Şimdi Ara

Evrim ve Tesadüf (15. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
948
Cevap
9
Favori
20.122
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: FlameSplasher

    quote:

    Orijinalden alıntı: KanKoKan

    madenlerin oluşmuda çeşitlidir, gezegenimizin çekirdeği erimiş, demir-nikel karışımıdır zamanla volkanik hareketler sonucu bu tip ağır metaller yeryüzüne çıkarlar, ayrıca astroidler tarafındanda gezegene getirilen ağır metaller mevcuttur özellikle elementel demir vs.. yani madenler hem iç hem dış kaynaklıdır.


    Konuyla pek alası yok ama bu yazılana bir ek açıklama getirmek istiyorum.Madenler bu kadarla da sınırlı değildir.Dediğin gibi volkanik kaynaklı demir çıkışı vardır.Onun dışında yer kabuğunda cevher olarak adlandırabileceğimiz demirin oluşumu biraz farklıdır.Dünyanın ilk zamanlarında bilindiği üzere homojen olarak elementlerin eriyik halde alev topu halindeki gezegenimizdeki varlığı kesin olarak biliniyor.Daha sonra soğumayla beraber mesela demir-nikel karışımı daha çok dünyanın alt katmanlarına inerek çekirdekte kümeleniyor.Yalnız demirin tamamı çekirdek tabakasına inmiyor.Yer kabuğunda bir miktar kalıyor.Çok sonraları asit yağmurlarının(şimdiki asit yağmurlarından çok daha güçlü demiri tamamen eriten yağmurlar) başlangıcı ile yer kabuğundaki demir suya karışıyor.Yer yüzünü okyanuslar kapladığından dolayı bu demir zamanla okyanus diplerine çöküyor.Maden olarak kullandığımız demirin büyük çoğunluğu bu şekildedir.Şöyle bir soru olabilir demiri okyanustan mı çıkarıyoruz?Bahsettiğim okyanus dünyanın ilk zamanlarındaki bütün yer kabuğunu saran ve tek bir kaya parçasının bulunmadığı dönemdir.Zamanla karaların yükselmesi ve suların çekilmesi ile mesela Minnesota'daki demir dağları oluşmuştur.

    Konuyla alakası olmadığı için çok üzerinde durmak istemedim, zaten yazımda belirttiğim bir kısım vardı, 1 milyar yıldan uzun bir süre atmosfere oksijen yayılamadı demir oksitleri oluştu diye, yaşamın başlangıcı zaten denizler, canlılar tarafından denizlerde oluşturulan oksijen gene denizlerdeki demir ile birleşiyor hatta okyanusların demirden dolayı ilk zamanlar hatırladığım kadarıyla yeşil renkli olduğu söyleniyor, bugün Avustralya çivarında bir zamanlar okyonus tabanı olan çok büyük kırmızı renkte demiroksit tabakaları var.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: FlameSplasher

    quote:

    Orijinalden alıntı: Interludium

    quote:

    Orijinalden alıntı: FlameSplasher

    quote:

    Orijinalden alıntı: Interludium

    bir sisteme dışarıdan enerji girmesi, o sistemi düzenli hale getirmek için yeterli değildir. Bu enerjiyi kullanılabilir hale getirecek özel mekanizmalar gerekir.canlılık enerjisini Güneş'ten almaktadır. Fakat Güneş enerjisi, ancak canlılardaki inanılmaz komplekslikteki enerji dönüşüm sistemleri (örneğin bitkilerdeki fotosentez, insan ve hayvanlardaki sindirim sistemleri) sayesinde kimyasal enerjiye çevrilebilmektedir. Bu enerji dönüşüm sistemleri olmasa hiçbir canlı varlığını devam ettiremez. Güneş'in, enerji dönüşüm sistemi olmayan bir canlı için, yakıcı, eritici ve parçalayıcı bir enerji kaynağı olmaktan başka bir anlamı yoktur.(alıntı)

    Burada bir yanlış anlaşılma var sanırım.Canlılardaki Güneş Enerjisi'ni kullanabilme yeteneği Güneş var olduğu için evrile evrile bu sistemlere dönüşmüştür.Yoksa bu sistemler var diye Güneş oluşmamıştır.Bahsettiğin özel mekanizmalar zaten bir evrimin sonucunda oluşmuştur.Yani şöyle anlatayım.Güneş gözlüğü var diye Güneş oluşmadı.

    İlk başlarda nasıldı peki,güneş dahamı insaflı davranıyordu ?.bu evrimi kabul ettigin zaman düsünecegin birşey.Evrimi kabul etmeyen birine bu kanıtlanamaz.

    Ne insafı?Güneş çok daha fazla mor ötesi ışınını Dünya'mıza gönderiyordu.Ay daha yakındı.Zehirli gazlar dünyayı çevreliyordu.Koşullar çok daha kötüydü.Zaten pat diye bir anda olmamasının bir sebebi de bu koşullardır.Zamanla Dünya yaşanabilir bir gezegene dönüştüğünde canlılık ortaya çıkıyor.

    Fikir ayrılıgımızda burada başlıyor işte,Bigbangden sonraki dönemlerden bahsediyorsunuz sanırım,bu zaten herkesin kabul gördüğü bir görüş,cunku yoruma acık olmayan birşey,bizim hicbir bilimimiz o 1 saniyelik dönemi anlatamaz.Ben bu olayların arkasında,yaratıcı bir gücün oldugunu savunuyorum.Cünkü bu kadar olasılıgın bir araya gelmesi imkansızlık boyutunda.

    İşin metafiziki boyutuda var tabii,ancak uzun uzun anlatıp sıkmak istemem ve konudanda çıkmış oluruz.

    Aminoasit olayına gelince,deneyde kullanılan ilkel atmosfer ortamın gercekci olmadıgı ilkel atmosferde metan ve amonyak yerine azot ve karbondioksit kullanılması gerektigi soyleniyor,konu hakkında pek fazla bilgim olmadıgı icin okudugumu söylüyorum sadece.ki eğer olmuş oldugu varsayımında bulunursak bile yüzlerce olasılıksal işlemlerden geçirerek kabul gormemiz gerekiyor.Cansız maddelerdende hayat oluşabilecegi pek mantıklı değil.

    Binlerce olasılıgı yanyana koyup hepsini kabul ettıgımız zaman ancak bu sonuca ulaşabiliriz,olasılıksal olarak açıklayabiliriz tabii ki,evrenin ana dili matematikten yola çıkarsak 10 üzeri 50 de 1 den sonrasını imkansız kabul ediyoruz,ve buda bizi bu işlemlerin imkansız oldugu sonucuna cıkıyor.

    Mesaj yazarsanız ancak yarın cevap verebilirim,iyi geceler diliyorum.

    Selam ve sevgiler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Interludium -- 16 Kasım 2013; 4:24:04 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Interludium

    quote:

    Orijinalden alıntı: FlameSplasher

    quote:

    Orijinalden alıntı: Interludium

    quote:

    Orijinalden alıntı: FlameSplasher

    quote:

    Orijinalden alıntı: Interludium

    bir sisteme dışarıdan enerji girmesi, o sistemi düzenli hale getirmek için yeterli değildir. Bu enerjiyi kullanılabilir hale getirecek özel mekanizmalar gerekir.canlılık enerjisini Güneş'ten almaktadır. Fakat Güneş enerjisi, ancak canlılardaki inanılmaz komplekslikteki enerji dönüşüm sistemleri (örneğin bitkilerdeki fotosentez, insan ve hayvanlardaki sindirim sistemleri) sayesinde kimyasal enerjiye çevrilebilmektedir. Bu enerji dönüşüm sistemleri olmasa hiçbir canlı varlığını devam ettiremez. Güneş'in, enerji dönüşüm sistemi olmayan bir canlı için, yakıcı, eritici ve parçalayıcı bir enerji kaynağı olmaktan başka bir anlamı yoktur.(alıntı)

    Burada bir yanlış anlaşılma var sanırım.Canlılardaki Güneş Enerjisi'ni kullanabilme yeteneği Güneş var olduğu için evrile evrile bu sistemlere dönüşmüştür.Yoksa bu sistemler var diye Güneş oluşmamıştır.Bahsettiğin özel mekanizmalar zaten bir evrimin sonucunda oluşmuştur.Yani şöyle anlatayım.Güneş gözlüğü var diye Güneş oluşmadı.

    İlk başlarda nasıldı peki,güneş dahamı insaflı davranıyordu ?.bu evrimi kabul ettigin zaman düsünecegin birşey.Evrimi kabul etmeyen birine bu kanıtlanamaz.

    Ne insafı?Güneş çok daha fazla mor ötesi ışınını Dünya'mıza gönderiyordu.Ay daha yakındı.Zehirli gazlar dünyayı çevreliyordu.Koşullar çok daha kötüydü.Zaten pat diye bir anda olmamasının bir sebebi de bu koşullardır.Zamanla Dünya yaşanabilir bir gezegene dönüştüğünde canlılık ortaya çıkıyor.

    Fikir ayrılıgımızda burada başlıyor işte,Bigbangden sonraki dönemlerden bahsediyorsunuz sanırım,bu zaten herkesin kabul gördüğü bir görüş,cunku yoruma acık olmayan birşey,bizim hicbir bilimimiz o 1 saniyelik dönemi anlatamaz.Ben bu olayların arkasında,yaratıcı bir gücün oldugunu savunuyorum.Cünkü bu kadar olasılıgın bir araya gelmesi imkansızlık boyutunda.

    İşin metafiziki boyutuda var tabii,ancak uzun uzun anlatıp sıkmak istemem ve konudanda çıkmış oluruz.

    Aminoasit olayına gelince,deneyde kullanılan ilkel atmosfer ortamın gercekci olmadıgı ilkel atmosferde metan ve amonyak yerine azot ve karbondioksit kullanılması gerektigi soyleniyor,konu hakkında pek fazla bilgim olmadıgı icin okudugumu söylüyorum sadece.ki eğer olmuş oldugu varsayımında bulunursak bile yüzlerce olasılıksal işlemlerden geçirerek kabul gormemiz gerekiyor.Cansız maddelerdende hayat oluşabilecegi pek mantıklı değil.

    Binlerce olasılıgı yanyana koyup hepsini kabul ettıgımız zaman ancak bu sonuca ulaşabiliriz,olasılıksal olarak açıklayabiliriz tabii ki,evrenin ana dili matematikten yola çıkarsak 10 üzeri 50 de 1 den sonrasını imkansız kabul ediyoruz,ve buda bizi bu işlemlerin imkansız oldugu sonucuna cıkıyor.

    Mesaj yazarsanız ancak yarın cevap verebilirim,iyi geceler diliyorum.

    Selam ve sevgiler.

    Aminoasit konusunu yazayım.Diğer konu için pm atacağım.Buraya yazarsam konu yine farklı bir yere kayıp kilitlenebilir.Okyanus sularında Metan vardır.Suda çözünmüş halde Amonyum da bulunur.Ayrıca su yüzeyindeki gazlar ile reaksiyona da girebilir.Mesela Miller Deneyi'nin yanında başka açıklamalar da vardır.Mesela derin deniz sıcak su kaynağı teorisi,redoks tepkimeleri vs. konu farklı yerlere gitmesin.Cansızdan canlıya geçiş için artık kesin olarak konuşabiliriz.Abiyogenez hakkında konu açmak bu aşamadan sonra daha mantıklı aslında.Çünkü tartışma iyi kötü oraya kadar geldi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi FlameSplasher -- 16 Kasım 2013; 4:55:44 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AbiyuGu

    Hocam gerçekten merak etmiştim kozmik ışınlar O2 yi parçalıyorsa,CO2 yi neden parçalamasın diye.Kendi kendime CO2 arasındaki bağın daha kuvvetli olduğunu düşündüm.Nedeni bu mudur yoksa başka nedenden dolayı mıdır?

    Ayrıca ilkel atmosferde az miktarda oksijen bulunması,organik bileşikleri yakabilir mi yani Miller deneyini çürütebilir mi? Yoksa kesin olarak emin miyiz oksijen olmadığına?

    Sorunuzun cevabını aldınız mı?
    Yazilanlari simdi okudum ve mobilden rahat yazamiyorum. Kankokan arkadas sagolsun aciklama yapmis ama benim seviyemi asmis biraz. Siz ogrendiklerinizi benim seviyeme inerek anlatir misiniz?

    Selam ve saygilar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Interludium

    quote:

    Orijinalden alıntı: FlameSplasher

    quote:

    Orijinalden alıntı: Interludium

    quote:

    Orijinalden alıntı: FlameSplasher

    quote:

    Orijinalden alıntı: Interludium

    bir sisteme dışarıdan enerji girmesi, o sistemi düzenli hale getirmek için yeterli değildir. Bu enerjiyi kullanılabilir hale getirecek özel mekanizmalar gerekir.canlılık enerjisini Güneş'ten almaktadır. Fakat Güneş enerjisi, ancak canlılardaki inanılmaz komplekslikteki enerji dönüşüm sistemleri (örneğin bitkilerdeki fotosentez, insan ve hayvanlardaki sindirim sistemleri) sayesinde kimyasal enerjiye çevrilebilmektedir. Bu enerji dönüşüm sistemleri olmasa hiçbir canlı varlığını devam ettiremez. Güneş'in, enerji dönüşüm sistemi olmayan bir canlı için, yakıcı, eritici ve parçalayıcı bir enerji kaynağı olmaktan başka bir anlamı yoktur.(alıntı)

    Burada bir yanlış anlaşılma var sanırım.Canlılardaki Güneş Enerjisi'ni kullanabilme yeteneği Güneş var olduğu için evrile evrile bu sistemlere dönüşmüştür.Yoksa bu sistemler var diye Güneş oluşmamıştır.Bahsettiğin özel mekanizmalar zaten bir evrimin sonucunda oluşmuştur.Yani şöyle anlatayım.Güneş gözlüğü var diye Güneş oluşmadı.

    İlk başlarda nasıldı peki,güneş dahamı insaflı davranıyordu ?.bu evrimi kabul ettigin zaman düsünecegin birşey.Evrimi kabul etmeyen birine bu kanıtlanamaz.

    Ne insafı?Güneş çok daha fazla mor ötesi ışınını Dünya'mıza gönderiyordu.Ay daha yakındı.Zehirli gazlar dünyayı çevreliyordu.Koşullar çok daha kötüydü.Zaten pat diye bir anda olmamasının bir sebebi de bu koşullardır.Zamanla Dünya yaşanabilir bir gezegene dönüştüğünde canlılık ortaya çıkıyor.

    Fikir ayrılıgımızda burada başlıyor işte,Bigbangden sonraki dönemlerden bahsediyorsunuz sanırım,bu zaten herkesin kabul gördüğü bir görüş,cunku yoruma acık olmayan birşey,bizim hicbir bilimimiz o 1 saniyelik dönemi anlatamaz.Ben bu olayların arkasında,yaratıcı bir gücün oldugunu savunuyorum.Cünkü bu kadar olasılıgın bir araya gelmesi imkansızlık boyutunda.

    İşin metafiziki boyutuda var tabii,ancak uzun uzun anlatıp sıkmak istemem ve konudanda çıkmış oluruz.

    Aminoasit olayına gelince,deneyde kullanılan ilkel atmosfer ortamın gercekci olmadıgı ilkel atmosferde metan ve amonyak yerine azot ve karbondioksit kullanılması gerektigi soyleniyor,konu hakkında pek fazla bilgim olmadıgı icin okudugumu söylüyorum sadece.ki eğer olmuş oldugu varsayımında bulunursak bile yüzlerce olasılıksal işlemlerden geçirerek kabul gormemiz gerekiyor.Cansız maddelerdende hayat oluşabilecegi pek mantıklı değil.

    Binlerce olasılıgı yanyana koyup hepsini kabul ettıgımız zaman ancak bu sonuca ulaşabiliriz,olasılıksal olarak açıklayabiliriz tabii ki,evrenin ana dili matematikten yola çıkarsak 10 üzeri 50 de 1 den sonrasını imkansız kabul ediyoruz,ve buda bizi bu işlemlerin imkansız oldugu sonucuna cıkıyor.

    Mesaj yazarsanız ancak yarın cevap verebilirim,iyi geceler diliyorum.

    Selam ve sevgiler.


    Of, of hep aynı adamlar, aynı hesaplar, aynı yazılar. Benim, sizin yazdığınızı okuma olasılığım 1/10^50'den düşüktür. Ne yapacağız şimdi? Kapatıp gidelim mi forumu?




  • Bu konu hakkında 45 sayfalık bitirme tezi hazırladım,istersen maille atarım oku aydınlanırsın
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Borsazede


    quote:

    Orijinalden alıntı: AbiyuGu

    Hocam gerçekten merak etmiştim kozmik ışınlar O2 yi parçalıyorsa,CO2 yi neden parçalamasın diye.Kendi kendime CO2 arasındaki bağın daha kuvvetli olduğunu düşündüm.Nedeni bu mudur yoksa başka nedenden dolayı mıdır?

    Ayrıca ilkel atmosferde az miktarda oksijen bulunması,organik bileşikleri yakabilir mi yani Miller deneyini çürütebilir mi? Yoksa kesin olarak emin miyiz oksijen olmadığına?

    Sorunuzun cevabını aldınız mı?
    Yazilanlari simdi okudum ve mobilden rahat yazamiyorum. Kankokan arkadas sagolsun aciklama yapmis ama benim seviyemi asmis biraz. Siz ogrendiklerinizi benim seviyeme inerek anlatir misiniz?

    Selam ve saygilar.

    KanKokan hocam sağolsun kimya okumuş herhalde açıkladı.Şimdi bu tepkimeler atmosferin daha çok üst kısmında etkiliymiş.Aynı ametal atomları arasındaki kovalent bağa apolar kovalent bağ denir.Dolayısıyla bu kozmik ışınlar genelde O2,N2 gibi gazları yani apolar kovalent bağdakileri etkiliyormuş.CO2,H2O gibi gazlar polar kovalent bağ.Şimdi bir de H2O molekülleri arasında hidrojen bağları var,o yüzden bu hidrojen bağı molekülleri sıkıca kavrayıp atmosferin üst kısımlarına gitmesine engel oluyormuş.Bu da parçalanmamasına neden oluyormuş,ayrıca parçalayacak kadar kozmik ışın gelseydi biz de olmazdık diyor.Bazı gazlar da atmosferin üst katmanlarına çıkıp kozmik ışınlarla farklı tepkimeler veriyormuş.İlle parçalanacak diye bir şey yok,izotoplarına da dönüşebilirmiş.İzotop da aynı elementin farklı nötronlara sahip olan atomları.

    Bir de ilkel atmosferde oksijenin olması gibi bir şey olamaz dedi,ayrıca canlılar tarafından üretilen oksijen de 1 milyar yıl boyunca demir vb.madenlerle tepkimeye girmiş.Sonrasında atmosferdeki oranı artmaya başlamış.




  • mış muş ,hepsi hikaye :) Abiyogenez yillar once curutuldu,bir kac cahilin mikroskop olmadigi donemlerde olan bir deneydi o, hala savunanlar var ortacag kafasinda yasayanlar var cok gulunc.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: AbiyuGu

    quote:

    Orijinalden alıntı: Borsazede


    quote:

    Orijinalden alıntı: AbiyuGu

    Hocam gerçekten merak etmiştim kozmik ışınlar O2 yi parçalıyorsa,CO2 yi neden parçalamasın diye.Kendi kendime CO2 arasındaki bağın daha kuvvetli olduğunu düşündüm.Nedeni bu mudur yoksa başka nedenden dolayı mıdır?

    Ayrıca ilkel atmosferde az miktarda oksijen bulunması,organik bileşikleri yakabilir mi yani Miller deneyini çürütebilir mi? Yoksa kesin olarak emin miyiz oksijen olmadığına?

    Sorunuzun cevabını aldınız mı?
    Yazilanlari simdi okudum ve mobilden rahat yazamiyorum. Kankokan arkadas sagolsun aciklama yapmis ama benim seviyemi asmis biraz. Siz ogrendiklerinizi benim seviyeme inerek anlatir misiniz?

    Selam ve saygilar.

    KanKokan hocam sağolsun kimya okumuş herhalde açıkladı.Şimdi bu tepkimeler atmosferin daha çok üst kısmında etkiliymiş.Aynı ametal atomları arasındaki kovalent bağa apolar kovalent bağ denir.Dolayısıyla bu kozmik ışınlar genelde O2,N2 gibi gazları yani apolar kovalent bağdakileri etkiliyormuş.CO2,H2O gibi gazlar polar kovalent bağ.Şimdi bir de H2O molekülleri arasında hidrojen bağları var,o yüzden bu hidrojen bağı molekülleri sıkıca kavrayıp atmosferin üst kısımlarına gitmesine engel oluyormuş.Bu da parçalanmamasına neden oluyormuş,ayrıca parçalayacak kadar kozmik ışın gelseydi biz de olmazdık diyor.Bazı gazlar da atmosferin üst katmanlarına çıkıp kozmik ışınlarla farklı tepkimeler veriyormuş.İlle parçalanacak diye bir şey yok,izotoplarına da dönüşebilirmiş.İzotop da aynı elementin farklı nötronlara sahip olan atomları.

    Bir de ilkel atmosferde oksijenin olması gibi bir şey olamaz dedi,ayrıca canlılar tarafından üretilen oksijen de 1 milyar yıl boyunca demir vb.madenlerle tepkimeye girmiş.Sonrasında atmosferdeki oranı artmaya başlamış.


    Sorduğunuz sorunun cevabını alamadınız ama bana yine de açıklama yapıyorsunuz.

    Sorunuz şuydu; "Ayrıca ilkel atmosferde az miktarda oksijen bulunması,organik bileşikleri yakabilir mi yani Miller deneyini çürütebilir mi? Yoksa kesin olarak emin miyiz oksijen olmadığına?"

    Bu sorunun cevabından kaçındı KanKoKan arkadaş...

    Bu açıklamalardan sonra benim size birkaç sorum daha var o halde.

    1000 derecenin üzerinde sıcaklıklardan behsediyorsunuz ama bunu neye dayanarak söyleyebiliyorsunuz anlamadım. 4 milyar yıl önce güneşin enerjisi şimdiki gibimiydi mesela, veya dünyanın güneşe mesafesi neydi, dünyanın hızı neydi? Ayrıca 1000 derecenin nekadar üzerinde? Mesela 10000 derece olabilir mi?

    Herşey uzaya kaçıyorsa hatta su bile kaçıyorsa demek ki tüm o bahsettiğiniz gazlar (su buharı dahil) sonradan oluşmuş dünyada. Kaynağı astroidler yazılmış ama anlamadım. Uzaydan mı gelmiş "su" dünyamıza?

    Açıklanamayan veya uydurulamayan birşey oldumu hemen uzaydan geldi oluyor?

    Kozmik ışınlarla neden CO2, CO, H2O, SO2 gibi moleküller parçalanmıyor diye sormuştum, H2O için açıklama yapılmış. Hidrojen bağı çok güçlü olduğu için parçalanmıyormuş... Teoridir ve kabul edilebilir. Peki CO, CO2, SO2 neden parçalanmıyor? Başka bir soru daha bu bahsettiğiniz kozmik ışınların etkisini veya gücünü nasıl ölçebiliyorsunuz? 4 milyar yıl önceki kozmik ışınlar şimdikiyle aynı mı? Yani kozmik ışınlar ile parçalanıyor demek bile başlı başına kılıfına uydurma iken, neden sadece O2 için etkili? Diğer molekülleri parçalayacak gücünün olmadığı kanıtlanmış mı kozmik ışınların?

    Tüm bilgileriniz varsayımlara dayalı ama yine de bazı konularda kesin yargılar çıkarıyorsunuz. Tamam, kimya bilgim zayıf ama mantığım iyidir Elhamdülillah. Yanlış bilgilerim varsa düzeltin ama kabul ediniz ki sizin de cevabını bilmediğiniz birton soru var.

    Benim derdim abiyogenezi sorgulamak değil. Bir şekilde farklı deneylerle açıklanabilir (?) ama bu Miller deneyini savunmaktan vaz geçin artık. Kaldı ki siz daha 3 milyar yıl önceki atmosferi bile açıklayamıyorken nasıl oluyor da ilk canlı için kesin yargıda bulunuyorsunuz.

    Selam ve saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Borsazede -- 17 Kasım 2013; 9:35:15 >




  • Darwinizm, tesadüfleri ilah edinmiş bir pagan dinidir. Tesadüfler ilah edinildiği için olağanüstü kompleks canlılardaki sistemlerinin kaynağını kör, şuursuz olaylara bağlarlar..."milyonlarca yıl" cümle aralarına özellikle yerleştirilir ki düşünme tembelliği olanlara inanacak bir sebep olsun.

    Evrimi ispatlamak için yola çıkan bilim adamları yaratılış hakkında çok önemli bilgiler ortaya çıkarmıştır, bunlardan en önemlisi tek bir proteinin bile kendi kendine nasıl oluştuğu hala açıklanamamıştır.Tek bir proteinin oulşması için DNA gerekir, hücrenin tamamı gerekir. Genetik bilminin gelişmesine çok fayda sağlamıştır. Hücre bugün ancak çok az bir kısmı bilimsel olarak incelenip anlaşılabilmiş mükemmel kompleksi bir yapıya sahiptir.
    Bu arada ünlü evrimci Dawkins'in "uzaydan saçıldıla"r cümlesine bile körü körüne inanan evrimciler olmuştur.

    Evrime darbe vuran en önemli detay milyonlarca yıldır hiç değişmeden günümüze gelmiş bir kısmı birebir yaşayan bir kısmı da soyu tükenmiş yaklaşık 350 milyon fosilin tüm dünyada sergilenmesidir. veee milyonlarca canlı için milyarlarca olması gerekirken tek bir adet bile ara fosil bulunanamıştır. (sahte modifiye fosiller hariç sonradan özür dilendi ve literatürden çıkarıldı)

    Ve son olarak mutasyonların %99 oranında organizmaya zarar verdikleri bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

    Evrim teorisini tamamen yok olması an meselesidir, bu sebeple bu teoriye körü körüne inanmışlar dışındakilerin bilimin ortaya çıkardığı bu gerçekleri incelemeleri elzemdir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: archozi

    Darwinizm, tesadüfleri ilah edinmiş bir pagan dinidir. Tesadüfler ilah edinildiği için olağanüstü kompleks canlılardaki sistemlerinin kaynağını kör, şuursuz olaylara bağlarlar..."milyonlarca yıl" cümle aralarına özellikle yerleştirilir ki düşünme tembelliği olanlara inanacak bir sebep olsun.

    Evrimi ispatlamak için yola çıkan bilim adamları yaratılış hakkında çok önemli bilgiler ortaya çıkarmıştır, bunlardan en önemlisi tek bir proteinin bile kendi kendine nasıl oluştuğu hala açıklanamamıştır.Tek bir proteinin oulşması için DNA gerekir, hücrenin tamamı gerekir. Genetik bilminin gelişmesine çok fayda sağlamıştır. Hücre bugün ancak çok az bir kısmı bilimsel olarak incelenip anlaşılabilmiş mükemmel kompleksi bir yapıya sahiptir.
    Bu arada ünlü evrimci Dawkins'in "uzaydan saçıldıla"r cümlesine bile körü körüne inanan evrimciler olmuştur.

    Evrime darbe vuran en önemli detay milyonlarca yıldır hiç değişmeden günümüze gelmiş bir kısmı birebir yaşayan bir kısmı da soyu tükenmiş yaklaşık 350 milyon fosilin tüm dünyada sergilenmesidir. veee milyonlarca canlı için milyarlarca olması gerekirken tek bir adet bile ara fosil bulunanamıştır. (sahte modifiye fosiller hariç sonradan özür dilendi ve literatürden çıkarıldı)

    Ve son olarak mutasyonların %99 oranında organizmaya zarar verdikleri bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

    Evrim teorisini tamamen yok olması an meselesidir, bu sebeple bu teoriye körü körüne inanmışlar dışındakilerin bilimin ortaya çıkardığı bu gerçekleri incelemeleri elzemdir.





    yararlandığınız kaynağı koymazsanız ayıp olur ama:

    http://evrimenternasyonal.com/

    ben de şu videodan sonra pagan dini darwinizmi bırakıp hemen iman etmiştim inşallah:

    http://www.youtube.com/watch?v=x7E3ipwczFA




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Borsazede

    quote:

    Orijinalden alıntı: AbiyuGu

    quote:

    Orijinalden alıntı: Borsazede


    quote:

    Orijinalden alıntı: AbiyuGu

    Hocam gerçekten merak etmiştim kozmik ışınlar O2 yi parçalıyorsa,CO2 yi neden parçalamasın diye.Kendi kendime CO2 arasındaki bağın daha kuvvetli olduğunu düşündüm.Nedeni bu mudur yoksa başka nedenden dolayı mıdır?

    Ayrıca ilkel atmosferde az miktarda oksijen bulunması,organik bileşikleri yakabilir mi yani Miller deneyini çürütebilir mi? Yoksa kesin olarak emin miyiz oksijen olmadığına?

    Sorunuzun cevabını aldınız mı?
    Yazilanlari simdi okudum ve mobilden rahat yazamiyorum. Kankokan arkadas sagolsun aciklama yapmis ama benim seviyemi asmis biraz. Siz ogrendiklerinizi benim seviyeme inerek anlatir misiniz?

    Selam ve saygilar.

    KanKokan hocam sağolsun kimya okumuş herhalde açıkladı.Şimdi bu tepkimeler atmosferin daha çok üst kısmında etkiliymiş.Aynı ametal atomları arasındaki kovalent bağa apolar kovalent bağ denir.Dolayısıyla bu kozmik ışınlar genelde O2,N2 gibi gazları yani apolar kovalent bağdakileri etkiliyormuş.CO2,H2O gibi gazlar polar kovalent bağ.Şimdi bir de H2O molekülleri arasında hidrojen bağları var,o yüzden bu hidrojen bağı molekülleri sıkıca kavrayıp atmosferin üst kısımlarına gitmesine engel oluyormuş.Bu da parçalanmamasına neden oluyormuş,ayrıca parçalayacak kadar kozmik ışın gelseydi biz de olmazdık diyor.Bazı gazlar da atmosferin üst katmanlarına çıkıp kozmik ışınlarla farklı tepkimeler veriyormuş.İlle parçalanacak diye bir şey yok,izotoplarına da dönüşebilirmiş.İzotop da aynı elementin farklı nötronlara sahip olan atomları.

    Bir de ilkel atmosferde oksijenin olması gibi bir şey olamaz dedi,ayrıca canlılar tarafından üretilen oksijen de 1 milyar yıl boyunca demir vb.madenlerle tepkimeye girmiş.Sonrasında atmosferdeki oranı artmaya başlamış.


    Sorduğunuz sorunun cevabını alamadınız ama bana yine de açıklama yapıyorsunuz.

    Sorunuz şuydu; "Ayrıca ilkel atmosferde az miktarda oksijen bulunması,organik bileşikleri yakabilir mi yani Miller deneyini çürütebilir mi? Yoksa kesin olarak emin miyiz oksijen olmadığına?"

    Bu sorunun cevabından kaçındı KanKoKan arkadaş...

    Bu açıklamalardan sonra benim size birkaç sorum daha var o halde.

    1000 derecenin üzerinde sıcaklıklardan behsediyorsunuz ama bunu neye dayanarak söyleyebiliyorsunuz anlamadım. 4 milyar yıl önce güneşin enerjisi şimdiki gibimiydi mesela, veya dünyanın güneşe mesafesi neydi, dünyanın hızı neydi? Ayrıca 1000 derecenin nekadar üzerinde? Mesela 10000 derece olabilir mi?

    Herşey uzaya kaçıyorsa hatta su bile kaçıyorsa demek ki tüm o bahsettiğiniz gazlar (su buharı dahil) sonradan oluşmuş dünyada. Kaynağı astroidler yazılmış ama anlamadım. Uzaydan mı gelmiş "su" dünyamıza?

    Açıklanamayan veya uydurulamayan birşey oldumu hemen uzaydan geldi oluyor?

    Kozmik ışınlarla neden CO2, CO, H2O, SO2 gibi moleküller parçalanmıyor diye sormuştum, H2O için açıklama yapılmış. Hidrojen bağı çok güçlü olduğu için parçalanmıyormuş... Teoridir ve kabul edilebilir. Peki CO, CO2, SO2 neden parçalanmıyor? Başka bir soru daha bu bahsettiğiniz kozmik ışınların etkisini veya gücünü nasıl ölçebiliyorsunuz? 4 milyar yıl önceki kozmik ışınlar şimdikiyle aynı mı? Yani kozmik ışınlar ile parçalanıyor demek bile başlı başına kılıfına uydurma iken, neden sadece O2 için etkili? Diğer molekülleri parçalayacak gücünün olmadığı kanıtlanmış mı kozmik ışınların?

    Tüm bilgileriniz varsayımlara dayalı ama yine de bazı konularda kesin yargılar çıkarıyorsunuz. Tamam, kimya bilgim zayıf ama mantığım iyidir Elhamdülillah. Yanlış bilgilerim varsa düzeltin ama kabul ediniz ki sizin de cevabını bilmediğiniz birton soru var.

    Benim derdim abiyogenezi sorgulamak değil. Bir şekilde farklı deneylerle açıklanabilir (?) ama bu Miller deneyini savunmaktan vaz geçin artık. Kaldı ki siz daha 3 milyar yıl önceki atmosferi bile açıklayamıyorken nasıl oluyor da ilk canlı için kesin yargıda bulunuyorsunuz.

    Selam ve saygılar.

    Ben Güneş'in sıcaklığından,dünyanın hızından bahsettiğimi hatırlamıyorum konumuzla ne alakası var ki bunun? Okyanusların oluşumuyla ilgili çeşitli görüşler var.Bazı görüşlere göre volkanik faaliyetler sonucu ortaya çıkan su buharı,Dünyanın soğumasıyla yoğunlaşmış ve okyanusları oluşturmuştur bununla birlikte astroidlerle Dünyaya su geldiği düşünülüyor çünkü yapılan araştırmalarda su bulunmuş.Ayrıca bu gazları yer çekimi kuvveti tutuyor ama Dünya soğumaya başlayınca soğuma etkisiyle gazların yoğunluğu artıyor ve bununla birlikte gazlar yükselmiyor daha fazla,alçalıyor.

    Karbon monoksitin de parçalanabildiğini söyledi hocam.Ayrıca her molekülün parçalanma şeklinde reaksiyon gösterme zorunluluğu olmadığından bahsetti.Yani farklı tepkimeler verir,kimisi parçalanır,kimisi izotoplara dönüşür,ışıma yapar vs.. Hocamın dediğine göre bu kozmik ışınlar daha çok apolar kovalent bağlı molekülleri etkiliyormuş,dolayısıyla bundan O2,N2 gibi gazlar etkileniyor.

    Ayrıca Miller deneyi kim nasıl çürütmüş,bilim adamları oksijen olmadığı konusunda emin ama bunu nasıl tespit ettiklerini bilmiyorum gerçekten.Dolayısıyla bence Miller deneyini savunmamam için bir neden yok.Miller deneyi,bir temel.Daha sonra teknolojisi geliştirildi,farklı gazlar eklendi vs. daha farklı organik maddeler elde edildi.Ben zaten her şeyi bildiğimi iddia etmiyorum,ben de insanım bilmediğim şeyler var her şeyi biliyoruz demedik sonuçta.Benim soru işaretlerim olabilir ama uzman bir insan bu soruların cevabını rahatlıkla verebilir.KanKoKan hocam da atlamıştır,gözünden kaçmıştır soru.




  • Timurlénk kullanıcısına yanıt
    bunlar artık herkesin ezberlediği şeyler kaynağa gerek yok...

    tek bir proteinin nasıl oluştuğuna cevap veremeyince sıkışıp bu üslupta yazman çok normal... evrimci kaynaklardan alıntı yapmak serbest araştır bul bakalım :) ben o kadar sabırlı değilim yalnız milyonlarca yıl bekleyemem.
  • I am the Danger kullanıcısına yanıt
    fosiller yabancı sitelerde internet üzerinden resmi damgalı tarihli olarak satılıyor, ulaşmak o kadar zor değil istersen sen de alabilirsin..
    tipik evrime inanan insan modelisin, sıfır bilgi bol hakaret, aynen devam et sonuçlarına da katlanırsın.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: I am the Danger

    quote:

    Orijinalden alıntı: archozi

    Darwinizm, tesadüfleri ilah edinmiş bir pagan dinidir. Tesadüfler ilah edinildiği için olağanüstü kompleks canlılardaki sistemlerinin kaynağını kör, şuursuz olaylara bağlarlar..."milyonlarca yıl" cümle aralarına özellikle yerleştirilir ki düşünme tembelliği olanlara inanacak bir sebep olsun.

    Evrimi ispatlamak için yola çıkan bilim adamları yaratılış hakkında çok önemli bilgiler ortaya çıkarmıştır, bunlardan en önemlisi tek bir proteinin bile kendi kendine nasıl oluştuğu hala açıklanamamıştır.Tek bir proteinin oulşması için DNA gerekir, hücrenin tamamı gerekir. Genetik bilminin gelişmesine çok fayda sağlamıştır. Hücre bugün ancak çok az bir kısmı bilimsel olarak incelenip anlaşılabilmiş mükemmel kompleksi bir yapıya sahiptir.
    Bu arada ünlü evrimci Dawkins'in "uzaydan saçıldıla"r cümlesine bile körü körüne inanan evrimciler olmuştur.

    Evrime darbe vuran en önemli detay milyonlarca yıldır hiç değişmeden günümüze gelmiş bir kısmı birebir yaşayan bir kısmı da soyu tükenmiş yaklaşık 350 milyon fosilin tüm dünyada sergilenmesidir. veee milyonlarca canlı için milyarlarca olması gerekirken tek bir adet bile ara fosil bulunanamıştır. (sahte modifiye fosiller hariç sonradan özür dilendi ve literatürden çıkarıldı)

    Ve son olarak mutasyonların %99 oranında organizmaya zarar verdikleri bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

    Evrim teorisini tamamen yok olması an meselesidir, bu sebeple bu teoriye körü körüne inanmışlar dışındakilerin bilimin ortaya çıkardığı bu gerçekleri incelemeleri elzemdir.





    Sizinkilerde sahte fosiller için özür diledi mi ? Ya da yalan dolu kitaplar için





  • Timurlénk kullanıcısına yanıt
    bu arada verdiğiniz kayna harika, tavsiyen için teşekkürler artık herkes faydalanabilir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: archozi

    Darwinizm, tesadüfleri ilah edinmiş bir pagan dinidir. Tesadüfler ilah edinildiği için olağanüstü kompleks canlılardaki sistemlerinin kaynağını kör, şuursuz olaylara bağlarlar..."milyonlarca yıl" cümle aralarına özellikle yerleştirilir ki düşünme tembelliği olanlara inanacak bir sebep olsun.

    Evrimi ispatlamak için yola çıkan bilim adamları yaratılış hakkında çok önemli bilgiler ortaya çıkarmıştır, bunlardan en önemlisi tek bir proteinin bile kendi kendine nasıl oluştuğu hala açıklanamamıştır.Tek bir proteinin oulşması için DNA gerekir, hücrenin tamamı gerekir. Genetik bilminin gelişmesine çok fayda sağlamıştır. Hücre bugün ancak çok az bir kısmı bilimsel olarak incelenip anlaşılabilmiş mükemmel kompleksi bir yapıya sahiptir.
    Bu arada ünlü evrimci Dawkins'in "uzaydan saçıldıla"r cümlesine bile körü körüne inanan evrimciler olmuştur.

    Evrime darbe vuran en önemli detay milyonlarca yıldır hiç değişmeden günümüze gelmiş bir kısmı birebir yaşayan bir kısmı da soyu tükenmiş yaklaşık 350 milyon fosilin tüm dünyada sergilenmesidir. veee milyonlarca canlı için milyarlarca olması gerekirken tek bir adet bile ara fosil bulunanamıştır. (sahte modifiye fosiller hariç sonradan özür dilendi ve literatürden çıkarıldı)

    Ve son olarak mutasyonların %99 oranında organizmaya zarar verdikleri bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

    Evrim teorisini tamamen yok olması an meselesidir, bu sebeple bu teoriye körü körüne inanmışlar dışındakilerin bilimin ortaya çıkardığı bu gerçekleri incelemeleri elzemdir.





    Tatlım. Tek bir protein bile "kendi kendine" ortaya çıkmıyorsa bu en fazla bir tanrının olduğuna işaret eder. Senin inandığın tanrıya değil. Yani evrimin bir tanrının kontrolünde gerçekleşmediğini iddia edemezsiniz. Hoş kendi kendine oluşmadığını da nasıl kanıtladıysanız.




  • TRojka kullanıcısına yanıt
    evrim yoluyla yaratılış olsaydı bunun tüm örneklerinin bilimsel olarak ortaya çıkmış olması gerekirdi fakat bir türün başka bir türe dönüştüğünü gösteren tek bir örnek yoktur..zaten sürekli bunları anlatıyoruz düşünmek isteyenler için...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: archozi

    evrim yoluyla yaratılış olsaydı bunun tüm örneklerinin bilimsel olarak ortaya çıkmış olması gerekirdi fakat bir türün başka bir türe dönüştüğünü gösteren tek bir örnek yoktur..zaten sürekli bunları anlatıyoruz düşünmek isteyenler için...


    Herhangi bir canlının da yaratıldığını gören yok ama, canla başla savunuyorsun.
  • TRojka kullanıcısına yanıt
    o kadar açık ki, evrene kadar gitmeden gözünün önünde doğadaki tek bir canlı organizmanın işleyişi üzerinde bile düşünürsen, şuurlu olmayan bir hücrenin bile görevini nasıl yerine getirdiği o kadar açık ve net DNA ya kadar bile gitmeden....
  • 
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.