otobüs... hollywood'un 46 kez işlediği, "uçakta pilotlar ölür ya da bayılır, yolculardan biri (mümkünse bir çocuk) telsiz talimatlarıyla uçağı sağ salim indirir" klişesinin otobüse uyarlanmış hali.
- aloo, aloo, abi ben kamil koc istanbul-ankara otobüsünden arıyorum. kaptan molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi.
+ evlat sakin ol, muavin orda mı?
- hayır, otobüste değil, tanrım ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok!
+ tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. şimdi şoförü yavaşça koltuktan yana çek, sen oturacaksın onun yerine.
- ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil!
+ düşsün pez..enk! oraya senin oturman lazım.
- tamam, oturdum. şimdi ne yapmalıyım?
+ direksiyonu tut, ne çok sıkı ne çok gevşek.
- tuttum. çok eğlenceli görünüyor ehu + evlat, ciddi ol, 40 yolcunun hayatı senin elinde. şimdi; önündeki panelde bir çok gösterge var değil mi? tam ortadaki büyük olana bak, ne yazıyor orda?
- bismillahirrahmanirrahim.
+ hayır göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak! hız göstergesine bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun?
- sıfır.
+ nasıl sıfır? dikkatli bak.
- sıfır, gerçekten sıfır. ölecek miyiz?
+ otobüs duruyor mu gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli!
- duruyooor
+ kalk sitt..r git eşşoğlueşşek! bize de panik yaptırdın. şoför uyanınca devam edersiniz.
İnekler ve rejim
İki ineğiniz varsa...
Sosyalizm : İki ineğiniz varsa, birini komşuya verirsiniz. Komünizm : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, size süt verir. Faşizm : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, size süt satar. Nazizm : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, sizi kurşuna dizer. Kapitalizm : İki ineğiniz varsa, birini satar, boğa alırsınız. Teokrasi : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, siz süt duasına çıkarsınız. Bürokrasi : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, birini öldürür, ötekini satar, kovayı devirir. Demokrasi : İki ineğiniz varsa, ikisi de greve gider.
Herkesin dilinde olan bir maç vardır. Küçüklüğümden bu yana hikayesini en çok dinlediğim maçların şanıda gelir. Ben doğru olduğuna inanmıyorum (!) ama dinlemekten de çok zevk aldığım bir fıkra gibi bir maçtır Altınordu-İskenderunspor maçı... Altınordu'nun ligde kalması için 7 farklı galibiyete ihtiyacı vardır. Anlatınlara göre maçtan önce iki takım yöneticileri Altınordu'nun 7-0 galibiyetine anlaşırlar. Maç başlar Altınordu golleri sıralamaya başlar;7'ye ulaşır herkes rahatlar ama maçın son 10 dakikasında Altınordu kalecisi müthiş bir hata yapar ve kendisine gelen cılız bir şutu içeri alır. Altınordu bir gol atmak için gol aramaya başlar ama nafile. 7 golü kalesinde gören İskendurunlu oyuncular müthiş savunma yapmaktadır. Altınordulu yöneticiler, İskenderunlu yöneticilere "Neden gol yemiyorsunuz?" diye sorunca İskenderunllular, "Biz 7 gole anlaştık. Sekizi yemeyiz" demişler. Oradan oraya koşturan Altınordulu yöneticiler sıkı pazarlığın ardından sekinzinci gol için anlaşır. Maç 8-1 biter ama o dönemki Futbol Federasyonu iki takımı da küme düşürür. Tabii bendeniz küçüklüğümden bu yana anlattıkları bu hikayeye pek inanmadım!
Hatunlar için kurslar :-) Bir erkek gözüyle hatunlar için olmazsa olmaz kurslar şu listedekilerden başka hangileri olabilirdi ki...
01. Alışveriş yapmadan hayatta kalma yöntemleri...
02. Hamam böceği bir insanı yutabilir mi?...
03. Karar verme teknikleri: Ne giyeceğine karar verme üzerine uygulama...
04. Direksiyonu hiç döndürmeden ileri gidip tekrar geri gelindiğinde araba bıkıp usanıp da düzgün park eder mi?...
05. Annesinin yaptığı böreği yemek ile esine ihanet arasındaki kavramsal farklar...
06. Telefonda kısa konuşma teknikleri...
07. 12 çiftten daha az ayakkabı ile hayatta kalma teknikleri...
08. Paket paket diyet bisküvi yiyerek neden kilo verilmez?...
09. Ocakta bırakılıp gidilen tencerenin neden bir süre sonra dibi tutar?...
10. Duble hamburgerin yanında içilen colanın diyet olup olmaması neden önemli değildir?...
11. Bellek geliştirme teknikleri: Cep telefonu pin kodu nasıl akılda tutulur?...
12. Karmaşık teknoloji ürünlerini kullanabilme: Cep telefonunda numara kaydetme üzerine uygulama... Televizyon kumandasında kanal kaydetme üzerine alıştırma...
13. Final maçının oynandığı saatte besinci tekrar oynayan diziyi seyretmemek bir şey kaybettirir mi?...
14. Kredi kartıyla satın alma ve bedava alma arasındaki farklar...
15. Hiçbir zaman giyilmeyecek bir pantolonu indirimde yari fiyatına almakla kim kâr eder?... __________________
Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum (...) Şimdi masanın üzerindeki dolu sigara paketini buruşturup çöpe sallıyor ve saglıklı gürbüz bir kişi olma yolundaki ilk adımımı atıyorum.
BIRINCI DAKIKA
Sevgili günlük, Bu sabah Hürriyet'in Kelebek ekinde sigarayi birakmanin vücuda yaptigi olumlu etkileri anlatan bir haber okudum. Bu tarz haberlerden oldum olasi tiksinmeme ragmen nedense cosup sigarayi birakmaya karar verdim. Kararim kesin, sigarayi birakiyorum. Bu kararimin vücuduma etkilerini gösteren tabloyu basucuma astim. Içimin zehirden temizlenmesini tabloya bakarak daha rahat hissedecegim. Simdi masanin üzerindeki dolu sigara paketini burusturup çöpe salliyor ve saglikli gürbüz bir kisi olma yolundaki ilk adimimi atiyorum.
SEKIZINCI SAAT
Sevgili günlük, Tabloya göre sigarayi biraktiktan sekiz saat sonra tansiyon ve nabiz normale dönüyormus. Inanir misin, bunu hissediyorum sanirim. Tamam, tansiyon ve nabzimin bundan sekiz saat önceki halinde deanormallik hissetmemistim, ama normale dönmesi iyi bir sey herhalde. Coskumu paylasmak için Teoman'i aradim, sigarayi birakmama "geçici Ubeyd Korbey sendromu" adini takti. "Oglum" dedim, "bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve nabzim cillop gibi oldu". Bunu söyleyince kendi nabzinin ve tansiyonunun da harika oldugunu söyledi, meger sekiz saattir uyuyormus. Yavsak iste, ben ne diyorum o ne diyor. Yalniz laf aramizda, kafama takildi gerçekten, demek ki günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzi da günde bir kere normallesiyor. E peki, tansiyon ve nabiz günde üç kez normale dönemeyecegine göre benim kazancim ne bu isten? Demek ki, savasi erken birakmayacaksin. Yoksa Teoman itinden ne farkim kalir? Onun tansiyonu da normal, benimki de.... Neyse, bakicaz....
ONUNCU SAAT
Sevgili günlük, Sigarayi birakirken baslangicin çok zor geçtigini duymustum. Hiç de degilmis. Az önce yemek yedim, istahim açilmis, yemeklerin tadini daha iyi aldim. Yillardir ilk kez yemegin üzerine sigara içmeyecegim.
ON BIRINCI SAAT
Acaba azaltarak mi biraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela? Yok yok, dayanmam lazim. Kuruyemisçiye gidip kabak çekirdegi alayim, oyalanirim.
ON ÜÇÜNCÜ SAAT
Iki saattir araliksiz kabak çekirdegi yiyorum. Ve bir de yildiran dejavu: "abi bu çekirdege elini sürünce birakamiyorsun."
ON DÖRDÜNCÜ SAAT
Kabak çekirdegini birakinca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme istegi uyandi. Çöpe attigim sigara paketini ararken telefon çaldi, Teomanmis. "Sagliginda yeni düzelmeler var mi?" diye sorup kahkaha atti. Vay ayi vaaay, sigarayla mücadelemde basarisiz olmami bekliyor demek ki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçiladi. Ulan Teoman, görüsürüz bakalim. Ilk isim sigara paketinin oldugu çöp torbasini evden atmak.
ON YEDINCI SAAT
Sevgili günlük, Kendimden utaniyorum. Az önce kapidaki çöp torbasini geri almaya karar verdim, kapici götürmüs. Kararsizim, sigarayi birakanlarin sinirli olmaya basladigi ve kilo aldigi söyleniyor. Sisman ve sinirli biri olup Hüseyin'e benzemeyeyim sakin?
YIRMI DÖRDÜNCÜ SAAT
Sevgili günlük, Biliyor musun, sigarayi biraktiktan 24 saat sonra kalp krizi riski yüzde 25 azaliyormus. Fena degil ha, ne dersin? Teoman'i aradim az önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasindan sözettim, güldü. Gül bakalim Teoman efendi, gül... Gidip kabak çekirdegi alayim.
IKINCI GÜN
Sevgili günlük, Dün çok kötü geçti. Kuruyemisçiye gidip bir kilo kabak çekirdegi aldim. Gazeteleri çikmadan okusaydim keske, Hincal Uluç kösesinin yarisini "kabak çekirdeginin cinsel güce katkilari"na ayirmis. Allahim, ya kuruyemisçi de okumussa yaziyi? Ulan yüz gram al çik, bir kilo niye aliyorsun? Bundan sonra o dükkanin önünden geçemem.
ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük, Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayi birakmamin üzerinden 72 saat geçti, yani sinir uçlarim bugünden itibaren yenilenmeye basliyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Bugün biraz sinirli gibiyim, kizin yaninda ariza yapmasam bari...
DÖRDÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük, Dün ne güzel baslamisti hatirlarsin, ama korktugum basima geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her sey iyi baslamisti halbuki. Bir ara disari çiktik, ben sosisli sandviç almak istedim, hanimefendi karsi çikti. Neymis, yürüyerek yemek yenilmezmis. Durduk yerde kavga çikti. Sonunda dayanamayip karsidaki lokantaya gittim ve patlican musakka söyledim. Garson tabagi getirir getirmez hatunun yanina kostum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde tabak yürümeye basladim. Bir yandan da musakkayi yemeye çalisiyorum. Kiz kaçmaya basladi, ben de pesinden kosuyorum. Bir ara agzimdan köpükler çiktigini farkedince durakladim. Elimdeki tabagi çöpe atip eve döndüm. Sevgilimin telesekreterine not biraktim, umarim arar.
BESINCI GÜN
Bu sabah Istikbal'den çek-yat gelecekti, öglene kadar bekledim, ne gelen var ne giden. Birden sinirlerim tepeme çikti, elimde odunla beklemeye basladim. Hayir, niye sözünde durmuyorsun kardesim? Sabah dediysen sabah getir. Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapiya çikinca tedirgin olup kaçtilar. Istikbal'i arayip siparisi iptal ettim, Yatas'i var Mobella'si var canim, banane yani...
ALTINCI GÜN
Sevgilim aradi, bana çok kizgin oldugunu söyleyip bir çuval zir zir yapti. Zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karsimda fosur fosur sigara içmesin mi? Dumani suratima üflediginde çaktirmamaya çalisarak içime çekmeye çalistim. Ulan özlemisim be...
YEDINCI GÜN
Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevsemek için televizyonu açip belgesel izlemeye basladim. Discovery Channel'da Timsah Avcisi diye bir lavuk var, 10 dakika dayanamadim herife. Eline bir yilan almis, yilan çitir çitir isiriyor, bu gevrek gevrek gülüyor. Neymis, yilan zehirsizmis. Ya arkadasim, zehirsiz diye ne bu yani? National Geographic'i açiyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve ailesi diye söz ediliyor. Allah belanizi versin hepinizin. Süt içip uyumaya karar veriyorum, süt sisesinin üzerine "lütfen çalkalayiniz" yazmislar. Çal-ka-la-mi-yo-rum. Mecbur muyum lan sizin sisenizi temizlemeye. Para almasini biliyorsunuz essogluessekler sizi be!
SEKIZINCI GÜN
Aksam arkadaslarla bira içmeye gittik. Bu insanlar ne kadar anlayissiz var ya günlük, aklin oynar. Ulan zaten sigarasiz bira içiyorum, beynim sulanmis, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çikti, disari kadar uzadi. Tartisma sorun degildi de "sigarayi biraktigindan beri kilo aldin lan kocagöt" deyince dayanamayip kafa attim Teoman'a. Yapmasam iyiydi.
SEKIZINCI GÜN
Teoman arayip bir daha benimle görüsmek istemedigini söyledi. Çok umurumdaydi lavuk. Gereken cevabi verdim zaten. Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayi birakmanin çesitli yöntemlerinden bahsediyordu. Azaltarak birakma ve marka degistirerek birakma maddeleri ilgimi çekti. Acaba? Ama yok yok, bu kadar dayandim, gerisini getirmek lazim.
DOKUZUNCU GÜN
Sevgili günlük, Sana ne zamandir sevgili günlük diye seslenmedigimi farkettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varliksin, tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyor musun, sevgilim beni terketti. Alçak kadin, manyaklastigimi söyleyip ayrildi benden. Bu arada kabak çekirdeginin bokunu çikardim, her tarafimda sivilce çikti.
ONUNCU GÜN
Iki gün önce, sigarayi birakmanin çesitli yöntemlerinden sözetmistim. Ben iki yöntemi birlestirip hem marka degistirdim hem de azalttim. Günde üç tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen sigaranin bir güzel kafasi var, sasiririsin.
ON BIRINCI GÜN
Kendime bir iyilik yapip sigarayi bese çikardim. Ha üç, ha bes. Eskiden günde bir paket içiyordum, simdi bes tane içiyorum. Yine kazançliyim yani...
ON IKINCI GÜN
Bugün gazetede Amerika'da yapilan bir arastirmayla ilgili haber okudum. Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranin çok fazla zarari yokmus. Üstelik sigaranin markasini degistirmekten falan bahsedilmiyordu. Madem öyle günde 10 tane Camel içebilirim.
ON ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgilimi ve Teoman'i arayip özür diledim. Sevgilim, bir süre daha görüsmek istemedigini söyledi. Agzimdan köpükler çikarken kosturdugum sahneyi unutamiyormus. Hakli kiz, bir sey söyleyemedim.Teoman aramizda geçen hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavas yavas sigara içmeye baslayinca beynim tekrar faaliyete geçmis. Neyse baristik ve yarin aksam bulusmaya karar verdik.
ON DÖRDÜNCÜ GÜN
Teoman'la ocakbasina gittik. Içtigim sigaralari saymadim. Teoman'in da dedigi gibi, sigaranin zararlarini bilerek içiyorum, kime ne? Sana da soruyorum günlük, sanane?
ON BESINCI GÜN
Püfür püfür içiyorum sigaralari. Bir de, "sigaraya tekrar baslayinca ne olur" tablosu yapmaya basladim. Sevgilim de bir daha sigarayi birakmayacagim sözünü verince geri döndü. Elveda günlük, bir daha isim olmaz seninle.
Hapis yerine kitap okuma cezasına çarptırılan ilk Türk neler söyledi?
Hapis yerine kitap okuma cezasına çarptırılan ilk Türk Alpaslan Yiğit : Allah düşmanıma böyle ceza vermesin...
Hakime 'Kitap delikanlıyı bozar, normal ceza ver diye yalvardım. Çok utandım. Herkes bana kıs kıs güldü'.
Alpaslan Yigit. 28 yaşında ve Yozgat ili Yeni Fakılı ilçesinde yaşıyor.
4 Nisan 2002 tarihinde ilçe meydanında "Halkın rahatını bozacak şekilde sarhoşluk" suçu işleyince gözaltına alındı ve Türk hukuk tarihinde ilk kez uygulanan bir cezanın kahramanı oldu.
İlçenin Sulh Ceza Hakimi Yılmaz Parıltı, sanık Yiğit'i önce 15 gün hafif hapis cezasına çarptırdı.
Sonra 'iyi halini göz önüne alarak' tedbire çevirdi ve 1 ay süreyle her gün 1.5 saat "kitap okuma cezasina" dönüstürdü. Jandarma nezaretinde her gün 1.5 saat kitap okuyacağını öğrenen Yiğit, ilk firsatta sırra kadem bastı. 6 ay kaçak yaşadıktan sonra Kanundan ve kitap okumaktan kaçamayacağını anlayınca teslim oldu. Yiğit'i, cezasını bitirdikten sonra geçici olarak işe alindiği Yeni Fakılı Belediyesi'nde bulduk.
6 ay boyunca kaçtım
* Suçunuz neydi Alpaslan bey?
Cahillik edip sarhoş sarhoş bağırmışım biraz.
* Cezaya tepkiniz ne oldu?
Hakim beye bana da herkes gibi ceza verin dedim. Ben delikanlı adamım dedim, bu cezayı verirseniz herkes benimle alay eder dedim. Ha evde bulaşıkları yıkamışsın ha kütüphanede kitap okumuşsun diyordum kendi kendime. Ama hakim bey kararını değiştirmedi. Ben de kafam çok karıştığı için Ankara'ya gittim.
* Yani kaçtınız?
Öyleymiş, sonradan öğrendim.
* Neden geri döndünüz sonra peki?
Tam 6 ay dolaştım durdum. Sonra anladım ki bu kitapları okumadan bana rahat yok.
* Kütüphaneye ilk girdiğinizde neler hissettiniz?
Önce çok kötü hissettim kendimi. İşkence gibiydi. Sanki bütün kasaba beni izliyor da kıs kıs gülüyor gibi geliyordu bana. Başıma da bir adam dikmişler beni takip ediyor.
* Hangi kitapla başladınız? Gerçekten okuyor muydunuz sayfaları?
Türk Yazarlar Sözlüğü diye bir kitapla başladım. Bir de Atatürk'ün hayatını okudum. İkisi de çok kalın oldugu için 1 ayda ancak bitirdim zaten.
Aslında okuyor gibi yapıp sayfaları geçistiriyordum. Ama hakimin okudugum yerlerden sınav yapabileceğini söylediler, sonra okumaya başladım. Çok zorlandım, Allah düşmanıma bile böyle ceza vermesin!
* Keşke hapis yatsaydım da okumasaydım dediğiniz oldu mu?
Başından beri öyle dedim zaten. Belediye başkanımız "Sabıkana işlenir, iş bulamazsın bir daha'' deyince bağrıma taş basarak okudum. Yoksa 15 gün nedir ki aslanlar gibi yatar çıkardım, köy kahvesine girerken de başımı dik tutardım.
* Şimdi dik değil mi başınız?
Dik ama o kadar dik değil. Köylülerin beni görünce kıs kıs güldüklerini biliyorum. Ama kitap okuyunca onların bilmediği çok şeyi öğrendim. Ben de onlara gülüyorum şimdi.
* İşe yaradı yani?
Evet. Hatta TV'de canlı bilgi yarışmasına katıldım ve kitaptan öğrendiklerim sayesinde 350 milyon kazandım. Ama hâlâ paramı göndermediler, söyleyin de göndersinler.
* Cezanız bittikten sonra da okumaya devam ettiniz mi?
Aslında okumanın o kadar da kötü olmadığını anladım. Demek ki bilgi para ediyormuş dedim kendi kendime. Ahmet Rasim ve Refik Halit Karay çok güzel geldi bana. Fırsatım olursa okuyorum şimdi.
* Karizma sarsılmasın!
Yok artik sarsilmaz. TV'deki soruyu da bilince şimdi ben hava atıyorum herkese. Bilgi gibisi yok valla! __________________
ALIŞKANLIK
Doktor, hastasını uyarmış : -Bakın, sonra söylemediydi demeyin, bu uyku haplarına devam edecek olursanız, sizde alışkanlık yaratır. Hasta bilgiç bilgiç gülümsemiş : -Sen ne diyorsun Doktor Bey! Ben bu hapları evelallah yirmi yıldır alırım, henüz alışkanlık yaptığını görmedim daha!
SERSERİ
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbirseyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
"Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin su karşılığı verir : Ben çekilirim!
Minibüsten aşağı tükürmek :-) Barbaros bulvarında olmuş bir olay...
Arkadaşlarla öyle Barbaros bulvarında yürüyorduk. Bir anda yanımızdan son sürat bir minibüs geçti. Biz 'Freni patladı' filan demeye kalmadan, minibüs kafadan elektrik direğine bindirdi. Hemen koştuk, yardım edelim diye.
Ama bir tuhaflık var. Çünkü o hallerine rağmen, gözlerinden yaşlar gelecek şekilde gülüyorlar.
Biz ne yapacağımızı şaşırdık.
'Ne oldu?' diye sorduk.Bir iki tanesi, güçlükle 'Şoför, şoför...'
diyebiliyor ama yine gülmeye başlıyorlar. Bu sarsıcı manzaranın aslını öğrenebilmek için 2-3 dakika geçmesi gerekti.
Meğer şoför, tükürürken minibüsten düşmüş.Hani, bizim şoförlere özgü, giderken kapıyı açıp dışarı tükürme hareketi vardir ya.
Baba, dengeyi tutturamamış, tükürükle beraber, gümbürt aşagı düşmüş.Minibüs de kontrolden çıkıp direğe bindirmiş.."
Modern bir ilan-ı aşk
Sevgili Pın@r Seni ram'inin alamayacağı kadar çok seviyorum. Zipsiz, zapsız olduğun gibi... Seni ilk gördüğüm anda formatlandım. Bana öyle bir sistem transfer ettin ki, hiç bir komut artık beni senden ayıramaz. Seninle çoklu ortamlar da dahil, her ortamda mutlu olabileceğimi biliyorum. Senin megahertz'in beni de ateşliyor. Bakışların beni taa derinden scan ediyor. Sana çok güveniyorum, bu mektubumu başkasına forward etmeyeceğini de çok iyi biliyorum. Ben, seninle evlenecegim @slı. Evleninceye kadar da söz; sana hiçbirşey insert etmeyeceğim. Evlenmeden önce DR NORTON'dan randevu aldım, ikimiz de usulen bir virus taramasından geçecegiz. Merak etme hiç bilmediğim software'lerle ilişkim olmadı. Senin için hardware'i taş gibi diyorlar, ancak biliyorsun ki benim için software güzelliği hardware güzelliğinden önde gelir. Pın@r, seninle biz çok dvd'ler seyredeceğiz. Sana evlilik yıldönümünde 24 hızlı rewritable dvd alacağım. Pembe slotlu kasamız, içinde nurtopu gibi hard disklerimiz olacak. Tatillerimizde ikimiz de birer windows gezgini olacağız. Daha sonra da ver elini internet. Sana güzel görünmek için öyle çok çalışacağım ki, üç hafta sonra karşına yirmibir inch plazma ekran gibi çıkacağım. Ondan sonra istersen beni duvarına bile asabilirsin. Akşamları dizlerinin üzerinde bir laptop gibi yatacağım. Asla uyku moduna geçmeyeceğim @slı. Biz seninle ışıkları kapatıp kucaklarımızda klavye sabahlara kadar chat edeceğiz. Ancak ilk yıllarda senden biraz tasarruflu olmanı isteyeceğim, onun için screen saver, standbye modu vs. anlarsın ya açık dikkatli olmanı isteyeceğim. Salonumuzun baş köşesine babamın eski 10 megabaytlık bilgisayarını koyacağım, malum şark köşeleri bana hep çok sıcak gelmiştir, yanına da 5,25lik disketler. O biçim nostalji olacak. Hatta yılbaşı akşamları tetris falan oynayabiliriz. Kendimizi hep geliştireceğiz, zaman hangi ram'i gerektiriyorsa uyacağız. Birbirimizden fikir download'unu bir gurur meselesi yapmayacağız. Aramızda ayrı gayrı olmayacak, herkes birbirinin sörfüne saygı duyacak. O seni istemeye anasını gönderen herifin sitesini crack ettim, anasını da hack edeceğim. Ben geleneklere sadık kalmak istiyorum şeker Pın@rcıgım. TV kartını kız tarafı alırmış. Seni, çeyiz sandığındaki emek emek doldurduğun cd-rom'larla bekliyorum. Ben de sana amazon.com dan beş taşlı bir yüzük sparişi verdim bile. Nikahımızda da real player çalacak... Home page'indekilere de çok selam, her baytını öpüyorum.
Çok çalışıyor görünmenin sırları ?
Çok çalışıyor görünmek istiyor musun? Altın kurallar işte hazır! Daha başarılı olmak için bu çok önemli '10 kural'ı mutlaka oku!
Gösterimde olduğu ülkelerde ilgiyle izlenen Seinfeld dizisinde George Costanza'yı canlandıran Jason Alexander, iş yerinde 'çok çalışıyor' görünmek isteyenlerin yapması gerekenleri sıraladı. İnternet kullanıcıları arasında dolaşan kurallar listesinin ilk maddesi; "Her zaman ellerinde dokümanla yürü"... Alexander'a göre, ellerinde çeşitli doküman bulunan insanlar, özellikle işverenlerin gözünde kolayca çok çalışıyor imajı çizebiliyorlar. Jason Alexander'a göre "Çalışıyor Görünmenin 10 Kuralı" şöyle:
1.. Her zaman ellerinde dokümanla yürü.
2.. Bilgisayarı meşgulmüş gibi kullan! Tabii iş yapıyorum diye maillerini kontrol edebilir, chat yapabilir, hatta sevdiğin bir arabanın özelliklerini takip edebilirsin. Eğer patron yakalarsa, ''Yeni bir yazılım deniyorum'' mazereti genellikle işe yarar.
3.. Masanı kalabalık tut. Çalışma masası üzerinde ne kadar çok malzeme varsa o masanın sahibi, işverenlere, o kadar çok çalışkan gözükür. Bu sebeple masanızda ilgili ilgisiz her zaman bir sürü şey bulundurun.
4.. Sesli mesaj sistemi kullan. Gün boyu seni sürekli birileri arayarak onlar için bir şeyler yapmanı isteyecektir. En önemlisi de senin İnternet'te surf ile geçebilecek zamanını çalacaklar. Bu sebeple eğer mümkünse sesli mesaj sistemi kullanmak akıllıca bir çözüm olur. Hatta cihaza ''Yoğun işlerim sebebiyle şu an yanıtlayamıyorum, lütfen adınızı ve telefonunuzu bırakın, daha sonra size döneyim'' mesajı yerleştirmek akıllıca bir davranış olur.
5.. Sabırsız ve huzursuz davran. Eğer işverenlerin gözü önündeyken aceleci ve huzursuz davranırsan, patron sizin çok çalışmaktan gerilmiş olabileceğini düşünecektir.
6.. Ofisi geç terk et. Her zaman çalıştığın yeri geç terk et. Özellikle patron oradaysa ondan önce asla çıkma. Masanda bazı magazin dergilerini ya da gazeteleri oku ama sakın erken çıkma.
7.. Etkileyici iç geçir. Aynı ortamda birileri varken yüksek sesle iç geçirmek, çevrendekilere son derece yoğun ve baskı altında olduğun mesajını verir. Patronlar buna bayılır.
8.. Yığın stratejisini iyi uygula. Odanın kalabalık ve sürekli çalışılır bir yer olduğu mesajını vermek için sadece masanı değil, yerleri de bir şeylerle doldur. Kalın bilgisayar kitapları olabilir. Özellikle patron odaya geldiğinde üzerinde kitapların bulunduğu bir koltukta kendisine yer açmanız patronun size minnetle bakmasını sağlayacaktır.
9.. Kendi sözlüğünü kendin yarat. Bazı teknik terimleri öğren ve bunları özellikle toplantı zamanlarında bol bol kullan. Kimse ne söylediğini anlamayabilir ama öğreneceğin bu kelimeler patronunun gözünde minnettarlık olarak sana geri dönecektir.
10.. Patrona göndereceğin yazılara dikkat et. Örneğin burada anlattığım taktikleri arkadaşlarına gönderirken sakın patrona da gönderme! __________________
Kadınlardan duyamayacağınız sözler... Bunları bir kadından hiç duydunuz mu?
1. Peki aşkım, öyle olsun.
2. Bugün anneler günü, annene gidelim.
3. Kaç çocuğumuz olsun hayatım?
4. Sen maç izlerken ben ütü yaparım.
5. Bugün Pazar, istediğin kadar çarşıda kalabilirsin.
6. Yok hayatım istemem, herşeyim var çok şükür...
7. Tanga giymemi ister misin?
8. Seni seviyorum aşkım.
9. Annem seninle mutlaka evlenmem gerektiğini söylüyor.
10. Babam mesleginin gelecek vaad ettigini söyluyor.
11. Spor giyinmene bayılıyorum.
12. Sence popom çok mu küçük?
13. Ben ek kart istemiyorum. Bir kart ikimize yeter.
14. Çok eğlendiniz mi?
15. Bebeğimiz olursa adını sen koy aşkım.
16. Baaaak, bu eşyaları mutfak parasından arta kalanları biriktirerek aldım
17. Daha büyük ekranlı bir televizyon almak istersen alabilirsin.
18. Sana bir bira açmamı ister misin?
19. Bu sene tatile gitmesek de olur.
20. Bana bu kadar fazla vakit ayırma arkadaşlarını çok ihmal ediyorsun.
21. Evin küçüğü büyüğü olmaz şekerim. Ev evdir.
22. Arabayı birkaç yıl daha kullanalım, olmaz mı?
23. Bu akşam mantı mı yapayım, içli köfte mi, hünkar beğendi mi?
24. Sucuklu yumurta yapmana bayılıyorum.
25. Bebeğin mamasını ben yaparım, sen git uyu.
26. Annem ve babam bize geleceklermiş, haydi kaçalım.
27. Abime söyleyeyim, seni şirketine finansman müdürü yapsın.
28. 10 Milyon fazla bana, 5 ver sen.
hoca
Şeker Hoca bir alem hoca: "Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi,
zaten devenin de iyisine binmiş!" diyor. Teravih namazında eli boş
gelen kadınlara "Televizyon programlarına börek çörek yapıp gidersiniz, buraya
eliniz boş geliyorsunuz!" diye takılıyor. Söylediklerini oya sunuyor, Cuma
namazının farzını kıldırıp "Memleketin 330 milyar dolar borcu var, haydi şimdi
gidip çalışın!" diye cemaati işlerinin başına gönderiyor. O Malatya'nın
ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı Celal Tigen. Basın Yayın Halkla
mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere
secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na cemaate galoş
giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım camiye."
***
***
"Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize gerekiyordu.
Halde çalışan birine; "Sen camiye avizeleri getir, ben senin reklamını
yapayım!"dedim. Cami doluyken cemaate; "Namazın farzı kaç diye
sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi ondan da vazgeçtim,
abdestin farzını sorsam onu da bilen olur, bilmeyen olur..
Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası No:47 Şahin
Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz!" dedim. 15 gün
sonra avizeleri getirdi. "Hocam, gelen giden benim dükkanı soruyor,
caminin başka ihtiyacı var mı?" diye sordu."
***
"Bir ara dünya kupası maçı vardı. Birkaç rütbeli kişi teravih
namazını da, maçı da kaçırmak istemiyordu. "Hocam ne yapacağız?" diye
sordular. "Teravihe gelin, hızlı kıldırıp sizi maça yetiştiririm!"
dedim. Birkaç rekatı hızlı hızlı kıldırdım. Sonra biraz rolantiye almışım.
Maça geciktiler.
"Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun, sonra birden yavaşladın?" dediler. "Yahu
radara yakalandık! Görmediniz mi, cemaatin arasında Malatya Müftüsü vardı?" dedim
Baba - kız diyalogu Baba ve kızı arasındaki yıllar geçtikçe farklılaşan diyalog ilginizi çekecek... 0 yaşında
Baba : Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı...¿ Gözleri de bana ne kadar çok benziyor...
Kızı : Bu gözlerini benden hiç ayirmayan adam babam olsa gerek...
5 yaşında
Baba : Prensesim benim, güzel kızım... Söyle bakalım baban sana ne alsın...¿
Kızı : En çok babamı seviyorum... Babam, niye annemle uyuyor...¿ Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin...
10 yaşında
Baba : Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız...¿
Kızı : Ben babama aşığım... Büyüyünce babam gibi erkekle evlenecegim... Babam bu ay harçlığımı arttırır mı...¿
15 yaşında
Baba : Ne kadar da çabuk büyüdü... Eve de gittikçe geç kalmaya basladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek... Sanırım daha sert konuşmalıyım...
Kızı : Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum... Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum... Ne zaman özgür olacağım...¿
20 yaşında
Baba : Artık sözümü dinlemiyor, benden giderek uzaklaşıyor... Kendi parasını da kazanmaya basladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten... Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor...
Kızı : Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor... Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli...¿ Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım... Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!...
25 yaşında
Baba : Bir gün bunun olacağını biliyordum... İşte evleniyor... Zaten aramız eskisi gibi değildi... Şimdi bir de kocası var... Prensesim beni terkediyor...
Kızı : Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki...¿ Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor... Kendi hayalindeki damat degil ya!... Sanki birlikte yaşayacak olan o...
30 yaşında
Baba : Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur... Hem torunlarımı da özlüyorum... Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
Kızı : Babamları da çok ihmal ediyorum galiba... Yine telefonda çok üzgün geldi sesi... Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi...
40 yaşında
Baba : Kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor... Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum... Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim... Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı... Şimdi beni beğenmiyor... Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyecegim...
Kızı : Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor... Sürekli bir şeylerden yakınıyor... Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama... Ya ona bir şey olursa...¿ Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım...
45 yaşında
Baba : Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel... Gözüm arkada gitmeyecegim. Her şeyi kendi başardı... Onunla gurur duyuyorum...
Kızı : Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim... İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten... Allah'ım onu benden alma!
50 yaşında
Baba : Dünyada mutlu kal kızım !...
Kızı : Seni çok özleyecegim ve arayacağım babacığım... Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana...¿ Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol... Ve hep yanımda olduğunu hissettir, Ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela... Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım...¿
55 yaşında
Kadın : Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım... Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, Çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum.... Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu...¿
arkadaşlar bunları bir internet sitesinde gördüm benim epey hoşuma gitti ve seizlerle paylaşmak istedim umarım sizinde hoşunuza gider-------------------------------------------------------------------------------- • Nevşehir'de dövüş horozlarını kaçırıp yediler. (8 Ocak) • Nuriş, Alaattin Çakıcı'ya "Sanal Pokemon" dedi. (2 Şubat)
• ABD'li din bilimci Michael Sanders, "Adem ile Havva Laz" dedi. (4 Şubat)
• Cavit Çağlar oğlunun "Bizde para bitmez" lafını yalanladı: Sadece 150 milyon dolar kefen param var! (11 Şubat)
• Erzurum'da bir zengin, sevgilisi için 22 ayar altından ayakkabı yaptırdı. (5 Mart)
• Rizeliler, zaten Rizeli olan Yaşar Okuyan'ı fahri hemşeri ilan ettiler! (17 Mart)
• İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2008 Olimpiyatları için bastırdığı afişlerde 4 halka vardı. Çünkü beşinci halka afişle aynı renkti ve görünmüyordu! (19 Mart)
• 2002 Dünya Kupası elemelerinde Avusturya, Tongo'yu 22 - 0 yendi. TV’ler golleri hızlı çekimle verdi. (10 Nisan)
• Antalya'da bir adam kopan kulak memesini tutkalla yapıştırdı. (16 Ekim)
• Göz ameliyatı olan adam faturayı görür görmez hastaneden kaçtı. (7 Haziran)
• Nevşehir'de kahvede okey oynayanların üzerine inek düştü; bir okeycinin ayağı kırıldı. (10 Temmuz)
• Fatih Terim, Swissotel'de 'Liderlik Konferansı' verirken Milan'daki görevinden azledildi! (5 Kasım)
• Köpekler üzerinde tıbbi deneyler yapan hademe Sabri Düz'ün meyve bıçağıyla koyunları da incelediği ortaya çıktı. Düz, 'kısmı oksijen patlaması' teorisini araştırdığını söyledi. (4 Aralık)
1)Ayni turizm sirketine ait iki otobüs yolda karsilasti soferler ellerini birakip birbirini selamladi 52 kisi öldü. BITLIS 2)Odun kesmek için agaca çikan çiftçi, Nasreddin Hoca fikrasindaki gibi bindigi dali kesmeye basladi. Farkettiginde is isten geçmisti. Dalla birlikte yere çakildi hastanede öldü. ANTALYA 3)Bir anne yagmur girmemesi için bacayi tikadi. Soba yaniyordu bacadan çikamayan karbonmonoksit evi doldurdu. Anne ve oglu öldü. 3 yavru komada. ISTANBUL 4)Asabi çoban ot yemeyen koyununu tüfegin dipçigiyle dövmeye basladi. Tüfek ates aldi ve çoban öldü. BITLIS 5)Köpegi ile ava giden acemi avci, ihtiyaç molasi verdi tüfegi bacaklarinin arasina kistirip tuvaletini yapmak istedi o sirada köpek dizlerine atladi tetige dokundu avci çenesinden giren fisekle öldü. TOKAT 6)Tarlada otlayan iki koyun bir evin önündeki insaat kumunu dagitti. Koyun sahibi aile ile kum sahibi aile birbirine girdi. Iki aileden bes kisi öldü. GAZIANTEP 7)Iki odayi yikip tek oda yapmak isteyen ev sahibi isi abartti.Tek duvariçin kazma yerine dinamit kullandi. Mahalleyi havaya uçurdu. Yaralandi. TRABZON 8)Saskin köylü üç katli evinin terasinda kömürlükte buzagi beslemeye basladi buzagi büyüdü.250 kiloluk dev bir inek oldu. Bulundugu odayasigmayan inek üç katli evden vinçle indirildi. IZMIR 9)Karadenizli iki kardes çatidaki hurdalari satmak istedi. Agabey çatiya çikti demir yiginlarini asagidaki kardesine atmaya basladi. Kardesi ise hepsini tuttu biri hariç: Buzdolabi. Onun da altinda kalip agir yaralandi. Hastanede 'Hizli atti tutamadim' dedi. IZMIR 10)Yeni dogan bebegi seven bir dayi faciaya yol açti. Bebegi 'Hoppala' diye havaya firlatti. Talihsiz bebek tavandaki serinletici pervaneye çarparak öldü. ANTALYA
alıntıdır
Türk Astronotların Ay Yolculuğu Kayıtlarından... Sonunda aya da gittik Türk astronotlar Houston ve Apollo'nun ay yolculuğundan kısa kesitler...
- Houston.. - Efendim abi... - Aya inmek üzereyiz... - Hadi hayırlısı... - Kraterli olandı di mi ay?
****
- Houston... - Evet Apollo, ay yürüyüşünüz bitti mi? - Bitti bitmesine de bu Ayı Cemal tutturdu gelmişken Amerikan bayrağını sökelim, bizimkini koyalım diye, onu ararken kaybolduk, az daha oksijenimiz bitiyordu. - Buldunuz mu bari? - Bulduk ama sökemedik, nasıl dikmişlerse gavurlar... Cemal yarın ay aracıyla üzerinden geçmeyi deneyecek... - Helal olsun aslanlar... Size güveniyoruz...
**** - Houston... - Apollo? - Ya bu Cemal Fener bayrağı getirmiş yanında, aya onu da dikmek istiyor, yere de topladığımız taşlardan "Efsane geri döndü" yazdı... Ben hayatta terk etmem burayı o bayrak buradayken... Bir cim bom bayrağı yollayın hemen... - Merak etme Apollo, biliyordum ben o hoşafın böyle bişiy yapacağını... Acil oksijen depolarının olduğu yere bakarsan göreceksin ki oksijen tüpleri orada yok... niye? Çünkü kardeşin oraya anlı şanlı dev bir GS bayrağı koydu.. - Hehe.. büyüksün Houston... seni seviyorum... Yenilse de yense de...
**** - Houston - Nedir? - Abi ben çok sıkıldım burada, şu dönüş tarihini öne alalım diyecektim... - Olur mu, daha Satürn'e gidip örnek alacaksınız! - Abi ben hep örnek almışımdır Satürn'ü zaten, bi an önce dönelim... diyorum - Ya Apollo, bak sinirimi bozma, kitlerim kumanda aletlerinizi buradan, bi daha dönmek nasip olmaz!!! - Ama abi ya... - Sus sus !
**** - Apollo! - Buyur Houstoncuğum - Venüs'ten taş örneklerini aldınız mı? - Aldık aldık, bi sürü taşımız oldu, şimdi dönmek üzere yola çıktık, 24 saatte yörüngeye gireriz.. - Çok iyi. Bilim adına önemli şeyler yaptınız.. - Ya bişey sorcam Houston... - Sor.. - Neden sadece taş toplattınız bize, o kadar böcek, çiçek vardı, bi de o tek gözlü yaratıklardan da getirseydik? - Hastir, neden söylemediniz? - Neyi abi?
****
- Houston bişey sorcam, biz niye topladık bu taşdı kumdu falan, ne yapcaz ki bunları? - Bilimsel araştırmalar için, evrenin sırlarını gizlerini öğrenmek için falan, biliyorsun bunlar bi çok konuda bizleri aydınlatabilir.. - Yani çok önemli şeyler bunlar yani? - Evet Apollo, hadi yörüngeye girmek üzeresiniz, hazırlanın artık bu arada sen niye soruyon bunları??? - Valla Houston, ben bu örnekleri topladıktan sonra Semih Abi'ye vermiştim, gemiye koy diye, o da zannetmişki kapıya kadar götürecek, ben oradan alıp bagaja koycam, yani senin anlayacağın biz onları ayda unuttuk galiba... - Neeee? - Abi yörüngeye giriyoz, sonra konuşalım..
**** - Houston? - Apollo.. - Houston bişiy diycem ama kapatmak yok.. - Go ahead Apollo.. - Houston 10 aydır uzaydayım, burada bu kadar astronot, kozmonot arkadaşla irtibatım oldu, yeminle söylüyorum, sen hepsine beş basarsın. Seni neden yer ekibine vermişler anlamış değilim. - Sorma hocam, bir takım politik olaylara kurban gittik, çok büyük yanlışlar yapıldı bize... - Sen diğerlerinden farklısın, halk adamısın sen. Seni seviyorum Houston... - Ben de seni Apollo...
-Alo bayan, çocuğun elimizde -Ah yavrum geceleri üstü açık yatar o bi zahmet kapatıverin üstünü, bide terlemesin çabuk hasta olur... -Ya abla bi git ya
-Alo, çocuğun elimizde -Dur o zman diğerinide gönderiyorum -Yok yok merak etmeyin die aradık biz
-Alo, çocuğun elimizde -Ee -Fidye isteyecektikte hani -Ha tam buldun adamını zaten alacaklılar peşimde;ev kirası,bakkal borcu .... -Pardon abi ben çocuğu yolluyorum şimdi cebine harçlığını koyup
-Alo, çocuğun elimizde -Aldığın yere bırakıyorusun o çocuğu -Pardon abi arkadaşlar çocuğu karıştırmış
-Alo, çocuğun elimizde -Hangisi? -
-Alo, çocuğun elimizde -Çok pişman olacaksınız -Alo, biz az önce de aramıştıkta çocuğunuzu geri almak için ne kadar istiyorsunuz acaba -söylemiştim
- çocuğunuz elimizde.. - napiyim.. - şey diyoruz hani.. fidye falan.. - ne fidyesi kardeşim.. sen onu kaçıran beşinci adamsın her seferinde kurtuluyor.. önce ağzını bağla ki çenesi dursun. sonra zincirle onu sıkı bir yere bağla kaçamasın.. ha bi de adresinizi verin de nüfus cüzdanını da göndereyim.. -
- çocuğun elimizde.. - hadi be.. yemin et.. - valla billa.. fidye vermezseniz onu bi daha göremezsiniz.. - de get nan.. çocuk karşımda oturuyor sen hala benimle kafa bulmaya çalışıyon..
- alo bakkal abi bir kilo domates göndersene.. - fidyeniz elimizde. - tamam çocuğu vericem. - parkta buluşuruz hadi.
- çocuğunuz elimizde. - tamam ne kadar fidye istiyosunuz? - 2.000.000 dolar - eski dolar mı, yeni dolar mı
-alo çocuğunuz elimizde -söle ona hemen gelmesse kulağını çekerim
- anneeeee
- recep olm
- kaçırdılar beni fidye istiyolarr
- eh işte lafımı dinlemessen olcaa bu kal orda aklın başına gelsin
- aloo hanım abla duydun çocuğu
- sağır dilim kalsın sizde akıllanır belki
çat...
-
-çocuğun elimizde fidye isteriz -çocuğu 2. gün içinde getirmezsen fidyenin yüzünü bidaha göremezsin. sakın polise başvuriim deme -tamam abi nası istersen yeter ki zarar vermeyin fidyeme
-Çocuğunuz elimizde -Hadi ya sizin çocukta bizim elimizde -Ulan fikriye ben demedimmi kariyer yapmadan çocuk yapmayalım diye
-Çocuğunun elimizde -O çocuk benden değil -kimin çocuğu bu -ne biliyim reşatmıymış neymiş adı -reşatmı Oğlum canım oğlum benim
-Çocuğun elimizde -çocuk değil nan o -çocuk işte basbaya cocuk -cüceyis nan biz kocam o benim ((:
-alo çocuun elimizde -herkesin elindeki kendine
-alo çocugun elimizde -yanlış numara kardeşim
-alo çocugun elimizde -elinizde tutun sakın bırakmayın ben geliorum
-e'si eger onu bir daha görmek istiyorsan 100.000 dolar hazırlaman gererkiyor
-İstemiyorum kardeşim ben onu defterden sildim bidaha banada ondan bahsetmeyin
yeni aldığım manken metresime sarkıyomuş..
- ama o paraya ihtiyacımız vardı
- Alo
- Kimsin ulennnn?
-Iıı şeeey abi çocuğun elimizde diyecektim.
-Ne bittiniz ulan siz
-Dur abi hemen kızma ben merak etme diye aramıştım. Nereye bırakmamızı istersin
-çocuğun elimizde -sebep?
-çocuun elimizde -tamam adresi verin ben eşyalarını getiriyim - ... -yannız çiş problemi var altına bi laylon serin! - ... -bide uyur gezer dikkat edin gezeken işemesin.. - ıı şey biz fidye için aramıştık -tamam paranızı vericem ama çocuk sizde kalsın -...
-alo cocuk elimizde -Allaaaaaah hanim sampanya falan patlat -alo anlamadim -yok evladim sana demedim -siz cocugu tutun ben istediyiniz paranin 2 katini vercem yanliz sIkI baglayin geri gelmesin
>>>>>>> >3 adam oturmus eslerine aldiklari hediyelerden bahsediyorlarmis >>>>>>> > >>> >>>>>>> > >>> Birincisi demis ki, "karima öyle bir hediye aldim ki, 6 >>>>>>> > >>>saniyede 0'dan 100'e çikiyor." >>>>>>> > >>> >>>>>>> > >>> Diger kisi anlamamislar. "Ne aldin?" diye sormuslar. >>>>>>> > >>> >>>>>>> > >>> "Beyaz bir Porsche aldim. Çok mutlu oldu." diye cevap >>>>>>>vermis. >>>>>>> > >>>Ikinci adam demiski, "Ben de geçen dogum gününde karima 4 >>>>>>>saniyede >>>>>>> > >>>0'dan 100'e çikan bisey almistim." >>>>>>> > >>> >>>>>>> > >>> Hemen anlamislar tabi ki: "Heey, yoksa Ferrari mi aldin?" >>>>>>> > >>> >>>>>>> > >>> Adam gülümsemis: "Evet, kipkirmizi bir Ferrari aldim. >>>>>>>Gerçekten >>>>>>> > >>>de ona çok yakisti." demis. >>>>>>> > >>> >>>>>>> > >>> Bu sefer üçüncü adama sormuslar: "Peki sen ne aldin >>>>>>>karina?" >>>>>>> > >>>Adam demis ki: "Ben öyle bisey aldim ki; sadece 2 saniyede >>>>>>>0'dan 100'e >>>>>>>çikiyor." >>>>>>> > >>>Adamlar sasirmislar: "Atiyorsun!" demiser, "Öyle bir araba >>>>>>>olmaz ki!" >>>>>>> > >>> >>>>>>> > >>> Adam cevap vermis:"Araba aldigimi kim söyledi? Iste bunu >>>>>>>aldim >>>>>>> > >>>demis ne aldigini görmek için tiklayin...http://img193.echo.cx/img193/7475/adsz8oj.jpg
Benzetmeler Birbirinden başarısız benzetmelerden derlemeler...
En kötü benzetmeler yarışması yapıldı. Kazananlar şöyle yazmış:
*
Sadece tecrübenin verebileceği bilgelikle konuşuyordu; tıpkı güneş tutulması sırasında çıplak gözle güneşe baktığı için gözleri kör olan ve şimdi ülkeyi dolaşarak güneş tutulması sırasında çıplak gözle güneşe bakmanın zararlarını anlatan adam gibi.
*
Küçük kayık, bir bowling topunun kesinlikle yapmayacağı şekilde, gölde salınıp duruyordu. *
McBride 12 kattan düşerek sebze çorbasıyla dolu ağır bir çanta gibi kaldırıma çarptı. *
Saçları hapşırıktan sonra parıldayan burun kılları gibi parıldıyordu. *
Gözleri, ortalarında iki büyük siyah noktası olan iki kahverengi daire gibiydi. *
Kelime hazinesi eee, şeyinki kadar kötü. *
Boyu 187,5 cm'lik ağaç kadardı. *
Dolu, sıcak yağda kızartılan kurtçuklar gibi kaldırımdan sıçrıyordu. *
Kaderin uzunca bir süre birbirlerinden ayırdığı sevgililer, biri 6:36 da Ankara'dan kalkan ve saatte 80 km hızla giden, diğeri 4:19 da İstanbul'dan kalkan ve saatte 65 km hızla giden iki tren gibi çayırda birbirlerine doğru koştular. *
Dr Ötker paketlerindeki Dr kelimesinden sonra konulan nokta kadar ünlü politikacı vefat etti. *
Ali ve Ayşe hiç karşılaşmamışlardı, daha önce hiç karşılaşmamış muhabbet kuşları gibi. *
Gök gürültüsü, filmlerdeki fırtına sahnelerinde çıkarılan ince metalin yırtılması sesi kadar korkutucuydu. *
Duvardaki kırmızı tuğlalar, tuğla kırmızısı Crayola tebeşirleri rengindeydi.
Çan Eğrisi ve Başarı Prof. Dr. Albert Follanberg'ten hayatın değişik aşamalarında başarıya dair tarifler!
4 yaşında başarı ..................pantolonuna işememektir.
12 yaşında başarı ...................arkadaş bulabilmektir.
16 yaşında başarı ...................araba kullanabilmektir.
20 yaşında başarı...................seks yapabilmektir.
35 yaşında başarı ...................para kazanabilmektir.
50 yaşında başarı ...................para kazanabilmektir.
60 yaşında başarı ...................seks yapabilmektir.
70 yaşında başarı ...................araba kullanabilmektir.
75 yaşında başarı ...................arkadaş bulabilmektir.
80 yaşında başarı...................pantolonuna işememektir.