Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (33. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
190.201
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 3132333435
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bu yüzyıl sonu ile gelecek yüzyıl ortasına kadar ingilizlerin yaşayabileceği bir ülke kalmayacka . İstedikleri kadar plan yapıp dursunlar. Göç edip asimile olmak tek seçenekleri (bizim kıyı yerlerimizde hızla yer alıp yerleşmeye başladılar bile hadi hayırlısı) maalesef.Daha doğayı yenebilecek bir politika çıkmadı.

    biraz idialı söylem gibi gelse de gulf stream akıntısı , kuzey buz denizi çözüldükten sonra hızlı bir şekilde yer değiştirecek ve ülke buz devrine geçecek . Ekonomisinin buna uyum sağlayabileceğini hiç sanmıyorum.

    http://www.ldeo.columbia.edu/res/div/ocp/gs/pubs/Seager_NYAS_GulfStream.pdf



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 5 Ekim 2009; 9:15:25 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen

    quote:

    "Artık biliyorum" demek düşeceğiniz en büyük hata olur. Sokrates'in tek bildiği hiç bir şey bilmediği imiş. Ben daha hiç bir şey bilmediğimi öğrenmeye çalışıyorum...


    O pencereden bakarsanız Sokrates'ün düşünce yapısı düsturumdur zaten.. Ben ''biliyorum'' dediğimde bu zaten her zaman yanlışlanabilir demektir..

    Ama yine de içi boş olsa da bir noktaya işaret etmiş, gönül isterdi ki içini de doldursun ama doldurulmamış nedense..

    Siz doldurun :)
    Ben neden bahsedildiğini anlamadım. Forumda sakıncalıysa epostaya yazın.

    Evet Gulf Stream akıntısı tuzluluk farkından meydana geliyor. Güneyin sıcak suları yüzeyden kuzeye, Britanya sahillerine kadar çıkıyor, soğuyor, tuz oranı artıyor, tekrar dibe iniyor ve güneye dönüyor. Sıcak su Britanya'yı enlemine göre oldukça ılıman bir iklim içinde tutuyor. Buzullar eriyince denizin tuzluluğu değişecek. Kritik noktada akıntı duracak. Akıntıyı kullanarak hayatta kalan balıkların ve bu balıklarla beslenen türlerin nesli tükenecek. Britanya enleminin getirdiği soğuk ve sert havayla başbaşa kalacak. Bu durum bazı belgesellerde de anlatılıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 5 Ekim 2009; 13:58:52 >




  • Doların ölüm fermanı mı imzalanıyor?

    Petrol satışının dolar üzerinden yapılmasını durdurma planları yapılıyor.





    LONDRA - İngiliz Independent gazetesi doların seyrine ilişkin ilginç bir haber yayınladı.

    Gazetenin manşetinde yer alan haberde ortasından ikiye ayrılmış bir banknotun resmi var. Gazeteye göre, Arap ülkeleri Çin, Rusya ve Fransa'yla birlikte gizli pazarlıklar yapması doların sonu olacak.

    Gazetenin tecrübeli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, tüm bu ülkelerin petrol satışını dolar üzerinden yapılmasını durdurmayı planladığını yazdı. Bu durumda doların yerine Japon Yeni, Çin Yuanı, Euro ve altından oluşacak yeni bir para biriminden söz edilecek.


    Robert Fisk'e göre bu gelişme, dünya ekonomisinde güç dengesinin doğuya kaydığını gösteriyor.

    Independent başyazısında da doların sonunun yeni bir düzenin doğuşu anlamına geldiğini vurguluyor.

    Gazetenin ekonomi editörü Sean O'Gready, resesyon sonrası Wall Street'in burnunun sürtülmesinin, Amerikan sisteminin karşı konulmaz olmadığını gösterdiğini kaydetti. O'Gready "Çin Amerika'yı sollayacak. Cevabı bilinmeyen soru, bunun ne zaman olacağı" değerlendirmesini yaptı.


    kaynak :radikal gazetesi




  • Yukarıdaki habere istinaden..

    http://ca.news.yahoo.com/s/reuters/091006/business/cbusiness_us_oil_dollar

    quote:

    Oil states say no talks on replacing dollar

    ISTANBUL/SYDNEY (Reuters) - Big oil producing nations denied on Tuesday a British newspaper report that Gulf Arab states were in secret talks with Russia, China, Japan and France to replace the U.S. dollar with a basket of currencies in trading oil.



    Ben bu haberi birilerinin ABD Silahlı Kuvvetlerinden epey tırstıkları yönde anladım..

    Dolar kalkıcaktır, ama bunu kaldıran Çin, Rusya, Fransa ya da Arap ülkeleri olmayacaktır, zira ABD istemeden dolar tedavülden kalkmaz, doları terk etmek isteyen de karşısında ABD namlularını bulur..




  • quote:

    karşısında ABD namlularını bulur.


    zaten ırak bundan ilk bahseden ülkelerden biri oldu sonunu hepimiz biliyoruz diğeri iran idi , o da heran için abd namlusunun ağzında bakalım yeni gelişmeler nasıl olacak hepimiz merak ediyoruz böyle bir karar 9/11 olayından çok daha mühim iktisadi ve miladi vbir başlangıç olur.Eğer gerçekleşirse ki oldukça riskli bir seçimdir , bu tarihten önceki mali politikalar ve sonrası diye konuşulmaya ve değerlendirmeye alınacağı muhakkatır.
  • Bu açmaz insanın aklına "1970'de altın karşılığı terk edildiğinde aklınız nerdeydi" sorusunu getiriyor. 1970'de olsak Bretton-Woods's imza koyarken aklınız nerdeydi" derdik eminim.
    Zorbaya elini verince kolunu, bacağını kaptırıyorsun işte. Bretton-Woods ABD'yi semirtti. Petro-dolar biraz daha semirtti. 60 yıldır semirtirsen adamı, kendi paranla finanse ettiğin ABD namlularını sana karşı doğrultulmuş görürsün işte. Dünyanın hali böyle. Haksızlığa en başından direnmek en akıllıcası. Geri dönülmez nokta geçilince kafana bombayı yiyorsun.
  • http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/12632026.asp?gid=229

    IMF Başkanı Kahn, küresel krizin bazı ülkelerde savaşa neden olabileceği uyarısında bulundu. Dünyanın uçurumun kenarından döndüğünü ama zafer ilan etmek için çok erken olduğunu söyledi.

    IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantıları İstanbul Kongre Merkezinde devam ediyor. Toplantının açılışında konuyan IMF Başkanı Kahn, dünyanın kriz sonrası çok farklı bir yer olacağını ve olması gerektiğini söyledi. Krizin bazı ülkelerde savaşa neden olabileceği uyarısı yaparken; krizden çıkışta zafer ilan etmek için erken olduğunu vurguladı. Tarihi toplantıda Kahn’ın mesajları şöyle:

    Alıştıra alıştıra söyleme yöntemi bu olsa gerek.. Herkes 3 maymunu oynuyor.. Pek ala Kahn da, Zoellick de ve bazı diğerleri de küresel çıkışın devam edemeyeceğini artık ''sürekli resesyon'' diye bir kavramın mevcut olduğunu, büyümek isteyen ülkelerin enerji için ''savaşmaktan'' başka çarelerinin olmadığını biliyorlar..

    http://network.nationalpost.com/np/blogs/francis/archive/2009/09/16/oil-prices-mean-perpetual-recession.aspx

    ''perpetual!! ''

    Petrol fiyatlarının seyri kalıcı bir resesyona işaret ediyor, bunu daha önce söylemiştik..

    6 aya kadar satır aralarında değil de uluorta söylemeye başlarlar tahminimce, maymunluktan vazgeçerlerse, bir an önce ''kötü haber'' i verirler ama gidebildiği yere kadar gitsin bakalım diyorlar sanırım..

    Zaten dananın kuyruğu koptuğu an ondan sonrası yazılmış tarih gibi adım adım ''düzeltici savaşa'' gider, geri dönüşü olmayan yol..

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25002799/

    Çinliler bir şeylere kafayı takmış olmalı, haberi okuyunca bir tebessüm belirdi yüzümde, biz azaltmazsak başkaları bizi azaltıcak diye düşünüyor olmalılar, işe koyulmuşlar anlaşılan.. Yoksa halleri pek bir fena.. Darısı bizim 3. köprü, otoyollar diye bas bas bağıran yöneticilerin başına, onların vizyonsuz politikaları yüzünden halk da tehlikeye girecek, birileri bu duruma dur demeli ama o birileri daha ortaya çıkmadı..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 6 Ekim 2009; 17:37:58 >




  • http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/10/05/AR2009100503989.html?wpisrc=newsletter

    Terörle mücadelede durmak yok yola devam. Najibullah Zazi'nin yakalanmasıyla üzerlerinde basının yarattığı büyük baskıyı kırdıklarını dile getiriyor Beyaz Saray yetkilileri. Öyle bir kırmışlar ki, mevcut mücadele yöntemlerinin daha başarılı olduğuna inanmaya başlamışlar sanırım.

    Sağolsunlar, küresel coni terörüne karşı nasıl bir önlem alacağımızı bilmiyoruz artık.

    Obama'ya ve müritlerine acıyorum. Gerçekten kötü bir zamanlamaydı gelişi kendisinin. Bütün pislik başına kalacak ve tarihin en büyük günah keçilerinden biri olacak.




  • Bu arada ciddi anlamda bir gelişme var çevre konusunda ABD'de. Hareket direkt olarak Beyaz Saray'dan geliyor. Bay Obama emisyonların düşürülmesini buyurmuş. ABD'nin en büyük enerji tüketicisi konumundaki federal yönetimin petrol, su ve geri dönüşüm konularında %50'lere varan oranlarda tasarrufa gitmesini istiyor Bay Başkan. Daha önce de Bush ufak girişimlerde bulunmuş bu hususta.

    http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/10/05/AR2009100502725.html?wpisrc=newsletter&wpisrc=newsletter&wpisrc=newsletter

    Earl Blumenauer'ın sözleri anlayan Amerikalılar'a hoş giydirmeler içeriyor:

    quote:

    "Taxpayers shouldn't be paying for Washington's inefficiencies, and I'm speaking of the incredible energy and fuel wasted in our government buildings and vehicle fleets.", "As the biggest landlord in the nation, we need to show leadership by reducing fuel use, cutting costs, and improving the operations of our agencies' fleets and buildings."




  • Bu arada Enerji tüketimi ve Büyüme arasındaki ilişkinin grafiğini de koyayım da..

     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil


    Konuşmalarında önce ''büyüme'' den bahsedip sonra da ''iklim değişikliğine önlem'' nden bahsedildiğinde yüzünüzde hafif bir tebessüm oluşsun..

    Bu heriflerin hiç sırıtmadan bunu nasıl söylediklerine bir türlü aklım ermiyor zaten..



    Büyümek istiyorsanız enerji tüketimini artırmalısınız, ''tasarruf'' ile büyüme olmaz, enerji de zaten fosil yakıt demektir, fosil yakıt da iklim değişikliği demektir..




  • Nufusun hılı azaltılması için 1960 larda amerikada biolojik ve kimyasal savaş hakkında oldukça büyük kaynak ayırt edilerek çalışmlar yapıldı . Ruslar da bu dönemde boş drumayarak anarmal büyük miktarlarda biolojik viruzler ve kimyasallar üretiler ve depoladılar. Çıkacak soğuk savaşta ülkelerin üstüne nükleer atmak yerine bunları atarak önce tümcanlıları sonra da tarım alanlarınıyok edecek buğday üretimi uzun süre engeleyecek şeyler yaptılar. Bunlar gizli yürütülen prgramlardı , nereden biliyoruz 80 lerde saddam bunları iran ırak savaşında kullnınca ve sonrasında yapılan katliamlar göz önüne alındığında programlarını azar azar açıklamaya başladılar. Çoğunuimha ettiklerini araştırsalarda aslında büyük bir miktart stok bulunmakta ve çıkacak bir savaşta hemen neyi üretmeleri gerektiğini iyi bilmekteler. Aynı şekilde çin ve rusyanın çok ciddi stokları tüm dünyayı on kere öldürecek kadar miktarda bulınmaktadır. bundan sonra çıkacak savaşlarda biolojik olanı kullanmaktan kaçınmayacaklar ve nufusu belki yüzde 30 veya 40 düşürmek için adım atmaktan çekinmeyeceklerdir. Yapacakları uzun menzilli füzelerin ucuna bu bio tehlike içiren gazları veya sessiz biolojik virusleri atarak yıpratıcı bir savaş yapmaları söz konusudur. Bu yüzden nufusumuz şu kadar fazla eninde sonunda nufusu fazla olan kazanır gibisinden şeylere kulak asmayalım . Toplu yokediş için nereen geldiği bilinmeyen bir hastalık yeterlişdir. Kimse bunu üstlenmek zorunda da değil. ZAten bütün ülke bununla uğraşırken hem nufus planlamasını hemde kaynakları kontrol altına alacaklardır. Biraz karamsar tablo olsada nufus olarak dünya için bir sınırlama getirilmesi konusuda mutabakata varmış ülkeler kendi programlarını uygulamaktan kaçınmayacaklardır.




  • Kimyasal ve biyolojik silahlarda ABD ve İsrail açık ara önde.
    Aslında füzelere başlık yapmalarına gerek de yok. Bakınız transgen tohumlarla bu işi insanların rızasını alarak, saldırmıyor görünerek yapıyorlar. Türkiye'de biyogüvenlik yasası çıkınca genetiği değiştirilmiş tohumlar ve ürünler tamamen serbest kalacak. Genetiği değiştirilmiş gıda aslında biyolojik silahın ta kendisi. Füze kullanmıyorsunuz. İnsanlara bunlar satıyor, üstüne para kazanıyorsunuz. Gerizekalı insanlar açlıktan ölecekleri bir sisteme razı olurken üstüne para ödüyorlar. Transgen tohumla birlike verilen tarım ilacı satın aldığınız tohum hariç toprağın üstünde ve altında(kökler, solucanlar dahil) ne varsa öldürüyor. Aslında zirai ilaçların hemen tamamı kimyasal silahtır. Önce insan öldürmek için kullanılmış, sonra tarımda kullanılmışlardır. Adına da "yeşil devrim" denmiştir, ilerlemeymiş gibi.
    Sömürünün boyutunu düşünebiliyor musunuz?
    Tek "gönüllü" imha tarım değil. Bir süredir ABD'de domuz gribine karşı aşılama yapılması için kamuoyu yaratılıyor. Birileri hepimizi aşılasın hükümet, korkuyoruz diyor. Bazıları da aşıdan korkuyor, asıl virüs aşıda, anayasaya göre zorunlu aşı yapılamaz diye bas bas bağırıyor. Bağıradursunlar, Amerika'nın acil durum yasaları açık. Felaket ilan edildiği an anayasa rafa kalkıyor. Aslında her ülkede var bu durum. Türkiye'de bunun karşılığı olağanüstü hal ve sıkıyönetim. Şöyle biraz sarsıcı bir salgın olsun, bizde de ortalık karışacak. Bizde ne olabilir diye düşününce ilaç şirketlerinin(ki aynı zamanda kimyasal ve biyolojik silah şirketleridir bunlar) ırka, millete, hatta kişiye özel virüs ve bakteriler üzerinde çalıştığı biliniyor. İster istemez aklıma Oktar Babuna geliyor. Yüzbinden fazla kan örneğini topladı gitti adam, kimse de sormadı ne oluyor diye. Ben örnekler nereye gitti bilmiyorum. Ama o olaydan sonra kan verme kampanyalarına katılmaması için her tanıdığımı uyarıyorum. Hele Kızılay'a ASLA! Durduk yere kan toplamaya başladı adamlar. Üstelik kanı satın alıyorlar. Acımdan ölsem kan vermem bu heriflere. Yakında foyası çıkacak meydana zaten. Ortada belli bir hasta yoksa kan da vermem, DNA örneği de, sperm de.

    Önümüzdeki günlerde transgen tohumlarla ilgili bir yazı koyacağım bloga.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    Kimyasal ve biyolojik silahlarda ABD ve İsrail açık ara önde.
    Aslında füzelere başlık yapmalarına gerek de yok. Bakınız transgen tohumlarla bu işi insanların rızasını alarak, saldırmıyor görünerek yapıyorlar. Türkiye'de biyogüvenlik yasası çıkınca genetiği değiştirilmiş tohumlar ve ürünler tamamen serbest kalacak. Genetiği değiştirilmiş gıda aslında biyolojik silahın ta kendisi. Füze kullanmıyorsunuz. İnsanlara bunlar satıyor, üstüne para kazanıyorsunuz. Gerizekalı insanlar açlıktan ölecekleri bir sisteme razı olurken üstüne para ödüyorlar. Transgen tohumla birlike verilen tarım ilacı satın aldığınız tohum hariç toprağın üstünde ve altında(kökler, solucanlar dahil) ne varsa öldürüyor. Aslında zirai ilaçların hemen tamamı kimyasal silahtır. Önce insan öldürmek için kullanılmış, sonra tarımda kullanılmışlardır. Adına da "yeşil devrim" denmiştir, ilerlemeymiş gibi.
    Sömürünün boyutunu düşünebiliyor musunuz?
    Tek "gönüllü" imha tarım değil. Bir süredir ABD'de domuz gribine karşı aşılama yapılması için kamuoyu yaratılıyor. Birileri hepimizi aşılasın hükümet, korkuyoruz diyor. Bazıları da aşıdan korkuyor, asıl virüs aşıda, anayasaya göre zorunlu aşı yapılamaz diye bas bas bağırıyor. Bağıradursunlar, Amerika'nın acil durum yasaları açık. Felaket ilan edildiği an anayasa rafa kalkıyor. Aslında her ülkede var bu durum. Türkiye'de bunun karşılığı olağanüstü hal ve sıkıyönetim. Şöyle biraz sarsıcı bir salgın olsun, bizde de ortalık karışacak. Bizde ne olabilir diye düşününce ilaç şirketlerinin(ki aynı zamanda kimyasal ve biyolojik silah şirketleridir bunlar) ırka, millete, hatta kişiye özel virüs ve bakteriler üzerinde çalıştığı biliniyor. İster istemez aklıma Oktar Babuna geliyor. Yüzbinden fazla kan örneğini topladı gitti adam, kimse de sormadı ne oluyor diye. Ben örnekler nereye gitti bilmiyorum. Ama o olaydan sonra kan verme kampanyalarına katılmaması için her tanıdığımı uyarıyorum. Hele Kızılay'a ASLA! Durduk yere kan toplamaya başladı adamlar. Üstelik kanı satın alıyorlar. Acımdan ölsem kan vermem bu heriflere. Yakında foyası çıkacak meydana zaten. Ortada belli bir hasta yoksa kan da vermem, DNA örneği de, sperm de.

    Önümüzdeki günlerde transgen tohumlarla ilgili bir yazı koyacağım bloga.


    Aklımı okudun sanırım nlty2000. Gerçekten şaşkınım. Az önce bir arkadaşımla, geçen sene doktorun, nekahet dönemini atlatmamış olduğumu düşünmesi nedeniyle iptal olan kan bağış konusunu konuştum. Hazır iyiyken gidip vereyim diye düşünüyordum ve arkadaşımı da ikna ettim. Şimdi başlığa girdim ve bu yazıyı okudum. Sanırım kan verme işini askıya alsam iyi olacak. En azından bir şeylerin dönüp, dönmediğine kanaat getirmeden bunu yapmayayım diye düşündüm.




  • Hazır Oktar Babuna konusu geçmişken buraya ABD eski savunma bakani Cohen in 28 Nisan 1997 sabah brifinginde soylediklerini orijinal olarak koyayım...

    Kaynak vermiyorum, gününü verdim, bir yerlerden bulursunuz..


    "There are some reports,for example,that some countries have been trying to construct something like an Ebola virus,and that would be a very dangerous phenomenon,to say the least.
    Alvin Toeffler has written about this in terms of some scientists in their labotories trying to devise certain types of pathogens that would be ethnically specific so that they could just eliminate certain ethnic groups and races, and others are designing some sort of engineering, some sorts of insects that can destroy specific crops.."

    Yeterince açık değil mi???


    Umarım o sazanlarla gen haritam epey uzaktır, ne olur ne olmaz...
  • Amerika Birleşik Devletleri'ndeki siyah ırk aklıma geldi birden...
  • 10. sayfanın sonlarında yer alan "nereye gitsek" sorusunu bir kez daha gündeme getiriyorum. Küçük bir mola olsun. Mardin hakkında bilgisi olan var mı? Toprak verimliliği ve su kaynaklarını merak ediyorum. Kendim de arşatırma yapacağım lakin ön bilgi olsun istedim. Elime geçen ilk paraya kendi kendine yetebilen bir sisteme ilk yatırımları yapmak niyetindeyim. Babamın da deniz kenarına yerleşme planlarını engellemek için çabalıyorum. Bu konularda son derece rahat olması beni feci şekilde endişelendiriyor. Aslında söylemişti birçoğunuz "ailem hala pembe bulutlarda" minvalinde şeyler. Fakat bu vazgeçmek için yeterli bir sebep değil. Bir ihtimal, ilk sarsıntılar olmadan da bazı şimşekler çakabilir kafalarda.

    nlty2000 belgesellere ve kitaplara yarın başlayacağım. Teşekkür ettim hepsi için.
  • gen konusunda endişe etmeyiiz türklerin gen haritası dünyanın tüm uluslarını içerecek kadar geniş bir perfektif içeriyor dünya tarihi bazıların sandığı gibi 10000 yıla sıkışmamış ve eskiden de olan büyük seller ve şimdi olacak olan ciddi toprak hareketleri ile çokca sekillenmiştir.Bildigimiz dağların yaşı insanın göçünü düşününce oldukça genç kalmaktadır. ilgilenenler için yapılmış bazı çalışmaları veriyorum.

    http://ngm.nationalgeographic.com/big-idea/02/queens-genes

    https://genographic.nationalgeographic.com/genographic/lan/en/atlas.html burada tarih kısmına tıklayarak detayları görebilirsiniz

    türkieye haplogroup N dışında , uzun yıllar göç yolları dolayısıyla M72, M304, M35, M170,N70, P15 grupları hakim olduğu görülmektedir ancak dedelerimizin osmanlı impratorluğundan kalma göç ve savaşlarla biryerlden geldikleri veya kız alıp verme dolayısı ile farklı grupları da içerdikleri görülecektir. hatta ve hatta kızılderi ve amerika terli grupları tek bir gen üzerinden çoğaldıkları için daha büyük tehtid altında oldukları sonucunu biraz inceleyince kendiniz de göreceksiniz.İlginç sonuçlar var .

    ancak temel bir soru daha kalıyor ki daha insanlık bunun cevabını bulamadı , NEDEN bu kadar uzun zamandır yaşadığımız halde kültür ile oluştuğu idia edilen kanıtlar belirli yerler dışında bulunamıyor.Şahsi görüşüm çokça kanıt var ancak zaman içinde bunlara ulaşılacak ve köklerimizin gerçeği konusunda anlatılanların dışında bir gerçekğin olduğu ileriki yüzyıl veya yıllarda anlaşılacaktır.




  • cevabı oldukça zor bir soru ancak kesin olan birşey varsa depremler ve toprak kaymalarını görece olarak daha az hissedeceğiniz kalker yapısı olan kayaların üzerine ev yapılması düşünülmelidir. kalkerler çimentonun ana yağı taşlarını oluşturduğu için ülkemizde arap petrolünden bile çok bulunmaktadır .Depremden sağ çıkabilmek ve milyarlarca yaşaında olan bir oluşumun içinde olmak en doğru hareketlerden birisi olacaktır. Böyle bir yrei bulmak için toprağı temel için kazdığınızda çıkacakkaya yapısı hemen bir sonuç verceektir. Hiçbir müteahit böyle bir yapıyı delmek için para ve zmaan harcamak istemiz çünkü maliyetleri çok artar acnak en dayanıklı olanları önce granit sonra kalker yapılardır.Mermer ocaklarını da takip edebilirsiniz.


    quote:

    Orijinalden alıntı: jay jay justified

    10. sayfanın sonlarında yer alan "nereye gitsek" sorusunu bir kez daha gündeme getiriyorum. Küçük bir mola olsun. Mardin hakkında bilgisi olan var mı? Toprak verimliliği ve su kaynaklarını merak ediyorum. Kendim de arşatırma yapacağım lakin ön bilgi olsun istedim. Elime geçen ilk paraya kendi kendine yetebilen bir sisteme ilk yatırımları yapmak niyetindeyim. Babamın da deniz kenarına yerleşme planlarını engellemek için çabalıyorum. Bu konularda son derece rahat olması beni feci şekilde endişelendiriyor. Aslında söylemişti birçoğunuz "ailem hala pembe bulutlarda" minvalinde şeyler. Fakat bu vazgeçmek için yeterli bir sebep değil. Bir ihtimal, ilk sarsıntılar olmadan da bazı şimşekler çakabilir kafalarda.

    nlty2000 belgesellere ve kitaplara yarın başlayacağım. Teşekkür ettim hepsi için.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: jay jay justified

    10. sayfanın sonlarında yer alan "nereye gitsek" sorusunu bir kez daha gündeme getiriyorum. Küçük bir mola olsun. Mardin hakkında bilgisi olan var mı? Toprak verimliliği ve su kaynaklarını merak ediyorum. Kendim de arşatırma yapacağım lakin ön bilgi olsun istedim. Elime geçen ilk paraya kendi kendine yetebilen bir sisteme ilk yatırımları yapmak niyetindeyim. Babamın da deniz kenarına yerleşme planlarını engellemek için çabalıyorum. Bu konularda son derece rahat olması beni feci şekilde endişelendiriyor. Aslında söylemişti birçoğunuz "ailem hala pembe bulutlarda" minvalinde şeyler. Fakat bu vazgeçmek için yeterli bir sebep değil. Bir ihtimal, ilk sarsıntılar olmadan da bazı şimşekler çakabilir kafalarda.

    nlty2000 belgesellere ve kitaplara yarın başlayacağım. Teşekkür ettim hepsi için.


    Cevap yazmıyorum ama bu forumu satır satır okuyan birisi olduğumu bilmenizi isterim. Madem İstanbul'u terk etmeye karar verdiniz bence Doğuanadolu'yu düşünmelisiniz. Yaklaşık 10 yıl önce zengin bir Alman aile Türkiye'nin damı sayılan Ardahan'a yerleşip Türk vatandaşlığına geçmişti. Ardahan Erzurum'dan da soğuktur bildiğim kadarıyla. Yerel bir gazeteci bu aile ile röportaj yapmıştı. Kısaca Ardahan'a yerleşme sebeplerini toprağında inorganik hiçbir madde bulunmaması, havasının, suyunun kalitesi, insanının kalitesi olarak açıklamışlardı. Bir de Kars ve Ardahan yaylalarının bahar aylarındaki ihtişamı...

    Bence Doğuanadolu'ya yakında büyük bir göç dalgası başlayacak. Ağır işsizlik ve durgunluğa rağmen batı illerinde emekli olan aileler birer birer geri dönüyor, viranelerle dolu köylerde yeni yeni betonarme binalar yapılıyor. Meralarla dolu geniş bir coğrafya tertemiz hava, su (fıratın, diclenin, kızılırmakın kaynakları bu bölgede) ve batı bölgelerine nazaran daha saf kalabilmiş bir beşeri varlık... Ve en önemlisi de arazi ve konut fiyatlarının ülkemizin en düşük seviyesinde olması.

    Yaşadığım yerden çok memnunum ben doğuanadoluyu şimdiden düşünmelisiniz.




  • Doğu anadolu bakir ve güzel ama ısınma ihtiyacı hiç bitmiyor. Yaşımız daha genç. Bizim yaşlılığımızda -eğer hayatta kalırsak- enerji ciddi ciddi mücevher gibi bir şey olacak. Dolayısıyla hiç yakacağınız olmadan dahi kışı geçirebileceğiniz Akdeniz ve Güney Ege kıyıları bana mantıklı geliyor. Ama yine de kaçış tek başına zor. Birlikte yapılmalı diye düşünüyorum. Kaldı ki kaçtıktan sonra rahata erilecek diye de bir şey yok. Birileri gelip namluyu alnınıza dayamak isteyecek. (-Yeter ulan bi de iyi bişey söyle be!)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 16 Kasım 2009; 18:28:43 >
  • 
Sayfa: önceki 3132333435
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.