Şimdi Ara

LİBERALİZM-AHLAK ÇATIŞMASI ÜZERİNE

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
0
Favori
330
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • her ne kadar marx ve engelsin hegelin diyalektiğinden başlattığı marksist politika günümüz liberal düzenin altında ezilerek,ütopikleşmeye gitme yolunda olsa bile marx'ın das kapital,manifesto dışındaki eserleri de incelemek gerekir.
    bana göre marx sosyolojik açıdan değerlidir,her ne kadar spinoza kadar sistemli ve dolaylı olarak etiği tartışan bir düşünür olmasa da yabancılaşma dediği proleter-burjuva ilişkisini gayet isabetli bir şekilde anlatmıştır.

    "İnsanın, kendisine ve emeğine yabancılaşması kapitalist iktisadî düzenin en vahim sonucudur. Örneğin, bir araba fabrikasında çalışan işçi, hiçbir zaman sahip olamayacağı arabanın bir parçasını üretirken, onun emeği onun dışında bir şey olarak kalır ve kendisi ve emeği arasında zorunlu bir ayrım yapmaya zorlanır. Onun ve diğer işçilerin emeklerinden ortaya çıkan araba ona ait bir araba değildir, oysaki araba onun emeğinin bir ürünüdür. Bu süreç giderek insanın kendisine ve emeğine yabancılaşmasına ve insanın kendisi için bir “öteki” olmasına yol açacaktır."

    orta sınıf ahlakı ya da bir nevi lümpen kesiminde yansıması da olan bu anlayış marx'ın nokta atışı yaptığı yabancılaşmanın bir sonucudur.
    liberal ya da kapital sistemde arz-talep dengesininin altında ezilmiş maddiyatçı yaklaşım gitgide anti-sekülerliğe bürünmüş,lümpen-proleterya ya da şuanki haliyle orta-alt sınıfın ahlakının oluşmasına yol açmıştır.
    ahlak,ısırmaya çalışan bir yılanın başını taşla ezer ama bir o kadar zararlıdır.

    eğer özellikle dinden beslenen bir ahlak varsa orada burjuvazi güçlenecektir. Din ve teolojik unsurlar her ne kadar toplumsal birlik ve kültürü sağlasa da daha seküler kesim bunun meyvesini yemiş ve hâlâ yemektedir.

    Körü körüne ahlaka bağlanmış,artık dinselliğin salt bir mistitizme dönüşen toplumda,din pragmatizm uğruna kullanılabilir ve aslında ahlaksal çatışmayı sağlayabilecek ortam sağlanacaktır.

    Böyle bir durumda,felsefenin o meşhur problemlerinden "evrensel ahlak yasası gerekli midir?" çıkmazına geri döner ve çoğumuz farklı farklı cevaplar veririz.
    Sonuç şu ki;evrensel ahlak yasasının olması ile marksizmin aynı kaderi paylaşırlar,ikiside liberalizmde ezilmeye mahkum kalmış ikililerdir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-FEC8BB1EA -- 19 Ocak 2020; 2:27:31 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >







  • ”Evrensel ahlâk yasası gerekli midir?” şeklinde bir problem yok. Problem: “Evrensel ahlâk yasası var mı?” ya da ona denk bir ifade olan “Ahlâkî değerler var mı?” sorularıdır.

    Baştan bir ayrımı yapalım: Mutlak ahlâk ve objektif ahlâk aynı şey değildir. Objektif ahlâk, aynı durumda herkes için geçerli olan kurallar topluluğudur. Peki objektif ahlâk var mı? Ben bu soruya çoğu felsefeci gibi evet yanıtını veriyorum. Aksini iddia eden insanlar bir psikopattan daha tehlikelidir. Psikopatlar kafasındaki kurguya göre insan biçer, ahlâkî olarak yozlaşmış bir insan ise akla gelen her şeyi yapabilir. Bir bebeğe tecavüzden tutun kafa kesmeye kadar. Işid gibi caniler bunların yanında melek kalır.

    Sezgilerimizin söylediği şey ortada, ahlâk zaten apaçık bir şey. Meselenin entelektüel tartışması olsa dahi ahlâkî gerçekçilik galip geliyor. Vazgeçilmezlik argümanları, söz edimleri argümanı, ahlâkî ilerleme argümanı, normatif ağ argümanı ve Huemer’ın ahlâkî ontolojik kanıtı ahlâkî gerçekçiliğin üstünlüğünü ortaya koymaktadır.

    Peki ahlâkî anti-realistlerin elinde ne var? Ahlâkî anlaşmazlıklar, evrimsel çürütme argümanları ve Mackie’nin hata teorisi. Bana göre bu üç argümanda çok ciddi sorunlar barındırıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ateistinye -- 19 Ocak 2020; 12:48:25 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • up

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Ahlaki anti-realistlerin elinde, değerler göreliliği ve heideggerci ontoloji var. Ki o da şöyle der: "Olan'dan olması gerekeni çıkaramazsın. Etik ontolojiden önce gelir."
    Şimdi sen çıkıp da objektif bir ahlak yasasınin inşasını Kant kadar mükemmel yapsan da bu yasa insan inşası ve icadı olmaktan öteye gidemez. Doğada etik yoktur. Her şey olur. Insan ilişkilerinde de kim neyi uygun görürse o kabul edilir. Senin ahlak yasanı anlamlı bulmamak bi insanı psikopat yapmaz. Her zihin karmaşık ve farklı süreçlerle işler.
    Bence; bi insanın -sana göre- ahlaklı davranmsını mi istiyorsun? Ahlaksız olanı yapmasını engellle, böylece ahlaklı olanı yapnaktan başka seçeneği olmaz. Aksi takdirde inşa edeceğin her yasa a posterioridir. Kant ın yasası bile.
    Bence

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • cetinmdn C kullanıcısına yanıt
    Ahlak zaten olan şey. Benim ortaya koyduğum argümanlar, sezgilerim bunu gösteriyor. Keyfimden iddia etmiyorum bunu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • tamam işte "sen"in sezgilerin gösteriyor. Matematik' in insan icadı olması gibi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • cetinmdn C kullanıcısına yanıt
    Benim sezgimi tüm insanlar paylaşıyor ama. Tüm insanlar cinayetin yanlış olduğuna tepki gösteriyor. Işid militanlarının kafa kesmesi veya İnkaların insan kurban etmesi bunun aksini göstermiyor. Ahlaki anlaşmazlıklar üzerine okuma yap derim. Matematiğin icat olup olmadığı da tartışmalı yalnız. Vazgeçilmezlik argümanlarını duydun mu? Ayrıca matematik ne alaka?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ateistinye -- 20 Ocak 2020; 16:4:59 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Devletsiz Toplum Mümkün mü?
    3 yıl önce açıldı
    Toplum çok yozlaşmış
    geçen ay açıldı
    Daha Fazla Göster
  • "İnsanın, kendisine ve emeğine yabancılaşması kapitalist iktisadî düzenin en vahim sonucudur. Örneğin, bir araba fabrikasında çalışan işçi, hiçbir zaman sahip olamayacağı arabanın bir parçasını üretirken, onun emeği onun dışında bir şey olarak kalır ve kendisi ve emeği arasında zorunlu bir ayrım yapmaya zorlanır. Onun ve diğer işçilerin emeklerinden ortaya çıkan araba ona ait bir araba değildir, oysaki araba onun emeğinin bir ürünüdür. Bu süreç giderek insanın kendisine ve emeğine yabancılaşmasına ve insanın kendisi için bir “öteki” olmasına yol açacaktır."

    Bullshit
  • Zodion Z kullanıcısına yanıt
    bullshit neden

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-FEC8BB1EA

    bullshit neden
    İnsanın emeğine yabancılaşması modası geçmiş aristotelian özne metafiziği gömleğiyle açıklanacak;ontoloji değil ontik kabilden değerlendirilmesi gerekendir.En büyük delillerden biri üretim/veri işlem/dondurulmuş zamanın replikasyonunun tasvir düzeyinde kalması;sanatkarın nasıl ve niye sanat icra ettiğini bilememesi,açıklayamamasıdır

    Diğer husus kategoriler uyarınca (özellikle biçimseller) nesne ve nesne etkileşimlerinin işleve tabi kılınmasıdır.Yani düşüncenin hakkı nesneye verilemiyordur



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zodion -- 20 Ocak 2020; 20:28:2 >
  • Zodion Z kullanıcısına yanıt
    dostum bu ontolojik bir argüman değildi,sosyolojik bir argüman.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-FEC8BB1EA

    dostum bu ontolojik bir argüman değildi,sosyolojik bir argüman.
    İnsanın emeği ihtiyacıdır yargısı özne metafiziğinden geliyor.Çatışmaların deviminin moturu budur.Üretim araçları ele geçirildiğinde tamamlanışa erilecek
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.