Şimdi Ara

Kader Hakkında... (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
112
Cevap
1
Favori
1.833
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • @Ahmett

    Ben hiç bir şeyi konuşmaktan ya da sorgulamaktan kaçmam hocam. Beni ben yapan özelliklerimden biridir bu. Bahsettiğiniz kötü düşünceler de görecelidir, kime göre kötü...

    Söylediklerinize gelirsek:

    Benim tercihlerim biliniyorsa ben farklı bir tercih yapabilir miyim? Farklı bir tercih yapabilmem için irademin en güçlüden daha mı güçlü olması lazım?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: soho

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    quote:

    Orijinalden alıntı: soho

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    quote:

    Orijinalden alıntı: abdullahors84
    2. soruna gelirsek 2 durumda bizce meçhuldür. ihtimali yaşamadan bilemessin. bak kendin soruyorsun. Vicdanen bak olaya, Senin bilmemen ve Onun bilmesi durumu ne kadar etkiliyor sen yine istediğini yapmıyormusun. Ben şimdi silme tuşuna basıp bu yazıları silsem ve sen görmesen aklından geçenler aklına gelecekmiydi yoksa konuyu başka noktadanmı değerlendirecektin veya her ikiside olmayacakmıydı.

    İşte açık örnek bizce meçhul ama ben yazmayı tercih ettim zira senin söyleyeceklerini merak duygum ağır bastı. terchler tercihler tercihler ve sonunda yine benim istediğim oldu. İşte buradaki ince sır şudur. Ben isterim, o verir. Kontrol mekanizmasıda bende olsaydı irademin acizliğini anlayamayacaktım...


    Benim 20 yıl sonra bir yol ayrımına geldiğimde sağdan gideceğim 20 yıl öncesinden biliniyor. Aradan 20 yıl geçiyor ve ben o yol ayrımına geliyorum. Benim iradem soldan gitmeyi tercih edebilir mi? Eğer soldan gitmeyi tercih ederse sağdan gideceğimi bilen güçten daha mı güçlü olmuş olur benim iradem? Başka bir deyişle bilinenin aksi bir tercih yapmak için iradenin en güçlüden daha mı güçlü olması lazım?


    pardon araya girdim ama...
    örneğin yanlış olduğu için yanlış soru soruyorsun ve kafan karışıyor.

    senin 20 yıl sonra hangi yola gideceğin belli, Allah biliyor nereye gideceğini..diyelim ki sağı tercih edip sağa gideceksin..sen çıkıp da "ya ben solu tercih edip sola gidersem benim iradem Allah'ın iradesinden daha mı güçlü" diye bir soru soramazsın çünkü sen sol tarafı tercih etmeyeceksin.

    Şu an aynı şeyi söyledik. Ama arada küçük bir fark var. Ben sol tarafı tercih etmeyeceğim değil, edemeyeceğim.

    sol tarafı neden tercih edemiyorsun?

    Çünkü iradesi benden daha güçlü olan bir varlık benim sağ tarafı tercih edeceğimi biliyor. Benim sol tarafı tercih edebilmem için irademin bilinenin aksini yapabilecek güçte olması lazım.


    Bu konuları burada tartışıp konuşmak gerçek hayatta konuşmaktan daha zevkli ve bilgi dolu. Birleşip üstünüze gelen bir kalabalık yok. Hepinize teşekkür ediyorum, samimiyet ve kutsal değerlerinizin tartışılması karşısındaki hoşgörünüz için.

    Benden bu gecelik bu kadar, yarın uygun olduğum bir vakitte yazmaya devam ederim. Tabi açıklama yapılmadan konu silinmezse.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska
    Benim 20 yıl sonra bir yol ayrımına geldiğimde sağdan gideceğim 20 yıl öncesinden biliniyor. Aradan 20 yıl geçiyor ve ben o yol ayrımına geliyorum. Benim iradem soldan gitmeyi tercih edebilir mi? Eğer soldan gitmeyi tercih ederse sağdan gideceğimi bilen güçten daha mı güçlü olmuş olur benim iradem? Başka bir deyişle bilinenin aksi bir tercih yapmak için iradenin en güçlüden daha mı güçlü olması lazım?

    Allah "bilmek" ötesinde bir iradeye sahiptir. Yaratıcının tüm kaderi bilmesini, insanların bir şeyi bilmesi ile aynı kefeye koyarsanız "kader"i tanımlamanız zorlaşır.

    quote:

    Madem benim nereye gideceğim belli benim yaşamamdaki amaç ne?


    Yaşamadaki amacınızı siz belirleyin.

    Kişi intihar ediyorsa veyahut sözgelimi, ben ille de cehenneme gitmek için çalışacağım diyorsa,
    bunun suçunu Allah'a yüklemek insafsızlık olur.

    Kaderi anlayın veya anlamayın, Allah bazı konuları insanları imtihan etmek için yaratmıştır. Anlamadığınız işleri fazla kurcalamayın, der.
    Acaba Allah insanları kaderi anlamakla sorumlu tutmuş mudur?

    Merak edenler sivrisineğin örnek verildiği Bakara/26 ayetine bakabilir.
    Yani kısaca, "önce tam olarak inanın, anlamıyorsanız da fazla kurcalamayın", der.

    Diyorlar ki, körü körüne mi inanalım?
    Rehberin eline verilmiş, ve evet, yeri geldiğinde sorgulamadan inanmalısın.

    İnsan her gün sorgulamadan binlerce şeye inanıyor ama Allah ve kader olunca,
    "dur bakalım önce şunu bi ispat etsin" demek ayıp olurdu.

    Sözgelimi bilimadamlarının her dediğine inananlara bakalım. Yok dünya dışında uzayda hayat varmış falan! (Var tabi, cinler, melekler, şehitler, astronotlar...)
    Bilimadamlarının doğru söylediğini kim biliyor? Ya hata yapmışlarsa veya kötü niyetlilerse!

    Sözkonusu Allah olunca itiraz edenler, bilim adamı geldiğinde sorgulamadan inanıyorlar.

    Sonuçta ikisinde de görmeden iman etme durumu var. Hangisi iman edilmeye daha layık?
    Allah mı, yoksa tanrıcılığa soyunmuş "bazı" bilimadamları mı?

    Fazla iddialı olmaya ve kurcalamaya gerek yok.
    Daha gözümüzün önündeki yıldızlara bile ulaşamamış ademoğullarıyız neticede...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    @Ahmett

    Ben hiç bir şeyi konuşmaktan ya da sorgulamaktan kaçmam hocam. Beni ben yapan özelliklerimden biridir bu. Bahsettiğiniz kötü düşünceler de görecelidir, kime göre kötü...

    Söylediklerinize gelirsek:

    Benim tercihlerim biliniyorsa ben farklı bir tercih yapabilir miyim? Farklı bir tercih yapabilmem için irademin en güçlüden daha mı güçlü olması lazım?

    sen bir konuda farklı tercih yapacaksan zaten onu da biliyor

    sen şuanda bilgisayara yazarken bir den ayağa kalkıp tüm gücünle bir çığlık atacak bile olsan bunu Allah biliyor önceden

    bruce almighty filminde jim carry nin elimde kaç yaptım sahnesi gibi.. sen şuan hayatını etkileyebilecek en büyük kararı al ve 1 hafta sonra bundan vazgeç gene kendi isniyatifinle bu zaten bilinen bir şey olacak Allah katında...

    dediğim konular dışına çıkamıyorsun; cinsiyet, anne baba, doğum zamanı AMA

    2 tren var 2 yön var bir üçüncü yok

    yani ya Cennet treni

    ya da cehennem

    tercih sana kalıyor, basit ama bu böyle.

    bineceğin treni senin seçmen kadar doğal birşey yok. Ama dersen ki Allah zaten bineceğim treni biliyordu, e bundan normal de birşey yok. arkadaşlarımız dan birinin verdiği örneğe dönüyor

    bir sınıf öğretmeni, tembel öğrencisinin sınavdan 1

    çalışkan öğrencinin sınavdan 5 alacağını not defterine sınavdan once yazması gibi birşey. Allah en doğrusunu bilir. şu örneği de vermeden geçemyeceğim;

    şimdi takvime bakıp saate yarın güneşin doğacağı anı saniyesi saniyesine hesap edebiliyoruz değil mi?

    bunu hesap eden hesabını yaparken kullandığı teknikleri az cok biliyoruz, yani güneşin doğacağı saati takvime öyle yazdıkları için mi güneş o saniye doğuyor. HAYIR

    hesap yapılmış sonuca varılmış

    Allah da öyle bir ilim sahibi ki seni biliyor

    bundan doğal birşey yok ki...




  • sanırım bu örnek noktayı koyacak.. umarım...

    kabuska, önüne iki yol çıktı,

    sen düşünüyorsun acaba hangi yöne sağa mı gitsem sola mı gitsem diye...düşünüyorsun düşünüyorsun..
    sen istediğin kadar düşün, senin hangi yolu seçeceğini Allah biliyor...

    Allah biliyor ki kabuska sağa gidecek...

    sen hala düşünüyorsun 10 dk. 40 dk. düşünüyorsun sağa mı gitsem sola mı diye...en sonunda kendi iradenle karar verip sağı tercih ediyorsun ve sağdan gidiyorsun.
    ve olay bitiyor, işte kader bu.
    sen bu noktada sola terih yapmaaycaksın, senin so ltarafa tercih yapmayacağını Allah zaten biliyor, sen kendi iradenle sola tercih yapacaksın.

    veya..

    aynı an'ı tekrar alalım;

    Allah biliyor ki kabuska sola gidecek...

    sen düşünüyorsun düşünüyorsun, sağ mı gitsem sola mı diye...düşündükten sonra da kendi iradenle sola gitmeye karar veriyorsun ve sola gidiyorsun.
    ve olay bitiyor, işte kader bu.
    sen bu noktada sağ tarafa tercih yapmayacaksın, senin sağ tarafa tercih yapmayacağını Allah zaten biliyor, sen kendi iradenle sola tercih yapacaksın.

    özetlersem;
    yapacak olacağın iki farklı tercihin sonuç noktası; Allah'ın önceden senin yapacağın tercihleri bilmesi..yani kader.

    herkese iyi geceler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi soho -- 13 Nisan 2012; 0:27:01 >




  • @sgrafik
    Sorgulamadan inanmayı reddediyorum. Düşünebilen her insan gibi sorgulamak hakkım. Bilim adamı bir teori ortaya attığında "içeriğini fazla sorgulamayın" diyorsa o teori yanlış demektir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kabuska -- 13 Nisan 2012; 7:25:48 >
  • @Ahmett

    Güneşin tercih etme hakkı yok, ama teorik olarak bizim var.

    Benim daha doğmadan Cennet trenine bineceğim biliniyorsa, Cennet trenine binmeyi tercih edemem. Bilinenin aksi bir karar veremem bu mantıkla. Madem benim tüm eylemlerim en baştan biliniyor, gideceğim yer belli; beni hiç yaşamadan Cennetlik yapan ne? Aynı şekilde komşunun oğlunu hiç yaşamadan Cehennemlik yapan ne?
  • Kader konusunu tam manası ile anlamak insan idrakının dışında kalıyor malesef.
    Çünkü kader mevzusu insanın kendi boyutlarından bir üst boyutu anlayabilmesini gerektiriyor.
    Algıladığımız evren üç boyuttan oluşmakta. Fakat bu evrenin birde bizim algımızın dışında kalan bir boyutu daha var: ZAMAN

    Evet aslında bizim sık sık kafamıza takılan "Kader" mevzusunu bilim adamları her gün düşünüyorlar.
    Üzerine sayısız teori, kuram, tez yazılmakta, kafa patlatılmakta. Ama yinede tam manası ile anlaşılamamakta.
    Eğer biz, bilim adamlarının her gün üzerinde kafa patlattıkları bu çıkmazları anlayabilsek, çözebilseydik,
    Emin olun "kader" mevzusuna da tam manası ile hakim olabilirdik.

    "Kader-Zaman" mevzusunu anlayabilmek için ancak temsiller vererek biraz kolaylaştırabiliriz.
    Yinede bu tam olarak olaya hakim olabileceğimiz anlamına gelmiyor.
    Lakin bunu anlayamıyor olmamız "Kaderin" "zaman boyutunun" olmadığı anlamına gelmiyor.

    Şu anda derinlemesine mevzuyu genişletecek zamanım yok. Şöyle basit bir örnek vereyim;
    İki boyutlu diyarda yaşayan ve hem kendisi hem algısı iki boyuttan ibaret bir bay daireyi düşünün.
    Onun bütün arkadaşları, komşuları karelerden, üçgenlerden, çokgenlerden oluşmakta.
    O kendi yaşadığı evrenin iki boyuttan ibaret olduğunu biliyor ama birileri ona başka bir üçüncü boyuttan daha söz etmişti.
    O bunu bir türlü anlayamıyor, kafası karışıyordu. Çünkü onun için evren sadece uzunluk ve genişlikten ibaretti.
    İki boyutlu bir evrene üç boyutlu olan bir küreyi canlandırmaya çalıştığımızda ortaya sadece bir nokta çıkıyordu.
    Yada bir küp oluşturmaya çalıştığımızda ordaki canlılar en fazla bir çizgi görebiliyordu.
    Yani ne yapsan olmuyordu. İmkanların dışında bir şeydi bu. Ordaki canlıların bunu anlamasıda mümkün değildi malesef.
    Taki oradaki bay daireyi o iki boyutlu evrenden çıkarıp bir üst boyuta çıkarana dek...

    Evet bizde algıladığımız üç boyutun dışındaki boyutları algılayamıyor, tahayyül edemiyoruz.
    Zamanda bu üst boyutlardan sadece biri. Bizim algımızın üzerinde ver olan tanrı için zaman sadece bir boyuttan ibaret.
    Üstten bakabilme şansımız olsaydı eğer bizde bu zaman içersinde olup bitenlerin tamamının farkında olabilirdik.
    Biliiyorum anlaması çok zor, bende tam olarak anlayamıyorum ama bizim durumumuz iki boyutlu evrende sıkışıp kalmış bay dairenin durumuna benziyor.

    Şimdilik bu kadar, muhabbetle...




  • kABUSKA

    Aslında bunu bilimsel olarakta düşünebilirsin. Mesela zaman ve mekandan münezzeh bir durumdasın. dolayısı ile ışık hızının üstüne çıkabilecek bir yapıdasın. (Tabi öyle olduğunu varsayıyoruz. Allah ın iradesini anlamak noktasında) Elcezeri 'nin de dediği gibi bu durum bu fizik formu ile anlaşılamıyor. Ama zaman ve mekan kavramının dışında olduğumuzda ışık hızının üstünde hareket ettiğimizde mekana muhalif hareket etmiş olacağız. Biri bizim çok uzak bir gezegenden gldiğimizi gözlerken en fazla ışık hızında hareket ettiğimizi görecek. Ama biz görüntümüzden önce geleceğiz. Ayrıca kainatta sesler ve görüntülerde kaybolmamaktadır. Dolayısı ile mekan ve zamana iradesi yeten zat bunların hepsini bir arada görecektir ve bilecektir. Biz zaman ve makanda sınırladırıldığımız için bizim aklmıza yatmamakta.

    Bence bu konuyu bu şekilde düşünmek lazım.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: soho

    sanırım bu örnek noktayı koyacak.. umarım...

    kabuska, önüne iki yol çıktı,

    sen düşünüyorsun acaba hangi yöne sağa mı gitsem sola mı gitsem diye...düşünüyorsun düşünüyorsun..
    sen istediğin kadar düşün, senin hangi yolu seçeceğini Allah biliyor...

    Allah biliyor ki kabuska sağa gidecek...

    sen hala düşünüyorsun 10 dk. 40 dk. düşünüyorsun sağa mı gitsem sola mı diye...en sonunda kendi iradenle karar verip sağı tercih ediyorsun ve sağdan gidiyorsun.
    ve olay bitiyor, işte kader bu.
    sen bu noktada sola terih yapmaaycaksın, senin so ltarafa tercih yapmayacağını Allah zaten biliyor, sen kendi iradenle sola tercih yapacaksın.

    veya..

    aynı an'ı tekrar alalım;

    Allah biliyor ki kabuska sola gidecek...

    sen düşünüyorsun düşünüyorsun, sağ mı gitsem sola mı diye...düşündükten sonra da kendi iradenle sola gitmeye karar veriyorsun ve sola gidiyorsun.
    ve olay bitiyor, işte kader bu.
    sen bu noktada sağ tarafa tercih yapmayacaksın, senin sağ tarafa tercih yapmayacağını Allah zaten biliyor, sen kendi iradenle sola tercih yapacaksın.

    özetlersem;
    yapacak olacağın iki farklı tercihin sonuç noktası; Allah'ın önceden senin yapacağın tercihleri bilmesi..yani kader.

    herkese iyi geceler.


    kabuska, şu örnekte sorularının cevabı var, ltf dikkatli oku örneği. sana cevaplar veriliyor ama sen aynı şeyleri tekrar tekrar soruyorsun.




  • Bir başka teoriye göre de aslında evren tek boyutlu. Tek boyutlu sicimlerin mazgallar oluşturması sonucu diğer boyutların var olduğunu zannediyoruz.
    Burada yola çıkarsak; kader aslında hep aynı sona ulaşan sicimlerden başka birşey değildir. O son ölümdür.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    Olayı zaman kavramını çıkartarak düşünmelisin.

    Geçen yazıda belirtmiştim.

    2 sorum olacak düşünmen için;

    1 - Senin sınavdan zayıf alacağını bilen öğretmenin, seni sınav yapmadan zayıf not verse bu durumda ne dersin ?
    2 - Asıl dikkat edilen nokta bu sınavda, sınavda ne not aldığın değil, sınava nasıl hazırlandığın olsa;

    Kaze ve Kader hakkında daha farklı düşünür müydün ?

    1) Yani diyorsun ki biz doğmadan önce Allah bizim Cennete ya da Cehenneme gideceğimizi biliyordu. Ama itiraz etme hakkımız olmaması için bize yaşama hakkı verdi?
    2) Sınava iyi çalışıp ya da hiç çalışmamak benim tercihim. Ama öğretmen benim çalışmayacağımı biliyor. Bu durumda benim çalışmayı tercih etme ihtimalim çalışmamayı tercih etme ihtimalimle aynı mıdır X-Files?

    Aslında en başında yazdım yazının. Zaman kavramı içerisinde bunu değerlendirirsen olayın pek içinden çıkamayabiliriz. O zaman ilk yapılacak şey zaman olayını dışında bakmak.

    Önceden bilmek diye bir kavram aslında söz konusu değil. Örneğin bir çok kişi Allah sonsuz bir gücü vardır veya sonsuzluk kavramı kullanarak açıklanmaya çalışılan bir takım şeyler var. Asıl olan sonsuzluk değildir. Sonsuz kavramı başı belli olan fakat sonunu bilmediğimiz bir olayı açıklar. Yani bir gün sonu da olabilir. Olup olmadığını bilmiyoruz.

    Ezel ve ebet kavramı ise başı ve sonu olmayan dır. Yani başlangıcın ve sonunun ne olduğunu bilmediğimiz bir zaman dilimi diyelim biz buna.

    Biz olayı zaman kavramı içerisine soktuğumuzda ancak açıklayabiliyoruz. Oysa zaman da insanlar gibi yaratılmış olduğu için Allah iradesi zaman içerisinde değerlendirilebilecek bir güç değildir. Önce ve sonrasına da takılma olayın.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    quote:

    Orijinalden alıntı: bahtiyar0011

    burdanda anlaşılıyor ki
    insan dünyaya gelecek cennetede gidecekse de hakedecek ki kıymetini bilsin
    dünyayı görmeden cennetin kıymeti bilinmez ki hz. adem dahi bilemedi
    cehennemede gideceksen ki önce dünyaya gelip hakedecen ki itiraz edemiyesin
    kendim ettim kendim buldum diyesin


    Ben daha hayat bulmadan, benim Cehenneme gideceğim belli. Benimle aynı gün doğacak kişinin ise Cennete gideceği belli. İkimizde her hangi bir tercih yapmadık, ikimiz de iyiye ya da kötüye yönelmedik. Doğduğumuz andan itibaren ikimizin de iradesi ve tercihleri olacak. İkimizde ilk tercihlerimizi, iyiyi ya da kötüyü tercih etmeyi aynı anda seçeceğiz. Benim Cehenneme gideceğim belli ise iyi tercihler yapma olasılığımla kötü tercihler yapma olasılığım aynı mıdır?

    tüm karmaşanın nedeni şu;
    zaman kavramı bizim için geçerli yaratıcı için değil
    önce sonra kavramları senin için varken yaratıcı için anlamsız
    o sana baktığında senin dününü bugününü yarınını birlikte görüyor
    yani doğarken kodlanmış bir bilgisayar değilsin tercihlerini sen yapıyorsun ama yaratıcı sebebi süreci sonucu birlikte görüyor

    ben öğrencilerime birşey anlatırken bazen bu böyle diyorum kabul edin
    ispat isteyen öğrenciye ben ispat ederim ama sen anlamazsın üstelik kafan karışır fayda değil zarar görürsün diyorum

    işte kullukta kendi küçüklüğünü allahın büyüklüğünü kabul ettikten sonra başlıyor
    ve bu durumda yaratıcının nasıl zamandan aşkın olduğunu anlamaya çalışmıyorsun, kabul ediyorsun
    bu kabulü yaptıktan sonra kader çocuk oyuncağı




  • @soho

    Konu örnekler üzerinden ilerlemiyor ne yazık ki. Ben hala daha şu soruya net bir cevap bekliyorum: Benim sağa gidecek olduğum biliniyor, solu tercih etme olasılığım var mı? Sizin yazdıklarınızdan bu olasılığın olmadığı sonucuna varıyorum. Bu da doğal olarak benim bağımsız tercih yapmadığım sonucuna çıkıyor.
  • @ El-Cezeri, abdullahors84, X-Files, bahtiyar0011

    Şu an için en mantıklı yanıtlar sizinkiler gibi duruyor. Benim yaptığım tercihleri yaratıcı önceden biliyor ama bana göre önceden biliyor, O'na göre öncesi var mı? Yani benim bulunduğum zaman dilimi O'na göre yok. Dolayısıyla O'nun önceden bilmesi cümlesi yanlış, çünkü bana göre önce olan O'na göre önce olmayabilir.
  • Aslında ona göre önce olmayabilir demekte doğru değil zira bende o noktada takılırdım. Bu durumu zaman kavramına bağlı kalmadan düşünün. Önce nedir ve neye göre belirlenir. Öncesi sonrası olmayan olarak ifadelendirilen bir yaratıcı, yani ezel ve ebede hakim. Bizim için ezeldede ebeddede bir nokta belirli. Ama bu durum bize münhasır olduğu için takılıp kalıyoruz. Ama Yaratan zat ise zamanın üstünde olduğu için O nun için geçerli kavramlar değil, zira olmuş ve olacağı bilen için zaman mevhumu olmaz...
  • Yaratıcı bize baktığında bizim yaşadığımız anı görmüyor, ilerisini de görüyor. Bundan ötürü de bizim yaptığımız tercihi biliyor, yapacağımız tercihi değil. Yapacağımız tercih bilinmediği için tercihi yaparken bize etki eden bir unsur yok.

    Sanırım çözdüm olayı



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kabuska -- 13 Nisan 2012; 17:50:57 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    Yaratıcı bize baktığında bizim yaşadığımız anı görmüyor, ilerisini de görüyor. Bundan ötürü de bizim yaptığımız tercihi biliyor, yapacağımız tercihi değil. Yapacağımız tercih bilinmediği için tercihi yaparken bize etki eden bir unsur yok.

    Sanırım çözdüm olayı

    tam çözdüm derken karıştırıyım hehe
    aslında dediğin çümleler tamda kuantumdaki bilinçli gözlemci sorunu gibi
    bkz. young deneyi versiyonları
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    Yaratıcı bize baktığında bizim yaşadığımız anı görmüyor, ilerisini de görüyor. Bundan ötürü de bizim yaptığımız tercihi biliyor, yapacağımız tercihi değil. Yapacağımız tercih bilinmediği için tercihi yaparken bize etki eden bir unsur yok.

    Sanırım çözdüm olayı

    Yok hayır, tam da karıştırmaya başladın.

    Belki bir adım attın ama biraz daha bahsedip kafanı karıştırayım.

    Allah her şeyi bilendir derken, yaptığımız tercihi de yapacağımız tercihi de bilir. Ve en önemlisi yaptığımız tercihin ( bize göre ) doğru veya yanlış olmasını da sağlayan odur. Yani bir adamı öldürmek gibi büyük bir hata yaptığımızı düşünün.

    Diyelim ki şöyle bir deyişle karşı karşıyayız. "Ya hiç adam öldürebilecek gibi değildi, gözükmüyordu" Adama sorsan bir anda anlamadım ve oldu der. Bunu da bu adamın başına veren Allah'tır. Önemli olan şey tercih yapmak değil demiştim.

    Başına gelen her olayın ondan olduğunu bilmek ve bunun karşılığında başına gelen her şey için şükredebilmektir Allah'inancı. Yani "Kaza ile kendi evladını öldüren" birisinin içinde olduğu imtahan ? Bilmem düşünebiliyor musun ?

    Sadece şunu unutma. Kaza ve Kader Allah'ın takdiri ve takdirin tecelli etmesidir. Verir verdikleri ile imtahan eder, zannedersin ki, ben kazandım ben yaptım. Alır üzülürsün, ben kaybettim. Allah diyor ki, Veren de alanda benim.

    İşte asıl imtahan burada, verenin de, alanın da o olduğunu bilmek, verdiğinde de, aldığında da şükretmek, zor durumlarda olsan dahi emirlerini yerine getirmeye çalışmak ve emirlerini yerine getirirken içinde hissettiklerinle imtahan ediliyoruz.

    Daha karıştı mı, açıklayıcı oldu mu bilemiyorum...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: X Files

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kabuska

    Yaratıcı bize baktığında bizim yaşadığımız anı görmüyor, ilerisini de görüyor. Bundan ötürü de bizim yaptığımız tercihi biliyor, yapacağımız tercihi değil. Yapacağımız tercih bilinmediği için tercihi yaparken bize etki eden bir unsur yok.

    Sanırım çözdüm olayı

    Yok hayır, tam da karıştırmaya başladın.

    Belki bir adım attın ama biraz daha bahsedip kafanı karıştırayım.

    Allah her şeyi bilendir derken, yaptığımız tercihi de yapacağımız tercihi de bilir. Ve en önemlisi yaptığımız tercihin ( bize göre ) doğru veya yanlış olmasını da sağlayan odur. Yani bir adamı öldürmek gibi büyük bir hata yaptığımızı düşünün.

    Diyelim ki şöyle bir deyişle karşı karşıyayız. "Ya hiç adam öldürebilecek gibi değildi, gözükmüyordu" Adama sorsan bir anda anlamadım ve oldu der. Bunu da bu adamın başına veren Allah'tır. Önemli olan şey tercih yapmak değil demiştim.

    Başına gelen her olayın ondan olduğunu bilmek ve bunun karşılığında başına gelen her şey için şükredebilmektir Allah'inancı. Yani "Kaza ile kendi evladını öldüren" birisinin içinde olduğu imtahan ? Bilmem düşünebiliyor musun ?

    Sadece şunu unutma. Kaza ve Kader Allah'ın takdiri ve takdirin tecelli etmesidir. Verir verdikleri ile imtahan eder, zannedersin ki, ben kazandım ben yaptım. Alır üzülürsün, ben kaybettim. Allah diyor ki, Veren de alanda benim.

    İşte asıl imtahan burada, verenin de, alanın da o olduğunu bilmek, verdiğinde de, aldığında da şükretmek, zor durumlarda olsan dahi emirlerini yerine getirmeye çalışmak ve emirlerini yerine getirirken içinde hissettiklerinle imtahan ediliyoruz.

    Daha karıştı mı, açıklayıcı oldu mu bilemiyorum...

    Ne demek istediğini anladım. Ancak ben Allah'ın eylemlerimize doğrudan müdahale ettiğine inanmıyorum. Tabi bunu söylerken "her işte bir hayır vardır" sözünü istisna olarak kenarda tutuyorum


    Allah'ın yaptıklarımızı ya da yapacaklarımızı bilmesi arasında çok küçük bir fark var aslında, benim aklımı karıştıran o farktı. Biz yol ayrımına varmadan önce Allah bizim geleceğimizi görmüştü ve yaptığımız tercihi biliyordu. Allah gelecekten kopup bizim yaşadığımız zaman dilimine geldiğinde ise yaptığımız seçimi değil, yapacağımız seçimi bilmiş oluyordu.

    (Son cümlenin pek hoş olmadığının farkındayım, ancak anlatacaklarımı anlatabilmem için en sade bu cümleyi kurabildim)




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.