Şimdi Ara

hidrojen yakıt tasarruf sistemi (21. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
4.199
Cevap
51
Favori
516.914
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1920212223
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • "



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi betelguz -- 12 Mart 2012; 14:06:58 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kalamba

    sevgili jumel, emeklerine sağlık tüm çalışmaların ve yorumların için.
    ürünü araç üzerinde deneyecek misiniz?
    deneyecekseniz eğer hangi marka ve model araç üzerinde deneyeceksiniz?
    teşekkür ederim tekrar. iyi çalışmalar...


    Yoğunluk nedeniyle henüz araca montajını yapamadım. Ben de sonucu merak ediyorum. Malum Ramazan. Bayram öncesine denk gelmesi iyi bir zamanlama olmadı. Daha önce de yazmıştım, araç 96 Broadway.
  • http://www.youtube.com/watch?v=vr1VYFQ4INE

    Bunlar da çıkan gazın patlama görüntüsü.

     hidrojen yakıt tasarruf sistemi
  • İlgili bi haber buldum paylaşmak istedim...

    Doğalgaz ve petrolü bitirecek buluş!Türk araştırmacılar, Karadeniz'de müthiş bir başarıya imza attı
    29.08.2011 Pazartesi
    Hidrojen enerjileri üzerine ar-ge çalışmaları yürüten Dr. Mükerrem Şahin ve ekibi, tamamen Türk araştırmacılarla Karadeniz dip sularında yoğun olarak bulunan hidrojen-sülfürlü suyu geliştirdiği bir katalizör sistemi üzerinden geçirerek ekonomik koşullarda hidrojen gazı elde etmeyi başardı.

    Araştırmacıların yaptığı fizibilite raporları, Karadeniz'deki mevcut potansiyelin, bölgenin 100 yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini gösteriyor.

    AA muhabirine bilgi veren Dr. Mükerrem Şahin, Karadeniz'de hidrojen-sülfür oluşumunun jeolojik oluşumların etkisiyle sürekli olarak arttığının gözlendiğini belirtti.

    Son yapılan araştırma sonuçlarının, Karadeniz'de hidrojen-sülfür oluşumunun giderek yükseldiğini gösterdiğini aktaran Şahin, ayrıca bu kaynaklara Karadeniz'in 30-40 metre altında bile rastlandığını belirtti.
    Dr. Şahin, yaklaşık 5 yıl süren araştırmaları sonunda, Karadeniz dip sularında yoğun olarak bulunan hidrojen sülfürden hidrojenin ayrıştırılarak bir enerji üretimine yönelik ar-ge çalışmalarını tamamladıklarını bildirdi.

    Şahin, araştırmalarına ilişkin şu bilgileri verdi:

    ''Çalışmamız, enerjiden kaynaklanan cari açığın yüksek değerlerde olduğu ve önemli bir sorun olarak tartışıldığı bu günlerde yerli bir kaynağın kullanılabileceği husunda ümitlerimizi arttırdı. Hidrojen sülfürlü suyu, geliştirdiğimiz bir katalizör sistemi üzerinden geçirerek ekonomik koşullarda hidrojen gazı elde etmeyi başardık.

    Projemizde, Karadeniz'in 40 metre altında bulunan kaynağın değerlendirilmesi ve ülke ekonomisine katılması hususunda ilk ciddi sonuçlara ulaşıldı. Şimdiye kadar Karadeniz'deki rezerv tespitleri için yalnızca Rusya, Gürcistan, Ukranya, Romanya gibi ülkelerde çalışmalar yapılmıştı. Ülkemizin de bu konuda eş zamanlı çalışması lazım.''
    Şahin, yaptıkları fizibilite çalışmalarında, mevcut potansiyelin Karadeniz bölgesinin 100 yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini gösterdiğini bildirdi.

    Konu hakkında bir dizi konferanslar verip üniversite öğrencilerinin ilgisini bu konuya çekmeye çalıştıklarını dile getiren Şahin, ''Bunun bir devlet politika haline gelmesi ve pilot tesislerin kurulup bu potansiyelin değerlendirilmesi için çalışmaların yapılması gerekiyor'' dedi.

    Hidrojen-sülfürden ayrıştırılan hidrojenin, sudan hidrojen üretiminden çok daha ekonomik olduğuna işaret eden Şahin, ''Elde ettiğimiz hidrojen yanabiliyor, termik santralde kullanılabiliyor. Ayrıca elde edilen yakıt, araçlarda da kullanılabiliyor'' dedi.

    20-30 YIL İÇİNDE KULLANILMAZSA BÖLGE ZEHİRLENECEK İDDİASI

    Literatürde kendilerinin yaptığı boyutta hidrojen ve sülfür ayrıştırmasını yapan ve bunu uygulamaya koyan bir araştırmaya rastlamadıklarını belirten Şahin, şöyle konuştu:

    ''Hidrojen-sülfür, denizin altındaki basınç sebebiyle suda çözünmüş olarak olarak bulunuyor. Oraya herhangi bir boru indirdiğinizde ve suyu yüzeye çektiğinizde, hidrojen-sülfür sudan ayrışmaya başlıyor. Zaten bu kaynak, 20-30 yıl içinde enerji olarak kullanılmazsa, bütün bölgeyi zehirleyeceğine dair araştırma raporları var. Hidrojen-sülfür, denizin dibinde bakteriler üretiyor. Buradaki hidrojenin ayrıştırılmasıyla denizin dibi temizlenecek ve bununla kalınmayıp enerji de üretilecek.''

    Karadeniz dip sularından hidrojenin elde edilmesini sağlayacak prototip çalışmalarını da tamamladıklarını bildiren Şahin, ''Türkiye, bu çalışmayı nasıl işlevsel hale getireceği konusunda yoğunlaşmalı. Bölgeye pilot tesislerin kurulması için Karadeniz sahillerindeki en uygun bölgeleri de fizibilite çalışmalarımızda tespit ettik'' diye konuştu.

    ''KAUÇUK ve KİMYA ENDÜSTRİSİNE DE HAMMADDE VERECEK''

    Şahin, hidrojen-sülfürden hidrojen üretiminin yüksek seviyelere çıkmasıyla, aynı zamanda ekonomik değeri bulunan sülfür de denilen kükürtün açığa çıktığını kaydetti.

    Sülfürün kauçuk endüstrisinin temel kimyasalı olduğunu vurgulayan Şahin, ''Hidrojen-sülfürden hidrojeni enerji olarak aldığınızda, oluşan sülfür miktarı da ekonomik olarak bir katkı oluşturuyor. Böylece hidrojen üretimi neredeyse bedavaya geliyor'' diye konuştu.

    ''KARADENİZ'DEN BESLENEN BİR SANTRAL HAYAL DEĞİL''

    Şahin, çalışmalarının her türlü maliyet ve fizibilite çalışmalarının tamamlanmasıyla, bölgeye Karadeniz'den doğrudan beslenen enerji santrallerinin kurulmasının ''hayal olmaktan çıkacağını'' söyledi.
    Özellikle Karadeniz'e kıyısı olan ülke araştırmalarının bu kaynağın değerlendirilmesi için yoğun çalışmalar yürüttüğünü belirten Şahin, ''Litaratürü inceleyenler görecekler. Biz de istiyoruz ki Türkiye de bu konuda çalışma başlatılsın. Petrol azaldığında, yerine alternatif enerjiler kullanılmaya başlandığında bizim yanıbaşmızdaki kaynağı değerlendirir potansiyele sahip olalım. Aksi halde 20 sene sonra çok geç kalınmış olunacağından hazır teknolojiler almaya devam edeceğiz'' diye konuştu.

    Projelerinde hidrojen enerjileri üzerine adını duyuran bilim insanlarıyla da ortak çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Şahin, ayrıca İstanbul'daki Milletlerarası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin Kurucu Direktörlüğünü yapan ve ardından ABD'ye dönen Prof. Dr. Nejat Veziroğlu'ndan da çalışmaları konusunda büyük destek aldıklarını söyledi.

    PROF. DR. VEZİROĞLU:''MALİYET ANALİZLERİ GEREKİYOR''

    Mükerrem Şahin'in çalışmalarını yakından takip eden ve halen ABD'de yaşayan Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu da konuya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

    Veziroğlu, halen ABD'de Miami'de dünyanın çeşitli bölgelerindeki hidrojen araştırmaları konusundaki çalışmaları izliyor ve dünyanın bu enerjiye dikkatini çekmesi için konferanslar düzenliyor.

    Hidrojenin çeşitli yöntemlerle üretilebileceğine işaret eden Veziroğlu, bu enerji kaynağının Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarından, rüzgar, güneş, su ve jeotermal gibi enerji kaynaklarından elde edilebileceği gibi Karadeniz'in dip sularındaki hidrojen sülfürden de elde edilebileceğini belirtti.

    Hidrojen üretiminde uygun maliyetlerle üretim yapmanın önemini vurgulayan Veziroğlu, ''Türkiye eğer bu alana yatırım yapar ve düşük maliyetle hidrojen üretimini yapabilirse, enerji bağımlılığından kurtulur. Ayrıca ticaret açığımız tamamen kapanır. Bu çok mühim bir konu'' dedi.

    Dr Mükerrem Şahin'in yaptığı buluşun da bu açıdan çok mühim olduğunu vurgulayan Veziroğlu, ''Tabii bunu ticari hale getirmek için büyük çaplı deneyler yapmak lazım. Bunların da desteklenmesi gerekiyor'' değerlendirmesini yaptı.

    Karadeniz'deki bu potansiyelin değerlendirilmesi konusunda Karadeniz Teknik Üniversitesi, Rize Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi araştırmacıları ile Karadeniz'e kıyısı bulunan ülke araştırmacılarının çalıştığını dile getiren Veziroğlu, ''Ancak bu çalışmalar hala araştırma aşamasında. Henüz ticari hale gelmedi. Bu araştırmalar arasında hidrojeni en ekonomik şekilde üretecek sistemin bulunması lazım'' dedi.

    Bu araştırmaların büyük çaplı yapılabilmesi için desteklenmesi gerektiğini ifade eden Veziroğlu, ''Büyük çaptaki deneylerde ticari olarak ne şekilde hidrojenin üretilebileceğinin projesinin hazırlanmış olması gerekiyor. Mükerrem Şahin'in çalışmasında hidrojen, kalalizör yöntemiyle elde ediliyor. Diğer çalışmalarda ise başka yöntemler kullanılıyor. Burada mühim olan hangi yöntemin hidrojeni daha ucuz üretilebileceği. En ucuz yöntem piyasayı tutacaktır. Bu anlamda Şahin'in çalışması çok mühim.

    Bu çalışmanın ticari olarak üretilebilmesi için daha büyük çapta üretim yapılması ve maliyet hesaplarının yapılması lazım. Bu yöntemle ilk etapta hidrojen üretilirse, maliyet ne olacaktır? Bunun gösterilmesi lazım. Eğer doğalgazdan daha ucuza üretilebilirse, Türkiye'de doğalgazın, petrolün ve kömürün yerini alır ve dışarıdan doğalgaz, petrol ve kömür ithal etmemize gerek kalmaz.''

    Veziroğlu, Şahin'in çalışmasının Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği'nin çıkardığı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi'ne gönderildiğini ve burada çeşitli araştırmacılar tarafından tetkik edilip yayınına karar verileceğini söyledi.

    BU ÇAĞIN ADI ''HİDROJEN'' ÇAĞI

    Uzun yıllar hidrojen ve bor teknolojileri üzerine çalışmalar yürüten ve çok sayıda uluslararası yayım yapan Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Levent Aksu da konuya ilişkin görüşlerini aktarırken, geçen yüzyılın bilim çevrelerinde ''atom çağı'' olarak adlandırıldığını, bu yüzyılın da ''hidrojen çağı'' olduğunu belirtti. Aksu, hidrojenin kainatta en çok bulunan element olarak çok büyük bir enerji kaynağı olduğuna dikkati çekti.

    Hidrojenin genellikle suyun elektrolizinden elde edilebildiğini anlatan Aksu, iki hidrojen ve bir oksijen elementinden oluşan sudan hidrojenin ayrıştırılması için çok yüksek elektrik enerji gerektiğinden bu çalışmaların çok zahmetli ve zor olduğunu belirtti.

    Hidrojen-sülfürlü suda bu zahmetlerin çoğunun bulunmadığını söyleyen Aksu, Mükerrem Şahin'in yürüttüğü projenin özellikle bu açıdan çok önemli olduğunu vurguladı. Çalışmada, hidrojeni sülfürden ayırmak için özel katalizörler kullanıldığını anlatan Aksu, şu bilgileri verdi:

    ''Hidrojen günümüzde çok önemli bir yakıt. Bildiğimiz tüm roket yakıtları hidrojenden yapılıyor. Çağımıza adını veren de hidrojen. Hidrojen, bilinen en etkili yakıt. Petrolün veya benzinin veriminin 10 bin katı kadar yüksek bir verim sağlıyor. Fakat, sıvılaştırılması sorunu belli katalizörlerle, depolanması sorunu da büyük ölçüde halledildi.''

    Hidrojenle çalışan arabaların yapılmaya başladığını, ABD'de de çok sayıda hidrojen dolum merkezinin bulunduğunu dile getiren Aksu, ''Hidrojen sülfürden hidrojeni elde etmek mevcut tüm yöntemlerden daha kolay'' dedi.

    Karadeniz dip sularına yönelik projenin son derece önemli bir proje olduğunu ifade eden Aksu, şu görüşlerini bildirdi:

    ''Hidrojen sülfür Karadeniz'in dip sularında çok fazla bulunan bir bileşik. Bunun içinden hidrojenin alınması konusunda yapılan fizibilite çalışması da son derece uygun. Daha yapılması gereken çok çalışma var. Bu çalışma, hidrojen araştırmalarında bir mihenk taşı diyebilirim. Türkiye'de uygun bir şekilde petrolden daha ucuza mal edilebileceğini düşünüyorum. Bunun için fiyat ve fizibilite araştırmasının yapılması lazım. Sanıyorum ki petrolden daha ucuza mal olacaktır.''



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hellomoto -- 29 Ağustos 2011; 14:35:11 >




  • Arge çalışmalarını tamamladık, demişler. Ortada maliyet hesabı yok. Petrolle kafa kafaya bile gelse Karadeniz kıyısında santraller kurularak bir an önce değerlendirilmeli. Böylesine temiz enerji bulunmuş hala nükleer peşindeyiz. Çevrecilerin söylediklerine göre şu an yapılan onlarca HES Karadeniz'in güzelim doğasını katledecek. Yıllardır söylenir Karadeniz'in altında büyük Hidrojen potansiyeli var diye. Umarım bu sefer değerlendirilir.
  • Sistemin içindeki suyu boşalttım. Şişenin dibindeki tortu resimde görünmektedir. Sayın akustika ve ggner34'ünde karşılaştığı problemin sebebi budur. Plakaların dibinde biriken tortu sistem ilk çalıştığında fazla akım çekilmesine neden olmaktadır. Sistemin uygun bir yerine filtre eklenerek bu sorun giderilebilir.



     hidrojen yakıt tasarruf sistemi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi jumel -- 29 Ağustos 2011; 23:16:23 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: jumel

    Arge çalışmalarını tamamladık, demişler. Ortada maliyet hesabı yok. Petrolle kafa kafaya bile gelse Karadeniz kıyısında santraller kurularak bir an önce değerlendirilmeli. Böylesine temiz enerji bulunmuş hala nükleer peşindeyiz. Çevrecilerin söylediklerine göre şu an yapılan onlarca HES Karadeniz'in güzelim doğasını katledecek. Yıllardır söylenir Karadeniz'in altında büyük Hidrojen potansiyeli var diye. Umarım bu sefer değerlendirilir.


    Nükleer enerji için değil belki teknoloji transferi için düşülüyor olabilir, yoksa bu saatten sonra nüklleer enerji bence geç kalınmış bir yatırım....
    Ama Türkiye, her alanda bilgi sahibi olmak ve kendi geliştirmek ve ve milli kaynaklarımızla üretmek zorunluluğunu artık hissetmektedir.. BAzı şeyler geç kalınmış da olsa milli tank projesi olsun türk arabası olsun uçak ve holikopter projeleri olsun, serbest bölgeler itjal ettiğimiz bir çok ürün için ortak üretim tesislerinin yatırım konuları ve teşvikler olsun bence kayde değer gelişmeler... Ama ben zıplama yapacağımız noktayı sizin gibi hidrojen de görüyorum... BU yakıt ın problemleri ne kadar çabuk çözülür ticari ürünlerle Türk halkının kullanımına sunulursa o kadar bizim yararımıza olacak...




  • Sayın jumel filtre konusunda ufak bir düşüncemi paylaşmak isterim;

    Kullanıdığınız tarzda üretilen HHO hücrelerinin en büyük derdi bakım konusu. Aslında dolaşımda olan elektroliti filtrelemeniz tortunun HHO hücresinde birikmesini engellemeyecektir. Çünkü esas parçalanma burada olmakta kullanılan elektrolite göre sodyum veya potasyum HHO hücresi tabanına çökmektedir. O yüzden HHO hücresi tasarımında plakaların tabana temas etmemesi bu alt kısımda oluşacak çökeltiyi de hapsedecek bir su ile yıkanabilir bir filtre yerleştirilmesi çözümünü önerebilirim.

    Elektronik olarak kontrol edilen sistemin gaz çıkışı / güç tüketimi oranı standardın altına farklı sebeplerden düşebilir,

    Fazla yoğun çözelti kullanılmış olabilir, (Yüksek akım tüketimi bu hatayı anlamaya yarar)
    tortulaşma veya köpüklenme olmuş olabilir (kullanılması mümkün olan alt ve üst filtrelerin akım sensörleri olmalı, eğer akım çözeltiden okunandan daha yüksek çıkıyorsa filtrelerin dolmaya başladığını anlatır)
    en uzun vadede plakalar korozyona yenilmiş olabilir. (Akım aynı ancak Gaz üretiminin düşmesi bunu anlatır . Görsel muayeneye ihtiyaç vardır.)

    Arabaların 10-15 bin KM de filtre değişimi yapılıyorsa, benzer şekilde sistem de bakım istemeli standart çalışma koşullarının dışına çıkıldığında çalışmayı güvenli veya tasarruf sağlar olmadığı için durdurmalıdır.

    Bu koşulların dışında alt ve üst çalışma sıcaklığı sınırları da sistemin çalıştırılıp çalıştırılmayacağını belirlemelidir. Örneğin -25 derece desiniz ve çözelti donmuş durumda diyelim hatta daha kötüsü kuru hücreniz park durumunda içi çözeltiyle bekliyor olsun sıvının buza geçerken genleşmesinden hücreniz deforme olacaktır. Aslında Hücrenin içinde korozyona yol açtığı için akım olmasa bile çözeltinin sadece çalışma zamanında hücrede bulundurulması gerekir.

    Eminim deneysel başarıların ardından daha güvenli, daha stabil sistemler isteyeceğiz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi THeRioN -- 30 Ağustos 2011; 14:07:33 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: THeRioN

    Sayın jumel filtre konusunda ufak bir düşüncemi paylaşmak isterim;

    Kullanıdığınız tarzda üretilen HHO hücrelerinin en büyük derdi bakım konusu. Aslında dolaşımda olan elektroliti filtrelemeniz tortunun HHO hücresinde birikmesini engellemeyecektir. Çünkü esas parçalanma burada olmakta kullanılan elektrolite göre sodyum veya potasyum HHO hücresi tabanına çökmektedir. O yüzden HHO hücresi tasarımında plakaların tabana temas etmemesi bu alt kısımda oluşacak çökeltiyi de hapsedecek bir su ile yıkanabilir bir filtre yerleştirilmesi çözümünü önerebilirim.

    Elektronik olarak kontrol edilen sistemin gaz çıkışı / güç tüketimi oranı standardın altına farklı sebeplerden düşebilir,

    Fazla yoğun çözelti kullanılmış olabilir, (Yüksek akım tüketimi bu hatayı anlamaya yarar)
    tortulaşma veya köpüklenme olmuş olabilir (kullanılması mümkün olan alt ve üst filtrelerin akım sensörleri olmalı, eğer akım çözeltiden okunandan daha yüksek çıkıyorsa filtrelerin dolmaya başladığını anlatır)
    en uzun vadede plakalar korozyona yenilmiş olabilir. (Akım aynı ancak Gaz üretiminin düşmesi bunu anlatır . Görsel muayeneye ihtiyaç vardır.)

    Arabaların 10-15 bin KM de filtre değişimi yapılıyorsa, benzer şekilde sistem de bakım istemeli standart çalışma koşullarının dışına çıkıldığında çalışmayı güvenli veya tasarruf sağlar olmadığı için durdurmalıdır.

    Bu koşulların dışında alt ve üst çalışma sıcaklığı sınırları da sistemin çalıştırılıp çalıştırılmayacağını belirlemelidir. Örneğin -25 derece desiniz ve çözelti donmuş durumda diyelim hatta daha kötüsü kuru hücreniz park durumunda içi çözeltiyle bekliyor olsun sıvının buza geçerken genleşmesinden hücreniz deforme olacaktır. Aslında Hücrenin içinde korozyona yol açtığı için akım olmasa bile çözeltinin sadece çalışma zamanında hücrede bulundurulması gerekir.

    Eminim deneysel başarıların ardından daha güvenli, daha stabil sistemler isteyeceğiz.




    Sayın THeRioN;
    Paylaşımınızdaki düşüncelerinizde haklısınız. Katkınız için teşekkür ederim.
    http://www.youtube.com/watch?v=DqC_5LhN1MM
    Videoda yaptığım sisteme dikkat ederseniz, 6 ayrı hücreden oluşturduğum, her hücrede 4 plaka olan (2 +, 2-) ve plakalar arası seperatör olarak kullandığım yumuşak PVC ile 2cm'ye yakın tabandan uzaklaştırdığım plakalar, oluşabilecek tortu ve birikintilerden etkilenmemesi içindir. Plakaların üzerindeki pay da oluşabilecek köpüklenmeyi absorbe etmeye yetecek (belli bir akıma kadar)kadardır. Bu sistem tahmin edeceğiniz gibi işçiliği ve maliyeti yüksek bir sistemdir. Plexi oluşu gözle muayeneyi sağlaması açısından tercih sebebidir ve 80 dereceye kadar problemsiz çalışabilecek yeterliliktedir. Elimdeki mevcut plakaları kullandığım için, hücreler arası bağlantıyı yaparken çok zorlandığımı söylemeliyim. Uygun tasarımdaki plakalarla bu işlem çok daha kolaylaştırılabilir. Bu sisteme ilave olarak, KOH kaçağına karşı elyaf, sünger ve ya kağıt filtre ve koruyucu olarakta bubler ya da flashback arrestor kullanılması yeterli olacaktır. Bu şekilde oluşturulacak bir sistemin, birçok sorunu ortadan kaldıracağını düşünüyorum. Ancak sağlam bir kutu yapmak ve hücreleri oluşturmak iyi bir işçilik ve sabır gerektirmektedir. Maliyeti de cabası. Ayrıca yer kaplaması açısından her araca uygun tasarım yapılması da gerekebilir. Bakım konusunda da, görsel muayene, elektrolit oranı ve çekilen akıma göre bakım ihtiyaçlarının yapılması gerekecektir ve bu minimum olacaktır.
    Bu işe benim gibi kafa yormuş biri olduğunuz belli. DRY cell yapılması her açıdan kolay ve ekonomik bir sistem ve bu konuda da gerekli çözümler üretilebilir. En azından benim düşündüğüm bazı çözümler var...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi jumel -- 31 Ağustos 2011; 3:24:18 >




  • Konu soğumasın;

    http://www.youtube.com/watch?v=Poy6rvizI7g

    Videosunda Adana'lı abim ECU override (Araba Beyni müdahalesi) ile çiğ yanmayı engelleyecek sistem yapmış.

    Kendi de söylüyor çiğ yanacak yakıtı engellemiş. HHO ise çiğ yanmayı zaten engelliyor. Burada HHO olayını sadece enerji dönüşümü olarak hesaplayan kişilerin gözden kaçırdığı bir nokta daha aydınlanmış olsun ;)

    Yerel televizyon programından almışlar, youtube kanalından programın diğer parçaları izlenebilir. Emisyon ölçüm videosunda karbon Monoksit SIFIR çıkıyor :D.
  • bu tasarrufun dizelde daha çok olmasının sebebi acaba buji ateşleme sistemi gibi ekstra enerji harcamadığı için olabilirmi acaba yani şöyle standard bi arabada en fazla 45a dinamo olur biz bu kitle birlikte şarj dinamosunuda büyütsek daha iyi verim alırmıyız
  • @xmiralay

    Çoğu zaman Alternatör (Şarj dinamosu) güçlendirmesi gereksiz. Verimli tasarlanmış bir HHO takviye sistemi en fazla 20 Amper çekecektir. Ortalaması ve akünün de desteklemek zorunda kalacağı 10 Amper civarında olacaktır.

    Bahsettiğim değerler 1.4 - 2.0 L hacimli Dizel ve Benzinli enjeksiyon türü araç motorları için geçerli.

    Saygılar.
  • Hadi örnek de vereyim,

    İdeal sistemler 10 Amper bile tüketmeden (Yaklaşık 90 Watt - Sis farları açıkmış gibi düşünebilirsiniz) Dakikada 6 Lt. ~ 7Lt. Civarı HHO üretiyor.

    Bu da örnekleyecek olursak,

    15 PSI yaklaşık 1 atmosfer basınçtır. Çoğu turbolu araba en fazla 30 PSI felan görür. Yani bu şu demektir = arabaya giren oksijen miktarını 2 katına çıkarmaktır.

    http://www.youtube.com/watch?v=tI8n11XH1YQ (9.82 saniyede 150 MPh hıza ulaşan 30 PSI turbolu Civic)

    Hidrojen yanıcı oksijen yakıcı durumdadır. Hidrojen yanma hızı olarak hidrokarbon dediğimiz dizel ve benzinli yakıtların yanmasını kolaylaştırmaktadır. Oksijen ise yanmayı beslemektedir. Arabanıza turbo takılmış gibi bir etki sağladığını düşünebilirsiniz. Normalde atmosferik havada bulunandan daha çok oksijeni motora sağladığınız yetmez gibi yanacak madde de sağlamış olursunuz.

    Harcadığınız 90 Watt (Matematiği bende kalsın) Pek ala fazlasıyla geri kazanılabilirdir.

    Edit : 150 Km/h değil 150 Mph imiş :D



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi THeRioN -- 1 Eylül 2011; 0:14:00 >




  • "



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi betelguz -- 12 Mart 2012; 14:07:01 >
  • Arkadaşlar ne kadar ilginç değil mi? Suyu ayrıştırarak en dünyanın en yanıcı maddesi hidrojeni ve en yakıcı maddesi olan oksijeni elde ediyoruz. Suyu ise söndürücü olarak kullanıyoruz.
    Klasik Faraday yöntemine göre suyu ayrıştırarak elde edeceğimiz hho gazı miktarını daha önceki mesajlarda açıklamıştık.
    Elektrokimya bilgilerime göre elektrolizi hızlandırmak için;
    -sıcaklığı artırmak
    -yüksek basınç uygulamak
    -akımın almaşıklık derecesini ayarlamak (yani darbeli akım uygulamak)
    gerekiyor.
    -Kullandığımız PWM devresi oluşturduğumuz gazın miktarını artırmamakla beraber, kullandığımız enerjiyi reel olarak azaltacağı için elektrolize fayda sağlamaktadır.
    -Sıcaklığın artışı akım miktarını artırarak aşırı potansiyeli düşürmekte ve olumlu katkı sağlamaktadır. Fosforik asit kullanılan sistemler yaklaşık 500 derecede çalıştırılarak yüksek verim sağlanmaktadır.
    -Yüksek basınç uygulamak da elekrolize faydalı olmakta, ancak bu 200 bar gibi çok yüksek değerlerde oluştuğu için, basınca dayanıklı elektroliz cihazları ile mümkün olabilmektedir.
    - Manyetik etki sudaki oksijen ve hidrojen bağlarını zayıflattığı için elektrolize sıcaklığın etkisi gibi etki ederek faydalı olabilir.
    -Suyu karıştırarak, iyon değişimini sağlamak da elektrolize fayda sağlar.
    Bunlar bilinen yöntemlerdir ve elektroliz işleminde maximum fayda sağlamak için kullanılabilir. Bu da %100 verime yaklaşmak yani Faraday'a göre 107 Watt enerji ile dakikada 1 litre hho gazı üretmek için kullanılabilecek yöntemlerdir.

    100Watt harcayarak 6-7 litre hho gazı üretmek bilinen yöntemlere göre overunity, yani harcanılan enerjiden daha fazla enerji üretmek demek olur ki bu teknik olarak termodinamik yasalara aykırıdır. Bize gösterilen bazı yöntemler bu yasaları delmeyi başarmışlar ancak kişisel kullanıma geçememişlerdir. Manyetik motorda olduğu gibi...

    Edit; Yazım yanlışı düzeltildi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi jumel -- 1 Eylül 2011; 2:10:34 >




  • Öncelikle af dilemem gerekir diye düşünüyorum,

    Gece vakti net olmayan bir ifadeler kullanmışım.

    Ortalama olarak 90 Watt (Yer yer 150 Watt da görür 30 Watt da) ve 90Watt sadece elektrik enerjisi olarak. Sağolsun Sayın jumel yine bahsettiğimiz verimlilik faktörlerini listelemiş. Burada bağları koparırken olabilen tüm koşulları değerlendirebildiğinizi düşünün.

    İdeal sistemler diye yine bir genel ifade kullanmışım bu da sorular yaratmış, İdeal sistem bilinen tüm fiziksel ve elektro-kimyasal parametreleri uygun tasarımla birleştirip uygulayıp süreklilik sağlayacak şekilde sonuç sağlayabilen sistemlerdir.

    Bunun la ilgili bilgi belge istemeniz gayet normal sayın betelguz. O istediğiniz bilgiler zaten eski mesajlarımızda mevcut. Bazı konuların önemini çok rahat kavrayıp değerlendirebilen arkadaşlarımız olduğu için burdayız.

    mhmtabi nin mesajıdır alttaki, Kendisi manyetizmanın etkisi önerim üzerine çok rahat shigeta hasebe nin patentine ulaşmış. Biraz araştırmayla eminim siz de paylaşmaktan mutluluk duyacağınız kaynaklar bulabilirsiniz.

    quote:

    sayın THeRioN bildiğim ama konu ile irtibatlandıramadığım bir hususu dile getirmişsiniz,teşekkür ederim, çok faydası olacak.bu konu üzerine yoğunlaşacağım. kesinlikle verim artıyor. yani aynı miktar enerji ile klasik Faraday yöntemine göre 10 ile 20 kat fazla gaz üretimi yapılabiliyormuş, harika işte hemen gözüme çarpan bir örnek;
    http://www.free-energy-info.com/PatE14.pdf


    Bu patentin en sonuna doğru verilen Sonuçlar şöyle listelenmiş;

    Oda Sıcaklığı : 20°C
    Atmosfer Basıncı : 1003 miliBar
    Elektrolit Sıcaklığı : 25°C
    Nem : 43%
    Voltage : 2.8 Volt
    HHO üretimi : 116cc/sn. => 116cc * 60sn = 6960cc/dk. = 6,96Lt./dk.
    Coulomb (yani 1Amperle bir saniyede) başına Hidrojen üretimi : 2.6cc.
    Coulomb başına Oksijen üretimi : 1.3cc.

    Şimdi bunlara göre düşünürsek; 6,96 Litre HHO /dk. üretimi 2.8Volt * 30Amper = 84 Watt ile sağladıklarını iddia etmişler (claim) ve patenti almışlar.

    Hepinize başarılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi THeRioN -- 1 Eylül 2011; 11:35:31 >




  • Anlaşılan benim bu konuya biraz ara verme vaktim geldi.

    Son bir katkı daha sağlamadan gitmiyim.

    Ürettiğiniz HHO yu içinde barındırabileceği KOH veya NaOH buharı için bublerda veya daha farklı bir sistemle yıkayın :D (nötralize edin).

    Bilinçli bir forumdaşımız belirtmişti turnusol testi yapılması gerektiğini üretilen HHO için. Alüminyum aksamın hiç şansı olmadığını da dile getirmişlerdi. Ben de katıldığımı belirteyim.

    Uygun bir Ph değeri belirleyin düzeneğiniz için. Ve o değere uygun asidik başka bir yıkama çözeltiniz bulunsun bublerda veya gaz ayrıştırıcınızda.

    Hidrojen seviyoruz seni :D
    (Futbol takımı olsa Hidrojen Spor diye, tutarım )
  • quote:

    Orijinalden alıntı: betelguz


    Günümüz araçlarının alternatörleri genelde 85 amper ve üzeridir.45 amperlik alternatörü olan araçlar heralde 1980 li yıllardan kalma araçlarda var.Günümüz araçlarının çoğu için 20-30 amper sürekli kullanımda sorun oluşturmuyor.Harcadığınız 20-30 ampere karşılık aracınızda çekiş artışını hissettiğinizde harcanan enerjiden çok çok daha fazlasını kazandığınızı anlıyorsunuz.


    çok fazla genelleme yapıyorsun betelguz abimin 2009 hondası 45 a dinamo 45lik akü hho bağladığımda buna ek 20a da cihaz yüklense ne olacak fabrika çıkışı 1500 amperde olsa o arabanın kendi ihtiyaçları için hesaplanıp konmuş
  • "



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi betelguz -- 12 Mart 2012; 14:07:06 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: THeRioN

    Anlaşılan benim bu konuya biraz ara verme vaktim geldi.

    Son bir katkı daha sağlamadan gitmiyim.


    Sayın THeRioN
    Umarım ara verme fazla uzun sürmez, malum önemli bilgilerini,fikirlerini ve araştırmalarını paylaşan arkadaşlara her zaman ihtiyaç duyuluyor.

    quote:

    Ürettiğiniz HHO yu içinde barındırabileceği KOH veya NaOH buharı için bublerda veya daha farklı bir sistemle yıkayın :D (nötralize edin).

    Uygun bir Ph değeri belirleyin düzeneğiniz için. Ve o değere uygun asidik başka bir yıkama çözeltiniz bulunsun bublerda veya gaz ayrıştırıcınızda.


    mesela bubbler içerisine %50 saf su + %50 sirke (asetik asit) karışımı konulabilir asetik asit zayıf bir organik asit olduğu için zararsızdır ve potasyum hidroksit ile tepkimeye girdiğinde nötürleşme reaksiyonu sonucu asetik asit tuzu oluşur. CH3COOH + KOH + H2O ==> CH3COOK + 2 H20

    quote:

    Hidrojen seviyoruz seni :D
    (Futbol takımı olsa Hidrojen Spor diye, tutarım )


    işte bu harika :)




  • 
Sayfa: önceki 1920212223
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.