26 Ağustos 1071'de Sultan Alparslan'ın Türklere açtığı yurt, Osmanlı Devletinin güçten düşmesi ve 1. Dünya Savaşında alınan yenilgi sonucu işgalle karşılaşmıştı. İtilaf devletlerinin maşası Rumlar, kendilerinin ve itilaf devletlerinin önündeki tek engel olan ve Türk milletini temsil eden Ankara hükümetini susturmak amacıyla taarruza geçmişti, Sakarya'da destan yazan Türk ordusu, Yunan ordusunu geri püskürttü. 1 yıl sonra, tarih, Sultan Alparslan'ın kazandığı zaferin ve Yunanlıların Güney'den Ankara yönünü açmak için kesin Taarruza kalktığı günün yıl dönümünü, 26 Ağustos 1922'yi, gösteriyordu. Hedef, mühimmat olarak bizden üstün olan düşman kuvvetlerini bir darbede çökertmekti, plan epey riskliydi çünkü Türk milletinin atacağı tek kurşun vardı, olası bir mağlubiyette ordumuz elden gidecek, Ankara düşecek ve perişan halde olmasına rağmen kadın erkek demeden vatanı için her şeyini veren yoksul bir halk kalacaktı. Zaten yoksul olan ve savaş sırasında da inanılmaz derecede fedakarlık yapan Türk milleti iyice zor duruma düşecekti ve mühimmatı, ordusu kalmayan yoksul bir halkı da Orta Asya steplerine sürmek zor olmayacaktı, tıpkı Kırım Türkleri gibi. Ben bu yüzden bu savaşı çok kritik buluyorum, yıllarca süren savaşlar sırasında iyice fakirlemiş bir milletin, yok olmama mücadelesiydi.
Geçen Habertürk izliyordum. Orada da diyorlar, ''evet tarihte bir sürü asker yönetici var ama birkaç askeri deha var. Mustafa Kemal bunlardan sadece birisidir.'' diyorlardı. Bence haklılar.
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme