Şimdi Ara

İç güzellik.!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
18
Cevap
0
Favori
1.298
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İyi günler, iyi forumlar arkadaşlar.

    'İç güzellikmi daha önemlidir yoksa dış güzellikmi ? ' şeklinde bi münazara olucak sınıfta, ben iç güzelliği savunucam.

    İç güzellik soyut bir olay olduğu için aklıma pek anlatılcak bir yönü gelmedi bu nedenle DH'in engin bilgisine sunuyorum ve yardımlarınızı bekliyorum


    Şimdiden teşekkürler...



  • Yapay Zekanın Yanıtı

    İç Güzelliğin Önemi

    İç güzellik, bir kişinin karakteri, değerleri ve ahlaki ilkelere sahip olma durumudur. Dış görünüşün aksine, iç güzellik kalıcıdır ve zamanla daha değerli hale gelir.

    İç güzelliğe sahip kişiler genellikle empatik, şefkatli ve yardımseverdir. Başkalarının ihtiyaçlarına duyarlıdırlar ve onlara yardım etmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Dürüst, güvenilir ve saygılıdırlar.

    İç güzelliğin fiziksel güzellikten daha önemli birçok nedeni vardır. Birincisi, iç güzelliğe sahip kişiler başkalarıyla daha anlamlı ilişkiler kurarlar. İç güzellikleri, başkalarının onlarla daha derin bir düzeyde bağlantı kurmasını sağlar.

    İkincisi, iç güzellik yaşlandıkça daha da belirginleşir. Dış görünüşümüz zamanla değişse de, iç güzelliğimiz her zaman bizimle kalır. Bu nedenle, iç güzelliğe sahip kişiler yaşlandıkça daha da çekici hale gelirler.

    Üçüncüsü, iç güzellik öz güven verir. İç güzelliğe sahip kişiler kim olduklarından ve değerlerinden emindirler. Bu öz güven, hayattaki zorluklarla yüzleşmelerine ve amaçlarına ulaşmalarına yardımcı olur.

    Sonuç olarak, iç güzellik dış görünüşten çok daha önemlidir. Empati, şefkat ve dürüstlük gibi değerleri yansıtır. Zamanla daha değerli hale gelir ve anlamlı ilişkiler kurmayı, öz güven geliştirmeyi ve hayattaki zorluklarla baş etmeyi sağlar. Bu nedenle, iç güzelliğine yatırım yapmak, hayatınızın tüm alanlarında zenginlik ve tatmin getirir.

    Yapay Zekanın Yanıtını Genişlet
  • Çirkin bir kız gelip bir erkeğe " konuşabilir miyiz " diye sorduğunda ben hiç bir erkeğin kabul edeceğini sanmam.
    Aynı şekilde kızlar içinde geçerli. O yüzden dışında bir albenisi olmalı ki insan konuşma isteği duysun.
  • ÖNEMLİ OLAN RUS GÜZELLİĞİ...
  • Kesinlikle iç güzellik ama Piêr Dé Sans dediği gibi insan çok önyargılı bir mahlukat, ve öylesine bir muhabbet edecek bile olsak dış görünümüne çok önem veririz. Yüzüne bakılmayacak derecede çirkin birinin kalbi ne kadar temiz de olsa dinlemeyebiliyoruz.

    Münazarana gelince, Güzel ve Çirkin hikayesini oku bir güzel, ve onu kullan düşünceni savunmak için. Çpk işine yarayacak!
  • Ya güzel bi kıza iltifat ederken , iç güzelliğin dışına yansımış senin diyosun . . Halbuki melek yüzlü şeytan da çıkabiliyo
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Orochinagi

    Kesinlikle iç güzellik ama Piêr Dé Sans dediği gibi insan çok önyargılı bir mahlukat, ve öylesine bir muhabbet edecek bile olsak dış görünümüne çok önem veririz. Yüzüne bakılmayacak derecede çirkin birinin kalbi ne kadar temiz de olsa dinlemeyebiliyoruz.

    Münazarana gelince, Güzel ve Çirkin hikayesini oku bir güzel, ve onu kullan düşünceni savunmak için. Çpk işine yarayacak!

    Ne yazıktır ki iç güzelliği yüzüne fiziğine bakarak çözmek zordur. O yüzden içi yıkanmış olsa kaç yazar yüzüne bakınca keyfim kaçıyor diye hayıflanıyoruz bazen. İnsanları dış görüşünüyle yargılamak oldukça büyük bir hatadır fakat dediğim gibi insanın karşısındakiyle konuşması için karşıya baktığında en azından ilgisini çekecek düzeyde bi güzellik görmesi gerekir.

    Tabi burada güzellik kavramının kişiden kişiye değiştiiği gerçeğinide unutmamak lazım.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Orochinagi

    Kesinlikle iç güzellik ama Piêr Dé Sans dediği gibi insan çok önyargılı bir mahlukat, ve öylesine bir muhabbet edecek bile olsak dış görünümüne çok önem veririz. Yüzüne bakılmayacak derecede çirkin birinin kalbi ne kadar temiz de olsa dinlemeyebiliyoruz.

    Münazarana gelince, Güzel ve Çirkin hikayesini oku bir güzel, ve onu kullan düşünceni savunmak için. Çpk işine yarayacak!

    şu hikayeyi nerden bulabilirim ?
  • ikiside önemli fakat çirkinler genelde böyle konular hakkında konuşur yok iç güzelllik falan daha güzel diye
  • O da benden olsun:

    - - - - -

    GÜZEL VE ÇİRKİN


    Bir zamanlar zengin bir tüccar varmış. Üç kızı olan bu tüccarın kızlarının ikisi son derece bencilmiş. Ama üçüncüsü, yani adı Güzel olanı hem iyi hem de sevgi doluymuş.

    Bir gün tüccar, gemilerinin şiddetli bir fırtınada battığı haberini almış. Zavallı adam varını yoğunu kaybetmiş, geriye bir tek kasabadaki küçük evi kalmış. Açgözlü iki kardeş bu durumdan hiç hoşlanmamışlar. Yatakta yatmak ve oflayıp puflamaktan başka bir şey yapmaz olmuşlar. Evin bütün işleri Güzel’e kalmış.

    Bir zaman sonra tüccar kayıp gemilerinden birinin limana ulaştığını duymuş. Haberin doğru olup olmadığını öğrenmek için yola çıkmadan önce kızlarına, dönüşte size ne hediye getireyim, diye sormuş. Açgözlü iki kardeşin neşeleri hemen yerine gelmiş.

    “Elbiseler ve mücevherler!” isteriz demişler.
    “Peki ya sen Güzel?” diye sormuş tüccar.
    “Bir gül. O bana yeter,” demiş Güzel.

    Birkaç gün sonra tüccar evine dönmek üzere üzgün üzgün yola koyulmuş. Yine yoksulmuş, çünkü son gemiden ona kalan paraları da dolandırıcılara kaptırmış. Akşam karanlığı bastırırken bir ormana varmış. Orman hem karanlık, hem de soğukmuş. Şimşekler çakıyor, rüzgâr yerden karları havalandırıyormuş. Uzaklardan kurtların uluma sesleri geliyormuş.

    Tüccar nereye gitiğini bilmeden atıyla birlikte karların üzerinde bata çıka saatlerce yol almış, derken birden ileride pencerelerinden dışarı parlak ışıklar sızan son derece güzel bir şato görmüş. Ama bu çok garip bir şatoymuş, çünkü şöminelerinde harıl harıl ateş yanmasına, bütün odaları gün gibi aydınlık olmasına rağmen ortada kimsecikler yokmuş. Tüccar seslenmiş, seslenmiş, ceap veren olmamış. Sonunda, beklemenin bir anlamı olmadığını anlayınca, atını ahıra bağlamış ve salondaki uzun masanın üzerinde hazır bekleyen yemeği yemiş. Sonra bir yatağa yatıp uyumuş. Sabah uyandığında onun için bırakılmış yeni giysiler bulmuş yanıbaşında. Aşağıda da güzel bir kahvaltı onu bekliyormuş.

    “Bu şato, bana acıyan iyi kalpli bir periye ait herhalde,” demiş tüccar.
    “Ona bir teşekkür edebilseydim keşke.”

    Tüccar şatodan ayrılırken, bahçedeki gülleri fark etmiş. ‘Hiç yoksa Güzel’e verdiğim sözü yerine getireyim,’ demiş içinden. Güllerden birini koparmış. Ama koparır koparmaz müthiş bir kükremeyle inlemiş her yan. Çalıların arkasından korkunç görünüşlü bir canavar çıkmış. Öylesine korkunçmuş ki, tüccar neredeyse korkusundan bayılacakmış.

    “Seni değer bilmez adam!” diye kükremiş Canavar. “Hayatını kurtardım! Seni besledim, giydirdim! Sen kalkmış güzel güllerimi çalıyorsun. Hemen ölmeyi hak ettin!”

    Tüccar Canavar’ın karşısında diz çökmüş. “Gülü kızlarımdan birine götürecektim efendim,” demiş.

    “Ben efendi falan değilim, bir Canavar’ım,” diye hırlamış yaratık. Sonra tüccarın tepesine dikilmiş. “O değerli kızlarına gelince... Git, sor bakalım onlara, hayatına karşılık içlerinden biri gelip benimle birlikte yaşar mı? Bu teklifimi kabul eden olmazsa, üç ay içinde öleceksin.”

    Tüccar gün ışığıyla aydınlanmış ormanın içinden, üzgün bir şekilde atını sürüp evine dönmüş. Evde iki bencil kız kardeş babalarının başından geçen korkunç maceraları dinlerken kıllarını bile kıpırdatmamışlar. Babaları onlara giysi ve mücevher getirmedi diey küplere binmişler. Ama Güzel onlar gibi yapmamış.

    “Baba, izin ver ben gideyim,” demiş hiç tereddüt etmeden.
    “Tabii sen gideceksin, suç senin,” demiş kardeşleri. “Gül isterim diye tutturmasaydın, Canavar babamızı öldürmeyi düşünmeyecekti.”

    Üç ay geçince tüccar şatoya Güzel’le birlikte gitmiş. Her şey orayı ilk gördüğü gibiymiş: etrafta yine kimsecikler yokmuş, sofra hazırmış. Yemeklerini yemeyi bitirdiklerinde Canavar ortaya çıkmış. Güzel korkusundan tir tir titremeye başlamış, çünkü Canavar babasının anlattığı kadar korkunçmuş, hatta daha da korkunç!

    “Buraya kendi isteğinle mi geldin?” diye sormuş Canavar.
    “Evet,” demiş Güzel.
    “O zaman baban sabah olunca buradan gidecek ve bir daha buraya hiç gelmeyecek.”

    Sabah olup da babası gidince Güzel tek başına kalmış. Önce bir süre ağlamış, ama sonra gördüğü rüyayı hatırlayıp biraz olsun rahatlamış. Rüyasında bir peri, “Üzülme, babanın hayatını kurtarmak için gösterdiğin bu cesaret karşılıksız kalmayacak,” demiş ona.

    ‘Belki de bu yaşama alışırım,’ diye düşünmüş, neşesi yerine gelmiş azıcık. Bahçede dolaşmış, güllere bakarken içi hüzünle dolmuş. Sonra şatonun içini gezmiş. Oda kapılarından birinin üzerinde adının yazılı olduğunu görünce çok şaşırmış. Kapıyı açıp içeri bakmış. Oda tam istediği gibi döşeliymiş, kitaplarla, müzik aletleriyle doluymuş.

    ‘Canavar beni burada rahat ettirmeye çalıştığına göre, bana zarar vermez herhalde,” diey düşünmüş Güzel.
    Sonra bir kitap almış eline. Kitabın üzerinde altın yaldızla, “Sevgili Kraliçem. Her isteğin emirdir benim için,” diye yazıyormuş.

    “Şu anda babamı görebilseydim keşke!” demiş Güzel yüksek sesle Bunu der demez odanın öte ucundaki aynada babasının görüntüsü belirmiş. Böylece Güzel’in yalnızlık duygusu ve ev hasreti biraz olsun geçmiş.
    O gece yemekte Canavar ortaya çıkmış. “Seni izlememe izin verir misin Güzel?” diye sormuş.

    “Buranın sahibi sizsiniz,” demiş Güzel.
    “Hayır,” demiş Canavar. “Şatom senin emrindedir. İstersen hemen giderim.” Canavar bir an duraksamış. “Yalnız bir şey soracağım. Beni çok mu çirkin buluyorsun?”

    Güzel ne diyeceğini bilmemiş önce. Sonra başını kaldırıp Canavar’a bakmış. “Bunu söylemek istemezdim, ama doğruyu söylemem gerek. Evet, çirkin buluyorum,” demiş.

    Güzel, yemeğini bitirince Canavar, “Benimle evlenir misin?” diye sormuş.
    “Hayır Canavar, asla,” demiş Güzel.

    Canavar derin bir iç geçirirken çıkardığı ses, tüm şatoda yankılanmış.
    Her gece saat dokuzda Canavar konuşmak için Güzel’in yanına geliyormuş. Güzel, gün geçtikçe Canavar’a alışmaya başladığını fark etmiş. Hatta geç kaldığında onu merak bile ediyormuş. ‘Keşke,’ diyormuş, ‘bu kadar çirkin olmasaydı! Keşke ikide birde bana evlenme teklif etmeseydi! Çünkü Güzel, Canavar’ın, evlilik teklifini geri çevirdiğinde çıkardığı o sesten çok korkuyormuş.

    Canavar bir gün, “Beni sevmeyebilirsin ama, beni bırakıp gitmemeye söz vermelisin,” demiş. Her günü birbirine benzeyerek üç ay böyle geçmiş.

    Derken bir gün Güzel aynada babasının hasta olduğunu görmüş. Hemen Canavar’a babasına bakmak için eve gitmek istediğini söylemiş.

    “Gidebilirsin, Güzel,” demiş Canavar. “Ama geri dönmezsen kederimden öleceğimi biliyorsun, değil mi? Korkarım ki, babanın yanında kalmak isteyeceksin ve dönmeyeceksin. Ama eğer fikrini değiştirir de dönmek istersen, yüzüğünü yatağının yanındaki sehpaya koyman yeterli. Sabah olduğunda şatomda açacaksın gözlerini.”
    “Bir hafta sonra döneceğim, söz,” demiş Güzel.

    Ertesi sabah Güzel, babasının evinde, kendi yatağında açmış gözlerini. Babası onu karşısında görünce çok sevinmiş, kendini daha iyi hissetmiş. O gün öğleden sonra, kısa süre önce evlenmiş olan kız kardeşleri babalarını ziyarete gelmişler. Eve geldiklerinde babalarının biricik kızını karşılarında görünce kıskançlıktan ve öfkeden çatır çatır çatlamışlar.

    “Dinle!” demiş iki kardeşten biri. “Ona bir oyun oynayalım. Burada bir hafta daha kalmasını sağlayalım. O zaman Canavar gelip onu öldürür.” Bağırıp çağırıp onu kötülemek yerine, iki kardeş gözlerine soğan sürüp Güzel’in karşısına yaşlı gözlerle çıkmışlar ve ondan ayrılmak istemedikleri için ağladıklarını söylemişler. Güzel bir hafta daha kalmaya söz vermiş.

    Çok geçmeden Güzel, Canavar’ı babasını özlediği kadar özlediğini fark etmiş. Bir gün rüyasında Canavar’ı şatonun bahçesinde kaskatı ve cansız yatarken görmüş. Uyandığında, ‘Benim yaptığım düpedüz acımasızlık!’ diye düşünmüş. Hemen yüzüğünü parmağından çıkarıp, başucundaki sehpanın üzerine koymuş. Sabah gözlerini Canavar’ın şatosunda açmış.

    O günün akşamı Canavar’ı beklemiş. Saat dokuz olmuş. Canavar gelmemiş. Dokuzu çeyrek geçmiş, ortalarda yok. Birden endişe içinde koşa koşa şatodan bahçeye çıkmış. Canavar bahçede boylu boyunca yatıyormuş.

    ‘Onun ölümüne neden oldum!’ diye düşünmüş Güzel. Hemen ona sarılmış. Canvar’ın kalbi hâlâ atıyormuş!
    “Artık dönmezsin diey düşündüm. Yemeden içmeden kesilip ölmeye hazırlandım,” demiş Canavar fısıltılı bir sesle.
    “Ama ben seni seviyorum Canavar!” demiş Güzel. “Seninle evlenmek isityorum.”

    O anda tuhaf bir şey olmuş. Birden sanki şato daha bir güzel, daha bir ışıltılı hale gelmiş. Güzel bir süre etrafına bakınmış, sonra tekrar Canavar’a çevirmiş başını. Fakat Canavar yerinde yokmuş. Yattığı yerde şimdi genç ve yakışıklı bir prens duruyormuş.

    “Ben Canavar’ı istiyorum,” diye ağlamaya başlamış Güzel. Prens bu sırada ayağa kalkmış.
    “Canavar benim,” demiş. “Kötü bir peri bana büyü yapmıştı. Beni yüzüne bakılamayacak kadar çirkin bir yaratığa dönüştürmüştü. Bana benimle evlenmek istediğini söylemeseydin, hayatımın sonuna kadar öyle kalacaktım.”

    Prens Güzel’i şatoya götürmüş. Şatoda Güzel, babası ve rüyasında gördüğü iyi periyle karşılaşmış.
    “Gösterdiğin cesaretin ödülünü aldın,” demiş iyi peri Güzel’e.

    Peri sihirli değneğini sallamış. Birden şatodaki herkes Prens’in topraklarında bulmuş kendini. Orada halk coşku ve alkışlarla karşılamış Prens’i. Çok geçmeden Güzel ve Canavar evlenmişler. Düynanın gelmiş geçmiş en mutlu Prens ve Prenses’i olmuşlar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Darkness -- 12 Kasım 2008; 14:46:40 >




  • her ikiside
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Piêr Dé Sans

    Çirkin bir kız gelip bir erkeğe " konuşabilir miyiz " diye sorduğunda ben hiç bir erkeğin kabul edeceğini sanmam.
    Aynı şekilde kızlar içinde geçerli. O yüzden dışında bir albenisi olmalı ki insan konuşma isteği duysun.

    ben iki özelliğide içeren birini bulamam sanıyodum ama buldum 11 aydır çıkıyoruz allah bozmasın diyelim konuya gelelim arkadaşın dediği çok doğru hll olsunnnn
  • İkiside olsun,tam olsun.
  • İkisindende Olsun , Ama İnsan Ne Kadar İç Güzellik Dese de Dıs Güzelligede Bakıyor
  • 20'li yaşlara geldiğinizde sevgilinizin bahsettiğiniz gibi iç güzelliğinin ne kadar önemli oldugunu anlarsınız. anlamazsanız üzüleceğiniz şeyler yaşarsınız. benden söylemesi

    iç güzelliği dedik diye gidip en çirkin kızı bulun demiyoruz.
  • elbette iç güzellik (ne demekse), ama yanınıza da yakışmalı değil mi?
  • iç güzellik tabi. dış güzellik sadece bakabiliyosun güzelliğine ama iç güzeliği olduğu sürece o seni kendine çekiyodur zaten
  • nefes alsın yeter dersin münazarada
  • böyle yarışma olmaz s.arım böyle tartışmaya de kalk git
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.