Şimdi Ara

Kanada'dan Mercimek, Çin'den pirinç ve tarım ülkesi Almanya! yiyin efendiler yiyin! (resimli)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
5 Misafir (1 Mobil) - 4 Masaüstü1 Mobil
5 sn
51
Cevap
0
Favori
3.647
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
46 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Kanada'dan Mercimek, Çin'den pirinç ve tarım ülkesi Almanya! yiyin efendiler yiyin! (resimli)
    (Ann-Christin Kahler Alman çiftçi/infuluencer/itfaiyeci)
    www.instagram.com
    Ann-Christin Kahler (@annii610) • Instagram fotoğrafları ve videoları
    https://www.instagram.com/annii610/?hl=tr

    (”Tarım ülkesi Almanya” yazısı alt kısımda)


    Eve geldiğimde fark ettim ve "Şok" şaşırdım. Hatta daha önce Bimden aldığım saban marka mercimeğin paketine baktım, onda bile "Kanada" yazıyordu. (Muhtemelen A101 de filan da vardır) Yani düşününce, tüm büyük marketleri parsellemişler! utanmasam gidip iade edeceğim, çünkü;
    ben bunları yerken bile hazmedemem!
    bunları yerken; Kanada ve Çin'in zenginliğinin kısmende olsa bu gıda maddelerinden geldiğini hatırlar ve sinirlenirim!


    Ayrıca Bosnayı, Arnavutluğu, Kırgızistanı, Sudanı vb. ülkeleri kalkındırmak için, Türk çiftçisini yok etmek pahasına bile olsa, bazı ülkelere imtiyazlar verilmesi, gümrük vergilerinin kaldırılıp ithalatın daha ucuza getirilmesini; sadece 'eşek ve semeri' durumuyla açıklayabiliyorum.

    Yani yiyin efendiler yiyin,
    doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya, Türk çiftçisini tamamiyle yok edinceye kadar yiyin!

    ekşi sözlük
    türkiye'nin kanada'dan mercimek ithal etmesi
    https://eksisozluk.com/turkiyenin-kanadadan-mercimek-ithal-etmesi--5897228


    Evrensel.net
    Türkiye mercimekte Kanada’ya bağımlı hale geldi!
    https://www.evrensel.net/haber/357650/turkiye-mercimekte-kanadaya-bagimli-hale-geldi


    İslami Analiz
    ''Dün mercimekle tanıştırdığımız Kanada'dan bugün 400 bin tona yakın mercimek alıyoruz''
    http://www.islamianaliz.com/h/63884/dun-mercimekle-tanistirdigimiz-kanadadan-bugun-400-bin-tona-yakin-mercimek-aliyoruz



    Kanada'dan Mercimek, Çin'den pirinç ve tarım ülkesi Almanya! yiyin efendiler yiyin! (resimli)

    Kanada'dan Mercimek, Çin'den pirinç ve tarım ülkesi Almanya! yiyin efendiler yiyin! (resimli)
    Kanada'dan Mercimek, Çin'den pirinç ve tarım ülkesi Almanya! yiyin efendiler yiyin! (resimli)


    Kanada'dan Mercimek, Çin'den pirinç ve tarım ülkesi Almanya! yiyin efendiler yiyin! (resimli)
    Kanada'dan Mercimek, Çin'den pirinç ve tarım ülkesi Almanya! yiyin efendiler yiyin! (resimli)



    Kanada'dan Mercimek, Çin'den pirinç ve tarım ülkesi Almanya! yiyin efendiler yiyin! (resimli)

    'Tarım ülkesi' Almanya
    Bu yazı, küçük ve büyükbaş hayvanlarının bir zamanlar ihraç edilmekle kalmayıp, komşu ülkelere kaçakçılık konusu olduğu, şimdilerde ise kimi köylerinde tavuk kümesi bile kalmamış; hektarlarca ekilebilir arazisi boş duran, traktörleri kenarda paslanmış, ya da köylülerin ulaşım aracı haline dönüşmüş bir ülkenin yurttaşları için yazılmıştır.

    Almanya bir tarım ülkesi mi? Evet! Ülke çapında çalışanların sadece yaklaşık %2’sini istihdam eden bir tarım ülkesi olur mu? Bir anlamda olur! Tüm topraklarının %48’i tarıma ayrılmışsa, bu da yaklaşık 16,7 milyon hektar ederse; bunun da 6,5 milyon hektarında tahıl, 2,5 milyon hektarında mısır, 1,3 milyon hektarında kanola yetiştiriliyorsa... Bu sayılar da yetmiyor mu? O zaman, tarım ürünleri ihracatında ABD ve Hollanda’dan sonra Fransa’yı bile geride bırakarak dünya üçüncüsü olan bir ülkeden bahsedildiğini not edelim.

    İnsan sormadan edemiyor: “Almanya gibi, gereksinimi için tarım ürünleri ithal etmek zorunda olan bir ülke neden kendi ürünlerini ihraç etmek için çırpınır ki?”

    Nedeni basit: Milyarlarca insanın beslenme kaynakları da ele geçirilecek. Böylece emperyalizmin dünya hakimiyetine bir payanda daha vurulacak! Başta gelen emperyalist ülkeler bu amaçla, kendilerine bağımlı kıldıkları ülkelerde tarım ve hayvancılığın belini kırmak için kendi merkezlerinde bu alanlarda da verimliliği alabildiğine yükseltiyor ve ürünlerini ihraç ediyorlar.

    Yazının devamı;








    Eskiden bizde olurdu böyle şeyler. Ama artık bizde hayal. Herkes birbini soyma, dolandırma ve kuyusunu kazma derdinde.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-13B66B2D0 -- 26 Şubat 2020; 12:37:41 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Üretme Tüket


    Uşak Banaz ile Afyon arasında, İzmir-Ankara yolu üzerinde “Güney” adında bir köy var, doğasıyla, yeşiliyle, şirin bir köy.



    Bezelye Şenliği'yle ünlüydü.

    İzmir'den bile otobüsler kalkar, şenliğe gidilirdi.



    Şenlik artık yapılmıyor.

    Çünkü bezelye artık yok!

    Güney köyünde bezelye üretimi bitti.



    Köylülere neden bezelye üretmediklerini soruyoruz.

    “Markette daha ucuza ithal bezelye var” diyorlar.



    Köyde bakkaldan biraz büyükçe üç market var.

    Hepsinin girişinde, başköşede, cips, asitli-gazlı içecekler, hazır dondurma dolapları yeralıyor.



    En çok müşterisi olan marketin kapısından giriyoruz.

    Kasada oturan ve ürünleri siyah naylon poşete yerleştiren market sahibine “köy yumurtası var mı?” diye soruyoruz.

    “Şehirden gelenler köy yumurtası soruyor, köyde yaşayanlar bize marka adı vererek şehirden yumurta sipariş ediyor” diyor!



    Ya yoğurt?

    Ambalajlı yoğurdu işaret ederek, “adamın inekleri var, sütü sağdığı gibi satıyor, gelip bizden kase ambalajlı yoğurt alıyor, artık yoğurt yapan kimse yok” diyor.



    Bizim çocukluğumuzda köy bakkalında sadece “köyde üretilmeyen” ürünler olurdu.

    Şimdi artık, köylerde üretilebilen ama “üretilmeyen” ürünler var.



    Şehirliler çiğ süt alıp kendi yoğurdunu yapmaya çalışırken, köy marketinde boy boy sanayi yoğurtları satılıyor.

    Biz şehirde yaşayanlar “köy yumurtası” diye, saman içinde, üzerine tavuk pisliği bulaştırılmış yumurtaya fazla fazla para öderken, köyde, tertemiz kolilerde şehirden gelmiş yumurtalar satılıyor.

    Bizim, mandıradan “köy peyniri” diye daha yüksek fiyatlarla aldıgˆımız peynirler köyde yok, köyde ambalajlı peynir yiyorlar.



    Şehirde yaşayanlar büyük özlemle köy ürünlerini ararken, köydekiler “katkılı-zararlı” diye şehirdekilerin istemediği ürünleri tüketiyor.



    Üreten köylü…

    Nasıl oldu da tüketen köylü oldu?



    Yumurta satılıyor köyde.

    Ambalajında süt satılıyor.

    Bu işte bir terslik yok mu?



    Çıplak gerçeği ortaya koyan bu yalın satırları, değerli arkadaşım Ali Ekber Yıldırım'ın piyasaya yeni çıkan “Üretme Tüket” isimli kitabından aldım.



    İthalat-Siyaset-Rant kıskacındaki tarımımızı anlatıyor.



    Ali Ekber, üniversiteden beri arkadaşım, sınıf arkadaşım.

    Bana göre, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin yetiştirdiği en önemli gazetecidir.

    Çünkü…

    Yurtsever gazeteci bulursun.

    Hep vardır.

    Yalaka gazeteci de öyle.

    Ganidir.

    Biri gider, beşi gelir.

    Siyaset gazetecisi bulursun.

    Ekonomi gazetecisi bulursun.

    Spor gazetecisi bulursun.

    Magazin gazetecisi bulursun.

    Ali Ekber Yıldırım bulamazsın.



    Bir ömür tarım…

    Meslek yaşamını tarım'a adamış bir gazetecidir Ali Ekber.

    Muadilsiz adamdır.

    Tektir.

    Başka yoktur.



    Türk tarımını, Türk medyasında Ali Ekber'den iyi kimse bilmez.

    Tarımla alakalı yazı yazacaksam mutlaka kendisine danışırım, mutlaka görüşünü alırım.

    Devasa akçeli işlerin döndüğü tarım piyasasında, kalemini yabancı sermayeye satmayan, yerli tekellere kiralamayan, baskılara asla pabuç bırakmayan, namuslu gazetecidir.



    32 yıldır haber yapıyor, köşe yazıyor.

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından Yılın Gazetecisi seçildi.

    İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından Hasan Tahsin Ödülü'ne layık görüldü.



    “Üretme Tüket” kitabını, popüler ve edebiyat seçkileriyle yayın dünyasının yükselen değeri haline gelen Sia Kitap'tan çıkardı.



    – Bir zamanlar Ortadoğu'nun kırmızı et ve canlı hayvan tedarikçisi olan Türkiye, nasıl oluyor da Kurban Bayramı'nda keseceği koyunu bile ithal etmek zorunda kalıyor?

    – Organik tarım yapanlar, sakın bu ülkede organik tarım yapılmasın diye bizzat devlet eliyle nasıl cezalandırılıyor?

    – Tarım ilaçları kanser hastalıklarını nasıl arttırıyor?

    – Herkes doğalgaz ve nükleerden bahsediyor ama, buğdayda nasıl Rusya'ya bağımlı hale geldik?

    – Türk fındığını bitirmek için kimler özel çaba harcıyor?

    – Türkiye'nin 2030 yılında “su fakiri” olacağını biliyor musunuz?

    – Tarımın temeli olan tohum'un ticareti, köylüye neden yasak?

    – Pamuğu nasıl kararttılar?

    – Nasıl oluyor da yıllardır savaş halinde olan Suriye'den zeytinyağı ithal ediyoruz? Bize Suriye patatesini kimler yediriyor?

    – GDO gerçekleri?



    Bu ve benzeri yüzlerce sorunun cevabı ve çözüm önerileri, Üretme Tüket kitabında yeralıyor.



    “Zengin toprakların fakir insanları olmayı hak etmiyoruz” diyor Ali Ekber…

    “Sadece ‘yanlıs¸ politikalar uygulanıyor' lafıyla açıklanamaz, dilimiz söylemeye, elimiz yazmaya varmasa da açıkça ihanet söz konusu” diyor.

    “Dağları, ormanları, ovaları, dereleri, toprakları olmayan ülkenin nesini seveceksiniz?” diye soruyor.



    Saman ithal eden memleketi, yeniden kendi kendine yeter hale getirmek istiyorsak, toplumsal bilinç seviyesini arttırmak zorundayız.



    Hayatını tarıma adamış bir yurtsever gazetecinin imbiğinden süzülmüş, referans kitaptır, “Üretme Tüket.”



    Mutlaka okumanızı, mutlaka okutmanızı… Çocuklarınız için, torunlarınız için, kütüphanenize bu tohumu ekmenizi öneriyorum.

    Yılmaz Özdil
    04/02/2020
    Adamların maliyetleri az. Zamanında hammadde ve enerji kaynaklarını ele geçirmişler. Ucuza üretip dünyaya satıyorlar. Eğer istersen 2-3 katı fiyata yerli üretim alabilirsin. Ama çoğu insan fiyat bazlı alış-veriş yaptığı için bunlar satılıyor.


    Birde kanadaya eskiden mercimek ithal ediyormuşuz. Bizim tohumları ekip bize satmışlar.
  • Hakikaten rezalet.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Üretme Tüket


    Uşak Banaz ile Afyon arasında, İzmir-Ankara yolu üzerinde “Güney” adında bir köy var, doğasıyla, yeşiliyle, şirin bir köy.



    Bezelye Şenliği'yle ünlüydü.

    İzmir'den bile otobüsler kalkar, şenliğe gidilirdi.



    Şenlik artık yapılmıyor.

    Çünkü bezelye artık yok!

    Güney köyünde bezelye üretimi bitti.



    Köylülere neden bezelye üretmediklerini soruyoruz.

    “Markette daha ucuza ithal bezelye var” diyorlar.



    Köyde bakkaldan biraz büyükçe üç market var.

    Hepsinin girişinde, başköşede, cips, asitli-gazlı içecekler, hazır dondurma dolapları yeralıyor.



    En çok müşterisi olan marketin kapısından giriyoruz.

    Kasada oturan ve ürünleri siyah naylon poşete yerleştiren market sahibine “köy yumurtası var mı?” diye soruyoruz.

    “Şehirden gelenler köy yumurtası soruyor, köyde yaşayanlar bize marka adı vererek şehirden yumurta sipariş ediyor” diyor!



    Ya yoğurt?

    Ambalajlı yoğurdu işaret ederek, “adamın inekleri var, sütü sağdığı gibi satıyor, gelip bizden kase ambalajlı yoğurt alıyor, artık yoğurt yapan kimse yok” diyor.



    Bizim çocukluğumuzda köy bakkalında sadece “köyde üretilmeyen” ürünler olurdu.

    Şimdi artık, köylerde üretilebilen ama “üretilmeyen” ürünler var.



    Şehirliler çiğ süt alıp kendi yoğurdunu yapmaya çalışırken, köy marketinde boy boy sanayi yoğurtları satılıyor.

    Biz şehirde yaşayanlar “köy yumurtası” diye, saman içinde, üzerine tavuk pisliği bulaştırılmış yumurtaya fazla fazla para öderken, köyde, tertemiz kolilerde şehirden gelmiş yumurtalar satılıyor.

    Bizim, mandıradan “köy peyniri” diye daha yüksek fiyatlarla aldıgˆımız peynirler köyde yok, köyde ambalajlı peynir yiyorlar.



    Şehirde yaşayanlar büyük özlemle köy ürünlerini ararken, köydekiler “katkılı-zararlı” diye şehirdekilerin istemediği ürünleri tüketiyor.



    Üreten köylü…

    Nasıl oldu da tüketen köylü oldu?



    Yumurta satılıyor köyde.

    Ambalajında süt satılıyor.

    Bu işte bir terslik yok mu?



    Çıplak gerçeği ortaya koyan bu yalın satırları, değerli arkadaşım Ali Ekber Yıldırım'ın piyasaya yeni çıkan “Üretme Tüket” isimli kitabından aldım.



    İthalat-Siyaset-Rant kıskacındaki tarımımızı anlatıyor.



    Ali Ekber, üniversiteden beri arkadaşım, sınıf arkadaşım.

    Bana göre, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin yetiştirdiği en önemli gazetecidir.

    Çünkü…

    Yurtsever gazeteci bulursun.

    Hep vardır.

    Yalaka gazeteci de öyle.

    Ganidir.

    Biri gider, beşi gelir.

    Siyaset gazetecisi bulursun.

    Ekonomi gazetecisi bulursun.

    Spor gazetecisi bulursun.

    Magazin gazetecisi bulursun.

    Ali Ekber Yıldırım bulamazsın.



    Bir ömür tarım…

    Meslek yaşamını tarım'a adamış bir gazetecidir Ali Ekber.

    Muadilsiz adamdır.

    Tektir.

    Başka yoktur.



    Türk tarımını, Türk medyasında Ali Ekber'den iyi kimse bilmez.

    Tarımla alakalı yazı yazacaksam mutlaka kendisine danışırım, mutlaka görüşünü alırım.

    Devasa akçeli işlerin döndüğü tarım piyasasında, kalemini yabancı sermayeye satmayan, yerli tekellere kiralamayan, baskılara asla pabuç bırakmayan, namuslu gazetecidir.



    32 yıldır haber yapıyor, köşe yazıyor.

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından Yılın Gazetecisi seçildi.

    İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından Hasan Tahsin Ödülü'ne layık görüldü.



    “Üretme Tüket” kitabını, popüler ve edebiyat seçkileriyle yayın dünyasının yükselen değeri haline gelen Sia Kitap'tan çıkardı.



    – Bir zamanlar Ortadoğu'nun kırmızı et ve canlı hayvan tedarikçisi olan Türkiye, nasıl oluyor da Kurban Bayramı'nda keseceği koyunu bile ithal etmek zorunda kalıyor?

    – Organik tarım yapanlar, sakın bu ülkede organik tarım yapılmasın diye bizzat devlet eliyle nasıl cezalandırılıyor?

    – Tarım ilaçları kanser hastalıklarını nasıl arttırıyor?

    – Herkes doğalgaz ve nükleerden bahsediyor ama, buğdayda nasıl Rusya'ya bağımlı hale geldik?

    – Türk fındığını bitirmek için kimler özel çaba harcıyor?

    – Türkiye'nin 2030 yılında “su fakiri” olacağını biliyor musunuz?

    – Tarımın temeli olan tohum'un ticareti, köylüye neden yasak?

    – Pamuğu nasıl kararttılar?

    – Nasıl oluyor da yıllardır savaş halinde olan Suriye'den zeytinyağı ithal ediyoruz? Bize Suriye patatesini kimler yediriyor?

    – GDO gerçekleri?



    Bu ve benzeri yüzlerce sorunun cevabı ve çözüm önerileri, Üretme Tüket kitabında yeralıyor.



    “Zengin toprakların fakir insanları olmayı hak etmiyoruz” diyor Ali Ekber…

    “Sadece ‘yanlıs¸ politikalar uygulanıyor' lafıyla açıklanamaz, dilimiz söylemeye, elimiz yazmaya varmasa da açıkça ihanet söz konusu” diyor.

    “Dağları, ormanları, ovaları, dereleri, toprakları olmayan ülkenin nesini seveceksiniz?” diye soruyor.



    Saman ithal eden memleketi, yeniden kendi kendine yeter hale getirmek istiyorsak, toplumsal bilinç seviyesini arttırmak zorundayız.



    Hayatını tarıma adamış bir yurtsever gazetecinin imbiğinden süzülmüş, referans kitaptır, “Üretme Tüket.”



    Mutlaka okumanızı, mutlaka okutmanızı… Çocuklarınız için, torunlarınız için, kütüphanenize bu tohumu ekmenizi öneriyorum.

    Yılmaz Özdil
    04/02/2020

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Planlı programlı yapılıyor artık önce ekimine yasak getiriyorlar, sonra ithal ediyorlar, mallar gümrüğe gelince de vergiyi sıfırlıyorlar, parayı götürüyorlar.

    Vergi sıfırlama tabii tek seferlik veya 1-3 aylık falan başkaları bu kaymağı yemesin diye hemen düzeltiyorlar.
  • ANADOLU MUTFAĞI

    yersen
  • Ameriqa saldırıyor Hocam. O yüzden biz de mecburen dışarıdan alıyos. Yoksa biz dünya lideriyiz.
  • Tarım ülkesi ne hale geldi işte.
    Bunda hep chp nin suçu var!!!!!!!

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • A haber: Kanada ve çin bize köle olmuş. Çiftçimiz artık pis ve zahmet isteyen işlerle uğraşmıyor, parasını veriyor satın alıyor. Çin ve kanada hizmetkarımız oldu.
  • Çin den pirinç miiii???

    Amaniinnnnnnn....
  • asi_mawi kullanıcısına yanıt
    Benim anlamadığım bu Kanadalılar, o kışta kıyamette nereye dikiyorlar o mercimeği?  (Benim bildiğim, Mercimek sıcak iklimleri sever.) O kadar yaşlı nüfusun içinden çalıştıracak adamı nerden buluyorlar?

    Yada yeterince toprağı bile olmayan Hollanda (bunlar sürekli denizi dolduruyor, hatta deniz bizi boğmasın diye devasa deniz setleri yapıyorlar.) nasıl olurda dünyanın en önde gelen ziraat ülkelerinden olabiliyor? Ve bize her yıl kısır tohum satabiliyor/iteleyebiliyor?

    Yada en vahimleri; en Ortadoğulu ülkelerden olduğumuz/olacağımız halde AB üyesi bulgaristan'dan saman, ve savaştaki suriye'den bile patates, buğday, arpa, zeytin yağı alıyor olmamız, nasıl açıklanabilir?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • üç harfle açıklanabilir. a, k, 3. yü söylemiyorum.
  • Şu yaşadığımız Coğrafyayı her şeyiyle iyi değerlendirsek hiçbir ülke bize kafa tutamaz.

    Kilometrelerce verimli topraklarımız var ve COĞRAFİ bölgelerimizde de ayrı ayrı ürünler yetişiyor. Ve dünya genelinde yetiştirilip satılan tüm ürünler bile doğru tarımla yetiştirilir satılır. Ama bizim başımızdakiler ne ekiyor o topraklara ? BİNA..Toprağa bina ekerseler ne yetişir ? Sadece RANT.

    Bir fabrika kurup yönetmekle inşaat yönetmek çok farklıdır. İnşaat max 3 senelik planla yapılırken bir fabrika 20-30 senelik planlarla kurulur. İşte bu planı oluşturacak zekaya sahip yönetici yok İKTİDAR PARTİSİNDE..O yüzden en kolayı ney ise ona yönelip onu yapıyorlar. O da İNŞAAT. Bu yüzden nohudu, fasülyeyi vb.ürünleri dışarıdan almaya devam edeceğiz .
  • Çinden gelen pirinçlerin coronalı lağım suları ile sulanmadığı ne malum?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: The Alim

    Şu yaşadığımız Coğrafyayı her şeyiyle iyi değerlendirsek hiçbir ülke bize kafa tutamaz.

    Kilometrelerce verimli topraklarımız var ve COĞRAFİ bölgelerimizde de ayrı ayrı ürünler yetişiyor. Ve dünya genelinde yetiştirilip satılan tüm ürünler bile doğru tarımla yetiştirilir satılır. Ama bizim başımızdakiler ne ekiyor o topraklara ? BİNA..Toprağa bina ekerseler ne yetişir ? Sadece RANT.

    Bir fabrika kurup yönetmekle inşaat yönetmek çok farklıdır. İnşaat max 3 senelik planla yapılırken bir fabrika 20-30 senelik planlarla kurulur. İşte bu planı oluşturacak zekaya sahip yönetici yok İKTİDAR PARTİSİNDE..O yüzden en kolayı ney ise ona yönelip onu yapıyorlar. O da İNŞAAT. Bu yüzden nohudu, fasülyeyi vb.ürünleri dışarıdan almaya devam edeceğiz .
    Haklısınız. Ama bizde bazı şeyler değişmez!

    Dünyada ki fındığın %75'ini biz üretiyoruz ama fiyat politikalarını belirleyen "Dünya fındık borsası" Almanya'da.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-41F3DB120

    Çinden gelen pirinçlerin coronalı lağım suları ile sulanmadığı ne malum?
    Yanlız, pirincin paketleme tarihi "2019 Aralık" Yani korana virusünün çıkış tarihiyle aynı eğer pakette canlı bir organizma (kurt vb.) varsa + korana bulaşmış ve Türkiye'de paketlenirken gerekli önlemler alınmamış ise
    Korana Hala yaşıyor olabilir. Ama yaşayıp göreceğiz.

    Eğer başta görmüş olsam, ne mercimeği nede pirinci almazdım. Şimdi iade edeyim desem kağıt doldurtup uğraştırırlar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Büyük riks ben olsam bu riski göze almazdım.Tüm veriler coronayı işaret ediyor.
  • Rezalet ya

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Adamların maliyetleri az. Zamanında hammadde ve enerji kaynaklarını ele geçirmişler. Ucuza üretip dünyaya satıyorlar. Eğer istersen 2-3 katı fiyata yerli üretim alabilirsin. Ama çoğu insan fiyat bazlı alış-veriş yaptığı için bunlar satılıyor.


    Birde kanadaya eskiden mercimek ithal ediyormuşuz. Bizim tohumları ekip bize satmışlar.
  • A101 de Bimde satılan akşamları çitledigimiz çekirdek bile Çin'den

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.