35 yıllık klasik. yine gaza geldim yine finalde van damme ile tong po yu bir güzel dövdüm 7/10 |
En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız (5108. sayfa)
-
-
ımdbDark City (1998) ⭐ 7.6 | Fantasy, Mystery, Sci-Fihttps://www.imdb.com/title/tt0118929/?ref_=lsedt_t_4
Dark City
Puanım: 7,5/10 (Imdb'de 7 verdim)
Matrix'in atası olduğu veya direkt esinlendiği film olduğu iddia edilen bir filmdi. Evet, Matrix gibi simülasyon mevzusu var filmde. Ama bence 2 filmi doğrudan kıyaslama yapmak doğru değil. İkisinin de farklı yönleri var. Matrix işin içine daha fazla felsefe katıp daha derinlemesine bir anlatım yapıp insanı sorgulamaya sevk ederken bu film ise daha net, daha 'salt' bir film. Dark City direkt size neyin ne olduğunu gösteriyor, yapılanların amacını gösteriyor.
Matrix, izleyen birini film bittikten sonra "Acaba şu an biz de mi bir simülasyondayız?" diye düşüncelere sizi sokabiliyor farklardan biri bu.
Hikayeye gelirsek bence gayet özgün bir hikaye ben beğendim. Deneysel olarak insanların anılarını, hafızalarını sürekli değiştirip onları farklı kılan özelliğini bulmaya çalışan bir kesimin yaptıklarını anlatmaktadır. Yıllardır sevgiliniz olarak hatırladığınız biri belki de hiçbir zaman sevgiliniz değildir kim bilir? Filmi böyle özetleyebilirim.
Görsel açıdan da baya güzel film tasarımlar, atmosfer gerçekten karanlık bir ortamda olduğunuzu hissettiriyor.
Filmde söylenene kadar benim bile fark etmediğim güzel bir detay var:
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Hiç gündüz olmuyor filmde. Gerçekten bunu film bize söyleyene dek fark etmemiştim. :) Matrix'i sıkıcı, uzun ve karışık bulan biri bu filmi beğenecektir. Daha salt bir bilim-kurgu. Tabi yine verdiği mesajlar, felsefi yönü yok değil ama dediğim gibi daha net, daha anlaşılır.
-
Auschwitz kampında işkencelerden dolayı yüzünü kaybetmiş bir kadının, esaretten kurtulduktan sonra geçmişin perdesi ihanet öyküsünü konu alan bir film. Üzülerek söylemeliyim ki, başından sonuna kadar hiçbir noktasında filme dahil olamadım. Öyküde ve işlenişte inanılmaz yapaylık var. Herhangi bir noktasında hikaye, vermek istediği vuruculuğu yansıtamıyor. Zaten çok tesadüfi gelişen, mantıksız çıkarımları var. Karakterler nasıl bu kadar her şeyi çabuk kabulleniyorlar, nasıl böylesi çiğlikle yazılmış senaryo içerisinde hareket ediyorlar inanamadım. İki kişinin aşk dramı bu kadar kötü olabiliyor anlarım fakat dönemi bu kadar kötü yansıtmayı nasıl başardılar onu merak ediyorum. Başlı başına finali için yazılmış film. Finalindeki dramatizasyon da eğer size geçmiyorsa, alabileceğiniz hiçbir şey yok. Herkesin vardır izlediği herhangi bir film için ''nasıl bu puanları alabiliyor'' çıkmazları. Benim için tam da bu açıdan nokta atış oldu. 5/10
-
Filmin sonu bir yere bağlanıyor hocam, nasıl bağlanmıyor :)
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Son sahnede Kurt Russell'ın nefes alış verişlerinde cok bariz şekilde agzindan buhar çıkıyor fakat zenci elemanda belirgin değil. Ayrıca zenciye ikram ettiği içki şişesi aslında molotof kokteyl için hazırladığı şişelerden biri, eleman şüphelenmeden içince orada insan olmadığını anlayıp gülümsüyor:)
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Eskiden televizyonda her hafta yayınlanırdı. 6-7 defa izlemişimdir. Fena gaz veriyor 👍
< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı > -
Psikolojik gerilim filmş. Jeff Goldblum başrolde
Vasat bir film. Konu güzel ama iyi işleyememişler. İmdb puanı adil olmuş
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Requiem for a Dream (Bir Rüya İçin Ağıt)
Puanım: 6/10
Overrated bir film. Bilmeyenler varsa, filmin müziği çok meşhur bir müzik. Zaten bu müziğiyle ön plana çıkan bir film sayılır. Duymaya başladığınız an müziği tanıyacaksınızdır.
Kamu spotu tadında bir film. Böyle çok kabaca, dümdüz mesaj verme amacıyla çekilen filmlerden pek haz etmem.
Uyuşturucu bağımlısı bir çocuk ve onun televizyon bağımlısı annesi arasındaki ilişki ve devamında yaşadıklarıyla bağımlılık konusunda sosyal mesajlar vermeye çalışan sıradan bir film. Hatta annenin sahnelerini ben abartılı bile buldum diyebilirim.
Madem bağımlılık konusunu işleyeceksin bari uyuşturucu konusunu seçmeseydiniz diyesim geliyor. Uyuşturucu bağımlılığının nelere yol açtığını artık bilmeyen duymayan kalmadı. Kamu spotu çek daha iyi. Annenin sahneleri ilk başta gerilim olarak iyiyken sonraları baydı.
-
Paths of Glory
Puanım: 8/10
Stanley Kubrick filmidir.
1'nci Dünya Savaşı döneminde geçmektedir. Fransa-Almanya arasındaki savaşın bir cephesinde, bir grup Fransız askerinin hücum emrine itaatsizliğiyle başlayan ve öncesinde/sonrasında yaşanılan ordu içi çıkar çatışmaları, komutanların kendi emelleri doğrultusunda savaş ortamında ne kadar yozlaşabileceğini gösteren güzel bir film. Savaşın etkilerine değişik bir açıdan bakmaktadır. Dram kısmı da çok iyi yansıtılmış. Savaş filmi arayanların beğenebileceğini düşünüyorum. Siperde ve cephede geçmesine rağmen aksiyon arayanlar üzülecektir. Dram ve politik çatışma içerir.
Not: Film siyah beyazdır.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Fulton -- 22 Aralık 2024; 23:43:5 >
-
Bir seri katil davasını takıntı haline getiren karakteristik bir güzelliği olan, modellik yapan başrol ablamızın dava ekseninde başından geçen olaylara tanık oluyoruz. Ayrıca bu abla, deepweb katmanlarına hakim, oturduğu yerden uçarı miktarlar kazanıyor boş zamanlarında. Fazla beklentiye girmeden izleyip oldukça beğendim bu Kanada yapımı filmi. 7,5/10
ımdbTerminator Salvation (2009) ⭐ 6.5 | Action, Adventure, Sci-Fihttps://www.imdb.com/title/tt0438488/Filmin atmosferini çok sevdim, aşırı kaliteli bir film değil belki ama her sene bu tadı verecek 2-3 film gelse ne güzel olur, seriden bağımsız tekil filmler olarak. Sam Worthington ve Cristian Bale 23 Nisan müsameresinde oynasa oturur izlerim zaten o ayrı. 7,5/10
Bu film ile beraber Meyers filmlerini tamamladım. Bu sefer başrollerde Meryl Streep ve Alec Baldwin yan rol olarak da Steve Martin var, yani yine nefis bir ekip. Bu tür filmlerdeki ilişki yumakları bana seyir zevki veriyor diyenlerdenseniz buyurun. 6,5/10
ımdbTinker Tailor Soldier Spy (2011) ⭐ 7.0 | Drama, Mystery, Thrillerhttps://www.imdb.com/title/tt1340800/Beklentim acayip yüksekti ondan mı bilmiyorum ama hiçbir tat alamadım filmden. Ne anlattığı belirsiz, akış diye bir şey asla yok kaç defa uykum geldi sayamadım. Bir tek İstanbul sahneleri ve Tom Hardy'nin Türkçe konuşması kalmış aklımda, o kadar. 8,5-9'luk bir şey bekliyordum ederi maksimum 6/10
Meksikalı bir anne kızın zengin Amerikalı ailenin yardımcısı olup yanında yaşamaya başlamasıyla hikaye başlar ve bir arpa boyu yol alamaz. Yukarıda yazdığıma tezat olmasın ama ilişki yumakları kurcalaması keyif veriyorsa izlemesi de keyif veriyor, bu şekilde çorba ediliyorsa sevemiyorum. Puansız geçeyim.. Adam Sandler sevgimde bir azalma olmadı orası ayrı:)
-
Snowpiercer
2013
Bong Joon-ho
Günümüz dünyasının hepimizden saklanan gerçek yüzünün mükemmel özeti...
Önümüzdeki yüzyılın tasviri!
Arada bir, dakikalar boyunca alakasızlaşsa da sürükleyici.
Her ne kadar dört sayılık bir çizgi romanın uyarlaması olsa da bana...
Asimov'un öykülerinden The Winnowing ve The Evitable Conflict'i hatırlattı.
-
The Thing'ler için öneri:
Carpenter'ın 1982 The Thing'i, John Campbell'in 1938 Who Goes There?'inin uyarlamalarından yalnızca birisidir, keza 2011 The Thing de.
Düzgün bir sıralama istiyorsanız...
Önce öyküyü okuyun: Campbell, J. - Who Goes There? (The Thing from Another World)
Ardından 1951 Christian Nyby filmi, The Thing from Another World
Takiben 1972 Eugenio Martín filmi, Horror Express (-büyük olasılıkla- çook sevdiğiniz bir abi oynuyor)
Ve peşisıra 1982 The Thing, 2011 The Thing ve tekrar 1982 The Thing.
Ha, Carpenter'ın The Thing'ine girilmişse... Kıyamet Üçlemesini bitirmeden olmaz: The Thing (1982), Prince of Darkness, In the Mouth of Madness... ki In the Mouth of Madness demek... kısmen Stephen King, aslen Lovecraft demektir. Eee yol uzun.
-
The Thing 2011, The Thing 1982'nin öncesini anlatıyor
1982 The Thing, kurt'un karlarda koşması helikopterde Norveçlilerin kurtu kovalaması ve kurt'un amerikalıların kampına ulaşmasıyla başlıyor
2011 The Thing ise tam bu sahneyle bitiyor. ayrıca kapıda saplanmış kanlı balta, dikdörtgen şeklindeki buz mezar, 1982'de birbirine yapışmış iki insanın canavara dönüşmesi gibi sahneler,detaylar olduğu gibi 2011'de tekrar çekilmiş
The Thing 2011 saçmalıklara girmeden öyküye sadık kalarak ve 1982'ye olabildiğince benzemeye çalışarak benden artı puan aldı. adamlar öykünün öncesini anlatmak için bütün ayrıntılara önem vermiş ha muhteşem bir film mi? hayır
önce The Thing 2011 daha sonra The Thing 1982 izlenmeli. Cumartesi öyle yaptım ve gerçekten keyif aldım iki filmdeki bütün ayrıntıları yakalıyorsun
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Alpha Centauri -- 23 Aralık 2024; 11:32:42 > -
2020'de yayınlanan diziden sonra bunu izlemeye gerek var mı? Aynı konuyu film olarak mı işlemiş?
-
Ben şahsen dizisini hiç izlemedim ama filmini çok beğenmiştim. Gerek var mı yok bilmem ama filmi oldukça iyiydi. İzlemeye değer.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Issız bir orman evi, yaşlı bir adam, kapısına dini düşüncelerini yaymak için Kilise'den gelen 2 genç rahibe kız ve tek mekanda geçen gerilim filmi. Bir noktadan sonra bağlandığı yer dahil ben çok sevdim. Hugh Grant hep romcom kişisi olarak akıllarda yer etmiştir fakat bu tarz rollerde şov yaparmış ya. 8/10
Evet kabul ediyorum biraz TV filmi tadında fakat bu benim için bir inhibitör olmadı. Asıl mevzu başlayana kadarki kısım biraz gecikse de (takribi 10-15 dk yerine 25-30 dk yı buluyor) ondan sonrası seyri keyifli. Sevilen bir Netflix dizisi vardı, onu seven bunu da sever diyeyim fakat adını verirsem spoiler olur:) 7,5/10
Bu filmi de zamanında hatırlıyorum iyi potansiyeli var ama harcanmış diyerekten gömülüyordu, yeni izleyebildim. Potansiyeli kesinlikle çok daha fazlası ama ben bundan da keyif aldım ya:) Bu aralar sanırım moduma uygun film türü bu. Yalnız, sonunu asla anlayamadım? Anlayan varsa bana açıklayabilirse sevinirim. Yani gözle görüleni gördüm de ne manaydı onu çıkaramadım. 7/10
İspanyol gerilim filmleri, eğer ki 7-7.5 bandında da puanı varsa pişman ettiğine pek denk gelmedim. Daha evvel El cuerpo ve Contratiempo filmlerini izlemiştim fakat belki 6-7 senedir Oriol Paulo ile rast gelmemiştik... Kendine has tarzını özlemişim, tek bir farkla bu sefer her ne kadar filmi çözmeye çalışmasam da bir noktada çözdüm:) Sonuna kadar soru işaretiyle gelemediğim ilk filmi sanırım. 7,5/10
-
22 sene öncenin filmi zaten herkes izlemiştir. güzel film.
ımdbFlight World War II (2015) ⭐ 4.4 | Action, Adventure, Sci-Fihttps://www.imdb.com/title/tt4627104/düşük bütçeli film çekilmiyo çünkü bütün film boyunca insanların yüzlerinden başka bişey göremiyon. tavsiye etmem.
-
Poor Things (2023) - 7,510
Yönetmenin izlediğim ikinci filmi. İlk filmi The Lobster'dı. Poor Things çok ilginç bir hikayesi olan, ancak çok sıkıcı gibi gözüken bir filmdi. Öyle değilmiş. Tam olarak bir yönetmen filmi olmuş. Kendine has bir tarzı var. Görsellik de sinema sanatını icra ediyor. Emma Stone gibi çok ünlü, çok popüler bir oyuncu için çok iddialı iş. Kendisini pek sevmesem de -bence- bu kadarına gerek yokmuş. Başyapıt diyemem ama felsefi ve edebi taraflarını da göz önünde bulundurarak beğendim.
-
Kadro sağlam Joaquin Phoenix ve Jake Gyllenhaal,John Reilly
Western kovboy dram filmi. Kısmen aksiyon sahneleri var
Sadece oyuncu kadrosu için izlemek istedim ama filmi beğendim. İzlenir
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Kurt Russell abimiz başrolde. Bilimkurgu aksiyon filmi
Eskiden Cine 5 yayınlardı. Bütçeli bir film oyuncular,figüranlar,mekanlar,kostümler,efektler
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Çok iyi biliyorum ama katılmıyorum.
Şahsi tercihim.
Önce 1982, sonra 2011, sonra 1982 tekrar.
İlk olarak 1982'yi izleyenlerin çoğu benimle aynı görüşte olacaktır.
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X