Şimdi Ara

Din ile Bilim bağdaşmaz !!!!!!!!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
77
Cevap
0
Favori
1.837
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bilim ile din bağdaşmaz. Din adamları ne derse desin, ister peygamberin "İlim Çin'de de olsa alın" sözünü örnek versinler, ister başka bazı gerekçelerle bilimi yüceltsinler, ve İslam'ın ya da herhangi başka bir dinin bilimle çelişmediğini söylesinler, özünde bağdaşamaz iki düşünce biçimi olan bilim ile dini uzlaştırmak mümkün değildir.


    Bunun sebebini anlamak inançlıların çoğuna zor gelir. Bizlerin, sırf dine ve Tanrı'ya karşı içimizde beslediğimiz bir düşmanlıktan dolayı bu tür karalayıcı sözlerle dine saldırdığımıza inanmak isterler.


    Bu yüzden, bu düşüncemizin sebebini burada örnekleriyle açıklamak istiyorum.


    Din ile bilimin birinci önemli farkı "yanlışlanabilirlik" noktasındadır. Bilimde, yanlışlanabilir olmayan bir kavramın bilgi değeri yoktur.


    Yanlışlanabilirliği kısaca açıklayacak olursak, bir önermenin yanlışlanabilir olması demek, eğer yanlışsa, yanlışlığının ortaya çıkartılabilir olması demektir. "Elimde kırmızı bir balon var" yanlışlanabilir bir önermedir. Eğer yanlışsa, yani elimde bir balon yoksa, ya da başka renk bir balon varsa, bunu anlamak çok kolaydır. Fakat "Ölümden sonra hayat var" yanlışlanabilir değildir. Ya da "Komşunun başına gelen kötü olay, benim bedduam yüzündendir" gibi bir önerme, yanlışlanabilir değildir. Bilimde, yanlış olması durumunda, bunu anlamaya imkan olmayan bu tür ifadelerin bilgi değeri yoktur.


    Fakat dinde bu tür yanlışlanamaz pek çok ifade vardır. Dolayısıyla dinsel bilginin pek çok örneğinin, test edilip, yanlış olup olmadığının görülmesi mümkün değildir. Aslında dinde yanlışlanabilir ifadeler de vardır, ve onların da bir kısmı yanlışlanmıştır. Fakat, bu ayrı bir konu ve bu yazıda asıl üstünde durmak istediğimiz nokta dinin pek çok bilgisinin genel olarak yanlışlanabilir olmadığıdır.


    Evrenin Tanrı'nın ol demesiyle oluştuğuna, öbür dünyada bizleri ödül veya cezanın beklediğine, vs. inanırken uygulanan mentaliteyi, bilimsel alanda uygulamaya kalksak, herhangi bir bilimsel problemde, karşımıza çıkan ve durumu açıklıyor gibi görünen ilk açıklamaya dört elle sarılır ve pek çok hata yapardık.


    Örneğin, "Dünya düzdür" gibi bir önerme, dış dünyayla ilgili gözlemlerimize uyduğu için, bundan kuşku duymaz ve dünyanın yuvarlak olduğunu bu yüzyılda bile belki hala öğrenmemiş olurduk. Bir önermenin, dış dünya verilerine bakılarak doğrulanması kolaydır. Tek derdimiz durumu açıklıyormuş gibi görünen bir ifade bulmaksa, bu pek çok durumda mümkündür. Hatta gözlemlerle de doğrulanabilen birden fazla açıklama geliştirilebilir pek çok durumda. Eğer bunları yanlışlamaya uğraşmazsak, yanlış olduklarından şüphe edip yanlışlıklarını ortaya çıkartacak testlere tabi tutmazsak, çok kolay yanılabiliriz. "Dünya düzdür" yanlışlanabilir bir önermedir. Yanlışlığının ortaya çıkartılması mümkündür. Örneğin, en basiti "Dünya düz olsaydı, denize açılan geminin direği, gemi kıyıdan uzaklaştıkça, ufukta kaybolmazdı" gibi bir gözlemle, "Dünya düzdür"ün yanlışlanması mümkündür. Fakat buna rağmen, sırf insanlar yanlışlamaya uğraşmadığı için, yüzyıllarca "Dünya düzdür" açıklamasına inanıldığı düşünülürse, bir de teorik olarak dahi yanlışlanması mümkün olmayan açıklamaların toplumda geniş şekilde kabul görmesinin bırakacağı izi ve bu durumun dünyayı algılayışımızı nasıl geri bırakacağını varın siz düşünün.


    Nitekim bugün durum budur. Dünya üzerinde yüz milyonlarca, belki milyarlarca insan, öldükten sonra yaşayacaklarını ve ceza ya da ödül alacaklarını düşünüyor. Görünmez, her şeye kadir ve her şeyi bilen bir varlığın evreni ve bizi yarattığına inanıyor. Bunun "Dünya düzdür" örneğindeki gibi yanıltıcı bir varsayım olduğunu hiç de azımsanmayacak sayıda bir kesim biliyor bereket, ama yine de bu yeterli değil ve bu yüzyılda bile insanların dünyayla ve evrenle ilgili kavrayışlarının bu derece sığ olduğunu görmek, gerçekten endişe verici.


    Yanlışlanabilir olmayan bir şeye inanmanın yaratacağı problemleri görmemek, zihnini böyle bir tavra alıştırmak, sadece kolay aldanmaya değil, dünyayı yanlış algılamaya ve dünya ve evrenle ilgili kavrayışımızın sığlaşmasına da sebep olur. Dinsel bilgiler ve dinsel düşünce tarzı ise bize pek çok bu tür imkan verir.


    Bilimle din arasındaki bir başka fark, bilimde yargıların deneyden (testten) sonra, dinde ise önce yapılmasıdır.


    Bilimde yargılar deneyden (testten) sonra yapılır. Deneyin sonucuna göre, gerekirse yargılar değiştirilir. Dinde ise yargılar baştan verilir, doğrular baştan bellidir, ve deneyin sonucu bu bilgilere göre yorumlanır. Bu yüzden bir mümini kuranda geçen bir ifadenin yanlış olduğuna ikna edemezsiniz örneğin. Çünkü kuranda geçen tüm ifadelerin doğruluğunu baştan kabul etmiştir. Eğer herhangi bir ifade, günümüzde bilinen bazı gerçeklere aykırı düşerse, basitçe bu ifadenin yorumlanış tarzını değiştirir. Dini ifade hala doğrudur, baştan beri doğrudur, sadece mümin geçmişte onu yanlış anlamıştır. Açıklaması budur.


    Bunu da ancak kurandaki söz konusu bilginin sorgulanmasına sebep olacak yeni bir bilgiyi başkası bulup ortaya çıkardığı zaman yapar. Müminin kendisinin kurandaki bilgilere aykırı düşecek, dolayısıyla, o bilgiyi yorumlayış tarzını değiştirmesine sebep olacak türde bir bilgi ortaya çıkarması bile mümkün değildir. Çünkü o bilgileri sorgulayacak türde bir eylemi bile olamaz müminin.


    Dolayısıyla, dinsel düşünce şekli, doğruların sorgulanmasının önünde de bir engeldir. İnsanların Adem ve Havva'dan türediğine inanan biri, dağa, bozkıra çıkıp, ilkel insan fosili aramaz. Kutsal kitaplara göre dünya 6000 yıl kadar önce, toplam 6 günde yaratıldığı için, dünyanın yaşını ve nasıl oluştuğunu merak edip tespit etmeye çalışmaz. Bu tespitleri ancak düşünce tarzları ve eylemleri dinle motive edilmemiş bilim adamları yapar, ve müminlerin bu konudaki tek eylemleri, bu yeni bilgilerin ışığında kendi inançlarını ve kutsal kitapları "yorumlama" tarzlarını gözden geçirmek olur. (6 günü, 6 aşama olarak değiştirip, buna mecazi diyerek örneğin). Tüm enerjilerini, kendi doğru bildikleri şeyleri yeni bilgiler ışığında gözden geçirip, gerekirse yorumlayarak, doğruluklarından emin olmaya ayırmak zorunda kalırlar. Yeni bilgi ortaya çıkartamazlar. Çünkü eski bilgileri sorgulamazlar. Eski bilgiler kutsal bilgi ve sorgulanmayacak, doğruluğu kesin bilgi olduğu için, ancak başkaları asıl doğru bilgiyi ve asıl gerçeği gözlerine soktuğunda gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırlar. Bunun dışında, doğruları sorgulamak ve ortaya çıkarmak için bir motivasyonları, ve bir gerekçeleri yoktur.


    Yani, dinsel düşüncenin bilimle bağdaşmayan ve hatta bilimi engelleyen bir başka unsuru, bilimsel araştırma konusunda motivasyon bırakmamasıdır.


    Dinsel bilgi Tanrısaldır ve doğrudur. Sorgulanmasının bir gereği yoktur. Hatta sorgulanması bir günahtır. Bu durumda, bir müminin, evrenin ve canlılığın yaratılışı, insanın ortaya çıkışı, dünyanın yaşı, vs. gibi dış dünya ile ilgili algılayışımızın temelinde yer alan noktalarla ilgili sorgulayıcı bilimsel araştırmalar yapmak için bir motivasyon ve mantıksal bir gerekçe bulması kolay değildir. Cemaat liderleri ve dini önderleri, bilimsel aktivitenin günlük hayattan gözlenmiş pratik yararları yüzünden bilimi ve bilimsel araştırmayı sözlerle teşvik etmeye çalışsalar da durum budur. Bu yüzden ne İslami kesimden, ne de Hıristiyan ve Musevilerin fundamentalist kesiminden doğru dürüst bilimsel buluş çıkmaz.


    Ayrıca, üç büyük dindeki öbür dünya inancı da, bilimsel aktiviteyi engelleyen bir başka unsurdur. Öyle ya, eğer bu dünya faniyse ve gerçek hayat, sonsuz süreli olarak öbür dünyadaysa, ve bu dünyadaki hayat sadece öbür tarafa hazırlık için geçirilmesi gereken bir imtihansa, siz sözlerle bilimi ne kadar özendirirseniz özendirin, bilimsel eylem, müminleri inandırdığınız bu diğer açıklamalarla çelişecektir. İmtihan dünyasında yapılması gereken şey, her tutarlı düşünen müminin göreceği gibi, bolca ibadet yapıp öbür dünyaya hazırlanmaktır. Yoksa, bütün ömrünü milyonlarca böcek ve kelebek türünü sınıflandırarak veya dağ taş dolaşıp yeryüzündeki kaya tabakalarının oluşumunu inceleyerek geçirmek değil. Bu tür eylemlerin gerektirdiği yaşam tarzının, müminin yaşaması gereken türde bir yaşamla (5 vakit namaz ve günlük hayatın her ayrıntısında dinsel prensiplere uymak gibi) uyuşmaması bir yana, işin bir de müminin böyle bir monoton, uzun süreli ve sıkıcı bilimsel aktiviteye kendi hayatında yer ve gerekçe görmemesi yönü vardır. Çünkü müminin hayatının daha önemli bir yönü vardır. Müminin hayatı bir imtihandır ve önemsiz ayrıntılarla harcanmamalıdır. Hayattaki en önemli şey, hatta tek önemli şey, iyi ibadet edip, iyi bir mümin olmak ve öbür dünyaya iyi hazırlanmaktır.


    Dolayısıyla, dinci kesim ne derse desin, bilimle dinin bağdaştığı ve dinin bilime köstek olmadığı, vs. türündeki iddialarını kanıtlayamazlar. Çünkü ortada, yukarıda açıkladığımız somut gözlemler vardır. Hem dinine bağlı olup, hem de bilimsel alanda çeşitli buluşlar ortaya çıkartmış birilerinin tespit edilip örnek olarak getirilmesi bu gerçeği değiştirmez, çünkü burada tartıştığımız konular tek tek kişilerle ilgili değil, toplumla ve toplumsal davranışlarla ilgili sosyolojik konulardır.


    Eski zamanlarda buluşlar yapılmış olmasının da kafa karıştırıcı bir tarafı yoktur. Bütün mesele buluşu yapan zihniyetin ne olduğudur.


    Buluşların nasıl yapıldığı bellidir. Yeni bir bilgi ortaya çıkarmak, eski bilgiyi sorgulamayı, eski açıklamadan farklı olan hipotezler ortaya çıkarmayı ve bu hipotezleri test etmeyi gerektirir.


    "Gülün Adı" filmindeki bilimsel zihinli rahibin de yaptığı budur, küçük bir çocuğun oyun oynarken yaptığı da budur. Küçük bebeklerin, ellerine aldıkları bir cismi evirip çevirip bakmaları, ağızlarına götürmeleri, cismi sağa sola vurmaları ya da çekiştirmeleri, aslında birer deneydir. Çocuk kendi kafasında dış dünyanın nasıl işlediğini anlamaya çalışmaktadır. Küçük çocuklar bile, bilim adamlarının uyguladığı yöntemleri uygulayarak öğrenir (ilkel şekliyle).


    Dinde karşı çıkılan nokta ise, imanın gerektirdiği zihniyetin, bu evrensel bilgi arttırma kurallarıyla çelişmesidir. Dinin teşvik ettiği zihniyet, eski bilinenlerden şüphe duyup sorgulamaya engeldir. Din doğruları vermiştir, bu yüzden sorgulayıp deney yapmayı gereksiz kılar dinsel zihniyet.


    Fakat bunu %100 başarıyla gerçekleştiremez elbette. Çünkü insanoğlunun sorgulayıcı yönü de vardır. Din sadece bunu zorlaştırmakla yetinir. Tamamen köreltemez. Eğer köreltebilseydi, insanoğlunun dinsel düşünce batağına battığı karanlık çağlardan çıkması mümkün olmazdı.


    Yargının testten sonra değil önce yapılması gibi bir düşünme şekline kendini alıştıran birinin, başarılı bir bilimsel zihin geliştirmesi mümkün değildir. Bu yüzden gerçek bilim adamları arasında inançlı oranı çok düşüktür. (1998 yılında Nature dergisi tarafından ünlü bilim adamları arasında yapılan bir anketin sonucuna göre, bu bilim adamları arasındaki inançlı oranını %7.9, inançsız oranını %76.7 ve agnostik oranını da %23.3'tür).


    Bilim dine rağmen gelişir. Çünkü dinsel düşünce, insanoğlunu son zerresine kadar esir alamaz. Fakat bilim geliştiğinde, insanoğlunun dinsel düşünceyle bağdaşmayan özellikleri sebebiyle gelişir.


    Bilim ile din bağdaşmaz. Din, bilimin ve bilimsel gelişmenin önünde bir engeldir. Bu yüzden de insanlara, özellikle de genç nesle bilimsel düşünmenin ilke ve kuralları öğretilmeli, dinsel değil bilimsel kafalar yetiştirilmelidir.







  • sen öyle zannet
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BİLİNÇLİ DİZAYN

    sen öyle zannet
    DİN BİLİMLE ÇATIŞMAZ

    Din ile bilimin çatıştığı iddiasında olanların şöyle bir savı vardır: Bilim ilerledikçe evrenin sırları çözülecek ve insan hayatı mükemmele doğru gidecektir. Başka bir ifade ile, bilim bir hayat tarzına veya bir ideolojiye dönüşecektir.

    Oysaki bilim bir yaşam felsefesi değildir, kendi başına birşey ifade etmez. Sadece kainattaki gözlemsel verilerden sonuçlar çıkararak insanlığn hizmetine verir. Bu bulgulardan nasıl faydalanacağını insanların dünyaya bakış açıları belirler. İnsanlık için büyük faydalar sağlayabilecekken yanlış insanların elinde teknolojik imkanlar kötü sonuçlar verebilir. Kaldı ki yaşanan tecrübeler bilimsel bulguların kimi zaman insan hayatını mükemmelleştirmekten ziyade kabusa çevirdiğini göstermiştir:

    Atom bombası veya kimyasal silahlar üreterek toplu katliamlar yapanlar, sorumsuzca genlerle oynayarak hilkat garibeleri yaratanlar, çevreyi kirleterek doğal afetlere neden olanlar yada sayısız teknolojik hırsızlığı gerçekleştirenler bunun açık örnekleridir.

    Demek ki bilimsel ilerleme şüphesiz insanlığın faydasını gözeten bir hayat görüşüne sahip olanların elinde bir anlam ifade eder.Bu noktada din bilimden farklı birşey olarak karşımıza çıkar: Din, kesin olarak insanlığın refahını ve mutluluğunu hedefleyen bir yaşam tarzıdır. Ancak bu amaçla bilimin kendisine sunduğu gerçeklerden ve kolaylıklardan faydalanır. Dolayısıyla bilim ile çatışmadığı gibi, bilimsel araştırmaları destekler. Ve bilimadamlarının çalışmalarını rahatça ve özgürce sürdürebilecekleri ortamı oluşturmalarını yardımcı olur.

    Ayrıca bilim, sunduğu detaylı bilgilerle bir nevi dinin açıklayıcısı ve yardımcısıdır. Bunun en somut örneği hiçbir bilimsel delile dayanmaksızın ortaya atılan evrim gibi ideolojik safsataları da anında çürüterek gerçekleri ortaya çıkartmasıdır. Örneğin son kırk yıl içersinde gerçekleşen olağanüstü bilimsel ilerlemeler, hücre konusunda detaylı bilgiye sahip olmamıza ve DNA ve RNA'yı öğrenmemize sebep oldu. Bu mucizevi bulgular yaratılışın hiçbir tesadüfi etkene dayanmaksızın biliçli bir tasarım olduğu tereddütsüz ortaya koymaktadır.

    Buraya kadar özetlersek, deneysel yöntemlerle, vahiy yoluyla elde edilen bilgi arasında herhangi bir çatışmadığı olmadığı gibi bir paralellik vardır. Nasıl ki din bilimin bulgularından faydalanıyorsa, bilimi de uğraşılmaya değer kılan dinin özünü teşkil eden yaratılış mucizesidir. Zira eğer evren, insan ve diğer canlılar kendi içlerinde ve birbirleriyle sistematik bir düzen içinde yaratılmasaydı, bilimin uğraşılmaya değer hiçbir dalı olmayacaktı.

    Oysa ki, bilim dünyasının evrenin oluşumu ve insan ve diğer canlılar konusunda derin araştırmaları ve bulguları vardır. Bu bulgular hayatın başlangıcı ve canlıların oluşumunun kesin olarak tesadüfi olamayacağını, yani kainatta akıllı bir tasarım olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bilim, prensip olarak araştırılmaya değer, kurallar içeren ve süreklilik arzeden bir kainatın varlığına inanır. (Bu satırlarda bilimin din ile ne kadar paralellik arzettiği açıkça görülüyor) Bilimin din ile çatıştığı iddiasının Ortaçağ'daki din dışı uygulamalardan kaynaklandığını belirtmek gerekir. Orjinalliğini kaybeden Hıristiyanlığın, ruhban sınıfının elinde maddi menfaat aracı haline gelmesi haksız uygulamalara sebep olmuştur. Bu haksız uygulamalardan bilim dünyasıda nasibini almış, özgür çalışma ortamını yitirerek Kilise'nin baskısı altında kalmıştır. Kopernik ve Galileo'nun uyradığı baskılar bu konuda tarihte verilen belli başlı örneklerdir. Sonuçta bu tip örnekler genelleştirilerek bilim dünyası din karşında rakip duruma düşürülmüştür.

    Orjinalliğini kaybeden Hıristiyanlık ve Museviliğin çelişkilerle dolu olması ve bundan dolayı birçok bilimsel gelişmeye karşı durması doğaldır. (Hatta, İslam adına bir takım hurafeleri ortaya atanlar da aynı bağnazlığı gösterir) Oysaki daha önce belirttiğimiz gibi gerçek din bilim ile karşıt değildir. Bunun en güzel örneği, orjinalliğini koruyan İslam'dır. İçinde hiçbir çelişki bulunmadığı için bilimsel araştırmalardan ve bulgulardan bir tedirginlik duymaz, bilakis kendine olan güveniniden dolayı teşvik eder. Bunun somut delili Allah'ın Kuran'da insanları araştırmaya, düşünmeye ve bilmeye yöneltmesidir. Başka bir ayette ise, Allah "... Hiç bilenlerle bilmeyenler bilenle bilmeyen bir olur mu?.." (Zümer Suresi, 9) diyerek bilmenin önemini vurgulamıştır. Zira, yartılış mucizesinin sırlarını bilen bir insan Allah'ın varlığına kesin bir bilgiyle kanaat getirir. Bilginin detaylarına inildikçe (özellikle çıplak gözle algılanamayan mikrokozmik alana inildiğinde) bu kanaat daha da güçlenir.Bilim objektifliğini kaybedip materyalist, natüralist ve ateist ideolojilerin emrine girdiği anda ise tabii olarak din ile çatışır. Zira bu noktada bilim hizmet ettiği ideolojilerin dünya görüşleri doğrultusunda hayatı açıklamaya çalışan felsefi bir boyuta girmiş olur.

    Böylelikle birtakım bilimsel gerçekleri gözardı ederek kendisine ideolojik bir sınır koyar. (Tıpkı doğaüstü bir Yaratıcı'nın varlığına işaret ediyor diye yaratılışın delillerini örtbas etmek istemesi gibi...) Bu ise bilimin doğasına aykırıdır. Bilimden beklenen objektifliğini her koşulda koruyarak açık yüreklilikle ve ön yargısız olarak gözlemsel bulgularını cesaretle açıklamasıdır.

    Ayrıca, bilimin asıl işlevini kenara bırakarak, materyalist, natüralist ve ateist ideolojiler doğrultusunda herşeyi açıklama gayretleri çelişkilerle dolu ve yetersiz kalmaktadır. Zira bilim bir din değildir. İnsanlar tarafından oluşturulan ideolojiler elbette, zamana ve mekana bağlı olarak eksiklikler ve yanlışlıklar içerecektir. Oysa ki din, herşeyi kesin ve açık olarak açıklayan (hayatı ve ölüm sonrasını da içine alarak) ve hiçbir çelişki içermeyen Allah sözüdür.

    Din ile bilimin çatıştığı iddiası geçersizdir. Zira her biri insan yaşamında farklı görevler üstlenir. Bilim gözleme ve deneye dayalı olayları inceleyerek ortaya verilerini koyar. Bunu yaparken de tamamen objektif olmalı, hiçbir ideolojik görüşü savunma gayesinde olmamalıdır.Din ise, Allah'ın varlığını, yaratılış gerçeğini ve ölüm sonrası hayatı insanlara bildirir. Ve buna göre insanların yaşam tarzlarını ve amaçlarını şekillendirir. Dolayısıyla bilimden farklı olarak belirli bir dünya görüşü içerir




  • quote:

    Orijinalden alıntı: armagedon2001

    DİN BİLİMLE ÇATIŞMAZ

    Din ile bilimin çatıştığı iddiasında olanların şöyle bir savı vardır: Bilim ilerledikçe evrenin sırları çözülecek ve insan hayatı mükemmele doğru gidecektir. Başka bir ifade ile, bilim bir hayat tarzına veya bir ideolojiye dönüşecektir.

    Oysaki bilim bir yaşam felsefesi değildir, kendi başına birşey ifade etmez. Sadece kainattaki gözlemsel verilerden sonuçlar çıkararak insanlığn hizmetine verir. Bu bulgulardan nasıl faydalanacağını insanların dünyaya bakış açıları belirler. İnsanlık için büyük faydalar sağlayabilecekken yanlış insanların elinde teknolojik imkanlar kötü sonuçlar verebilir. Kaldı ki yaşanan tecrübeler bilimsel bulguların kimi zaman insan hayatını mükemmelleştirmekten ziyade kabusa çevirdiğini göstermiştir:

    Atom bombası veya kimyasal silahlar üreterek toplu katliamlar yapanlar, sorumsuzca genlerle oynayarak hilkat garibeleri yaratanlar, çevreyi kirleterek doğal afetlere neden olanlar yada sayısız teknolojik hırsızlığı gerçekleştirenler bunun açık örnekleridir.

    Demek ki bilimsel ilerleme şüphesiz insanlığın faydasını gözeten bir hayat görüşüne sahip olanların elinde bir anlam ifade eder.Bu noktada din bilimden farklı birşey olarak karşımıza çıkar: Din, kesin olarak insanlığın refahını ve mutluluğunu hedefleyen bir yaşam tarzıdır. Ancak bu amaçla bilimin kendisine sunduğu gerçeklerden ve kolaylıklardan faydalanır. Dolayısıyla bilim ile çatışmadığı gibi, bilimsel araştırmaları destekler. Ve bilimadamlarının çalışmalarını rahatça ve özgürce sürdürebilecekleri ortamı oluşturmalarını yardımcı olur.

    Ayrıca bilim, sunduğu detaylı bilgilerle bir nevi dinin açıklayıcısı ve yardımcısıdır. Bunun en somut örneği hiçbir bilimsel delile dayanmaksızın ortaya atılan evrim gibi ideolojik safsataları da anında çürüterek gerçekleri ortaya çıkartmasıdır. Örneğin son kırk yıl içersinde gerçekleşen olağanüstü bilimsel ilerlemeler, hücre konusunda detaylı bilgiye sahip olmamıza ve DNA ve RNA'yı öğrenmemize sebep oldu. Bu mucizevi bulgular yaratılışın hiçbir tesadüfi etkene dayanmaksızın biliçli bir tasarım olduğu tereddütsüz ortaya koymaktadır.

    Buraya kadar özetlersek, deneysel yöntemlerle, vahiy yoluyla elde edilen bilgi arasında herhangi bir çatışmadığı olmadığı gibi bir paralellik vardır. Nasıl ki din bilimin bulgularından faydalanıyorsa, bilimi de uğraşılmaya değer kılan dinin özünü teşkil eden yaratılış mucizesidir. Zira eğer evren, insan ve diğer canlılar kendi içlerinde ve birbirleriyle sistematik bir düzen içinde yaratılmasaydı, bilimin uğraşılmaya değer hiçbir dalı olmayacaktı.

    Oysa ki, bilim dünyasının evrenin oluşumu ve insan ve diğer canlılar konusunda derin araştırmaları ve bulguları vardır. Bu bulgular hayatın başlangıcı ve canlıların oluşumunun kesin olarak tesadüfi olamayacağını, yani kainatta akıllı bir tasarım olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bilim, prensip olarak araştırılmaya değer, kurallar içeren ve süreklilik arzeden bir kainatın varlığına inanır. (Bu satırlarda bilimin din ile ne kadar paralellik arzettiği açıkça görülüyor) Bilimin din ile çatıştığı iddiasının Ortaçağ'daki din dışı uygulamalardan kaynaklandığını belirtmek gerekir. Orjinalliğini kaybeden Hıristiyanlığın, ruhban sınıfının elinde maddi menfaat aracı haline gelmesi haksız uygulamalara sebep olmuştur. Bu haksız uygulamalardan bilim dünyasıda nasibini almış, özgür çalışma ortamını yitirerek Kilise'nin baskısı altında kalmıştır. Kopernik ve Galileo'nun uyradığı baskılar bu konuda tarihte verilen belli başlı örneklerdir. Sonuçta bu tip örnekler genelleştirilerek bilim dünyası din karşında rakip duruma düşürülmüştür.

    Orjinalliğini kaybeden Hıristiyanlık ve Museviliğin çelişkilerle dolu olması ve bundan dolayı birçok bilimsel gelişmeye karşı durması doğaldır. (Hatta, İslam adına bir takım hurafeleri ortaya atanlar da aynı bağnazlığı gösterir) Oysaki daha önce belirttiğimiz gibi gerçek din bilim ile karşıt değildir. Bunun en güzel örneği, orjinalliğini koruyan İslam'dır. İçinde hiçbir çelişki bulunmadığı için bilimsel araştırmalardan ve bulgulardan bir tedirginlik duymaz, bilakis kendine olan güveniniden dolayı teşvik eder. Bunun somut delili Allah'ın Kuran'da insanları araştırmaya, düşünmeye ve bilmeye yöneltmesidir. Başka bir ayette ise, Allah "... Hiç bilenlerle bilmeyenler bilenle bilmeyen bir olur mu?.." (Zümer Suresi, 9) diyerek bilmenin önemini vurgulamıştır. Zira, yartılış mucizesinin sırlarını bilen bir insan Allah'ın varlığına kesin bir bilgiyle kanaat getirir. Bilginin detaylarına inildikçe (özellikle çıplak gözle algılanamayan mikrokozmik alana inildiğinde) bu kanaat daha da güçlenir.Bilim objektifliğini kaybedip materyalist, natüralist ve ateist ideolojilerin emrine girdiği anda ise tabii olarak din ile çatışır. Zira bu noktada bilim hizmet ettiği ideolojilerin dünya görüşleri doğrultusunda hayatı açıklamaya çalışan felsefi bir boyuta girmiş olur.

    Böylelikle birtakım bilimsel gerçekleri gözardı ederek kendisine ideolojik bir sınır koyar. (Tıpkı doğaüstü bir Yaratıcı'nın varlığına işaret ediyor diye yaratılışın delillerini örtbas etmek istemesi gibi...) Bu ise bilimin doğasına aykırıdır. Bilimden beklenen objektifliğini her koşulda koruyarak açık yüreklilikle ve ön yargısız olarak gözlemsel bulgularını cesaretle açıklamasıdır.

    Ayrıca, bilimin asıl işlevini kenara bırakarak, materyalist, natüralist ve ateist ideolojiler doğrultusunda herşeyi açıklama gayretleri çelişkilerle dolu ve yetersiz kalmaktadır. Zira bilim bir din değildir. İnsanlar tarafından oluşturulan ideolojiler elbette, zamana ve mekana bağlı olarak eksiklikler ve yanlışlıklar içerecektir. Oysa ki din, herşeyi kesin ve açık olarak açıklayan (hayatı ve ölüm sonrasını da içine alarak) ve hiçbir çelişki içermeyen Allah sözüdür.

    Din ile bilimin çatıştığı iddiası geçersizdir. Zira her biri insan yaşamında farklı görevler üstlenir. Bilim gözleme ve deneye dayalı olayları inceleyerek ortaya verilerini koyar. Bunu yaparken de tamamen objektif olmalı, hiçbir ideolojik görüşü savunma gayesinde olmamalıdır.Din ise, Allah'ın varlığını, yaratılış gerçeğini ve ölüm sonrası hayatı insanlara bildirir. Ve buna göre insanların yaşam tarzlarını ve amaçlarını şekillendirir. Dolayısıyla bilimden farklı olarak belirli bir dünya görüşü içerir

    Alıntıları Göster
    Bilim insanlığın entellektüel birikimi ve zevki, Dinse hayata bakış ve yaşayış biçimi, nie bağdaşmaz diye kastırıyosun? biri devamlı yenilenen bir şey . biri sabit bir şey. İslam ortaya çıktığında ''scientific method'' ortada yoktu. ama şimdi avr . Din ise nasılsa aynı. O zaman birbiriyle çelişmiyordu. Şimdide tek bir teoride fikir ayrılıkları var. Bunun dışında ikisinin birbirine bi kaşıntısı yok zaten.

    Ne bilim günlük hayata din kadar karışır nede din bilimi (tek istisna hariç) etkilemeye kalkar.
    neden bu topici açtın ki?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yeni Türkü

    Bilim insanlığın entellektüel birikimi ve zevki, Dinse hayata bakış ve yaşayış biçimi, nie bağdaşmaz diye kastırıyosun? biri devamlı yenilenen bir şey . biri sabit bir şey. İslam ortaya çıktığında ''scientific method'' ortada yoktu. ama şimdi avr . Din ise nasılsa aynı. O zaman birbiriyle çelişmiyordu. Şimdide tek bir teoride fikir ayrılıkları var. Bunun dışında ikisinin birbirine bi kaşıntısı yok zaten.

    Ne bilim günlük hayata din kadar karışır nede din bilimi (tek istisna hariç) etkilemeye kalkar.
    neden bu topici açtın ki?

    Alıntıları Göster
    NEDEN!!!!!!!!!




  • quote:

    Orijinalden alıntı: _KARDELEN_

    NEDEN!!!!!!!!!

    Alıntıları Göster
    peki dinle bilim arasındaki fark nedir din bilim değilmi yani kıza ve öz bir cevap bekliyorum



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Celaleddin Ari -- 16 Ağustos 2005, 0:37:41 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Celaleddin Ari

    peki dinle bilim arasındaki fark nedir din bilim değilmi yani kıza ve öz bir cevap bekliyorum

    Alıntıları Göster
    Din ile bilimin bağdaşmadığı (veya bağdaşmadığını düşündüğüm) tek konu insanlığın yaradılışı. Bilim evrim tezini ileri sürerken (ki oldukça mantıklı), din insanoğlunun cennetten kovularak dünyaya geldiğini söylüyor. Ancak sınırlı çevremize veya sınırlarını henüz bilemediğimiz uzaya baktığımızda hiç bir şey pat diye olmuyor. Sadece sosyolojik konularda değil, teknik konularda da bir olayın veya bir durumun oluşması için ilk önce gerekli ve yeterli şartların oluşması lazım.

    Bununla beraber bilimadamlarından bir kısmı insanoğlunun atasının nasıl olupta cenetten kovulduğunun bilimsel bir açıklamasını halen daha araştırıyor. Ben bir gün bu noktanın da aydınlanacağını düşünenlerdenim.

    Nasıl bir kaç yüz yıl önce Hıristiyan olan bir kişi inancı gereği Skolastik düşünceyi benimseyip, dünyanın evrenin merkezinde olduğunu kabullenmişse, bence şu anda da insanlık eksik bilgiden kaynaklanan (ya da yorum hataları vs.) sebeplerden dolayı insanoğlunun aniden oluştuğuna inanıyor.

    Bu durumun çözümü belki de kutsal kitapların tekrar yorumlanmasına ve bilimin ilerlemesine bağlı bilemiyorum. Ancak inancım odur ki bilim ile dinin her konuda anlaşması sadece zaman meselesidir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: td1001

    Din ile bilimin bağdaşmadığı (veya bağdaşmadığını düşündüğüm) tek konu insanlığın yaradılışı. Bilim evrim tezini ileri sürerken (ki oldukça mantıklı), din insanoğlunun cennetten kovularak dünyaya geldiğini söylüyor. Ancak sınırlı çevremize veya sınırlarını henüz bilemediğimiz uzaya baktığımızda hiç bir şey pat diye olmuyor. Sadece sosyolojik konularda değil, teknik konularda da bir olayın veya bir durumun oluşması için ilk önce gerekli ve yeterli şartların oluşması lazım.

    Bununla beraber bilimadamlarından bir kısmı insanoğlunun atasının nasıl olupta cenetten kovulduğunun bilimsel bir açıklamasını halen daha araştırıyor. Ben bir gün bu noktanın da aydınlanacağını düşünenlerdenim.

    Nasıl bir kaç yüz yıl önce Hıristiyan olan bir kişi inancı gereği Skolastik düşünceyi benimseyip, dünyanın evrenin merkezinde olduğunu kabullenmişse, bence şu anda da insanlık eksik bilgiden kaynaklanan (ya da yorum hataları vs.) sebeplerden dolayı insanoğlunun aniden oluştuğuna inanıyor.

    Bu durumun çözümü belki de kutsal kitapların tekrar yorumlanmasına ve bilimin ilerlemesine bağlı bilemiyorum. Ancak inancım odur ki bilim ile dinin her konuda anlaşması sadece zaman meselesidir.

    Alıntıları Göster
    Yahu arkadas din ile bilimin farklı metodlar kullandıgını söylüyor. Bu yüzden bilime dini inancları karıstırmadan yaklasılması gerektiğini söylüyor. Bunun nedenlerinide acıklamıs. Üstüne neden diye sormak yada din bilim degilmidir diye sormak sacma değilmi şimdi. Adam bosunamı yazmıs yukarda o kadar seyi, dinle bilim arasındaki farkları.

    Eger sizce yukarda din ile bilim arasında yazılan farklardan bazıları yanlıssa su yazdıgın bence yanlıs bu yazdıgın bence yanlıs deyin, kalkıpta hayır bu yanlıs diyip kestirip atmayalım arkadaslar. Mesela Şöyle :

    Armaggeddon arkadasım :

    quote:

    Din ile bilimin çatıştığı iddiasında olanların şöyle bir savı vardır: Bilim ilerledikçe evrenin sırları çözülecek ve insan hayatı mükemmele doğru gidecektir. Başka bir ifade ile, bilim bir hayat tarzına veya bir ideolojiye dönüşecektir.


    Yukarda konuyu acan böyle birşey demişmi ??

    quote:


    Atom bombası veya kimyasal silahlar üreterek toplu katliamlar yapanlar, sorumsuzca genlerle oynayarak hilkat garibeleri yaratanlar, çevreyi kirleterek doğal afetlere neden olanlar yada sayısız teknolojik hırsızlığı gerçekleştirenler bunun açık örnekleridir.


    Bence bunun konuyla hiç alakası yok. Sen din ile bilimin catıstıgını iddia edenler söyle düşünürler demişssin ve onun üzerine fikirler olusturuyorsun. Sen yada baska biri .. Yukarda arkadasın yazdıklarını bir cevap niteliğinde değil bu yazı tamamen safsata ..


    Bütün yazın tamamen böyle. Ki kalkmıssın din ile bilim çatışmaz diyorsun. Zaten buradaki arkadas çatıştığını söylememişki. Bagdaşmaz demiş, bir tutamazsınız demek istemiş. Din bilimi destekliyor olabilir, ama bu dini kullanarak bilim yapılabileceği anlamına gelmez. Arkadas bunu söylemiş. Hatta yazısında din bilimi kullanarak kendisini tekrar yorumluyor demiş. Aynı mantıkla dini kullanarak bilimi yorumlayamayacagıızı söylemiş sadece ve nedenlerinide söylemiş.

    Bu nedenlere karsı cıkanlar varmı aranızda ?? Birşeyler kopyalayıp yapıstırmadan önce konuyla baglantısını kursakta bosuna okuyanlarda zaman kaybetmese ..

    Celaleddin :

    quote:


    peki dinle bilim arasındaki fark nedir din bilim değilmi yani kıza ve öz bir cevap bekliyorum


    Arkadasın bütün yazısı zaten buna cevap vermek üzere yazılmıs. Sen kalkıp bu soruyu soruyorsan yazıyı okumamıssın demektir. Yazının basında zaten kısaca bir iki cümle ile anlatmıs farkı.

    td1001 :

    quote:


    Din ile bilimin bağdaşmadığı (veya bağdaşmadığını düşündüğüm) tek konu insanlığın yaradılışı. Bilim evrim tezini ileri sürerken (ki oldukça mantıklı), din insanoğlunun cennetten kovularak dünyaya geldiğini söylüyor. Ancak sınırlı çevremize veya sınırlarını henüz bilemediğimiz uzaya baktığımızda hiç bir şey pat diye olmuyor. Sadece sosyolojik konularda değil, teknik konularda da bir olayın veya bir durumun oluşması için ilk önce gerekli ve yeterli şartların oluşması lazım.


    Din ile bilim bircok konuda bagdasamıyor. Yukarda birkac örnek vermiş arkadas. Ama bilim asla bir tane teoriye saplanıp kalmaz. Örneğin evrim teorisinden bahsetmişsin, bilim sadece evrim teorisini öne sürmez, zaten bilimide bir kişi yapamaz tüm dünya birlikte yapar. Birisi kalkıp bilimsel olgulara ters düşecek, mesela işin içine yanlışlığı yada dogrulugu deneyle ispatlanamayacak seyler katmadan bir teori sunarsa onuda kabul eder. Zaten bilim dünyası körü körüne evrimide kabullenmiş durumda değil. Teorinin bir cok eksiği oldugu biliniyor, ama su anda etrafımızı acıklamada kullandıgımız en
    quote:

    bilimsel
    , kim ne derse desin.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KuarkServerSystems

    Yahu arkadas din ile bilimin farklı metodlar kullandıgını söylüyor. Bu yüzden bilime dini inancları karıstırmadan yaklasılması gerektiğini söylüyor. Bunun nedenlerinide acıklamıs. Üstüne neden diye sormak yada din bilim degilmidir diye sormak sacma değilmi şimdi. Adam bosunamı yazmıs yukarda o kadar seyi, dinle bilim arasındaki farkları.

    Eger sizce yukarda din ile bilim arasında yazılan farklardan bazıları yanlıssa su yazdıgın bence yanlıs bu yazdıgın bence yanlıs deyin, kalkıpta hayır bu yanlıs diyip kestirip atmayalım arkadaslar. Mesela Şöyle :

    Armaggeddon arkadasım :

    quote:

    Din ile bilimin çatıştığı iddiasında olanların şöyle bir savı vardır: Bilim ilerledikçe evrenin sırları çözülecek ve insan hayatı mükemmele doğru gidecektir. Başka bir ifade ile, bilim bir hayat tarzına veya bir ideolojiye dönüşecektir.


    Yukarda konuyu acan böyle birşey demişmi ??

    quote:


    Atom bombası veya kimyasal silahlar üreterek toplu katliamlar yapanlar, sorumsuzca genlerle oynayarak hilkat garibeleri yaratanlar, çevreyi kirleterek doğal afetlere neden olanlar yada sayısız teknolojik hırsızlığı gerçekleştirenler bunun açık örnekleridir.


    Bence bunun konuyla hiç alakası yok. Sen din ile bilimin catıstıgını iddia edenler söyle düşünürler demişssin ve onun üzerine fikirler olusturuyorsun. Sen yada baska biri .. Yukarda arkadasın yazdıklarını bir cevap niteliğinde değil bu yazı tamamen safsata ..


    Bütün yazın tamamen böyle. Ki kalkmıssın din ile bilim çatışmaz diyorsun. Zaten buradaki arkadas çatıştığını söylememişki. Bagdaşmaz demiş, bir tutamazsınız demek istemiş. Din bilimi destekliyor olabilir, ama bu dini kullanarak bilim yapılabileceği anlamına gelmez. Arkadas bunu söylemiş. Hatta yazısında din bilimi kullanarak kendisini tekrar yorumluyor demiş. Aynı mantıkla dini kullanarak bilimi yorumlayamayacagıızı söylemiş sadece ve nedenlerinide söylemiş.

    Bu nedenlere karsı cıkanlar varmı aranızda ?? Birşeyler kopyalayıp yapıstırmadan önce konuyla baglantısını kursakta bosuna okuyanlarda zaman kaybetmese ..

    Celaleddin :

    quote:


    peki dinle bilim arasındaki fark nedir din bilim değilmi yani kıza ve öz bir cevap bekliyorum


    Arkadasın bütün yazısı zaten buna cevap vermek üzere yazılmıs. Sen kalkıp bu soruyu soruyorsan yazıyı okumamıssın demektir. Yazının basında zaten kısaca bir iki cümle ile anlatmıs farkı.

    td1001 :

    quote:


    Din ile bilimin bağdaşmadığı (veya bağdaşmadığını düşündüğüm) tek konu insanlığın yaradılışı. Bilim evrim tezini ileri sürerken (ki oldukça mantıklı), din insanoğlunun cennetten kovularak dünyaya geldiğini söylüyor. Ancak sınırlı çevremize veya sınırlarını henüz bilemediğimiz uzaya baktığımızda hiç bir şey pat diye olmuyor. Sadece sosyolojik konularda değil, teknik konularda da bir olayın veya bir durumun oluşması için ilk önce gerekli ve yeterli şartların oluşması lazım.


    Din ile bilim bircok konuda bagdasamıyor. Yukarda birkac örnek vermiş arkadas. Ama bilim asla bir tane teoriye saplanıp kalmaz. Örneğin evrim teorisinden bahsetmişsin, bilim sadece evrim teorisini öne sürmez, zaten bilimide bir kişi yapamaz tüm dünya birlikte yapar. Birisi kalkıp bilimsel olgulara ters düşecek, mesela işin içine yanlışlığı yada dogrulugu deneyle ispatlanamayacak seyler katmadan bir teori sunarsa onuda kabul eder. Zaten bilim dünyası körü körüne evrimide kabullenmiş durumda değil. Teorinin bir cok eksiği oldugu biliniyor, ama su anda etrafımızı acıklamada kullandıgımız en
    quote:

    bilimsel
    , kim ne derse desin.

    Alıntıları Göster
    Din bu dünyanın dışında bir dünyadan bahseder ve anlatır.

    Bilimin kuralları ise bu yeryüzü için geçerlidir ve uzayda bazı bilimsel kanunlar geçerliliğini yitirmektedir. Ayda insanın aldı kg vs... gibi.


    Şimdi ikisini bir tutman yersiz. Önce aralarındaki farkı anla.

    Bilim ve dinin (tarafsız olmak için böyle yazıyorum üstüne gelmeyin!) insanların uydurması olduğunu düşünürsek nerde doğru?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hayattakiler -- 16 Ağustos 2005, 12:20:42 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KuarkServerSystems

    Yahu arkadas din ile bilimin farklı metodlar kullandıgını söylüyor. Bu yüzden bilime dini inancları karıstırmadan yaklasılması gerektiğini söylüyor. Bunun nedenlerinide acıklamıs. Üstüne neden diye sormak yada din bilim degilmidir diye sormak sacma değilmi şimdi. Adam bosunamı yazmıs yukarda o kadar seyi, dinle bilim arasındaki farkları.

    Eger sizce yukarda din ile bilim arasında yazılan farklardan bazıları yanlıssa su yazdıgın bence yanlıs bu yazdıgın bence yanlıs deyin, kalkıpta hayır bu yanlıs diyip kestirip atmayalım arkadaslar. Mesela Şöyle :

    Armaggeddon arkadasım :

    quote:

    Din ile bilimin çatıştığı iddiasında olanların şöyle bir savı vardır: Bilim ilerledikçe evrenin sırları çözülecek ve insan hayatı mükemmele doğru gidecektir. Başka bir ifade ile, bilim bir hayat tarzına veya bir ideolojiye dönüşecektir.


    Yukarda konuyu acan böyle birşey demişmi ??

    quote:


    Atom bombası veya kimyasal silahlar üreterek toplu katliamlar yapanlar, sorumsuzca genlerle oynayarak hilkat garibeleri yaratanlar, çevreyi kirleterek doğal afetlere neden olanlar yada sayısız teknolojik hırsızlığı gerçekleştirenler bunun açık örnekleridir.


    Bence bunun konuyla hiç alakası yok. Sen din ile bilimin catıstıgını iddia edenler söyle düşünürler demişssin ve onun üzerine fikirler olusturuyorsun. Sen yada baska biri .. Yukarda arkadasın yazdıklarını bir cevap niteliğinde değil bu yazı tamamen safsata ..


    Bütün yazın tamamen böyle. Ki kalkmıssın din ile bilim çatışmaz diyorsun. Zaten buradaki arkadas çatıştığını söylememişki. Bagdaşmaz demiş, bir tutamazsınız demek istemiş. Din bilimi destekliyor olabilir, ama bu dini kullanarak bilim yapılabileceği anlamına gelmez. Arkadas bunu söylemiş. Hatta yazısında din bilimi kullanarak kendisini tekrar yorumluyor demiş. Aynı mantıkla dini kullanarak bilimi yorumlayamayacagıızı söylemiş sadece ve nedenlerinide söylemiş.

    Bu nedenlere karsı cıkanlar varmı aranızda ?? Birşeyler kopyalayıp yapıstırmadan önce konuyla baglantısını kursakta bosuna okuyanlarda zaman kaybetmese ..

    Celaleddin :

    quote:


    peki dinle bilim arasındaki fark nedir din bilim değilmi yani kıza ve öz bir cevap bekliyorum


    Arkadasın bütün yazısı zaten buna cevap vermek üzere yazılmıs. Sen kalkıp bu soruyu soruyorsan yazıyı okumamıssın demektir. Yazının basında zaten kısaca bir iki cümle ile anlatmıs farkı.

    td1001 :

    quote:


    Din ile bilimin bağdaşmadığı (veya bağdaşmadığını düşündüğüm) tek konu insanlığın yaradılışı. Bilim evrim tezini ileri sürerken (ki oldukça mantıklı), din insanoğlunun cennetten kovularak dünyaya geldiğini söylüyor. Ancak sınırlı çevremize veya sınırlarını henüz bilemediğimiz uzaya baktığımızda hiç bir şey pat diye olmuyor. Sadece sosyolojik konularda değil, teknik konularda da bir olayın veya bir durumun oluşması için ilk önce gerekli ve yeterli şartların oluşması lazım.


    Din ile bilim bircok konuda bagdasamıyor. Yukarda birkac örnek vermiş arkadas. Ama bilim asla bir tane teoriye saplanıp kalmaz. Örneğin evrim teorisinden bahsetmişsin, bilim sadece evrim teorisini öne sürmez, zaten bilimide bir kişi yapamaz tüm dünya birlikte yapar. Birisi kalkıp bilimsel olgulara ters düşecek, mesela işin içine yanlışlığı yada dogrulugu deneyle ispatlanamayacak seyler katmadan bir teori sunarsa onuda kabul eder. Zaten bilim dünyası körü körüne evrimide kabullenmiş durumda değil. Teorinin bir cok eksiği oldugu biliniyor, ama su anda etrafımızı acıklamada kullandıgımız en
    quote:

    bilimsel
    , kim ne derse desin.

    Alıntıları Göster
    Bilimin bilgiyi elde etmedeki yöntemi bence de dinden farklıdır. Bu yüzden bilimin üslubu ile dinin üslubu çelişir. Fakat bu demek değildir kisonuç olarak elde edilen "bilgi" dinle çelişmek zorunda. Metodun faklı olması sonuçta elde edilen bilimsel bilginin dini bilgiyle çelişmesinin kanıtı olmasa gerek. Ayrıca şu durumda toplumun din tarafından beyni yıkanmış olsa bile, dini bilgilerin tümü bilimsel bilgi tarafından çürütülse bile bunların hiç bir değeri yok. Yeni nesle dini bilgi verilmez bilimsel düşünen bir kafa yapısı kazandırılsa bile bunun bir önemi yok. Bedenimin tamamen toprak olup yok olacağı bir evrende bilimin tek başına gözümde hiç bir değeri yok. En önemlisi insanın kendisidir ve sonlu bir evrende isek ve ölüm sonrası hayat yoksa ister dini bilgiye inanmışım ister bilimsel bilgiye, bana hiç bir fayda sağlamaz. Bilimsel bilgi aracılığla uzaydaki solucan deliklerinden evrenin uç noktalarına gidebiliriz ama bir gün ölüp yok olduğumuz sürece hangi bilgi türünün mantıklı olup hangisinin insanlığı cehaletten kurtardığının hiç bir önemi yok. Ölümlü hayattaki her amacı sonucu ne olursa olsun gereksiz buluyorum... Hayat sonsuzluğa erişirse bilginin anlamı olduğuna inandığımdan ve bunu da dini bilgide gördüğümden dini bilgiyi de dikkate alan birisiyim...




  • Yazdığım konuyla hiç bir ilgisi olmayan ne kadar şey varsa yazmışsınız.Hatta arkadaşın biri direkt ''farkı nedir?Kısa ve öz yaz'' diye bişey sölemiş.Okumak zor gelmiş anlaşılan.Okursan görürsün farkını...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: cins

    Bilimin bilgiyi elde etmedeki yöntemi bence de dinden farklıdır. Bu yüzden bilimin üslubu ile dinin üslubu çelişir. Fakat bu demek değildir kisonuç olarak elde edilen "bilgi" dinle çelişmek zorunda. Metodun faklı olması sonuçta elde edilen bilimsel bilginin dini bilgiyle çelişmesinin kanıtı olmasa gerek. Ayrıca şu durumda toplumun din tarafından beyni yıkanmış olsa bile, dini bilgilerin tümü bilimsel bilgi tarafından çürütülse bile bunların hiç bir değeri yok. Yeni nesle dini bilgi verilmez bilimsel düşünen bir kafa yapısı kazandırılsa bile bunun bir önemi yok. Bedenimin tamamen toprak olup yok olacağı bir evrende bilimin tek başına gözümde hiç bir değeri yok. En önemlisi insanın kendisidir ve sonlu bir evrende isek ve ölüm sonrası hayat yoksa ister dini bilgiye inanmışım ister bilimsel bilgiye, bana hiç bir fayda sağlamaz. Bilimsel bilgi aracılığla uzaydaki solucan deliklerinden evrenin uç noktalarına gidebiliriz ama bir gün ölüp yok olduğumuz sürece hangi bilgi türünün mantıklı olup hangisinin insanlığı cehaletten kurtardığının hiç bir önemi yok. Ölümlü hayattaki her amacı sonucu ne olursa olsun gereksiz buluyorum... Hayat sonsuzluğa erişirse bilginin anlamı olduğuna inandığımdan ve bunu da dini bilgide gördüğümden dini bilgiyi de dikkate alan birisiyim...

    Alıntıları Göster
    din ve bilimin alanları farklı farklıdır ...

    ama direkt dini bilimden ayırmak doğru olmaz ...

    çünkü dinde ilim öğrenmek kadın erkek herkese farzdır ...

    dinin bilim ile çatıştığı nokta yoktur ...

    var gibi görünüyorsa ya bilimin yanlış tezlerindendir ya da dinin yorumlanış şekli yanlıştır ama dinin aslı ile bilim arasında zıtlık yoktur ...

    netice itibari ile dinsiz ilim kör
    ilimsiz din de topaldır ...

    birbiri ile uyumlu devam etmesinde ise mükemmellik doğar ...

    not : din derken sadece islamiyeti kastediyorum, diğer dinler için aynı durum yıpratılmış hali ile söz konusu olmayabilir ...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: SilisyuM

    Yazdığım konuyla hiç bir ilgisi olmayan ne kadar şey varsa yazmışsınız.Hatta arkadaşın biri direkt ''farkı nedir?Kısa ve öz yaz'' diye bişey sölemiş.Okumak zor gelmiş anlaşılan.Okursan görürsün farkını...
    quote:

    Orijinalinden alıntı: SilisyuM

    Yazdığım konuyla hiç bir ilgisi olmayan ne kadar şey varsa yazmışsınız.Hatta arkadaşın biri direkt ''farkı nedir?Kısa ve öz yaz'' diye bişey sölemiş.Okumak zor gelmiş anlaşılan.Okursan görürsün farkını...



    Eğer sana yazılanlar anlamsız geliyorsa, anlatmak istediğini anlatamamışsın demektir. Bu kadar kişi gerizekalı değiliz ya.

    Ben bir soru sordum mesela gayet anlamlı ama cevap alamadım.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hayattakiler

    quote:

    Orijinalinden alıntı: SilisyuM

    Yazdığım konuyla hiç bir ilgisi olmayan ne kadar şey varsa yazmışsınız.Hatta arkadaşın biri direkt ''farkı nedir?Kısa ve öz yaz'' diye bişey sölemiş.Okumak zor gelmiş anlaşılan.Okursan görürsün farkını...



    Eğer sana yazılanlar anlamsız geliyorsa, anlatmak istediğini anlatamamışsın demektir. Bu kadar kişi gerizekalı değiliz ya.

    Ben bir soru sordum mesela gayet anlamlı ama cevap alamadım.

    Alıntıları Göster


    Eğer sana yazılanlar anlamsız geliyorsa, anlatmak istediğini anlatamamışsın demektir. Bu kadar kişi gerizekalı değiliz ya.



    hayattakiler ben anlamadım senin sorunu




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hayattakiler

    Din bu dünyanın dışında bir dünyadan bahseder ve anlatır.

    Bilimin kuralları ise bu yeryüzü için geçerlidir ve uzayda bazı bilimsel kanunlar geçerliliğini yitirmektedir. Ayda insanın aldı kg vs... gibi.


    Şimdi ikisini bir tutman yersiz. Önce aralarındaki farkı anla.

    Bilim ve dinin (tarafsız olmak için böyle yazıyorum üstüne gelmeyin!) insanların uydurması olduğunu düşünürsek nerde doğru?

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: hayattakiler

    Din bu dünyanın dışında bir dünyadan bahseder ve anlatır.

    Bilimin kuralları ise bu yeryüzü için geçerlidir ve uzayda bazı bilimsel kanunlar geçerliliğini yitirmektedir. Ayda insanın aldı kg vs... gibi.


    Şimdi ikisini bir tutman yersiz. Önce aralarındaki farkı anla.

    Bilim ve dinin (tarafsız olmak için böyle yazıyorum üstüne gelmeyin!) insanların uydurması olduğunu düşünürsek nerde doğru?



    Yani gerçek doğru hangisi? Doğru nedir ki sürekli farklı şartlar altında değiştiğine göre? Bu yeryüzünden çıkıldıkça yukarılara, ne kadar doğruluğu kalıyor bilimin?

    Uzayda bazı fizik kurallarının geçersiz kaldığını okudum ben.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hayattakiler

    quote:

    Orijinalinden alıntı: SilisyuM

    Yazdığım konuyla hiç bir ilgisi olmayan ne kadar şey varsa yazmışsınız.Hatta arkadaşın biri direkt ''farkı nedir?Kısa ve öz yaz'' diye bişey sölemiş.Okumak zor gelmiş anlaşılan.Okursan görürsün farkını...



    Eğer sana yazılanlar anlamsız geliyorsa, anlatmak istediğini anlatamamışsın demektir. Bu kadar kişi gerizekalı değiliz ya.

    Ben bir soru sordum mesela gayet anlamlı ama cevap alamadım.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: hayattakiler


    quote:

    Orijinalinden alıntı: SilisyuM

    Yazdığım konuyla hiç bir ilgisi olmayan ne kadar şey varsa yazmışsınız.Hatta arkadaşın biri direkt ''farkı nedir?Kısa ve öz yaz'' diye bişey sölemiş.Okumak zor gelmiş anlaşılan.Okursan görürsün farkını...



    Eğer sana yazılanlar anlamsız geliyorsa, anlatmak istediğini anlatamamışsın demektir. Bu kadar kişi gerizekalı değiliz ya.

    Ben bir soru sordum mesela gayet anlamlı ama cevap alamadım.

    Kimseye geriz zekalı falan diyen olmadı.Üzerine alınman gereken bir durum yok.Sorduğun sorunun cevabını şöyle açıklamaya çalışıyım.Tabiki değişen şartlara göre çözüm,öneriler vesonuçlar değişecektir.Sana garip gelen nedir onu anlamadım?Statik olmasını beklemek yanlış.Bilim sürekli gelişir.Tıpkı canlı gibidir.Statik olan değişmeyen dindir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: SilisyuM

    quote:

    Orijinalinden alıntı: hayattakiler


    quote:

    Orijinalinden alıntı: SilisyuM

    Yazdığım konuyla hiç bir ilgisi olmayan ne kadar şey varsa yazmışsınız.Hatta arkadaşın biri direkt ''farkı nedir?Kısa ve öz yaz'' diye bişey sölemiş.Okumak zor gelmiş anlaşılan.Okursan görürsün farkını...



    Eğer sana yazılanlar anlamsız geliyorsa, anlatmak istediğini anlatamamışsın demektir. Bu kadar kişi gerizekalı değiliz ya.

    Ben bir soru sordum mesela gayet anlamlı ama cevap alamadım.

    Kimseye geriz zekalı falan diyen olmadı.Üzerine alınman gereken bir durum yok.Sorduğun sorunun cevabını şöyle açıklamaya çalışıyım.Tabiki değişen şartlara göre çözüm,öneriler vesonuçlar değişecektir.Sana garip gelen nedir onu anlamadım?Statik olmasını beklemek yanlış.Bilim sürekli gelişir.Tıpkı canlı gibidir.Statik olan değişmeyen dindir.

    Alıntıları Göster
    Ben gerizekalı dediğini söylemedim asıl sen alınmışsın. Bunu boşverelim...

    Din ile bilimi birmiş gibi düşünüyorsun yanılıyor muyum? Benim anlatmak istediğim bu gezegenden ibaret değiliz ve bilmediğimiz bir evrenin içindeyiz.

    Din, yaşadığımız yeryüzünü hesaba katarak anlatılarda bulunan bir akım değildir. Din soyuttur.

    Oysa bilim, içinde bulunduğumuz yeryüzü ile ilgilenirken onu dinle kıyaslamak doğru mudur?

    Bilimin izlediği yol, çıktığı sonuçlar elbetteki farklı olacaktır, nesini bağdaştırmaya çalışıyorsunuz?

    Fakat şunu mu demek istiyorsun? Din kitaplarında yanlış bilgiler var, bilime aykırıdır!

    Eğer bu ise söylediğin olabilir ya da olmayabilir araştırmak ve çok iyi analiz etmek gerekir.


    Dindeki yöntemi eleştirmişsin. Şöyle sonuca varır böyle yapar diye. Dinde sorgulanması günah bilgiler olduğunu söylemişsin bir de. Bunu sana kim söyledi? Çevrende gördüğün üç beş çapulcu mu?

    Dinler inanmayanı cezalandıracağını söyler, sorgulayanı değil! Sanırım çıkış noktan bu senin.

    Şimdi senin bu yaptığın ne kadar bilimsel peki? Sağdan soldan duyduğunla bilimsel bulgulara ve yargılara varılmaz.

    Ayrıca din statik değil demişsin. Din dünya dışı görünemeyen hayattan bahseder, bu dünyanın yalan olduğunu söyler. Soyuttur, felsefidir, ilahidir.

    Umarım anlatabilmişimdir.




  • quote:

    Orijinalinden alıntı: SilisyuM

    Bilim ile din bağdaşmaz. Din adamları ne derse desin, ister peygamberin "İlim Çin'de de olsa alın" sözünü örnek versinler, ister başka bazı gerekçelerle bilimi yüceltsinler, ve İslam'ın ya da herhangi başka bir dinin bilimle çelişmediğini söylesinler, özünde bağdaşamaz iki düşünce biçimi olan bilim ile dini uzlaştırmak mümkün değildir.


    Bunun sebebini anlamak inançlıların çoğuna zor gelir. Bizlerin, sırf dine ve Tanrı'ya karşı içimizde beslediğimiz bir düşmanlıktan dolayı bu tür karalayıcı sözlerle dine saldırdığımıza inanmak isterler.


    Bu yüzden, bu düşüncemizin sebebini burada örnekleriyle açıklamak istiyorum.


    Din ile bilimin birinci önemli farkı "yanlışlanabilirlik" noktasındadır. Bilimde, yanlışlanabilir olmayan bir kavramın bilgi değeri yoktur.


    Yanlışlanabilirliği kısaca açıklayacak olursak, bir önermenin yanlışlanabilir olması demek, eğer yanlışsa, yanlışlığının ortaya çıkartılabilir olması demektir. "Elimde kırmızı bir balon var" yanlışlanabilir bir önermedir. Eğer yanlışsa, yani elimde bir balon yoksa, ya da başka renk bir balon varsa, bunu anlamak çok kolaydır. Fakat "Ölümden sonra hayat var" yanlışlanabilir değildir. Ya da "Komşunun başına gelen kötü olay, benim bedduam yüzündendir" gibi bir önerme, yanlışlanabilir değildir. Bilimde, yanlış olması durumunda, bunu anlamaya imkan olmayan bu tür ifadelerin bilgi değeri yoktur.


    Fakat dinde bu tür yanlışlanamaz pek çok ifade vardır. Dolayısıyla dinsel bilginin pek çok örneğinin, test edilip, yanlış olup olmadığının görülmesi mümkün değildir. Aslında dinde yanlışlanabilir ifadeler de vardır, ve onların da bir kısmı yanlışlanmıştır. Fakat, bu ayrı bir konu ve bu yazıda asıl üstünde durmak istediğimiz nokta dinin pek çok bilgisinin genel olarak yanlışlanabilir olmadığıdır.


    Evrenin Tanrı'nın ol demesiyle oluştuğuna, öbür dünyada bizleri ödül veya cezanın beklediğine, vs. inanırken uygulanan mentaliteyi, bilimsel alanda uygulamaya kalksak, herhangi bir bilimsel problemde, karşımıza çıkan ve durumu açıklıyor gibi görünen ilk açıklamaya dört elle sarılır ve pek çok hata yapardık.


    Örneğin, "Dünya düzdür" gibi bir önerme, dış dünyayla ilgili gözlemlerimize uyduğu için, bundan kuşku duymaz ve dünyanın yuvarlak olduğunu bu yüzyılda bile belki hala öğrenmemiş olurduk. Bir önermenin, dış dünya verilerine bakılarak doğrulanması kolaydır. Tek derdimiz durumu açıklıyormuş gibi görünen bir ifade bulmaksa, bu pek çok durumda mümkündür. Hatta gözlemlerle de doğrulanabilen birden fazla açıklama geliştirilebilir pek çok durumda. Eğer bunları yanlışlamaya uğraşmazsak, yanlış olduklarından şüphe edip yanlışlıklarını ortaya çıkartacak testlere tabi tutmazsak, çok kolay yanılabiliriz. "Dünya düzdür" yanlışlanabilir bir önermedir. Yanlışlığının ortaya çıkartılması mümkündür. Örneğin, en basiti "Dünya düz olsaydı, denize açılan geminin direği, gemi kıyıdan uzaklaştıkça, ufukta kaybolmazdı" gibi bir gözlemle, "Dünya düzdür"ün yanlışlanması mümkündür. Fakat buna rağmen, sırf insanlar yanlışlamaya uğraşmadığı için, yüzyıllarca "Dünya düzdür" açıklamasına inanıldığı düşünülürse, bir de teorik olarak dahi yanlışlanması mümkün olmayan açıklamaların toplumda geniş şekilde kabul görmesinin bırakacağı izi ve bu durumun dünyayı algılayışımızı nasıl geri bırakacağını varın siz düşünün.


    Nitekim bugün durum budur. Dünya üzerinde yüz milyonlarca, belki milyarlarca insan, öldükten sonra yaşayacaklarını ve ceza ya da ödül alacaklarını düşünüyor. Görünmez, her şeye kadir ve her şeyi bilen bir varlığın evreni ve bizi yarattığına inanıyor. Bunun "Dünya düzdür" örneğindeki gibi yanıltıcı bir varsayım olduğunu hiç de azımsanmayacak sayıda bir kesim biliyor bereket, ama yine de bu yeterli değil ve bu yüzyılda bile insanların dünyayla ve evrenle ilgili kavrayışlarının bu derece sığ olduğunu görmek, gerçekten endişe verici.


    Yanlışlanabilir olmayan bir şeye inanmanın yaratacağı problemleri görmemek, zihnini böyle bir tavra alıştırmak, sadece kolay aldanmaya değil, dünyayı yanlış algılamaya ve dünya ve evrenle ilgili kavrayışımızın sığlaşmasına da sebep olur. Dinsel bilgiler ve dinsel düşünce tarzı ise bize pek çok bu tür imkan verir.


    Bilimle din arasındaki bir başka fark, bilimde yargıların deneyden (testten) sonra, dinde ise önce yapılmasıdır.


    Bilimde yargılar deneyden (testten) sonra yapılır. Deneyin sonucuna göre, gerekirse yargılar değiştirilir. Dinde ise yargılar baştan verilir, doğrular baştan bellidir, ve deneyin sonucu bu bilgilere göre yorumlanır. Bu yüzden bir mümini kuranda geçen bir ifadenin yanlış olduğuna ikna edemezsiniz örneğin. Çünkü kuranda geçen tüm ifadelerin doğruluğunu baştan kabul etmiştir. Eğer herhangi bir ifade, günümüzde bilinen bazı gerçeklere aykırı düşerse, basitçe bu ifadenin yorumlanış tarzını değiştirir. Dini ifade hala doğrudur, baştan beri doğrudur, sadece mümin geçmişte onu yanlış anlamıştır. Açıklaması budur.


    Bunu da ancak kurandaki söz konusu bilginin sorgulanmasına sebep olacak yeni bir bilgiyi başkası bulup ortaya çıkardığı zaman yapar. Müminin kendisinin kurandaki bilgilere aykırı düşecek, dolayısıyla, o bilgiyi yorumlayış tarzını değiştirmesine sebep olacak türde bir bilgi ortaya çıkarması bile mümkün değildir. Çünkü o bilgileri sorgulayacak türde bir eylemi bile olamaz müminin.


    Dolayısıyla, dinsel düşünce şekli, doğruların sorgulanmasının önünde de bir engeldir. İnsanların Adem ve Havva'dan türediğine inanan biri, dağa, bozkıra çıkıp, ilkel insan fosili aramaz. Kutsal kitaplara göre dünya 6000 yıl kadar önce, toplam 6 günde yaratıldığı için, dünyanın yaşını ve nasıl oluştuğunu merak edip tespit etmeye çalışmaz. Bu tespitleri ancak düşünce tarzları ve eylemleri dinle motive edilmemiş bilim adamları yapar, ve müminlerin bu konudaki tek eylemleri, bu yeni bilgilerin ışığında kendi inançlarını ve kutsal kitapları "yorumlama" tarzlarını gözden geçirmek olur. (6 günü, 6 aşama olarak değiştirip, buna mecazi diyerek örneğin). Tüm enerjilerini, kendi doğru bildikleri şeyleri yeni bilgiler ışığında gözden geçirip, gerekirse yorumlayarak, doğruluklarından emin olmaya ayırmak zorunda kalırlar. Yeni bilgi ortaya çıkartamazlar. Çünkü eski bilgileri sorgulamazlar. Eski bilgiler kutsal bilgi ve sorgulanmayacak, doğruluğu kesin bilgi olduğu için, ancak başkaları asıl doğru bilgiyi ve asıl gerçeği gözlerine soktuğunda gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırlar. Bunun dışında, doğruları sorgulamak ve ortaya çıkarmak için bir motivasyonları, ve bir gerekçeleri yoktur.


    Yani, dinsel düşüncenin bilimle bağdaşmayan ve hatta bilimi engelleyen bir başka unsuru, bilimsel araştırma konusunda motivasyon bırakmamasıdır.


    Dinsel bilgi Tanrısaldır ve doğrudur. Sorgulanmasının bir gereği yoktur. Hatta sorgulanması bir günahtır. Bu durumda, bir müminin, evrenin ve canlılığın yaratılışı, insanın ortaya çıkışı, dünyanın yaşı, vs. gibi dış dünya ile ilgili algılayışımızın temelinde yer alan noktalarla ilgili sorgulayıcı bilimsel araştırmalar yapmak için bir motivasyon ve mantıksal bir gerekçe bulması kolay değildir. Cemaat liderleri ve dini önderleri, bilimsel aktivitenin günlük hayattan gözlenmiş pratik yararları yüzünden bilimi ve bilimsel araştırmayı sözlerle teşvik etmeye çalışsalar da durum budur. Bu yüzden ne İslami kesimden, ne de Hıristiyan ve Musevilerin fundamentalist kesiminden doğru dürüst bilimsel buluş çıkmaz.


    Ayrıca, üç büyük dindeki öbür dünya inancı da, bilimsel aktiviteyi engelleyen bir başka unsurdur. Öyle ya, eğer bu dünya faniyse ve gerçek hayat, sonsuz süreli olarak öbür dünyadaysa, ve bu dünyadaki hayat sadece öbür tarafa hazırlık için geçirilmesi gereken bir imtihansa, siz sözlerle bilimi ne kadar özendirirseniz özendirin, bilimsel eylem, müminleri inandırdığınız bu diğer açıklamalarla çelişecektir. İmtihan dünyasında yapılması gereken şey, her tutarlı düşünen müminin göreceği gibi, bolca ibadet yapıp öbür dünyaya hazırlanmaktır. Yoksa, bütün ömrünü milyonlarca böcek ve kelebek türünü sınıflandırarak veya dağ taş dolaşıp yeryüzündeki kaya tabakalarının oluşumunu inceleyerek geçirmek değil. Bu tür eylemlerin gerektirdiği yaşam tarzının, müminin yaşaması gereken türde bir yaşamla (5 vakit namaz ve günlük hayatın her ayrıntısında dinsel prensiplere uymak gibi) uyuşmaması bir yana, işin bir de müminin böyle bir monoton, uzun süreli ve sıkıcı bilimsel aktiviteye kendi hayatında yer ve gerekçe görmemesi yönü vardır. Çünkü müminin hayatının daha önemli bir yönü vardır. Müminin hayatı bir imtihandır ve önemsiz ayrıntılarla harcanmamalıdır. Hayattaki en önemli şey, hatta tek önemli şey, iyi ibadet edip, iyi bir mümin olmak ve öbür dünyaya iyi hazırlanmaktır.


    Dolayısıyla, dinci kesim ne derse desin, bilimle dinin bağdaştığı ve dinin bilime köstek olmadığı, vs. türündeki iddialarını kanıtlayamazlar. Çünkü ortada, yukarıda açıkladığımız somut gözlemler vardır. Hem dinine bağlı olup, hem de bilimsel alanda çeşitli buluşlar ortaya çıkartmış birilerinin tespit edilip örnek olarak getirilmesi bu gerçeği değiştirmez, çünkü burada tartıştığımız konular tek tek kişilerle ilgili değil, toplumla ve toplumsal davranışlarla ilgili sosyolojik konulardır.


    Eski zamanlarda buluşlar yapılmış olmasının da kafa karıştırıcı bir tarafı yoktur. Bütün mesele buluşu yapan zihniyetin ne olduğudur.


    Buluşların nasıl yapıldığı bellidir. Yeni bir bilgi ortaya çıkarmak, eski bilgiyi sorgulamayı, eski açıklamadan farklı olan hipotezler ortaya çıkarmayı ve bu hipotezleri test etmeyi gerektirir.


    "Gülün Adı" filmindeki bilimsel zihinli rahibin de yaptığı budur, küçük bir çocuğun oyun oynarken yaptığı da budur. Küçük bebeklerin, ellerine aldıkları bir cismi evirip çevirip bakmaları, ağızlarına götürmeleri, cismi sağa sola vurmaları ya da çekiştirmeleri, aslında birer deneydir. Çocuk kendi kafasında dış dünyanın nasıl işlediğini anlamaya çalışmaktadır. Küçük çocuklar bile, bilim adamlarının uyguladığı yöntemleri uygulayarak öğrenir (ilkel şekliyle).


    Dinde karşı çıkılan nokta ise, imanın gerektirdiği zihniyetin, bu evrensel bilgi arttırma kurallarıyla çelişmesidir. Dinin teşvik ettiği zihniyet, eski bilinenlerden şüphe duyup sorgulamaya engeldir. Din doğruları vermiştir, bu yüzden sorgulayıp deney yapmayı gereksiz kılar dinsel zihniyet.


    Fakat bunu %100 başarıyla gerçekleştiremez elbette. Çünkü insanoğlunun sorgulayıcı yönü de vardır. Din sadece bunu zorlaştırmakla yetinir. Tamamen köreltemez. Eğer köreltebilseydi, insanoğlunun dinsel düşünce batağına battığı karanlık çağlardan çıkması mümkün olmazdı.


    Yargının testten sonra değil önce yapılması gibi bir düşünme şekline kendini alıştıran birinin, başarılı bir bilimsel zihin geliştirmesi mümkün değildir. Bu yüzden gerçek bilim adamları arasında inançlı oranı çok düşüktür. (1998 yılında Nature dergisi tarafından ünlü bilim adamları arasında yapılan bir anketin sonucuna göre, bu bilim adamları arasındaki inançlı oranını %7.9, inançsız oranını %76.7 ve agnostik oranını da %23.3'tür).


    Bilim dine rağmen gelişir. Çünkü dinsel düşünce, insanoğlunu son zerresine kadar esir alamaz. Fakat bilim geliştiğinde, insanoğlunun dinsel düşünceyle bağdaşmayan özellikleri sebebiyle gelişir.


    Bilim ile din bağdaşmaz. Din, bilimin ve bilimsel gelişmenin önünde bir engeldir. Bu yüzden de insanlara, özellikle de genç nesle bilimsel düşünmenin ilke ve kuralları öğretilmeli, dinsel değil bilimsel kafalar yetiştirilmelidir.




    BU İNSANLAR NEDEN DİKKAT ÇEKMEK İÇİN DİNİ KULLANIRLAR ANLAMIYORUM
    TOPİC AÇAÇAK FARKLI KONU YOK MUYDU SANKİ
    ALLAH'TAN EN ÇOK KORKANLAR KİMLERDİR BİLİYOR MUSUNUZ SİZ???
    ALİMLERDİR
    NEDEN Mİ?
    ÇÜNKÜ YAPTIKLARI BİLİMLE ALLAH2IN YÜCELİĞİNİ KEŞFETMİŞLERDİR
    ÖYLE BİR ŞEYKİ ONLAR ÖBÜR DÜNYADA ALLAH'A EN YAKIN OLACAKLARIN ARASINDADIRLAR
    TABİ AMA MÜSLÜMAN OLANLAR
    BİRDE ŞUNU UNUTMAYIN Kİ ÜNLÜ BİLİM ADAMLARI DAHİ YAŞAMLARINI İYİ OKURSANIZ ÖLMELERİNE YAKIN HEP İSLAMİYETE DÖNMEK İSTEMİŞLERDİR
    ASLINDA YAZACAK O KADAR ÇOK ŞELER VAR Kİ ŞİMDİ SAYMAKLA BİTMEZ
    İSTERSEN MSNİNİ VER SANA ÖZEL OLARAK SAYFALARCA YAZAYIM




  • quote:

    Orijinalden alıntı: cins

    Bilimin bilgiyi elde etmedeki yöntemi bence de dinden farklıdır. Bu yüzden bilimin üslubu ile dinin üslubu çelişir. Fakat bu demek değildir kisonuç olarak elde edilen "bilgi" dinle çelişmek zorunda. Metodun faklı olması sonuçta elde edilen bilimsel bilginin dini bilgiyle çelişmesinin kanıtı olmasa gerek. Ayrıca şu durumda toplumun din tarafından beyni yıkanmış olsa bile, dini bilgilerin tümü bilimsel bilgi tarafından çürütülse bile bunların hiç bir değeri yok. Yeni nesle dini bilgi verilmez bilimsel düşünen bir kafa yapısı kazandırılsa bile bunun bir önemi yok. Bedenimin tamamen toprak olup yok olacağı bir evrende bilimin tek başına gözümde hiç bir değeri yok. En önemlisi insanın kendisidir ve sonlu bir evrende isek ve ölüm sonrası hayat yoksa ister dini bilgiye inanmışım ister bilimsel bilgiye, bana hiç bir fayda sağlamaz. Bilimsel bilgi aracılığla uzaydaki solucan deliklerinden evrenin uç noktalarına gidebiliriz ama bir gün ölüp yok olduğumuz sürece hangi bilgi türünün mantıklı olup hangisinin insanlığı cehaletten kurtardığının hiç bir önemi yok. Ölümlü hayattaki her amacı sonucu ne olursa olsun gereksiz buluyorum... Hayat sonsuzluğa erişirse bilginin anlamı olduğuna inandığımdan ve bunu da dini bilgide gördüğümden dini bilgiyi de dikkate alan birisiyim...

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orijinalinden alıntı: cins

    Bilimin bilgiyi elde etmedeki yöntemi bence de dinden farklıdır. Bu yüzden bilimin üslubu ile dinin üslubu çelişir. Fakat bu demek değildir kisonuç olarak elde edilen "bilgi" dinle çelişmek zorunda. Metodun faklı olması sonuçta elde edilen bilimsel bilginin dini bilgiyle çelişmesinin kanıtı olmasa gerek. Ayrıca şu durumda toplumun din tarafından beyni yıkanmış olsa bile, dini bilgilerin tümü bilimsel bilgi tarafından çürütülse bile bunların hiç bir değeri yok. Yeni nesle dini bilgi verilmez bilimsel düşünen bir kafa yapısı kazandırılsa bile bunun bir önemi yok. Bedenimin tamamen toprak olup yok olacağı bir evrende bilimin tek başına gözümde hiç bir değeri yok. En önemlisi insanın kendisidir ve sonlu bir evrende isek ve ölüm sonrası hayat yoksa ister dini bilgiye inanmışım ister bilimsel bilgiye, bana hiç bir fayda sağlamaz. Bilimsel bilgi aracılığla uzaydaki solucan deliklerinden evrenin uç noktalarına gidebiliriz ama bir gün ölüp yok olduğumuz sürece hangi bilgi türünün mantıklı olup hangisinin insanlığı cehaletten kurtardığının hiç bir önemi yok. Ölümlü hayattaki her amacı sonucu ne olursa olsun gereksiz buluyorum... Hayat sonsuzluğa erişirse bilginin anlamı olduğuna inandığımdan ve bunu da dini bilgide gördüğümden dini bilgiyi de dikkate alan birisiyim...


    Görüşlerine katılıyorum.Aslında yazdığın fikirler biraz depresif koksa da, bana haticeye değil neticeye bakınız sözünün kulaklarımda çınlamasına neden oldu.Hatice nedir?Yaşamdır.Netice nedir?Ölümdür.O halde Hatice ne kadar cazip, alımlı, zarif olursa olsun Netice'ye muhtaç olduğu sürece güzelliği geçici olacaktır.Ne zaman ki Hatice artık sınırlarını sonuna kadar kullanıp Netice'yi neticelendirirse o zaman var mı Hatice gibisi?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: iZCi_500

    quote:

    Orijinalinden alıntı: cins

    Bilimin bilgiyi elde etmedeki yöntemi bence de dinden farklıdır. Bu yüzden bilimin üslubu ile dinin üslubu çelişir. Fakat bu demek değildir kisonuç olarak elde edilen "bilgi" dinle çelişmek zorunda. Metodun faklı olması sonuçta elde edilen bilimsel bilginin dini bilgiyle çelişmesinin kanıtı olmasa gerek. Ayrıca şu durumda toplumun din tarafından beyni yıkanmış olsa bile, dini bilgilerin tümü bilimsel bilgi tarafından çürütülse bile bunların hiç bir değeri yok. Yeni nesle dini bilgi verilmez bilimsel düşünen bir kafa yapısı kazandırılsa bile bunun bir önemi yok. Bedenimin tamamen toprak olup yok olacağı bir evrende bilimin tek başına gözümde hiç bir değeri yok. En önemlisi insanın kendisidir ve sonlu bir evrende isek ve ölüm sonrası hayat yoksa ister dini bilgiye inanmışım ister bilimsel bilgiye, bana hiç bir fayda sağlamaz. Bilimsel bilgi aracılığla uzaydaki solucan deliklerinden evrenin uç noktalarına gidebiliriz ama bir gün ölüp yok olduğumuz sürece hangi bilgi türünün mantıklı olup hangisinin insanlığı cehaletten kurtardığının hiç bir önemi yok. Ölümlü hayattaki her amacı sonucu ne olursa olsun gereksiz buluyorum... Hayat sonsuzluğa erişirse bilginin anlamı olduğuna inandığımdan ve bunu da dini bilgide gördüğümden dini bilgiyi de dikkate alan birisiyim...


    Görüşlerine katılıyorum.Aslında yazdığın fikirler biraz depresif koksa da, bana haticeye değil neticeye bakınız sözünün kulaklarımda çınlamasına neden oldu.Hatice nedir?Yaşamdır.Netice nedir?Ölümdür.O halde Hatice ne kadar cazip, alımlı, zarif olursa olsun Netice'ye muhtaç olduğu sürece güzelliği geçici olacaktır.Ne zaman ki Hatice artık sınırlarını sonuna kadar kullanıp Netice'yi neticelendirirse o zaman var mı Hatice gibisi?

    Alıntıları Göster
    din zaten felsefedir

    felsefede bir bilim dalı sayılı

    sizin konunuzla ne ilgisi varsa benim mesajımın




  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.