Şimdi Ara

fıkra ve komik yazı kutusu:D (6. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
136
Cevap
0
Favori
6.545
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • otobüs...
    hollywood'un 46 kez işlediği, "uçakta pilotlar ölür ya da bayılır,
    yolculardan biri (mümkünse bir çocuk) telsiz talimatlarıyla uçağı sağ salim
    indirir" klişesinin otobüse uyarlanmış hali.

    - aloo, aloo, abi ben kamil koc istanbul-ankara otobüsünden arıyorum. kaptan
    molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi.

    + evlat sakin ol, muavin orda mı?

    - hayır, otobüste değil, tanrım ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok!

    + tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. şimdi şoförü yavaşça koltuktan
    yana çek, sen oturacaksın onun yerine.

    - ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil!

    + düşsün pez..enk! oraya senin oturman lazım.

    - tamam, oturdum. şimdi ne yapmalıyım?

    + direksiyonu tut, ne çok sıkı ne çok gevşek.

    - tuttum. çok eğlenceli görünüyor ehu
    + evlat, ciddi ol, 40 yolcunun hayatı senin elinde. şimdi; önündeki panelde
    bir çok gösterge var değil mi? tam ortadaki büyük olana bak, ne yazıyor
    orda?

    - bismillahirrahmanirrahim.

    + hayır göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak! hız göstergesine
    bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun?

    - sıfır.

    + nasıl sıfır? dikkatli bak.

    - sıfır, gerçekten sıfır. ölecek miyiz?

    + otobüs duruyor mu gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli!

    - duruyooor

    + kalk sitt..r git eşşoğlueşşek! bize de panik yaptırdın. şoför uyanınca
    devam edersiniz.
  • İnekler ve rejim

    İki ineğiniz varsa...

    Sosyalizm : İki ineğiniz varsa, birini komşuya verirsiniz.
    Komünizm : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, size süt verir.
    Faşizm : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, size süt satar.
    Nazizm : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, sizi kurşuna dizer.
    Kapitalizm : İki ineğiniz varsa, birini satar, boğa alırsınız.
    Teokrasi : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, siz süt duasına çıkarsınız.
    Bürokrasi : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, birini öldürür, ötekini satar, kovayı devirir.
    Demokrasi : İki ineğiniz varsa, ikisi de greve gider.
  • Herkesin dilinde olan bir maç vardır. Küçüklüğümden bu yana hikayesini en çok dinlediğim maçların şanıda gelir. Ben doğru olduğuna inanmıyorum (!) ama dinlemekten de çok zevk aldığım bir fıkra gibi bir maçtır Altınordu-İskenderunspor maçı... Altınordu'nun ligde kalması için 7 farklı galibiyete ihtiyacı vardır. Anlatınlara göre maçtan önce iki takım yöneticileri Altınordu'nun 7-0 galibiyetine anlaşırlar. Maç başlar Altınordu golleri sıralamaya başlar;7'ye ulaşır herkes rahatlar ama maçın son 10 dakikasında Altınordu kalecisi müthiş bir hata yapar ve kendisine gelen cılız bir şutu içeri alır. Altınordu bir gol atmak için gol aramaya başlar ama nafile. 7 golü kalesinde gören İskendurunlu oyuncular müthiş savunma yapmaktadır. Altınordulu yöneticiler, İskenderunlu yöneticilere "Neden gol yemiyorsunuz?" diye sorunca İskenderunllular, "Biz 7 gole anlaştık. Sekizi yemeyiz" demişler. Oradan oraya koşturan Altınordulu yöneticiler sıkı pazarlığın ardından sekinzinci gol için anlaşır. Maç 8-1 biter ama o dönemki Futbol Federasyonu iki takımı da küme düşürür. Tabii bendeniz küçüklüğümden bu yana anlattıkları bu hikayeye pek inanmadım!
  • Hatunlar için kurslar :-)
    Bir erkek gözüyle hatunlar için olmazsa olmaz kurslar şu listedekilerden başka hangileri olabilirdi ki...

    01. Alışveriş yapmadan hayatta kalma yöntemleri...

    02. Hamam böceği bir insanı yutabilir mi?...

    03. Karar verme teknikleri: Ne giyeceğine karar verme üzerine uygulama...

    04. Direksiyonu hiç döndürmeden ileri gidip tekrar geri gelindiğinde araba bıkıp usanıp da düzgün park eder mi?...

    05. Annesinin yaptığı böreği yemek ile esine ihanet arasındaki kavramsal farklar...

    06. Telefonda kısa konuşma teknikleri...

    07. 12 çiftten daha az ayakkabı ile hayatta kalma teknikleri...

    08. Paket paket diyet bisküvi yiyerek neden kilo verilmez?...

    09. Ocakta bırakılıp gidilen tencerenin neden bir süre sonra dibi tutar?...

    10. Duble hamburgerin yanında içilen colanın diyet olup olmaması neden önemli değildir?...

    11. Bellek geliştirme teknikleri: Cep telefonu pin kodu nasıl akılda tutulur?...

    12. Karmaşık teknoloji ürünlerini kullanabilme: Cep telefonunda numara kaydetme üzerine uygulama... Televizyon kumandasında kanal kaydetme üzerine alıştırma...

    13. Final maçının oynandığı saatte besinci tekrar oynayan diziyi seyretmemek bir şey kaybettirir mi?...

    14. Kredi kartıyla satın alma ve bedava alma arasındaki farklar...

    15. Hiçbir zaman giyilmeyecek bir pantolonu indirimde yari fiyatına almakla kim kâr eder?...
    __________________
  • Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum (...)
    Şimdi masanın üzerindeki dolu sigara
    paketini buruşturup çöpe sallıyor ve saglıklı gürbüz bir kişi olma
    yolundaki ilk adımımı atıyorum.

    BIRINCI DAKIKA

    Sevgili günlük, Bu sabah Hürriyet'in Kelebek ekinde sigarayi birakmanin
    vücuda yaptigi olumlu etkileri anlatan bir haber okudum.
    Bu tarz haberlerden oldum olasi tiksinmeme ragmen nedense cosup sigarayi
    birakmaya karar verdim.
    Kararim kesin, sigarayi birakiyorum. Bu kararimin vücuduma etkilerini
    gösteren tabloyu basucuma astim. Içimin zehirden temizlenmesini tabloya
    bakarak daha rahat hissedecegim. Simdi masanin üzerindeki dolu sigara
    paketini burusturup çöpe salliyor ve saglikli gürbüz bir kisi olma
    yolundaki ilk adimimi atiyorum.

    SEKIZINCI SAAT

    Sevgili günlük, Tabloya göre sigarayi biraktiktan sekiz saat sonra tansiyon
    ve nabiz normale dönüyormus. Inanir misin, bunu hissediyorum
    sanirim. Tamam, tansiyon ve nabzimin bundan sekiz saat önceki halinde
    deanormallik hissetmemistim, ama normale dönmesi iyi bir sey herhalde.
    Coskumu paylasmak için Teoman'i aradim, sigarayi birakmama "geçici Ubeyd
    Korbey sendromu" adini takti.
    "Oglum" dedim, "bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve
    nabzim cillop gibi oldu". Bunu söyleyince kendi nabzinin ve tansiyonunun da
    harika oldugunu söyledi, meger sekiz saattir uyuyormus. Yavsak iste, ben ne
    diyorum o ne diyor. Yalniz laf aramizda, kafama takildi gerçekten, demek ki
    günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzi da günde
    bir kere normallesiyor.
    E peki, tansiyon ve nabiz günde üç kez normale dönemeyecegine göre benim
    kazancim ne bu isten? Demek ki, savasi erken birakmayacaksin. Yoksa Teoman
    itinden ne farkim kalir? Onun tansiyonu da normal, benimki de.... Neyse,
    bakicaz....

    ONUNCU SAAT

    Sevgili günlük, Sigarayi birakirken baslangicin çok zor geçtigini duymustum.
    Hiç de degilmis. Az önce yemek yedim, istahim
    açilmis, yemeklerin tadini daha iyi aldim. Yillardir ilk kez yemegin
    üzerine sigara içmeyecegim.

    ON BIRINCI SAAT

    Acaba azaltarak mi biraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela?
    Yok yok, dayanmam lazim. Kuruyemisçiye gidip kabak çekirdegi alayim,
    oyalanirim.

    ON ÜÇÜNCÜ SAAT

    Iki saattir araliksiz kabak çekirdegi yiyorum. Ve bir de yildiran dejavu:
    "abi bu çekirdege elini sürünce birakamiyorsun."

    ON DÖRDÜNCÜ SAAT

    Kabak çekirdegini birakinca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme istegi
    uyandi. Çöpe attigim sigara paketini ararken telefon
    çaldi, Teomanmis. "Sagliginda yeni düzelmeler var mi?" diye sorup kahkaha
    atti. Vay ayi vaaay, sigarayla mücadelemde basarisiz olmami bekliyor demek
    ki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçiladi. Ulan Teoman, görüsürüz bakalim.
    Ilk isim sigara paketinin oldugu çöp torbasini evden atmak.

    ON YEDINCI SAAT

    Sevgili günlük, Kendimden utaniyorum. Az önce kapidaki çöp torbasini geri
    almaya karar verdim, kapici götürmüs. Kararsizim, sigarayi
    birakanlarin sinirli olmaya basladigi ve kilo aldigi söyleniyor. Sisman ve
    sinirli biri olup Hüseyin'e benzemeyeyim sakin?

    YIRMI DÖRDÜNCÜ SAAT

    Sevgili günlük, Biliyor musun, sigarayi biraktiktan 24 saat sonra kalp krizi
    riski yüzde 25 azaliyormus. Fena degil ha, ne dersin? Teoman'i aradim az
    önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasindan
    sözettim, güldü. Gül bakalim Teoman efendi, gül... Gidip kabak çekirdegi
    alayim.

    IKINCI GÜN

    Sevgili günlük, Dün çok kötü geçti. Kuruyemisçiye gidip bir kilo kabak
    çekirdegi aldim. Gazeteleri çikmadan okusaydim keske, Hincal Uluç kösesinin
    yarisini "kabak çekirdeginin cinsel güce katkilari"na ayirmis. Allahim, ya
    kuruyemisçi de okumussa yaziyi? Ulan yüz gram al çik,
    bir kilo niye aliyorsun? Bundan sonra o dükkanin önünden geçemem.

    ÜÇÜNCÜ GÜN

    Sevgili günlük, Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayi birakmamin üzerinden 72
    saat geçti, yani sinir uçlarim bugünden itibaren yenilenmeye
    basliyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Bugün biraz sinirli gibiyim,
    kizin yaninda ariza yapmasam bari...

    DÖRDÜNCÜ GÜN

    Sevgili günlük, Dün ne güzel baslamisti hatirlarsin, ama korktugum basima
    geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her sey iyi baslamisti halbuki. Bir ara
    disari çiktik, ben sosisli sandviç almak istedim, hanimefendi karsi çikti.
    Neymis, yürüyerek yemek yenilmezmis. Durduk yerde
    kavga çikti. Sonunda dayanamayip karsidaki lokantaya gittim ve patlican
    musakka söyledim. Garson tabagi getirir getirmez hatunun
    yanina kostum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde
    tabak yürümeye basladim.
    Bir yandan da musakkayi yemeye çalisiyorum. Kiz kaçmaya basladi, ben de
    pesinden kosuyorum. Bir ara agzimdan köpükler çiktigini farkedince
    durakladim. Elimdeki tabagi çöpe atip eve döndüm. Sevgilimin
    telesekreterine not biraktim, umarim arar.

    BESINCI GÜN

    Bu sabah Istikbal'den çek-yat gelecekti, öglene kadar bekledim, ne gelen var
    ne giden. Birden sinirlerim tepeme çikti, elimde odunla
    beklemeye basladim. Hayir, niye sözünde durmuyorsun kardesim? Sabah
    dediysen sabah getir.
    Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapiya çikinca tedirgin olup
    kaçtilar. Istikbal'i arayip siparisi iptal ettim, Yatas'i var Mobella'si
    var canim, banane yani...

    ALTINCI GÜN

    Sevgilim aradi, bana çok kizgin oldugunu söyleyip bir çuval zir zir yapti.
    Zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karsimda fosur fosur sigara
    içmesin mi? Dumani suratima üflediginde çaktirmamaya çalisarak içime çekmeye
    çalistim. Ulan özlemisim be...

    YEDINCI GÜN

    Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevsemek için televizyonu açip
    belgesel izlemeye basladim. Discovery Channel'da Timsah Avcisi diye bir
    lavuk var, 10 dakika dayanamadim herife. Eline bir yilan almis, yilan çitir
    çitir isiriyor, bu gevrek gevrek gülüyor.
    Neymis, yilan zehirsizmis. Ya arkadasim, zehirsiz diye ne bu yani? National
    Geographic'i açiyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve
    ailesi diye söz ediliyor.
    Allah belanizi versin hepinizin. Süt içip uyumaya karar veriyorum, süt
    sisesinin üzerine "lütfen çalkalayiniz" yazmislar.
    Çal-ka-la-mi-yo-rum.
    Mecbur muyum lan sizin sisenizi temizlemeye. Para almasini biliyorsunuz
    essogluessekler sizi be!

    SEKIZINCI GÜN

    Aksam arkadaslarla bira içmeye gittik. Bu insanlar ne kadar anlayissiz var
    ya günlük, aklin oynar. Ulan zaten sigarasiz bira içiyorum,
    beynim sulanmis, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çikti,
    disari kadar uzadi. Tartisma sorun degildi de "sigarayi
    biraktigindan beri kilo aldin lan kocagöt" deyince dayanamayip kafa attim
    Teoman'a. Yapmasam iyiydi.

    SEKIZINCI GÜN

    Teoman arayip bir daha benimle görüsmek istemedigini söyledi. Çok
    umurumdaydi lavuk. Gereken cevabi verdim zaten.
    Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayi birakmanin çesitli yöntemlerinden
    bahsediyordu. Azaltarak birakma ve marka degistirerek
    birakma maddeleri ilgimi çekti.
    Acaba? Ama yok yok, bu kadar dayandim, gerisini getirmek lazim.

    DOKUZUNCU GÜN

    Sevgili günlük, Sana ne zamandir sevgili günlük diye seslenmedigimi
    farkettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varliksin,
    tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyor musun, sevgilim beni terketti. Alçak
    kadin, manyaklastigimi söyleyip ayrildi benden.
    Bu arada kabak çekirdeginin bokunu çikardim, her tarafimda sivilce çikti.

    ONUNCU GÜN

    Iki gün önce, sigarayi birakmanin çesitli yöntemlerinden sözetmistim. Ben
    iki yöntemi birlestirip hem marka degistirdim hem de azalttim. Günde üç
    tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen
    sigaranin bir güzel kafasi var, sasiririsin.

    ON BIRINCI GÜN

    Kendime bir iyilik yapip sigarayi bese çikardim.
    Ha üç, ha bes.
    Eskiden günde bir paket içiyordum, simdi bes tane içiyorum. Yine
    kazançliyim yani...

    ON IKINCI GÜN

    Bugün gazetede Amerika'da yapilan bir arastirmayla ilgili haber okudum.
    Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranin çok fazla zarari yokmus. Üstelik
    sigaranin markasini degistirmekten falan bahsedilmiyordu. Madem öyle günde
    10 tane Camel içebilirim.

    ON ÜÇÜNCÜ GÜN

    Sevgilimi ve Teoman'i arayip özür diledim. Sevgilim, bir süre daha görüsmek
    istemedigini söyledi. Agzimdan köpükler çikarken kosturdugum sahneyi
    unutamiyormus. Hakli kiz, bir sey söyleyemedim.Teoman aramizda geçen
    hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavas yavas sigara içmeye baslayinca
    beynim tekrar faaliyete geçmis. Neyse baristik ve yarin aksam bulusmaya
    karar verdik.

    ON DÖRDÜNCÜ GÜN

    Teoman'la ocakbasina gittik. Içtigim sigaralari saymadim. Teoman'in da
    dedigi gibi, sigaranin zararlarini bilerek içiyorum, kime ne?
    Sana da soruyorum günlük, sanane?

    ON BESINCI GÜN

    Püfür püfür içiyorum sigaralari. Bir de, "sigaraya tekrar baslayinca ne
    olur" tablosu yapmaya basladim. Sevgilim de bir daha sigarayi
    birakmayacagim sözünü verince geri döndü. Elveda günlük, bir daha isim
    olmaz seninle.
  • Hapis yerine kitap okuma cezasına çarptırılan ilk Türk neler söyledi?

    Hapis yerine kitap okuma cezasına çarptırılan ilk Türk Alpaslan Yiğit : Allah düşmanıma böyle ceza vermesin...

    Hakime 'Kitap delikanlıyı bozar, normal ceza ver
    diye yalvardım. Çok utandım. Herkes bana kıs kıs güldü'.

    Alpaslan Yigit. 28 yaşında ve Yozgat ili Yeni Fakılı ilçesinde yaşıyor.

    4 Nisan 2002 tarihinde ilçe meydanında
    "Halkın rahatını bozacak şekilde sarhoşluk" suçu işleyince gözaltına alındı ve Türk hukuk tarihinde ilk kez uygulanan bir cezanın kahramanı oldu.

    İlçenin Sulh Ceza Hakimi Yılmaz Parıltı, sanık Yiğit'i önce 15 gün hafif hapis cezasına çarptırdı.

    Sonra 'iyi halini göz önüne alarak' tedbire çevirdi ve 1 ay
    süreyle her gün 1.5 saat "kitap okuma cezasina" dönüstürdü.
    Jandarma nezaretinde her gün 1.5 saat kitap okuyacağını
    öğrenen Yiğit, ilk firsatta sırra kadem bastı. 6 ay kaçak yaşadıktan sonra Kanundan ve kitap okumaktan kaçamayacağını
    anlayınca teslim oldu. Yiğit'i, cezasını bitirdikten sonra geçici
    olarak işe alindiği Yeni Fakılı Belediyesi'nde bulduk.


    6 ay boyunca kaçtım

    * Suçunuz neydi Alpaslan bey?

    Cahillik edip sarhoş sarhoş bağırmışım biraz.

    * Cezaya tepkiniz ne oldu?

    Hakim beye bana da herkes gibi ceza verin dedim. Ben
    delikanlı adamım dedim, bu cezayı verirseniz herkes benimle
    alay eder dedim. Ha evde bulaşıkları yıkamışsın ha kütüphanede
    kitap okumuşsun diyordum kendi kendime. Ama hakim
    bey kararını değiştirmedi. Ben de kafam çok karıştığı için
    Ankara'ya gittim.

    * Yani kaçtınız?

    Öyleymiş, sonradan öğrendim.

    * Neden geri döndünüz sonra peki?

    Tam 6 ay dolaştım durdum. Sonra anladım ki bu kitapları okumadan bana rahat yok.

    * Kütüphaneye ilk girdiğinizde neler hissettiniz?

    Önce çok kötü hissettim kendimi. İşkence gibiydi.
    Sanki bütün kasaba beni izliyor da kıs kıs gülüyor gibi geliyordu
    bana. Başıma da bir adam dikmişler beni takip ediyor.

    * Hangi kitapla başladınız? Gerçekten okuyor muydunuz sayfaları?

    Türk Yazarlar Sözlüğü diye bir kitapla başladım. Bir de
    Atatürk'ün hayatını okudum. İkisi de çok kalın oldugu için
    1 ayda ancak bitirdim zaten.

    Aslında okuyor gibi yapıp sayfaları geçistiriyordum. Ama hakimin
    okudugum yerlerden sınav yapabileceğini söylediler, sonra
    okumaya başladım. Çok zorlandım, Allah düşmanıma bile böyle
    ceza vermesin!

    * Keşke hapis yatsaydım da okumasaydım dediğiniz oldu mu?

    Başından beri öyle dedim zaten. Belediye
    başkanımız "Sabıkana işlenir, iş bulamazsın bir daha'' deyince
    bağrıma taş basarak okudum. Yoksa 15 gün nedir ki aslanlar
    gibi yatar çıkardım, köy kahvesine girerken de başımı dik tutardım.

    * Şimdi dik değil mi başınız?

    Dik ama o kadar dik değil. Köylülerin beni görünce kıs kıs
    güldüklerini biliyorum. Ama kitap okuyunca onların bilmediği
    çok şeyi öğrendim. Ben de onlara gülüyorum şimdi.

    * İşe yaradı yani?

    Evet. Hatta TV'de canlı bilgi yarışmasına katıldım ve kitaptan
    öğrendiklerim sayesinde 350 milyon kazandım. Ama hâlâ paramı
    göndermediler, söyleyin de göndersinler.

    * Cezanız bittikten sonra da okumaya devam ettiniz mi?

    Aslında okumanın o kadar da kötü olmadığını anladım. Demek
    ki bilgi para ediyormuş dedim kendi kendime. Ahmet Rasim ve Refik Halit Karay çok güzel geldi bana. Fırsatım olursa okuyorum şimdi.

    * Karizma sarsılmasın!

    Yok artik sarsilmaz. TV'deki soruyu da bilince şimdi ben hava atıyorum herkese. Bilgi gibisi yok valla!
    __________________
  • ALIŞKANLIK


    Doktor, hastasını uyarmış :
    -Bakın, sonra söylemediydi demeyin, bu uyku haplarına devam edecek olursanız, sizde alışkanlık yaratır.
    Hasta bilgiç bilgiç gülümsemiş :
    -Sen ne diyorsun Doktor Bey! Ben bu hapları evelallah yirmi yıldır alırım, henüz alışkanlık yaptığını görmedim daha!


    SERSERİ

    Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbirseyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:

    "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin su karşılığı verir :
    Ben çekilirim!
  • Minibüsten aşağı tükürmek :-)
    Barbaros bulvarında olmuş bir olay...

    Arkadaşlarla öyle Barbaros bulvarında yürüyorduk. Bir anda yanımızdan son sürat bir minibüs geçti. Biz 'Freni patladı' filan demeye kalmadan, minibüs kafadan elektrik direğine bindirdi.
    Hemen koştuk, yardım edelim diye.

    Minibüse ulaştığımızda manzara şuydu: Yolcuların kiminin kası açılmıs, kiminin dudağı patlamış... Dağılmış vaziyetteler yani.

    Ama bir tuhaflık var. Çünkü o hallerine rağmen, gözlerinden yaşlar gelecek şekilde gülüyorlar.

    Biz ne yapacağımızı şaşırdık.

    'Ne oldu?' diye sorduk.Bir iki tanesi, güçlükle
    'Şoför, şoför...'

    diyebiliyor ama yine gülmeye başlıyorlar. Bu sarsıcı manzaranın aslını öğrenebilmek için 2-3 dakika geçmesi gerekti.

    Meğer şoför, tükürürken minibüsten düşmüş.Hani, bizim şoförlere özgü, giderken kapıyı açıp dışarı tükürme hareketi vardir ya.

    Baba, dengeyi tutturamamış, tükürükle beraber, gümbürt aşagı düşmüş.Minibüs de kontrolden çıkıp direğe bindirmiş.."
  • Modern bir ilan-ı aşk

    Sevgili Pın@r Seni ram'inin alamayacağı kadar çok seviyorum. Zipsiz,
    zapsız olduğun gibi...
    Seni ilk gördüğüm anda formatlandım. Bana öyle bir
    sistem transfer ettin ki,
    hiç bir komut artık beni senden ayıramaz. Seninle
    çoklu ortamlar da dahil, her ortamda mutlu
    olabileceğimi biliyorum.
    Senin megahertz'in beni de ateşliyor. Bakışların beni
    taa derinden scan ediyor. Sana çok güveniyorum, bu
    mektubumu başkasına forward etmeyeceğini de çok iyi
    biliyorum.
    Ben, seninle evlenecegim @slı. Evleninceye kadar da
    söz; sana hiçbirşey insert etmeyeceğim. Evlenmeden
    önce DR NORTON'dan randevu aldım, ikimiz de usulen bir
    virus taramasından geçecegiz. Merak etme hiç
    bilmediğim software'lerle ilişkim olmadı.
    Senin için hardware'i taş gibi diyorlar, ancak
    biliyorsun ki benim için software güzelliği hardware
    güzelliğinden önde gelir.
    Pın@r, seninle biz çok dvd'ler seyredeceğiz. Sana
    evlilik yıldönümünde 24 hızlı rewritable dvd alacağım.
    Pembe slotlu kasamız, içinde nurtopu gibi hard
    disklerimiz olacak. Tatillerimizde ikimiz de birer
    windows gezgini olacağız. Daha sonra da ver elini
    internet.
    Sana güzel görünmek için öyle çok çalışacağım ki, üç
    hafta sonra karşına yirmibir inch plazma ekran gibi
    çıkacağım. Ondan sonra istersen beni duvarına bile
    asabilirsin.
    Akşamları dizlerinin üzerinde bir laptop gibi
    yatacağım. Asla uyku moduna geçmeyeceğim @slı. Biz
    seninle ışıkları kapatıp kucaklarımızda klavye
    sabahlara kadar chat edeceğiz.
    Ancak ilk yıllarda senden biraz tasarruflu olmanı
    isteyeceğim, onun için screen saver, standbye modu vs.
    anlarsın ya açık dikkatli olmanı isteyeceğim.
    Salonumuzun baş köşesine babamın eski 10 megabaytlık
    bilgisayarını koyacağım, malum şark köşeleri bana hep
    çok sıcak gelmiştir, yanına da 5,25lik disketler. O
    biçim nostalji olacak. Hatta yılbaşı akşamları tetris
    falan oynayabiliriz.
    Kendimizi hep geliştireceğiz, zaman hangi ram'i
    gerektiriyorsa uyacağız.
    Birbirimizden fikir download'unu bir gurur meselesi
    yapmayacağız. Aramızda
    ayrı gayrı olmayacak, herkes birbirinin sörfüne saygı
    duyacak.
    O seni istemeye anasını gönderen herifin sitesini
    crack ettim, anasını da hack edeceğim. Ben geleneklere
    sadık kalmak istiyorum şeker Pın@rcıgım.
    TV kartını kız tarafı alırmış. Seni, çeyiz
    sandığındaki emek emek doldurduğun cd-rom'larla
    bekliyorum. Ben de sana amazon.com dan beş taşlı bir
    yüzük sparişi verdim bile.
    Nikahımızda da real player çalacak...
    Home page'indekilere de çok selam, her baytını
    öpüyorum.
  • Çok çalışıyor görünmenin sırları ?

    Çok çalışıyor görünmek istiyor musun? Altın kurallar işte hazır! Daha başarılı olmak için bu çok önemli '10 kural'ı mutlaka oku!

    Gösterimde olduğu ülkelerde ilgiyle izlenen Seinfeld dizisinde George Costanza'yı canlandıran Jason Alexander, iş yerinde 'çok çalışıyor' görünmek isteyenlerin yapması gerekenleri sıraladı. İnternet kullanıcıları arasında dolaşan kurallar listesinin ilk maddesi; "Her zaman ellerinde dokümanla yürü"... Alexander'a göre, ellerinde çeşitli doküman bulunan insanlar, özellikle işverenlerin gözünde kolayca çok çalışıyor imajı çizebiliyorlar. Jason Alexander'a göre "Çalışıyor Görünmenin 10 Kuralı" şöyle:

    1.. Her zaman ellerinde dokümanla yürü.

    2.. Bilgisayarı meşgulmüş gibi kullan! Tabii iş yapıyorum diye maillerini kontrol edebilir, chat yapabilir, hatta sevdiğin bir arabanın özelliklerini takip edebilirsin. Eğer patron yakalarsa, ''Yeni bir yazılım deniyorum'' mazereti genellikle işe yarar.

    3.. Masanı kalabalık tut. Çalışma masası üzerinde ne kadar çok malzeme varsa o masanın sahibi, işverenlere, o kadar çok çalışkan gözükür. Bu sebeple masanızda ilgili ilgisiz her zaman bir sürü şey bulundurun.

    4.. Sesli mesaj sistemi kullan. Gün boyu seni sürekli birileri arayarak onlar için bir şeyler yapmanı isteyecektir. En önemlisi de senin İnternet'te surf ile geçebilecek zamanını çalacaklar. Bu sebeple eğer mümkünse sesli mesaj sistemi kullanmak akıllıca bir çözüm olur. Hatta cihaza ''Yoğun işlerim sebebiyle şu an yanıtlayamıyorum, lütfen adınızı ve telefonunuzu bırakın, daha sonra size döneyim'' mesajı yerleştirmek akıllıca bir davranış olur.

    5.. Sabırsız ve huzursuz davran. Eğer işverenlerin gözü önündeyken aceleci ve huzursuz davranırsan, patron sizin çok çalışmaktan gerilmiş olabileceğini düşünecektir.

    6.. Ofisi geç terk et. Her zaman çalıştığın yeri geç terk et. Özellikle patron oradaysa ondan önce asla çıkma. Masanda bazı magazin dergilerini ya da gazeteleri oku ama sakın erken çıkma.

    7.. Etkileyici iç geçir. Aynı ortamda birileri varken yüksek sesle iç geçirmek, çevrendekilere son derece yoğun ve baskı altında olduğun mesajını verir. Patronlar buna bayılır.

    8.. Yığın stratejisini iyi uygula. Odanın kalabalık ve sürekli çalışılır bir yer olduğu mesajını vermek için sadece masanı değil, yerleri de bir şeylerle doldur. Kalın bilgisayar kitapları olabilir. Özellikle patron odaya geldiğinde üzerinde kitapların bulunduğu bir koltukta kendisine yer açmanız patronun size minnetle bakmasını sağlayacaktır.

    9.. Kendi sözlüğünü kendin yarat. Bazı teknik terimleri öğren ve bunları özellikle toplantı zamanlarında bol bol kullan. Kimse ne söylediğini anlamayabilir ama öğreneceğin bu kelimeler patronunun gözünde minnettarlık olarak sana geri dönecektir.

    10.. Patrona göndereceğin yazılara dikkat et. Örneğin burada anlattığım taktikleri arkadaşlarına gönderirken sakın patrona da gönderme!
    __________________
  • Kadınlardan duyamayacağınız sözler...
    Bunları bir kadından hiç duydunuz mu?

    1. Peki aşkım, öyle olsun.

    2. Bugün anneler günü, annene gidelim.

    3. Kaç çocuğumuz olsun hayatım?

    4. Sen maç izlerken ben ütü yaparım.

    5. Bugün Pazar, istediğin kadar çarşıda kalabilirsin.

    6. Yok hayatım istemem, herşeyim var çok şükür...

    7. Tanga giymemi ister misin?

    8. Seni seviyorum aşkım.

    9. Annem seninle mutlaka evlenmem gerektiğini söylüyor.

    10. Babam mesleginin gelecek vaad ettigini söyluyor.

    11. Spor giyinmene bayılıyorum.

    12. Sence popom çok mu küçük?

    13. Ben ek kart istemiyorum. Bir kart ikimize yeter.

    14. Çok eğlendiniz mi?

    15. Bebeğimiz olursa adını sen koy aşkım.

    16. Baaaak, bu eşyaları mutfak parasından arta kalanları biriktirerek aldım

    17. Daha büyük ekranlı bir televizyon almak istersen alabilirsin.

    18. Sana bir bira açmamı ister misin?

    19. Bu sene tatile gitmesek de olur.

    20. Bana bu kadar fazla vakit ayırma arkadaşlarını çok ihmal ediyorsun.

    21. Evin küçüğü büyüğü olmaz şekerim. Ev evdir.

    22. Arabayı birkaç yıl daha kullanalım, olmaz mı?

    23. Bu akşam mantı mı yapayım, içli köfte mi, hünkar beğendi mi?

    24. Sucuklu yumurta yapmana bayılıyorum.

    25. Bebeğin mamasını ben yaparım, sen git uyu.

    26. Annem ve babam bize geleceklermiş, haydi kaçalım.

    27. Abime söyleyeyim, seni şirketine finansman müdürü yapsın.

    28. 10 Milyon fazla bana, 5 ver sen.
  • hoca



    Şeker Hoca bir alem hoca: "Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi,

    zaten devenin de iyisine binmiş!" diyor. Teravih namazında eli boş

    gelen kadınlara "Televizyon programlarına börek çörek yapıp gidersiniz, buraya

    eliniz boş geliyorsunuz!" diye takılıyor. Söylediklerini oya sunuyor, Cuma

    namazının farzını kıldırıp "Memleketin 330 milyar dolar borcu var, haydi şimdi

    gidip çalışın!" diye cemaati işlerinin başına gönderiyor. O Malatya'nın

    ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı Celal Tigen. Basın Yayın Halkla

    İlişkiler mezunu. Yaşını sorduğumuzda "52 modelim!" diyor.



    İşte sorular ve cevaplar:



    Cemaatiniz camiden taşıyormuş. Nedir bunun esbab-ı mucibesi?

    "Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem

    ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri değil, sevdirme

    yeridir. Adam camiye zaten dert, ızdırap içinde geliyor. Bir de

    cehennemden mi bahsedeceğiz?"



    Camide promosyon uygulamanız varmış?

    "Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Camiye

    gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum,

    bilseler de bilmeseler de şehirler arası bilet, çeyrek, cumhuriyet altını

    veriyorum."





    Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır?

    " Bizde ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum."



    Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz?

    "İslam dini cübbe, sarık, takke ve tesbihten ibaret değildir.

    Peygamberimiz sıcak iklimde yaşadığı için entari giymişti.

    Kutuplarda yaşasa öyle mi giyecekti?"



    Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor?

    "Şiddetle karşıyım. Gidiyorlar türbelere, çaputlar

    bağlıyorlar, " Al sana göbek, ver bana bebek!" bunlarla uğraşıyorlar. Malatya'da

    Keşşaf Baba Türbesi var. Bir baktım kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki

    kokteyli yapıyorlar. Yakını içki içen eline viski, şarap, rakı ne varsa

    mezara getirmiş. Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil

    mi? Bunlar dini takvim yapraklarında, cami diplerinde öğrendikleri için oluyor."



    Allah bilir sizin internet siteniz de vardır?

    "Cemaate;www.*****.com.tr 'ye girin, sorular sorun dedim.

    Cemaat araştırmış. "Hocam bulamadık!" dediler. Sitem yok, espri yapmıştım.

    Ama hazırlıkları yapılıyor, yakında olacak."



    Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati gönderdiğiniz

    oluyormuş, niye?

    "Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namazın farzını

    kıldırdıktan sonra; "Haydi şimdi gidin çalışın, memleket düzlüğe

    çıksın!" diyorum."



    Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu?

    "Neşeli şeyler anlatıyorum diye çok tepki verdiler. Dini

    preslemişler, monoton hale getirmişler. İslam dini güler yüzlü bir

    din ama namazı bile somurtarak kılıyoruz."



    Şeker Hoca devam ediyor:



    "Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım. Ayağında

    mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere

    secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na cemaate galoş

    giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım camiye."



    ***

    ***

    "Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize gerekiyordu.

    Halde çalışan birine; "Sen camiye avizeleri getir, ben senin reklamını

    yapayım!"dedim. Cami doluyken cemaate; "Namazın farzı kaç diye

    sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi ondan da vazgeçtim,

    abdestin farzını sorsam onu da bilen olur, bilmeyen olur..

    Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası No:47 Şahin

    Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz!" dedim. 15 gün

    sonra avizeleri getirdi. "Hocam, gelen giden benim dükkanı soruyor,

    caminin başka ihtiyacı var mı?" diye sordu."



    ***

    "Bir ara dünya kupası maçı vardı. Birkaç rütbeli kişi teravih

    namazını da, maçı da kaçırmak istemiyordu. "Hocam ne yapacağız?" diye

    sordular. "Teravihe gelin, hızlı kıldırıp sizi maça yetiştiririm!"

    dedim. Birkaç rekatı hızlı hızlı kıldırdım. Sonra biraz rolantiye almışım.

    Maça geciktiler.

    "Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun, sonra birden yavaşladın?" dediler. "Yahu

    radara yakalandık! Görmediniz mi, cemaatin arasında Malatya Müftüsü vardı?" dedim
  • Baba - kız diyalogu
    Baba ve kızı arasındaki yıllar geçtikçe farklılaşan diyalog ilginizi çekecek...
    0 yaşında

    Baba :
    Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı...¿
    Gözleri de bana ne kadar çok benziyor...

    Kızı :
    Bu gözlerini benden hiç ayirmayan adam babam olsa gerek...

    5 yaşında

    Baba :
    Prensesim benim, güzel kızım...
    Söyle bakalım baban sana ne alsın...¿

    Kızı :
    En çok babamı seviyorum...
    Babam, niye annemle uyuyor...¿
    Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin...

    10 yaşında

    Baba :
    Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız...¿

    Kızı :
    Ben babama aşığım...
    Büyüyünce babam gibi erkekle evlenecegim...
    Babam bu ay harçlığımı arttırır mı...¿

    15 yaşında

    Baba :
    Ne kadar da çabuk büyüdü...
    Eve de gittikçe geç kalmaya basladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek... Sanırım daha sert konuşmalıyım...

    Kızı :
    Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum...
    Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum...
    Ne zaman özgür olacağım...¿

    20 yaşında

    Baba :
    Artık sözümü dinlemiyor, benden giderek uzaklaşıyor...
    Kendi parasını da kazanmaya basladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii.
    Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten...
    Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor...

    Kızı :
    Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor...
    Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli...¿
    Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım...
    Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!...

    25 yaşında

    Baba :
    Bir gün bunun olacağını biliyordum...
    İşte evleniyor...
    Zaten aramız eskisi gibi değildi...
    Şimdi bir de kocası var...
    Prensesim beni terkediyor...

    Kızı :
    Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki...¿
    Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor...
    Kendi hayalindeki damat degil ya!...
    Sanki birlikte yaşayacak olan o...

    30 yaşında

    Baba :
    Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur...
    Hem torunlarımı da özlüyorum...
    Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...

    Kızı :
    Babamları da çok ihmal ediyorum galiba...
    Yine telefonda çok üzgün geldi sesi...
    Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi...

    40 yaşında

    Baba :
    Kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor...
    Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum...
    Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim...
    Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı...
    Şimdi beni beğenmiyor...
    Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyecegim...

    Kızı :
    Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor...
    Sürekli bir şeylerden yakınıyor...
    Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama...
    Ya ona bir şey olursa...¿
    Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım...

    45 yaşında

    Baba :
    Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel...
    Gözüm arkada gitmeyecegim. Her şeyi kendi başardı...
    Onunla gurur duyuyorum...

    Kızı :
    Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim...
    İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten...
    Allah'ım onu benden alma!

    50 yaşında

    Baba :
    Dünyada mutlu kal kızım !...

    Kızı :
    Seni çok özleyecegim ve arayacağım babacığım...
    Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana...¿
    Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol...
    Ve hep yanımda olduğunu hissettir,
    Ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela...
    Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım...¿

    55 yaşında

    Kadın :
    Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım...
    Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim,
    Çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum....
    Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni
    üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu...¿
  • arkadaşlar bunları bir internet sitesinde gördüm benim epey hoşuma gitti ve seizlerle paylaşmak istedim umarım sizinde hoşunuza gider--------------------------------------------------------------------------------
    • Nevşehir'de dövüş horozlarını kaçırıp yediler. (8 Ocak)
    • Nuriş, Alaattin Çakıcı'ya "Sanal Pokemon" dedi. (2 Şubat)

    • ABD'li din bilimci Michael Sanders, "Adem ile Havva Laz" dedi. (4 Şubat)

    • Cavit Çağlar oğlunun "Bizde para bitmez" lafını yalanladı: Sadece 150 milyon dolar kefen param var! (11 Şubat)

    • Zekeriya Beyaz, "Kurban bayramında tavuk kesilsin" dedi. (28 Şubat)

    • Erzurum'da bir zengin, sevgilisi için 22 ayar altından ayakkabı yaptırdı. (5 Mart)

    • Rizeliler, zaten Rizeli olan Yaşar Okuyan'ı fahri hemşeri ilan ettiler! (17 Mart)

    • İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2008 Olimpiyatları için bastırdığı afişlerde 4 halka vardı. Çünkü beşinci halka afişle aynı renkti ve görünmüyordu! (19 Mart)

    • 2002 Dünya Kupası elemelerinde Avusturya, Tongo'yu 22 - 0 yendi. TV’ler golleri hızlı çekimle verdi. (10 Nisan)

    • Antalya'da bir adam kopan kulak memesini tutkalla yapıştırdı. (16 Ekim)

    • Uşak'ın Eşme köylüleri UFO gördüler ve gördükleri uzaylıyı taşla kovaladılar!

    • Göz ameliyatı olan adam faturayı görür görmez hastaneden kaçtı. (7 Haziran)

    • Nevşehir'de kahvede okey oynayanların üzerine inek düştü; bir okeycinin ayağı kırıldı. (10 Temmuz)

    • Fatih Terim, Swissotel'de 'Liderlik Konferansı' verirken Milan'daki görevinden azledildi! (5 Kasım)

    • Köpekler üzerinde tıbbi deneyler yapan hademe Sabri Düz'ün meyve bıçağıyla koyunları da incelediği ortaya çıktı. Düz, 'kısmı oksijen patlaması' teorisini araştırdığını söyledi. (4 Aralık)

    ALINTIDIR
  • gülermisin?? ağlarmısın??

    --------------------------------------------------------------------------------

    1)Ayni turizm sirketine ait iki otobüs yolda karsilasti soferler ellerini birakip birbirini selamladi 52 kisi öldü.
    BITLIS
    2)Odun kesmek için agaca çikan çiftçi, Nasreddin Hoca fikrasindaki gibi bindigi dali kesmeye basladi. Farkettiginde is isten geçmisti. Dalla birlikte yere çakildi hastanede öldü.
    ANTALYA
    3)Bir anne yagmur girmemesi için bacayi tikadi. Soba yaniyordu bacadan çikamayan karbonmonoksit evi doldurdu. Anne ve oglu öldü. 3 yavru komada.
    ISTANBUL
    4)Asabi çoban ot yemeyen koyununu tüfegin dipçigiyle dövmeye basladi. Tüfek ates aldi ve çoban öldü.
    BITLIS
    5)Köpegi ile ava giden acemi avci, ihtiyaç molasi verdi tüfegi bacaklarinin arasina kistirip tuvaletini yapmak istedi o sirada köpek dizlerine atladi tetige dokundu avci çenesinden giren fisekle öldü.
    TOKAT
    6)Tarlada otlayan iki koyun bir evin önündeki insaat kumunu dagitti. Koyun sahibi aile ile kum sahibi aile birbirine girdi. Iki aileden bes kisi öldü.
    GAZIANTEP
    7)Iki odayi yikip tek oda yapmak isteyen ev sahibi isi abartti.Tek duvariçin kazma yerine dinamit kullandi. Mahalleyi havaya uçurdu. Yaralandi.
    TRABZON
    8)Saskin köylü üç katli evinin terasinda kömürlükte buzagi beslemeye basladi buzagi büyüdü.250 kiloluk dev bir inek oldu. Bulundugu odayasigmayan inek üç katli evden vinçle indirildi.
    IZMIR
    9)Karadenizli iki kardes çatidaki hurdalari satmak istedi. Agabey çatiya çikti demir yiginlarini asagidaki kardesine atmaya basladi. Kardesi ise hepsini tuttu biri hariç: Buzdolabi. Onun da altinda kalip agir yaralandi. Hastanede 'Hizli atti tutamadim' dedi.
    IZMIR
    10)Yeni dogan bebegi seven bir dayi faciaya yol açti. Bebegi 'Hoppala' diye havaya firlatti. Talihsiz bebek tavandaki serinletici pervaneye çarparak öldü.
    ANTALYA

    alıntıdır
  • Türk Astronotların Ay Yolculuğu Kayıtlarından...
    Sonunda aya da gittik Türk astronotlar Houston ve Apollo'nun ay yolculuğundan kısa kesitler...

    - Houston..
    - Efendim abi...
    - Aya inmek üzereyiz...
    - Hadi hayırlısı...
    - Kraterli olandı di mi ay?

    ****

    - Houston...
    - Evet Apollo, ay yürüyüşünüz bitti mi?
    - Bitti bitmesine de bu Ayı Cemal tutturdu
    gelmişken Amerikan bayrağını sökelim,
    bizimkini koyalım diye, onu ararken kaybolduk,
    az daha oksijenimiz bitiyordu.
    - Buldunuz mu bari?
    - Bulduk ama sökemedik, nasıl dikmişlerse gavurlar...
    Cemal yarın ay aracıyla üzerinden geçmeyi deneyecek...
    - Helal olsun aslanlar... Size güveniyoruz...


    ****
    - Houston...
    - Apollo?
    - Ya bu Cemal Fener bayrağı getirmiş yanında,
    aya onu da dikmek istiyor, yere de topladığımız
    taşlardan "Efsane geri döndü" yazdı...
    Ben hayatta terk etmem burayı o bayrak buradayken...
    Bir cim bom bayrağı yollayın hemen...
    - Merak etme Apollo, biliyordum ben o hoşafın
    böyle bişiy yapacağını... Acil oksijen depolarının
    olduğu yere bakarsan göreceksin ki oksijen tüpleri
    orada yok... niye? Çünkü kardeşin oraya anlı şanlı
    dev bir GS bayrağı koydu..
    - Hehe.. büyüksün Houston... seni seviyorum...
    Yenilse de yense de...

    ****
    - Houston
    - Nedir?
    - Abi ben çok sıkıldım burada, şu dönüş tarihini öne
    alalım diyecektim...
    - Olur mu, daha Satürn'e gidip örnek alacaksınız!
    - Abi ben hep örnek almışımdır Satürn'ü zaten,
    bi an önce dönelim... diyorum
    - Ya Apollo, bak sinirimi bozma, kitlerim kumanda
    aletlerinizi buradan, bi daha dönmek nasip olmaz!!!
    - Ama abi ya...
    - Sus sus !

    ****
    - Apollo!
    - Buyur Houstoncuğum
    - Venüs'ten taş örneklerini aldınız mı?
    - Aldık aldık, bi sürü taşımız oldu, şimdi dönmek
    üzere yola çıktık, 24 saatte yörüngeye gireriz..
    - Çok iyi. Bilim adına önemli şeyler yaptınız..
    - Ya bişey sorcam Houston...
    - Sor..
    - Neden sadece taş toplattınız bize, o kadar böcek,
    çiçek vardı, bi de o tek gözlü yaratıklardan da getirseydik?
    - Hastir, neden söylemediniz?
    - Neyi abi?

    ****

    - Houston bişey sorcam, biz niye topladık
    bu taşdı kumdu falan, ne yapcaz ki bunları?
    - Bilimsel araştırmalar için, evrenin sırlarını
    gizlerini öğrenmek için falan, biliyorsun bunlar
    bi çok konuda bizleri aydınlatabilir..
    - Yani çok önemli şeyler bunlar yani?
    - Evet Apollo, hadi yörüngeye girmek üzeresiniz,
    hazırlanın artık bu arada sen niye soruyon bunları???
    - Valla Houston, ben bu örnekleri topladıktan sonra
    Semih Abi'ye vermiştim, gemiye koy diye,
    o da zannetmişki kapıya kadar götürecek,
    ben oradan alıp bagaja koycam, yani senin anlayacağın
    biz onları ayda unuttuk galiba...
    - Neeee?
    - Abi yörüngeye giriyoz, sonra konuşalım..

    ****
    - Houston?
    - Apollo..
    - Houston bişiy diycem ama kapatmak yok..
    - Go ahead Apollo..
    - Houston 10 aydır uzaydayım, burada bu kadar
    astronot, kozmonot arkadaşla irtibatım oldu,
    yeminle söylüyorum, sen hepsine beş basarsın.
    Seni neden yer ekibine vermişler anlamış değilim.
    - Sorma hocam, bir takım politik olaylara kurban
    gittik, çok büyük yanlışlar yapıldı bize...
    - Sen diğerlerinden farklısın, halk adamısın sen.
    Seni seviyorum Houston...
    - Ben de seni Apollo...
  • çocuğun elimizde

    --------------------------------------------------------------------------------

    -Alo, çocuğun elimizde
    -Eee napıyım
    -Hani fidye falan diyodum
    -Yok öle bişey

    -Alo, çocuğun elimizde
    -Yanlış numara
    -Pardon

    -Alo bayan, çocuğun elimizde
    -Ah yavrum geceleri üstü açık yatar o bi zahmet kapatıverin üstünü, bide
    terlemesin çabuk hasta olur...
    -Ya abla bi git ya

    -Alo, çocuğun elimizde
    -Dur o zman diğerinide gönderiyorum
    -Yok yok merak etmeyin die aradık biz

    -Alo, çocuğun elimizde
    -Ee
    -Fidye isteyecektikte hani
    -Ha tam buldun adamını zaten alacaklılar peşimde;ev kirası,bakkal borcu ....
    -Pardon abi ben çocuğu yolluyorum şimdi cebine harçlığını koyup

    -Alo, çocuğun elimizde
    -Aldığın yere bırakıyorusun o çocuğu
    -Pardon abi arkadaşlar çocuğu karıştırmış

    -Alo, çocuğun elimizde
    -Hangisi?
    -

    -Alo, çocuğun elimizde
    -Çok pişman olacaksınız
    -Alo, biz az önce de aramıştıkta çocuğunuzu geri almak için ne kadar
    istiyorsunuz acaba
    -söylemiştim

    - çocuğunuz elimizde..
    - napiyim..
    - şey diyoruz hani.. fidye falan..
    - ne fidyesi kardeşim.. sen onu kaçıran beşinci adamsın her seferinde
    kurtuluyor.. önce ağzını bağla ki çenesi dursun. sonra zincirle onu sıkı bir
    yere bağla kaçamasın.. ha bi de adresinizi verin de nüfus cüzdanını da
    göndereyim..
    -



    - çocuğun elimizde..
    - hadi be.. yemin et..
    - valla billa.. fidye vermezseniz onu bi daha göremezsiniz..
    - de get nan.. çocuk karşımda oturuyor sen hala benimle kafa bulmaya
    çalışıyon..

    - alo bakkal abi bir kilo domates göndersene..
    - fidyeniz elimizde.
    - tamam çocuğu vericem.
    - parkta buluşuruz hadi.

    - çocuğunuz elimizde.
    - tamam ne kadar fidye istiyosunuz?
    - 2.000.000 dolar
    - eski dolar mı, yeni dolar mı

    -alo çocuğunuz elimizde
    -söle ona hemen gelmesse kulağını çekerim

    - anneeeee

    - recep olm

    - kaçırdılar beni fidye istiyolarr

    - eh işte lafımı dinlemessen olcaa bu kal orda aklın başına gelsin

    - aloo hanım abla duydun çocuğu

    - sağır dilim kalsın sizde akıllanır belki

    çat...

    -

    -çocuğun elimizde fidye isteriz
    -çocuğu 2. gün içinde getirmezsen fidyenin yüzünü bidaha göremezsin. sakın
    polise başvuriim deme
    -tamam abi nası istersen yeter ki zarar vermeyin fidyeme


    -Çocuğunuz elimizde
    -Hadi ya sizin çocukta bizim elimizde
    -Ulan fikriye ben demedimmi kariyer yapmadan çocuk yapmayalım diye



    -Çocuğunun elimizde
    -O çocuk benden değil
    -kimin çocuğu bu
    -ne biliyim reşatmıymış neymiş adı
    -reşatmı Oğlum canım oğlum benim


    -Çocuğun elimizde
    -çocuk değil nan o
    -çocuk işte basbaya cocuk
    -cüceyis nan biz kocam o benim ((:


    -alo çocuun elimizde
    -herkesin elindeki kendine



    -alo çocugun elimizde
    -yanlış numara kardeşim



    -alo çocugun elimizde
    -elinizde tutun sakın bırakmayın ben geliorum




    -alo çocugun elimizde
    -utanmionmu küçücük çocuu kaçırmaya!!!!!!


    -alo çocugun elimizde

    -eee

    -e'si eger onu bir daha görmek istiyorsan 100.000 dolar hazırlaman
    gererkiyor

    -İstemiyorum kardeşim ben onu defterden sildim bidaha banada ondan
    bahsetmeyin

    yeni aldığım manken metresime sarkıyomuş..

    - ama o paraya ihtiyacımız vardı



    - Alo

    - Kimsin ulennnn?

    -Iıı şeeey abi çocuğun elimizde diyecektim.

    -Ne bittiniz ulan siz

    -Dur abi hemen kızma ben merak etme diye aramıştım. Nereye bırakmamızı
    istersin

    -çocuğun elimizde
    -sebep?


    -çocuun elimizde
    -tamam adresi verin ben eşyalarını getiriyim
    - ...
    -yannız çiş problemi var altına bi laylon serin!
    - ...
    -bide uyur gezer dikkat edin gezeken işemesin..
    - ıı şey biz fidye için aramıştık
    -tamam paranızı vericem ama çocuk sizde kalsın
    -...

    -alo cocuk elimizde
    -Allaaaaaah hanim sampanya falan patlat
    -alo anlamadim
    -yok evladim sana demedim
    -siz cocugu tutun ben istediyiniz paranin 2 katini vercem yanliz sIkI
    baglayin geri gelmesin
  • >>>>>>> >3 adam oturmus eslerine aldiklari
    hediyelerden bahsediyorlarmis
    >>>>>>> > >>>
    >>>>>>> > >>> Birincisi demis ki,
    "karima öyle bir hediye aldim ki, 6
    >>>>>>> > >>>saniyede 0'dan 100'e
    çikiyor." >>>>>>> > >>>
    >>>>>>> > >>> Diger kisi
    anlamamislar. "Ne aldin?" diye sormuslar.
    >>>>>>> > >>>
    >>>>>>> > >>> "Beyaz bir Porsche
    aldim. Çok mutlu oldu." diye cevap
    >>>>>>>vermis.
    >>>>>>> > >>>Ikinci adam demiski, "Ben de
    geçen dogum gününde karima 4
    >>>>>>>saniyede
    >>>>>>> > >>>0'dan 100'e çikan bisey
    almistim."
    >>>>>>> > >>>
    >>>>>>> > >>> Hemen anlamislar tabi
    ki: "Heey, yoksa Ferrari mi aldin?"
    >>>>>>> > >>>
    >>>>>>> > >>> Adam gülümsemis:
    "Evet, kipkirmizi bir Ferrari aldim.
    >>>>>>>Gerçekten
    >>>>>>> > >>>de ona çok yakisti." demis.
    >>>>>>> > >>>
    >>>>>>> > >>> Bu sefer üçüncü adama
    sormuslar: "Peki sen ne aldin
    >>>>>>>karina?"
    >>>>>>> > >>>Adam demis ki: "Ben öyle
    bisey aldim ki; sadece 2 saniyede
    >>>>>>>0'dan 100'e
    >>>>>>>çikiyor."
    >>>>>>> > >>>Adamlar sasirmislar:
    "Atiyorsun!" demiser, "Öyle bir araba
    >>>>>>>olmaz ki!"
    >>>>>>> > >>>
    >>>>>>> > >>> Adam cevap
    vermis:"Araba aldigimi kim söyledi? Iste bunu
    >>>>>>>aldim
    >>>>>>> > >>>demis ne aldigini görmek
    için tiklayin...http://img193.echo.cx/img193/7475/adsz8oj.jpg
  • Benzetmeler
    Birbirinden başarısız benzetmelerden derlemeler...

    En kötü benzetmeler yarışması yapıldı. Kazananlar şöyle yazmış:

    *

    Sadece tecrübenin verebileceği bilgelikle konuşuyordu; tıpkı güneş
    tutulması
    sırasında çıplak gözle güneşe baktığı için gözleri kör olan ve şimdi
    ülkeyi
    dolaşarak güneş tutulması sırasında çıplak gözle güneşe bakmanın
    zararlarını
    anlatan adam gibi.


    *

    Küçük kayık, bir bowling topunun kesinlikle yapmayacağı şekilde, gölde
    salınıp duruyordu.
    *

    McBride 12 kattan düşerek sebze çorbasıyla dolu ağır bir çanta gibi
    kaldırıma çarptı.
    *

    Saçları hapşırıktan sonra parıldayan burun kılları gibi parıldıyordu.
    *

    Gözleri, ortalarında iki büyük siyah noktası olan iki kahverengi daire
    gibiydi.
    *

    Kelime hazinesi eee, şeyinki kadar kötü.
    *

    Boyu 187,5 cm'lik ağaç kadardı.
    *

    Dolu, sıcak yağda kızartılan kurtçuklar gibi kaldırımdan sıçrıyordu.
    *

    Kaderin uzunca bir süre birbirlerinden ayırdığı sevgililer, biri 6:36
    da
    Ankara'dan kalkan ve saatte 80 km hızla giden, diğeri 4:19 da
    İstanbul'dan
    kalkan ve saatte 65 km hızla giden iki tren gibi çayırda birbirlerine
    doğru
    koştular.
    *

    Dr Ötker paketlerindeki Dr kelimesinden sonra konulan nokta kadar ünlü
    politikacı vefat etti.
    *

    Ali ve Ayşe hiç karşılaşmamışlardı, daha önce hiç karşılaşmamış
    muhabbet
    kuşları gibi.
    *

    Gök gürültüsü, filmlerdeki fırtına sahnelerinde çıkarılan ince metalin
    yırtılması sesi kadar korkutucuydu.
    *

    Duvardaki kırmızı tuğlalar, tuğla kırmızısı Crayola tebeşirleri
    rengindeydi.
  • Çan Eğrisi ve Başarı
    Prof. Dr. Albert Follanberg'ten hayatın değişik aşamalarında başarıya dair tarifler!

    4 yaşında başarı ..................pantolonuna
    işememektir.


    12 yaşında başarı ...................arkadaş
    bulabilmektir.


    16 yaşında başarı ...................araba
    kullanabilmektir.


    20 yaşında başarı...................seks
    yapabilmektir.


    35 yaşında başarı ...................para
    kazanabilmektir.


    50 yaşında başarı ...................para
    kazanabilmektir.


    60 yaşında başarı ...................seks
    yapabilmektir.


    70 yaşında başarı ...................araba
    kullanabilmektir.


    75 yaşında başarı ...................arkadaş
    bulabilmektir.


    80 yaşında başarı...................pantolonuna
    işememektir.





    Biz buna ÇAN EĞRİSİ diyoruz!!...
  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.