Başarı için en önemli öğelerden birisinin motivasyon olduğu konusunda hemfikiriz. Fakat motivasyonun nasıl olacağı konusunda farklı görüşler var. Muhakkak tüm görüşlerin motivasyona katkısı var. Fakat hangileri daha öncelikli olmalı, hangileri ilk uygulanan olmalı, bunlara yakından bakmamız gerekir.
Benim bu güne kadar en çok ilgimi çeken teori "anlam" kuramıdır. İnsanın anlamını bulduğu gerçek motivasyonun en temel kaynağıdır. Varoluşunuzu neyle anlamlandırabiliyorsanız, hayatın gayesine nasıl bir anlam yüklüyorsanız temelde bu gerçek motivasyona götürüyor. Çevresel motivasyon unsurları da vardır. Merkez ve çevre tüm unsurlarıyla insanı motive eden birçok faktör vardır. Rekabet, motivasyon tekniği değildir
Bazen motivasyon diye yanlış tekniklerin de uygulandığını görüyoruz. En yaygın hata "rekabeti" motivasyon tekniği olarak kabul etmektir. Geçenlerde bana başvuran bir danışanımın mutsuzluğunun ve hırçınlığının temelinde ona öğretilen motivasyon tekniklerinin hatalı olmasından kaynaklanıyordu. Ona hatalı bir yöntem öğretmişlerdi.
Rekabetin kendisini motive edeceğini sanmış. Çevresindeki herkesle keskin bir rekabet içerisine girmiş. Ve en çok zararı da kendisi görmüş. İçi bir türlü müsterih olamıyordu. Sürekli telaş, tedirginlik, kaygı ve stres içerisindeydi. Kalbi tatminsizlik çukurundan damarlara hırs pompalıyordu. Yaşam enerjisi sonunda bitince çare aramaya başlamış. Hal böyle olunca bu hatalı motivasyon tekniğini düzeltmeye gayret ettim. Doğrusunu, yanlışın yerine ikame ettim. "İki günü eşit olan ziyandadır"
Rekabet ağacı yiyen kurt gibidir. Bu yarış ancak felaketi hızlandırır. Peki, doğrusu ne? Rekabet doğru. Ama kimle yaptığına bağlı... Başkasıyla yapılan rekabet çok zararlı. Ama insanın kendisiyle yaptığı rekabet kadar faydalı bir başka yarış var mı? En temel motivasyon tekniği dünden daha başaralı olmak, daha iyi olmak, daha başarılı olmak vs.
Dolayısıyla iki günü birbirine müsavi olan ziyandadır çok doğru bir tespittir. Bu psikolojik bir gerçek olarak kabul edilmeden öncede doğruydu, şimdi de doğru. Doğru zamanla eskimez...
Bu konuda şirin bir hikâye var. Önceden okuduğunuza eminim. Fakat bir de rekabet bakış açınızı değiştirerek okumanızı tavsiye ederim.
Dün'den hızlı mısın?
Her sabah bir ceylan uyanır Afrika' da.
Kafasında tek bir düşünce vardır.
En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşabilmek...
Yoksa aslana yem olacaktır.
Her sabah bir aslan uyanır Afrika' da
Kafasında tek bir düşünce vardır.
En yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşabilmek...
Yoksa açlıktan ölecektir.
İster aslan olun, ister ceylan olun hiç önemi yok.
Yeter ki güneş doğduğunda koşuyor olmanız gerektiğini,
Hem de bir önceki günden daha hızlı koşuyor olmanız gerektiğini bilin.
Yaşam adlı koşuyu ne kadar güzel anlatmış Afrika atasözü,
Bir önceki günden daha hızlı koşmak gerekmektedir.
Çünkü eğer aslansanız,
Ve en yavaş koşan ceylanı bir önceki gün yakalamışsanız,
Ve bugün bir ceylan yakalamak niyetindeyseniz,
Artık bilmelisiniz ki en yavaş ceylan sizden daha hızlıdır,
O halde düne göre hızınızı arttırmanız gerekmektedir.
Yok, eğer ceylansanız
Ve henüz aslana yem olmamışsanız
Hızınızı düne göre mutlaka arttırmalısınız,
Çünkü sıra size gelmiş demektir.
Yani,
Hayat konusunda, devam edebilmenin tek koşulu var.
Dünden daha hızlı olabilmek
Bakın bakalım şimdi kendinize,
Ondan, şundan, bundan değil "DÜNDEN" hızlı mısınız? Yüksek motivasyon için ana hedefler
1) Önce hedefinizi belirleyin.
2) Hayattaki en önemli şeyin, hedefleriniz olmadığını fark edin.
3) Kendinize başarılı bir model (rol insan) seçin.
4) Büyük düşünmeye çalışın.
5) Uygulanabilir planlar yapın.
6) Kendinize değer verin.
7) Kendinize saygı duyun.
8) Başkalarını motive etmeye dikkat edin.
9) Hedefleriniz için ilk fedakârlığı uykunuzdan yapın. Fazla uyumayın.
10) Olayları görmeye çalışın. Planlarınız doğru işliyor mu dikkat edin.
11) Ümidinizi kaybetmeyin.
12) Kendinize verdiğiniz sözleri tutun.
13) Her gün yeni bir şeyler öğrenin.
14) Ne olursa olsun abartmaktan sakının.
15) Şükretmeyi bilin.
16) Önemli gördüğünüz şeyleri not alın.
17) Hep bir üçüncü yol olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
18) Kendinizi sadece kendinizle kıyaslayın.
19) Zamanı dikkatli kullanın.
20) Dua edin.
Mükemmel
Harika olmuş, teşekkürler.
Çok güzel
Öncelikle herkese teşekkür ediyorum. Bugün başarısız olduğumuz noktalardan biri de başarının tanımını yapmak noktasıdır. Yanlış olarak doğru bilinen birşey için inançla ve azimle çalışmak ve ona ulaşmak fiili olarak başarı olsa da kafası eksik bir insan vücudu gibidir ve gerçek bir başarı olmaktan uzaktır. Bu yüzden bu yazıyı da buraya koymayı uygun buluyorum. Özellikle çıraklık- usta ilişkisi çok dikkatimi çekti. Bizi biz yapan ve ilerilere taşıyan pek çok değerimiz yok edilmekte. Mimar Sinan'ı düşündüm. Çıraklık dönemi eserim dediği şeyi günün hangi usta mimarı yapabilir ? Evet, hepimizi bir kibir, bir kendini büyük görme kaplamış, üstadlara saygısızlık, hocalara saygısızlık dillerde övünçle anlatılan olaylar haline gelmiş. Başarı ve karizma gibi anlatılan şeyin bir rezillik olması da yanlış tanımların bir sonucu değil mi ? -------------------------
Ölende hayır vardır
İbrahim Tenekeci
Öncelikle, cüzdanımızı değil de, insan tarafımızı kuvvetlendirmek zorundayız. İnsan tarafımızı kuvvetlendirmenin birinci yolu, insana yakışan işler/seçimler yapmaktır. Mesela okumak, edebiyatla ilgilenmek, suya ve yeşile bakmak...
Namık Kemal, "Edebiyat, ahlakın düzelmesine, faziletlerin insan ruhunda kökleşmesine yardım eder" diyor. Neredeyse her gün, bu sözün doğruluğuna şahit oluyorum.
İnsanların büyük çoğunluğu varsın şöhret, para ve iktidar peşinde koşsun. Varsın "Vitrinde değilsen, yoksun demektir" denilsin. Akıllı olmak ile zengin olmak, aynı kefeye konulsun.
Kimileri de, hem halkın vergileriyle oluşan imkânları kullansın, hem de halkı inkâr edip insanımızı hor ve hakir görsün. (Bakınız: Fazıl Say.)
Bunlar bizi ilgilendiren şeyler değil. "Şiirden zarar etmezsiniz, çünkü kâr etme durumu da yoktur" düsturunu benimseyenler olarak; yeni şeyler söylemekle beraber, şunu da söylüyoruz:
Bir: "Eski, hiç eskimeyendir." (Melih Cevdet Anday)
İki: "Eski usul iyidir. Usul ne kadar eski olursa, o kadar iyidir." (Prof. Dr. İsmail Kara)
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın İkinci Yeni şairleri için söylediği şu sözü de hatırlatmakta fayda var: "Her yenilik getiren şairde, eskiye bakan bir taraf mutlaka vardır."
Haydar Ergülen, "İnsan bir kere şair olunca, hep şair kalır" demişti. Bu sözü ne zaman hatırlasam, beraberinde Süleyman Çobanoğlu'nu da hatırlıyorum. Ne kadar güzel...
İşte... Kıymet verdiğim şairlerin, hikâyecilerin yüzlerine, hayatlarına özenle bakıyorum. Bizde, dertli olan, güzel olandır. Dertli bir türkü duyduğumuz zaman, "ne güzel türkü" deriz.
Şairin attığı adım, matematiksel olarak bütün ihtimallerin tükendiği yerden başlar.
Belki de bu yüzden "İlham, sanatkârlar için güvenilir bir bilgi kaynağıdır." (Prof. Dr. İsmail Kara.)
Belki de bu yüzden, "Zekâ ve ahlak, bir bütündür." (Sayın İsmet Özel.)
"O kadar çok şey gördüm ki, artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor" demiştim de, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu Hanım itiraz etmişti: "Şaşırmazsam, insan kalamam!" Ne kadar doğru...
Ara sıra haberlere bakıyor, gazetelere göz gezdiriyorum. İnsanlar, anlam üzerine anlamsız tartışmalarına hiç ara vermeden devam ediyor. "İdrak yolları problemi" neredeyse herkesi, her kesimi sarıyor. Artık, "olanda" değil de, "ölende hayır vardır" demeye başladım.
Geçen gün, saka kuşu hakkında ansiklopedik bilgiler topluyordum. Meğerse kafesteki kuşların birinci ölüm nedeni stresmiş. "Sonunda aradığımı buldum" dedim.
Modern hayat, hepimizi kafeslere hapsetti. Üstelik bu kafesleri, zahmete bile girmeden, bize kendi ellerimizle inşa ettirdi. Özellikle şehirliler arasında stresin ve strese bağlı ölümlerin (kalp krizi gibi) bu kadar çok olması, başka neyle izah edilebilir?
Modern hayat; tevazu gibi güzellikleri elimizden alıp yerine kibir gibi fenalıkları verdi. Bu gidişata direnenler, adeta, "yüzme bilmeyen su" haline dönüştüler.
Nurettin Topçu üstadımız, yüksek tahsilini tamamlayıp Fransa'dan "yurda" dönünce, yakın arkadaşı, onu Abdülaziz Bekkine Hazretleri'yle tanıştırmak ister. Tabii önce, Bekkine Hazretleri'ne danışıp izin alması gerekmektedir. Şeyhinin yanına gidip ona Nurettin Topçu ve özelliklerinden bahseder. Abdülaziz Bekkine Hazretleri, sadece şunu söyler: "Evladım, bana kâfiri getir, fakat kibirli birini getirme!" (Kaynak: Nurettin Topçu'ya Armağan Kitabı, Dergâh Yayınları)
Sonuçta, Nurettin Topçu üstadımız, Abdülaziz Bekkine Hazretleri'nin iyi bir "talebesi" olur.
Bizler mi?
Bizler, o büyük kibrimizle, kâfirler aleyhine slogan atmaya devam ediyoruz!
"Öyle yapılmaz, ver şunu bana" diyenlerin sayısı inanılmaz bir şekilde artıyor.
Doğru. Gölgede olanın gölgesi olmaz. Ama o gölge ile bu gölge aynı şey değil. Bu sözü ya da kuralı yanlış yorumlayanlar, daha doğrusu nefsine göre yorumlayanlar, işi başka bir yere götürdüler.
Birkaç adım atanın kendini bir şey sanması bu yüzden...
Her alanda usta-çırak ilişkisinin çökmesi, devamlılığın ortadan kalkması, hatır kavramının yıkılması; bu yüzden...
Büyükler küçüklere, ustalar çıraklara emek veriyor. Son cümle maalesef hep aynı: "Vay benim emeklerim..."
Maddeli olan yerleri okuyabildim gözlerim fena agrıyor hocam gerçekten güzel boş vaktimde alayını okuyacağım okudugum kadarıyla mükemmel ellerine sağlık
Çok güzel olmuş tebrikler.
Harika Gerçekten Teşekkürler
@etusch Güzel konular açıyosun gerçekten Teşekkürler
Teşekkürler fakat bu konuyu koca forum içinde kaybetmemem için ne yapmam lazım. Arama motoru pek sağlıklı çalışmıyor.
Çok güzel ....
Kitap olarak yokmu ya da pdf halinde yazıcıdan çıkarıp ezberlemek gerek,
Çok hoş harbiden Paylaşım için saol
Çok güzel
quote:
Orijinalden alıntı: lejyonerx
Teşekkürler fakat bu konuyu koca forum içinde kaybetmemem için ne yapmam lazım. Arama motoru pek sağlıklı çalışmıyor.
Favorilerime ekle linkine tıklayarak bu sorunu halledebilirsiniz.
Mükemmel.
Güzel yazıymış."İki günü eşit olan ziyandadır"
izin verirsen üyesi oldugum bi kaç yerde paylaşmak isterim