belki bir yerde benim gibi ya da bizler gibi yaşayan bir oyuncusu bu hayatın.
hayat ne kadar acımasız olursa ya da "evim" dediğim yerdeki insanlar ben artı bir o kadar daha sertleşiyorum...
gariptir ama içimde (sanırım herkesin içinde var olan) bir katilin susturmaya çalıştığım seslerini duyuyorum... "git öldür onu özlem" "onun kanını akıt özlem"
katilim, keşke benim için konuşuyor olsaydında bende seni dinleyebilseydim. ama sende bende çok iyi biliyoruz ki sen senin için konuşursun ben dördümüz için konuşurum. (hani şu dördümüz; sen, ben, ruhum ve içimdeki küçük özlem)
yapabilirdim. onun kanını -kılım kıpırdamadan- akıtabilirdim. ama bu sadece ona iyilik olur. iyilik iki taraflı olmalı katilim.
elimde tuttuğum -iki ucu boklu değnek- var ya hani, iki tarafıda bana vuruyor... ve üstüm pisleniyor...
ve ben -yanımda bir katalitik yanmasına rağmen- Ü$ÜYOrUM...
"kimse seni benim gibi ısıtamaz" diyor içimdeki katil... "git bak içeride yapmayı düşündüğün işi yap, bak nasıl için ısınacak" diyor.
bir tarafta küçük özlem "gel" diyor "bana sarıl benim çocuk ve TEMİZ sıcaklığım ikimize de yeter" diyor küçük özlem "ben yıllar yılı -yani beni unuttuğun yıllarda- kendimi ısıtmayı öğrendim. şimdi seni de ısıtabilirim" dedi içimdeki küçük özlem
içimde bu kadar çok insan varken kendimi bulmam çok zor olacak.
ve ruhum dile geldi. "özlem seni sadece ben ısıtabilirim" dedi "katilin ölür -yani seni bırakır gider- , içindeki çocuk -sende yaşadın çok iyi bilirsin- bir gün senden -büyüyünce tabii- özgürlüğünü ister" "ama sevgili mathillda yada özlem yada ipek ben seni sende beni bırakamazsın. biliyorsun ki ben ölümsüzüm" dedi benim yerinde ve zamanında konuşan ruhum.
ve hiç konuşamayan -yani bu üçünden fırsat kalmayan- özlem geldi dile. bana "ne yapıyorsun?" diye sordu. bense aynadaki boş yüzüme bakarak cevap verdim ona "ısınmaya çalışıyorum" o bana güldü. onun gülmesi ne kadar da güzelmiş... "özlem deliyiz biz" dedi. "ısınmak için yatağından daha güzel bir yer olabilir mi?" diye sordu. ve ekledi. "al dostlarını yatağına, beni inanıyorum ki onların sıcaklığı sana bir ömür boyu yetecek. hani şu sobanın güzelim sıcaklığı vardır ya özlem. sarılsana onlara. ne bana, ne küçük özleme, ne ruhuna, ne de katiline. sen sadece dostlarına sarıl. onlarla uyan yepyeni bir haftanın sabahına"
sevgili özlem sağol...
dostlarımı elinden tutuyorum. ama gözyaşlarımı yine ben silmeliyim.
öylesine deli akıyorlar ki şu anda. ağlamaktan sarhoş oldum...
"tarla kuşu korkmaz ki korkuluktan, ökse de olsa dört bir yanı" dedi ya nevzat çelik, sende bir tarla kuşu gibi olmalısın.
bilirim dörtyanın ökse dolu. ama yukarıdan sana ellerini uzatan o dostların var.