|
Avrupa'da elektrikli araç satışları düştü: Pazar payı kaybetti (2. sayfa)
-
-
2 araba alacak kadar zenginsin burada insanlara tek araç olarak elektrikli öneriyorsun. Bu ne kadar doğru sence? Yarın elektrik aracın hurdaya gitse bile sana bir etkisi olmaz tahmin ediyorum. Ancak tek araç olarak kullanan adam yenileme dönemi geldiğinde aradaki farkı ne ile verecek?
Bu biraz apartmanda oturmak enayiliktir gidin villa alın demeye benziyor.
-
Hocam ben elektrikli fanı değilim, sadece rasyonel akıldan yanayım. Ben çevreye ve doğaya değer veren, ona içindeki tüm varlıklarıyla saygı ve hayranlık duyan bir insanım. Bunun için elektrikli otomobilleri destekliyorum. Yoksa teknolojinin ne yöne evrildiği ve evrildiği yöne benim meyledip etmediğim önemli değil.
Elbette insanların çoğu yeni bir otomobil alırken hesap yapacaklar, ilk alım+işletme maliyeti ve hatta 2. el değerini ve tabii kendi öznel şartlarını göz önüne alıp bir karar verecekler. Benim bununla bir meselem yok.
Bir insan içten yanmalı motoru sevebilir, hatta ben de seviyor olabilirim. Mesele bu değil ki! Mesele dünya ekolojik olarak nereye gidiyor, ahali bu gidiş yönünden ne kadar haberdar ya da umursuyor. Elektrikli otomobiller laf olsun diye ortaya çıkmadı, karbon emisyonlarını azaltmak için ortaya çıktı. Adamlar bunu bile anlamaktan aciz, sanıyorlar ki, kapitalistler daha çok araba satsın diye ortaya çıktı. Bu kadar da sığları var forumda. Gerçekten aşırı cahiller, dünyada neler olup bitiyor, izlemiyorlar, anlamıyorlar.
Ama beni asıl sıkan okuduklarını anlamamaları. Yahu hibrit hariç bütün otomobillerin mart ayı satışları düşmüş, o da sadece Avrupa'da... Editör düşüş oranlarını kalem kalem vermiş, en çok düşüş dizelde, benzinli ve elektriklide düşüş başa baş. Adamlar buradan nasıl beceriyorsa elektrikli balonu patladı sonucunu çıkarabiliyorlar. 3 İhtimal var:
- Okuduğunu anlamamış ya da yanlış anlamış,
- Anlamış ama işine gelmediği için neye inanıyorsa onun propagandasını yapmaya devam ediyor,
- Başlığı okuyup gerisini okumamış bile.
3 ihtimal de facia beşeri kalite açısından. Ülkede eğitim iyiye gitmiyor, örnekleri forumda bolca mevcut.
Edit: İmla
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Torlak Kemal -- 20 Nisan 2024; 0:44:1 >
-
tırlak kemal okuduğunu anlamayan sensin. elektrikli otomobil bataryaları uzayda üretilip dünyaya getiriliyor, ölmüş bataryalar da uzaya atılıyor, dünyayı kirletmiyor. elektrikli otomobillerden teşvikler tamamen kaldırılsın, satışları yerlerde sürünecek. sen kibirli, insanlara üstten bakan şekilde yazan bir snobsun. elbet beni bloklasan da bu yazdıklarım kulağına bir şekilde gider. kibirli yazmaya devam ettikçe ben de sana cevap vereceğim.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mahmut_emmi -- 20 Nisan 2024; 8:1:49 > -
İlk kısım için yazacağım hocam.
Çevrecilik bahanesiyle insanları akülü arabalara mahkum ederlerken Ukrayna'da dünyanın en verimli tarım arazileri atılan mühimmatlar yüzünden zehirleniyor. İnsanların bindiği otomobiller çevreyi kirletiyorsa 2000'lerin başındaki dizel otomobil furyasını neden başlattılar? Israrla söylüyorum bu şirketlerin derdi çevre falan değil. 80'lerden bu yana çevre kirliliği konuşulurken dizel otomobil furyasını çıkartan da Avrupalılardı unutmayın. 15 yıl boyunca dünyayı dizel çöplüğüne çevirip zehirlediler.
Çin yarın ev sektörünü tamamen ele geçirsin göreceksiniz içten yanmalı motorlar teşvik edilecek.
-
Sanırım biraz kafa karışıklığı mevcut, birbiriyle çok da ilişkili olmayan ya da doğrudan ilişkili olmayan hadiseler arasında bağıntı kurulmuş. Teker teker ele alalım.
“Çevrecilik bahanesiyle insanları akülü arabalara mahkum ederlerken Ukrayna'da dünyanın en verimli tarım arazileri atılan mühimmatlar yüzünden zehirleniyor. “
Çevrecilik bahanesiyle EV kullanımıdayatılmıyor, okyanus sularının geçen yy. a göre 1,5 derece ısınmasından yani küresel ısınmadan dolayı dayatılıyor. Çevrecilik ve küresel ısınma öyle sanılsa da tam olarak aynı şey değil. Küresel ısınma çok daha ciddi bir felaketin habercisi. Bahane sözcüğü yanlış bir seçim. Kimsenin bahaneye ihtiyacı yok. Ortada somut, ölçülebilen bir tehdit var: Dünya ısınıyor ve bu ısınmanın başlıca sorumlusunun fosil yakıtlar (kömür, petrol, DG) olduğunu bilim sayesinde artık biliyoruz.
O yüzden Ukrayna’daki tarım arazilerinin küresel ısınmayla bir ilgisi yok. Dahası, Elektrikli araçları dayatanlar ile Ukrayna’da tarım arazilerini kirletenler aynı otoriteler değil. Elektrikli araçları dayatanlar Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerdeki kamu otoriteleri ama Ukrayna’ya saldıran Rusya. Bu ikisi arasında nasıl bir bağıntı gördünüz anlayamadım. Batının devletleri bize EV dayatıp, Rusya’ya da ‘git şimdi Ukrayna’ya saldır’ mı dediler? Neden böyle bir şey yapsınlar?
“İnsanların bindiği otomobiller çevreyi kirletiyorsa 2000'lerin başındaki dizel otomobil furyasını neden başlattılar? Israrla söylüyorum bu şirketlerin derdi çevre falan değil. 80'lerden bu yana çevre kirliliği konuşulurken dizel otomobil furyasını çıkartan da Avrupalılardı unutmayın. 15 yıl boyunca dünyayı dizel çöplüğüne çevirip zehirlediler.”
Burada da bir kafa karışıklığı ve anakrotik tutarsızlık görüyorum. Dizel otomobiller 90’larla beraber yaygınlaşmaya başladı. Dizelin yaygınlaşmaya başladığı yıllarda pil teknolojisi fizibl bir EV ortaya koyamayacak kadar geriydi. Lityum piller 2000’lerin başlarında ortaya çıktı ve 2010 gibi yaygınlaşmaya başladı. İşte o zaman elektrikli otomobil bir seçenek haline geldi. Yani dizeller yaygınlaşmaya başladığında elde başka seçenek yoktu.
İkinci husus, dizeller benzinli otomobillere göre daha az CO2 üretiyor. Yani küresel ısınmaya daha az katkıda bulunuyor benzinlilere göre ama dizeller daha az çevreci. Gördüğün gibi çevrecilikle küresel ısınma farklı şeyler. Dizeller küresel ısınmaya daha az katkıda bulunuyor çünkü daha az CO2 üretiyor. Öte yandan dizeller daha az çevreci çünkü NOx ve sülfür bileşenleri ile yanmamış HC ürünlerini bolca üretiyor. Bunların küresel ısınmaya bir katkısı yok ama insan, hayvan ve bitki sağlığına ciddi olumsuz etkileri var.
Üçüncü husus, firmaların kar edip, hissedarlarına dağıtmaktan başka amacı yoktur. Firmalar bunun için vardır. Çevreyi ve küresel ısınmayı düşünmek firmaların işi ya da sorumluluğu değildir. Bu sorumluluk devletlerindir, hatta bireylerindir. Kapitalizm budur. Hem kapitalizm isteyip hem de firmalardan şikayet etmek tutarsızlıktır. Firma nerede kar görüyorsa oraya yönelir. Firmanın yöneldiği teknoloji eğer sorunluysa bunun kullanımını engellemek, kısıtlamak veya kurala bağlamak devletlerin işidir. Kamu otoriteleri bunun için vardır.
Son olarak, çevreyi kirletmekle küresel ısınmaya katkıda bulunmak farklı şeylerdir. Dizel otomobiller çevreyi kirletiyor ama elektrikli otomobilin batarya üretimi de çevreyi kirletiyor. Şu an dünyanın önündeki en ivedi sorun çevrenin kirlenmesi değil. En ivedi sorun dünyanın ısınması. Bu ısınmayı durdurmak ya da yavaşlatmak için kömür ve petrol yakmayı durdurmamız gerekiyor. Otomobiller bu global hedefin sadece bir parçası. Sanki sadece otomobillerle uğraşılıyormuş gibi yanlış bir algı var. Sadece otomobiller hedefte değil. Hedefte kömür ve doğalgaz santralları ile kırmızı et tüketimi de var. Bunlar da dünyanın ısınmasına çok ciddi katkıda bulunuyor. Yani bütün alanlarda yavaş yavaş petrol ve kömür yakarak enerji üretmekten vazgeçeceğiz. İşte güneş enerjisi ve rüzgar santralları bu yüzden katlanarak büyüyor. Mesele sadece otomobiller değil. Yalnızca otomobillerle uğraşıldığıunı düşünmek sığ ve bilgisiz bir bakış açısı.
“Çin yarın ev sektörünü tamamen ele geçirsin göreceksiniz içten
yanmalı motorlar teşvik edilecek.”
Hayır, öyle bir şey olmayacak. Böyle düşünüyorsanız siz gerçekten olan biteni hiç anlamamışsınız. Gerçekten büyük tehlikenin farkında değilsiniz. Küresel ısınmayı sanırım oyun sanıyorsunuz. Devletlerin de iklim konferansları yaparak ve buralarda bağlayıcı kararlar alarak oyun oynadığını sanıyorsunuz herhalde.
Dünya ısınıyor. Bunun en önemli nedeni bizim emerji elde ediş biçimimiz. Yüzmilyonlarca yıldır toprağın altında hapsolmuş durumda bulunan karbonu son 2 yüzyılda yakarak çok hızlı biçimde atmosfere geri salmaya başladık. Bu da dünyayı ve okyanus sularını ısıtıyor. Isınırsa ısınsın bize ne diyebilirsiniz ama oksijenin %80’i okyanuslarda mavi-yeşil algler tarafından üretiliyor ve bu algler ısıya çok duyarlı. Birkaç derecelik ısı artışı bile faaliyetlerini ve üremelerini ciddi oranda yavaşlatıyor.
Yani bu mücadele dizel vs. elektrikli mücadelesi değil, böyle bir bakış çok sığ bir bakış olur. Mücadele fosilleri yakarak karbon salınımını durdurma mücadelesi ve her cephede sürüyor, yalnızca otomobil tarafında değil.
İnsanlar paradigma değişikliklerinden ürkerler, rahatsız olurlar. İnsanlar konformisttir, alıştıkları düzenin bozulmasını istemezler. Ama insanlar böyledir diye göz göre göre dünyanın yok olmasını seyredemeyiz. Her ne yapılacaksa insanlara rağmen yapılacak.
Yok EV mi Yok ICE mi falan… Bunlar hikaye. Gerçek olan dünyanın ısındığı ve ısınmanın artarak devam ettiği. Her gün yüzlerce tür bu ısınma yüzünden yeryüzünden siliniyor, biz hala toplu iğnenin başına kaç melek sığar onu tartışıyoruz. Yazık…
-
Dizelden devamke. En kötü ihtimalle Hybrid devam ederiz.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
ABD otomobilin icat edildiği yerden liderliği almıştı seri üretimi ve tüketici toplumu sayesinde. Savaşlar falan derken Avrupa becerememişti ancak savaştan sonra hızlı toplandı ve petrol krizi, Japonya faktörü derken küçük arabalar iş yapar hale geldi ve ABD lider araç üreticisi takısını kaybetti. Arabaları Avrupa'da rağbet görmedi ve hantal bulundu.
Bu elektrikli otomobil ayağına Volkswagen'in harcanması Tesla falan derken umut gördü ABD bastı boğazına Avrupa'nın. Hesap etmedikleri şey ise Çinlilerin araba üretip satacak olmasıydı. Adamlar halen beğenmesem de araba üretme işini öğreniyorlar.
Şimdi Avrupalı söz sahibi ülkeleri mi istersin karşında Çinlileri mi? Bıraktı ABD yuları, emisyon falan hepsi yumuşayacak. Sentetik yakıt katkıları filo emisyonlarını düşürmek için hybrid araçlar falan derken düzen devam edecek Çin'le mücadele için.
O yüzden elektrikli araba falan boş işler. ABD artık kendi elindeki markalar ve dolaylı yollardan tamamen ABD sermayesi olan Japon ve Koreliler ile yetinecek.
Gidip iki sene sonra iPhone 14 veya Galaxy S23 muamelesi görecek arabalara milyonlar vermeyin derim ben.
-
O yüzden Ukrayna’daki tarım arazilerinin küresel ısınmayla bir ilgisi yok.
Ukrayna'nın tarım arazilerinin küresel ısınma ve iklim değişikliği ile alakası var. Gelecek 50-100 yıl içerisinde İndus, Ganj ve Brahmaputra nehirlerinin debileri düşecek. Bu ne anlama geliyor? Dünyanın en büyük tahıl üreticilerinden Hindistan ve Pakistan'ın tarımsal üretimi düşecek. Bundan dolayı da daha kuzey enlemlerdeki tarım arazilerine muhtaç kalacağız. 2022 yazında Rusya'nın uyguladığı blokaj yüzünden ve kuraklık sebebiyle Hindistan'ın tahıl ihracını kesmesi sebebiyle dünyada tahıl krizi yaşandı. Burada söylemek istediğim dünyayı mahveden orta sınıf ve onun kullandığı otomobiller değil. Sıkıntı daha derinlerde. Bugün orta sınıfa araç kullanmayı yasakla emin ol hiçbir şey değişmeyecek. Vurulan petrol rafinerileri, seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlarla toprağın kirletilmesinin cezasını orta sınıf çekmek zorunda değil.
Burada da bir kafa karışıklığı ve anakrotik tutarsızlık görüyorum. Dizel otomobiller 90’larla beraber yaygınlaşmaya başladı. Dizelin yaygınlaşmaya başladığı yıllarda pil teknolojisi fizibl bir EV ortaya koyamayacak kadar geriydi. Lityum piller 2000’lerin başlarında ortaya çıktı ve 2010 gibi yaygınlaşmaya başladı. İşte o zaman elektrikli otomobil bir seçenek haline geldi. Yani dizeller yaygınlaşmaya başladığında elde başka seçenek yoktu.
80'ler ve 90'larda dizel otomobil evet vardı ama 100 tane satıştan 1 veya bilemedin 2'sidir. Tüm başat markalar benzinli otomobil ağırlıklı pazar payına sahipti. 2000'lerin hemen başında turbo-dizel uygulaması sayesinde daha ufak motorlardan daha yüksek güç elde edilince dci, tdi, multijet vb. teknolojiler son kullanıcıya pompalanmaya başlandı. Sektörde çalıştığım için biliyorum insanlar dizel Megane 2 için aylarca sıra beklemişti. O dönem dizelden başka seçenek yoktu demek tam anlamıyla algı manipülasyonudur. Markalar LPG'ye dayanıklı motorlar yapmış olsa hem çevreci hem de ucuz yakıt kullanılmış olacaktı ama buna yanaşmadılar. Sadece Japonlar bu işe sıcak baktı ve fabrikasyon LPG'li Honda Civic üretti. Diğer firmalar istese bunu rahatlıkla yapardı ama dizel daha 'fizibıl' geldi. Ozon tabakasının delinmeye başlaması 80'lerin başıdır. Deodorantlar yasaklandı, inekler gaz çıkarıyor dendi ama 2005-2015 arası yaşanan dizel otomobil ve hafif ticari furyasında AB ülkeleri hiçbir şekilde ses çıkarmadı. İş işten geçtikten sonra batıyoruz, yok oluyoruz demeye başladılar. Bu işin acısını da yine orta sınıftan çıkaracaklar. 30 yıl boyunca önlem almayıp ne hikmetse son 5 yılda akıllar başlarına geldi.
Hayır, öyle bir şey olmayacak. Böyle düşünüyorsanız siz gerçekten olan biteni hiç anlamamışsınız.
Belli ki gündemi takip etmiyorsunuz. AB Çin tehlikesi karşısında ev konusundaki takvimlerini güncelledi. Mercedes-Benz içten yanmalı araç üretimini 2030'larda devam ettireceğini açıkladı.
Kısacası otomotiv sektörü jeopolitik rekabetten bağımsız düşünülemez. Yarın en temiz ve çevreci yakıta sahip hidrojen motorlu Japon araçları piyasayı ele geçirme konusunda tehdit oluştursun ona da karşı çıkacaklardır. Bu arada geleceğin de Toyota'nın hidrojen yakıtlı motorunda olduğunu düşünüyorum. Bu işi kotarabilirlerse otomobil ve çevre konusu bir daha açılmamak üzere kapanır.
-
Ukrayna’daki tarım arazilerin Rus bombalarıyla kirletilmesinin küresel ısınmayı nasıl artırdığını açıklayabilir misiniz? Tarım arazileri kirlenince atmosferdeki CO2 ve metan konsantrasyonu nasıl artıyor örneğin? Tarım arazilerinin kirlenmesi bir çevre sorunudur, doğru ama küresel ısınma sorunu değildir. Elektrikli otomobiller çevreyi kurtarmak için ortaya çıkmadı, CO2 emisyonlarını azaltığı için hükümetlerce benimsenerek teşvik kapsamına alındı. İkincisi, Küresel ısınmanın en büyük ve başat nedeni kömür ve petrol hatta doğalgaz yakarak enerji elde edilmesidir, tarım arazilerinin kirletilmesinin bununla bir ilgisi yoktur, hatta tarım arazilerinin kirletilmesinin metan ve CO2 emisyonlarının düşmesinde olumlu etkisi bile olabilir. İkincisi, Ganj ve Brahmaputra nehirlerinin debileri gelecekte neden düşecek? Kendi kendine mi düşecek, canları öyle istediği için mi düşecek, yoksa küresel ısınma nedeniyle o bölgeler daha az yağış alacağı için mi düşecek? Burada yine bir kafa karışıklığı var. Küresel ısınma bir çevre sorunu değildir, çevre sorunlarının en önemli nedenlerinden biridir. Gelecekte yiyecek sorunu yaşanmasına yol açacak tarım arazilerinin kirletilmesi eylemi evet bir çevre sorunudur ama küresel ısınmaya katkısı yoktur. Küresel ısınmanın dinamikleri çok daha farklıdır. Daha iddialı konuşayım; daha çok tarım arazisi açmak ve daha çok tarım yapmak küresel ısınmaya daha çok katkıda bulunur çünkü gübre kullanımı, tarım iş makineleri (traktör, biçerdöver vb.) kullanımı, aşırı su kullanımı gibi faktörler enerji tüketimine, dolayısıyla CO2 emisyonlarına katkıda bulunur.
Sizin kafa bir hayli karışık. Küresel ısınmayla antropomorfik çevre sorunlarını ve hatta gıda üretimini falan aynı şey sanıyorsunuz. Aynı şey değiller.
Benden ikinci alıntınız için şuraya bir grafik koyuyorum:
Diesel car penetration in major world markets. Expressed as percentages, either annual new car registrations or annual entire car fleet composition. Data sources: EU registration data[5, 13]; data 1990 to 1993 (Western Europe,
including Iceland, Norway, Switzerland); data 1994 to 2011 (EU-15); EU fleet
data for 2006, 2008 and 2010 (ACEA, http://www.acea.be); EU fleet data 1990 to
2005[14]; Japan fleet data[15]; US registration data 2000 to 2011 ([16], data extrapolated back to 1990).
Şuraya da turbo dizelin Avrupada gelişim seyrini açıklayan kısmı Wiki’den alıntılıyorum:
The first turbo-diesel production car was the Mercedes-Benz 300SD (W116) saloon, which was sold in the United States from mid-1978 and powered by the OM617 five-cylinder engine.[25] A year later, the Peugeot 604 D Turbo became the first turbo-diesel car to be sold in Europe. Turbo-diesel cars began to be widely built and sold in Europe during the late 1980s and early 1990s, a trend that has continued to the present day.[26][27]
Since the 1990s, the compression ratio of turbo-diesel engines has been dropping, due to better specific power and better exhaust-emission behaviour of turbocharged engines with a lower compression ratio. Indirect injected engines used to have compression ratios of 18.5 or higher. Following the introduction of common rail engines in the late 1990s, compression ratios decreased to the range of 16.5 to 18.5. Some diesel engines built since 2016 to comply with the Euro 6 exhaust emissions regulations have a compression ratio of 14.0.[28]: 182-183
Şuraya da common rail teknolojisinin gelişimini anlatan Wiki linkini koyuyorum:
Yukarıdaki bilgilerden görüleceği ve anlaşılacağı üzere turbo dizel motorlar 2000’lerde ortaya çıkmadı. Avrupadaki dizel otomobil satışları da öyle iddia ettiğiniz gibi 90’larda her 100 otomobilden biri falan değildi. Grafikte de açıkça görüldüğü gibi 1994 ytılında Avrupada satılan her 4 araçtan biri dizelmiş ve Avrupadaki otomobil parkının %12-13 kadarı da dizel otomobillerden oluşuyormuş o tarihte. 90’ların sonuna gelindiğinde ise Avrupada satılan her 100 araçtan 30’u ve araç parkının %20’si dizel otomobillerden oluşuyormuş. 2000’lerde başlayan ivmenin nedeni 1990 sonlarında ortaya çıkan “common rail” teknolojisidir. Siz Türkiyedeki durumu Avrupada da aynısı olmuş gibi algılamışsınız ama değil, hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da Türkiye geriden geliyor. Avrupa dizel otomobil kullanmaya 80’lerin ortalarında başladı, 90’larda ciddi bir ivme kazandı, 2010 civarında da zirveye çıktı. Biz Avrupayı 10-15 yıl kadar geriden takip ettik. Bunun nedeni Türkiyede dizel imajının çok kötü oluşu ve bu kötü imajı kırmanın zaman almasıdır. 80’lerde hatta 90’larda dizel otomobil kullanana Türkiye’de fakir ve ezik gözüyle bakarlardı. Yaşım yetiyor, oradan biliyorum.
Dolayısıyla dizel motorlu otomobil satışları 2000’lerde başladı sanmak bir yanılgıdır. Aynı konudaki ikinci yanılgı ise dizel otomobil satışlarının Japon otomobil rekabetini ortadan kaldırmak için yapıldığının sanılmasıdır. Common rail teknolojisini bulan ve ilk kullanan Japon Denso firmasıydı, Hino kamyon ve kamyonetlerde kullanmıştı. Yine ilk turbo dizelleri 75-80’li yıllarda otomobillerde kullanan Japonlardır. Dizel motor Japonun yapamayacağı bir şey değildi ki Japonun önünü kesmek için teşvik edilmiş olsun. Ayrıca ben Avrupada dizel otomobillere teşvik verildiğini de hatırlamıyorum. Avrupada dizelin önünün açılmasının nedeni devletler değil, tüketicidir çünkü benzinliye göre çok daha ekonomikti dizel otomobiller ve benzinli ile dizel arasındaki performans ve konfor makası kapanmıştı. Devletler de dizel otomobiller daha düşük CO2 salınımına yol açtığı için buna göz yummuştur ama teşvik etmemiştir. Varsa Avrupada dizel otomobile devlet teşviği, belgesini koyun, hep birlikte ikna olalım.
LPG konusunda da yanılıyorsunuz. LPG dönüşüm kitlerini yapan firmaların alayı Avrupalıdır. LPG Avrupada denendi ama tüketici tutmadı LPG’yi çünkü dizel çok daha kullanışlıydı ve LPG kadar ekonomikti. Eğer tüketicide LPG’ye bir yönelim görülseydi, Avrupalı otomotiv üreticileri buna cevap verirdi. Buna rağmen aşağıdaki grafikte görüleceği üzere Avrupadaki otomobil parkının %3 kadarı LPG’li otomobildir, devlet teşviği olduğu halde anca bu kadar olmuş:
LPG Avrupada hükümetlerce desteklendi ve teşvik kapsamına alındı yıllar önce. Yalnızca lpg değil, diğer alternatif biyo yakıtlar da desteklendi. Geçmişi bilmiyorum ama şu an Dacia’nın 5 modeli Avrupada fabrika çıkışlı LPG’li olarak satılıyor. Avrupada LPG’ye geçmişte ve günümüzde verilen teşviklerin burada detayları var:
Autogas-Incentive-Policies-2019-1.pdf (liquidgaseurope.eu)
Siz yine dünyayı Türkiyeden ibaret sandınız herhalde. Öyle bir şey yok. Her üretici talep varsa o talebe yönelik üretim yapar. Honda Türkiyede talep olduğu için LPG’li otomobil üretti, öyle çevreci olduğundan falan değil, pazardan pay kapmak için. Aynı talep Avrupada olsaydı, Avrupalı üreticiler de LPG’li otomobil üretirdi.
Bunu da yanlış biliyorsunuz maalesef.
Mercedesi bilmemem mümkün mü? Sonuçta forumda bu haberler paylaşılıyor zaten. Fakat Mercedes Alman hükümetinin hilafına bir şey yapamaz. Alman devleti 2035’de içten yanmalıyı yasaklama kararı aldı. Mercedes istese de buna aykırı bir şey yapamaz. Bütün yapabileceği Avrupa dışındaki pazarlarda hala yasaklanmadıysa, içten yanmalıyı satmaya devam etmek olur ama yasaklanan ülkelerde satamaz. Bir de Alman hükümetine baskı yapar süreyi uzat diye. Mercedes yasal süre olan 2030’da ICE üretimini durduracağını açıklamıştı, şimdi bundan vazgeçiyor, muhtemelen daha erkene değilse bile 2035’e erteliyor, nasılsa o zamana kadar vakti var. Zaten kendisine tanınan 2035’e kadar olan süreyi sonuna kadar kullanmayıp 2030’da ICE’yi sonlandırmaya kalkışması kötü bir stratejiydi. Şimdi o kötü stratejilerinden dönmüşler ama ürün gamında ICE üretimini kademeli olarak düşürme planından vazgeçmemişler. Yani ICE’yi sonlandırmayı ertelemişler ama üretimi kademeli olarak cüzi rakamlara düşecek, ürün gamının çoğunu yine BEV oluşturacak. Zaten isteseler de vazgeçemezlerdi. Bu Mercedesin yetkisinde ve tasarrununda olan bir şey değil.
Sonuçta dünya devletleri önce Paris’te geçen yıl da Dubai’de bir karar aldı: 2050 yılına kadar karbon nötr olunacak, nokta. Çoğu devlet karbon nötr olma hedeflerini bir takvime bağladı. Bundan dönülmez. Sadece tarihlerde ufak tefek değişiklikler olabilir, bazı hedeflerin tarihi öne alınırken bazıları da geriye bırakılabilir. Örneğin Almanya ICE yasağını 2035’den 2040’a alabilir kendi otomotiv sektörünü korumak için ama bunu dengelemek için de kömür santrallarını 2035’de kapatma hedefini de 2030’a alabilir ya da ICE üreten firmalara temiz enerji kullanma şartı getirebilir çünkü yıl yıl ne kadar karbon emisyonu azaltacaklarına dair bir taahhütte bulundular en son iklim zirvesinde ve bir iklim anlaşmasının altına imza attılar.
Avrupa birliği elbette kendi firmalarını düşünecektir ama karbon nötr hedeflerinden de vazgeçmeyecektir çünkü karbon nötr olma hedefi bir fantezi, bir eğlence değil; adım adım gelen büyük yıkıma karşı insanlığın şu ana kadar ortaya koyabildiği tek önlem. İlerde atmosferdeki CO2 efektif bir şekilde azaltmanın pratik bir yolu bulunabilirse fosil yakmaya ve duman çıkarmaya devam edebiliriz ama öyle bir teknik bulunamadığı sürece adım adım fosil yakmayı sonlandırmak zorundayız.
Hidrojenin otomobillerde bir geleceği yok. Ağır vasıtalarda, gemilerde vb. bir şansı olabilir ama otomobillerde yok. Zaten hidrojenle ilgili yeni ne bulanacak ki? Ya yakıt hücresi vasıtasıyla hidrojeni tepkimeye alıp elektrik üreteceksiniz ya da hidrojeni benzin yerine doğrudan yanma odasında yakacaksınız. İkisi üzerinde Japonlar yıllardır çalışıyor ve ortaya ürünlerini de koydular. Sorun hidrojenle çalışan motor/araba yapmak değil, o zaten yapılıyor. Sorun hidrojenin üretiminde ve lojistiğinde. Yani hidrojenle ilgili sorunları çözecek olanlar otomotiv firmaları değil. Hidrojenin üretmenin sadece 2 yolu var. 1. Elektroliz, 2. Doğalgaz. İlk yöntemde elektrik kullanılıyor ve verimi %70. %70 verimle üretilen hidrojeni direk yanma odasında yakarsanız toplam verim %20’lere düşüyor. Yakıt hücresinde kullanırsanız, toplam verim %25 falan. Bunlar kabul edilebilir değerler değil. İkinci yöntemde doğalgaz yakılarak hidrojen üretiliyor doğalgaz santrallarında. Her 2 yöntem de karbon salınımı açısından sorunlu. Hadi elektriği temiz kaynaklardan ürettik diyelim, düşük verimi ve yüksek maliyeti ne yapacağız? Lojistiğinde ise hidrojenin sıvılaştırılması, taşınması ve depolanmasında ölçek ekonomisinin işe yaramayıp çok pahalıya mal olması ve güvenlik gibi sorunlar var ama en önemli sorunu elektrikli arabadan tam 3 kat daha verimsiz oluşu.
-
Kafa karışıklığı falan yok. Siz bir noktaya saplanıp kalmışsınız sürekli oradan çürütmeye çalışıyorsunuz. O yüzden tane tane anlatacağım.
Küresel ısınma vardır, iklim değişikliği vardır ve sonuçları herkes için kötü olacak. Benim söylediğim ise bunun sebebi de çözümü de orta sınıfın kullandığı benzinli otomobiller ve onları kullanımdan kaldırmak değil. Verdiğim Ukrayna örneğinin sebebi şudur. AB'nin derdi çevre ve iklim değişikliği olsaydı yeniden kömür santrallerini aktif etmeyi gündeme almazlardı. Ukrayna değil başka örnek verelim. Bütün Türkiye'deki benzinli araçların karbon ayak izi Çin'deki termik santrallerin yarattığı kirlilik karşısında masum kalır, lafı bile edilemez. Çin o santralleri kullanmaya neden devam ediyor? Enerji ve dolayısıyla üretim maliyetlerini düşük tutmak için. İşte AB ülkelerinin emisyon hikayesi de tamamen, en ufak şüphe götürmeyecek şekilde şirketlerinin ticari avantajı içindir. Çevrecilik ile en ufak bir alakası yoktur. O yüzden çelişkileri anlatmak için çevresel örnekler veriyorum. İngiltere'nin emisyon konusundaki kıskanç tavrına rağmen çöplerini Türkiye'ye yollayıp tarım arazilerini kirletmesi böyle bir çelişkidir mesela. Yani verdiğim örnekler birbirine bağlantılıdır, çelişkileri ortaya koymak içindir. AB ülkelerinin içten yanmalı motorlar konusundaki tutumu çevrecilikten çok şirketlerin kar maksimizasyonu içindir.
Dizel otomobil furyasını başlatmalarının sebebi de Irak işgali sonrasında artan petrol fiyatlarıydı. Böylece diğer ülkelere karşı ticari üstünlük elde ettiler ve az yakan otomobil algısı (az yakıyordu ama işletme maliyetleri yüksekti) sayesinde dünya pazarlarındaki payları da arttı. Bu tamamen ekonomi ile alakalıydı ve amaçlarının çevre olmadığı DIESELGATE skandalı ile ortaya çıktı. Dizellerin daha az karbon salınımı yaptığına ben bu sebeple güvenmiyorum. Ayrıca birçok dizel otomobilde dpf iptali, katalizör iptali gibi değişiklikler yapıldığından elimizde kesin bir veri olamaz hiçbir zaman. Kaldı ki benim 2000 sonrası dizel otomobil üretiminde ve satışında patlama yaşandığı söylemimi grafikle siz de desteklemişsiniz. Ben ne demek istediğinizi tam olarak anlayamadım. Dizel otomobiller 80'lerden beridir vardı ama esas patlamayı 2000'lerin başında, özellikle de Irak işgali sonrası yaptı dediğimde, hayır öyle olmadı dizel otomobil satışları hep yüksekti ve 2010'da zirve yaptı diyorsunuz. Benim dediğimle çelişen bir durum yok ortada. Petrol fiyatlarının katlanarak artışına paralel olarak AB ve Türkiye'de dizel otomobil kullanımı büyük artış gösterdi. Geriye dönük petrol fiyatlarına dair grafik linkteki sayfanın aşağısında mevcut. Lütfen 2003'ten sonrasına bakın nasıl artmış. Aşağıya inince 10 yıldan öncesini de gösteriyor.
www.macrotrends.netBrent Crude Oil Prices - 10 Year Daily Charthttps://www.macrotrends.net/2480/brent-crude-oil-prices-10-year-daily-chartAvrupalı otomobil üreticilerinin ki buna BMW bile dahildir 3 silindirli motorlara geçmesi dahi emisyondan çok kar maksimizasyonu ile alakalıdır. Motoru ufaltıp 1 silindiri iptal ettin. Ona bağlı olarak 1 bujiyi, 4 subabı, iticisini, yatağını, gömleğini, kepini vb. de iptal ediyorsun ve daha az malzeme kullanıyorsun. Ürettiğin her 4 motorda 1 tane motorun parçasını kenara ayırmış oluyorsun. Bu kadar maliyet düşürmene rağmen Euro bazında 4 silindirli otomobil fiyatına satış yapmaya devam ediyorsun. Yani burada da başlıca kaygı iklim değişikliğinden çok maliyetleri düşürmekti. Renault, Pejo ve alt markaları, VW grubu, BMW... Hepsi sözleşmiş gibi bu yola girdi ve devasa karlar açıkladılar.
Tekrar söylüyorum AB'nin elektrifikasyonu da emisyon kaygıları da tamamen ticaridir. Çevreyi bu kadar kıskançlıkla koruyor olsalardı saydığım çelişkiler olmazdı. Buna en güncel örnek Çinli elektrikli otomobiller ile rekabet edemeyeceklerini anladıkları için elektrifikasyon için verilen teşviklerin askıya alınmasıdır. İlk mesajımda bundan bahsettiğimde öyle bir şey yok dediniz. Buyurun, bulduğum haberden bir alıntı.
Alman ekonomi bakanlığı, 2016 yılından bu yana yaklaşık 10 milyar euro ulaşan elektrikli araç teşvik programını sonlandırma kararı aldı. Bu karar, Almanya’nın 2024 bütçesinin yeniden düzenlenmesi ve Anayasa Mahkemesi’nin 60 milyar euroluk bütçe kesintisi kararı sonucunda alındı. Program, başlangıçta 2024 sonuna kadar sürecekti, ancak yeni başvurular artık kabul edilmeyecek.
Mercedes de içten yanmalı motorlu binek üretimini 2030'a sürdüreceğini açıklamıştı. Yani ülkeler ve firmalar kendilerini korumaya almak için sıfır emisyon hedeflerini bir anda geri plana atabiliyor. Köklü firmaların batması, bunun yan sektörleri etkilemesi ve yaratacağı yoğun işsizliğin yanı sıra dış ticaret açığı verilmesi. Böyle tehlikeler ortadayken kimse çevreyi düşünmez. Siz AB'yi ne sanıyorsunuz bilmiyorum ama gerçekler budur.
Alıntı
metni:Siz yine dünyayı Türkiyeden ibaret sandınız herhalde. Öyle bir şey yok. Her üretici talep varsa o talebe yönelik üretim yapar. Honda Türkiyede talep olduğu için LPG’li otomobil üretti, öyle çevreci olduğundan falan değil, pazardan pay kapmak için. Aynı talep Avrupada olsaydı, Avrupalı üreticiler de LPG’li otomobil üretirdi. Yahu ne Türkiye'ye özeli siz şaka mı yapıyorsunuz? Hadi Honda Türkiye'ye özel üretti diyelim peki bütün LPG dönüşüm kiti üreticilerinin Avrupa markası olmasına ne diyeceksiniz? Landi Renzo, Prins, BRC, Lovato... Bu markaların çoğu da İtalyan. Talep yoksa aynı ülkede 4-5 tane marka manyak mı faaliyetine devam etsin? Türkiye'deki taksiler devasa bir pazara mı sahip de bu kadar Avrupalı marka var. Tabi ki hayır. Avrupa ve dünyada da talep olduğu için bu markalar hala ayakta. Ayrıca LPG sebep Honda Civic sonuçtur. Yine 2003 Irak işgali nedeniyle artan yakıt fiyatlarına karşı LPG dönüşümü gündeme geldi ve bana göre son derece güzel bir çözümdü. Sıralı LPG sistemlerinin de çıkmasıyla verimlilik arttı. Japon üreticiler de LPG'nin yarattığı yüke dayanıklı sübap ve silindir kapakları geliştirerek ortaya güzel ürünler koydu. İşte bu noktada Avrupalı üreticiler bu işe yanaşmadı. 15 yıl boyunca bizi mazota boğdular. İstedikleri takdirde gerçek anlamda LPG uyumlu hatta fabrika montajını yapılmış şekilde ürünler sunabilirlerdi. Bu da birincil önceliğin çevreden ziyade ekonomik paradigmalar olduğunu gösteriyor. Bugün 2003-2004 model LPG'li atmosferik motorlu Mercedesler vızır vızır dolanıyor ve emin olun 3200 motorlu LPG'li bir W211 Mercedes'in karbon ayak izi 1.0 3 silindir bir Polo'nunkinden kat kat daha düşüktür.
LPG'den konu açılmışken LNG'ye değinmemek olmaz. Ağır vasıtalarda dünyanın en çok satan ürünleri de Avrupa'da imal ediliyor. Elektrikli otomobillerdeki menzil sorunlarına bakarsak tamamen elektrikli tırların gelişimi için daha çok beklememiz gerekecek. Bu durumda LNG çözümlü ağır vasıta üretimi teşvik edilebilirdi ki yanlış hatırlamıyorsam İsveçli markaların bu konuda ortaya koyduğu ürünler mevcut. Ancak dizel ağır vasıta üretimi aynı şekilde devam ediyor.
Kısacası bu verdiğim örneklere dayanarak diyorum ki Avrupa ülkelerinin koymuş olduğu takvimlere ve hedeflere değiştirilemez gözüyle bakmayın. 2035 tarihi bir bakmışsınız askıya alınmış. Yakın gelecekte yaşanacak bir jeopolitik gelişme her şeyi terse çevirebilir. Olmaz demiyorum ama bu illa ki elektrifikasyon sayesinde olacak anlayışı bana ters. Sizin aksinize ben Toyota'nın hidrojen motorundan çok umutluyum. Umarım klasik elektrikli araçların yerine çevreci dönüşüm bu hidrojen motoru ile olur. Böylece iş makinelerinden, gemi motorlarına kadar tam anlamıyla bir dönüşüm yaşanır.
-
2 yıl önce elektrikli araçların gerçek üretim maliyetlerinin, lityum batarya dahil çok düşük olduğunu ancak yüksek gösterilerek büyük kazık atıldığını, temel mantık ve rakamlarla anlattım ancak sıklıkla şüphe ve direnişle karşılaştım. Gerçekler değil hayaller satılıyor. Lityum dediğimiz bir element değil bir kere; fabrikasyon bir madde. Doğada açıkta asla bulunamayan, yüksek tepkime özellikli kimyasal bir madde. Nitekim o yüzden lityum bataryaların içi havayla en ufak bir temasta bozuluyor. O yüzden güvenli de değil. Sadece bu bile, bu bataryaların para etmemesi için yeter sebep. Bir iddiaya göre lityum, tuzdan üretiliyor .hammadde maliyeti tonu 10 dolara kadar inen tuz maliyeti. Lityumdan 100 kwH'lık bir Taycan bataryası yaparken "birim" üretim maliyeti de cok düşük cunku üretim tamamen robotize, işçilik maliyeti pratikte sıfır. Bir taycan bataryasının şu anki düşük satışlarda bile birim üretim maliyeti $1000'i geçmez. Ancak y.parça olarak satışı $50.000. Otomobilin kendisinin de üretimi robotize, onun da üretim maliyeti düşük, $10.000 düzeyinde. Ancak batarya motor eklenerek satışı $150.000. Gerisini siz düşünün.
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
-
Başka aracım olmasa, şarj ünitem olmasa Tesla Y'yi düşünmeden satarım ama 1 sene de zarar ettirdi deli gibi.
Geçen yıl Mayıs'da 1.95TL'ye aldığım araç şuan satsam maksimum 2.35TL ediyor ki, döviz bazında ağır kazık.
Mercedes E zarar ettirmedi mesela bu süreçte.
-
Maalesef bir kafa karışıklığı var, hem de ciddi bir kafa karışıklığı. Hemen alıntılarla gösterelim:
Alıntı
metni:Küresel ısınma vardır, iklim değişikliği vardır ve sonuçları herkes için kötü olacak. Benim söylediğim ise bunun sebebi de çözümü de orta sınıfın kullandığı benzinli otomobiller ve onları kullanımdan kaldırmak değil. Verdiğim Ukrayna örneğinin sebebi şudur. AB'nin derdi çevre ve iklim değişikliği olsaydı yeniden kömür santrallerini aktif etmeyi gündeme almazlardı. Küresel ısınmada otomobillerin payına belgeleriyle sonra döneceğim ama önce şu ifade kafa karışıklığı değilse başka ne kafa karışıklığı olabilir bilemiyorum: "Verdiğim Ukrayna örneğinin sebebi şudur. AB'nin derdi çevre ve iklim değişikliği olsaydı yeniden kömür santrallerini aktif etmeyi gündeme almazlardı."
Ukrayna örneğini tarım arazileri kirleniyor dişye verdiniz. Şimdi de Almanya'nın AB'nin de değil sadece Almanya'nın kapattığı kömür santrallarından bazılarını Rusya'nın doğalgazı kesmesi nedeniyle GEÇİCİ olarak yeniden açması ile ilişkilendirdiniz. Ne alaka? Bu cümlenin neresinden tutsam elimde kalıyor. Bir kere AB değil, sadece Almanya bu adımı attı. İkincisi bu adımın Ukrayna'da tarım arazilerinin savaş nedeniyle kirlenmesiyle ne alakası var? Bu nasıl bir kafa karışıklığı?
Devam edelim...
Almanya hem 2050'de karbon nötr olma hedefi nedeniyle hem de çevreye çok zarar verdiği için kömür santrallarını 2000'lerin başlarından beri yavaş yavaş devre dışı bırakıyordu ve 2023 yılında ülkede aktif kömür santralı kalmayacaktı. Ama plan sekteye uğradı. Neden? Çünkü Rusya Ukrayna'ya saldırdı (bunları anlatmak zorunda kalmam da çok acaip. Daha dün oldu bunlar ve sanki tümüyle unutulmuş!). Rusya'nın Ukrayna'yı ilhak etmesini önlemek için de AB ve diğer Batı ülkeleri Rusya'ya yaptırım kararı aldılar. Rusya da buna doğalgazı keserek misilleme yaptı. AB ülkeleri doğalgaz kesilince yönetmeleri gereken bir enerji kriziyle karşı karşıya kaldı. Almanya geçici çözümlerden biri olarak kapatılmış olan ama henüz sökülmemiş kömür santrallarından bazılarını kriz atlatılıncaya kadar tekrar çalıştırmaya karar verdi.
Peki ya ne yapacaktı? Ülkeyi elektriksiz mi bırakacaktı? Bekara karı boşamak kolay derler. Ülke yönetmeyi bırakalım, hayatında bakkal, apartman vb. yönetmemiş bizlerin böyle ahkam kesmesi, hariçten gazel okuması ne kadar kolay! Şimdi bu Almanya'nın karbon nötr olma hedefinden vazgeçtiğini mi gösteriyor? Tabii ki değil. Bu durum geçici bir kriz durumu ve Almanya eylül 2022'de geçirdiği bir yasayla gaz kıtlığı durumunda kömür ve motorin santrallarının tekrar devreye alınmasını, kıtlık giderilence de devreden çıkarılmasını düzenleyen yasayı kabul etti:
In an emergency: coal and oil as gas substitutes | Federal government (bundesregierung.de)
How will Germany end its reliance on Russian gas imports? | World Economic Forum (weforum.org)
Germany to Bring Back Coal Power Plants If Russia Cuts Gas | TIME
Şimdi ihtiyacı olan gazı Norveç ve Hollanda'dan almaya başladı ve konu santrallar 31 MART 2024 İTİBARIYLA TEKRAR DEVREDEN ÇIKARILDI. Geçici bir acil durumu sanki Almanya'nın karbon nötr olma hedeflerinden vazgeçtiği gibi düşünmek ne kadar makul? Ya da daha vahimi bunun geçici bir durum olduğunun farkındayken AB'nin (oysa sadece Almanya) ikiyüzlülüğü olarak lanse etmek ne kadar etik?
Gelelim otomobillerin karbon emisyonlarına katkısının olmadığı illüzyonuna...
Şurada dünyada karbon emisyonlarının kaynaklarının pay dağılımı var:
Breakdown of carbon dioxide, methane and nitrous oxide emissions by sector - Our World in Data
Dünyada Çin ile birlikte en çok karbon emisyonuna sahip ülke ABD olduğu için oranın dağılımını paylaşıyorum yukarıdaki örnekle. Görüldüğü gibi elektrik üretimi ve ısınmanın payı %32, ulaşımın payı da %28.
Bunlar en büyük iki kirletici. İkisinin toplamı toplam karbon emisyonlarının yarısını oluşturuyor ABD'de. Diğer ülkelerde de durum üç aşağı beş yukarı böyle ama AB'de farklı. AB'de ulaşım birinci CO2 emisyonu kaynağı. Şimdi hangi aklı başında insan ulaşımın küresel ısınmaya yol açmadığını söyleyebilir? Gerçekten makul ve mantıklı düşünebilen bir insan bunu söyleyebilir mi? ABD'de atmosfere salınan her 10 ton CO2'nin 3 tonu, AB'de ise yarıdan fazlası ulaşım kaynaklı ve biz bunu göz ardı edeceğiz öyle mi?
Şimdi burada bir itiraz gelebilir ve ulaşım hepsini içeriyor, sadece otomobile bakalım denilebilir. Ona da bakalım:
Cars, planes, trains: where do CO2 emissions from transport come from? - Our World in Data
En alttaki koyu mavi renkli olan kısım otomobiller. Görüldüğü gibi 2020 itibarıyla ulaşımdan kaynaklı karbon emisyonlarının yarısı otomobillerden geliyor. Bu ne demek? Bir önceki grafikte ABD'de elektrik ve ısınmanın payının %32 olduğunu, ulaşımın payının da %28 olduğunu görmüştük. Bunun yarısı otomobillerden kaynaklandığına göre demek ki elektrik üretimi ve ısınmadan sonra ABD'de en çok karbon emisyonunu %14 payla otomobiller yaratıyor. Yani otomobiller dünyada İKİNCİ en büyük CO2 üretim kaynağı. En büyük olan elektrik üretimi ve doğalgazla ısınma bir arada %32. Ee, şimdi bununla ilgilenmesinler mi? Görmezden mi gelsinler? Neden? Bazı insanların paşa gönlü öyle istiyor diye mi?
Yukarıdaki ikinci grafik 2070 yılına kadar olan projeksiyonu içeriyor. Bu projeksiyon iklim anlaşmalarına imza atan ülkelerin taahhütleri göz önüne alınarak hazırlanmış. Dünya ülkeleri 2070 yılında otomobil kaynaklı CO2 emisyonunu sıfırlamaya karar vermişler. Mercedes benzinli/dizel motor üretme kararı alsa ne almasa ne fark edecek ki! Mercedes mi ülkeleri yönetiyor?
İsterseniz bir de AB'ye bakalım:
CO2 emissions from cars: facts and figures (infographics) | Topics | European Parliament (europa.eu)
Görüldüğpü gibi AB'de en büyük CO2 emisyon kaynağı ulaşım. ABD'de ise ikinciydi, neden? Çünkü ABD'de çok fazla kömür santralı var ama AB'de fazla kömür santralı yok. Mesela Norveç elektrik üretiminde hiç fosil yakıt kullanmıyor, İsveç de elektriğini temiz üretiyor. Fransa elektriğinin %80'ini nükleer santrallardan üretiyor vb. Böyle olunca da Avrupa'da en büyük CO2 kaynağı ulaşım ve haliyle %60,6 payla otomobiller oluyor.
Bırakalım bu otomobiller küresel ısınmaya yol açmıyor iddialarını. Tümüyle temelsiz bunlar. Dünyada şu an 1,5 milyar otomobil var. Her otomobil günde ortalama 13 km yol yapsa (Türkiye ortalaması) ve her otomobil ortalama km'de 150 gr CO2 üretse, otomobil kaynaklı yıllık CO2 üretimi 1,067 milyar ton olur. Bu kadar CO2 otomobiller tarafından her yıl atmosfere salınacak ve biz bunun küresel ısınmaya neden olmadığına inanacağız öyle mi?
Geçiniz...
Şimdi gelelim diğer konuya.
Alıntı
metni:Ukrayna değil başka örnek verelim. Bütün Türkiye'deki benzinli araçların karbon ayak izi Çin'deki termik santrallerin yarattığı kirlilik karşısında masum kalır, lafı bile edilemez. Çin o santralleri kullanmaya neden devam ediyor? Enerji ve dolayısıyla üretim maliyetlerini düşük tutmak için. En büyük 2 atmosfer kirletici kalemi gördük: Elektrik üretimi/ısınma ve ulaşım. Ulaşımda yapılanlar belli. Elektrik üretiminde de yapılanlar belli ama anlaşılan forumdakiler takip etmiyor. Ben hemen bir kaç örnek vereyim: Dünyada en çok kömür santralına sahip ülkelerden biri olan Çin 2050 yılına kadar bütün kömür santrallarını kapatacağını taahhüt etti ve eğer planladığı alternatif tesisler zamanında bitirilebilirse bunu 2040'a çekebileceklerini beyan etti. Çin şu an artan elektrik ihtiyacını karşılamak için yeni termik santral açmıyor. Onun yerine dünyanın en büyük güneş santrallarını kurdu ve kurmaya devam ediyor (Kela, Anhui, Huanghe santralları) Madem termik santrallarla ucuz elektrik üretiliyor, ki değil, onu bile yanlış biliyorsunuz, neden Çin yeni termik santral kurmuyor? Demek ki neymiş? sadece otomobiller değil, termik santrallar da topun ağzındaymış. Sizin haberiniz yok, ben söyleyeyim. ABD'de federal hükümet termik santrallardan ürettikleri CO2'nin tonu başına 30 dolar ilave çevre vergisi alıyor. Keza Hindistan da dünyada en çok kömür santralına sahip ülkelerden biri. O da COP26 iklim zirvesinde önümüzdeki 5 yıl içinde öngörülen bütün kömür santrali ihalelerini iptal edeceğini ve 2030'dan sonra da mevcut kömür santrallarını bir takvim dahilinde kapatacağını taahhüt etti. Tüm ülkeler benzer taahhütlerde bulundu. Yine verilen tahhütler arasında hayvancılıkla ilgili olanlar da var çünkü hayvancılık da ciddi bir karbon emisyon kaynağı. Belki haberiniz yoktur, Devlet üretim yapan işletmelere elektriğinin %50'sine kadar olan bölümü için güneş panelleri kurup elektrik üretmeleri için teşvik veriyor ve daha böyle pek çok temiz enerji teşviği yürürlükte. Bütün bunlar hep ülkelerin imzaladığı iklim anlaşmalarının bir gereği olarak yapılıyor, her ülke şu ya da bu oranda temiz enerjiye geçmeye çalışıyor. Tüm bunlar laf olsun diye yapılmıyor, hepsi ülke ülke karbon nötr olma hedefinin gereği olarak yapılıyor. Merak eden COP26 iklim zirvesinin karar dokümanlarını internetten bulup okuyabilir. Bu topyekün bir emisyon azaltma girişimi, otomobillerle sınırlı değil diyorum, ısrarla bunu görmezden geliyorsunuz ve saçma bir şekilde beni bir yere takılıp kalmakla suçluyorsunuz. Oysa bir yere takılıp kalan sizsiniz. Belli ki aklınızla/mantığınızla değil, duygularınızla yazıyorsunuz. Yine belli ki anlamsız bir benzinli motor hayranlığı var sizde ve bu sevgi gerçekleri görmenizi engelliyor.
Baştan beri yalnızca otomobiller değil, CO2 emisyonunun konu olduğu her alanda ülkeler arasında pazarlıklar ve anlaşmalar yapıldığını söylüyorum ama siz hala sanki sadece otomobiller hedefleniyormuş gibi bir yanlış algı içindesiniz. Yani nasıl oluyor da master'lı, doktoralı onbinlerce uzmanın ve yılların politikacıları ile tecrübeli kamu yöneticilerinin vb. topyekün bir yanılgı içinde olduğunu düşünebiliyoırsunuz gerçekten aklım almıyor. İnsanlar akademide, kurumlarda dirseklerini çürütmüş, yıllarını harcamış; politikacılar bir sonraki seçimi de düşünmek zorunda ama yok, tüm bu yetişmiş insan gücü bilemiyor, siz biliyorsunuz ha? Onların ellerinde hayal bile edemeyeceğiniz milyonlarca sayfa tutan araştırma sonuçları, devasa veri setleri ve yüz yıllık istatistikler var. Sizin elinizde hiç bir şey yok ama onlardan iyi biliyorsunuz öyle mi? Bu kadar özgüven, bu kadar cüret hiç sağlıklı değil.
Alıntı
metni:İşte AB ülkelerinin emisyon hikayesi de tamamen, en ufak şüphe götürmeyecek şekilde şirketlerinin ticari avantajı içindir. Çevrecilik ile en ufak bir alakası yoktur. O yüzden çelişkileri anlatmak için çevresel örnekler veriyorum. İngiltere'nin emisyon konusundaki kıskanç tavrına rağmen çöplerini Türkiye'ye yollayıp tarım arazilerini kirletmesi böyle bir çelişkidir mesela. Yani verdiğim örnekler birbirine bağlantılıdır, çelişkileri ortaya koymak içindir. AB ülkelerinin içten yanmalı motorlar konusundaki tutumu çevrecilikten çok şirketlerin kar maksimizasyonu içindir. Kusura bakmayın da bunlar boş laflar. yahu dilimde tüy bitti küresel ısınma başka şey, çevre başka şey diye ama hala aynı yanlışı ısrarla sürdürüyorsunuz. Konumuz çevre değil, küresel ısınma. İngiliz'in çöpünün küresel ısınmayla ne ilgisi var? Ne alakası var? Sizin kafa karışık diyorum, az söylemişim, resmen karmakarışık olmuş kafanız. Tarım arazilerini kirleten İngilizler değil, Türk devleti eğer kirletiyorsa ki onu da yanlış biliyorsunuz, hangi tarım arazileriymiş bu? Türkiyede tarım arazilerinin alayı özel mülkiyettedir. İngilizler gelip Hasan ağanın tarlasına mı gömüyorlar çöpleri? Kusura bakmayın ama iş artık saçmalamaya düzeyine yaklaşmış. Çöp dediğiniz şey atık plastik. Geri dönüşümle bunların bazıları tekrar kullanılabiliyor. Bizde geri dönüşüm olmadığı için plastik çöplerimiz toprağa gömülüyor belediye çöplüklerinde. İngilizler de bu plastik çöplerini geri dönüşümle toplayıp işliyor, fazlasını satıyor,, satamadıklarını da yakıyor. Türkiye'ye çöp gelmiyor, çöpe atılan plastikler geliyor. Bu plastikler 7 kategori. Bunların bir kaç kategorisi geri dönüştürülebiliyor. Ancak geri dönüşümde kategoriye göre toplanamadığı için toptan satılıyor. Yani satılan çöplerin içinde her kategoriden plastik var. Satın alanlar işe yarayanlarını ayıklayıp yaramayanlarını belediye çöplüklerine atıyor. Bu işin hiç bir noktasında ne İngiliz devleti, ne Türk devleti var. İngiltere'de bu işi özel sektör yapıyor, devletle alakası yok. Çöpü toplayan özel sektör, talep üzerine bizim firmalara satan özel sektör. nereden kalkıp bunu İngiltere hükümetine bağladınız aklım almıyor. Bizim hükümetin sorumluluğu ithalatına izin vermiş olması. İthal edenler de özel sektör, işe yarayanlarını tekrar plastik yapan da özel sektör. Neden yapıyorlar peki? Çünkü çöp plastiği hammaddeden daha ucuz. Ayrıca geri dönüşüm ile çevre kirliliği bir nebze azaltılmış olduğu halde buna bile karşı çıkmanız gerçekten çok tuhaf. Kafa karışık deyince de alınıyorsunuz. kafa basbayağı karışık işte; çevreci bir işi eleştirmek yerine şunu sorsaydınız çok daha iyi olurdu:Biz neden çöplerimizi İngilizler gibi işleyip geri dönüşüme alamıyoruz ve elin İngilizinin çöpüne mahkum oluyoruz? Bu kadar şeyi yanlış bilmek gerçekten büyük başarı, valla kutlarım sizi. popülizmin esiri.olmuşsunuz.
Alıntı
metni:Dizel otomobil furyasını başlatmalarının sebebi de Irak işgali sonrasında artan petrol fiyatlarıydı. Böylece diğer ülkelere karşı ticari üstünlük elde ettiler ve az yakan otomobil algısı (az yakıyordu ama işletme maliyetleri yüksekti) sayesinde dünya pazarlarındaki payları da arttı. Bu tamamen ekonomi ile alakalıydı ve amaçlarının çevre olmadığı DIESELGATE skandalı ile ortaya çıktı. Dizelin yükselişini tek bir faktöre bağlayamazsınız. Dizeli benzinli otomobile alternatif hale getiren temel unsur common rail teknolojisiydi. Bu teknoloji olmasaydı artan petrol fiyatlarına rağmen dizel otomobiller bu kadar çok satamazdı. Common rail teknolojisi dizel motorların gelenekesel hadikaplarını büyük ölçüde ortadan kaldırdı: Gürültü, kirlilik, titreşim, duman. Common rail ile dizel motorlar çok daha verimli hale geldi. Daha az mazotla daha çok güç üretir oldular. Bu olmasaydı, artan petrol fiyatlarına rağmen dizeller bu kadar çok satamazdı. Petrol fiyatlarının elbette satışlara etkisi olmuştur, bunu inkar edemem ama tek nedeni buna indirgemek dar görüşlülüktür. Hiç bir sosyal olgu tek bir nedene indirgenemez. İkincisi, yazıyorum ama etkili olmuyor herhalde. 90'larda Avrupada satılan her 100 arabanın 1'i dizeldir dediniz. Öyle olmadığını, satılan her 4 otomobilden 1'inin dizel olduğunu göstermek için o grafiği paylaştım ama demek ki mesaj yerine ulaşmamış. 100 arabadan 1'i dizel diyen sizsiniz. 100 araban 24 ile 30'u dizel diyen de paylaştığım grafik. Bunun nesini tartışıyorsunuz?
Alıntı
metni:Avrupalı otomobil üreticilerinin ki buna BMW bile dahildir 3 silindirli motorlara geçmesi dahi emisyondan çok kar maksimizasyonu ile alakalıdır. E, tamam, bunun nesi yanlış? Hala aynı yerdesiniz. Yahu firmalar çevreci olmak zorunda değil, bir firma neden çevreci olsun, insan mı bu? Yani gerçekten anlamıyorum. Kusura bakmayın da gerçekten bu neyin kafası? Siz şirket kursanız, kar yapmaya çalışmayacak mısınız, kurduktan sonra batışını mı seyredeceksiniz, bunun için mi şirket kuracaksınız? Yani bir şirket kar yapmayacaksa, karını maksimize etmeye çalışmayacaksa, sahipleri o şirketi niye kursun? Siz bir market açsanız zararına mı satış yapacaksınız? kafe açsanız maliyetin altında kahve mi satacaksınız? Karınızı artırmaya çalışmayacak mısınız? Kapitalist ve rekabetçi bir pazarda büyümezseniz küçülürsünmüz. Bu ekonominin en basit kurallarından biridir. O yüzden bir şirketin mkasimum kar etmeye çalışması eşyanın tabiatı gereğidir. Gerçekten bunun nesini yanlış buldunuz da bu 3 silindirli motor örneğini verdiniz anlamak mümkün değil. BMW size 3 silindirli motoru çevre için yapıyorum mu dedi? BU motoru insanlığa armağan ediyorum mu dedi? İster emisyonu azaltmak için yapar, ister karını artırmak için. Bu bizi neden ilgilendirsin ki?
Avrupalı şirketler kar peşinde de Japon Toyota Allah rızası için mi araba üretiyor? Toyota çevreci olduğu için mi hibrit üretiyor sanıyorsunuz? Ya da Amerikan Ford? Bir şirket daha çok kar edeceğine inanırsa yarım silindirli hatta teknolojisi elveriyorsa silindirsiz motor bile yapar, isterse de 50 silindirli yapar. Nesi yanlış bunun gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Yani siz şirketleri ne sanıyorsunuz, hayır kurumu mu yoksa Yardımlaşma derneği mi?
"Tekrar söylüyorum AB'nin elektrifikasyonu da emisyon kaygıları da tamamen ticaridir. Çevreyi bu kadar kıskançlıkla koruyor olsalardı saydığım çelişkiler olmazdı. Buna en güncel örnek Çinli elektrikli otomobiller ile rekabet edemeyeceklerini anladıkları için elektrifikasyon için verilen teşviklerin askıya alınmasıdır. İlk mesajımda bundan bahsettiğimde öyle bir şey yok dediniz. Buyurun, bulduğum haberden bir alıntı."
Ben öyle bir şey söylemedim, nerede söylemişim? Yazdıklarım ortada. Şimdi de söylemediğim şeyleri bana mal etmeye çalışmışsınız. Hatta bir söylediğimi bana geri söylüyorsunuz: Ben lpg kit üreticilerinin alayı Avrupalı dedim, aynı cümleyi dönüp bana söylüyorsunuz beni çürütmek için. Ya yazdıklarımı anlamıyorsunuz ya da bağlamından koparıp okuyorsunuz. Ben hiç bir mesajımda Almanya'da elektriklilere verilen teşviklerin kalkmadığını iddia etmedim. Ancak neden kalkmış ben bilemem, sizin gibi "niyet okuyuculuğu" yapamam. Pek çok sebebi olabilir ki zaten sadece BİR avrupa ülkesinden, sadece Almanya'dan söz ediyoruz, diğer AB ülkelerinde de kalkmış mı teşvikler? Bir de şu anlayışı da biraz çocuksu buluyorum: Almanlar şimdi mi farketti Çinlilerin EV atağını? Çindeki firmaların en yenisi 6-7 yıllık falandır, en eskisi de 29 yıllık (BYD). Almanlar yeni mi farketti Çinli CATL ve diğer pil üreticilerinin pazarı domine ettiğini? Almanlar bu kadar salak mı, bu kadar öngörüsüz mü? O koca koca firmaları yönetenleri bizim gibi sokaktakilerle bir mi sanıyorsunuz? Bunu göremeyen adamları o şirketlerin tepelerinde oturturlar mı hiç!
Neyse daha fazla uzatmayacağım çünkü forumun alıntı algoritması doğru çalışmamaya başladı, alıntı yapamaz oldum. Siz gördüğüm kadarıyla kendi yarattığınız, gerçeklerden pek örtüşmeyen bir fantezi dünyasında yaşıyorsunuz. Sizi ne veri paylaşırsam paylaşayım ikna etmem mümkün değil. sabit fikirlilik aşılması çok zorlayıcı bir engeldir, aşmaya daha fazla uğraşmak istemiyorum.
Zaten neyi neden savunduğunuzu da tam anlayamadım. Yani bir aracın motorunun içten yanmalı olmaması sizi niye buı kadar geriyor hakikaten araştırılması gereken bir husus. Elektrikli otomobillere niye karşısınız belli değil, İçten yanmalı motora sevdalı mısınız?, Sorun bu mu? Bir aracın motoru elektikli olsa ne, benzinli olsa ne? Ne fark eder, gerçekten garip. Avrupalı firmalara bu kininiz nereden geliyor, Avrupaya böyle kinlenmek sağlıklı mı cidden araştırılması gereken bir durum. Alınmayın ama kafanız çok karışık, taşlar yerine oturmamış, az veriyle çok fikir edinmişsiniz ve bu fikirlerinizin çoğu gerçek hayat verileriyle pek örtüşmüyor. Bir şeylere inanmışsınız ve inancınızı rasyonalize etmeye çalıştıkça daha fazla "error" veriyorsunuz. Gerçeğe ulaşmanın peşinde değilsiniz, neye inanıyorsanız onu gerçeğin yerine koymaya çalışıyorsunuz. Bunu yaparken de çeşitli mantık hatalarına düşüyorsunuz.
Ben sizinle daha fazla yazışma niyetinde değilim çünkü sizden yeni bir şey öğrenemiyorum. Öyle olunca da vakit kaybına dönüşüyor bu karşılıklı yazışma. O yüzden benden buraya kadar.
Ama tavsiyemi iletmeden kapamayacağım. Karbon nötr olmak için ülkeler hangi kararları almış iyice bir araştırın. İngilizceniz yoksa işiniz zor çünkü bu konuda Türkçe kaynak pek yok. Ayrıca küresel ısınmayı akademik kaynaklardan öğrenin, sosyal medyadan değil. Bir de çevre sorunları nedir, iklim sorunları nedir, aralarındaki farklar nelerdir, bunu da araştırın.
Sağlıcakla kalın.
Edit: İmla ve düzeltme.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Torlak Kemal -- 23 Nisan 2024; 2:41:59 >
-
Çok uzun olmasına rağmen yazdıklarınızı okudum ve gerçekten yeni bir çok şey öğrendim. Büyük resmi kaynaklarla destekleyerek kişilere göstermişsiniz, kendi adıma size teşekkür ediyorum. Anlamayan ya da anlamak istemeyen mutlaka olacaktır aralarında ama işin doğası bu maalesef.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi YouGotThatRight -- 23 Nisan 2024; 9:56:3 >
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
Teşekkürler Hocam.
-
Ben öyle bir şey söylemedim, nerede söylemişim? Yazdıklarım ortada. Şimdi de söylemediğim şeyleri bana mal etmeye çalışmışsınız.
Söylediğiniz kısım:
“Çin yarın ev sektörünü tamamen ele geçirsin göreceksiniz içten
yanmalı motorlar teşvik edilecek.”
Hayır, öyle bir şey olmayacak. Böyle düşünüyorsanız siz gerçekten olan biteni hiç anlamamışsınız.
Avrupa'da EV araçlara dönüşüm hızlı gerçekleşiyor. Bu talep karşısında hazır olan Çin de piyasayı ele geçirdiği için AB ülkeleri frene basmak zorunda hissettiler. Evet içten yanmalıya dönüş yapın anlamı çıkmayabilir o kısımda hata yapmış olabilirim ancak pazar payına ve ticari dengeye tehdit hissettikleri anda sıfır emisyon hikaye haline gelebiliyor. Bir başka paragrafta bu gibi durumlar Almanya'nın 2030'lara kadar sıfır emisyon hedefini yok saymaz demiştin. Yok saymaz ama geciktirir. Yarın bir başka uluslararası gerginlikte veya gelişmede askıya da alınabilir. Bunlar sarsılmaz kurallarmış gibi lanse etmen komik. Kaldı ki başka paragrafta şirketler için elbet de yeni gelişmelere karşı önlem alacaklar, adamlar batsın mı diyen sendin. Şu an baktığımda Avrupalı otomobil üreticilerinin elektrifikasyonu 2030'a kadar tamamlayacağını hiç sanmıyorum. Bunu sadece ben değil işin uzmanları da söylüyor ki Çin'le baş etmeleri de pek mümkün görünmüyor. Yani sıfır emisyon hedefi yarın öbür gün güncellenirse senin argüman kusura bakma çöpe gidiyor.
Ukrayna örneğini tarım arazileri kirleniyor dişye verdiniz. Şimdi de Almanya'nın AB'nin de değil sadece Almanya'nın kapattığı kömür santrallarından bazılarını Rusya'nın doğalgazı kesmesi nedeniyle GEÇİCİ olarak yeniden açması ile ilişkilendirdiniz. Ne alaka? Bu cümlenin neresinden tutsam elimde kalıyor. Bir kere AB değil, sadece Almanya bu adımı attı. İkincisi bu adımın Ukrayna'da tarım arazilerinin savaş nedeniyle kirlenmesiyle ne alakası var? Bu nasıl bir kafa karışıklığı?
Şimdi tekrar ve son kez yazacağım çünkü konuyu ısrarla başka yere çekiyorsun. Ukrayna'nın tarım arazilerini korumak için savaşı körüklemeyebilirler en basitinden. Bugün ABD 61 milyar dolarlık yardım paketi onayladı Ukrayna için. Bunu yarın AB ülkeleri takip edecek. Tamam, mecbur kaldılar, Putin saldırdı dersin anlarım. Benim kafamın karışık olduğunu iddia ettiğin kısım en başa dayanıyor. Olayın ciddiyetinin farkında değilsiniz, dünya çok kötü bir yere gidiyor o yüzden elektrikli otomobile geçmek şart ve bunun ticari çıkarla falan alakası yok diyorsun. Senin görüşünün temeli bu. Ben de diyorum ki bunu teşvik eden Avrupa çevre ile alakalı başka yerlerde neden çelişkiye düşüyor? Anadolu'da siyanürle altın arayıp yer altı kaynaklarını kirleten bunların şirketleri değil mi? O zaman da dönüp onu yapan özel şirketler, Almanya vb. ülkeler ne yapsın diyorsun. Sonuçta o veya bu sebepten Avrupalılardan kaynaklı çelişkiler var.
Türkiye'de elektrikli otomobilleri ve sıfır emisyonu öğütleyen AB ülkeleri Türkiye'de siyanürle altın aranmasına karışamıyor. Yersen.
Kusura bakmayın da bunlar boş laflar. yahu dilimde tüy bitti küresel ısınma başka şey, çevre başka şey diye ama hala aynı yanlışı ısrarla sürdürüyorsunuz. Konumuz çevre değil, küresel ısınma. İngiliz'in çöpünün küresel ısınmayla ne ilgisi var? Ne alakası var? Sizin kafa karışık diyorum, az söylemişim, resmen karmakarışık olmuş kafanız.
Tam bir demagogsun bu paragrafında iyice emin oldum. Olayları yüzeysel geçiştirip derinlemesine kesinlikle irdelemiyorsun çünkü argümanın çökecek. İngilizin çöpünün çevre kadar iklim değişikliğiyle de ilgisi var. İngiltere'den gelen plastik atıkların burada dönüşümden geçtiğini ve bunun iyi bir şey olduğunu benim buna itirazım olduğunu söylüyorsun ya işte tam algı manipülasyonu teknikleri bunlar. İngiltere'den gelen o plastik çöpler Adana'da yakılıyor kardeşim geri dönüşüm falan yapılmıyor Yanan plastiğin atmosfer için tehlikeli olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Yüzlerce ton plastikten bahsediyoruz. Bununla ilgili bir haberden alıntı paylaşıyorum.
Gazete, “Doğaya duyarlı milyonlarca İngiliz çöplerini doğru şekilde ayrıştırarak geri dönüşüm yaptığını sanıyor fakat binlerce tonluk İngiliz çöpü Türkiye’ye gönderiliyor ve yakılarak imha ediliyor. Bu da hem çevre felaketi yaratıyor hem de bölgede yaşayanlar için sağlık sorununa davetiye çıkarıyor” ifadesine yer verdi.
Bunun böyle olduğunu sen de çok iyi biliyorsun ama olayı bütünüyle yazmak işine gelmiyor. Adana'da yakılan plastik tüm atmosferi etkiliyor ve İngiltere ile diğer gelişmiş ülkeler sıfır emisyon hikayesi anlatıyor sen de bu çelişkiye vurgu yapanlara saldırıyorsun. Enteresan gerçekten.
Seninle ayrıştığımız nokta şu. Ben Avrupa'nın bu konuda samimi olmadığını düşünürken ve içinde bulundukları çelişkileri gösterirken sen sürekli olayları kendine yontarak hayır adamlar gayet dürüst ve samimi diyorsun. Değiller arkadaşım.
Mesela Dilovası Türkiye'de kanserin en çok görüldüğü yer çünkü bacalarında filtre olmayan fabrikaların dibinde oturuyordu insanlar. Yine 2007 civarı bu bölgede toprağa gömülü atık variller bulundu. Kocaeli bölgesinde çok sayıda Avrupalı şirketin fabrikası ve tesisi var. Bu pis işleri yapanların bazıları da o firmalar. Bunu sen de biliyorsun, ben de biliyorum, herkes biliyor ama yine kenardan dolanmak için AB'nin bununla ne ilgisi var, çevre kirliliği ile iklim değişikliği aynı şey değil diyeceksin ve benim kişiliğime saldırıp (dikkat ettim bunu çok yapıyorsun demek ki bir sıkıntın var) haklı çıkmaya çalışacaksın.
Bir örnek daha vereyim. Bir dönem de denize rüzgar tribünü kurulması konusunda algılar yapılmıştı. Özellikle Avrupa'daki örnekler ballandırılarak anlatılmıştı. Gel gelelim bu türbinlerin doğal hayata zarar verdiği ortaya çıktı. Akademik kaynak araştırmıyormuşum ya (yine kişiliğime saldırı) buyrun link veriyorum.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1174572
Keza denize kurulan rüzgar türbinleri de balıkların yumurtlama alanlarına ve göç yollarına zarar verebiliyor. Ha gerçi sen bunları da iklim değişikliği ile çevre kirliliği aynı şey değil diyerek çürütürsün hocam. Seninle baş edilmez.
Hülasa benim itiraz noktam dünyada git gide bitirilen, fakirleştirilen orta sınıfın sıfır emisyon bahanesi ile tamamen yoksul bırakılmasına. Otomobillerin dönüşümü de bunlardan biri ve Avrupa'nın bu konuda kesinlikle samimi olmadığını söylüyorum. Sen ise hayır samimiler diyorsun. Tonlarca örnek ortaya koydum ve bunların bazısını çürütürken kimisinde ad hominem yoluna gitmeyi tercih ettin. Örneğin ben hiçbir zaman elektrikli otomobillere karşı olduğumu söylemedim ama beni bununla suçluyorsun. Ana forumdaki sıfır otomobil başlığında mesajlarım duruyor. Daha dün umarım Tesla çok satar da 2. el fiyatları düzene girer dedim. Buradan hiç kimse çıkıp Max Damage benim elektrikli otomobil almama engel oldu diyemez. Benim ev tercih etmiyor olmam ayrı konu. Ben dizel de tercih etmedim şimdiye kadar. 2000 model sonrası benzinli otomobillerin katalizörler sayesinde çevreyi iddia edildiği kadar kirletmediğini düşünüyorum. Paylaştığın grafikteki otomobillerin bakım aralığı, kullanım şekilleri, üzerinde uygulanan modifikasyonlar ve filtreleme sisteminin iptal edilmesi gibi unsurlar yok. Benim de elimde rakam yok ancak tecrübelerime dayanarak diyorum ki o grafikteki otomobillerin yarattığı kirliliğin ana sebebi dpf iptali yapılmış yahut eski tip dizel otomobillerdir. Dediğim gibi elimde veri yok ama eski model dizel Corsa'ların, Dobloların egzozundan çıkan isi yolda giderken görüyoruz.
Son olarak toparlamak istiyorum. Tamam otomobiller tamamen iptal olsun komple toplu taşımaya geçelim. Kabul. Peki siyanürle altın arandığı için mahvolan yer altı suları ne olacak? Okyanuslarda oluşan plastik adalarını nasıl temizleyeceğiz? Yukarıda örneğini verdiğim gelişmiş ülkelerden çıkan çöplerin yakılarak havanın zehirlenmesi, varillerle toprağa gömülen kimyasal atıklar? Bunlar ile küresel ısınma aynı şey değil diyeceksin ama ben olaya bütüncül yaklaştığımı düşünüyorum. Tatlı su kaynakları tükenince sera gazı salınımının azalması yahut karbondioksitin 150 yıl öncesi seviyelere düşmesi bana pek anlamlı gelmiyor.
-
Hocam cevap vermeyecektim ama yine bariz bir kafa karışıklığı gördüğüm için son kez yazayım. Zaten o yüzden teknik konulara girmeyeceğim çünkü girince karşılıklı yazışma sürüp gidecek. :)
Madem sizli-bizli konuşmayı bıraktık, o halde ben de öyle hitap etmek istiyorum izninle.
Önce şu hususu açıklığa kavuşturayım. Kişiliğe saldırı olarak anlaşılabilecek cümle kurulumlarından mümkün olduğunca kaçındım ama yine de gözden kaçmış böyle bir iki cümle varsa özür dilerim. hangileriyse belirtin değiştireyim ya da sileyim. Fakat bazı şeyler kişiliğe saldırı olarak algılanabilir öyle olmadığı halde. mesela kafanız karışık dediğimde bunu ad hominem olarak algılayabilirsiniz, oysa bence değil çünkü kafa karışıklığı kişiliğinizin içkin bir özelliği değil. Makul düşünemiyorsunuz dediğimde de kişiliğinize saldırmış olmuyorum çünkü böyle söylerken içinde bulunduğumuz anı ve bağlamı kast ediyorum. Yoksa hayatın başka pek çok alanında makul düşünüyor olabilirsiniz. sadece o an ve o hususta makuliyetinizde bir zaaf görmüşümdür, onu belirtiyorumdur. Neyse, uzatmayayım, böyle algıladığınız cümlelerim, kelimelerim varsa affola.
Şimdi gelelim şu teşvik meselesine:
Senin ilk cümlen:
“Çin yarın ev sektörünü tamamen ele geçirsin göreceksiniz içten
yanmalı motorlar teşvik edilecek.”
Karşılığında ben ne demişim:
"Hayır, öyle bir şey olmayacak. Böyle düşünüyorsanız siz gerçekten olan biteni hiç anlamamışsınız. Gerçekten büyük tehlikenin farkında değilsiniz. Küresel ısınmayı sanırım oyun sanıyorsunuz. Devletlerin de iklim konferansları yaparak ve buralarda bağlayıcı kararlar alarak oyun oynadığını sanıyorsunuz herhalde."
İlk cümleden kastımın içten yanmalının artık mevcut haliyle bir daha teşvik edilmeyeceğiydi. Nedenini de izleyen cümlemde açıklamışım. Çünkü demişim küresel ısınma önlenemezse medeniyetimizin sonu olacak ve devletler de bunun farkında.
Sen başka bir şey anladıysan bilemem, o benim sorunum değil, bana göre cümlelerim gayet açık. Şimdi burada yine aynı şeyi tekrarlıyorum: Mevcut haliyle ICE'ye Avrupada asla teşvik verilmeyecek. Ama ilerde bir şey olur, ICE'nin karbon salınımı tümüyle engellenir, o zaman bilemem. Aslında o zaman da ihtimal vermiyorum ama her ülke aynı davranır garantisini veremem, belki bazı ülkeler farklı davranır.
Neyse, konu buydu. Sen daha sonraki mesajlarda onu kalkıp, elektirikliye Almanya'da teşviklerin son verilmesine bağladın. Yani hiç ilgisi olmadığı halde ICE'ye teşvik verilmesi ihtimalinden BEV teşviklerine Almanya'da son verilmesine atladın ve aynı şeyden bahsetmeye devam ettiğini sanıyorsun. Oysa aynı şeyden bahsetmiyorsun. ilkinde ICE teşviki, ikincisinde biten BEV teşviki. Konudan konuya atlayıp aynı şeyden söz ettiğini sanıyorsun. Sonra da ben kafan karışık demek zorunda kalıyorum.
Bak diyalog nasıl devam etmiş:
Sonraki mesajından:
Buna en güncel örnek Çinli elektrikli otomobiller ile rekabet edemeyeceklerini anladıkları için elektrifikasyon için verilen teşviklerin askıya alınmasıdır. İlk mesajımda bundan bahsettiğimde öyle bir şey yok dediniz. Buurun, bulduğum haberden bir alıntı.
Alman ekonomi bakanlığı, 2016 yılından bu yana yaklaşık 10 milyar euro ulaşan elektrikli araç teşvik programını sonlandırma kararı aldı. Bu karar, Almanya’nın 2024 bütçesinin yeniden düzenlenmesi ve Anayasa Mahkemesi’nin 60 milyar euroluk bütçe kesintisi kararı sonucunda alındı. Program, başlangıçta 2024 sonuna kadar sürecekti, ancak yeni başvurular artık kabul edilmeyecek.
Benim buna cevabım:
"Ben öyle bir şey söylemedim, nerede söylemişim? Yazdıklarım ortada. Şimdi de söylemediğim şeyleri bana mal etmeye çalışmışsınız. Hatta bir söylediğimi bana geri söylüyorsunuz: Ben lpg kit üreticilerinin alayı Avrupalı dedim, aynı cümleyi dönüp bana söylüyorsunuz beni çürütmek için."
Söylemiş miyim?
Elektrikliye teşvik Almanyada devam ediyor demiş miyim?
Hayır, benim bütün söylediğim senin ICE'ye teşvik gelebilir iddiana hayır gelmeyecek dememdi. Ben hiç bir mesajımda Almanya'da BEV teşviklerinin sonlanmadığına dair bir şey söylemedim.
Peki bu kafa karışıklığı değilse ne?
Ve hala devam ediyor!..
Bir de şu var:
Çin teknolojisinde öyle bir noktaya ulaştı ki, artık isterse mükemmel içten yanmalı motorlar da yapabilir ve yapmaya başladı bile. O nedenle AB Çin'in BEV atağını kesmek için uyduruk önlemler alıyorsa bu Çin'in önünü kesmez. Çin bu defa da ICE yaparak gelir Batının kapılarına dayanır. O yüzden senin bu argumanını çok gerçekçi bulmuyorum. BEV yapan Çin ICEV yapamaz mı yani? yapıyor da zaten...
Bunu düzelttikten sonra son cümlelerimi söyleyip kapatmak istiyorum. Ben seni anlıyorum ve Batının samimiyetsizliği konusunda katıldığım yerler var zaten. Sen Batıyı söylemlerinde samimi bulmuyorsun. Çevre konusundaki aksiyonlarını ikiyüzlü buluyorsun falan. Bunları da örneklendirmeye çalışıyorsun ama örneklendirirken tutarsızlıklara ve mantık hatalarına düşüyorsun (ad hominem değildir).
Sorun benim seni anlamamam değil, senin beni anlamaman. Küresel ısınmanın çok çok ciddi bir tehdit olduğuna inanmıyorsan zaten bunca tartışmamız boşunaydı, baştan söyleseydin de topa hiç girmeseydim derim. Ama inanıyorsan...
Evet inanıyorsan, o zaman da senin beni anlaman ve ülkelerin çabalarının sahte olmadığını gerçekten küresel ısınmaya karşı bir şeyler yapmaya çalıştıklarını teslim etmen gerekir. Hiç bir güç ülkeleri iklim zirveleri yapıp bir takım bağlayıcı güç kararlar almaya zorlamıyor. Bu ülkeler kendiliklerinden bir araya geldiler BM öncülüğünde. Küresel ısınmayı - inanmasalar demiyorum - fark etmeseler, görmeseler, ölçmeseler zaten bir araya gelmezlerdi. Böyle bir tiyatro oynamalarına gerek yok ki. Kimse onlardan böyle bir talepte bulunmadı. Sokaktaki insanın küresel ısınmadan haberi yok, olanın da umurunda değil, kimi de bunu kapitalizmin oyunu sanıyor. O zaman devletler hem de yüzlerce devlet bir araya gelip neden böyle ekonomi üzerinde olumsuz olacak kararlar alsın? Ufukta gerçek bir tehlike var ki bunu yapıyorlar. Ne kadar başarılı olurlar bilemem. Ülkeler eğer ekonomileri zarar görüyor diye geri adım atarlarsa, bu, dünyanın felaketiyle sonuçlanır. Erk kullanma ve bunun sorumluluğunu üstlenme pozisyonundaki hiç kimsenin bu kadar basiretsiz olacağını sanmıyorum, Trump gibileri hariç. Trump gibi dangalak politikacılar tehlikelidir, onlar böyle şeyler yapabilir. Nitekim Trump yaptı da, 2016 Paris iklim anlaşmasından ABD'yi çekti. Allahtan Biden kazandı da ABD anlaşmaya geri döndü.
Böyle iğrenç popülist politikacılar dışında hiç bir politikacı ülkesinin geleceğini yok eden adam olarak anılmak istemez ve o nedenle kolay kolay geri adım atmazlar. Evet politikacılar yalnızca geleceği değil bugünü de düşünmek zorundalar çünkü hepimiz bugün yaşıyoruz ve bugünün kaybı pahasına geleceğin kurtarılması kahramanlığı her politikacının harcı değil ama küresel ısınma da yakıcı bir gerçek. Politikacılar bugün ve gelecek arasında bir denge kurarak ilerlemek isteyeceklerdir. Yani ne ekonomiyi aşırı soğutalım ne de küresel ısınmaya karşı önlem almaktan vaz geçelim. Bu noktada belirlenen takvimlerde yalpalamalar olur, bu doğaldır ama takvimlerden tümüyle vazgeçilebileceğini sanmak aşırı hayalciliktir.
Diğer konulara girmiyorum, çünkü kızacaksın ama bir kısmı gerçekten demagoji seviyesinde ama bunları iyi niyetle ve içtenlikle söylediğine eminim. fakat bazı şeyleri yanlış, bazı şeyleri de eksik biliyorsun.
Son söz:
İkiyüzlülük sadece Batılı devletlere ait bir sıfat değildir, tüm devletler ülke çıkarları söz konusu olduğunda ikiyüzlüdür. daha ileri gideyim, kişisel çıkarlarımız söz konusu olduğunda sen, ben, hepimiz ikiyüzlüyüz. İtiraz etsen de beni ikna edemezsin, ikiyüzlülük egosu gereği insanın hamurunda vardır. devletleri de insanlar oluşturur yoksa devlet canlı bir organ değildir, insanlar ikiyüzlü ve bencil olduğu için devletler de çifte standart tadında kararlar alırlar.
O yüzden sadece Batıyı suçlamak çok hakkaniyetli bir tutum olmasa gerek. Tüm insanlık adım adım gelen çevre yıkımından sorumlu. Hiç kimse doğayı düşünerek yaşamıyor, kendi basit zevklerini düşünerek yaşıyor herkes ve bunun olası sonuçları üzerine kafa yormuyor. Onun için çuvaldızı kendimize iğneyi devletlere batırmalıyız. Biz ne isek devletler de o.
Artık daha fazla yazmak istemiyorum, söyleyeceğimi söyledim. Düzeyli bir tartışma oldu, teşekkür ederim.
Saygılar.
-
Maşallah kitap gibi uzun bir yazı. Karşılıklı tartışmalar dahil hepsini okudum. Okuması keyifliydi.
-
elektrik boş iş.
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X