Şimdi Ara

İngilizce mi Daha Üstün Bir Dil Yoksa Türkçe mi? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
123
Cevap
0
Favori
9.920
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sucvceza

    quote:

    Orijinalden alıntı: dob3rman

    ingilizce her alanda türkçeyi döver. birisi evrensel bir dil, diğeri ortadoğuda bir-bilemedin iki ülkenin konuştuğu bir dil.


    İngilizce evrensel dil değildir.

    Bir uçak ile at arabası kıyaslaması gibi..

    Biri dünyanın en eski dillerinden, ötekinin tarihi 800-1000 yıl.
    Birinin kelime türetme yeteneği var ötekinin yok.
    Birinin tüm lehçeleri ve ağızları toplandığında 80-100 bin sözcüğü var, ötekinin 40-50 bin.
    Biri yazıldığı gibi okunur, öteki yazıldığı gibi okunmadığından sözcükler ezberlenerek kullanılır.
    Birine Latin abecesi yetmez, ötekine fazla gelir.
    Biri matematikseldir, diğeri kör hesap.
    Birinde gönül var, diğerinde yok (gönül sözcüğünün karşılığı bile yok).
    Biriyle tümce kurarken sözcükleri istediğiniz yere koyarsınız, diğerinde yer değiştirdiğiniz zaman ya anlam bozulur yada anlamını hepten yitirir.
    Biri bilime en yatkın dil, öteki en uzak. Bunu ısrarla iddia ediyorum. İnanmayan araştırıp gerçeği görebilir.
    Biri köklü, yapılı, düzenli, yetenekli, esnek, tok bir dildir, öteki hantal, gelişemez, düzensiz, çarpık yapılı, 5 Latin dilinin kırmasıdır.
    Biri latin dillerine sözcük ve yapı satmıştır, diğer sözcüklerinin neredeyse yarısını Latince'den satın almıştır.
    Birisinde eylemler çekimlenirken düzenli( sese uygun ) küçük, sondan eklenen ekler kullanır, diğeri abuk, zamana göre tamamen değişen yardımcı eylemler kullanır, ezberlenmeleri gerekir.
    Biri tarihte birkaç kere dünya dili olmuştur, öteki bir kere bile sayılmaz. (Afrikalılara göre dünya dili Fransızca, Orta ve Güney Amerika halklarına göre İspanyolca-Portekizce, Orta Asya halklarına göre Rusça-Çince-Türkçe)
    Biri özdür, diğeri laçka.
    Birisi tarih boyunca gelişmiştir, diğeri neredeyse hiç gelişmemiştir.
    Birinde insani ünlemler, doğa sesleri, ikilemeler gerçekçi, diğerinde yapmacıktır.
    Biri ulama vb. yöntemlerle konuşmayı çok daha seri ve kısa kılabilir, diğerinde bu tür yöntemler gevelemeye yol açar...

    Kısacası, Türkçe hemen hemen her konuda İngilizce'den üstündür. Bahsettiklerim araştırmaya ve incelemeye açıktır. Kendiniz araştırmak için fazla tembelseniz araştıranların eserlerine göz atabilirsiniz.

    Türkçe'nin sunduklarını kısmen sunabilen diller, Fince, Macarca ve uzak doğu dilleridir. Kıyaslanması gereken diller bunlardır.

    Mükemmel açıklama

    ekleme: Sırf dünyanın para birimi DOLAR diye Dilide ingilizce...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Tera -- 22 Mart 2010; 15:24:47 >




  • Hangi Türkçeden bahsediyoruz? 90.000 kelimelik öz Türkçeden mi yoksa şimdi kullandığımız 30.000 kelimelik, sözcüklerinin yarısı farkı dillerden olan,
    Türkçeden mi bahsediyoruz? Yoksa Turkcheden mi?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: pLainLogic

    En basitinden ingilizcede "gönül" sözcüğüne eşdeğer bir sözcük yok yani duygu yok


    Oktay Sinanoğlu - Bye bye Türkçe [Şiddetle tavsiye ederim]

    Ona bakarsan ingilizcede de "parent" kelimesine karşı sözcük yok türkçede.Parent anne ve baba demektir.Ama türkçede öyle birşey yok anne ve baba diyoruz.

    "my parents wont let me."

    "anam ve babam izin vermiyor."

    Ve ingilizce bilmeyenler yorum yapmış yok 10 kelime desen anca çıkar anlam vb. bari bilmeden konuşmayın.

    Ve hayır türkçe daha geniş daha güzel daha kafiyeli bir dildir ama dünya ingilizceyi tercih etmiş kuyruk acınızmı ne var anlamadımki.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lev@ -- 22 Mart 2010; 15:29:57 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: lev@


    quote:

    Orijinalden alıntı: pLainLogic

    En basitinden ingilizcede "gönül" sözcüğüne eşdeğer bir sözcük yok yani duygu yok


    Oktay Sinanoğlu - Bye bye Türkçe [Şiddetle tavsiye ederim]

    Ona bakarsan ingilizcede de "parent" kelimesine karşı sözcük yok türkçede.Parent anne ve baba demektir.Ama türkçede öyle birşey yok anne ve baba diyoruz.

    "my parents wont let me."

    "anam ve babam izin vermiyor."

    Ve ingilizce bilmeyenler yorum yapmış yok 10 kelime desen anca çıkar anlam vb. bari bilmeden konuşmayın.


    Ebeveyn




  • quote:

    Orijinalden alıntı: lev@

    quote:

    Orijinalden alıntı: pLainLogic

    En basitinden ingilizcede "gönül" sözcüğüne eşdeğer bir sözcük yok yani duygu yok


    Oktay Sinanoğlu - Bye bye Türkçe [Şiddetle tavsiye ederim]

    Ona bakarsan ingilizcede de "parent" kelimesine karşı sözcük yok türkçede.Parent anne ve baba demektir.Ama türkçede öyle birşey yok anne ve baba diyoruz.

    "my parents wont let me."

    "anam ve babam izin vermiyor."

    Ve ingilizce bilmeyenler yorum yapmış yok 10 kelime desen anca çıkar anlam vb. bari bilmeden konuşmayın.

    Ve hayır türkçe daha geniş daha güzel daha kafiyeli bir dildir ama dünya ingilizceyi tercih etmiş kuyruk acınızmı ne var anlamadımki.


    Dünya ingilizceyi değil, Doları tercih etmiştir...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: lev@

    quote:

    Orijinalden alıntı: pLainLogic

    En basitinden ingilizcede "gönül" sözcüğüne eşdeğer bir sözcük yok yani duygu yok


    Oktay Sinanoğlu - Bye bye Türkçe [Şiddetle tavsiye ederim]

    Ona bakarsan ingilizcede de "parent" kelimesine karşı sözcük yok türkçede.Parent anne ve baba demektir.Ama türkçede öyle birşey yok anne ve baba diyoruz.

    "my parents wont let me."

    "anam ve babam izin vermiyor."

    Ve ingilizce bilmeyenler yorum yapmış yok 10 kelime desen anca çıkar anlam vb. bari bilmeden konuşmayın.

    Ve hayır türkçe daha geniş daha güzel daha kafiyeli bir dildir ama dünya ingilizceyi tercih etmiş kuyruk acınızmı ne var anlamadımki.

    Nedir bu ingilizce avukatlığı bende onu anlayamadım ?
    Dilini benimseyemiyorsan o senin sorunun




  • Arkadaşlar ingilizce öyle çokta kolay bir dil değil.Okunuş-yazılış yüzünden ingiliz arkadaşlara bile problem oluyor.İngilizce'nin bu kadar tutulması tamamen sömürgelerindendir.Eğer osmanlı zamanında hoşgörülü siyaset uygulamasaymış,belki de şimdi osmanlıca resmi dil olacakmış.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ThunderVolt

    Edebi olarak Arapça

    Kolaylık olarak İngilizce

    Ciddilik olarak Türkçe

    abi sen naptın ya ciddilik olarak türkçe
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MeFSuH

    Arkadaşlar ingilizce öyle çokta kolay bir dil değil.Okunuş-yazılış yüzünden ingiliz arkadaşlara bile problem oluyor.İngilizce'nin bu kadar tutulması tamamen sömürgelerindendir.Eğer osmanlı zamanında hoşgörülü siyaset uygulamasaymış,belki de şimdi osmanlıca resmi dil olacakmış.

    katılıyorum mesela afrikada yüzyıllarca osmanlı egemenliği sürmesine rağmen şimdi fransızca konuşuluyo bu da avrupalıların kültürlerini nasıl empoze ettiklerini gösteriyo
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Graf:


    quote:

    Orijinalden alıntı: lev@

    quote:

    Orijinalden alıntı: pLainLogic

    En basitinden ingilizcede "gönül" sözcüğüne eşdeğer bir sözcük yok yani duygu yok


    Oktay Sinanoğlu - Bye bye Türkçe [Şiddetle tavsiye ederim]

    Ona bakarsan ingilizcede de "parent" kelimesine karşı sözcük yok türkçede.Parent anne ve baba demektir.Ama türkçede öyle birşey yok anne ve baba diyoruz.

    "my parents wont let me."

    "anam ve babam izin vermiyor."

    Ve ingilizce bilmeyenler yorum yapmış yok 10 kelime desen anca çıkar anlam vb. bari bilmeden konuşmayın.

    Ve hayır türkçe daha geniş daha güzel daha kafiyeli bir dildir ama dünya ingilizceyi tercih etmiş kuyruk acınızmı ne var anlamadımki.


    Dünya ingilizceyi değil, Doları tercih etmiştir...

    "Muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsinizcesine" kelimesini bana çevirirmisin ? :D

    Tabiki işin şakası :)
    ------------------------
    Türkçe derim, duyguyu düşünceyi İngilizce'den daha iyi anlatabiliyorsun.Ama Türkçe ile sadece Türk-i Cumhuriyetlerde işimize yarar oysaki İngilizce bilen birisi bile istediği yerde 1 tane İngilizce bilen bulabiliyor :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi FTaze -- 22 Mart 2010; 16:38:28 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: MeFSuH

    Arkadaşlar ingilizce öyle çokta kolay bir dil değil.Okunuş-yazılış yüzünden ingiliz arkadaşlara bile problem oluyor.İngilizce'nin bu kadar tutulması tamamen sömürgelerindendir.Eğer osmanlı zamanında hoşgörülü siyaset uygulamasaymış,belki de şimdi osmanlıca resmi dil olacakmış.


    Osmanlıca diye bir dil yok ki. Osmanlı'nın dili Türkçe idi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: GrenadeLauncher


    quote:

    Orijinalden alıntı: Graf:


    quote:

    Orijinalden alıntı: lev@

    quote:

    Orijinalden alıntı: pLainLogic

    En basitinden ingilizcede "gönül" sözcüğüne eşdeğer bir sözcük yok yani duygu yok


    Oktay Sinanoğlu - Bye bye Türkçe [Şiddetle tavsiye ederim]

    Ona bakarsan ingilizcede de "parent" kelimesine karşı sözcük yok türkçede.Parent anne ve baba demektir.Ama türkçede öyle birşey yok anne ve baba diyoruz.

    "my parents wont let me."

    "anam ve babam izin vermiyor."

    Ve ingilizce bilmeyenler yorum yapmış yok 10 kelime desen anca çıkar anlam vb. bari bilmeden konuşmayın.

    Ve hayır türkçe daha geniş daha güzel daha kafiyeli bir dildir ama dünya ingilizceyi tercih etmiş kuyruk acınızmı ne var anlamadımki.


    Dünya ingilizceyi değil, Doları tercih etmiştir...

    Çekoslavakyalaştıramadıklarımızdanmısınız kelimesini bana çevirirmisin ? :D



    Banamı sormuştun?

    @sucvceza, Önceden vardı. Her nekadar Asimile bir dil olsada.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Tera -- 22 Mart 2010; 16:43:24 >




  • İngilizce halt yemiş.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sucvceza


    quote:

    Orijinalden alıntı: lev@


    quote:

    Orijinalden alıntı: pLainLogic

    En basitinden ingilizcede "gönül" sözcüğüne eşdeğer bir sözcük yok yani duygu yok


    Oktay Sinanoğlu - Bye bye Türkçe [Şiddetle tavsiye ederim]

    Ona bakarsan ingilizcede de "parent" kelimesine karşı sözcük yok türkçede.Parent anne ve baba demektir.Ama türkçede öyle birşey yok anne ve baba diyoruz.

    "my parents wont let me."

    "anam ve babam izin vermiyor."

    Ve ingilizce bilmeyenler yorum yapmış yok 10 kelime desen anca çıkar anlam vb. bari bilmeden konuşmayın.


    Ebeveyn


    Arapça




  • Türkçe'de bir şeyi daha kısa yoldan anlatabiliriz.Ayrıca örnek olarak "zırtaboz" kelimesinin ingilizce karşılığı var mı he var mı? İngilizceyi savunmayın bana.Görüyoruz şarkılarda da . Mesela Hadise'nin Düm Tek Tek şarkısında "crazy for you" sözü var.Allah aşkına ne demek bu ? "senin için çılgın" demek sizce anlamca uygun mu ?
  • Tarih Türklerle başlar dolayısıyla türkçe de dillerin atasıdır
  • quote:

    Orijinalden alıntı: lev@

    quote:

    Orijinalden alıntı: pLainLogic

    En basitinden ingilizcede "gönül" sözcüğüne eşdeğer bir sözcük yok yani duygu yok


    Oktay Sinanoğlu - Bye bye Türkçe [Şiddetle tavsiye ederim]

    Ona bakarsan ingilizcede de "parent" kelimesine karşı sözcük yok türkçede.Parent anne ve baba demektir.Ama türkçede öyle birşey yok anne ve baba diyoruz.

    "my parents wont let me."

    "anam ve babam izin vermiyor."

    Ve ingilizce bilmeyenler yorum yapmış yok 10 kelime desen anca çıkar anlam vb. bari bilmeden konuşmayın.

    Ve hayır türkçe daha geniş daha güzel daha kafiyeli bir dildir ama dünya ingilizceyi tercih etmiş kuyruk acınızmı ne var anlamadımki.

    Ebeveyn sözcüğünü ilk kez duyuyorsun dimi hocam? Olabilir yanlış anlama beni , belirteyim dedim en azından bilgi eksikliğini gidermiş olalım.




  • Aşağıdaki yazı uzun ama koPyalayıp zaman zaman okuyun tavsiyemdir.

    Alıntıdır
    TÜRKÇE'NİN MATEMATİĞİ

    Victor Hugo şiirlerini 40.000 kelime ile yazdı. Türkçe'yi en zengin kullananlardan Yaşar Kemal'in romanları 3.500 kelimeyi geçmez" görüşü çok yaygındır. Bu görüş haklıdır zira Türkçe'nin Fransızca’ya oranla daha az sözcük içerdiği doğrudur. İngilizce'ye, Almanca’ya, İspanyolca’ya oranla da daha az sözcük içeriyor olması gerekir. Ne var ki bu Türkçe'nin daha yetersiz bir dil olduğu anlamına gelmez! çünkü Türkçe az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir! Daha fazla sözcük içerse bunun kimseye zararı dokunmaz ancak, gereği yoktur.
    Başka bir dilden Türkçe'ye çeviri yapan herkes sözlüğü açtığında, aralarında minik anlam farkları olan bir çok sözcüğün Türkçe karşılığında çoğu zaman aynı kelimeyi okur. Bu, ilk bakışta bir eksiklik gibi görünebilir, oysa öyle değildir. Çünkü yukarıda adı geçen diller kelimelerin statik olan anlamlarını öğrenmeye, Türkçe ise bu anlamları bulup çıkarmaya, yani dinamik anlamlandırmaya dayalıdır. Türkçe'de anlamları sözlükteki tanımlar değil, kelimelerin cümle içindeki konumları belirler. Tam bu noktada, Türkçe'nin, referans olmak üzere sadece gerektiği kadarı sözlüklere alınmış, sonsuz sayıda kelime içerdiği bile öne sürülebilir.
    İngilizce-Türkçe sözlükte "sick", "ill" ve "patient"ın karşısında hep "hasta" yazar. Bu bağlamda ingilizce’nin üç kat daha fazla sözcük içerdiği söylenirse bu doğrudur. Ancak, aradaki farkların Türkçe'de vurgulanamadığı söylenmeye kalkılırsa bu yanlış olur: "doktor falanca beyin hastası olmak", "böbrek hastası olmak", "internet hastası olmak", "filanca şarkının hastası olmak" arasındaki farkı Türkçe konuşan herkes bir çırpıda anlar.

    Bunun nasıl olabildiğini görmek zor değildir. Bir kalem alıp, alt alta:
    3+5=
    12+5=
    38+5=
    yazmak, sonra da bunları toplamak yeterlidir. Hepsinde aynı "+5" yazdığı halde!
    Sonuçlar farklı çıkıyorsa, Türkçe'de de hepsinde aynı "hastası olmak" ifadesi geçtiği halde sonuçlar farklı olacaktır. Türkçe'nin az araç ile çok iş yapmasının sırrı matematikte yatar. 0'dan 9'a kadar 10 tane rakam, artı, eksi, çarpı, bölü dört işlem işareti ve bir ondalık ayracı virgül, yani topu topu 15 simge ile sonsuz sayıda işlem yapılabilir. Türkçe de benzer özellikler gösterir. Türkçe matematiğe dayalı olmaktan da öte, neredeyse matematiğin kılık değiştirmiş halidir.

    Türkçe'deki herhangi bir fiilin çekiminin ve kelimelerin nasıl çoğul yapılacağının öğrenilmiş olması, henüz varlığı bile bilinmeyen, 5 yıl sonra Türkçe'ye girecek fiillerin nasıl çekileceğinin ve 300 yıl önce unutulmuş kelimelerin çoğullarının ne olduğunun biliyor olması demektir. Bu tıpkı birinci dereceden 2 bilinmeyenli bir denklemin nasıl çözüleceği öğrenildiğinde, sadece "x=6", "y=23" olan denklemlerin değil, aynı dereceden bütün denklemlerin nasıl çözüleceğinin öğrenilmiş olması gibidir.

    Oysa sözgelimi ingilizce’de "go", "went" olurken "do", "did" olur. Çoğul ekleri için de durum aynıdır: "foot", "feet" olurken "boot", "beet" değil "boots" olur. Bunun tutarlı bir iç mantığı yoktur, tek çare böyle olduklarının bellenmesidir.

    Türkçe'de ise, statik kelimeleri ezberlemek yerine dinamik kuralları öğrenmek gerekir. Türkçe'de neredeyse istisna bile yoktur. Olanlar da ses uyumu gereği "alma" olması gereken meyve isminin "elma" biçimine dönmesi gibi birkaç minör istisnadır. Kurallar ise neredeyse, bu dili icat edenlerin Türk olduğuna inanmayı zorlaştıracak kadar güçlü ve kesindir. Bu noktadan sonra, anlatılanları matematik olarak formüle etmek, aradaki ilişkiyi somutlaştırabilmek açısından yararlı olacaktır. Bunu yapmanın en kolay yolu ikili sayı sistemini kullanmak olduğu için de yalnızca 0 ve 1'leri kullanmak yeterlidir. İzleyen örneklerde [1=var] ve [0=yok] anlamında kullanılmışlardır.


    Kelime kökü çoğul eki matematik ifade:
    ev........ler.......evler
    1.0.......0.1......1.1

    Türkçe'deki bütün kelimelerin 2 bit olduğu varsayılabilir (ileride bit sayısı artacak). Tekil olan bütün kelimeler 1.0 (kelime kökü var; çoğul eki yok), çoğul olanlar ise 1.1'dir (kelime kökü var; çoğul eki var). Bu kural hiç değişmemek bir yana, öylesine güçlüdür ki Türkçe'de başka hiç bir dilde yapılamayacak bir şey yapılıp, olmayan bir kelimenin çoğulu dahi söylenebilir (0.1). Birisi karşısındakine sadece "ler" dediğinde, alacağı tepki: "anladık ler de, neler?" türünden bir cevap olacaktır. Bir şeylerin çoğulunun söylendiği bellidir de, neyin çoğulunun kastedildiği açık değildir.

    Vurgulama / sıfat kökü zayıflatma matematik ifade
    kırmızı
    0.1.0
    kıp kırmızı
    1.1.0
    kırmızı msı
    0.1.1
    kıp kırmızı msı
    1.1.1

    Türkçe'deki sıfatların anlamını kuvvetlendirmeye veya zayıflatmaya yarayan bu kural da hiç değişmez. Hatta istenirse bu kurala uyan ama hiçbir sözlükte bulunmayan, hem kuvvetlendirilmiş hem de zayıflatılmış garip sıfatlar bile türetilebilir. "Güneş doğmazdan az önce ufuk kıpkırmızımsı (kıp + kırmızı +msı; [1.1.1]) bir renk aldı" dendiğinde, herkes neyin kastedildiğini anlayacaktır. Çünkü ayaküstü türetilen bu sıfat, hiçbir sözlükte yer almaz ama, Türkçe konuşan herkesin çok iyi bildiği bu kurala uygundur.

    Fiil çekimlerinde de işler farklı değildir. Burada zorunlu olarak kişi için 3, zaman için 2 bitlik gruplar kullanılacak. Çoklu bit grupları şunları ifade edecek:


    011 = ben
    010 = sen
    000 = o
    111 = biz
    110 = siz
    100 = onlar
    00 = geniş zaman
    11 = şimdiki zaman
    10 = gelecek zaman
    01 = geçmiş zaman


    kök kişi matematik ifade

    yeterlilik...................Oku (y)abil dim.........................= 1.1.0.01.0.0.011
    olumsuz................... Oku (y)a ma z mış sın......................= 1.1.100.0.1.010
    zaman.................. Gel me (y)ecek ti........................= 1.0.1.10.1.0.000
    zaman...................Git me di k........................ = 1.0.1.01.0.0.111
    hikaye...................Şaşır abil ecek ti niz .....................= 1.1.0.10.1.0.110
    rivayet...................Bil (i)yor lar..................... = 1.0.0.11.0.0.100

    kişi

    tabloda zaman ile ilgili küme 3 bit yapılıp geçmiş zaman "di'li geçmiş" ve "miş'li geçmiş" olarak ikiye ayrılabilir, soru bileşkeni için ayrı bir bit eklenebilir, emir ve şart kipleri de işin içine katılabilir ancak, sonuç değişmezdi.

    Cümleleri oluşturan öğelerin (özne, nesne, yüklem, vb...) Sıralaması da rasgele değildir. Türkçe cümleler bir tür "crescendo" (şiddeti giderek artan dizi) izlerler. Bütün vurgu en sonda yer alan yüklem (fiil) üzerindedir. Diğer öğelerin önemi, yükleme olan yakınlık/uzaklık konumları ile belirlenir. Yükleme yakınlaştıkça önem artar. Gene matematiksel olarak ele almak gerekirse, cümleyi oluşturan her bir öğenin toplam öğe sayısı kadar haneden oluşan bir matematik değere sahip olduğu varsayılabilir.

    "dün ahmet camı kırdı" cümlesi 4 öğeden oluşmaktadır; o halde her öğe 4 haneli bir değere sahip olacak, ilk öğe en düşük, son öğe ise en yüksek değeri taşıyacaktır.

    Cümle
    matematik değer
    0001
    matematik değer
    0011
    matematik değer
    0111
    matematik değer
    1111

    1 dün ahmet camı kırdı.
    2 dün camı ahmet kırdı.
    3 ahmet dün camı kırdı.
    4 ahmet camı dün kırdı.
    5 camı dün ahmet kırdı.
    6 camı ahmet dün kırdı.

    Şimdi tablodaki cümleler tek, tek ele alınabilir:
    1. Cümle: dün ahmet bir iş yaptı ve bu camı kırmak oldu.
    2. Cümle: dün kırılan camı başkası değil ahmet kırdı (suçlu ahmet!).
    3. Cümle: ahmet'in dünkü işi camı kırmak oldu (belki önceki gün kitap okumuştu).
    4. Cümle: ahmet camı herhangi bir zaman değil, dün kırdı (yarın kırması gerekiyor olabilirdi).
    5. Cümle: cam düne kadar sağlamdı, kırılmasının suçlusu ise ahmet.
    6. Cümle: camı ahmet zaten kıracaktı, bunu dün yaptı.

    Cümleyi oluşturan öğeler kesinlikle aynı kalırken (cam hep 'i' haliyle "camı" olarak kaldı; fiil hep 3. Tekil şahıs, di'li geçmiş zamanda çekildi, vb.) Sadece yerlerinin değişmesi cümlelerin anlamlarını da değiştirdi.

    Her cümlede 0011, 0001'den daha fazla, 0111 bu ikisinden daha fazla, 1111 ise hepsinden daha fazla önem taşıdı. Anlamı belirleyen de zaten her bir öğenin matematik değeri oldu. Kelimelerin statik anlamlar taşıdıkları dillerde, zaman belirtecinin (dün) yeri değiştirilerek elde edilebilecek 2 çeşitlemenin dışında diğer anlamları vermek için kip değiştirmek (edilgen kip - passive mode kullanmak) veya araya açıklayıcı başka kelimeler eklemek gerekir. Türkçe konuşanlar ise her bir cümlenin diğerinden farkını derhal anlarlar.

    Matematik ile olan alışveriş yalnızca verilen örneklerle sınırlı değildir. Türkçe'nin ne tarafı ele alınsa bu ilişki ile yüz, yüze gelinir. Türkçe'nin bu özelliğini "insanlar kendilerine ulaşan mesajları nasıl anlarlar? Bunun kullanılan dil ile bir ilgisi var mıdır? Bir Fransız, bir İngiliz, bir Türk aynı mesajı kendi ana dillerinde alsalar, birbirleri ile aynı şekilde mi, yoksa farklı mı algılarlar? Eğer dilin algılamayla ilgisi varsa, işin içine bir dil karışmadığı yani sözgelimi bir pantomim gösterisi izlenir veya üzerinde hiç yazı olmayan bir afişe bakılırken, dil ile ilgili bu alışkanlıklar nasıl etki ederler?" türünden sorulara yanıt ararken fark ettim. Bu özellik konuya ilgi ve sabırla yaklaşıp bakmayı bilen herkesin görebileceği kadar açık. O nedenle, bu güne kadar kesinlikle başkaları tarafından da görülmüş olmalı. "Türkçe çok lastikli, nereye çeksen oraya gidiyor" diyenler de aslında, hayal meyal bu özelliği fark eder gibi olup, ne olduğunu tam adlandıramayanlardır. Türkçe teknik açıdan mükemmel bir dildir.

    Bu mükemmelliğin nedeni matematik ile olan iç içeliktir. Keza, ne yazık ki Türkçe'nin, bu dili konuşanlara kurduğu tuzak da buradadır. Kentli-köylü, eğitimli-eğitimsiz, doğulu-batılı, vb. kültür çatışmaları dünyanın her yerinde vardır. Gene dünyanın her yerinde iyi, kötü işleyen bir "asimilasyon" ve/veya "adaptasyon! " süreci bu çatışmayı kendi içinde bir takım sentezlere götürür. Türkiye bu açıdan dünya genelinin biraz dışındadır. Bizde "asimilasyon" ve/veya "adaptasyon" süreci ya hiç çalışmaz, ya da akıl almaz bir yavaşlıkta çalışır. Sorun, başka sebeplerin yanı sıra kullandığımız dilden de kaynaklanmaktadır. Düşünme, kendi kendine sözsüz konuşma olarak kabul edilirse (bence öyledir), anadilin kişilerin düşünce yapısı üzerinde etkili olduğunu da kabul etmek gerekir; insanlar kendi anadillerinde düşünürler. Türklerin büyük paradoksu işte buradadır. Teknik açıdan mükemmel bir dil olan Türkçe, kendi dışımızdaki dünyayı kendimizce değiştirmeden, olduğu gibi algılamaktaki en büyük engelimizi oluşturmaktadır.

    Örneğin, Türkiye dışına yabancı işçi olarak giden ilk nesil gerek bulundukları ülkenin dilini öğrenme, gerekse oradaki yaşam biçimine ayak uydurma konusunda muhteşem bir direniş gösterdiler. Bu direnişin boyutları o denli büyük oldu ki, başka hiç bir diasporada gözlenmeyen gelişmeler yaşandı. Türk diasporası, gettolaşıp kendi kültürünü gene kendi içine kapanık bir çevrede yaşayacak yerde, kendi kültür kurumlarını o ülkeye ithal etti. Asimile olmaya en dirençli kültürlerden biri kabul edilen İspanyollar, gittikleri yere sadece gazetelerini ve bazen de radyolarını taşımakla yetinirken; Türklerin bunlara ek olarak (hem de birden çok) televizyon kanalları ve hatta kendi fast-food'ları (lahmacun, döner, vb.) oldu.

    Bunları başaran insanların yeteneksiz olduklarına, dil öğrenmeyi de bu yeteneksizlikleri yüzünden beceremediklerine hükmetmek en azından adil ve gerçekçi olamaz. Keza, böylesine önemli bir kültür direnişi gösterenlerin, orada doğan çocuklarını eğitirlerken, bunca sahip çıktıkları kültürlerini göz ardı etmiş olmaları da düşünülemez. Ancak gözlemlenen o ki, orada doğan ikinci nesil, gene sözgelimi İspanyollar arasında hiç görülmediği kadar hızla asimile oldu. Bunun nedenini evdeki Türkçe'nin yanısıra okulda öğrenilen ve ev dışında yaşanan, o ülkenin dili faktöründe aramak çok yanıltıcı olmayacaktır.

    Biz Türkler, konuşmayı öğrenirken (tıpkı sick, ill, patient örneğinde olduğu gibi) farklı durumların farklı kavramlar oluşturduğunu, bu farklı kavramların da farklı adları olması gerektiğini öğrenmeyiz. Aynı adı taşıyan farklı kavramları birbirinden ayırmaya yarayacak sezgisel (sezgisel=doğal=matematiksel) yöntemin kurallarını öğrenmeye başlarız.

    Sezgiselliğe şartlanmış beyinler ise dış dünyayı hiçbir değişikliğe uğratmadan, olduğu gibi algılamayı bilemediklerinden, bildikleri tek yönteme yani kendilerince anlam çıkarsamaya veya başka bir ifadeyle "sezdikleri gibi algılamaya" yönelirler.

    Algıladıkları kavramların tümü kendi çıkarsamaları doğrultusunda şekillenmiş olan, kendilerince tanımlanmış bir dünyada yaşayan insanlara ulaşan mesajlardaki kodlar ne kadar "herkesçe bir örnek" algılanabilir? Üzerinde emek harcanmaya değer temel sorulardan biri budur. Bu sorunun yanıtı belirginleştikçe, neden batıdaki sistemlerin bir türlü Türkiye’de oluşturulamadığı sorusunun yanıtı da belirginlik kazanabilir.

    Türkçe'nin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bu özel durum kuşkusuz tüm iletişim alanları için geçerlidir. Yunus Emre’nin okuması, yazması olmayan göçebe Türkmen boyları arasında 700 yıl boyunca bir nesilden diğerine büyük bir sadakatle, sözlü kültür ürünü olarak aktarılmasının ardında Türkçe’nin sezgiselliğini sonuna kadar kullanmadaki becerisi vardır. Tanzimat aydınları ve Cumhuriyet aydınlarının bir türlü geniş kitlelere seslerini duyuramamalarının nedeni de gene aynı denklemin içinde aranmalıdır. Fransız gibi, Alman gibi düşünmeyi öğrenenler, meramlarını anlatırken bunu yeni öğrendikleri düşünce sistematiği içinde yapmaya kalkışmış ve Türk gibi anlatmayı becerememiş olduklarından başarısız kalmışlardır.

    Mesajlar sadece algılanabildikleri kadar etkili olurlar. Mesajları üretenlerin kendi konularına ne kadar hakim oldukları mesajın bütünlüğü açısından önemlidir ama, hitap edilen kişilerin kendilerine yönelen mesajları nasıl algıladıkları her şeyden daha önemlidir.

    Yazan: Ahmet Okar



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nocen -- 23 Mart 2010; 18:55:24 >




  • Arkadaşlar yapmayın, adamlarda sürüyle kelime var. Özellikle şiirde, müzikte kafiye konusunda adamlar şov yapıyorlar. Ondan sonra cümle biçimleri sayesinde, bizdeki gibi sırf redifle şarkı yazan tipleri azaltıyorlar. Bizdeki kafiye dedikleri şey redif oluyor müzisyenim diyenlerin. Gerçi yapacak bir şey yok, kelime yok ki fazla. Onlarda her kavram için kelime yaratmış adamlar.

    Türkçeye acilen yeni kelimeler gerekli. Böyle giderse adamların kelimeleriyle yazmaya başlayacağız. Yakında her şeyimiz İngilizce olacak. Görüyoruz da zaten çoktan başladı. İnsanların kolayca benimseyeceği ve herkesin uymasının(özellikle gazete, televizyon, radyo) büyük ölçüde sağlandığı bir yapı oluşturulmalı.
  • Türkçe
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.