Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (30. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
190.110
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 2829303132
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sizlere daha önce sanırım çok kısa olarak bahsettiğim şeyden bahsedeceğim.. Ya da bahsetmedim.. Hatırlamıyorum..


    Birincisi ABD'de milyonlarca kişiyi barındırabilecek toplama kamplarının inşaa edildiği.. Bunların videolarına, makalelerine, fotoğraflarına ulaşmak mümkün, aratabilirsiniz.. ABD'de yaşayan bir tanıdığınız varsa ona da sorabilirsiniz, gözüyle görüp görmediğini..

    Dipnot: Bu konuda hakkında basında sansür uygulanmaktadır.. Basında bulunması zordur..


    quote:

    Birçok insan-ki buna Amerikan vatandaşlarının çoğunluğu da dahildir- ABD`de gizli bir hükümetin olduğunu ve bunun gerektiğinde Başkan`ı aşıp kararlar alma yetkisi bulunduğunu bilmez. Bu hükümetin adı kısaca FEMA olarak bilinir. (Açılmış hali Federal Emergency Management Agency`dir bunun) Başkanlık direktifi ile kurulan bu hükümet aslında bir felaket olması ve merkezi hükümetin çökmesi durumunda Amerika`da yönetimi devralmak için kurulmuştur. Son günlerde bu gizli kurumun Amerika`nın çeşitli eyaletlerinde toplama kampları kurdurduğu ve bunların şimdilik boş bekletildiği ortaya çıkarıldı. Bunun ortaya çıkmasıyla birçok insan `bu toplama kampları ne ve kimler için kuruldu, Amerika neye hazırlanıyor` sorusunun peşine düştü.

    FEMA istediği takdirde insanları sorgusuz sualsiz tutuklama ve süresiz gözaltında tutmak gibi yetkileri de almış bulunuyor. (Bu yetkiler Executive Order denilen numarası 10990`dan 11931`e kadar giden direktiflerle verilmiş durumda) Ben de dahil birçok insanı korkutan bu gelişme `acaba Amerika bir büyük felakete mi hazırlanmaktadır` sorusunu sorduruyor. Örneğin; Alaska`da kurulan toplama kampının 2 milyon kişiyi tutacak kadar büyük olduğu biliniyor. Acaba bu büyük felaketin ne olacağı düşünülüyor; bir doğal felaket mi bekleniyor yoksa bir nükleer savaş hazırlığı mı var veya Amerikan ekonomisinde ani bir çöküşle büyük şehirlerde sistemin tamamen çökeceği mi düşünülüyor. Bu tür planlamaları yapabilen insanların ne tür beklentilerde olduğunu tam bilmek mümkün değil tabii ki ama bilebileceğimiz tek şey, önümüzdeki yıllarda dünyamızın pek de sevimli bir yer olmayacağıdır galiba. Amerika`da gizli dünyalarda çalışan bazı insanlar toplumdaki düzeni sağlamak için yönetimi Başkan`ın elinden tamamen alıp insanları kitlesel halde tutuklayıp zorla çalıştırmayı (Ezecutive Order No.11000) aktif biçimde planlıyor. Bu toplama kampları Haliburton şirketine ihale edilmiş ve onlar işlerini çoktan tamamlamışlar. Bu çok gizli birim Washington`daki FEMA binasının beşinci katında yer alıyormuş. Demir kapılar arkasında çalışılan birime sadece gömleklerinin üzerinde Kızılhaç ve yakalarında ise çarmıh işareti taşıyanlar alınıyormuş.

    KONGRE`NİN HABERİ YOK

    Şimdiki Amerikan yönetiminin Irak`ta nasıl yenildiklerini tartışırken bu insanların niyetlerinin çok daha farklı ve çok daha karanlık olduğunu görmemiz gerekiyor. Onlar kendi ülkeleri için karanlık bir gelecek planlaması içindeler. O nedenle Irak`a düzenin gelmemesini umursayacaklarını sanmak sadece saflık olur. İşin ilginç yanı FEMA ile ilgili bilgileri Amerika`nın büyük gazetelerinde hemen hemen hiç bulamazsınız. Bu örgüt Amerika`nın çeşitli yerlerinde gizli sığınaklar inşa etmek için 1 milyar 300 milyon dolar harcadığı zaman bile Kongre`de bu işten haberdar olan Kongre üyelerinin sayısı en fazla 20`ydi. Bunlar ise sadece güvenlik izni çok yüksek tutulmuş üyelerdi. Kongre`nin geri kalanı hiçbir şeyden haberdar değildi. Amerika`da korkunç işler için hazırlanılıyor ve bunlara start ne zaman verilir bilemiyorum. Belki İran ile bir nükleer krizi buna kılıf olarak kullanırlar belki de Amerika`yı da vuracak bir global ekonomik krizi tetiklerler. Bu ikincisi de olasılık, çünkü Amerikan ekonomisini içinde bulunduğu durumda sürdürmenin artık imkansız hale geldiği de son zamanlarda sıkça söylenmeye başlandı. Bu tür fikirler birçok insana fantezi olarak geliyor, olabilir doğaldır bu, gerçekleri okumadan önce de bana fantezi geliyordu bunlar ama şimdi sadece korkuyorum o kadar.

    ABD RÜYASI BİTİYOR

    Bilmem hatırlar mısınız; ABD`de 365 bin kişinin dinlendiğini ve gizlice kayda alındığını da yazmıştım bu köşede. Diyorum ki; bir durum yaratıldığı zaman ilk tutuklanacak bu insanlar mı olacak, planlama bu yönde mi acaba? Bu sorulara yanıtlar gelecek yıllarda verilecek ama şurası kesin, `Amerikan Rüyası` da ne yazık ki bitmek üzere...

    Serdar TURGUT
    25-03-2006



    Bir diğer ise FEMA yapılanması... FEMA nedir?

    Burada yazılanlara şaşırabilirsiniz, normal bir insana okutsanız hayatta inanmaz, zaten bunlar gazetelerde yayınlandığında herkesin inanmama sebebi de muhtemelen bu, böyle olağanüstü duruma inanmamaları, ama ''peak oil'' i biliyoruz , özümsedik, herkesin neler düşünebileceğini tahmin edebiliyorum..

    Herifler harbiden çalışıyor yahu..

    quote:

    Ekim 1984`te, köşe yazarı Jack Anderson milli bir kriz halinde FEMA`nın "DEVREYE GİRECEK BİR KANUN" hazırladığını yazdığında Amerikalılar neredeyse şok geçireceklerdi.

    Bu kanunla, FEMA, "Anayasa ve İnsan Hakları Bildirgesi`ni askıya alıp, özel mülkiyete el koyup, serbest girişimciliği ortadan kaldırarak Amerikalıları totaliter bir mengeneyle kıstıracak"tı.

    Anderson yazıncaya kadar Amerikalı çoğunluğun böyle bir kamu kurumunun varlığından bile haberi yoktu.

    FEMA, kanuni düzenlemeye "MİLLİ GÜVENLİK" planlaması adını vermeyi uygun görmüştü.

    H.R.4079 FEMA (Federal Acil Durum Yönetim Teşkilatı) Demokrat-Evanjelist Başkan Jimmy Carter tarafından 20 Temmuz 1979`da tabii afetlerde kurtarma ve sivil savunma amaçlı kurulmuştu. Ancak Cumhuriyetçi-Evanjelist Başkan Ronald Reagan yönetiminde FEMA "milli güvenlik tehlikeye girdiğinde seçimsiz milli hükümet olarak başa geçecek olan, yani gizli FEMA devleti kurumuna" dönüştürüldü.

    Afet masası tarafından Acil Durum Yardımlaşma Kanunu ile 1988`de ABD başkanına bahşedilmiş olan haklar, 24 Mart 1989`da Başkan baba Bush tarafından yayınlanan yürütme emri ile FEMA`nın başına devredildi. Bu emirle diğer federal kuruluşları yönetme yetkisi FEMA`ya devredilmiş oluyordu.

    "Acil durum" ölçütlerine bir bahane, neredeyse gazete ve televizyonlarda günlük olarak bile bulunabiliyor. Yetmedi 11 Eylül 2001 saldırı ve 14 Eylül 2008 mali krizi benzeri bir durum her an yaşanabilir.

    Evanjelist Reagan yönetiminde FEMA, 1981`den itibaren barışçı eylemleri bile potansiyel bombalı teröristler gibi görerek ipin ucunu kaçırmaya başladı.

    Reagan ile başkanlık danışmanı, sonra adalet bakanı olan Edwin Meese ve California milli muhafızı "Orgeneral" Louis O.Giuffrida FEMA`yı yeni bir kimliğe büründürdüler.

    1960`ların sonu ile 1970`lerin başında Vali Reagan`ın terörizm danışmanı olarak görev yapan Giuffrida, Reagan`ın arzusu üzerine "California Özel Eğitim Merkezi"ni (CSTI) kurmuştu.

    Polis ve ordu için komando eğitimi veren bu merkezin el kitabından bir alıntı: "Kanuni şiddet hükümetimizin ayrılmaz bir parçasıdır, çünkü ancak bu şekilde zayıf yönlerimizi kapatabiliriz."

    FEMA, Amerikan ordusunun "Garden Plot"un türevi olan "İÇ TEHDİT BASTIRMA" çalışmalarına odaklanmış durumda. Mesela bunlardan bazıları, borç ödemelerinin Amerikan devletlerinin-eyaletlerinin yüksek büroları tarafından askıya alınmasından, Amerikan ticari bankalarına kitlesel hücumlara, yiyecek kısıtlamaları ve uyuşturucu ile savaşa kadar her şey dâhil.

    FEMA, Nisan 1984`te REX84 A kodlu kanun ile gücünü test etti. Bu kanun ABD sivil ve askeri teşkilatlarının ciddi bir milli güvenlik krizine müdahaleye hazır olup olmadığını test etmek için hazırlanmıştı. Yürütme emri 11951, Acil Durum Planlama Ofisi ya da FEMA`nın görevlerini ayrıntılarıyla açıklıyor.

    Bu emir, ABD başkanı tarafından ilan edilen bütün milli acil durumlarda, artan milletlerarası gerilimlerde ya da EKONOMİK KRİZLERDE bütün yürütme emirlerin etkin hale getirilmesine imkân sağlıyor. Yani FEMA bütün muhtemel İÇ KRİZLERE odaklanmış durumda.

    FEMA`nın bütün yürütme emirlerini ve acil durum yürütme emirlerini etkinleştirmesi için tek ihtiyaç duyulan şey, başkanın herhangi bir milli acil durum ilan etmesidir.

    Amerika`daki "muhalif" seslerin söyleyip yazdıklarına göre FEMA`nın yürüttüğü AR-GE çalışmaları, CIA`nın LSD çalışmalarını bile solda sıfır bırakacak cinsten.

    Yazar Jack Anderson`ın makalesinin araştırmasına yardımcı olan Donald Goldberg`e göre, devlet adına çalışan bilim insanları FEMA`ya "kriz esnasında hareketlerini yönlendirebilmek gayesiyle teröristlere uyarıcı veya uyuşturucu iğneler yapması veya algılayışlarını sekteye uğratmak için MİKRODALGALAR kullanması" gibi KİTLE KONTROL yöntemleri öneriyordu.

    FEMA`nın olağanüstü hal stratejileri, Pentagon`un manevralarına paralel bir dizi tatbikatla denendi. FEMA Rex-84`ü, Amerikan ordusunun Nisan 1984`te Honduras yakınlarındaki Kontra erzak depolarına binlerce kişilik birlik indirdiği Gece Treni 84 Harekâtı ile eşgüdüm içinde yürüttü.

    Donald Goldberg`in yazımına yardım ettiği ve ünlü erotik dergi Penthouse`un Ağustos 1985`teki sayısında yayınlanan makalede, tatbikat esnasında FEMA`nın altı saatlik bir sürede 400 bin hayali "yabancıyı" yakalayıp bunları ABD`deki çeşitli askeri kamplarda tutacağı, yani yakalayıp tutacağını varsayacağı anlatılıyor. FEMA, bu toplama kaplarını mülteciler arasında köstebekler olacağı öngörüsüyle haklı çıkarmaya çalışmıştır.

    Aslına bakılırsa Donald Goldberg ve diğer eleştirmenlere göre "Rex-84 Amerikan vatandaşlarını topluca yakalama tatbikatı"ndan başka bir şey değildi.

    Açıkçası"Cable Splicer veya Garden Plot"tan farksız, mesela orta Amerika`nın işgali gibi ÇELİŞKİLİ bir hükümet teşebbüsünde ortaya çıkması muhtemel Amerikan halk eylemlerini bastırmada kullanılmak üzere tasarlanmış bir plan FEMA.

    "Orgeneral" Louis O. Giuffrida daha 1970`te askeri öğrenciyken hazırladığı bir ödevde, "siyah radikalleri" hapsetmeyi öneriyor, toplama kamplarının nasıl inşa edilip yürütüleceğini tarif ediyordu.

    "Posse Comitatus Code" Amerikan ordusunun ABD`yi yönetmesini yasaklar. Bu Yüksek Mahkeme`nin güvencesindedir. Ancak FEMA-Ordu, sıkıyönetim anlamına gelen "acil durum kanunları" ile "acil durum güçleri"nin yönetimi ele almasıyla her şey mümkün olabiliyor.

    FEMA başkanını diktatöre yakın güçlerle donatan Acil Durum Yönetim Merkezi Kanunu ile haberleşmeyi kısıtlama, hükümet karşıtı gösterileri yasaklama, endüstriyel kamulaştırma "milli savunma" adına özel mülke el koyma ve devlete sadakat -FEMA gizli devletine- yemini ettirilmesine onay vermeye imkân sağlıyor.

    FEMA, "hükümetin devamlılığı" (COG) programı ile öncelikle Amerikan halkı olmak üzere insanlık için (COG ile) ahrette son sözü söyleyecek kurum konumunda. FEMA, bir nükleer saldırı/savaştan nasıl sağ çıkılacağı hususunda oldukça naif stratejiler geliştirirken, önceliği her şartta federal hükümetin mensuplarının ayakta kalmasına verdi.

    Geri kalan Amerikalılar için Reagan`ın savunma bakan yardımcısı oldukça pratik bir "kurtuluş" yolu bulmuştu: "Bir çukur kazın, üstüne birkaç kapı kapatın, sonra da üstüne üç kat toprak dökün… Eğer yeterince küreğiniz varsa herkes hayatta kalacak demektir."

    Daha 1950`lerin başında bir milyar dolara mal edilen çok gizli yer altı kalesi "TESİS" Weather Dağı`nın sağlam granit yapısının altına inşa edilmişti. Amerikan kaynaklarından öğrendiğimize göre Washington`ın 70 kilometre batısında, Virginia Bluemont`daki bu Beyaz Saray tıpkı James Bond filmlerindeki setlere benziyordu.

    Yeraltındaki Beyaz Saray-Tesis renkli görüntülü telefon sistemi ile dünyanın en güçlü süper bilgisayarlarından birine de sahipti. Tesis her şeyi ile bir yer altı alışveriş-eğlence merkezi durumundaydı.

    Milli bir felaket durumunda hayatta kalan federaller -esasen FEMA- ABD`yi Tesis ve FEMA`nın Maryland Olney`deki yer altı yönetim merkezi ile ülke çapına yayılan 50 sığınaktan yönetmeye devam edecekler.

    Washingon D.C`deki Pentagon`un bir benzeri Camp David`in hemen kuzeyinde yerin 180 metre aşağısında hizmet vermek için hazır.

    Jonathan Vankin ve john Whalen tarafından ortaklaşa kaleme alınan "The Greatest Conspiracies of All Time" (Bütün Zamanların En Büyük Komplo Teorisi" adlı kitaba göre;

    "Ne yazık ki milli bir felaket sırasında eski ABD`yi yöneten federaller aşina olduğumuz kişiler olmayabilirler. FEMA`nın COG planına göre belirlenen, seçimle gelmemiş, ne kadar güvenilir olduğu bilinmeyen 300 bin kişi, "milli güvenlik tehdidi halinde federal hükümetin karar alma pozisyonlarında hizmet etmek üzere" FEMA tarafından seçilip eğitilecektir.

    Elbette bu tür eksantrik projelere karşı mücadele eden, FBI`dan Pentagon`dan ve başka devlet birimlerinden Amerikalıların sayısı da az değil. Nitekim "Orgeneral" Giuffrida 1985 yılında FBI ve Pentagon`un "yakın tehdit" nitelemesiyle görevinden uzaklaştırılmıştı.

    FEMA`nın 10995`den başlayarak 11931`e kadar devam eden yürütme emirleri var. Bunlardan yürütme emri 11004, iskân ve finans otoritesine, köylerin, kasabaların, şehirlerin, mahallelerin yerlerini değiştirme, yerleşim alanlarını boşaltma ve nüfuslar için "yeni yerleşim birimleri bulma" yetkisi veriyor. Keza 11000 kodlu yürütme emri bütün sivillerin FEMA gözetiminde işçi taburlarına aktarılmasını öngörüyor. 11003 ise TEMA`nın bütün havaalanlarına ve uçaklara el koymasına izin veriyor.

    FEMA`nın arkasındaki beyinlerin Dış İlişkiler Konseyi (CFR) ve Üç Taraflı Komisyon`un üyeleri olduğu ifade ediliyor. Bunlar ise tamamen küresel finans oligarşisi veya Yeni Dünya Düzeni Tarikatı olarak nitelendirilen bir avuç "seçilmiş klan"ın kontrolü altında.

    Bu görüşü Brent Scocrof ismi doğrulamaktadır. Zira bu isim hem söz konusu mahfillere üye hem de FEMA`nın danışmanı.

    Ve bir başka şöhretli tanıdık. FEMA danışma heyeti, "medeniyetler çatışması" tezinin mimarlarından Prof. Samuel P. Huntington tarafından yönetilmektedir.

    Huntington, 1972`de Demokrat-Evanjelist Jimmy Carter Başkanlık Memorandumu 32`yi tasarladı. 1979`da TEMA`nın kurulmasına önayak oldu. Huntington`un bütün meşhur fikirleri milli güvenlik kararı emri 47`ye geçirildi ve 22 Temmuz 1982`de Cumhuriyetçi-Evanjelist Başkan Reagan tarafından kanunlaştırıldı.

    Amerika`daki müesses nizama muhalif araştırmacılara göre; "Bunlar sağın, solun ya da başka bir lanet tarafın işi değil. İş ABD`yi baştanbaşa istila eden ve Yeni Dünya Düzeni`ne katılmaya götüren Illuminati`de bitiyor."

    FEMA`nın acil durum yönetiminde Hazine Bakanlığı-Departmanı, nakit olan ve olmayan paraların toplanmasından ve mal ve taahhüt delillerinin yeni baştan ortaya çıkartılmasından sorumlu olacak.

    Federal olmayan bir banka olan Federal Reserve yani Amerikan Merkez Bankası tedavüldeki paranın yürürlükten kaldırılma nizamından sorumlu olacak.

    İran`a nükleer saldırı senaryolarının, iç savaşların tartışıldığı ABD/Batı ve İsrail ile İslam dünyası arasındaki gerilimin tırmandığı tarihin en hassas dönemlerinden birindeyiz.

    FEMA yeniden yapılandı. Hem de nükleer saldırı, isyan ve iç savaşa göre. Bankacılık işlemlerinden vatandaşlık kanunlarına kadar. ABD olağanüstü şartlar için hazırlık yapmaya devam ediyor. ABD`nin muhtelif şehirlerinde 800 toplama kampı-cezaevi hazırlandı. FEMA tarafından yönetilecek bu kampların her biri binlerce insanı barındıracak nitelikte.

    En büyük kamplar, Alaska, Alabama, Arkansas, Colarado, California, Georgia, Hawai, İndiana, Illinois, Luisiana, Mississippi, Nevada, Oregon, Texas, Washington ve diğerleri. Alaska`daki kamp iki milyon kişiyi barındıracak kapasitede.

    FEMA (Federal Emergency Management Agency) gizli hükümeti gerektiğinde seçilmiş başkanı aşıp kararlar alma yetkisine sahip. FEMA istediği takdirde insanları sorgusuz sualsiz tutuklama ve süresiz gözaltında tutmak gibi yetkilerle donatılmış durumda. Bu yetkiler "Executive order" denilen ve numarası 10990`dan 11931`e kadar giden çok çeşitli konuları kapsayan direktiflerle verilmiş durumda.

    ABD "zayıf ihtimaller" üzerinden güçlü şoklara göre yönetimi devralacak bir yapılanmayı kurmuş durumda. 11 Eylül 2001 saldırıları "zayıf ihtimaller"e dayalı güçlü şok tanımına oldukça uygun bir örnektir.

    Eylül 2008`de patlayan/patlatılan mali kriz ile birlikte ABD başta olmak üzere küresel bir ekonomik kaosun yaşanacağı artık ayan beyan ortada. FEMA-Executive Order Num.11000 ile yönetim Amerikan başkanının elinden alınıp, insanlar kitleler halinde tutuklanıp kamplarda zorla çalıştırılabilir.

    İlginç olanlardan biri şudur. FEMA ile ilgili bilgileri Amerika`nın büyük gazetelerinde hemen hemen hiç bulamazsınız.

    FEMA, ABD`nin çeşitli eyaletlerinde gizli sığınaklar inşa etmek için bir milyar 300 milyon dolar harcadığı zaman bile Kongre`de bu işten haberdar olan milletvekili ve senatörlerin sayısı en fazla 20 kişiymiş. Bunlar da güvenlik izni çok yüksek tutulmuş kongre üyeleri. Geri kalan Kongre üyelerinin ise hiçbir şeyden haberi bile olmamış.

    ABD`de küresel finans oligarşisinin başını çektiği bir grup "seçilmiş" korkunç işler için hazırlıklarını tamamlamış durumda.

    Obama`nın başkan seçilmesi beyaz/seçkin ırkçılığa siyah deri geçirme operasyonundan başka bir şey değil. Obama, Kızılderililerin deyişiyle, Beyaz Adam`ın adamı.

    Obama, "zayıf ihtimaller" üzerinden küresel çapta şoklar tezgâhlamaya uygun bir tipoloji.

    1990`lardan ve hatta 1970`lerden beri adım adım tezgâhlanan ve önce Amerika`yı/Amerikan halkını vuracak küresel bir ekonomik krizin tetiği Eylül 2008`de çekildi.

    Bundan sonra her şey olabilir.

    Bu yazdıklarım/tespitler sizlere bir fantezi olarak gelmesin: "Zayıf ihtimal güçlü şok" ile.

    "Seçilmiş elitler", öncelikle kendilerine karşı en kapsamlı ve sert direnişi göstermesi kesin gibi bir şey olan Amerikan halkının icabına bakmak istiyor.

    Arkasından dünya büyük bir hesaplaşmaya sürüklenecek. Önce ekonomik "Armagedon" sonra Mesihi Armagedon…




    Bu iki yazıyı aşağıdaki makale ile birlikte düşünce sanırım kafada bir şeyler canlanıyor..

    The Origins
    of the
    American Military Coup of 2012

    http://www.dtic.mil/doctrine/jel/research_pubs/p087.pdf


    Vallaha Marduk...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 2 Eylül 2009; 17:04:48 >




  • Dostlar iyiki bu başlığı açmışım da sizler gibi entellektüel kişilerle yazışma şansına nail olmuşum. Her okuduğum mesajda düşünce yapımda farklı kapılar açılıyor, farklı bakış açıları kazanıyorum. Sıfatsız, cahil ve beynini kullanamayan adamlarla birarada olmaktan öylesine sıkılmışım ki...

    Dostlarım, İstanbul'da artık günlerim sayılı. 1-2 ay içerisinde doğduğum ve 29 senedir yaşadığım şehirden ayrılıyor olacağım. Bu aralar İstanbul'da bulunanlarınız ile görüşmek, planlarımı anlatmak ve dayanışma oluşturmak istiyorum. Gönüllü olanlarınız var ise bana özel mesaj yada mail gönderebilirsiniz.

    Hazardousmenhttp://www.freedomfiles.org/war/fema.htm diye bir site buldum. Oldukça ilginç ve alıntıdaki yürütme emirlerinin tamamının listesi de mevcut.

    İnsanlıktan öylesine midem bulanıyor ki... Ben de aranızdaki evren bilimci oluyorum sanırım. Evrenin sonsuzluğu karşısında öylesine etkileniyorum ki, birkaç bin senelik basit uygarlığımızın benim için önemi, geldiğimiz noktada olanlarla ilgili her yeni öğrendiğim konu ile biraz daha kayboluyor. Sadece evreni anlamak için biraz daha zaman istiyorum, hepsi bu.

    Bu konularda bir makale yazacağım yakın zamanda nlty belki bloga koyar.




  • http://www.spiegel.de/international/world/0,1518,631146,00.html

    Bu da petrol tüketimi konusunda en büyük tehdit olan ülkenin tutumu..

    Hır gür çıkacak mı, yoksa bu sefer insanlar konuşarak mı halledicek sorunlarını bilemiyoruz ama bence iş yine tekdirle olmayacak, kötek'e kalıcak her zamanki gibi..

    -------------------------------------------------------------------------------------

    ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Kuzey Kore'nin Büyük Okyanus üzerinden nükleer füze fırlatması olasılığına karşılık Hawai yakınlarına füze ve radar sistemi kurulduğunu açıkladı.

    Gates, orduya ait, yerde konuşlandırılmış yer değiştirebilen füze sisteminin Hawai'ye gönderildiğini, yakınlarına da bir radar sistemi kurulduğunu söyledi.

    Kuzey Kore'nin adımlarını dikkatlice izlediklerini belirten Gates, her iki sistemin kuramsal olarak, Kuzey Kore'den gelebilecek bir füzeyi belirleyip vurabileceğini kaydetti.

    -------------------------------------------------------------------------------------

    Sizce bu füzelerin Kuzey Koreye doğru havalanırken hedeflerini şaşırma ihtimali ne kadar?

    Bana 100de 100 gibi geliyor da..

     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil



    -------------------------------------------------------------------------------------


    Karneye bağlanırken izlenicek yol olarak tahminimce ''ana parametre'' Küresel Isınma seçilecek, böylece ''petrol ve doğalgaz çekme hakları'' küresel ısınma sebebiyle kotaya bağlanıcak, tabii bunun gerisinde ana neden her zamanki gibi peak oil meselesi olucak..

    Eğer Kyoto ya da Kopenhag Protokolü beğenilmez ya da bu uygulamaya yanaşılmaz ise o zaman masaya Rimini Protokolü getirilecek.. Bu protokole göre muhtemelen şimdi çoktan belirlenmiş olan ''çekme hakları'' ülkelere dayatılacak..

    http://www.oilcrashmovie.com/media/oil_depletion_protocol.pdf Rimini Protokolü

    Peki ya Rimini beğenilmezse diye sorarsanız, masada şu ve benzeri şeyler de olması kaçınılmaz..

    />


    http://www.ufoinfo.com/news/balthaser0402.shtml

    Bunu görüp de Rimini beğenmeyen olmaz heralde..

    Riminiyi de beğenmezlerse tarih kitapları yeniden dolup taşıcaktır..

    quote:

    An experimental NASA spacecraft could well be the harbinger for a small armada of billion-dollar space bombers - "space operations vehicles" that could be launched from a U.S. base and fire weapons at almost any target on Earth, all within 90 minutes of a presidential order.


     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil



    http://www.globalsecurity.org/org/news/2001/010814-space.htm



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 2 Eylül 2009; 23:02:30 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zizim

    Dostlar iyiki bu başlığı açmışım da sizler gibi entellektüel kişilerle yazışma şansına nail olmuşum. Her okuduğum mesajda düşünce yapımda farklı kapılar açılıyor, farklı bakış açıları kazanıyorum. Sıfatsız, cahil ve beynini kullanamayan adamlarla birarada olmaktan öylesine sıkılmışım ki...

    Dostlarım, İstanbul'da artık günlerim sayılı. 1-2 ay içerisinde doğduğum ve 29 senedir yaşadığım şehirden ayrılıyor olacağım. Bu aralar İstanbul'da bulunanlarınız ile görüşmek, planlarımı anlatmak ve dayanışma oluşturmak istiyorum. Gönüllü olanlarınız var ise bana özel mesaj yada mail gönderebilirsiniz.

    Hazardousmenhttp://www.freedomfiles.org/war/fema.htm diye bir site buldum. Oldukça ilginç ve alıntıdaki yürütme emirlerinin tamamının listesi de mevcut.

    İnsanlıktan öylesine midem bulanıyor ki... Ben de aranızdaki evren bilimci oluyorum sanırım. Evrenin sonsuzluğu karşısında öylesine etkileniyorum ki, birkaç bin senelik basit uygarlığımızın benim için önemi, geldiğimiz noktada olanlarla ilgili her yeni öğrendiğim konu ile biraz daha kayboluyor. Sadece evreni anlamak için biraz daha zaman istiyorum, hepsi bu.

    Bu konularda bir makale yazacağım yakın zamanda nlty belki bloga koyar.

    Gittiğiniz yerde internet olduğunu umuyorum. Zaten GSM'in olduğu yerde internet de oluyor galiba otomatikman...

    Planlarınızı yazarsanız okumak isterim. Ben de şehirde devam etmeyi düşünmüyorum zaten.

    Bu arada uygarlığımız 100bin yıldan fazla sanırım.http://www.sciencedaily.com/releases/2005/02/050223122209.htm

    hazardousmen;
    Alıntıda FEMA kamplarının gizli olduğu yazılıyor ama bunlar gizli değil. Muhalif basının yanısıra mainstream basında da haberleri yer aldı. Alıntının yazarı Ortadoğu gazetesinden Ramazan K.Kurt imiş, Google'da aratarak buldum. Siz yazar da bizi uğraştırmazsanız daha iyi olur.

    Bu tür herşey bitecek, hayat duracak türünden haberler verilen insan evladı çoğu zaman pasif kalıyor. Tepki vermiyor. Hayati bir karar vermesi ve bu kararı uzun uzadıya düşünmesi gerekirken böyle davranmasının nedeni sanırım düşünme sistematiğinin olmayışı. Yani hepimiz eni konu eğitim almış yetişkinleriz ama "nasıl düşünülür" diye bir eğitim almadık. Düşünmeyi bilmiyoruz. Yaşayarak öğreniyoruz. (Ya da öğrenemeden ölüyoruz)

    Olasılıkla ilgili rasyonel düşünce olasılık matrisi denen bir kalıbı izlemeli bence. Olasılık matrisi dediğim şey, olasılıkların dramatikliğini bir sütuna, olasılığını bir sütuna yazıyorsunuz, bir rakam ya da puan ataması yapıyorsunuz. Üçüncü sütuna da bu rakam ya da puanların çarpımını yazıyorsunuz. Çarpıma göre karar veriyorsunuz. Örnek:

    Olay___________________________Olasılık________ Sonuç________Çarpım
    Benzinin litresi 5TL_______________orta(3)_________sıkıntılı(1)_____3
    2001'i aratan bir kriz______________yüksek(4)______kötü(2)_______8
    Ordu yönetime el koydu___________düşük(2)_______berbat(3)_____6
    Savaşa girdik____________________çok düşük(1)___felaket(10)____10

    Hemen şu anda uydurduğum bu tabloya göre savaşa girmek ekonomik krizden çok daha düşük bir olasılık olmasına rağmen(ama önce bir olasılığın var olması gerekiyor tabi) benim önce savaş durumuna karşı bir plan yapıp hazırlanmam gerekiyor. Çünkü sonuçları çok zarar verici olacak. Planın ne kadar derinliğinin olacağı tamamen kişinin kendisine kalmış tabi ki. Ama izlenmesi gereken akıl yürütme şeması bu olmalı. Örneğin emniyet kemeri takmak çok çok düşük bir olasılığa karşı yapılan bir hazırlıktır. Olasılık düşük, ama sonuçları dehşetlidir. Dolayısıyla hiç bir aklı başında insan kemer takmanın gerekliliğini/mantığını tartışmaz.

    Basının, televizyonun, eğlencenin ve diğer tüketimin yalanlarla ördüğü duvarların arasında yaşıyoruz. Kurduğumuz ya da içinde yaşamaya bir şekilde mecbur olduğumuz sistem, hayatımızın kaderini bir başkasının eline veren bir sistem. Şehirde bir gün su akmasa, şişe suyu da bir şekilde iki gün gelmeyi durdursa ölüm tehlikesiyle yüzyüze geliriz. Kaderimiz kamyonların ve boruların şehre aralıksız su taşımasına bağlı. Bu sadece bir örnek. Aşırı karmaşıklaşmış bir hayatta kimse kendi kaderini tayin edemiyor. Her gün sizin hayatınızı derinden etkileyen yeni yasalar çıkarılıyor. Kimse de gelip size böyle bir kural koyuyoruz ne dersin diye sormuyor. Bunun da adına demokrasi diyorlar. Topluma bağımlılık bir yana, milyonlarca insanın tek bir merkezden yönetilmesi kaderinizi sizin elinizden iyice alıp götürüyor. Şimdi bu milyonlar milyarlara dönüşmek üzere. BM, AB filan... NEredeyse bütün dünyanın tek merkezden yönetilmesi gibi manyakça bir düşüncenin rasyonel zihinler tarafından anında geri çevrilmesini beklersiniz. Ama öyle olmuyor? Sorun şu ki, yönetimin, politikanın her kademesindeki insanlar da bu bağımlılığın, zayıflığın (ya da bağlılığın, ne derseniz deyin) farkında değiller. Yaşadığımız yerin hemen yakınında nükleer, kimyasal başlıklı füzelerin devreleri açık biçimde görev beklemesini normal karşılıyoruz. Başımızı çevirdiğimiz dört bir yanda durup duran ölüm tehlikelerini(nükleer santral, hava kirliliği, silahlı saldırı, trafik vb.) normal karşılıyoruz. Zihnimiz aynı uyarıları ala ala uyuşuyor, tepki vermez oluyor. Tepki verme eşiği gitgide yükseliyor. Böyle olunca da tehlike algılarımız köreliyor. Toplumun işleyişi zaten çok karmaşık, mağara adamlarının telikeyi algılamak için doğuştan gelen dürtüleri vardı. Onlar bizim işimize yaramıyor. Biz tehlikeyi ancak düşünerek, analiz ederek algılayabiliyoruz. Bunu yapmaktan vazgeçtiğimiz anda da işte koyveriyoruz gidiyor. Eloğlu arkamızdan en kötü kabuslarımıza on basacak planlar hazırlıyor, tepki vermiyoruz. Sürekli olarak "ne oluyor, ben ne yapıyorum, bu sistemlerin, düzenin amacı nedir" diye kendini gözden geçirmeyen insanlar bu apaçık tehlikeleri algılamıyorlar. İstediğiniz kadar FEMA kamplarını gösterin, onbinlerce kişiyi aynı anda gözaltına alma provalarını izletin, kendi şehirlerine hava saldırısı yapan ordunun tatbikatlarını izletin, olmuyor. Biraz uzun oldu ama umarım derdimi anlatabilmişimdir.

    Toparlarsak alıntıda bahsedilen plan gerçek. Teori denerek dalga geçilen bir çok komplonun komplo olduğu gibi. Ancak insanların bunlara direnmesinin önünde (en az) üç kademeli zihinsel engel var:
    1) Rasyonel tehdit değerlendirmesi yapamamak.
    2) Tepki eşiğinin durmadan yüselmesi.
    3) Bu yazıda bahsetmediğim "Öğrenilmiş Acizlik". (http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=%C3%B6%C4%9Frenilmi%C5%9F+%C3%A7aresizlik&nr=y&pt=ogrenilmis+caresizlik ,http://en.wikipedia.org/wiki/Learned_helplessness )

    ______________________________
    cokus.wordpress.com



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 2 Eylül 2009; 23:34:35 >




  • Eskilerden bir haber, ama önemli bir haber..

    -----------------------------------------------------------

    Pre-emptive nuclear strike a key option, Nato told

    The five commanders argue that the west's values and way of life are under threat, but the west is struggling to summon the will to defend them. The key threats are:

    · Political fanaticism and religious fundamentalism.

    · The "dark side" of globalisation, meaning international terrorism, organised crime and the spread of weapons of mass destruction.

    · Climate change and energy security, entailing a contest for resources and potential "environmental" migration on a mass scale.

    · The weakening of the nation state as well as of organisations such as the UN, Nato and the EU.


    http://www.guardian.co.uk/world/2008/jan/22/nato.nuclear

    ------------------------------------------------------

    Energy security yanında ''climate change'' kısmına dikkat ki petrol zirvesinden sonra gelicek en önemli sorunlardan birisidir, kısmen de olsa bağlantılıdır, yani hadi 10 sene içinde petrol zirvesini atlattık, Türkiye olarak kömüre hücum ettik, o zaman da yine yaptırımlarla karşı karşıya kalmamız olası..

    Sonuçta Karbon salınımı en çok kömürden yapılmaktadır ve ekosistemin sınırları yok, Avrupalılar ''küresel ısınma'' konusunu ciddiye alıyorlarsa gelişmekte olan bütün ülkelerin sadece petrol ve doğalgaz değil, tüm CO2 salınımlarını sınırlandırma yoluna gidebilirler.. Yaptırımını ise guardian yukarıda belirtmiş..




  • quote:

    Sürdürülemezliğe neden olan şu: Her türlü çevrimde elde edilen enerjiden fazlası harcanır. Termodinamiğin değiştirilmesi teklif dahi edilemez yasası bu... Atık ısı diyorsanız onu mantıklı buluyorum zaten, bir şey demiyorum. Ama onun da ömrü nükleer santralin ömrü kadar olur. Yani çok çok kısa.


    çevirim değil ,güneşin ısısının odaklanması ve magma on tane dünya nufusuna yeter ancak bu sistemi hayata geçirmek için ciddi yatırım yapılması şart . Askeri harcamaları birkaç sene buraya aktarsalar ilk filizleri görmeye başlayacaklardır.

    Anlaşılmadığını sandığın nokta ve vurgulamayya çalıştığım şey hidrojen sayesinde dünyamızdaki atık ısının depolanabileceği ve tekrar üretime döndürülebileceği tabiiki termdinamik yasalarının entropi kuralları çerçevesinde ve uzun vadede atıkgaz emisyonu ve havaya ve suya salınan ısının kontrol altına alınması aşamalarından oluşmaktadır. Evlerimizi ısıtmak içinbulunduğu konuma göre 50-100 mete bir kuyu açmak yeterlidir.Isı pompası sayesinde evimizi yazın ve kışın istediğimiz sıcaklıkta tutmka ve merkezden birşey almadan bağımsız enerji sistemlerine geçmek mümkündür. ANCAK

    elektrik ve petrolün getirdiği kaynaklar görece ucuz ve kolay sağlanabilir olduğu sürece bu tür sistemler arge projeleri ötesine geçememektedir. halbuki prensipler belki 100 yıldır biliniyor yeni şeyler değişdir. Toprağı ısıtan bir magmamız olduğu sürece bu ısıyı kullanmak ve önce evleri ısıtmaktan sonra sanayi tesislerine kadar aşama aşama geçiş yapmak mümkündür.

    Hidrojen 2 yöntemle kabaca kullanılabilir.

    1- Değişik kimyasal formüllerde saklı olarak ISI alınır ve depolanır ve tersine çevirim yapılarak yine entropi kuralları çerçevesinde geri alınır belirli bir kayıp söz konusu olacaktır ancak zaten ISI yerden veya güneşten geliyorsa ilk yatırım hariç bedava sayılır.

    genel adı hidrojen hidrür olarak özetlenebilir.

    2-Açığa açıkan hidrojen depolanır ve direk olarak yakıt hücrelerinde verimli olarak yakılır. Burada hidrojeni yine yeniden üretmek gerekeceği için toplam verimlilik dğer seçeneğe göre daha azdır ancak sürekli enerji ve depolanmış kaynak kullanılabileceği için pik saatlerdeki ihtiyaç karşılanacaktır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen
    http://www.guardian.co.uk/world/2008/jan/22/nato.nuclear

    3. dünya savaşı göstere göstere geliyor. Soru saldırının olup olmayacağı değil artık. Türkiye'nin savaşa girme, asker ve toprak verme durumu ne olacak, vurulan ülkelerden buraya olacak göç dalgasını devlet nasıl karşılayacak, dünya nüfusu ilk etapta kaça inecek... bunları cevaplamamız lazım. Ve belki en önemlisi Türkiye'de totaliter bir rejim oluşacak mı? Çünkü özgürlükler ortadan kalktığı zaman hazırlık yapmak da, okuyup bilgilenmek de beyhude.
    __________________________________
    cokus.wordpress.com



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 8 Eylül 2009; 13:45:24 >




  • Açılım açılım nedir bu açılım..

    Soruna tamamen parmak basmış ve doğru pencereden yaklaşmış yazar.. Zaten başka pencere de yoktur, diğer pencereler bunun alt pencereleridir.. Asıl pencere işte budur..

    quote:

    Hürriyet-Cüneyt Ülsever

    ESKİ Enerji Bakanı Hilmi Güler, daha 2008’de, Nabucco Projesi ile ilgili olarak “Bu proje sadece Avrupa’ya doğalgaz taşıma projesi değildir, aynı zamanda bir ‘enerji barışı’ projesidir” diyordu.

    Bu kavramı irdelediğimizde ortaya şöyle bir plan çıkıyor:

    ABD, İngiltere, Norveç gibi ülkelerin başını çektiği bu kavram (energy peace) petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının Batı’ya ulaştırılma projelerinin barışa da hizmet edebileceğini savunuyor. Paylaşılacak boru hatları veya limanlar sayesinde, işbirliği yapacak ülkeler doğru seçilirse, kendi aralarında büyük çatışmalar yaşayan bölge ülkeleri ekonomik çıkarları birleşeceği için barışa daha kolay ulaşacaklar.

    Çıkarlar birleşince görüş ayrılığı yaşanan konuların anlamı azalacak.

    * * *

    Benim “Kuzey Irak Açılımı” dediğim, kamuoyunun “Kürt Açılımı” olarak bildiği gelişmelere “enerji barışı” konsepti ile bakılınca ortaya şöyle bir resim çıkıyor.

    Konu: Denize kıyısı olmayan ama Irak petrolünün %20’sine, dünya enerji kaynaklarının %2’sine sahip Kuzey Irak’ın petrol ve doğalgazının dünyaya arzı.

    Olası güzergâhlar:

    Petrol:

    1) Türkiye üzerinden Mersin Limanı’ndan veya

    2) Suriye üzerinden Tartus Limanı’ndan dünyaya arz edilebilir.

    * * *

    Uzmanlar kimin hangi alternatife oynadığı konusunda ise şu bilgileri veriyorlar.

    1) Hâlâ Suriye’yi İran’ın müttefiki olarak gördüğü için ABD Türkiye’yi tercih ediyor.

    2) Türkiye’nin bölgede etkinliğinin sınırlandırılması için gayret sarf eden ve başını Suudi Arabistan ve Mısır’ın çektiği Arap Ligi ise Suriye’yi istiyor.

    Ayrıca, Arap Ligi “enerji barışı” konsepti çerçevesinde Arap ülkelerinin birbirine daha yaklaşacağı, işbirliğinin daha güçleneceği temasını da işliyor.

    Kendi hesapları çerçevesinde İsrail de Suriye’yi destekliyor.

    * * *

    Türkiye’yi destekleyen ABD’nin Türkiye’nin önüne koyduğu en önemli şart ise petrolün taşınacağı güzergâhın güvenliğinin temin edilmesi.

    Bu amaçla ABD, PKK’nın silah bırakmak için ikna edilmesi gerektiğini açıkça talep ediyor.

    Ancak, zaten Irak’tan çıkmak isteyen ABD, Kuzey Irak’ta yeni bir cephe açmak istemediği için, PKK’nın silah zoru ile bertaraf edilmesi söz konusu değil.

    Eğer, Türkiye Kuzey Irak’ın petrolünün dünyaya arzını Suriye liman(lar)ına bırakmak istemiyorsa, PKK’yı savaştan vazgeçirmek zorunda!

    İşte “Kürt Açılımı”nın uluslararası ekonomik boyutu bu!

    * * *

    Türkiye bu yıl sonuna dek PKK’ya silah bıraktırmayı beceremezse

    1) Hem ABD’in Irak’tan askerini çekmeye başlayacağı 2010 yılında ABD’ye yardımcı olmakta zorlanacak.

    2) Hem de, yukarıda söyledim, Arap Ligi’nin Kuzey Irak petrolünün dünyaya Suriye’den (Tartus) arz edilmesi konusunda görüşü avantajlı duruma geçecek.

    * * *

    Konuya bu perspektifle bakınca “Kürt meselesi”nin neden 2009’un ikinci yarısında bu kadar önem kazandığı daha iyi anlaşılıyor.

    Yarın devam edeceğim.




  • Cüneyt Ülsever 3 günlük yazı dizisinde açılımı oldukça güzel özetlemiş.
  • Türkiye'nin ABD'ye yardımcı olmakta zorlanması güzel bir şey...
    Ülsever'in Mersin'e dikkat çekmesi önemli. D.M.Fırat'ın Mersin vekili olduğunu da ben ekleyeyim. Kendisini tanıyanlar ne işle iştigal ettiğini bilir. MErsin havaalanının hangi amaca hizmet edeceği belirsiz. Yani aslında belli de, belirsiz. Amaç sivil havacılık değil:http://www.haber7.com/haber/20081017/Adananin-Mersin-Havaalani-isyani.php
    Ayrıca havaalanlarının konumu ve anormal pist uzunlukları hakkında dikkat çekici iddialar:
    http://arsiv.gazeteport.com.tr/NEWS/GP_109379
    PKK'nın "özerklik" de dediği bildiğiniz parazitlik...

    ***

    Ayrıca;
    Why $200 Oil Is Just Around the Corner
    http://www.rigzone.com/news/article.asp?a_id=80044
    ___________________________________
    cokus.wordpress.com




  • http://www.ntvmsnbc.com/id/25000578/

    quote:

    Suyumuzu nasıl temizler, atıklarımızı kaynağa nasıl dönüştürür ve çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşamlarını güzellik, sağduyu, bilgelik ve sevgi ile nasıl daha zengin kılabiliriz? Permakültür aradığımız cevap olabilir mi?

    Permakültür, hayatlarımızı, yaşam alanlarımızı ve toplumlarımızı nasıl daha sağlıklı ve keyifli kılacağımıza dair pratik çözüm önerileri sunuyor. Eylül ve Ekim aylarında Amerikalı permakültür uzmanı Penny Livingston Stark’ın katılımıyla iki permakültür (sürdürülebilir yaşam alanları tasarımı) çalıştayı gerçekleşecek.

    Çalıştayların ilki 19-27 Eylül’de Fethiye Pastoral Vadi’de, ikincisi ise 8-11 Ekim’de İstanbul’da düzenlenecek. Sürdürülebilir bir yaşamın müjdesini veren çalıştayları organize eden Filiz Telek permakültürle ilgili bir yazısını paylaşıyor bizlerle....


    Şu permakültür sanırım kurtuluş reçetemiz olucak..

    Malum bu sel felaketinden sonra İstanbul'u tez zamanda terketmem gerektiğini anladım.. Bu çalıştay ilk deneyimim olucak, döndüğümde izlenimlerimi paylaşacağım..




  • Evet hocm son sel felaketi doğru gözle bakana çok şeyler anlattı gerçekten. Ben de Fethiye'ye taşınıyorum 3-4 hafta içerisinde.

    Permakültür olayını merak ettim ama kısmet yokmuş baksana ben burdayken çalıştay Fethiye'de, ben ordayken de burada olacak. İnternetten araştırma yapacağım, çalıştay notlarını bizlerle paylaşırsan sevinirim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25000578/

    quote:

    Suyumuzu nasıl temizler, atıklarımızı kaynağa nasıl dönüştürür ve çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşamlarını güzellik, sağduyu, bilgelik ve sevgi ile nasıl daha zengin kılabiliriz? Permakültür aradığımız cevap olabilir mi?

    Permakültür, hayatlarımızı, yaşam alanlarımızı ve toplumlarımızı nasıl daha sağlıklı ve keyifli kılacağımıza dair pratik çözüm önerileri sunuyor. Eylül ve Ekim aylarında Amerikalı permakültür uzmanı Penny Livingston Stark’ın katılımıyla iki permakültür (sürdürülebilir yaşam alanları tasarımı) çalıştayı gerçekleşecek.

    Çalıştayların ilki 19-27 Eylül’de Fethiye Pastoral Vadi’de, ikincisi ise 8-11 Ekim’de İstanbul’da düzenlenecek. Sürdürülebilir bir yaşamın müjdesini veren çalıştayları organize eden Filiz Telek permakültürle ilgili bir yazısını paylaşıyor bizlerle....


    Şu permakültür sanırım kurtuluş reçetemiz olucak..

    Malum bu sel felaketinden sonra İstanbul'u tez zamanda terketmem gerektiğini anladım.. Bu çalıştay ilk deneyimim olucak, döndüğümde izlenimlerimi paylaşacağım..



    sanırım kızılderili ve afrika kültürlerinin binlerce yıldır kullandığı metot olmalı. Yani sadece yaşayabileceği kadar üretip tüketmek. Tüm mesele burada.




  • quote:

    Evet hocm son sel felaketi doğru gözle bakana çok şeyler anlattı gerçekten. Ben de Fethiye'ye taşınıyorum 3-4 hafta içerisinde.

    Permakültür olayını merak ettim ama kısmet yokmuş baksana ben burdayken çalıştay Fethiye'de, ben ordayken de burada olacak. İnternetten araştırma yapacağım, çalıştay notlarını bizlerle paylaşırsan sevinirim.


    Ohh, cennet gibi yeri seçmişsiniz, verimli topraklar, Akdeniz havası, istediğiniz herşey rast gider umarım, darısı benim başıma, keşke katılsaydınız da karşılaşabilseydik..

    Orada Pastoral Vadiye uğrama şansınız olursa Ahmet bey vardır, ekoçiftliğin sahibi, ona pek çok konuda danışabilirsiniz.. Muhtemelen yapacağımız çalıştayda Permakültür uygulamaları orada hayata geçirilecektir..

    Ben de izlenimlerimi paylaşacağım döndüğümde..

    ABD Enerji Bakanlığından bir haber..

    Nobel ödüllü fizikçi Steven Chu hidrojen yakıtlı arabalar için şimdilik pek iyi şeyler söylemiyor, uzun zamana ihtiyaç var sanırım.. 10-20 yıl gibi.. Belki de daha fazla..

    http://www.nytimes.com/2009/05/08/science/earth/08energy.html?_r=1&scp=1&sq=stephen%20chu%20hydrogen&st=cse




  • quote:

    Nobel ödüllü fizikçi Steven Chu hidrojen yakıtlı arabalar için şimdilik pek iyi şeyler söylemiyor, uzun zamana ihtiyaç var sanırım.. 10-20 yıl gibi.. Belki de daha fazla..

    http://www.nytimes.com/2009/05/08/science/earth/08energy.html?_r=1&scp=1&sq=stephen%20chu%20hydrogen&st=cse


    durum hiç de öyle değil. izikçi bizim yazarlar gibi 2 yazıp uykuya dalıyor herhalde.Neyse ben son gelişmeleri takip edebileceğiniz siteleri veriyorum. iLK ÖNCE AVRUPA HIDROJEN HIGHWAY ile ilhili bir link veriyim. Buna bizim de illaki katılmamız lazım bu işin kurucusu (hidrojen fanatikleri )ilk türk bilim adamlarımızdır geri kalmamız lazım.http://www.iahe.org/iahestaff.asp?did=54

    http://www.hydrogencarsnow.com/eu-hydrogen-highway.htm

    http://www.hydrogencarsnow.com/blog2/index.php/infrastructure/8-major-companies-sign-h2-mobility-plan-for-germany/

    http://www.alternative-energy-news.info/headlines/hydrogen/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 15 Eylül 2009; 16:55:11 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen

    Ohh, cennet gibi yeri seçmişsiniz, verimli topraklar, Akdeniz havası, istediğiniz herşey rast gider umarım, darısı benim başıma, keşke katılsaydınız da karşılaşabilseydik..

    Orada Pastoral Vadiye uğrama şansınız olursa Ahmet bey vardır, ekoçiftliğin sahibi, ona pek çok konuda danışabilirsiniz.. Muhtemelen yapacağımız çalıştayda Permakültür uygulamaları orada hayata geçirilecektir..


    Valla seçimi yaparken oldukça düşündüm. Fethiye'nin toprakları gerçekten çok verimli, su sorunu şimdilik hiç yok. Hava sıcak ve küresel ısınma ile birlikte daha kötü de olabilir fakat ençok 100 km uzakta 2500 metrelik yaylalar, göller ve ormanlar mevcut. En büyük sıkıntıda oralara kaçarım diyorum. Hatta yaylalarda da arazi bakınmaya başladım. Umarım başarılı olurum zor bir karar, uygulaması ise çok daha zor.

    Lafta insana kolay geliyor fakat iş gerçek olunca aklı selim olmak gerek.

    İşin güzel yanı İstanbul'dan birkaç arkadaşımın da Göcek ve Fethiye'de yaşıyor olması. Bu dostlar gelecek olan tehlikelerin farkındalar. Orada kapalı bir dayanışma grubu oluşturmaya çalışıyorlar. Bunun için de çalışmalarını sürdürüyorlar. Gün olur ihtiyacınız olur, istediğiniz gibi gelebilirsiniz.

    @vezir

    Hocam valla senin geçmişten beri yazdıkların sayesinde daha çok inanmaya başladım bu hidrojen işine. Fakat H2'nin petrolü ikame etmesi için birçok alanda araştırma ve ilerleme kaydetmemiz gerekiyor. Teknoloji halen emekleme döneminde. Düşünsene 100 yılda kurulmuş petrol tabanlı sistemi komple hidrojene çevirmek kaç yıl alır? Dünya'da bu kadar doğal kaynak var mıdır o bile soru işareti.
    Hidrojen petrolü ileride ikame edecek olabilir fakat yakın zamanda gerçekleşecek peak oil ve enerji lrizlerine çare olmayacağını düşünüyorum. Ne dersiniz?




  • quote:

    Hidrojen petrolü ileride ikame edecek olabilir fakat yakın zamanda gerçekleşecek peak oil ve enerji lrizlerine çare olmayacağını düşünüyorum. Ne dersiniz?


    peak oil işi yakın tarihte beklendiği için hidrojen çare olamayacaktır.
    sıralama şöyle olacağını sanıyorum
    1- enerji krizi - peak oil
    2- Dünya savaşı
    3-yeni enerji politikaları ve dünya çapında emisyon kısıtlamaları
    4-Hidrojene geçiş.

    yine nejat beyin yazılarına göre tüm dünyanın geçişi 2070 yılında tamamlanmış olacak.Yani en kötü torunlarımız bu enerjiyi günlükhayatta kullnıyor olacaktır.Ankarada ben küçük bir çocukken havagazı kullnılır idi. havagazı denilen şey hidrojenin ta kendisidir. Nokta durağındaki belediyenin tesisinde Kömürden üretilmekte idi.

    Nejat bey dünya hidrojen derneği başkanı ve kurucusudur.Bu alanda dünyanın en saygın ve kabul gören bilim adamıdır.

    http://www.haber10.com/haber/36433/

    http://www.tumgazeteler.com/?a=1599438








  • quote:

    Orijinalden alıntı: vezir



    Nejat bey dünya hidrojen derneği başkanı ve kurucusudur.Bu alanda dünyanın en saygın ve kabul gören bilim adamıdır.





    Nejat Veziroğlu'nun isminin bulunduğum şehirde bir caddeye; olmazsa bir sokağa verilmesini teklif ettim belediyeye, cevap bile vermediler.

    Evet ülkemizde ne yazık ki büyük insanların kıymeti hayatlarında anlaşılmıyor, illak öldükten sonra çırpınacağız.
  • Petrolün yerini soğuk füzyon da dahil hiç bir şey alamaz, çünkü petrol yakıt olmanın yanında aynı zamanda malzeme hammaddesi. Bir kaç küçücük örnek:
    -Su yaltıım malzemeleri, yapıştırıcılar, pas önleyiciler, boyalar olmadan bugünkü hızda ve sağlamlıkta inşaat yapamayız.
    -Plastik kılıf olmadan bakır elektrik kablosu yapamayız, güya hidrojenle üreteceğimiz elektriği taşıyamayız.
    -Plastikler olmadan elektronik aksam için muhafaza yapamayız.
    -Su şişeleri ve yiyecek kapları olmadan suyu ve yiyeceği taşıyamayız, saklayamayız. Aranızda testi yapmayı bilen var mı?
    -Deterjanlar, dezenfektanlar olmadan yemek fabrikaları, fırınlar, mutfaklar nasıl çalışır?
    -Soğutma gazları olmadan klimalar, buzdolapları olmaz ki, üreteceğimizi varsaydığımız elektriği ne yapalım?
    -Mürekkep olmadı mı basın diye, kitap diye bir şey kalmaz.
    -Tıbbi aletler ve sarf malzemeleri olmadan doktorların eli kolu bağlıdır.
    ve en önemlisi;
    -Tarım ilacı olmazsa bütün tarlaları böcek ve mantar basar, aç kalırız.

    Daha fazlası için Doğan Aydal - Petrolsüz Dünya, Richard Heinberg - The Party's Over + Peak Everything, Dave Allen Pfeiffer - Eating Fossil Fuels...
    ________________________________
    cokus.wordpress.com




  • 
Sayfa: önceki 2829303132
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.