Sizlere bir yazıyı paylaşmak istedim. Okuyunca hoşuma gitti, sizler de okuyup düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
ÇÖKÜŞE GİDEN YOL
Değerli okur!
Devlet yöneticisinin elbette bazı önemli vasıflara sahip olması gerekmektedir. Adaletli ve dosdoğru olmak, öfkeyi kontrol edebilmek, insanları bölen değil birleştiren olmak ve bunun gibi niceleri devlet adamının sahip olması gereken vasıflardan yalnızca bir kısmıdır. Nitekim Şeyh Edebali de Osman Gazi Han’a bunun gibi tavsiyelerde bulunmuş, bu sözleri dinleyen Gazi’nin ektiği çınar 600 yıl boyunca yaşamış, dalları budakları tüm cihana yayılmıştır. 120 yıl gibi oldukça kısa bir sürede tam 3 kıtaya birden genişleyen İslam Devleti’nin arkasında da vasıflı ve dürüst devlet adamlarının etkisi görülmektedir.
Ne yazık ki bu vasıfları günümüzdeki lider kabul edilen kişilerde görmek mümkün değildir. Bunların başında adalet duygusu gelmektedir. Adil olmak, her vatandaşa eşit yaklaşmak ve onların ihtiyaçlarını gidermek anlamına gelmektedir. Öyle ki Peygamberimiz (s.a.v) “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyurmuş, adaleti ile tüm cihana nam salan Hz.Ömer kendisine hediye edilen balı sırf ülkesindeki insanların bir kısmı bu imkana sahip olmadığı için geri çevirmiştir. “Dicle kenarında bir koyunu kurt kapsa, İlah-i Adalet’in bunu benden soracağından korkarım.” diyen de yine Hz.Ömer’den başkası değildir. Doğru olan yönetim biçimi budur. Yanlış olansa kendileri zevk ve sefa içerisinde yaşam sürdüren firavunların yönetimi değil de nedir?
Bugün ülkemizde yaşayan her 4 çocuktan biri açlık sınırında yaşıyor. Ülkemizin kimi yerlerinde daha sadece 40 günlük olan Ayaz bebek soğuktan donarak ölüyor, yüzlerce işçi iki ekmek pahasına girdikleri madende yanarak can veriyor. Bu ülkede son 12 yıl içerisinde yaklaşık 15 bin işçi hayatını kaybetmiştir. Bu rakam o kadar büyüktür ki, eğer bu insanları 100 metre aralıklarla yan yana dizmiş olsaydık İstanbul’dan Ağrı’ya kadar ulaşabiliyor olurduk. Bu insanların tabutlarını üst üste koysaydık Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’na tepeden bakardık. Ne yazık ki bütün bunlar olurken ülkemizin önde gelenleri kendi nefsi istekleriyle meşgul olmuşlardır. Bu kadar ölümü “Bu işin fıtratında var” diyerek geçiştirmişler, tarihin gelmiş geçmiş en büyük maden kazalarından biri olan Soma Faciası’ndan yalnızca birkaç ay sonra görkemli saraylarına geçmişlerdir. Bu saray öyle bir yerdir ki tam tamına 1150 odası vardır. Eğer her gününüzü farklı bir odasında geçirmek isterseniz sarayda 3 yıldan fazla süre kalmanız gerekmektedir. Maliyeti öylesine yüksektir ki aynı miktar parayla 30 bin konut yapılabilmektedir ki bu rakam Kilis ilinin büyüklüğüne eşittir. Aylık ısıtma maliyeti ise Bayburt ilini ısıtmayla eş değerdir. Bütün bunlar göz önüne alındığında devletin başında bulunan kişilerin Hz. Ömer’in adalet anlayışını değil firavunların yaşam tarzını benimsediklerini görmek mümkündür. Çünkü halkın önemli kısmı yoksullukla mücadele ederken kendilerinin sofralarında bir kuş sütü eksiktir.
Halkı bölen değil birleştiren olmak ve öfkeyi kontrol etmek, dosdoğru olmak ve sözünde durmak da devleti idare eden şahısların sahip olması gereken özelliklerdendir demiştik. En zor koşullarda dahi insanları birleştirici davranmalı, o şekilde konuşup hareket etmelidir. Abraham Lincoln Amerikan İç Savaşı’ndan önce ülkeyi karıştırmaya kalkanlara karşı tehditler savurmak yerine şu konuşmayı yapmıştır: “Biz düşman değil, dostuz! Düşman olmamalıyız. Gerçi ihtirasların bir gerginliği vardır. Fakat bu gerginlik, aramızdaki sevgi bağlarını kırmamalıdır. Hatıranın her harp sahnesinde ve her vatanseverin mezarından bütün yurtta yaşayan her canlı kalbe ve her tüten bacaya uzanan mistik bağları, bir temas ile birliğimizin tümünü toplayacak niteliktedir.” Sonuç ise ortadadır, bugün Amerika Birleşik Devletleri dünyanın en güçlü devletidir ve Lincoln Amerikan vatandaşlarının en çok sevdikleri liderleridir. Aynı rüyayı görüp birlikte yaşamı paylaşan toplumların elbette ki barış içinde yaşamaları gerekmektedir. Doğru olan da bu değil midir? Yine Lincoln “Bir ev halkı birbirlerine düşman iseler, o ev mutlaka yıkılır.” demiştir. Çok acıdır ki günümüzde gerçekleşen durum da bu sözlerle örtüşmektedir. Bugün kendi içinde barış ve huzur içerisinde yaşaması gereken toplumumuz, bunu sağlamaya çalışması gereken bir adam tarafından kışkırtılmıyor mu? Halkına hakaretler yağdıran, aleyhinde konuşanları hapislere attıran, öfkesini kontrol edemeden sevmediği herkese saldırıp ülkeyi kaosa, düşmanlığa ve bölünmeye sürükleyen kişi, bu devletin başındaki şahıstan başkası mıdır? Doğruluktan ayrılmaması gereken kişi, şerefi ve namusu üzerine ettiği yeminleri çiğnemiş, herkese eşit yaklaşması gerekirken taraf tutmuştur. Bu büyük aile, bir adamın nefsi arzuları yüzünden yıkılmaya doğru gitmektedir. İnsanlarımız mümkün olsa birbirlerini bir kaşık suda boğacak duruma getirilmişlerdir. Ülkenin halkı değil, beşikteki bebeğe kadar on binlerce masum insanımızı katledenler muhatap alınmaktadır. Barack Obama’nın çıkıp halkını tehdit ederek konuştuğuna, Bin Ladin ile oturup görüştüğüne ve teröristin isteklerine göre hareket ettiğine şahit olan var mıdır? Bu belli ki akıl ve mantık dışıdır. Ancak bu pisliğin içinde yüzenler, karşılığında daha fazla güç, para, makam ve mevki istemekte, yine nefislerinin kölesi olarak hareket ederek ülkeyi bataklığa sürüklemektedirler.
Netice olarak, adaletin olmadığı, yöneticilerinin kendi arzuları peşinde koştuğu, halkının sefalet içerisinde olup üstelik de birbirini boğazlamak için gün saydığı bir toplumun ayakta kalması söz konusu değildir. Çok yakından bildiğimiz bir atasözü der ki “Görünen köy kılavuz istemez”. Bu sebeple artık uyanmanın ve birlikte olarak bu duruma dur demenin vakti gelmiştir. Bu güzel ülkeye ve insanlarına sahip çıkacak olan yine bu insanların kendisidir. Gemiyi alabora olmadan önce girdaba giden yoldan çevirmek yolculara kalmıştır çünkü açıkça görünmektedir ki kaptan ve mürettabatı zevkleri peşinde koşmaktan yönlerini kaybetmişlerdir.
bunun benzeri sözleri biz aylardır söylüyoruz ama anlayan var mı ?
bizim toplumumuz uzun zamandır savaş vs. görmediği için azgınlığın son aşamalarını yaşıyor
ahlaki değerlerini kaybeden toplum zaten yaşamıyordur
şu forumda dahi verilen bazı cevaplar ülkenin geldiği durumu anlatıyor ,edep adap dan yoksun hakaret dolu mesaj yazmayı bile maharet zannedenlerin çokluğu insanımızın geldiği noktayı gösteriyor
fikirleri ile yenemeyeceğini anladıkları an başlıyorlar hakarete veya ilgisiz söz ve gülücüklerle ortalığı doldurmaya
insani ve vicdani konularla bile dalga geçenler mi dersiniz , ahlaksızlıkları savunanlar mı dersiniz ,ne arasanız var