Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (62. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
190.306
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 6061626364
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • halkın seçiminin yansıtılmayan oyları çarpık seçim sistemi baraj altı uygulaması kaldırılmadan halkın seçtiği kelimesini kullanmanız hatalı olacaktır. Az bir yüzde ile büyük bir temsil hakkı ile demokrasi olmayacaktır.

    Bu ülkenin kurtulıuşu adı altında sunulan kavramların ülkeyi daha da borca ve al gülüm ver gülüm anlayışına soktuğu ortatadır.Reçete için Atatürk'ün vermiş olduğu listede sıkıntı yaratan kavramlar bilerek yozlaştırılmış ve buna çanak tutuan partiler uzun süredir dış güçler tarafından desteklendiği unutulmamalıdır.

    son 30 yıldır hangi politika halka hizmet etmiştir ancak onu daha da alım gücünü düşürerek temel insan haklarının gereği olan sağlık , eğitim , temel sarf gıda temini gibi konularda eskiyi arıyorsak , hatalı yapılan ve halkın seçimi adı altında dayatılan bir şeyler olduğunun , öncelikle farkına varılması gerekir. Bu sitede yazan arkadaşlarımız hatalı ve geleceğe dönük kaygılarını dile getiriken bir öngörüde bulunuyorlar sanılabilir.

    Ancak öngörü ve gerçekler arasındaki fark iyi ananliz edilmiş bir konuyu ,detaylıca irdelenmesine neden olacak bilgi ,kültür ve araştırmanın gerekliliği konusunda eksiklik bulunmadığı , konuyu anlamaya çalışanların eksik noktalarını tamamladıklarında aynı sonuca ulaşacaklarını sanıyorum. Önyargı yoksa gerçekler basittir ama onu anlaşılmaz yapan bizim birikimlerimiz ve ta çocukluktan kalan bilinçaltı deneyimlerimizdir.

    kalkınma için en önemli parametre sürdürebilir büyümenin tüm kesimlerce benimsenmesi ve parti ve seçimlerden bağımsız uzun vadeli uygunlanmasının sağlanmasıdır . Belki merkez bankası gibi politikalarında bağımsız ve ülkenin gerçeklerini etrafın baskısından etkilenmeyerek uygulayabilecek bir kadro ve ruh yeterlidir.

    bu ruh ve kadro cumhuriyetin kurulduğunda mevcut idi ,şimdi her biri başka bir tarafa hizmet eden ve çarpıklaşmış bir RANT kavgasından başka birşey değildir. Bu rant ve hesaplaşmanın sonu ekonominin kötüye gitmesi ile çok büyük bir yara ve umutsuzluk alacaktır.
    quote:

    Orijinalden alıntı: cemele

    Son msg daki beyan ettiginiz konularda haklisiniz. Azlik cokluk yasam sartlarini karsilama oranina göre degerlendirilmeli. Zarar eden degil ettirilen kurulus vardir.
    Eminim halkin seciminede sayginiz vardir. Nasil oluyorda yillardir ayni politikayi benimseyen fikirler iktidar oluyor? Bunu neye bagliyorsunuz?
    Görüyoruz ki bu secilen fikirler yillardir devletcilik anlayisini uygulayamiyorlar uygulamak istemiyorlar uygulasalarda kendilerine göre uyguluyorlar.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ogün®
    Kapitalizm ve sosyalizm ikisi de insanlar tarafında uydurulmuş teorikte savunucuları tarafından "iyi" kabul edilen kavramlardır. Pratikte kapitalizm geometrik hızla yayılıyor. Sosyalizm hiç bir zaman varolmadı.

    Sizce sebep nedir ? Fikri olan ?

    Bunun yanıtını Tragedy of The Commons (ortak malların trajedisi - Garrett Hardin) ve oyun teorisinde aramak gerekir diye düşünüyorum. Zero-sum game(sıfır toplamlı oyun), prisoner's dilemma(mahkumlar açmazı) gibi insanın DNA'larına gömülü hatalı/irrasyonel davranış kodlarını açıklayan problemler var. Topluluğun hayrı için nefsini bir kenara itmek, paylaşmak gibi davranışlar çoğu zaman en zinde olanın hayatta kalması(survival of the fittest) ilkesine rağmen gerçekleştiriliyor. DNA diyorum ama, sadece birden fazla çoğalma kapasitesine sahip zeki insanın sınırlı dünyada var olması problemleriğn ortaya çıkmasına yeter diye düşünüyorum. İslamın konuya bakışı da bu şekilde, insanların hayatı birbiri için zorlaştırmadan iki dakika geçiremeyeceğini ifade eden ayetler var. Tabi ifadeyi basitleştirdim ben.




  • Güçten bahsederken enteresan bir açıklama gelmiş, gülesim geldi, ama doğruyu söylüyor...

    Başbakanın açıklamaları: '' Öyle güçlü bir ülke olursunuz ki kalkarsınız halkınızı bu noktada sübvanse edersiniz ama henüz bu noktaya gelmedik. Bunlar olmayacak şeyler değil ama şu anda el ele vereceğiz, gücü olan doğalgazı kullanacak..''

    Başbakan sanırım bu gücün önce maddi güç sonra da asıl güç yani askeri güç olduğunu sanırım anlıyordur.. Ülke için maddiyat bir yana askeri güç çok önemlidir..
  • Kehh kehhh kehhh..

    quote:

    Şinhua ajansının haberine göre, başkent Pekin yönetimi, bu çerçevede metro ve otobüs duraklarına bisiklet kiralama istasyonları kuruyor.
    Pekin`de toplu taşıma ve ticari araçlar hariç 4 milyon özel aracın bulunduğunu hatırlatan yetkililer, 20 milyonluk şehirde bir zamanlar yüzde 60 olan bisiklet kullanımın oranının yüzde 19,7`ye kadar düştüğüne işaret etti.
    Proje kapsamında ilk aşamada bin noktaya bisiklet koyularak, bisiklet kullanım oranının 2015 yılına dek yüzde 23`e kadar yükseltilmesi hedefleniyor.
    İnsanların rahata alıştığı ve ulaşımını daha konforlu sağladığı bir dünyada "Bisiklet Krallığı"nı tekrar inşa etme zorluğunun farkında olan Pekin yönetimi, trafikte mevcut bisiklet yollarını daha da genişleterek güvenli hale getiriyor.
    Her geçen gün şehirlerin daha da kirlendiği ve trafiğin iyice içinden çıkılmaz hale geldiği Çin, bu meseleyi devlet meselesi addederek, farklı uygulamalarla bisiklet kullanımını yaygınlaştırmaya çalışıyor.
    Çin basınında daha önce "Otomobil çağının kaybolan tutkusu: Bisikletler" adı altında bir çok yazı ve makale yayımlanarak, halk bu eski alışkanlığına tekrar döndürülmeye çalışılmıştı.
    Ülkede geçen yıl yeni bir uygulama başlamış, yeni yapılan inşaatlarda, evlerin bisiklet koymaya uygun olup olmadığı yönünde denetimler yapılmıştı.
    Uzmanlar, bu son projeyle, küçük de olsa sağlam bir adım atıldığını ve uzun vadede bisiklet kullanımının ülke genelinde yeniden yaygınlaşabileceğini ifade ediyor.


    quote:

    Bu projeler hakkında buradan ya da özelden bilgi alabilir miyim? Proje lafını duyunca dikkat çekiliyor hemen, miyendiz kafası.


    An itibari ile peyzaj mimarlığı projelerimden birini daha teslim etmiş bulunuyorum, bizimkisi müyendiz kafası değil ama miiimar kafası..



    Kırbaçlanan mimar ama...




  • quote:

    Her geçen gün şehirlerin daha da kirlendiği ve trafiğin iyice içinden çıkılmaz hale geldiği Çin, bu meseleyi devlet meselesi addederek, farklı uygulamalarla bisiklet kullanımını yaygınlaştırmaya çalışıyor.


    Yani bisikleti canlandırmaya çalışma nedeni hava kirliliği ve trafik sıkışıklığı. Zaten enerji verimliliği hamlelerinin, rüzgar türbinlerinin sübvanse edilmesinin, otomobillerden CO2 emisyonuna göre vergi alınmasının, Kyoto'nun, Kopenhag'ın... hepsinin nedeni doğayı kurtarmak, küresel ısınmayı durdurmak.

    Bu arada mimar mı, peyzaj mimarı mı? (iç mi dış mı gibi oldu)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 28 Ocak 2010; 17:15:10 >
  • Arkadaşlar selamlar,

    Bir görünüp bir kaybolan bir mizacım oldu ama yazılanları itinayla takip ettiğimi belirtmek isterim.

    Konuya bir önceki sayfada jay jay'in bahsettiği (daha doğrusu hocasının bahsettiği) konuyla ilgili bir iki şey yazmak istiyorum. Şimdi hoca derste demiş ki:

    Güç = Nüfusun Küpkökü x Çelik Üretimi (milyon ton) x Enerji Tüketimi (X varil petrol eşdeğeri)

    Öncelikle bu teoride akla yatmayan ilk şey formüle direkt olarak enerji tüketiminin dahil edilmiş olması. Şahsi kanaatime göre o kısma "energy consumption per capita" yani kişi başı enerji tüketimi konulmalıydı ki birşeyler ifade etsin. Bu girdi de Dünya'da 70'lerden sonra düşüşe geçti bildiğim kadarıyla.

    İkinci konu çelik üretimi. Çelik üretiminin ülkenin gücü üzerinde etkisi olduğu doğrudur. Fakat konuya ekonomist gözüyle değil mühendis gözüyle bakılması gerek.
    Çelik nasıl üretilir? Ya gider çelik hurdası bulur - toplar bunları yeniden ergitirsiniz. Ya da hammadde kullanarak üretim yaparsınız. Hammaddeden üretim yapmak için çok büyük tesis yatırımı gerekir. Türkiye'de Erdemir - Kardemir ve İsdemir dışında hammaddeden çelik üretecek tesis zaten yok. Peki bu tesislerin durumu nedir? Dünya'da Arcelor-Mittal gibi dev gruplar bu tip dev tesislerin onlarcasına sahipler. Tek başına olan fabrikalar bile o kadar büyük ki, bizim fabrikalarımız dünyada hammadde bulamıyorlar.
    Erdemir 8-9 sene önce tenörü düşük tü kaka dediği, kullanmaya tenezzül etmediği Sivas'taki cevher için şimdi dev tesis kurdu. Çünkü dışarıdan cevher alamıyor. Kok kömürü hikayesi ise cevherden bile kötü. Yani kısacası Dünya'da hammadde sıkıntısı çelik açısından da büyük.
    Peki hammaddeyi geçtik, hurdadan üretelim dedik. Çelik hurda piyasası mafyanın elinde. Yarın hurda bulamayıp fabrikaların durmayacağının garantiside yok.

    Bir başka nokta ise vasıflı çelik üretimi. Türkiye'de paslanmaz çelik üretilemediğini biliyor muydunuz arkadaşlar? Yani inşaat demiri de çelik 306L kaynaklanabilir paslanmazda çelik. Bu kısım da formülde soru işareti uyandırıyor.

    Formül güvenilir olmadığı kadar zaman içerisinde de yanlışlığını kanıtlamaya muktedir. Çelik üretimi çevreye öylesine zarar verir ki, yüksek üretimin olduğu bölgeler biyo-çeşitlilik, insan sağlığı, tarım alanları, su kaynakları gibi insan için zaruri öneme sahip elemanlar üzerinde ciddi tahribatlar yapar. Aynı etki nüfus ve enerji tüketiminde de ortaya çıkmaktadır. Yani güç zaman içerisinde güçsüzlüğe dönüşür.

    Bu arada konuya büyümenin sınırları, tüketimin gidişhatı, üretileni satabilme vs. konularından bakmadım dahi. Yorumlarımıza bu noktaları da dahil ettiğimizde sonuç gayet açık sanırım.

    Ah şu ekonomistler...




  • dünyada güç kontrolleri genelde petrolün olduğu yerler veya yakınları olmaktadır. ancak son depremle ilişkili HAİTİ ile ilgili bir yazı veriyorum. ilginizi çekecektir.

    http://www.worldoil.com/Haiti_could_have_larger_oil_reserves_than_Venezuela.html?LS=EMS358481


    Haiti could have larger oil reserves than Venezuela[/b]
    Amidst the utter devastation left in the wake of the earthquake that rocked Haiti on January 12th, new findings indicate the existence of 3 million barrels of oil in a shallow formation offshore the island.

    The Greater Antilles, which includes Cuba, Haiti, the Dominican Republic, Puerto Rico and their offshore waters, probably hold at least 142 million barrels of oil and 159 billion cubic feet of gas, according to a 2000 report by the US Geological Survey. Undiscovered amounts may be as high as 941 million barrels of oil and 1.2 trillion cubic feet of gas, according to the report.

    Among nations in the northern Caribbean, Cuba and Jamaica have awarded offshore leases for oil and gas development. Trinidad & Tobago, South American islands off the coast of Venezuela, account for most Caribbean oil production, according to the US Energy Department.

    According to French scientist Daniel Mathurin, “The Central Plateau, including the region of Thomond, the plain of the cul-de-sac and the bay of Port-au-Prince are filled with oil”. He added that “Haiti's oil reserves are larger than those of Venezuela . An Olympic pool compared to a glass of water that is the comparison to show the importance of oil Haitian compared to those of Venezuela.”

    Mathurin also stated that “We have identified 20 sites Oil…5 of them are considered very important by practitioners and policies.”
    President Hugo Chavez recently announced that he would write off the undisclosed sum Haiti owes Venezuela for oil as part of the ALBA bloc’s plans to help the impoverished Caribbean nation after the devastating January 12 earthquake.

    “Haiti has no debt with Venezuela, just the opposite: Venezuela has a historical debt with that nation, with that people for whom we feel not pity but rather admiration, and we share their faith, their hope,” Chavez said after the extraordinary meeting of foreign ministers of the Bolivarian Alliance for the Americas, or ALBA.

    He also announced that ALBA has decided on a comprehensive plan that includes an immediate donation of $20 million to Haiti’s health sector, and a fund that, Chavez said, will be at least $100 million ‘for starters.’




  • Bu başlıkta mı yazmıştım, bloga mı yazmıştım hatırlamıyorum. Yakın gelecekte parasız kamulaştırma ya da keyfi müsadere ya da devlet eliyle gasp başlayacak diye... Başlıyor, sıkı durun :)

    "AKP’lilerin hazırladığı ve şu anda Meclis İçişleri Komisyonu’nun gündeminde olan bir yasa teklifine göre, belediyeler proje alanı ilan edilen bir alanın en merkezi yerlerindeki mülk sahiplerini herhangi bir kamulaştırma işlemi yapmadan, alanın ücra bir noktasında yer göstererek yerinden edebilecek, mülklerine el koyacak. Mülk sahiplerinin buna yargıda itiraz hakkı da olmayacak. Şehir Plancıları Odası Başkanı Tarık Şengül, “Anayasaya aykırı olduğunu biliyorlar, ama amaç, yasa Anayasa Mahkemesi’nden dönene kadar işlerini halletmek” dedi."

    Bir sonraki adım kırsal mülklerin de gasp edilmesi, yani her bir vatandaşın topraksız bırakılmasıdır. Özelleştirilecek, yani haczedilecek varlık kalmadığında gasp başlayacaktır. Çünkü haciz, borçları ödemeye yetmeyecektir. Çünkü tam da bu günlerde Türkiye borçlarını sonsuza ıraksatma aşamasındadır. Sonsuza ıraksayacaktır çünkü faizi karşılayacak büyüme değerleri artık gerçekleşemeyecektir. Sıfırdan büyük her faiz gibi borç faizi de eksponansiyel olarak artacaktır. Yazmaktan sıkılmaya başladığım bu şeylerin hiç bir fakültenin hiç bir bölümünde okutulmadığını sanıyorum.

    Haber:
    http://www.yapi.com.tr/Yazdir/Haber.aspx?HaberID=76015
    ya da
    http://www.internetajans.com/default.asp?nid=89486




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000
    Bunun yanıtını Tragedy of The Commons (ortak malların trajedisi - Garrett Hardin) ve oyun teorisinde aramak gerekir diye düşünüyorum. Zero-sum game(sıfır toplamlı oyun), prisoner's dilemma(mahkumlar açmazı) gibi insanın DNA'larına gömülü hatalı/irrasyonel davranış kodlarını açıklayan problemler var. Topluluğun hayrı için nefsini bir kenara itmek, paylaşmak gibi davranışlar çoğu zaman en zinde olanın hayatta kalması(survival of the fittest) ilkesine rağmen gerçekleştiriliyor. DNA diyorum ama, sadece birden fazla çoğalma kapasitesine sahip zeki insanın sınırlı dünyada var olması problemleriğn ortaya çıkmasına yeter diye düşünüyorum. İslamın konuya bakışı da bu şekilde, insanların hayatı birbiri için zorlaştırmadan iki dakika geçiremeyeceğini ifade eden ayetler var. Tabi ifadeyi basitleştirdim ben.


    Yani kısaca şu mudur ?

    Oyun kuramında, başkalarının da kendisi gibi düşüneceğini hesaba katmadan, sadece kendi çıkarını düşünerek kısa vadede maksimum fayda elde etmek amacıyla ortak kaynakları aşırı kullanan bireylerin bu davranışlarının sözkonusu kaynağın tükenmesine yol açması ve böylece uzun vadede oradaki haklarının tamamen yok olması

    Birilerinin özel mülkü olmayıp topluluğun ortak malı olan nesnelerin sahipsiz, bakımsız ve ilgisiz kalma veya aşırı kullanım sonucu yokolma durumuna gelmesi.




  • Zizim hocam, oralara girmeye hiç gerek yok. Kendisine "gelecekte şöyle yaparsak böyle olur, böyle yapmazsak şöyle olur derken her şey güllük gülistanlıkmış gibi anlatıyorsunuz" denmesi yeterli kanımca. "Daha çok enerji tüketmeliyiz" derken yüzünde oluşan ifade gerçekten huzursuzluk verici.

    vezir the Gandalf hocam, kıvılcımın Orta Amerika'da çıkma ihtimali nedir, bu konuda bir şey söyleyebilir miyiz? Bu sohbet pek sıradan bir sohbete benzemiyor. ABD'nin, işini daha rahat görebilmek için Küba ve Venezüella gibi ülkelerle didişmek zorunda kalacağını düşünüyorum. Kolay lokma olmayabilirler.
  • Dün gece tekrar "V For Vendetta" adlı filmi izledim. Beni son derece etkileyen filmlerden biridir. Devletin ve toplumun neye dönüşeceğini, medyanın durumunu günümüze yorumlarsanız bile çok şey anlatıyor.

    Şu sözü de yazmak istiyorum:

    People should not be afraid of their governments. Governments should be afraid of their people.

    Türkçesi şöyle:

    İnsanlar devletlerinden korkmamalı. Devletler insanlarından korkmalıdır.

    Bu sözü yazınca yıllar önce vatandaşlık bilgisi dersinde hocanın söylediği cümle takıldı aklıma:

    Millet devlet için yoktur. Devlet millet için vardır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ogün®
    Yani kısaca şu mudur ?
    ...

    Budur. Bunun üzerine Malthus'un An Essay On The Principle Of Population'ını (Türkçe'sini bulamadım) ve önceki sayfada linkini verdiğim Bartlett makalelerini okursanız iyi olur. Malthus'u kafatasçı, tü kaka diye itip kalanlar var, olaya ahlaki değil fiziksel açıdan bakarsanız ortaya koyduğu ilkeler dikkate değer diye düşünüyorum.
  • Bir an ntly2000 yazmış sandım

    quote:

    Küçük Türkiye, Haiti
    Melih Âşık, Haluk Şahin, Yazgülü Aldoğan, HaberTurk Gazetesi’nde Haiti’de olanları, dokuz yıl önce yazdığım “Bir Gün Gece” adlı romanı anımsatarak değerlendirdiler. Kendilerine etik duyarlılıkları kadar, “fikri takip” dikkatleri için teşekkür ederim.

    Geleceğe bilim kurgu romanları üreten bir yazarın, dünyanın öbür ucunda doğrulanması, her romancıya nasip olmaz. Bir felaketle haklı çıktığım için sevinemiyorum. Çünkü hâlâ, bıkmadan, usanmadan, “Bir Gün Gece”yi yazmaktaki amacıma ulaşmaya, UYARMAYA çalışıyorum!

    Türkiye’de bırakın önlerini görmeyi, arkalarına bile bakmayan güdük politikacılar için bir fırsattır asıl, Haiti örneklemesi. Ayılsınlar, silkinsinler, artık.

    Çünkü...

    Pakistan mı olacağız, İran mı derken, asıl büyük tehlike, Marmara bölgesini vuracak büyük bir deprem sonrası Haiti gibi olacağımız kesinlik kazandı.

    Gözlerini kendi göbek deliğine dikmiş Türkiye’de o kadar çok cahil var ki, Haiti’yle Türkiye kıyas kabul etmez, Türkiye çok büyük ve zengin bir ülke, aynı felaket aynı sonuçları doğurmaz sanıyorlar. Haiti nerededir, bugün içinde boğulduğu felaket ve ABD’nin askeri anlamda işgalini doğuran yoksulluğa nasıl düşürülmüştür, bilmezler bile.

    Oysa, Haiti’nin sonunu hazırlayan özelinde Amerikan, genelinde çokuluslu şirketlerin güdümündeki tarım, ithalat ve ihracat politikaları, bugün aynı egemenler tarafından Türkiye’ye uygulanıyor.

    ***



    Tuhaf ama gerçek, Haiti’nin ekonomisini tepetaklak eden tarım ve hayvancılık politikası, Türkiye’de kuş gribi bahane edilerek köy tavukçuluğunun yok edilmesine benzer bir “domuz katliamı” süreciyle başladı. Haiti’de, 1980’li yıllara kadar topraklarının ekonomik ve ekolojik koşullarına uygun yerel bir domuz türü vardı. Siyah, küçük, dayanıklı ve ülkenin üretim fazlası mango meyveleriyle beslenen, serbest gezen, mango olmadığı zaman sahibinin yemek artıklarını yiyen bu masrafsız hayvan, tek başına bir ailenin geçimi, bizim köylünün dağ tepe otlanan “ineği” demekti.

    1978 yılında, sanayi çapında ürettiği domuz fazlası elinde patlayan ABD, “domuz vebası” taşıyorlar bahanesiyle Haiti’deki küçük üreticilere itlaf ettikleri yerel domuz başına 2 ila 5 dolar ve yerine, daha verimli, daha ağır birer “beyaz” Amerikan domuzu vaat ettiler. 1978 ile 1982 arası, Haiti’deki tüm yerli domuzlar katledildi. Katil parası, elbette Haitili politikacıların cebine girdi, köylüye verilmedi. Ama 400 bin beyaz domuz, dağıtıldı kırsal alana. Ne var ki çok geçmeden, Amerikan domuzlarını beslemek ve yaşatmanın çok pahalı olduğu anlaşıldı. Mango ve artık yemiyor, mısırla besleniyor, mısırın içine antibiyotik katılması, hastalıklara karşı aşılanmaları gerekiyordu. Haydi, bu kez ABD’den aşı ve antibiyotik ithal etmek, “daha verimli” diye yerel mısırı bırakıp Amerikan mısırına geçmek, ithalatı ucuzlatmak için de “gümrük vergilerini kaldırmak” gerekti. Tabii politikacıları, komisyon zengini edilerek. Haiti’li küçük üreticiler, gümrük vergisiz bile pahalı aşıları beyaz domuzlara yapamadılar, antibiyotikleri yiyeceklerine katamadılar. Bir süre sonra 400 bin Amerikan domuzun tamamı telef oldu, Haitili üreticiler domuzların yemediği mango meyvesi üretim fazlasını ne yapacaklarını bilemediler. Başladılar ülkenin ormanlarını oluşturan mango ağaçlarını kesip odun kömürü yapmaya... Artık bir domuzları bile yoktu. Ayrıca mango ağaçlarının tuttuğu toprak erozyona uğramış, ekilir olmaktan çıkmıştı. Yoksulluk, kırsal alandan kente yoğun bir göç başlattı. İşsiz köylülerin oluşturduğu gecekondu nüfusu, yerleşik nüfusu aştı. İşsizlik ve yoksulluk talan çetelerini besledi, rüşvetçi hükümetler diktatörlüğe dönüştü, ama yolsuzluk hep sürdü.

    ***



    Haiti, günümüzden sadece yirmi yıl önce, gıda ihtiyacının tamamını kendisi üreten bir ülkeydi. Deprem olduğunda ise gereksindiği temel gıda maddelerini başta pirinç, yüzde 80’ini ABD’den ithal ediyordu. Ektiği mısır, buğday gibi hububatın tamamı da çokuluslu şirketlerin GDO’lu tohumları...

    Haiti, önce tarımı bitirilerek çökertildi. Adayı deprem yardımı bahanesiyle askeri anlamda işgal eden ABD, aslında başladığını bitiriyor.

    Hâlâ bir benzerlik görmeyenler varsa, göz doktoruna gitsin!

    Mine G. Kırıkkanat



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ihg70 -- 29 Ocak 2010; 14:03:36 >




  • quote:

    vezir the Gandalf hocam, kıvılcımın Orta Amerika'da çıkma ihtimali nedir, bu konuda bir şey söyleyebilir miyiz? Bu sohbet pek sıradan bir sohbete benzemiyor. ABD'nin, işini daha rahat görebilmek için Küba ve Venezüella gibi ülkelerle didişmek zorunda kalacağını düşünüyorum. Kolay lokma olmayabilirler.


    jeopolitik olarak orta amerikadan bir dünya krizi beklemiyorum. Belki de dünya tarihi için avrupa milletlerinin egemenliği yüzünden böyle farzediyor olabilirim. ANCAK daha önce gelecek 100 yıl diye bir kitap okumuştum. Burada meksikanın amerikanın kontrolünü ele alması durumları ve 2040 türkiye egemenliği gibi haritalar verilmiş idi.Türkiyenin durumu için olmaz diyemeyiz hem geçmişi hem ataerkil yapısı ve ordunun uzun geçmişi hem de bugune kadar boyunduruk altında yaşam süresi çok kısıtlı olduğunu düşünürsek neden olmasın sonucu çıkabilir. Ama bunun için dünyadaki dengelerin yara alması ve hegomonyalar için uzun sğreli bir kriz beklentisi OLMASI GEREKİYOR. Beklenen bu on yıl içinde olacak .Olmazsa belki bir 5 yıl daha sarkar ama uzun süre böyle devam etmez.




  • Petrolün bitmesi tam bir saçmalık ...

    Daha açılmamış petrol yatakları bulunmaktatır. Amerika dünyaya petrol bitiyor süsü vererek ve petrol fiyatlarını artırarak daha fazla kazanç elde etmeye çalışıyor.Evet bu fazla kazanmak için yaptıkları teoridir .

    Henüz Türkiyenin bile %80 deniz sahaları %99 kara sahalarında aranma yapılmamış.Yani daha aranacak koskoca dünya var. Şuan bilinen ve açılmamış petrol yatakları var bunlar açılsa dünyaya en az 400 yıl yetebilecek yataklar...

    Aslında dünya 21.yüzyıl içinde teknolojinin gelişmesiyle tam anlamıyla petrol aramaya başlıcak ve daha birçok petrol bulunacaktır.Ve belki petrol sudan ucuz olacak aşağıdaki verdiğim metni okursanız beni daha iyi anlarsınız.










    Planet 9 Kasım 2009
    Dünya 21'inci yüzyılda petrol içinde yüzecek
    TIKLAYIN



    Genel düşüncenin aksine 21’inci yüzyılda petrol içinde yüzeceğiz. Çünkü teknoloji sayesinde bilinen ve çıkarılabilecek rezervler artacak.

    THE WALL STREET JOURNAL
    Leonardo Maugeri: Genel düşüncenin aksine 21’inci yüzyılda petrol içinde yüzeceğiz. Çünkü teknoloji sayesinde bilinen ve çıkarılabilecek rezervler artacak.

    Toprağın altında ne kadar petrol olduğunu tam bilmiyoruz. Bunun tahminen 7–8 trilyon varil olabileceği hesaplanıyor. Kesin kanıtlanmış rezervlerse 1.2 trilyon varil ama ben bunun 20 yılda 4.5–5 trilyon varile varacağına inanıyorum.



    Dünya yılda 30 milyar varil petrol tüketiyor. Amerika’nın kanıtlanmış petrol rezervi de 29 milyar varil. Şu ana kadar dünya 1 trilyon varil petrol tüketti.

    Yeni teknolojilerle beraber yeni petrol yatakları bulunabiliyor ve varlığı bilindiği halde eskiden çıkarılamayan petrol çıkarılabilir hale gelebiliyor. 1980’de yataklardaki petrolün sadece yüzde 20’si çıkarılabilirken bugün gelişen teknoloji ile bu oran yüzde 35’e yükseldi. Benim tahminin bu oran 2030’da yüzde 50’ye ulaşacak.



    Mevcut petrol fiyatları da yüksek maliyetli teknolojiler kullanarak petrol aramayı ekonomik açıdan makul hale getiriyor. Teknoloji olgunlaştıkça ve ölçekler büyüdükçe maliyetler azalıyor. Örneğin Kuzey Denizi’nde petrol çıkarmak 10 yıl içinde yarı yarıya ucuzladı.

    Şimdiye kadar dünyanın sadece üçte birinde gerçek anlamda petrol arandı. Yani daha bakir çok alan var. Bugün dünya petrolünün yüzde 90’ı yerel hükümetlerin kontrolünde.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TheAltuns -- 31 Ocak 2010; 18:12:42 >




  • asas1200;

    Petrolün biteceğini kim söyledi? Başlığı okudun mu, yoksa başlığa bodoslama dalıp, içindekileri dökmek mi istedin? Buna bir açıklık getirelim derim. Daha önce defalarca tekrarlandığı için artık sıkıldım yazmaktan. Özellikle nlty2000, Zizim, hazardousmen ve vezir bu "bitme" üzerine o kadar çok şey yazdılar ki, tek tek buraya taşıyamam. Burada "petrol krizi" derken neyin kastedildiğini, ancak başlığı okuyarak anlayabilir hiçbir fikri olmayanlar.

    bimekan;

    Yazdıkların için teşekkür ederim. Türkiye ve Meksika'ya dair bu tür tahminlerin olduğunu bilmiyordum.

    Korkut Boratav hocamın bu haftaki yazısında bir nokta dikkatimi çekti; Amerika'nın eşek yükü paketlerle kurtardığı bankaların inanılmaz karlar elde ettiklerinden ve %0 faizle alınan borçların bir kısmının çeşitli yöntemlerle işletilip, çok büyük kazançlar elde edildiğinden ve üstüne üstlük devletten alınan bu borçların bir kısmının hiç ödenmeyeceğinden bahsediliyor. Bunun bize giren tarafları olduğunu düşünüyorum. Yanlış mı düşünüyorum?

    http://haber.sol.org.tr/yazarlar/korkut-boratav/obama-populizme-siginiyor-23472




  • ABD halkına giren her ne ise genelde dünya halklarına da girer, doğru. Önümüzdeki yıllarda bu durum değişebilir ama birincisi bir egemen bir ülke değiliz, dolayısıyla kaynak kullanımında ABD ile rekabet etmiyoruz. İkincisi finans sistemi değimiz şey dünyada bir bütün. Netekim Paşa'dan beri biz de bu bütünün bir parçasıyız. Obama'nın çemkirmesini Erdoğan'ın "IMF'ye ihtiyacımız yok, kendi topmuzla oynarız" demesine benzetiyorum, komik. Kurtarma operasyonu bankerlere ballı börek, vergi mükellefine ise işlemediği suçun cezasıdır. Obama'nın etrafı banker danışmanlarla dolu.

    Gelecek 100 yıl kitabından kastınız Friedman'ın kitabı ise o kitapta yazılan öngörülerin bir tahmin değil, birilerini yönlendirmek amaçlı yazılmış bir şey olarak görüyorum. George Friedman ve Stratfor CIA'nın uzantısı olarak görülüyor ve söylemleri Neo-Con'ların söylemleriyle örtüşüyor. Yani epey bir yalan üretiyorlar.

    Başlığı yeni görenler şaşkına dönüyor, farkındayım. Kendilerinden ricam ilk 5 sayfayı okumadan, vakitleri varsa ilk sayfalarda verilen kaynaklara başvurmadan fikir sahibi olmasınlar. Bunu yapmazsanız her birinize konuyu baştan izah etmek epey zaman alacak, başlığı da gereksiz yere uzatacak.




  • friedmanın kitabını ben de okudum. Evet bazı noktalar abartı edilmiş ama sonuçta bir senaryoyu olursa diye ele alıp buna bağlı olacakları tahmin etmek uluslararası politikalarda sıkça başvurulan bir yöntem. Yapılanlar öncelikle güç odağı olması için o günün şartlarında neye ihtiyacı var ve jeopolitik ve geçmiş olarak bunun yükünü taşıyıp taşıyamayacağı ilee alakalı konuları ve özellikle üstü kapatılan geçreklere vurgu yapmak .

    bu kitapta ele alınan türk gerçeği imparatorluk mirasının tekrar gerçekleşirse ki olmaması için bir neden yok sadece geciktirilen ve saptırılan bir gençlik her nesilde heba ediliyor.,bunun sonucunda sınırlar nereye kadar gider kim kiminle dost ve düşman olur prensiplerine dayanıyor. Bilmiyorum geçmişimizi ne dereceye kadar araştıran ve bilenlerimiz vardır aramızda.Ancak gerçekten uzun süre dünya politikası ve sınırlarını çien bir milletin torunları olduğumuz gerçeğini unutmamak gerekir. Burada bir başarı var ise ki çok tartışmalı bir konudur (dünya görüşü ve politik görüşlerimiz bunu çok farklı çehreye sokabilir) sınırları ve vergi gelirlerini uzun süre askeri güçle tutamayacağınız ve update ve sınırlar içinde yaşayan halkın bu durumu kabullenmesi ve benimsemesi , belki o dönemde farklı güç kaynağına kendilerini bağlı görmemeleri kendilerini kollayacak ortamın yaratılması ile alakalı olduğunu düşünüyorum.

    yine fridmanın kitabında türk ve japon ortak harekatı sonrasında çok teknolojik bir savaşta teknoloji cephesinin japonlar tarafından sonuçlandırılacağı ve aydaki üsler ! ve uyduların imha edilmesi gibi görevleri üstlenerek bizim alanımıza giren şeylerde eski imparatorluk sınırları ve biraz daha ötesini kontrol altında tutan bir türk kimliğinden bahsedilmiş çok uzak tarihler de öngörülmemiştir. Evet bazen bu tür fikir cambazlıkları saçma veya itici bulunabiliyor.

    ama sanırım bir gazetenin verdiği ve 1995v yılında elime geçen 2010 yılında rusya hakkında yazılan kitaptaki yazılanların ne derece isabetli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum .Biliyorsunuz ki o yıllarda rusya çok derin bir resesyon ve finansal bir yıkımın eşiginde rüşvet ve oligarşik saldırıların altında sanki birkaç yıl içinde çökecek gibi duruyordu . Bu kitapta değişik senaryolar ele alınmış bunlardan biris de rus ayısı tiplemesiyle hayali bir yönetim ve sonunda ülkemnin yenşden dirilişi ve güç merkezi altına dönüştürüleceğinden onlarca sayfa bahsediyor idi. putinin ruz ayısı rölünde olduğunu şimdi herkes bilebilir ama 10995 yılında bunu ismi olmadan bilebilecek kişi sayısı kaçtır . işte zaten bu adamları farklı yapan bu öngörü ve bilgilerini ustalıkla kullanmış olmamalrıdır. Kahinlik de bir yöntem olabilir farkı birisinin zeka ve birikimi yansıtması diğerini çok muğlak şeylere dayanıyor olmasıdır. bu nedenle bizim hakkımında bunca senaryo yazılan bu kitabın en azoından okunmasını ve kim nasıl düşünüyor bilinmesini faydalı görüyorum. ileride bir olay olursa plan ve fizibilitenin gerçeklerini görmekte büyük faydaları olacaktır.




  • quote:

    Petrolün bitmesi tam bir saçmalık ...


    Bence de saçmalık...



    Kimse bitecek demiyor ki, günlük üretim kapasitesi azalıcak diyor... Bu ikisi arasında epey fark var...
  • İki doğru bir yalan...

    Obama'nın 3.8 trilyonluk bütçesi Kongre'ye gidiyor.(Forbes)

    Obama'nın 2010 bütçesi 1.6 trilyon dolarlık rekor açık öngörüyor.(Bloomberg)

    Bütçe açığının 2011 yılından itibaren azalacağı öngörülüyor.(Bloomberg)

    _________________________________
    www.buyukcokus.com
  • 
Sayfa: önceki 6061626364
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.