Şimdi Ara

'Mustafa'da yeni olan ne?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
142
Cevap
0
Favori
7.156
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Can Dündar'ın yazıp yönettiği "Mustafa" belgeseli basında çok tartışıldı. Film Mustafa Kemal'in hayatına dair verdiği magazine yönelik ayrıntılarla kendinden söz ettirmeyi başardı ancak görüntü olarak yeni bir şey sunmazken tarihsel anlatı olarak da "klişe" olmanın ötesine geçemiyor.

    Neslişah Başaran (soL)
    Can Dündar'ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği "Mustafa" adlı film 29 Ekim'de sinemalarda gösterilmeye başlandı. Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını çocukluğundan başlayıp öldüğü güne dek anlatan belgesel, daha gösterime girmeden "sponsor tartışması" ile gündeme gelmişti, gösterime girdikten sonra da belgesel'in Mustafa Kemal'i nasıl yansıttığı, özel yaşamına dair verdiği ayrıntılar tartışma konusu olmaya devam etti.


     'Mustafa'da yeni olan ne?

    Filmin gösterime girdikten sonraki afişinde Turkcell'in yerini Sabancı aldı.


    Öncesinde sponsor tartışmaları

    "Mustafa" gösterime girmeden birkaç gün önce, daha önceden filme sponsor olmayı kabul etmiş olan Turkcell, "filmin beklentimiz yönünde Atatürk'ün liderliğini, dehasını ve kahramanlığını dünyaya tanıtmaktan çok, Atatürk'ün özel hayatına odaklanan bir film olduğunu görünce projede yer almayı tercih etmedik'' açıklaması yaparak sponsorluktan çekildiğini açıkladı. Filme dair ilk tartışmaları yaratan bu açıklamanın ardından film sponsorsuz kalmadı. Güler Sabancı "Mustafa"ya sahip çıktı ve film Sabancı Holding'in "katkılarıyla" gösterime girdi.

    "İnsani" olması iyi mi kötü mü?

    Turkcell'in "Atatürk'ün özel hayatına odaklandığı" gerekçesiyle sponsor olmaktan vazgeçtiği "Mustafa", genel olarak Mustafa Kemal'in insani yönünü yansıtan bir film olarak nitelendirildi ve bu açından da çok tartışıldı. Filmde, Mustafa Kemal'in "insani yönüne" dair vurgulanan noktalar, yalnızlığı, içkiyi ve kadınları sevmesi, zaafları olması gibi, bazıları tarafından bunların doğru olmadığı ya da yansıtılmasının doğru olmadığı konusunda eleştirildi.

    Örneğin Deniz Baykal, film hakkında "Atatürk'ün sofrası, içki içilen, coşkusuz yalnız ve yaşlı bir adamın sofrası gibi lanse ediliyor. Sanki Cumhuriyet kadrolarını yemiş, onlara ihanet etmiş gibi gösterilmesi doğru değildir" yorumunda bulundu. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer de benzer bir eleştiri getirerek "Tarihi kişilikler, devrimciler, devrimleriyle, tarihte yazdıklarıyla anılsalar daha doğru olur. Ne yazık ki filmde beni hayal kırıklığına uğratan bazı olgular var. 'İnsani boyut' denilerek Atatürk'ü farklı bir noktaya taşımaya hiçbirimizin hakkı yok" değerlendirmesinde bulundu.

    Diğer yandan "insani kişiliğin yansıtılması" bazıları tarafından da takdirle karşılandı. Meclis Başkanı Köksal Toptan filmde Mustafa Kemal'in günde üç paket içtiği belirtilen sigaralı görüntülerine müdahale edilmesinden yanaydı ancak zaafların olduğu gibi sergilenmesini de çok takdir ediyordu: "Bildiğiniz gibi Kültür Bakanımız sigaralı Atatürk fotoğraflarını hep düzelttirmişti. Filmi sinemalarda böyle göstermek gençler için sorun yaratabilir. Bunun dışında Atatürk'ün tartışılan bir takım yanlarını da ortaya koyması değişik bir açı getiriyor. Bu bence Atatürk'ün daha çok sevilmesini sağlayan yeni görüntü olarak algılanmalı. Hem cesur, hem güzel buldum"

    Günümüzde "magazin" şart

    Aslında film dolayımıyla yapılan tartışmalar bugün genel olarak basına ve belli ölçülerde de kültürel üretime hakim olan havayı yansıtması açısından önem taşıyor: "magazinleştirme". Belgesele ve belgesel dolayısıyla Mustafa Kemal'in hayatına dönük olarak yapılan tartışmalarda magazin daha basit haliyle söylersek dedikodu boyutu öne çıktı: Mustafa Kemal karanlıkta yatmaktan korkar mıydı? Kadınlarla olan ilişkileri nasıldı? Çok mu içerdi? Boyu kısa mıydı? Yeniden evlendiği için annesine kızgın mıydı? vs. Türkiye Cumhuriyeti'nin oluşumuna damga vurmuş tarihi bir kişilik için önemsiz kimi ayrıntılar tartışmaların merkezine yerleşti. Ancak söylenmesi gereken belgeselin kurgulanış ve hazırlanış tarzıyla bu tartışmaları teşvik ettiğidir. Hattâ biraz daha ileri giderek bu ayrıntılardan arındırıldığında zaten belgeselden geriye pek bir şey kalmayacağını söylemek mümkün.

    Can Dündar ve ekibinin hazırladığı belgesel, Mustafa Kemal'in ölüm döşeğinde karşısında asılı duran tablodan "Mustafa"nın çocukluk günleri ile başlayıp kronolojik bir seyir izleyerek Mustafa Kemal'in askeri okuldaki yıllarından Çanakkale Savaşı'na, Kurtuluş Savaşı'ndan Cumhuriyet'in ilanına, şapka ve Latin alfabesi gibi reformlardan Atatürk'ün son memleket gezilerine dek uzanarak yine tablonun karşısında son gecesinde son buluyor. Bazı yazarlar filmin tablo ile başlayıp tablo ile bitmesi gibi dramatik öğeleri "klişe" bulduklarını belirtiyorlar. Ancak belgeselin asıl "klişe", yani "sürekli tekrarlanan kalıp" yanını Mustafa Kemal'in hayatının tarihsel anlatısı oluşturuyor. Belgesel, okul kitaplarında anlatıla gelen tek düze ve etrafındaki siyasal olaylardan soyutlanmış "tek adam" hikayesini aynen tekrarlıyor. Özgün yanı ise, bu kronolojik anlatı içerisine yerleştirilmiş, özel hayata ilişkin detaylardan ibaret: Annesine yazdığı bir mektup, sevgiliye yazılan bir mektup ya da yaverine söylenen bir söz. Bunlar da kendi içerisinde bir bütünlük oluşturmayan, detayına inilmeyen ayrıntılar olmaktan öteye gidemiyor.

    "Filmin de iddiası zaten bu, Atatürk'ü bize insan yönleriyle tanıtmak" denebilir. O zaman filmin neden ders kitaplarındaki kronolojik hikayeyi takip etmeyi tercih edip 2,5 saatin 2 saatini bu hikaye ile doldurduğu sorusu sorulabilir. Diğer yandan bu "insani öğelerin" başarılı bir kurgu içerisinde belli bir problematik çerçevesinde sunulması bize Mustafa Kemal hakkında doğru ya da yanlış özgün bir "belgesel" sunabilir ve kişiliğinin belli yönlerine ışık tutabilirdi. Ancak özel hayattan cımbızlanan bazıları (özellikle çocukluğa dair sahnelerde) "zorlama" ve fantastik" öğeler söz konusu belgeselde "büyük bir liderdi ancak zaaflarıyla o da bir insandı" klişesinin ötesine geçememiş.

    Belgesel olarak zayıf

    Son olarak belgeselin tekniğine dair birkaç noktaya değinelim. Son sponsoru Sabancı'nın 300 bin euro katkı koyduğu söylenen belgeselin görüntü açısından da fazla bir özgünlük taşımadığını belirtmek gerekiyor. Film, kendi internet sitesinde "Film için Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arşivleri başta olmak üzere, yerli ve yabancı pek çok arşiv özel izinle açıldı. Atatürk'ün daha önce görülmemiş fotoğraflarına, hatıralarını yazdığı not defterlerine, yakınlarına yolladığı çok özel mektuplarına, günlüğüne, elyazmalarına ulaşıldı. Çekim ekibi Atatürk'ün ayak bastığı Selanik'ten Manastır'a, Şam'dan Berlin'e, Sofya'dan Karlsbad'a kadar her coğrafyaya giderek, doğduğu odadan, öldüğü odaya dek her mekana girerek onun hayatını yerinde görüntüledi" şeklinde iddialı ifadelerle tanıtılıyor. Ancak bu tarif edilen "zenginliğin" belgesele yansıdığını söylemek zor. Fotoğraflar ve canlandırma sahneleri dışında filmde "yeni" görüntülerin sayısı çok az. Bu anlamda ya arşivlerden bir şey "bulunamadığı"nı ya da bulunanların senaryoya "konamadığı"nı varsaymak gerekiyor.Onca arşiv ve araştırmadan elde edilen sonucun bu derece "mütevazi" olması ise düşündürücü.
    Kaynak : www.sol.org.tr



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Revolucionist -- 4 Kasım 2008; 15:13:06 >







  • Mustafa’ya gittim...


    Sarhoş.

    Kafayı bulunca ağlayan...

    Hoyrat.

    Soğuk.

    Kalpsiz.

    Çevresine eziyet eden...

    İtiraz edeni asan...

    Arkadaşlarını satan...

    Goygoycuların dolduruşuna gelen...

    Milletten bihaber.

    Hatta milleti küçümseyen...

    Alay eden.

    Hesabını kitabını bilmeyen...

    Batı hayranı.

    Sefa düşkünü.

    O balo senin...

    Bu balo benim, gezen.

    Zampara.

    Cephede bile karı-kız düşünen...

    Savaşmadığı için sıkılan...

    Ordu varken, çete kurmaya kalkan...

    Devrimleri intikam için yapan...

    Dinsiz.

    Kendi heykellerini diktiren...

    Megaloman.

    Bencil.

    Günde 3 paket sigara içen.

    Usul usul intihar eden...

    Psikolojik bunalımda...

    Yalnız.

    Çaresiz.

    Basiretsiz.

    Zavallı bir adam.

    *

    Mustafa’daki Mustafa bu.

    *

    Anafartalar 1 saniye.

    İşgal 2 saniye.

    Tası tarağı toplayıp kaçmak için, sığır sürüsünün çıkardığı toz bulutundan bile tırsan... Sığır sürüsüyle düşman ordusunu ayırt etmekten aciz biri... Başkomutanlık meydan muharebesi desen... Taktiğini falan başkasından araklamış zaten.

    *

    Hak edilmiş bence Oscar...

    En azından Nobel.



    Yılmaz ÖZDİL




  • quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35

    Mustafa’ya gittim...


    Sarhoş.

    Kafayı bulunca ağlayan...

    Hoyrat.

    Soğuk.

    Kalpsiz.

    Çevresine eziyet eden...

    İtiraz edeni asan...

    Arkadaşlarını satan...

    Goygoycuların dolduruşuna gelen...

    Milletten bihaber.

    Hatta milleti küçümseyen...

    Alay eden.

    Hesabını kitabını bilmeyen...

    Batı hayranı.

    Sefa düşkünü.

    O balo senin...

    Bu balo benim, gezen.

    Zampara.

    Cephede bile karı-kız düşünen...

    Savaşmadığı için sıkılan...

    Ordu varken, çete kurmaya kalkan...

    Devrimleri intikam için yapan...

    Dinsiz.

    Kendi heykellerini diktiren...

    Megaloman.

    Bencil.

    Günde 3 paket sigara içen.

    Usul usul intihar eden...

    Psikolojik bunalımda...

    Yalnız.

    Çaresiz.

    Basiretsiz.

    Zavallı bir adam.

    *

    Mustafa’daki Mustafa bu.

    *

    Anafartalar 1 saniye.

    İşgal 2 saniye.

    Tası tarağı toplayıp kaçmak için, sığır sürüsünün çıkardığı toz bulutundan bile tırsan... Sığır sürüsüyle düşman ordusunu ayırt etmekten aciz biri... Başkomutanlık meydan muharebesi desen... Taktiğini falan başkasından araklamış zaten.

    *

    Hak edilmiş bence Oscar...

    En azından Nobel.



    Yılmaz ÖZDİL





    Ben gitmedim filme ama harbiden böyle mi anlatıyo?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Nihonjin
    Ben gitmedim filme ama harbiden böyle mi anlatıyo?


    Sadece 200.000 Iraklı savaştı işgalcilerle. Onlar bile kök söktürüyor Amerikalılara. Hala tam olarak teslim alamadılar. 25.000.000 Iraklı işgale alkış tuttu. Aynı tabloyu bizde de yaratmaları lazım ki tadından yenmesin işgalciler için. Yugoslavya'dan, Ukrayna'dan, Gürcistan'dan, Irak'tan, Afganistan'dan, İran'dan sonra sıra bize gelecek. Ama bu halk ATA' sını seviyor. Sırf O'nun uğruna savaşacak milyonlar var. Bu uykularını kaçırıyor. İşgal imkansız gibi görünüyor. Cumhuriyet mitinglerinde ATAsının izinde milyonlar meydanlara sığmadı. Ne yapsınlar? İşgali imkansız kılan ATATÜRK devi yerle bir edilmeli halkın gözünde. Böylece savaşmasınlar Iraklılar gibi alkışlasınlar.

    Ah müstemleke aydınları ah. Mütareke medyası bunlardan daha iyiydi yahu. Bir de kendilerini ATATÜRK sever göstermiyorlar mı...




  • Film hakkında farklı bir bakış açısı:

    Atatürk
    Ahmet Altan - 04.11.2008

    Tabii ki insanlar saçmalayabilirler.
    Ama saçmalığı bir ideoloji haline getirip “herkes bu saçmalığı tekrarlamak zorunda” dediğiniz zaman sorun da başlamış demektir.
    Can Dündar’ın “Mustafa” filmi fevkalade ciddi bir saçmalama yarışı başlattı.
    Filmle ilgili şöyle eleştiriler okudum:
    “Atatürk’ü kısa göstermiş.”
    Eee, ne olmuş?
    Uzun boylu muydu Mustafa Kemal?
    Yoo, kısa boylu, ince sesli bir adamdı.
    Onun bu fiziksel özellikleri, onun yaptıklarını ya da yapmadıklarını değiştirir mi?
    “Atatürk’ü içki içerken gösteriyordu,” diyorlar.
    İçmiyor muydu?
    Sıkı içiciydi ve içiyordu.
    Ne var bunda?
    Tabii filmle ilgili asıl söylemek istedikleri şu:
    “Atatürk’ün insani zaaflarını gösteriyor.”
    Yok muydu Atatürk’ün insani zaafları?
    Vardı ve çoktu.
    Kimin yok ki?
    Hepimizin var.
    Mesele tam da burada işte.
    “Atatürk sıradan fanilere benzeyemez, benzetilemez, o bizler gibi değildir.”
    “Onun insani zaafları olamaz.”
    Türkiye’nin çok önemli kilitlerinden birini çözecek soru burada karşımıza çıkıyor işte.
    “Neden Atatürk’ü insanüstü biri gibi anlatmak istiyorsunuz bize?”
    Niye onun önemli bir lider, tarihte yerini almış bir şahsiyet olması yetmiyor da, ona “tanrısal” bir görüntü yüklemek istiyorsunuz?
    Bir insanı, bütün insani zaaflarından soyarak tanıtmak, ona bir tür “dinî dokunulmazlık” sağlamaya uğraşmak, “laiklikle” ne kadar bağdaşır, o da ayrı bir soru.
    Her dinden insan için “peygamberi” kutsaldır, buna rağmen peygamberlerle ilgili filmler yapıldı.
    Hatta Hıristiyanlar kendi peygamberleriyle dalga geçen filmler bile çektiler.
    Bizde ise, Atatürk’e, neredeyse “peygamberlerin” bile sahip olmadığı bir “tanrısallık”, bir dokunulmazlık yüklemeye uğraşıyorlar.
    Neden yapıyorlar bunu?
    Çünkü Atatürk, bu ülkenin yaşadığı birçok çarpıklığın, çürümüşlüğün sorgulanmasını önleyen bir kalkan gibi kullanılıyor birçokları tarafından.
    Atatürk’e “tanrısal” bir statü verip, onun arkasına saklanıyorlar.
    Şu anda, halkı tarafından böyle algılanan ve böyle algılanması için çaba gösterilen bir tek “lider” var.
    O da Kuzey Kore’nin yöneticisi.
    Doğrusu ya, Atatürk’ün o adama benzetilmek isteyeceğini de hiç sanmıyorum.
    Kendi yaptıklarını Atatürk’ün arkasına saklanarak yapmak isteyenler, saçmalıklarını gittikçe artırıyorlar.
    Ne İskender, ne Napolyon, ne Lenin, ne Washington kendi halkları tarafından böyle değerlendirilmiyor.
    Değerlendirilmemesi de gerekir.
    Bu insanlar, özel yetenekleri olan liderlerdi.
    Ama hepsinin de zaafları vardı.
    O zaafların açıkça bilinmesine, söylenmesine rağmen hâlâ saygı görürler, halkları, insanları onları zaaflarıyla sever ve saygı gösterir.
    Ya da sevmez ve saygı göstermez.
    Atatürk bir diktatördü.
    Bunu kendisi bizzat Fethi Okyar’a da söylemişti.
    Katı bir adamdı.
    Muhaliflerine karşı çok sertti.
    Çok ihtiraslıydı.
    Bir asker olarak kendisini çok mutlu edecek kadar büyük başarılara sahip değildi ve yaşadığı dönemde onu en çok kızdıran eleştirilerden biri “bir meydan savaşını bizzat kazanmamış olduğunun” söylenmesiydi.
    Buna karşılık olağanüstü iyi bir örgütçü, dengeleri her zaman çok iyi gözeten yetenekli bir politikacıydı.
    Kendi ilkeleri yoktu, duruma göre görüşlerini değiştirirdi, pragmatikti.
    Kendine ait bir kuramı, derinliğine kapsamlı bir fikir sistemi bulunmuyordu.
    “Bu, Mustafa Kemal’in kendi fikriydi, daha önce hiç söylenmemişti” diyebileceğiniz tek bir fikir bile bulamazsınız zaten.
    Batılı bir hayat tarzını Türkiye’ye getirmek isterdi.
    Ve o Batılı ülkeyi de kendisinin yönetmesini isterdi.
    Bir asker olduğu için “emirlere” inanırdı.
    Klasik Batı müziğini bile Türk köylüsüne emirle sevdirebileceğini sanmıştı.
    Denemişti.
    Bunu “iyi niyetli” bir şekilde yapmıştı, çünkü Sofya’da, Selanik’te, Berin’de gördüğü hayatın Türkiye’de de yaşanmasını istiyordu.
    Sadece o hayatın nasıl şekillendiğini, hangi aşamalardan geçilerek o noktaya gelindiğini bilmiyordu.
    Zorla şapka giydirip, zorla müzik dinleterek Batılı bir toplum yaratabileceğini sanıyordu.
    Yaratılamazdı, yaratamadı.
    Ama Kurtuluş Savaşı’nı çok iyi örgütledi, cumhuriyeti kurdu.
    Liderliği ile ülkenin önemli bir dönemeçten geçmesini sağladı.
    Bu gerçek değişmez.
    Atatürk’ün zaafları bulunan bir insan olduğu gerçeği de değişmez.
    Onun kurduğu cumhuriyetin hâlâ demokratikleşemediği gerçeği de değişmez.
    Zaten gerçekleri değiştirmeye değil, o gerçekleri görmeye ihtiyacımız var.
    O gerçekler görüldüğü zaman Atatürk’ün ne değeri eksilir ne de değeri artar, sadece onun arkasına saklananların asıl yüzü ve amaçları ortaya çıkar.
    Esas korktukları da bu, onun için bu kadar saçmalıyorlar zaten.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi El-Cezeri -- 4 Kasım 2008; 17:52:37 >




  • Esas konu hangi ideolojinin arkasından Atatürk'e baktığınızdır.

    Hiçbir ideolojinin esiri olmadan Atatürk'ü görebilmektir önemli olan.İşte o zaman Atatürk'ün zaaflarını konuşabilirsiniz.

    Ahmet Altan'dan tutunda Can Dündar'a kadar ve birçok isim hangisi ideolojilerinden sıyrılıp Atatürk'e bakabildiler?

    Bir diğer konu inasnların özel hayatı.

    Bugün Atatürk'ü neden bilmemiz gerekiyor?Çünkü Türk ve dünya tarihinde önemli bir yere sahip.

    Peki Atatürk'ün politik,ekonomik,sosyal görüşlerini anladıkmı ki özel hayatına el atmaya kalkıyoruz?

    Bugün Atatürk'ün arkasına sığınanından tutun,Atatürk'e küfredenine kadar kaç kişi saydığım şu 2 maddeyi anlayabildiler?

    Kaç kişi ideolojilerinin gözlüğüyle bakmadan Atatürk'ü görebildi?

    Her siyasi ideolojinin içinde bulunup bunları araştırmaya kalktım.Ve gördüğüm sadece ideolojik gözlüklerle bakan insanlar oldu.

    Evet koskoca lideri "tanrısallaştıranlar"da onu "karalayanlar"da birkez olsun Atatürk'ü anlamadı ben bunu fark ettim.




  • adamların amacı Atatürk ü tartışmaya açmakdı. görünüş o ki bunuda başardılar. ya konu silinsin ya da Atatürkü nasıl böyle gösterebilirler? Buna nasıl cesaret edebilirler? amaçları ne? o tartışılsın...
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orjinalden alıntı: By NuSReT
    adamların amacı Atatürk ü tartışmaya açmakdı. görünüş o ki bunuda başardılar. ya konu silinsin ya da Atatürkü nasıl böyle gösterebilirler? Buna nasıl cesaret edebilirler? amaçları ne? o tartışılsın...


    Neden?
    Mustafa Kemal Atatürk'ü tartışmak anlamaya çalışmak tanımak günah mı?
  • Film tek kelimeyle rezalet. Baştan sona subjektif yorumlarla dolu. Kanıtı ve delili olmayan subjektif yorumlara "belgesel" denemez, başka birşeydir. Ayrıca Atatürk'ü küçük düşürmek için ellerinden geleni ardına koymamışlar. Filmi hiç birşey bilmeyen bir çocuk seyretse Atatürk'ü aciz ve zaafları olan bir adam olarak algılayacak ve ilerki yıllarda bundan kurtulması çok zor.. Birileri de çıkacak diyecek ki: "Atatürk'ü insan olarak irdeleyen ve sorgulayan cesur bir belgesel". Normal bir sanatçı bile toplum tarafından yadırganan davranışları ile gündeme gelse, "topluma mal olmuş bir sanatçının bu şekilde gündeme getirilmesi doğru değil" diye tepkiler gelir. Kaldı ki Atatürk, dünyaya mal olmuş ve eser olarak bir ülke bırakmış. Sonuç olarak Can Dündar, "her iki tarafa göz kırpacağım" ya da "günün modasına uyacağım" diye eline yüzüne bulaştırmış.




    Ayrıca birileri çıksa "Muhammed" diye bir belgesel yapsa ve Muhammedin insani yanlarını sergilese kıyamet kopar öyle değil mi.




  • Valla Atatürk ne tür zaaflara sahip olursa olsun, benim gözümde değerini yitirmez. İsterse Hristiyan olsun, ne olursa olsun, o durumdan ülkeyi çıkarıp yeni bir Cumhuriyet kurmayı kolay mı sanıyorlar? Tabii ki zaafları hatta sapkınlıkları olabilir. Bence son derece normal.

    kaotika

    Birisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (Yüce Allah'ın Peygamber olarak seçtiği insandan bahsediyoruz) , diğeri ise TC Kurucusu ve Lideri, istersen böyle karşılaştırmalar yapma.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    Ayrıca birileri çıksa "Muhammed" diye bir belgesel yapsa ve Muhammedin insani yanlarını sergilese kıyamet kopar öyle değil mi.


    Elma ile armudu karıştırmamak gerek.

    Hz. Muhammed bir peygamberdir. Bir dinin ve inanışın sembolü ve temsilcisidir.
    Atatürk ise bir lider, komutan, ülkemizin ve cumhuriyetin kuucusudur.
    Hz. Muhamed'inde hayatı tartışılabilir sogulanabilir. Ki bu dünyada onun hayatından daha fazla sorgulanan bir hayatta yoktur. Bunu idia edemezsiniz.
    Neyse...
    Konuyu Hz. Muhammed'in hayatına çevirip işi demogojileştirip saptırmak yanlısı değilim.
    Ancak bu ifadeleriniz aklıma ''Hazreti Atatürk'' manşetini getirdi.
    Neden Atatürk'ü bir kutsal olarak görüyorsunuz?
    Evet o bir önder ve deha olarak harkulede bir insan. İlkeleri ve yolu örnek alınması ve sürdürülmesi gereken bir insan. Ama niyatinde insan...
    Onu bütün yönleri ile tanımak ve anlamaya çalışmak onun felsefesine en büyük saygı ve teşekkürdür bence.

    Olayı hangi yönden değerlendiriyorsunuz anlayamadım bir türlü...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi El-Cezeri -- 4 Kasım 2008; 18:44:55 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: El-Cezeri

    Evet o bir önder ve deha olarak harkulede bir insan. İlkeleri ve yolu örnek alınması ve sürdürülmesi gereken bir insan. Ama niyatinde insan...
    Onu bütün yönleri ile tanımak ve anlamaya çalışmak onun felsefesine en büyük saygı ve teşekkürdür bence.



    ATATÜRK'ün bizi ilgilendiren yönü, özel yaşamı değil, ilkeleri ve eserleridir. Hangi iz bırakmış dünya lideri özel yaşamı ile tartışılıyor? Bir tane örnek verir misiniz?

    Bırakınız çağdaş Türk insanının mimarı olan ATATÜRK'ün hayatını tartışmayı, kendi dedenizin özel yaşamının tartışılmasını doğru bulur musunuz?

    Yukarıya kopyaladığım yazısında Yılmaz ÖZDİL filmin vermeye çalıştığı mesajları çok güzel anlatmış. Bu filmde hedef kitle sıradan halktır. Onların değerleri ile çelişen mesajlar verilerek "bakın sizin peşinizden gittiğiniz ATATÜRK hovarda, sorumsuz, içkici, dengesiz, zalim bir liderdir. Verdiği sözleri tutmayan biridir. Onun peşinden gitmeyi bırakın" dan öte bir şey değildir.




  • El-Cezeri cevap vermeme gerek yok. lehrer35 çok gzl cevap vermiş.
  • @Dreatlord, bu bölümdeki düşünceleriniz i ifade ederken lütfen kişiliklere saygılı olunuz.
  • quote:

    Neden?
    Mustafa Kemal Atatürk'ü tartışmak anlamaya çalışmak tanımak günah mı?


    O halde insan olarak Muhammed'i tanımaya ve anlamaya çalışmak üzerine bir film yapılabilir. "Biri peygamber, biri değil" diyenler olursa. Sonuçta o da insan, o da insan değil mi.

    quote:

    O gerçekler görüldüğü zaman Atatürk’ün ne değeri eksilir ne de değeri artar, sadece onun arkasına saklananların asıl yüzü ve amaçları ortaya çıkar.
    Esas korktukları da bu, onun için bu kadar saçmalıyorlar zaten.


    Ben böyle çelişkili cümle görmedim. Daha doğrusu ne anlamak istediği beli değil. Atatürk zayıf gösteriliyor ama değeri eksilmiyor. Değeri eksilmediği gibi her nasılsa "Atatürk'ün arkasına saklanaların" asıl yüzleri ortaya çıkıyor. Yani onlar Atatürk'ü çok üstün ve değerli imiş gibi gösteriyorlar ve Atatürk'ün aslında değersiz olduğu gösterildiği zaman, Atatürk'ü çok değerli gösterenlerin hileleri ortaya çıkıyor.
    Asıl saçmalayan Ahmet Altan'ın kendisidir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 4 Kasım 2008; 20:40:01 >




  • Atölyeci mühendisler işbaşında. NED ciler vardı ya hani...

    Yanlış zamanda meydana gelen tartışmalardan da yararlanırlar.

    Maksat tartışmak değil direnci kırmak. Maksat Mustafa Kemal i sevenleri faşistlikle suçlamak hatta ergenekoncu yapmak. Maksat, dayatmalara karşı güçlerin, gardını düşürmek. Maksat değişim-özgürlük adı altında ülkeyi iyice savunmasız kılmak ve dışarıya boyun eydirmek. Maksat müslüman toplumda Atatürk ün içkiye düşkünlüğünü öne çıkarıp özellikle gençler üzerinde etkili olmak.

    Yoksa Mustafa da yeni bir şey yok bilmediğimiz...

    Yaşar Nuri Öztürk, Mustafa filmini sert bir dille eleştirdi

    Yaşar Nuri Öztürk, ‘Mustafa’yı “Atatürk’ü önce sıradanlaştırmak, sonra da dışlamak için yapılmış bir film” olarak değerlendirdi. Öztürk, “Bana göre bu film Atatürk’ü aleladeleştirmek için yapılmış. Aleladeleşirse etkisizleşir. Bu, Atatürk’e pusu kuranların oyunudur. Mustafa Kemal, Süleymaniye camisine haç takmalarına engel oldu. Hala Mustafa Kemal’in rakısı ile uğraşmaları ayıptır. Fatih Sultan Mehmet çok şarap içerdi. Şimdi onu kaç fıçı ile çağ açtı diye mi değerlendirmeli?” dedi.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Neden?
    Mustafa Kemal Atatürk'ü tartışmak anlamaya çalışmak tanımak günah mı?


    El-cezeri
    O halde insan olarak Muhammed'i tanımaya ve anlamaya çalışmak üzerine bir film yapılabilir. "Biri peygamber, biri değil" diyeceksiniz. Sonuçta o da insan, o da insan değil mi.

    @ozgürdeniz.
    quote:

    O gerçekler görüldüğü zaman Atatürk�ün ne değeri eksilir ne de değeri artar, sadece onun arkasına saklananların asıl yüzü ve amaçları ortaya çıkar.
    Esas korktukları da bu, onun için bu kadar saçmalıyorlar zaten.


    Ben böyle çelişkili cümle görmedim. Daha doğrusu ne anlamak istediği beli değil. Atatürk zayıf gösteriliyor ama değeri eksilmiyor. Değeri eksilmediği gibi her nasılsa "Atatürk'ün arkasına saklanaların" asıl yüzleri ortaya çıkıyor. Yani onlar Atatürk'ü çok üstün ve değerli imiş gibi gösteriyorlar ve Atatürk'ün aslında değersiz olduğu gösterildiği zaman, Atatürk'ü çok değerli gösterenlerin hileleri ortaya çıkıyor.
    Asıl saçmalayan Ahmet Altan'ın kendisidir.


    @kaotika,
    Bu @El-cezeri arkadaşımızın paylaştığı Ahmet Altan'ın yorumu.
    Bana ne demek istediğinizi anlamış değilim?




  • ozgurdeniz65
    haklısınız.
  • Filmi izledim ve beğendiğimi söyleyebilirim.
    Her zamanki ve diğer bütün filmler gibi Atatürk'ün vatan ve millet için yaptıklarını anlatan bir film değil bu.
    Bu film Atatürk'ün günlük yaşantısını yine Atatürk'ün kendi gözlerinden bizlere aktarmaya çalışan bir yarı-belgesel.
    Tartışmadan kavga etmeden önce bunu bir idrak etmek gerekir diye düşünüyorum.

    Fakat filmde bazı konularda kesin bir kanı olmadığı halde (sanırım)Can Dündar kendi düşüncelerini "gerçek bilgi" olarak filme enjekte etmiş.
    Mesela Atatürk'ün kendi eliyle çizdiği bir krokiden (padişahla yüzyüze oturup konuştuğunu gösteren kroki) Atatürk'e vatanı kurtarma görevi verildiği kanısı çıkarılmış.
    Böyle bir bilgiye bu krokiden ulaşamayacağımız açıktır. Kaldı ki Nutuk okumuş olanlar çok iyi bilirler ki Atatürk'ün padişah hakkında söyledikleri açıkça ortadadır. Atatürk, devrin şartları gerektirdiği için de padişahı suçlayan konuşmalar yapmış olabilir fakat elbette bu tür konular hakkında gerçekte Atatürk'ün ne düşündüğünü ne biz bilebiliriz ne de Can Dündar bilebilir..




  • "Gerektiğinde en yakın arkadaşlarını idama yollayan..."

    Atatürk'e diktatör benzetmesi yapmak Atatürk'ü kendi gözünden görmek mi?

    Bırakın bunları.

    Ha dersiniz ki bu Can Dündar'ın görüşüdür eyvallah derim.

    Bu film Atatürk gözüyle değil Can Dündar gözüyle hazırlanmıştır.Çünkü Atatürk'ün haraketlerini,veya yapmadığı şeyleri kendine göre yorumlamıştır.
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.