ama şunu düşünün:::: eskiden de bilim adamları vizyon olarak toplumdan ileri idiler.ama yaygın görüşlerin bir çoğu yanlıştı. geniş açıdan bakarsak bence şöyle görünüyor... şu anda doğru bildiğimiz kanunların,formüllerin birçoğu zaman içinde yanlışlanacak veya geliştirilecektir. bu durumda hiçbir zaman 'bu tam doğrudur ' denilemiyor çoğu konuda..
Bence fazla geniş açıdan bakma... O zaman akla şu soru gelir. Orta çağda ednilen dini bilgiler yanlışsa şimdikilerin doğru oldugunu kim iddia edebilir?
BENCE SİZ BÖLE BİLM HAKKINDA YORUMLARINIZI DİLE GETİRİN DİNE HİÇ GİRMEYİN KARDEŞİM BOŞU BOŞUNA NE KENDİNİZİ NE DE BİZİ GÜNAHA SOKMAYIN KARDEŞİM...
quote:
Orijinalinden alıntı: SilisyuM
Bilim ile din bağdaşmaz. Din adamları ne derse desin, ister peygamberin "İlim Çin'de de olsa alın" sözünü örnek versinler, ister başka bazı gerekçelerle bilimi yüceltsinler, ve İslam'ın ya da herhangi başka bir dinin bilimle çelişmediğini söylesinler, özünde bağdaşamaz iki düşünce biçimi olan bilim ile dini uzlaştırmak mümkün değildir.
Bunun sebebini anlamak inançlıların çoğuna zor gelir. Bizlerin, sırf dine ve Tanrı'ya karşı içimizde beslediğimiz bir düşmanlıktan dolayı bu tür karalayıcı sözlerle dine saldırdığımıza inanmak isterler.
Bu yüzden, bu düşüncemizin sebebini burada örnekleriyle açıklamak istiyorum.
Din ile bilimin birinci önemli farkı "yanlışlanabilirlik" noktasındadır. Bilimde, yanlışlanabilir olmayan bir kavramın bilgi değeri yoktur.
Yanlışlanabilirliği kısaca açıklayacak olursak, bir önermenin yanlışlanabilir olması demek, eğer yanlışsa, yanlışlığının ortaya çıkartılabilir olması demektir. "Elimde kırmızı bir balon var" yanlışlanabilir bir önermedir. Eğer yanlışsa, yani elimde bir balon yoksa, ya da başka renk bir balon varsa, bunu anlamak çok kolaydır. Fakat "Ölümden sonra hayat var" yanlışlanabilir değildir. Ya da "Komşunun başına gelen kötü olay, benim bedduam yüzündendir" gibi bir önerme, yanlışlanabilir değildir. Bilimde, yanlış olması durumunda, bunu anlamaya imkan olmayan bu tür ifadelerin bilgi değeri yoktur.
Fakat dinde bu tür yanlışlanamaz pek çok ifade vardır. Dolayısıyla dinsel bilginin pek çok örneğinin, test edilip, yanlış olup olmadığının görülmesi mümkün değildir. Aslında dinde yanlışlanabilir ifadeler de vardır, ve onların da bir kısmı yanlışlanmıştır. Fakat, bu ayrı bir konu ve bu yazıda asıl üstünde durmak istediğimiz nokta dinin pek çok bilgisinin genel olarak yanlışlanabilir olmadığıdır.
Evrenin Tanrı'nın ol demesiyle oluştuğuna, öbür dünyada bizleri ödül veya cezanın beklediğine, vs. inanırken uygulanan mentaliteyi, bilimsel alanda uygulamaya kalksak, herhangi bir bilimsel problemde, karşımıza çıkan ve durumu açıklıyor gibi görünen ilk açıklamaya dört elle sarılır ve pek çok hata yapardık.
Örneğin, "Dünya düzdür" gibi bir önerme, dış dünyayla ilgili gözlemlerimize uyduğu için, bundan kuşku duymaz ve dünyanın yuvarlak olduğunu bu yüzyılda bile belki hala öğrenmemiş olurduk. Bir önermenin, dış dünya verilerine bakılarak doğrulanması kolaydır. Tek derdimiz durumu açıklıyormuş gibi görünen bir ifade bulmaksa, bu pek çok durumda mümkündür. Hatta gözlemlerle de doğrulanabilen birden fazla açıklama geliştirilebilir pek çok durumda. Eğer bunları yanlışlamaya uğraşmazsak, yanlış olduklarından şüphe edip yanlışlıklarını ortaya çıkartacak testlere tabi tutmazsak, çok kolay yanılabiliriz. "Dünya düzdür" yanlışlanabilir bir önermedir. Yanlışlığının ortaya çıkartılması mümkündür. Örneğin, en basiti "Dünya düz olsaydı, denize açılan geminin direği, gemi kıyıdan uzaklaştıkça, ufukta kaybolmazdı" gibi bir gözlemle, "Dünya düzdür"ün yanlışlanması mümkündür. Fakat buna rağmen, sırf insanlar yanlışlamaya uğraşmadığı için, yüzyıllarca "Dünya düzdür" açıklamasına inanıldığı düşünülürse, bir de teorik olarak dahi yanlışlanması mümkün olmayan açıklamaların toplumda geniş şekilde kabul görmesinin bırakacağı izi ve bu durumun dünyayı algılayışımızı nasıl geri bırakacağını varın siz düşünün.
Nitekim bugün durum budur. Dünya üzerinde yüz milyonlarca, belki milyarlarca insan, öldükten sonra yaşayacaklarını ve ceza ya da ödül alacaklarını düşünüyor. Görünmez, her şeye kadir ve her şeyi bilen bir varlığın evreni ve bizi yarattığına inanıyor. Bunun "Dünya düzdür" örneğindeki gibi yanıltıcı bir varsayım olduğunu hiç de azımsanmayacak sayıda bir kesim biliyor bereket, ama yine de bu yeterli değil ve bu yüzyılda bile insanların dünyayla ve evrenle ilgili kavrayışlarının bu derece sığ olduğunu görmek, gerçekten endişe verici.
Yanlışlanabilir olmayan bir şeye inanmanın yaratacağı problemleri görmemek, zihnini böyle bir tavra alıştırmak, sadece kolay aldanmaya değil, dünyayı yanlış algılamaya ve dünya ve evrenle ilgili kavrayışımızın sığlaşmasına da sebep olur. Dinsel bilgiler ve dinsel düşünce tarzı ise bize pek çok bu tür imkan verir.
Bilimle din arasındaki bir başka fark, bilimde yargıların deneyden (testten) sonra, dinde ise önce yapılmasıdır.
Bilimde yargılar deneyden (testten) sonra yapılır. Deneyin sonucuna göre, gerekirse yargılar değiştirilir. Dinde ise yargılar baştan verilir, doğrular baştan bellidir, ve deneyin sonucu bu bilgilere göre yorumlanır. Bu yüzden bir mümini kuranda geçen bir ifadenin yanlış olduğuna ikna edemezsiniz örneğin. Çünkü kuranda geçen tüm ifadelerin doğruluğunu baştan kabul etmiştir. Eğer herhangi bir ifade, günümüzde bilinen bazı gerçeklere aykırı düşerse, basitçe bu ifadenin yorumlanış tarzını değiştirir. Dini ifade hala doğrudur, baştan beri doğrudur, sadece mümin geçmişte onu yanlış anlamıştır. Açıklaması budur.
Bunu da ancak kurandaki söz konusu bilginin sorgulanmasına sebep olacak yeni bir bilgiyi başkası bulup ortaya çıkardığı zaman yapar. Müminin kendisinin kurandaki bilgilere aykırı düşecek, dolayısıyla, o bilgiyi yorumlayış tarzını değiştirmesine sebep olacak türde bir bilgi ortaya çıkarması bile mümkün değildir. Çünkü o bilgileri sorgulayacak türde bir eylemi bile olamaz müminin.
Dolayısıyla, dinsel düşünce şekli, doğruların sorgulanmasının önünde de bir engeldir. İnsanların Adem ve Havva'dan türediğine inanan biri, dağa, bozkıra çıkıp, ilkel insan fosili aramaz. Kutsal kitaplara göre dünya 6000 yıl kadar önce, toplam 6 günde yaratıldığı için, dünyanın yaşını ve nasıl oluştuğunu merak edip tespit etmeye çalışmaz. Bu tespitleri ancak düşünce tarzları ve eylemleri dinle motive edilmemiş bilim adamları yapar, ve müminlerin bu konudaki tek eylemleri, bu yeni bilgilerin ışığında kendi inançlarını ve kutsal kitapları "yorumlama" tarzlarını gözden geçirmek olur. (6 günü, 6 aşama olarak değiştirip, buna mecazi diyerek örneğin). Tüm enerjilerini, kendi doğru bildikleri şeyleri yeni bilgiler ışığında gözden geçirip, gerekirse yorumlayarak, doğruluklarından emin olmaya ayırmak zorunda kalırlar. Yeni bilgi ortaya çıkartamazlar. Çünkü eski bilgileri sorgulamazlar. Eski bilgiler kutsal bilgi ve sorgulanmayacak, doğruluğu kesin bilgi olduğu için, ancak başkaları asıl doğru bilgiyi ve asıl gerçeği gözlerine soktuğunda gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırlar. Bunun dışında, doğruları sorgulamak ve ortaya çıkarmak için bir motivasyonları, ve bir gerekçeleri yoktur.
Yani, dinsel düşüncenin bilimle bağdaşmayan ve hatta bilimi engelleyen bir başka unsuru, bilimsel araştırma konusunda motivasyon bırakmamasıdır.
Dinsel bilgi Tanrısaldır ve doğrudur. Sorgulanmasının bir gereği yoktur. Hatta sorgulanması bir günahtır. Bu durumda, bir müminin, evrenin ve canlılığın yaratılışı, insanın ortaya çıkışı, dünyanın yaşı, vs. gibi dış dünya ile ilgili algılayışımızın temelinde yer alan noktalarla ilgili sorgulayıcı bilimsel araştırmalar yapmak için bir motivasyon ve mantıksal bir gerekçe bulması kolay değildir. Cemaat liderleri ve dini önderleri, bilimsel aktivitenin günlük hayattan gözlenmiş pratik yararları yüzünden bilimi ve bilimsel araştırmayı sözlerle teşvik etmeye çalışsalar da durum budur. Bu yüzden ne İslami kesimden, ne de Hıristiyan ve Musevilerin fundamentalist kesiminden doğru dürüst bilimsel buluş çıkmaz.
Ayrıca, üç büyük dindeki öbür dünya inancı da, bilimsel aktiviteyi engelleyen bir başka unsurdur. Öyle ya, eğer bu dünya faniyse ve gerçek hayat, sonsuz süreli olarak öbür dünyadaysa, ve bu dünyadaki hayat sadece öbür tarafa hazırlık için geçirilmesi gereken bir imtihansa, siz sözlerle bilimi ne kadar özendirirseniz özendirin, bilimsel eylem, müminleri inandırdığınız bu diğer açıklamalarla çelişecektir. İmtihan dünyasında yapılması gereken şey, her tutarlı düşünen müminin göreceği gibi, bolca ibadet yapıp öbür dünyaya hazırlanmaktır. Yoksa, bütün ömrünü milyonlarca böcek ve kelebek türünü sınıflandırarak veya dağ taş dolaşıp yeryüzündeki kaya tabakalarının oluşumunu inceleyerek geçirmek değil. Bu tür eylemlerin gerektirdiği yaşam tarzının, müminin yaşaması gereken türde bir yaşamla (5 vakit namaz ve günlük hayatın her ayrıntısında dinsel prensiplere uymak gibi) uyuşmaması bir yana, işin bir de müminin böyle bir monoton, uzun süreli ve sıkıcı bilimsel aktiviteye kendi hayatında yer ve gerekçe görmemesi yönü vardır. Çünkü müminin hayatının daha önemli bir yönü vardır. Müminin hayatı bir imtihandır ve önemsiz ayrıntılarla harcanmamalıdır. Hayattaki en önemli şey, hatta tek önemli şey, iyi ibadet edip, iyi bir mümin olmak ve öbür dünyaya iyi hazırlanmaktır.
Dolayısıyla, dinci kesim ne derse desin, bilimle dinin bağdaştığı ve dinin bilime köstek olmadığı, vs. türündeki iddialarını kanıtlayamazlar. Çünkü ortada, yukarıda açıkladığımız somut gözlemler vardır. Hem dinine bağlı olup, hem de bilimsel alanda çeşitli buluşlar ortaya çıkartmış birilerinin tespit edilip örnek olarak getirilmesi bu gerçeği değiştirmez, çünkü burada tartıştığımız konular tek tek kişilerle ilgili değil, toplumla ve toplumsal davranışlarla ilgili sosyolojik konulardır.
Eski zamanlarda buluşlar yapılmış olmasının da kafa karıştırıcı bir tarafı yoktur. Bütün mesele buluşu yapan zihniyetin ne olduğudur.
Buluşların nasıl yapıldığı bellidir. Yeni bir bilgi ortaya çıkarmak, eski bilgiyi sorgulamayı, eski açıklamadan farklı olan hipotezler ortaya çıkarmayı ve bu hipotezleri test etmeyi gerektirir.
"Gülün Adı" filmindeki bilimsel zihinli rahibin de yaptığı budur, küçük bir çocuğun oyun oynarken yaptığı da budur. Küçük bebeklerin, ellerine aldıkları bir cismi evirip çevirip bakmaları, ağızlarına götürmeleri, cismi sağa sola vurmaları ya da çekiştirmeleri, aslında birer deneydir. Çocuk kendi kafasında dış dünyanın nasıl işlediğini anlamaya çalışmaktadır. Küçük çocuklar bile, bilim adamlarının uyguladığı yöntemleri uygulayarak öğrenir (ilkel şekliyle).
Dinde karşı çıkılan nokta ise, imanın gerektirdiği zihniyetin, bu evrensel bilgi arttırma kurallarıyla çelişmesidir. Dinin teşvik ettiği zihniyet, eski bilinenlerden şüphe duyup sorgulamaya engeldir. Din doğruları vermiştir, bu yüzden sorgulayıp deney yapmayı gereksiz kılar dinsel zihniyet.
Fakat bunu %100 başarıyla gerçekleştiremez elbette. Çünkü insanoğlunun sorgulayıcı yönü de vardır. Din sadece bunu zorlaştırmakla yetinir. Tamamen köreltemez. Eğer köreltebilseydi, insanoğlunun dinsel düşünce batağına battığı karanlık çağlardan çıkması mümkün olmazdı.
Yargının testten sonra değil önce yapılması gibi bir düşünme şekline kendini alıştıran birinin, başarılı bir bilimsel zihin geliştirmesi mümkün değildir. Bu yüzden gerçek bilim adamları arasında inançlı oranı çok düşüktür. (1998 yılında Nature dergisi tarafından ünlü bilim adamları arasında yapılan bir anketin sonucuna göre, bu bilim adamları arasındaki inançlı oranını %7.9, inançsız oranını %76.7 ve agnostik oranını da %23.3'tür).
Bilim dine rağmen gelişir. Çünkü dinsel düşünce, insanoğlunu son zerresine kadar esir alamaz. Fakat bilim geliştiğinde, insanoğlunun dinsel düşünceyle bağdaşmayan özellikleri sebebiyle gelişir.
Bilim ile din bağdaşmaz. Din, bilimin ve bilimsel gelişmenin önünde bir engeldir. Bu yüzden de insanlara, özellikle de genç nesle bilimsel düşünmenin ilke ve kuralları öğretilmeli, dinsel değil bilimsel kafalar yetiştirilmelidir.
böyle şeyler yazan insanlar ya din konusunda zahmet edip en ufak bir araştırma yapmamışlar yada dine karşı olan kinlerinin kurbanı olarak bilimin en buyuk özelliği olan nesnellikten milyonlarca ışık yılı uzakta bilim sanarak saöçmalıyorlar aklı başında hiç bir insan bilimi inanmadığı şeylere karşı silah olarak kullanmaz
bilim ki,msenin malı olmadığı gibi nesnel olup doğuyu bulak amaçlıdır bu amaç onu var etmiştir o zaman adam gibi çık araştırmanı yap ve sonucunu kanıtlarıyla ortaya koy yapabilir midsin hayır hayır hayır niye yapabilsen böyle kin duymazdın çaresizliğini sataşarak bastırmaya çalışıyorsun tartışma açmış gibisin ama açık değilsin
ben senden böyle bir tad aldım
quote:
Orijinalinden alıntı: 555_53_78
bilim ki,msenin malı olmadığı gibi nesnel olup doğuyu bulak amaçlıdır bu amaç onu var etmiştir o zaman adam gibi çık araştırmanı yap ve sonucunu kanıtlarıyla ortaya koy yapabilir midsin hayır hayır hayır niye yapabilsen böyle kin duymazdın çaresizliğini sataşarak bastırmaya çalışıyorsun tartışma açmış gibisin ama açık değilsin
ben senden böyle bir tad aldım
Din konusunda senden daha fazla şey bildiğimi düşünüyorum..İddaa etmiyorum sadece düşünüyorum.İddia etmek senin gibi önyargılı ve bazı şeyleri kabullenmiş; yanlış olduğunu göstersen dahi imkanı yok değişmeyen saplantılı insanlara yakışır..yazımı okursan sordugunsoruların cevapları mevcut.Kİşisel olarak sataşma..Yazıml ilgili konuş.
yeni topic açıyorum insanın din bilgisi başkasıyla nasıl kıyaslanır
quote:
Orijinalinden alıntı: 555_53_78
bilim ki,msenin malı olmadığı gibi nesnel olup doğuyu bulak amaçlıdır bu amaç onu var etmiştir o zaman adam gibi çık araştırmanı yap ve sonucunu kanıtlarıyla ortaya koy yapabilir midsin hayır hayır hayır niye yapabilsen böyle kin duymazdın çaresizliğini sataşarak bastırmaya çalışıyorsun tartışma açmış gibisin ama açık değilsin
ben senden böyle bir tad aldım
sataşmak gibi sözcükleri ii bulmuyorum.iyi biliyorsanız makul mantıklı cevaplar verin bende
quote:
Orijinalinden alıntı: SilisyuM
quote:
Orijinalinden alıntı: erdemli@@@
tamam vizyon olarak tabi ki farklılar.
ama şunu düşünün:::: eskiden de bilim adamları vizyon olarak toplumdan ileri idiler.ama yaygın görüşlerin bir çoğu yanlıştı. geniş açıdan bakarsak bence şöyle görünüyor... şu anda doğru bildiğimiz kanunların,formüllerin birçoğu zaman içinde yanlışlanacak veya geliştirilecektir. bu durumda hiçbir zaman 'bu tam doğrudur ' denilemiyor çoğu konuda..
Bence fazla geniş açıdan bakma... O zaman akla şu soru gelir. Orta çağda ednilen dini bilgiler yanlışsa şimdikilerin doğru oldugunu kim iddia edebilir?
din bilgileri olarak söylemiyorum.bilimsel şeyler için söylüyorum..
din bilgileri zaten doğrulanamaz ve yanlışlanamaz. sadece mantık süzgecinden geçirilip yorum yapılır. biz mantıklı bulduğumuza ve kalbimize göre seçim yaparız.
ben o zamandaki bilimin çoğu şeyinin şu ana göre yanlış olduğu gibi,,,, bu zamandaki birtakım bilgilerin de değişeceğini söylüyorm.
İslamın dini hükümleri hiçbir zaman değişmemiştir. Ne orta çağda ne de başka zaman. Ve değişmeyecektir de. Zira Allah (cc) Kuran'ı biz indirdik ve onu biz korucacağız diyor. Kuran değişmemiştir ve değişmeyecektir de. Zaman ihtiyarladıkça Kuran gençleşmektedir. Mesela; "O gökleri ve yeri yoktan var edendir..." (En’am Suresi 101. ayet) "Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz." (Zariyat Suresi 47. ayet) Bilimsel konularda o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler Kur’an ayetlerinde haber verilmiştir.Bu bilgilerin o dönemin bilim ve teknolojisi ile elde edilmesi mümkün değildir. Bigbang teorisi 20. yüzyılda ispatlanmıştır. Ve bu teori materyalizmin temelini yıkmış. İnsanları, var olan Allah inancına sürüklemiştir. Bunu birçok ataist bilim adamları itiraf etmişlerdir. Bilim insanı Allah'a yaklaştırır. "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz." (hadisi şerif) "Vicdanın ziyası, dini ilimlerdir. Aklın nuru medeniyetin elde ettiği fenlerdir. İkisinin bir araya gelişiyle hakikat fışkırır. Bu izdivaç olmadığı taktirde, birincisinde taassup; ikincisinde hile,şüphe meydana gelir."
quote:
Orijinalinden alıntı: SilisyuM
Din konusunda senden daha fazla şey bildiğimi düşünüyorum..İddaa etmiyorum sadece düşünüyorum.İddia etmek senin gibi önyargılı ve bazı şeyleri kabullenmiş; yanlış olduğunu göstersen dahi imkanı yok değişmeyen saplantılı insanlara yakışır..yazımı okursan sordugunsoruların cevapları mevcut.Kİşisel olarak sataşma..Yazıml ilgili konuş.
DİN İLİM ÖRENMEYİ EMREDER ...
DİN HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ OLAN BİRİSİ DİNİN GECE GÜNDÜZ NAMAZ KILMAYI EMRETMEDİĞİNİ BİLMESİ GEREKİR ...
İLİM ÖĞRENMENİN KADIN ERKEK HERKESE FARZ OLDUĞUNU DA BİLİR ...
HAL BÖYLE OLUNCA TOPIC ANLAMSIZ OLUR ...
ÖNCE BİLGİ SONRA FİKİR ...
sende de benim önyarhgılı olduğum önyargısı var naber
quote:
Orijinalinden alıntı: SilisyuM
quote:
Orijinalinden alıntı: 555_53_78
bilim ki,msenin malı olmadığı gibi nesnel olup doğuyu bulak amaçlıdır bu amaç onu var etmiştir o zaman adam gibi çık araştırmanı yap ve sonucunu kanıtlarıyla ortaya koy yapabilir midsin hayır hayır hayır niye yapabilsen böyle kin duymazdın çaresizliğini sataşarak bastırmaya çalışıyorsun tartışma açmış gibisin ama açık değilsin
ben senden böyle bir tad aldım
Din konusunda senden daha fazla şey bildiğimi düşünüyorum..İddaa etmiyorum sadece düşünüyorum.İddia etmek senin gibi önyargılı ve bazı şeyleri kabullenmiş; yanlış olduğunu göstersen dahi imkanı yok değişmeyen saplantılı insanlara yakışır..yazımı okursan sordugunsoruların cevapları mevcut.Kİşisel olarak sataşma..Yazıml ilgili konuş.
quote:
Orijinalinden alıntı: Peace.1453
İslamın dini hükümleri hiçbir zaman değişmemiştir. Ne orta çağda ne de başka zaman. Ve değişmeyecektir de. Zira Allah (cc) Kuran'ı biz indirdik ve onu biz korucacağız diyor. Kuran değişmemiştir ve değişmeyecektir de. Zaman ihtiyarladıkça Kuran gençleşmektedir. Mesela; "O gökleri ve yeri yoktan var edendir..." (En’am Suresi 101. ayet) "Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz." (Zariyat Suresi 47. ayet) Bilimsel konularda o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler Kur’an ayetlerinde haber verilmiştir.Bu bilgilerin o dönemin bilim ve teknolojisi ile elde edilmesi mümkün değildir. Bigbang teorisi 20. yüzyılda ispatlanmıştır. Ve bu teori materyalizmin temelini yıkmış. İnsanları, var olan Allah inancına sürüklemiştir. Bunu birçok ataist bilim adamları itiraf etmişlerdir. Bilim insanı Allah'a yaklaştırır. "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz." (hadisi şerif) "Vicdanın ziyası, dini ilimlerdir. Aklın nuru medeniyetin elde ettiği fenlerdir. İkisinin bir araya gelişiyle hakikat fışkırır. Bu izdivaç olmadığı taktirde, birincisinde taassup; ikincisinde hile,şüphe meydana gelir."
KİMSE ANLATMAK İSTEDİKLERİMİ BU KADAR İYİ ANLATAMAZDI
sen bunları yazarkende din hakkında yorum yaparkende mantıklı olduğunu düğşünüyorsun ama bu senin kendi görüşün senin beyninin kendi malzemeleri ve işleyiş şekli bakımından mantık bu peki ya başkalarınınki herkesin kendi bilgisi ve beyninin işleyiş şekli var demekki bu tartışmalar çok anlamsız çünkü en saçma düşünce bile düşünenin mantığına uygunsa mantıklıdır bu açıdan düşünüldüünde hiç bir şeye doğru denemez yada yanlış denemez işte bu noktada inanç devreye giriyor eğer inançlar olmasaydı insan bir hiç oluverirdi hiç inanmamaktan en saçmada olsa bir şeye inanmak defalarca kez iyidir
ama içinizde en mantıklı en zeki en bilgilisi yada ayrım yapmaksızın herbiriniz başka dinleri boşverinislamın bilimle bağdaşmadığını kanıtlayında görelim kur an size asırlar önce meydan okudunda daha bi arpa boyu yol almış değilsiniz karşısında
quote:
Orijinalinden alıntı: erdemli@@@
quote:
Orijinalinden alıntı: SilisyuM
quote:
Orijinalinden alıntı: erdemli@@@
tamam vizyon olarak tabi ki farklılar.
ama şunu düşünün:::: eskiden de bilim adamları vizyon olarak toplumdan ileri idiler.ama yaygın görüşlerin bir çoğu yanlıştı. geniş açıdan bakarsak bence şöyle görünüyor... şu anda doğru bildiğimiz kanunların,formüllerin birçoğu zaman içinde yanlışlanacak veya geliştirilecektir. bu durumda hiçbir zaman 'bu tam doğrudur ' denilemiyor çoğu konuda..
Bence fazla geniş açıdan bakma... O zaman akla şu soru gelir. Orta çağda ednilen dini bilgiler yanlışsa şimdikilerin doğru oldugunu kim iddia edebilir?
din bilgileri olarak söylemiyorum.bilimsel şeyler için söylüyorum..
din bilgileri zaten doğrulanamaz ve yanlışlanamaz. sadece mantık süzgecinden geçirilip yorum yapılır. biz mantıklı bulduğumuza ve kalbimize göre seçim yaparız.
ben o zamandaki bilimin çoğu şeyinin şu ana göre yanlış olduğu gibi,,,, bu zamandaki birtakım bilgilerin de değişeceğini söylüyorm.
quote:
Orijinalinden alıntı: Buz_Dagi
sen bunları yazarkende din hakkında yorum yaparkende mantıklı olduğunu düğşünüyorsun ama bu senin kendi görüşün senin beyninin kendi malzemeleri ve işleyiş şekli bakımından mantık bu peki ya başkalarınınki herkesin kendi bilgisi ve beyninin işleyiş şekli var demekki bu tartışmalar çok anlamsız çünkü en saçma düşünce bile düşünenin mantığına uygunsa mantıklıdır bu açıdan düşünüldüünde hiç bir şeye doğru denemez yada yanlış denemez işte bu noktada inanç devreye giriyor eğer inançlar olmasaydı insan bir hiç oluverirdi hiç inanmamaktan en saçmada olsa bir şeye inanmak defalarca kez iyidir
ama içinizde en mantıklı en zeki en bilgilisi yada ayrım yapmaksızın herbiriniz başka dinleri boşverinislamın bilimle bağdaşmadığını kanıtlayında görelim kur an size asırlar önce meydan okudunda daha bi arpa boyu yol almış değilsiniz karşısında
quote:
Orijinalinden alıntı: erdemli@@@
quote:
Orijinalinden alıntı: SilisyuM
quote:
Orijinalinden alıntı: erdemli@@@
tamam vizyon olarak tabi ki farklılar.
ama şunu düşünün:::: eskiden de bilim adamları vizyon olarak toplumdan ileri idiler.ama yaygın görüşlerin bir çoğu yanlıştı. geniş açıdan bakarsak bence şöyle görünüyor... şu anda doğru bildiğimiz kanunların,formüllerin birçoğu zaman içinde yanlışlanacak veya geliştirilecektir. bu durumda hiçbir zaman 'bu tam doğrudur ' denilemiyor çoğu konuda..
Bence fazla geniş açıdan bakma... O zaman akla şu soru gelir. Orta çağda ednilen dini bilgiler yanlışsa şimdikilerin doğru oldugunu kim iddia edebilir?
din bilgileri olarak söylemiyorum.bilimsel şeyler için söylüyorum..
din bilgileri zaten doğrulanamaz ve yanlışlanamaz. sadece mantık süzgecinden geçirilip yorum yapılır. biz mantıklı bulduğumuza ve kalbimize göre seçim yaparız.
ben o zamandaki bilimin çoğu şeyinin şu ana göre yanlış olduğu gibi,,,, bu zamandaki birtakım bilgilerin de değişeceğini söylüyorm.
Buz dagı istersen sana özelden bir kaç bişey göndereyim ..Bunlar topicte yayınlamayacagım çalışmalarım
quote:
Orijinalinden alıntı: Peace.1453
İslamın dini hükümleri hiçbir zaman değişmemiştir. Ne orta çağda ne de başka zaman. Ve değişmeyecektir de. Zira Allah (cc) Kuran'ı biz indirdik ve onu biz korucacağız diyor. Kuran değişmemiştir ve değişmeyecektir de. Zaman ihtiyarladıkça Kuran gençleşmektedir. Mesela; "O gökleri ve yeri yoktan var edendir..." (En’am Suresi 101. ayet) "Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz." (Zariyat Suresi 47. ayet) Bilimsel konularda o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler Kur’an ayetlerinde haber verilmiştir.Bu bilgilerin o dönemin bilim ve teknolojisi ile elde edilmesi mümkün değildir. Bigbang teorisi 20. yüzyılda ispatlanmıştır. Ve bu teori materyalizmin temelini yıkmış. İnsanları, var olan Allah inancına sürüklemiştir. Bunu birçok ataist bilim adamları itiraf etmişlerdir. Bilim insanı Allah'a yaklaştırır. "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz." (hadisi şerif) "Vicdanın ziyası, dini ilimlerdir. Aklın nuru medeniyetin elde ettiği fenlerdir. İkisinin bir araya gelişiyle hakikat fışkırır. Bu izdivaç olmadığı taktirde, birincisinde taassup; ikincisinde hile,şüphe meydana gelir."
+10000
amin maalouf un SEMERKANT isimli kitabını bi okumanu tavsiye ederim
düşünceler çok farklı saygı duymak gerek
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme