Şimdi Ara

İngiltere’de rüzgar enerjisi sayesinde elektrik fiyatları sıfırın altına düştü (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: sis651 Daha Az
1 Kayıtlı Üye ve 1 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
42
Cevap
0
Favori
916
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
5 oy şu anda #27
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Doğalgaz şebekelerinin ilave hidrojen vermeyi düşünen var mı acaba. Belki bazı sorunlar olabilir ama eminim bir çözüm yolu bulunabilir.
  • Orada kurulu rüzgar enerji vs Türkiye'de kurulu rüzgar enerji değeri verilse daha okunaklı olurdu.
  • Biraz rakamlar ile konuşmak lazım olayın tam algılanması için

    Dünyada bulunan tüm lityum kaynakları 90 milyon tondur şu anda

    Bunu batarya dönüştürürsek yaklaşık %6 oranlı olarak kullanıldığını varsayalım

    Kabaca 1.5 milyar ton batarya üretebilmek mümkündür .

    Bu bataryaya depolanabilecek enerji miktarını hesapladığızda lityum bataryalarda 0.2 kwh/kg enerji depolayabildiğimizi farzedersek çıkacak sonuç  300 TWh enerjiyi lityum bataryaya  depolayabiliriz demektir .

    Rakamları net olarak bilemiyorum ancak dünyanın enerji üretimi 25.000 TWh civarındadır .Her yıl yüzde 2 artışı var

    Demek ki dünyanın tüm lityumunu zararsız şekilde çıkarsak ve dünyanın tüm üretimini depolamaya kalksak sadece üretilenin  %1.2 kararından fazlasını batarya teknolojisi ile depolayamayız demektir .

    Peki 300 Twh enerjiyi Sudan ayrıştıran H2 ile yapsak ne kadar su gerekir

    1 kg H2 için 9 Kg  su gereklidir
    6 milyon ton H2 için  54 milyar ton su gerekecektir. Bu miktar 54 km3 su yapar .
    Aklımızda canlandırdım 1 km derinliğinde 5 km genişliğinde ,11 km uzunluğunda bir su dünyanın yıllık üretilen tüm enerjisini depolamamıza yetecektir .

    Dünyada 1.332 milyar km3 su bulunmaktadır 

    Oran olarak ise çok çok küçük miktar su ile dünyadaki üretilen tüm enerji depolabilir

    0.000000004 yani yanlış hesaplamadıysam dünyadaki suyun  milyar da 4 oranı ile üretilen tüm enerji depolabilir ki asla bu miktar ayrıştırılmıyacaktır .

    Sadece Antartika'nın kısa zaman içinde eriyerek dünyaya eklediği suyu göz önüne alırsak ,dünya denizlerinin yükselmesinin önüne geçilmesinin yıllarından birini  teorik de olsa bulmuş oluruz 




  • vezir kullanıcısına yanıt

    "kısıtlı bilginizle" derken, beni tanıyormusun ki benim hakkımda bu kadar net çıkarım yapabiliyorsun.

    "H2 dünyada su olarak en çok bulunan sıvılardan birisi" bu cümle zaten sizin konu hakkındaki genel bilgi seviyenizi belli ediyor, ben yinede sizi muhatap almaya devam edip çıkıpta sizin şahsiyetiniz hakkında birşey demiyorum. Ancak hata bende ki topluluğunda kendim gibi araştırmacı olduğunu zannediyorum.

    "Batarya için gereken mineraller sınırlıdır" Yakında çıkacak olan sodyum-ion tabanlı bataryalar zaten bu sorunu çözecek. Ki Litum bazında zaten yeni keşfedilen lityum rezervlerini yazıda belirtmeme rağmen, yinede umurunuzda olmadı anlaşılan. Büyüklüğü hakkında fikriniz var mı peki?


    "çıkarımı çevre kirliliği atıl kalacak olan bayaryalar ise öyle söylenildiği gibi yüksek oranda dönüşümü olamıyor"

    Kanıtınız veya kaynağınız ne peki? Benim söylediğimin arkasında bilimsel araştırmalar var, yakın zamanda yapılan araştırmalar lityum pillerin ömrünün azalmasının en büyük etkeni olarak zamanla anot ve katot plakalar üzerinde oluşan kılcal çatlaklar ve doğal tepkimelerden dolayı oluşan şikinlikler olduğu tespit edildi(ki bir sonraki nesil lityum kükürt piller bu sorunu çözüyor ve çevrim ömrünü maksimuma çıkartıyor), yani kaynak tekrardan işlenince tekrar kullanımına engel bir durum yok. Yarılanma ömrü(tebrikler yeni bir deyim daha öğrendiniz), bozunma gibi bir durum söz konusu değil.


    Lityumun en büyük sorunu elde edilirken çevreye verdiği tahribattır. Bu konudaki eleştirileri anlayabilirim, ancak geri dönüşümü üzerine sağlam bir altyapı kurulursa gayette işlenirler tekrardan. Ülkemizde buna uygun bir sistem yok örneğin.


    H2O nun parçalanması ve geri dönüşümü sırasındaki oluşabilecek kiral madde (tebrikler yeni bir deyim daha öğrendiniz) sorunlarına, ayrıştırma yani elektroliz sırasında verimin %60 ila 80 arasında olduğuna, yakılırken elde edilecek verimlilik kaybına girmeyeceğim bile. Lityum bu dezavantajların kaçı var peki?


    "10 olimpik havuz suyu" aman ne kadarda az ve çevreci, bak şu işe. bu konudaki %1 verimsizliğin bile 100 çevrimde tamamının yok olması demek olduğunun nesini anlamadınız peki. Zaten rüzgardan elde edilen enerjinin çok daha basit bir yöntemle yani, potansiyel enerjiye çevrilip kullanılması mümkünken, hidrojendeki ısrarınızı hiçbir şekilde anlam veremedim. Mobil yakıt olarak kullanılmasını zaten kabul edilemez buluyorum. Katalitik konventörü bile yük olarak gören düşüncesiz zihniyete yeni eğlence araçları çıkmamalı.



    Neyse, sizinle daha fazla anlaşamayacağız anlaşılan, konuşmayı sürdürmezseniz sevinirim.  




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Seto-Kaiba -- 24 Aralık 2024; 4:22:45 >




  • camelon kullanıcısına yanıt
    +6 adet daha yapacak

    İngiltere’de rüzgar enerjisi sayesinde elektrik fiyatları sıfırın altına düştü
  • Fazla elektriği depolamak için denizden yüksek ama yakın bir vadiye hesaplanmış kapasitede boş bir baraj yapacaksınız.

    Elektriğin fazlası ile denizden baraja su pompalayacaksınız.

    Elektriğe ihtiyaç olduğu saatlerde baraj kapaklarını açıp yeniden elektrik üreteceksiniz.

    Lityum, mityum ölü yatırım.
  • İngiltere’de rüzgar enerjisi sayesinde elektrik fiyatları sıfırın altına düştü

    Daha önceki bir uyarımda çaktırmadan birimi değiştirmiş ve haksız duruma düşürmüştün, farketmedim sanma. Buyur bu sefer ekran görüntüsü ile gönderiyorum.


    Hocam niyetim kötü değil, haberin orjinal kaynağındaki ifade de yanlış. Sadece çeviri yapmak yerine daha fazlasını ortaya koyabileceğin bir potansiyelin var, bunun da farkındayım. Çoklu kaynaklardan toplanarak doğru olarak sentezlenmiş bir yazı onlarca yazıdan daha kıymetli. Bir şekilde bu noktaya ulaşacağını düşünüyorum.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi raxetul -- 24 Aralık 2024; 8:21:54 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Seto-Kaiba

    "kısıtlı bilginizle" derken, beni tanıyormusun ki benim hakkımda bu kadar net çıkarım yapabiliyorsun.

    "H2 dünyada su olarak en çok bulunan sıvılardan birisi" bu cümle zaten sizin konu hakkındaki genel bilgi seviyenizi belli ediyor, ben yinede sizi muhatap almaya devam edip çıkıpta sizin şahsiyetiniz hakkında birşey demiyorum. Ancak hata bende ki topluluğunda kendim gibi araştırmacı olduğunu zannediyorum.

    "Batarya için gereken mineraller sınırlıdır" Yakında çıkacak olan sodyum-ion tabanlı bataryalar zaten bu sorunu çözecek. Ki Litum bazında zaten yeni keşfedilen lityum rezervlerini yazıda belirtmeme rağmen, yinede umurunuzda olmadı anlaşılan. Büyüklüğü hakkında fikriniz var mı peki?


    "çıkarımı çevre kirliliği atıl kalacak olan bayaryalar ise öyle söylenildiği gibi yüksek oranda dönüşümü olamıyor"

    Kanıtınız veya kaynağınız ne peki? Benim söylediğimin arkasında bilimsel araştırmalar var, yakın zamanda yapılan araştırmalar lityum pillerin ömrünün azalmasının en büyük etkeni olarak zamanla anot ve katot plakalar üzerinde oluşan kılcal çatlaklar ve doğal tepkimelerden dolayı oluşan şikinlikler olduğu tespit edildi(ki bir sonraki nesil lityum kükürt piller bu sorunu çözüyor ve çevrim ömrünü maksimuma çıkartıyor), yani kaynak tekrardan işlenince tekrar kullanımına engel bir durum yok. Yarılanma ömrü(tebrikler yeni bir deyim daha öğrendiniz), bozunma gibi bir durum söz konusu değil.


    Lityumun en büyük sorunu elde edilirken çevreye verdiği tahribattır. Bu konudaki eleştirileri anlayabilirim, ancak geri dönüşümü üzerine sağlam bir altyapı kurulursa gayette işlenirler tekrardan. Ülkemizde buna uygun bir sistem yok örneğin.


    H2O nun parçalanması ve geri dönüşümü sırasındaki oluşabilecek kiral madde (tebrikler yeni bir deyim daha öğrendiniz) sorunlarına, ayrıştırma yani elektroliz sırasında verimin %60 ila 80 arasında olduğuna, yakılırken elde edilecek verimlilik kaybına girmeyeceğim bile. Lityum bu dezavantajların kaçı var peki?


    "10 olimpik havuz suyu" aman ne kadarda az ve çevreci, bak şu işe. bu konudaki %1 verimsizliğin bile 100 çevrimde tamamının yok olması demek olduğunun nesini anlamadınız peki. Zaten rüzgardan elde edilen enerjinin çok daha basit bir yöntemle yani, potansiyel enerjiye çevrilip kullanılması mümkünken, hidrojendeki ısrarınızı hiçbir şekilde anlam veremedim. Mobil yakıt olarak kullanılmasını zaten kabul edilemez buluyorum. Katalitik konventörü bile yük olarak gören düşüncesiz zihniyete yeni eğlence araçları çıkmamalı.



    Neyse, sizinle daha fazla anlaşamayacağız anlaşılan, konuşmayı sürdürmezseniz sevinirim.  

    evet belki sizi tanımıyor olabilirim bu konuda haklı olabilirsiniz ,ama sadece o kadar

    Hidrojen geri çevrilebilir bir elementtir sanıyorum ki bunu göz ardı ederek batarya teknolojisinin dünyayı kurtarabileceğini düşünüyormusunuz.

    Ben hidrojen enerjisini 1980 başlarından beri takip ediyorum belki sizin yaşınız bile bu kadar yoktur

    seviyeyi tutturabilirseniz belki de karşınızdakakinin sizden misliyle detaya sahip olabileceğini kavrayabilirsiniz .Ben bilgisi olanların bilgilerini pozitif yönde ve dünya çıkarı için kullanması taraftarıyım başka bir tarafımda yoktur

    Öze gelelim lityum ile H2 kıyası mı yapıyoruz

    Enerji depolamada en iyi element nedir buna mı karar veremedik

    çıkarılan lityum veya diğer seçeneklerin H2 için alternatif olup olmadığını mı tartışıyoruz

    Lityum iyi bir enerji depolama elementidir ancak dünyada sınırlı bulunmaktadır ,açık alan madenciliği ile çıkarılmaktadır ve proseste bolca su kullanılmaktadır.Yüzde yüz geri dönüşüm safsatasını kabul etsek bile H2 çevirimi ile kıyaslanması düşünülemez.

    Dünyada bulunan elementler arasında en çevreci depolama ve enerji barındıran elementir kütfen genelleme ile değil sayılar ile artı ve eksi yönleri irdelemeye çalışınız .

    Ne yani dünyanın enerji depolama silsilesini mi izleyeceğiz

    çinko bataryalardan başlayarak gidilen ilerleme ile kalan ve kullanılamıyacak olan mineralleri tek tek izleyerek küreselcilerin destekçisi mi olacağız .Mineraller H2 dışında bütün dünyaya eşit dağılmış mıdır .

    Lityum furyası Çinde gazlacs bulunduğu için bugünlere hızlı adımlar ile gelmiştir ancak nefesi kısıtlıdır .Çünkü bol ,neredeyse sınırsız ve yüzdesel olarak H2 ile asla kıyaslanamaz .Sonuçta H2 yüzyılına geçecek isek ara basamakları izlemek bunun için adam saat harcamak niye

    Dünya liderliği ve süper güç olma hevesi midir ?

    Kısıtlı bulunan elementleri kullanmak arz talep nedeni ile önce birim maliyetlerin düşmesine sonra pik üretim noktasına ulaşınca maliyetler astronomik olarak artar bu kural sınırlı olan her şey için geçerlidir .Şuanda hatırlayamadım ancak bu kural arz talep finans için önemli bir olgudur

    sonuçta suyu ayrıştırmak en çevreci (sıfır değil) yeşil hidrojen olarak adlandırılan bir üretim yöntemidir .Maliyetlerine girmiyorum ancak H2 üretilince bunu dünya için bir pozitif ilerleme olarak kullanabileceğiz .

    mesela suların yükselmesini başka türlü bertaraf edebilecek bir yöntem varsa ,lütfen iletiniz.

    yukarıda enerji büyüklüğü ve kullanılması gereken miktar ile ilgili basit hesaplama yöntemi ile örnekleme yaptım .Hiçbir su kaynağı yok olmuyor sadece enerji depolamak için dönüştürülecek ise başka elementleri aramak nedendir .

    Yakın geleceğimiz için elimizde bundan daha iyi bir kaynak yoktur ve evrende bulunan yüzdesel olarak en yüksek element Hidrojendir



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 24 Aralık 2024; 11:18:19 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Seto-Kaiba

    Hidrojen temiz enerji değil, su veriyorsun karşılığında bedel olarak, hangisi değerli iyi düşün. Yakıldığında tamamı su olarak geri dönmüyor. Ve kirli.

    Zaten denize kurulan rüzgar türbinlerinin enerji depolaması için cesitli cozumler mevcut.
    Hiç olmadı üretilen enerjiyle yüksek yerlere su taşınıp hidro elektrikler ile ihtiyaç olduğunda kullanılabilir.
    peki H2 temiz değil de Littum mu temiz

    1 kg Lityum çıkarmak için kabaca 1000 litre su kullanıldığını biliyor musunuz .Biliyorsanız bilgiyi saptıran ve yönlendiren kötü tarafında yer alıyorsunuz demektir

    Peki bu kullanılan su temiz midir ,geri dönüşümü için ne kadar enerji harcanıyor lütfen rakkam ile gelin bana ,bilginizi görelim .

    peki yeşil hidrojen için elektroniz yöntemi için harcanan enerji sonucında farz edelim 70 birim ürettik ,yakıt hücresinde bunu dönüştürdüğümüzde kalan H2 veya dönüşen H20 dışında bir madde kalıyor mu ?

    geri dönüşüm bu demektir

    peki kalan enerji neye dönüşüyor ,ısıya .Yani kayıp diye bildiğiniz şey ,bize aslında lazım olan şey değil mi?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 24 Aralık 2024; 12:2:56 >




  • camelon kullanıcısına yanıt

    Evet lazım. Rüzgar ve güneş stabil ve kesintisiz enerji kaynakları değil. Oysa şebeke elektriğinde baz yük diye bir kavram vardır. Baz yük elektrik kesintisi olmadan şebekeye elektrik vermek için gereken minimum yüktür ve bu yükün sabit olması, dolayısyla sabit çıktılı enerji kaynaklarından gelmesi gerekir.


    Diyelimki ülke elektriğinin %100'ünü rüzgardan sağladık ve o gün rüzgar esmedi. Ne yapacağız, rüzgar esmesini mi bekleyeceğiz? Ya da %100 güneşten sağladık. Gece ne yapacağız? İşte bu gibi durumlar için daima 24 saat kesintisiz ve tam kapasite elektrik üretebilen santrallara ihtiyaç vardır.


    Ben bu santralların kömür ve doğalgaz santralları olmasını istemiyorum, devletler de artık istemiyorlar CO2 emisyonları yüzünden. Geriye çoğu durumda tek seçenek nükleer kalıyor.


    Baz yük için kömür santralı olacağına nükleer olması insanlık ve doğa için kat kat daha iyidir.


    Yenilenebilir enerji kaynakları iyidir, güzeldir ama elektrik üretimleri sabit ve kararlı değildir. Bu nedenle elektrik kaynaklarını daima çeşitlendirmek gerekir ki şebekenin yükünü her an kaldırabilecek hazır kapasite elde olsun.


    Bu nedenle nükleer gereklidir ve sanılanın aksine çevreyi kirletmez. Nükleerin tek kusuru atık çubuklardır, onlar da zaten atık havuzlarında saklanıyor.-





  • tropik17 T kullanıcısına yanıt

    Ülkeden ülkeye değişiyor.


    Ortadoğu, Venezuella ve Hong Kong gibi yerlerde ağırlıklı olarak karbondan geliyor, Fransada ağırlıklı olarak nükleerden geliyor, Kanadada ağırlıklı olarak hidroelektrikten geliyor, Norveçte ise neredeyse %100 yenilenebilir kaynaklardan geliyor Norveç bir petrol üreticisi olmasına rağmen.


    Bizde eskiden %70 karbondan, %30 hideoelektrikten geliyordu, son yıllarda kurulan jeotermal, rüzgar ve güneş santrallarıyla yaklaşık %50 temiz kaynaklardan gelmeye başladı yavaş yavaş. Yani bizde de artık yarısı karbondan geliyor diyebiliriz ama özel güneş panelleri arttıkça, elektrikli arabalar çok daha az karbona ihtiyaç duyar hale gelecek. Mesela benim arkadaşımın elektrikli arabası var ve kendi işyerinin çatısına 50 kwh kapasiteli güneş panelleri kurdurdu işyerinde kullanmak için. Arabasını da oradan bedava %100 güneşten şarj ediyor, atmosfere gerçekten sıfır emisyon salıyor. Gelecekte bu model yaygınlaştığında elektrikli arabalar çok daha çevreci olacaklar.





  • Peki kaynaktan bol birşey yok ancak öncelikle anlamanız gereken  konu verim meselesi değildir bu konu genelde konuyu yüzeysel bilenlerinin baş argümanıdır ,çünkü yakıt hücresi operasyonu sonucu çıkan enerji dışında ISI olarak elde ettiğimiz şeyin kullanılabilir olup olmadığı ,kullanılabiliyor ise ki hidrojende böyledir ,bunu da hesaplara kattığınızda aslında ciddi.bir kaybın olmadığını anlayabilme şansına varmanızdır

    yani döngüde kayıp diye bilenen şey aslında önceden verdiğiniz enerjinin tekrar alınmasıdır

    ülkemizin çok önemli bilim adamlarından nejat hoca bu konuda yüzlerce değil binlerce yayın yapmış ve sonuç olarak, hidrojen ekonomisinin ilerisi için eninde sonunda geçileceği fikrini tüm dünyaya ilan etmiş olmasıdır .

    Bataryaların tüm yönleri incelenmiş artısı ,eksisi analiz edilmiş ,hangi malzemelerin ne kadar döngü yaptığı ,etkileri incelenmiştir .Teorik olarak tabii ki arge decam etmektedir ama hızla büyük miktar enerjinin depolanması kpnusunda şahsi görüşüm çok acele edildiği diğer çevresel maliyetlerin göz ardı edilerek sadece satış fiyatına odaklanıldığı ,naylon maliyeti gibi bertaraf etmenin maliyetinin kendi maliyetinin çok üstünde olabileceği konusunun ancak tüm dünyada etkileri anlaşıldığında çok geç olacağının bilinmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum .Belgeleri topluca göndermem mümkün değil ama buldukça linklerini vereceğim



    HİDROJEN EKONOMİSİ

    https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/180590


    https://www.emo.org.tr/ekler/17e6bcbcef8de3f_ek.pdf

    https://mmo.org.tr/sites/default/files/2d6c7d61481d1c2_ek.pdf








    https://enerji.gov.tr/Media/Dizin/SGB/tr/Kurumsal_Politikalar/HSP/ETKB_Hidrojen_Stratejik_Plan2023.pdf


    https://lentatek.com/cozumler/hidrojen-ve-yakit-pili-teknolojileri




  • Aşağıda verdiğim linkte çevresel etkilerin analizi formülleri ve nasıl hesaplanacağı ile ilgili bilgiler detaylıca yer almaktadır


    https://www.emo.org.tr/ekler/17e6bcbcef8de3f_ek.pdf




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Torlak Kemal

    Ülkeden ülkeye değişiyor.


    Ortadoğu, Venezuella ve Hong Kong gibi yerlerde ağırlıklı olarak karbondan geliyor, Fransada ağırlıklı olarak nükleerden geliyor, Kanadada ağırlıklı olarak hidroelektrikten geliyor, Norveçte ise neredeyse %100 yenilenebilir kaynaklardan geliyor Norveç bir petrol üreticisi olmasına rağmen.


    Bizde eskiden %70 karbondan, %30 hideoelektrikten geliyordu, son yıllarda kurulan jeotermal, rüzgar ve güneş santrallarıyla yaklaşık %50 temiz kaynaklardan gelmeye başladı yavaş yavaş. Yani bizde de artık yarısı karbondan geliyor diyebiliriz ama özel güneş panelleri arttıkça, elektrikli arabalar çok daha az karbona ihtiyaç duyar hale gelecek. Mesela benim arkadaşımın elektrikli arabası var ve kendi işyerinin çatısına 50 kwh kapasiteli güneş panelleri kurdurdu işyerinde kullanmak için. Arabasını da oradan bedava %100 güneşten şarj ediyor, atmosfere gerçekten sıfır emisyon salıyor. Gelecekte bu model yaygınlaştığında elektrikli arabalar çok daha çevreci olacaklar.

    Sayın Torlak,

    Yukarıda bahsini etmiştim ama sınırlı kaynak teorisinin hocası Mr Hubert idi .Ancak hatırlayabildim ,ama bu kişi petrol için yapmış olduğu peak oil teorisi ,aslında tüm sınırlı kaynaklar için de geçerlidir .Konuyu anlamak içşn önce Hubert çan eğrisi teorisine bakarak fiyatların eşik aşıldığında düşmesi yerine artacağını anlamak gerekiyor .

    Konuyu anlatmamdaki amaç tehlikeyi farkeden çinli bilim insanlarının da bir makale ile yakon gelecekte yaşanacak peak lityum krizini bizlere önceden haber vermesidir .İlgili linkleri iletiyorum.

    Bilgi herşeydir ama yorum değişebilir de


    en.m.wikipedia.org
    Hubbert peak theory - Wikipedia
    https://en.m.wikipedia.org/wiki/Hubbert_peak_theory



    investopedia
    Hubbert's Peak Theory: What It Is and How It Works
    https://www.investopedia.com/terms/h/hubbert-peak-theory.asp




    www.sciencedirect.com
    The impacts of critical metal shortage on China's electric vehicle industry development and countermeasure policies
    https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0360544222005497




  • vezir kullanıcısına yanıt

    Lityum interim bir hammaddedir, gelecekteki 10 yıl içinde yerini daha ucuz, daha çevreci ve çok daha bol olan alternatiflerine bırakacaklardır. Günümüzde en çok arge pil üzerine yapılıyor desem yalan söylemiş olmam. Anot ve katotda lityum ve kobal kullanmak zorunda değiliz. Deneyebileceğimiz çok fazla element var. Kükürt örneğin bunlardan birisi, keza sodyum iyonları bir başka örnek.


    Öte yandan lityum ve kobal geri dönüştürülebilir elemenlerdir ve giderek artan hızda lityum batarya geri dönüşüm tesisleri kurulmaktadır. Lityum geri dönüşüminde bu yıl çok daha efektif ve daha ucuza mal olan bir yöntem bulundu. Böylece lityum geri dönüşümü cazip ve karlı bir yatırım haline geldi. Devletlerin de sağlayacakları sübvansiyonlarla lityum geri dönüşümü, elektrikli araçlar iyice yaygınlaştıktan sonra fizil lityumla çalışmaya dahi gerek bırakmayabilir ama dediğim gibi, muhtemelen buna gerek bile kalmayacak çünkü şu an bir kaç yüz yeni pil teknolojisi üzerinde arge yapılıyor ve illa ki bunlardan bir kaçı sonuç verecektir.


    Öte yandan yeryüzünde yeterli lityum vardır. Lityum hafif bir element ve o nedenle evrende bol bulunuyor. Muhtemelen hidrojen ve demirden sonra en bol bulunanlardan. Okyanuslar lityumla dolu. Sorun doğada saf halde bulunmayışı ve genellikle lityumun tuzları şeklinde bulunuşu. Bu da doğal olarak ayrıştırma prosesi gerektiriyor, topraktan çıkarması da keza aşırı su tüketimine yol açıyor. Fazla çevreci olmadığı için bir noktada zaten lityumdan vazgeçmek zorundayız.


    O nedenle lityum kısa vadeli bir ara çözümdür. Gelecekte (önümüzdeki 10-15 yıl içinde) lityum temelli piller yerine çok daha bol bulunan elementlere dayalı alternatif piller kullanılmaya başlanacaktır. Bunu hem hükümetler hem de üreticiler istiyor. Üreticiler istiyor çünkü hem daha kompakt hem de daha ucuz bir pile ihtiyaçları var. O taraz piller icat edilene kadar daha az lityum kullanan katı hal pilleri aradaki boşluğu dolduracaktır.


    Vezir hocam senin hidrojen destektçisi olduğunu biliyorum, pillere soğuk bakıyorsun o yüzden ama objektif olursan otomotiv özelinde hidrojenin açmazlarının pillerin açmazlarından daha fazla olduğunu göreceksin. Ben en azından kısa vadede hidrojenin ulaşımda pillere alternatif olamayacağını düşünüyorum.





  • quote:

    Vezir hocam senin hidrojen destektçisi olduğunu biliyorum, pillere soğuk bakıyorsun o yüzden ama objektif olursan otomotiv özelinde hidrojenin açmazlarının pillerin açmazlarından daha fazla olduğunu göreceksin. Ben en azından kısa vadede hidrojenin ulaşımda pillere alternatif olamayacağını düşünüyorum


    Aslında her şeye ihtiyacımız var ama talep ivmesi bizleri hatalı seçimlere zorluyor ve atıyorum 30 veya 50 yıl sonra ucuza tüketilen şeylerin vergisini ve emeğini ödemek zorunda kalıyoruz .Geçmişi iyi analiz edebilirsek ,geleceği yaratırken sustainable seçenekleri o an için pahalı da olsa tercih etmemiz gerekiyor .Olayabbu gözle bakma felsefesini toplumın geneline yaymak lazım .Herşeyi bilmek ama toplum için daha faydalı olana yönelmek lazım .Seçimlerimiz para odaklı değil ,ülke veya toplum odaklı olmalıdır ,eğer seçim şansımız olur ise

    Şimdi çinlilere bakalım adamlar aynı nufus bisiklet ile işlerini çözebiliyorken ,toplu taşım birinci öncelik iken ,birden çok hızlı bir şekilde (ingiliz aklı ) taşıma işinde Alman teknolojisi araçların üretimi ile geniş caddelerinde Amerikan sistemi bireysel taşıma ve otomotiv işine geçtiler ve çok.yakın zaman öncesine kadar pekin de aşırı hava kirliliği ile tanıştılar .Ama EV araçlar ŞİMDİLİK onların bu sorununu çözdü ve gelecekte de ivmeyi kontrol edemezler ise durdurulamayacak bir şekilde kaza olma olasılığına maruz kalacaklar .Ben bunu şimdiden görebiliyorum ama haklı çıkmam dünya için pek de iyi olmayacak.

    ilk sinyalleri toplu konut satışlarındaki bankacılık krizi ile gördüler ama bunun geçici olduğunu sanıyorlar ,halbuki geçmişlerinde böyle parasal bir çıkmaz yaşamış olsalar idi ,çıkış için bir kapıları da ( acil çıkış) olmuş olacak idi.Toplumların çöküşleri hazır olmadıkları olayları yaşadıklarında belli olur .

    Başlarına hiçbir zaman geleceğini düşünmezler ama teoriler pratiğe dönüşünce büyük düşünürlerin haklı olduğunu yaşayarak görürler .

    işte hidrojen ekonomisi tüm sistemin diğer bir sisteme geçişi için gereklidir .Ucuz ulaşım veya bireysel özgürlük safsafası için değildir .Toplumların küresel çetenin planları ve köle sisteminin bir çıkış yoludur .Sınırlı kaynaklar her zaman için büyük topluluklardan ,imparatorluklara , krallıklara kadar ,toplumu yönetmek için bir fırsat sunar .Tarihi iyi bilmek ve neden tıkanma yaşamış tarafsız olarak analiz etmek gerekir .

    Ağaçları keserek eskiden yapılan hatalar ingilterenin ormanlarını bitirmiş ve devamlı krallıkların savaşları ile çökmüştür

    Benzer kaynak kömür çok uzun bir süre Britanya imparatorluğunun yayılmasında ,Almanya nın çelik ve kömür kaynakları hızlı bir kalkonma ve sonrasında savaş ile bitmiştir .

    Amerikada bol bulunan petrol 19 ve 20 yüzyıl finansal güçlerinin belirlenmesine ve petro dolar sistemi ile SINIRSIZ basılan usd banknotları ile dünya hakimiyetini sağlamalarında itici güç olmuştur.Sömürülen kaynaklar hiç bitmeyecekmiş gibi savrulmuş ,silah sanayisinin devasa kaynağı ile kullanılarak dünyaya jandarma olma iradesini kendilerine sunmuştır

    şimdiki EV olayı sizin de bahsetriğiniz gibi geçici bir süre hızla ivmelenerek sanki tüm gelecekte ideal bir dünya yakanacağını sanan zümreler yaratmıştır ve yaratmaya devam edecektir .Taa ki şarj edecek elektriği bulamayacakları gün ,uyanış için tarihi bir zaman aralığı olacak ama maalesef çok geç olacaktır.

    işte hidrojen ekonomisi ülke veya kıtaların bağımsız bir geleceği için ellerinde bulunan ama bir türlü kullanamadıkları kaynak olacaktır ,buna sahip olan ve ucuza üretecek sistemi kuran firma veya gelecek küçük şehir devletleri geleceğin yeni güç merkezi haline gelecektir .Borsası olacak ,yatırım çekecek ve finans ve gelişmiş medeniyetin girişi için bugüne kadar neden kullanmadıklarını tartışacak gelecek forumdaşların temel konularından birisi olacaktır .

    Ben kabaca 20 yıl önce bu forımlarda yaklaşan EV araçların paylaşımlarını yaptığımı hatırlıyorum ,şimdi herkesin bildiği bana geri dönüp anlatmaya kalktıkları şeyleri görünce aslında mutlu da oluyorum .Gelecek için geçmişi bilmek ve iyi analiz yapmak gereklidir .

    Ne kadar ileriyi düşünebiliriz imzama bakarsanız gelecek problemlerini kavrayabilmek için fikirlerimi göreceksiniz. Bugün için hayal olabilir ama mars vizyonu başladığında ilerisi için gelecek nesillerin hazır olması gereklidir !



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 25 Aralık 2024; 9:40:58 >




  • İngiltere Elektrik Enerjisi sorununu aşmış.İnşallah Bir gün Türkiyede aşar.
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.