İdil’de bir Türk olmak....

Attila’nın doğum tarihi, yeri, gençlik yılları ve yetişmesi hakkında malumat bulunmamaktadır. Yalnız isminden dolayı Hunlar’ın İtil Nehri kıyılarında bulunduğu zamanlarda dünyaya geldiği tahmin edilmektedir: Asya’da Hun Devletleri birer birer peşi sıra inkıraza uğrayınca Türk milleti de yavaş yavaş İtil Nehri kıyılarında toplanmaya başlamıştı, zamanla burada nüfusları da artmış ve kendilerine de burada nüfuzlu ve sinerjik başbuğlar nezaret etmeye başlamıştı ki bunu da bir süre sonra Hun Türkleri'nin büyük bir ordu millet olarak Karadeniz’in kuzeyini zapt etmesinden ve hemen sonrasında Macaristan Ovalarına yerleşmesinden anlıyoruz. İşte Hunlar’ın İtil nehri havalindeki bu güzel günlerinde, paylaşılamayan, Türk tarihinin o nadide siması Attila Dünya’ya gelmişti.

İdil neredeydi ?

Türk milletine sığınak olmuş münbit bir nehir havzasıdır, Hun Türkleri'nden sonra yine kanlarında Hunluk olan Bulgar Türkleri daha sonra da Kıpçaklar yani Kazan Tatarları bu Nehir havalisinde yaşamıştır. Aslında İdil'de bir Türk olmak derken sadece Hunlar'a değil Moğolların medeniyetlerine son verdiği İtil Bulgarları ve Ruslar'ın egemenliklerine son verdiği Kazan Tatarlarına da dokunmak istedim.

Volga nehrinin Türkiklerdeki karşılığı İtil ya da İdil. Bu arada Attila'nın menşei Hunlar gibi belirsizdir ve muhtemelen gerçek menşeinin bilimsel zeminde ispatı da imkansızdır. Çeşitli ulusal tarih yazımları farklı meşrulaştırmalarla ya da teorileri mutlak gerçek addederek Attila'yı sahiplenirler çünkü gerekli bilimsel donanımdan yoksun biçimde milliyetçi hislerle güdülenen yazar çok. "Hun" muhtemelen Turkik olan ve olmayan birkaç farklı etnisitenin gevşek göçebe konfederasyonuna ya da imparatorluğuna karşılık düşen, farklı yer ve zamanlarda farklı bağlamlarda farklı kavimlere de yakıştırılmış olma ihtimali bulunan bir şemsiye isim. Belirli yazılı kaynaklardan yola çıkılarak Cermenler tarafından domine edildiği düşünülen ama kuvvetli ihtimalle tamamen Cermenleri kapsamayan, farklı tarihlerde ve bağlamlarda karşımıza çıkan "Got" ismi gibi. Özellikle de eski zamanlarda bizim anladığımız türden monolitik ve saf uluslar; üstüne de milliyetçilik duygusu yoktu. Savaşçı bireyler önce kendi menfaatlerine ve ailelerine, sonra da daha güçlü savaşçı şeflere ve spesifik klanlarına bağlıydılar. Bir üst ulus kimliğe ve o kimliğin yüceltilmesine göre hareket etmezlerdi. Romalılar, Atinalılar, Spartalılar gibi antik Akdeniz'in şehir devleti halklarından bile bunu anlayabilirsiniz. Romalılar ya da Miletliler "Latinler" ya da "Hellenler" gibi bir ulus formatını benimsememişlerdir. Başka bir Hellen ya da Latin'i aynı veya çok benzer bir dili konuştuklarını çok iyi bildikleri halde kendilerinden ayrı görmüşlerdir. Misal Büyük Kral Xerxes Hellas'a saldırdığında Hellen menşeili şehir devletlerinin büyük bir kısmı onun safına geçmiştir. Perslere karşı Hellen ulusal direnişi milliyetçi Yunan yazınının uydurduğu bir efsanedir. Roma İmparatorluğu'nun İtalyasız yüzlerce yıl ayakta durmasında ve hatta Iustinianus zamanında İtalya'yı mahvederek zaptetmesinde ya da Augustus'un askerlerine emeklilik arazisi tahsisi için İtalya'da büyük yağmalar yaptırtmasında bile İtalyan milliyetçiliğinin çarpık Roma imgesi görülebilir. Çünkü İtalya'nın geri kalanına ne olduğu Roma'nın umurunda değildi.

Milliyetçilik, komünizm ve ayrım yapmaksızın dinler, bu üç popüler fikir kategorisi bilimsel tarih yazın ve anlatısına en büyük zararları vermiştir. Tarihi samimi biçimde öğrenmede çok büyük dezenformasyonlara yol açmışlardır.

Ben pek tarih'ten anlamadığım için uzun yazınızı okumadım, siz tarihçimisiniz ?