğanında bir amaca yönelik olmasına ve sebep ve sonuçların karışmasına neden oluyor. Bu yüzden doğanın bir amacı yoktur. Hayatın mutlak bir amacı olması gerektiği çıkarımı, doğanın bir amacı olmasına dayandığından ve doğanın bir amacı olmadığına göre, o halde hayatında mutlak bir amacı yoktur sonucuna ulaşabiliriz.


    Peki hayatın mutlak bir amacı olmayışının farkındalığı neden insanı rahatsız eder? Ben şahsen rahatsızdım. Çünkü mutlak bir amaç arıyordum, daha sonra aslında mutlak bir amacın olmadığını, yanlış çıkarımlara dayandığı düşüncesi beni "mutlak bir amaç yoktur, o halde mutlak bir amaç arayışı gereksizdir ve bulamadığında da zırlamanın bir gereği yok" sonucuna itti ve nedense eskisi gibi bir amaç arayışında değilim ve bu benim canımı eskisi gibi acıtmıyor. Rahatlatan masalları mı yoksa gerçek durumumuzu anlamayı istiyoruz? Evren bizim tercihlerimizi desteklemiyor diye bunalıma girmek bana saçma gelmeye başladı. Fakat bu benim veya sizin, kişisel amaçlarımızı gerçekleştirmeyeceği anlamına da gelmemeli, sonunun ne olacağını kesin olarak kestiremeyiz.
    Hayatın mutlak bir amacı olmayışının rahatsızlık vermesinin altında neler var? İlk söyleyeceğim şey herhalde çektiğimiz acıların veya deneyimlediğimiz her şeyin bir gün son bulacağı düşüncesi yer alır. Diğer bir etkende beklentilerimizdir. Küçüklükten bu yana bize aşılanan teolojik bir amaç var ve beklentilerimiz, duygularımız ve mantığımız buna göre şekillenmiş olabilir. Çünkü her şeyin bir amacı olduğunu gördük, yada öyle sandık. Aynı zamanda çoğu şeyin insan için var olduğu düşüncesi kendimizi önemli kıldı.
    Bir de "Hayatın bir anlamı(amacı) yok" deyip "o halde ölmeliyim" çıkarımı da yapılabiliyor. Hayatın mutlak bir amacının olmaması kendimizi öldürmeyi gerektirmez. Bu yüzden ölümü isteyen birinin bunları kabullenip, beklentilerini azaltıp ve bunun sonucunda da acılarını dindirmesini tavsiye ederim.
    Eğer bunun için ölümü, yani illaki başımıza gelecek şeyi, evrende sık rastlanan şeyi istiyorsak acele etmeye gerek yok, 50-60 yıl sonra zaten kendiliğimizden öleceğiz. Ben ölümü değil, yaşamı değerli buluyorum. Çünkü gezegende milyarlarca canlı içinden 'en' bilinçli canlılar biziz ve evreni sorgulayabiliyoruz ve bu müthiş değeri olabildiğince keşfetmek ve yaşamak daha mantıklı geliyor. Çünkü milyarlarca yıldır yoktuk, ölüm zaten gelecek. Bu yüzden hayatta kalmalı ve varlığın değerini hissedip istediğimiz hayatı yaşamalıyız. Bu yüzden mutlak amacın olmadığını kabullenebilir, beklentilerimizi buna göre düzenleyebilir ve acımızı dindirebiliriz. Bilmiyorum, bende öyle oldu.

    Siz ne düşünüyorsunuz?







  • ben anlam kelimesinden gideyim.

    farklı düşünelim kendimizi düşüncenin kanatlarına bırakalım.

    anlam... nul ve num... boş birinde.... birinde boş olan... doldurulabilecek bir değer.

    .............

    bu açıdan anlam başkasında mevcut olmayan ancak yeri olan bir şeyi temsil eder. yani bir kase vardır, bir bardak veya kaide vardır ancak ya içi boştur ya da üstünde bir büst yoktur.

    bu açıdan anlam bir kimsede mevcut farz edilen bir hususa yönelen bir arayış olarak, akli bir zorunluluk gibi aranır durur denebilir. zira bir şekilde verilecek anlamın mevcudiyetini gerektirir bir boşluk mevcuttadır diye düşünülür.

    ...............

    neden düşünürüz? neden bunu telkin ederiz? neden boş olanı biri olarak tanımlama ihtiyacı hissederiz?

    ...............

    insanın bu yönü bakımından bir eksiğin giderimi denen hususta aktif rol oynadığı düşünülmektedir. yani mevcut şey esasen eksitir ve bu eksiği gidermek için 'anlama' ihtiyacımız vardır.

    anlam vermemiz gerekmektedir. (gerek konusu farklı bir başlıkta değerlendirilmeli) bu bir hedef, istenç, direktif gibi bir şey olmalıdır.

    dikkat edilirse anlamsız kalmasın veya anlamı olmayan şey boş biridir şeklinde bir düşünüşün sonucu olan boşlukları doldurma ameliyesi adına hareket etme hali sizi aktif kılarken karşınızdakini de pasifize edilmiş şekilde değerlendirmemize neden olabilir.

    yani anlamalısın derken esasen karşı taraftaki pasifize olmuş tavra karşı baskın-dominant bir tavır vardır.

    belki de ikna etmek adına gösterilen çabanın tamam manada gerekçesi budur.

    ........................

    neden anlamak ve bu anlamı anlatmak zorundayız?

    insanın fiziki dünyası da dahil içsel duyguları bir boşlukta seyreyler. hakkaten de kainatta boşluktayız, rahimde boşluktayız, insanlar arasında mesafele kurar ve boşluklar oluştururuz, atomun iç yapısında onu oluşturan parçacıklar arası muazzam boşluklar vardır.

    demek ki gerek fizik dünyamız gerekse duygularımızın zorlamaları bizi boşlukları oluşturma konusunda zorlamakta ve bu oluşan mesafeler 'anlama' gereği doğurmaktadır.

    bu boşlukların kapatılması adına biz bir şeyin bizi anlamasını istiyoruz dersek herşeyin ilk anı bir bütün ise 'anlam' denen şey tümevarımsaldır denebilir.

    ................

    anlamak isteyen şey tekilliğe yol alıyor olmalı.




  • İlk önce şunu sorayım, hayatın mutlak bir amacı olmak 'zorunda' mı? demişsin


    hayvanla insan arasındaki farklardan birisidir bu hayvan türününamacı nedir karnını doyurmak ve üremek insan bu minvalde yaşarsa hayvandan farkı klamaz bu da senin soruna cevap oluyor insan sonsuzluk için yaratılmıtır bu programına yerleştirilmiştir ve bu minvalde düşünmek zorundadır bunun çaresini de teoloji vermektedir sonuçta dünyevi ölümün çaresi yok

    insan etrafına baktığında kendi harici şeylerin insan için çalıştığını görür başka sebepler de bulabilirsin ama bu insana verilen akıl ve vicdan dengesini sağlayabilme ve seçimini yapabilmesine yöneliktir

    yazının geri kalanı amaçsızlar için beni ilgilendirmediği için okumadım da yorumlamam da
  • Gerek kelimesine yoğunlaşalım.



    Grek(yunan yapıtı)... Gark( boğulma)... Gör ki....



    Temel anlamda yapıtın içinde boğulma haline gönderme var denebilir. Sanatsal bir eserin yani insanaait olanın boğduğu bir mevzuuda gorulmesi istenen istenç.



    Yani beni boğan bir yapıt olmalı ki anlamdan sonra gereği konusu tartışma konusu oldu. Bu da beni amaca goturecek.



    ...........



    Gerek var veya yok deniyorsa ortada bir eser olmalı ve bu eser insanı boğabilme hususiyeti gostermelidir. Kişinin eserdeki yuzme kabiliyeti ya da ek komponentlerle iş gorebilme yetisi gereği var veya yok mesabesinde değerlendirilecek bir meseleye işaret eder.



    ..............



    Eseme 1



    Dünya bir su damlasıdır. Esasen olmak da zorundadır zira hayat sudur. İnsan suyu içer ve boğulmaz bunun için gerek konusu aşikardır vardır ve anlamlıdır.



    Aynı su denize yakın yaz ayında ağır nemdir boğar yakar. İçilebilenine olan gerek burada boğandır ve gereği tartışılır.



    ...........



    Dünya hayatı bir keşmekeştir, kainat bir kaostur, insan maişet derdiyle aile denen yapıyla boğulur. Bir yudum su gereğini kaybetmeye başlar.



    Eseme 2



    İnsan bir eserle yaratılmış olanla karşılaşmıştır ve bu direkmen onun eseridir. Bu keşmekeşliği bu eserler açıklar. Telefon tv araba vs. Hem yardır hem de yardıran.



    Su kainatın bir hulasası iken her turlu cevrine rağmen ( boğsa bile) gereği olandır.



    Ancak tv yi kapatan teli şarja koymayan arabayı satan bilge için insan ve onun eseri aynı gereği göstermez.



    ..............



    Gereklilik unsuru bakımından varlığın temel taşı olan şeyler ile insan eseri olan şeyler arasında aklediş farkı bulunur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Olayı farklı ve mistik yorumluyorsun.
    İnsan, bilinçli olarak hayvanlara benzememek için mi bu minvalde yaşıyor; yoksa insanın biyolojisi farklı olduğu için mi?
    İnsanın sonsuzluk için yaratıldığını, programına yerleştirildiğini nereden biliyoruz?
    Eğer insan biyolojik olarak bu minvalde yaşamak zorunda ise ve çaresini de teoloji karşılıyorsa, o halde teoloji burada araç olur, amaç değil. Şahsen burada da teolojinin nasıl türediğini görürüm.

    İnsan etrafına baktığında kendi harici şeylerin insan için çalıştığını görse bile bunun sebebi "insanın var olması gerektiği" değildir, insanın yerkürenin çevre koşullarına ayak uydurduğu içindir. Böyle düşünmek dediğim gibi sebeplerle sonuçları karıştırmak oluyor. Daha önceki yaşam şekilleri çevre koşullarına uyamadıklarından yok olup gittiler. Biz koşullara iyi ayak uyduran organizmaların mirasçılarıyız.
    @mhmt042




  • Yazdıklarına okumaya üşendim ama başlığa yorum atıyım :

    Anlam, bizim yarattığımız sanal birşeydir ve doğada bulunmaz.
    Dolayısıyla hayatın anlamı, konusunda varoluşçular haklıdır.
    Hayatına "sen" anlam verirsin. Doğuştan esanstan özden gelen bir anlamı yoktur.
    Doğa için hayatın anlamı yoktur.
    Anlam, sadece dil ve zeka sahiplerine ait birşeydir.
  • Prof.Celal Şengör kullanıcısına yanıt
    amaçsız yaşanabilir yorumunun sonucudur hayvana benzemek yani insan ve hayvan aynı amaçta birleşirse farkı kalmaz insan hayvan olmadığı için bir amaç etrafında yaşamalıdır deyince mistik mi oluyor insan biyolojisi hayvan biyolojisinden farklı mı diyorsun

    programına yerleştirilmek ne demek istese de istemese de vazgeçemediği şey demek sonsuzluk ölümsüzlük arayışı insan varlığıyla başlayan bir şey değil mi tarihi ve bilimsel veriler bunu doğrulamıyor mu

    teoloji hiçbir zaman amaç değil zaten teolojinin amacı insanı huzura yönlendirmek huzur her insanın istediği şey değil mi

    üçüncü paragrafta yine programlanama meselesi var diğer canlıların programında olan bir şey insana hizmet çevre koşullarına bukalemun bizden daha çabuk adapte olmakta uyum sağlama diğerlerine üstünlük sağlamaz insan harici canlıların yaşayacağı hayat bellidir bir önceki neslin yaptığını tekrarlar ama insan farklı yola çıkabilir
    yok olup gitmenin tek sebebi uyum değildir sanırsam




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • gereklilik kısmına başka bir açıdan yaklaşalım.

    gurk olmak. kuşun tüneme hali. kuluçka hali.

    bir şekilde bir yere bağlı olma, evi yeri yurdu olma, türeme zorunluluğu.

    ...................

    totalde yer yurt ve türeme başlığında kuşun yuvası, aşiyan, kümes, insan için ev vs.

    gerekliliğin bir başka yaklaşımı bize göre yer yurt sahibi olmak ve türeme gösterip bu yer yurtun belirliliğini göstermek gibi düşünülebilir.

    ................

    anlam boşluğu doldurmak için gereklilik ise bu boşluğu yer yurt sahibi olmak ve türeme ile durumu açıklamak istenci olmalıdır.

    insanların aradaki boşluğu doldururken kullandığı anlam gerekliliği aile kurma ev yurt sahibi olma ile neticelnemiş denebilir. bu geici toplayıcı olanı yerselleştirir. ilk yerleşimler ilk yazılı eserler, para veya sözleşme gibi anlam birliktelikleri anlam ve onun gerekliliği üzerine inşaa edilmiş gibidir.

    ................

    boşlukları doldurmak amaçlı tavırda insanın fiziksel metaları ortaya koyması ve insan sayısını arttırma gibi yollar izlemesi bakımından fiziksel dünyadaki çoğalım anlam gerekliliğinin bir sonucu olarak düşünülebilir. anlamak zorunda olan ve bu durumun gerekliliğinin farkına varması gereken derin bir istenç mevcuttu.

    bu durum kişinin kendisine yönelik değildir. yani bir şeyin sizi anlaması gerekliliğine vurgu derin bir inanaç vardır ve bu hal sizi fiziksel olarak harekete sürükler.

    ...................




  • amaç.... erek... kısmı ile ilgilenelim.

    anlam ve gereklilik bir amaca hizmet etmeli iken hem anlam ve hem de gereklilik belli bir amacı varsyamakta idi. kendi dışımızda bir şeye bir şeyi anlatma durumu vardı.

    peki bu yani gerçek amaç ne idi?

    .................

    bu durum bana göre ikaz uyarı mahiyetinde bir şey olamlıdır. bir şey her nasılsa bir şeyin gadrine-azabına uğramış olsa bu azabı uzak tutmak için ya da bir rahmeti- mükafatı görse bunu yayamak için ikazcı olabilir.

    toplumsal kökendeki uyarı-ikaz ne amaçla yapılır?

    insanın toplam insanlık karnesine bakılırsa oldukça spesifik notları var. ancak toplam karnesi bakımından bir türlü adalet eşitlik humanizm konusu geçer notu değil.

    bu açıdan rahmete dair bir uyarı beklenebilir iken gadre uğrama konusunda uyarı öncel amaçtır.

    yolun sonundaki ışık mevcut ancak hayat denen şey, o yolun çevresindeki karanlıktan bahsetme amacına yönelmiş görülüyor

    ....................

    toplamda anlam gereklilik ve amaç olarak dil ve onun kullanımı kişiyi uyarma konusunda bir yolu betimlemekte denebilir.




  • EPEY Bİ DÖKTÜRMÜŞSÜN GENE.
    MARX "Evrim insanlık için acı bir hicviyedir." CÜMLESİNİ NE ZAMAN KURMUŞ. KAYNAKÇA NEDİR.
    AÇIKLIK GETİRSENDE FEYZLENSEK.
  • celal hoca ORTAYA YAZMIŞ GİBİ OLDUK. sen anla.
  • Ne kibar çocuk diyor kız içinden hem samimi hem vefalı yani
    Bir imtihan çekeyim şuna diyor serseri mi yoksa bir dahi mi
    Diyor felsefeyi sever misiniz Ali diyor biz hep dönerciyiz
    Luther diyor kız , Machiavelli
    Şampiyon biziz diyor Ali attığımız gollerden belli

    Aliii Ali desidero

    Kız anlıyor ki dünyalar ayrı Ali'ye kibarca bir bye bye
    Ali diyor hay hay
    Gözü parlıyor aniden kızın, şeytan tüyü var bu hınzırın
    Ali anlıyor ki doğru yolda hazırım diyor buluşmaya
    Kız diyor ki bu işler narin bugün olmaz Ali belki yarıııınn...
    Ali Desidero Aliii Ali Desidero


    konuya türsel çoğalım yolu ile yaklaşalım.

    yukarıdaki MFÖ şarkısında (kendilerini çocukluktan beri çok severim) vurgusal gerçek ile dönüşümsüz icbar denen döngüye bakalım.

    vurgusal gerçek anlam bilimi iken dönüşümsüz icbar ise zeki kızımızın dramıdır. kız ne güzel bir kültür-ekin hastası iken dere depe düz gidip kızın aklını çelen ali sayesinde tam bir andaval olabiliyor.

    bu şarkının kısa hulasası bu şekilde okunurken kafada aazıcık akıl mevcut olan bizler kelimelrin anlattığını türsel yaklaşımla anlam bilimi bakımındna çarpıtma nedir ve nedne olur kısmına eğilebiliriz.

    hakkaten de cinsellik denen şey kelimeyi büker. zaman ve mekanı eğer ve düz bir cisim bırakmaz. her şey eğrilmiş hakikatlere vakıf olur ve doğrular aranmaya başlanır.

    ..................

    şarkıdaki kızın aradığı entellektüelliğin anlam kazandığı cehaletten ayrıksı olarka anlatılmak isteneni bükebilme cesareti adına cinsi türeme isteği anlam bilimini möaalessef batırmıştır.

    .....................

    kadın ben senin annenim diyor diyelim. senin ne tepkin ne olur? deneme imtihan mı yapacan? çok deli gördüm bu kadını canım deyip avrupa yakasına mı taşınacan?

    dinlemeyecek ve duymayacak ve çarpıtacaksın... ceksın...ceksin

    bu açıdan cinsi temayülün anlamı çarpıtması da mümkün iken kadın denen nesnenin bu konudaki rolune yukarıdaki şarkının 2. betiğinde dikkat edilebilir. hatunun hoşuna gitti mi bitti 40 yıllık ilim yani.




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.