< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı > |
Evrende en küçük diyebileceğimiz boyut ne kadar?
-
-
bilmiyom.
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
0.000000001 felan heralde
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
Planck sabiti
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
2-3 quark boyunda falandır. Daha ufağı varsa da ben göremiyom
< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı > -
Ben telefondaki küçük yazılarda sıkıntı yaşıyorum, 3 quarkı görmen mükkemmel 🤭🤭🤭
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Yok be elimde olaa istemezdim. Kimseyle el sıkışamıyorum heryerlerinde bir sürü mkrob vürüs halay çekiyo haberleri yok
< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı > -
Benimki kadar :(
Benim atomlar yani anlamayan olursa
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
Teorik fizikte en basit biçimiyle temel sabitlerin (ışık hızı, gravitasyonal, Planck-kuantizasyon sabitleri) çarpımından elde edilen Planck Uzunluğu hesaplanan en küçük uzunluktur; yani mümkün olan en küçük boyuttur ama unutmamak lazım bu kadar küçük bir boyut veya başka türden hesaplamalarla çıkarılabilecek tüm aşırı küçük boyutlar empirik değil; teorik bir düzlemdedir. Yani öyle olmak zorunda değil. Tamamen soyut ve farazi bir değer de olabilir. Bu kadar küçük bir boyuta enerji sıkıştırmak karadelikler üreteceği için karadelik bilgi problemi ve karadelik belirsizliği, pekala tekillliğe gidişi takiben bu kadar küçük boyutun mevzu bahisliğiyle beraber zaten karadeliklerle ilişkili gördüğüm Heisenberg Belirsizliği de işe dahil olacağı için prensipte bizim için her türlü koşulda bu boyut tamamen belirsiz de kalabilir. Böylesi küçük boyutu açıklamak için muhtemelen egzotik bir kuantum gravitasyon belirsizlik ilkesi ihtiva eden bir kuantum gravitasyon kuramı gerekir ama böyle teoriler üretmek hem zor hem de kuantum fiziğiyle genel göreliliğin bağdaşmaz matematiğinin altından kalkıp bir şekilde ürettin diyelim test etmek oldukça zor. Zaten "karadeliklerden" bahsedildi mi, ki Planck Boyutu muhabbetine rölativite kuramı dahil edildiğinde neredeyse kaçınılmaz bir vaziyet, bilgiye bir sınır çekiliyor. Heisenberg Belirsizlik İlkesi zaten kuantizasyonun devreye girdiği küçük ölçeklerde bilginin doğanın bir prensibi olarak fiziksel sınırını, daha doğrusu bilginin aslında belirsiz niteliğini, bizimle beraber her koşulda "belirsiz olduğu bilgisini" belirliyor (özellikle Heisenberg'in gözlemci ile gözlemlenen sistemi ayrıştıran tarzındaki değil de Bohr'un prensipte kuantum düzlemde bütünleştirici tarzındaki Kopenhag Yorumu'yla beraber Belirsizlik İlkesi'ni okuma şeklim biraz da böyle).
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
xyz -1
-
Bunu filozoflar binlerce yıldır düşünmüş de bulamamışlar,bilimde de en küçük boyut şu an benim bildiğim atom altı parçacıklar. Fazla düşünmeyin boş verin
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
bide evren "tırtıklı" yani "zıplamalalı" çalışıyo.
zıplama yaparak çalışmak şu demek: mesela arabanın yağmur sileceğini çalıştırdığında, silecek sağ alttan kalkıp yukarı doğru dönerek yükselir, en tepeye ulaşıp dimdik konumdan geçer, sola doğru alçalır ve en sol tarafa kadar iner. bu "sürekli" harekettir. ama şimdi şunu hayal edin: sileceği çalıştırıyosunuz, silecek önce sağ altta, sonra birden dikdik oluyo, sonra birden en sola geçiyo, sonra tekrar dimdik konuma geliyo, sonra tekrar sağ taraftaki başlangıç konumuna gidiyo. ara kısımlarda hiç görünmüyo. sadece bu belirli konumlarda görünüyo. işte bu "süreksiz" yani "zıplamalı" harekettir.
evren de benim bildiğim böyle çalışıyo.
yani silecek de aslında belli aralıklardan zıplayarak ilerliyo ama zıpladığı aralıklar ufak olduğu için biz sürekli bi hareket varmış gibi hissediyoz.
zaman da zıplamalı akıyo. sürekli akmıyo.
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
-
Evren aşağı yukarı dediğiniz gibi çalışıyor. Probabilistik dağılımda bir süper-pozisyon dizisi interaksiyon halide devamlı bir kuantum gerçekliğe çöküyor. Ama gözlemciyle veya etkileşenle çökene kadar ortada deterministik bir realizmle / realiteyle tanımlanabilecek belirli bir somut gerçeklik mevcut değil. Gözlemci veya etkileşensiz yalnızca sanal bir gerçeklik sözkonusu. Gözlemci veya etkileşenle somut bir realiteye dönüşme potansiyelinde bir sanal gerçeklik mevzu bahis olan. Bu da süper pozisyon sanal gerçekliğin kuantum teorisinin olasılıksal ve kesikli atom-altı gerçeklik karşısında bir kurgusu mu yoksa gerçekten somut bir gerçekliğin tam teşekküllü ve gerçeği olduğu gibi modelleyen görselleştirmesi mi olduğunu düşündürtüyor. Kuantum kuramı komple isabetli mi yoksa arkasında gerçekliği belirleyici başka - olası şekilde deterministik - bir mekanizma mı var diye düşündürüyor. Olasılık dallanma oranlarının sabit olduğunu da biliyoruz. Ama ben ezici miktarda empirik verilerle doğanın sanki bize söylemek istediği kadarıyla somut gerçekliğin kökten kuantum yani kökten probabilistik ve indeterminist olabileceğini düşünüyorum. Tıpkı Einstein ve bazı kuramsal fizikçiler gibi kuantumu yeterli görmeyip illa kuantum gerçekliğin arkasında yatabileceği farz edilen katı şekilde deterministik ve mantıksal bir gerçeklik arayışında olmak aslında gerçekte olanı değil de görmek istediği şeyi arayan zihnimizin bir inşası, aslında evrenin temel kuantum işleyişiyle alakasız günlük deneyimlere ve düz sağduyuya dayanan bir önyargısal beklentisi olabilir.
Evren gerçekten de sürekli belirli bir gerçeklik dizisine çökmekte olan bir kuantum süperpozisyon çorbası, olasılıksal salınan bir kuantum okyanusu olabilir. Kuantumda fiziksel enformasyonun korunumu da sanki bunu ima ediyor. Zihnimiz bu kuantum gerçekliğin dilini ancak yüksek seviye matematik ile yazabiliyor/kurgulayabiliyor. Zihnin pratikte çok kullanışlı alışıldık bilişsellik kurguları olan sağduyu, mantık, deterministik neden-sonuç kalıpları kuantum gerçekliği "anlama" ve sindirmede yetersiz kalıyorlar. Kuantum fiziğini "anlamamaya" çalışmak gerek. Richard Feynman kuantum mekaniğini anladığını düşünüyorsanız anlamamışsınız demiştir. Asla "anladığımı" düşünmüyorum! Yalnızca bilişsel kaprislere kapılmadan devasa bir empirik havuza ve araştırmalara bakarak kuantum fiziğinin somut gerçekliğini kabul ediyor ve atomaltı dünyada evrimleşmemiş zavallı klasik fizik bazlı "dümdüz" bilişsel beynimle sindirebildiğim kadarını sindirmeye çalışıyorum. Başta Bohr olmak üzere pek çok fizikçi nesli de bunu yaptı ve olağanüstü deneysel başarılara imza attılar. Sileceklerin olabilecekleri her bir yerde oldukları ama onlarla zaten kendim bir kuantum sistem olarak etkileşirken tek bir yerdeki halini gördüğüm ama etkileşimsizken sileceklerin evrensel süperpozisyon havuzunda salınarak sağduyusal nedensel zihnimin düzlüğünde "kaybolduğu", kainatla el ele vermiş biçimde ilgili sistemi tahrif etmeden yerini veya momentumunu belli edemeyeceğim, bunların aynı anda bilinmezliğinin deney düzeneğinin nasıl ayarlandığının ötesinde doğaya içkin probabilistik bir kinematik olduğu düşüncesini kabul edebiliyorum (Not: Silecek burada klasik bir motora takılı klasik bir makro nesneden ziyade meşhur Schrödinger'in Kedisi düşünce deneyi örneğindeki gibi bir kuantum fenomen, yani bir elektron veya foton gibi bir kuantum parçacık, kuantum alansal yoruma göre verilmiş alanın ajitasyonu olarak düşünülmüştür).
Bohr'un dediği gibi, ey - Tanrı zar atmaz diyen - Einstein, doğaya ne yapacağını söylemeyi bırak!
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X