Şimdi Ara

'Mustafa'da yeni olan ne? (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
142
Cevap
0
Favori
7.157
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • sayın massaimassai
    Şimdi dellci'ye deyin ki: Atatürk'ün kendisini değil de kendi kafasında yarattığı sanal Atatürk'ü "stratejik ve siyasi" bir sembol olarak kullanmak istemenin birimi nedir? Ölçüsü nedir, standart sapması nedir?
  • Filmi izleyemedim fakat en kısa zamanda izleyeceğim. Genel olarak yorumları okuyan biri olarak :
    Can Dündar, Mustafa Kemal Atatürk'ün son yıllarda diktadör biri olduğunu düşünmüş ve bunun toplumda tartışılması gerektiğini düşünerekten yapmış bu belgeseli. Zaten belgeseller, öznel olmalıdır. Eğer biz, gidip ilkokulda öğretilen gibi bir filmle karşılaşmış olsaydık, sıkıcı ve gereksiz olarak yorumlanabilirdi bu film. Biraz objektif olmakla beraber yapımcının penceresinden bakarsanız olaylara , daha iyi anlayacağınızdan eminim.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    sayın massaimassai
    Şimdi dellci'ye deyin ki: Atatürk'ün kendisini değil de kendi kafasında yarattığı sanal Atatürk'ü "stratejik ve siyasi" bir sembol olarak kullanmak istemenin birimi nedir? Ölçüsü nedir, standart sapması nedir?

    Madem öyle massimassai sormadan ben cevaplayım.

    "Atatürk'ün kim olduğunu, nasıl düşündüğünü ve ne yaptığını çok iyi bilenler, hangi değirmenlere su taşıdığı belli Can Dündar gibilerinden bu konuda öğrenecek hiçbir şeyleri olmayan,
    değerli yurtseverler, cumhuriyetçi arkadaşlarımız ve onların dostlarının, 10 YTL tutarındaki sinema giriş bedelini ADD'ye bağışlamalarını öneriyoruz."
    *ADD:Atatürkçü Düşünce Derneği


    Benim ölçüm bu 10ytl'dir işte.. Atatürk'ü geçtim Can Dündar üzerinden bile büyük rant sağlanıyor..
    Bari "filme gitmeyin paranız cebinizde kalsın" deyin de renginiz belli olmasın... (Başbakan "şu gazeteyi almayın" dediğinde öfke seli yaratanlar(ki haklılar) bugün "şu filmi izlemeyin, parayı bize verin" diyenlere neden tepki göstermiyor?)

    Aslında bugün Can Dündar'ın linç edilmek istenmesini sadece "Mustafa"'ya bağlamak çok yanlış olur. Can Dündar'ın 1997 yılında çekmiş olduğu "Ergenekon" isimli belgesel bugün neden hedef tahtası olduğunu daha net görmemizi sağlıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Dellci -- 9 Kasım 2008; 14:01:38 >




  • ataturk peygamber degildi gunahıda sevabıda olacak bunu film yapmakda yapmamakda kabul edilebilir birsey ..ataturk r saygıda kusur yoksa ekleme yalan iftira yoksa yapılan iş dogrudur..herkes içinden geçeni soylese boyle bi filmede gerek kalmazdı aslında
  • Bugünkü yazısında kırdığı potları düzeltme çabasına girmiş. İlk paragrafta Yalnız ve son paragrafta da diktatör ATATÜRK yaftalarını tekzip etmiş. Eminim bundan sonraki yazılarında da günah çıkartmayı sürdürecektir. Ama kristal vazo bir kez kırılmayagörsün bir daha tamiri mümkün olur mu?

    quote:

    Orjinalden alıntı: Can DÜNDAR

    İşte Atatürk’ün gizli sığınağı
    9 Kasım Pazar 2008


    Ankara Söğütözü’nde bir küçük kulübe var. “Küçük”, lafın gelişi değil; gerçekten küçük... “Tek göz” derler ya; aynen öyle... Başkentin ortasındaki bu tek odalı kerpiç ev, Atatürk’ün bir dönem kendisiyle baş başa kalabilmek için yaptırdığı minik “koliba”sı...

    Öyküyü Nezihe Araz’dan naklen baştan anlatalım: Yıl 1926... Gazi, Orman Çiftliği projesi üzerinde çalışıyor.
    Bir akşam işi erken bitiyor; “Hadi etrafta biraz dolaşalım” diyorlar. Yürüyüş sırasında Söğütözü’nü keşfediyorlar.
    Çorak kentin ortasında yeşermiş bir söğüt ormanı bulmak, Gazi’yi sevindiriyor.
    Ağaçlar arasında gezerken Rumeli şivesiyle “Şu söğütlerin içinde küçücük bir ‘kolibam’ olsaydı” diyor.
    Yanındakiler; “Bundan kolay ne var Paşam, iki günde yaparız” diyorlar.
    “Yahu çocuklar” diyor Gazi, “burada küçücük bir koliba yapabilmek için kaç söğüt sökmemiz lazım biliyor musunuz? Ben böyle bir cinayeti işleyemem...”
    Ziraat Mektebi hocalarından biri lafa giriyor:
    “Paşam... Söğüt uysal ve barışçı bir ağaçtır. Kolay yeşerir, kolay büyür. Buradan sökeceğimiz söğütleri başka bir yere dikeriz, sularız, gübreleriz, bir-iki ay içinde tutar bu ağaçlar... Bu benim işim zaten.”
    Gazi bir süre düşünüyor:
    “Hocam” diyor, “bu işleme güveniyorsanız, ben de isterim bu denemeyi. Bir şartla: Eğer söğütleri bizzat ben sökersem ve öte yerlere bizzat ben dikersem olabilir bu iş.”

    “Söğütözü sarayı”
    Ertesi gün çalışma başlıyor. Ziraatçi hoca ve işçiler çalışıyor; Gazi başlarında... Bir yandan hükümet işleriyle ilgileniyor, bir yandan söğütlerin sökülüşüne nezaret ediyor.
    Yer değiştiren söğütlerin suyunu veriyor.
    Sonra bir Macar ustasına (yoksa Bulgar mı?) küçük kulübe ısmarlanıyor.
    Gazi’nin parasıyla yapılacak kerpiç “Söğütözü sarayı” tek katlı olacak; tek odalı, tek kapılı, iki pencereli...
    Çabucak bitiyor kulübe...
    İçine bir şömine konuyor; bir minik sedir, bir hasır koltuk, bir küçük masa, bir sehpa ve petrol lambası...
    Yere de Zübeyde Hanım’dan kalma bir Ladik halısı...
    Hepsi bu...
    Sonra yanına bir de hizmetli kulübesi yapılıyor; o Cumhurbaşkanı’nınkinden biraz büyük oluyor.
    Ve 1920’lerin ikinci yarısından başlayarak Gazi, yalnız kalmak istediğinde gelip “koliba”sına sığınıyor.

    KOLİBA’NIN BUGÜNÜ
    İki bina art arda
    Yıllar sonra “Koliba”yı hatırlayan, “Atatürk Evleri” (Dünya Y., 1999) araştırmasını yapan Nezihe Araz oldu.
    Söğütözü’ne gittiğinde, bu küçük evi unutulmuş, bakımsızlıktan eskimiş bir halde buldu. Çevresindeki söğütler yaşlanmıştı; kimi kurumuş, kimi yıkılıp kalmıştı.
    Sonra 2000 yılında Orman Bakanı Nami Çağan’ın emriyle restore ettirildi “koliba”; Milli Parklar’a bağlandı; içindeki masanın üzerine Atatürk’ün yemek takımları kondu; o yılın 29 Ekim’inde “müze ev” olarak hizmete açıldı.
    Bizse, “Mustafa” belgeselinin çekimleri sırasında gittik Söğütözü’ne...
    Doğrusu, Milli Parklar görevlilerinin tüm fedakarlıklarına rağmen “koliba”, pek zavallı durumdaydı.
    Çevredeki otlar sararmıştı.
    Kulübenin yanındaki havuz çatlamış, suyu çekilmişti.
    Yanındaki iki kavak, kulübeye zarar vermesin diye kesilmişti.
    Etraf yine ağaçlarla kaplıydı; ama ağaçların hemen dışında yüksek binaların muhasarası vardı.
    Hangi binalar mı?
    Bir plaza...
    Bir hastane...
    Meşhur Laila’nın yerine kurulan restoran Şahhane...
    Ve hepsinden görkemlisi; AKP Genel Merkezi...
    Kulübe ve onu gölgede bırakan bu dev yapı, adeta birbirinin tam tezatı...
    Biri tevazuun, diğeri şaşaanın simgeleri gibi duruyorlar sırt sırta...
    Hafta sonu “Saklı Bahçe”nin koruluğunda gezintiye çıkanların çoğu tesadüfen görüyorlar kulübeyi...
    Burnunu pencereye dayayıp bakanlar içerdeki sadeliğe hayret ediyorlar.
    İçeri girseler, duvardaki örümcek ağlarına, eşyadaki toza, vazodan çıkan izmarite de şaşacaklar herhalde...
    10 Kasım’da uğrayın
    10 Kasım’da Anıtkabir’i ziyarete gidenlere tavsiyem, dönüşte bir de bu ıssız “koliba”ya uğramalarıdır.
    Belki oradaki sadelik, çevredeki suyu çekilmiş havuz, kesilmiş kavaklar ve kulübeyi muhasara altına almış gösterişli binalar, ziyaretçilere bir şeyler söyler.

    NEZİHE ARAZ ANLATIYOR:
    “Dağdan gelen bağdakini mi kovuyor?”
    “Atatürk zamanında, evin olduğu alanda çalışanlar fazla gürültü yapıyormuş. Zaten çok az uyuyabilen Atatürk bu gürültülerden hiç uyuyamaz olmuş. Paşa’nın yaverleri gürültülü işçilere;
    ‘Ya biraz seslerinizi azaltın ya da biraz uzağa gidin’ diye rica etmişler. Ama eve yakın olan Kerim Ağa’nın tarlasında çalışanlar bu öneriden hiç hoşlanmamışlar, hatta öfkelenmişler:
    ‘Dağdan gelen bağdakini mi kovuyor’ diye haber de salmışlar.
    Mustafa Kemal, bunun üzerine bu gürültücü takımla dostluk kurabilmek için harekete geçmiş. Ahbaplığa başlamış. Barış kurmuş. Bütün bunları hayretle seyreden kendi adamlarına da şöyle bir açıklama yapmış:
    ‘İşte! Türk köylüsü budur. Toprağından asla ayrılmak istemez. Öfkeleri bundandır. Ama biz anlaştık.’”





  • quote:

    Orjinalden alıntı: Dellci

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    sayın massaimassai
    Şimdi dellci'ye deyin ki: Atatürk'ün kendisini değil de kendi kafasında yarattığı sanal Atatürk'ü "stratejik ve siyasi" bir sembol olarak kullanmak istemenin birimi nedir? Ölçüsü nedir, standart sapması nedir?

    Madem öyle massimassai sormadan ben cevaplayım.

    "Atatürk'ün kim olduğunu, nasıl düşündüğünü ve ne yaptığını çok iyi bilenler, hangi değirmenlere su taşıdığı belli Can Dündar gibilerinden bu konuda öğrenecek hiçbir şeyleri olmayan,
    değerli yurtseverler, cumhuriyetçi arkadaşlarımız ve onların dostlarının, 10 YTL tutarındaki sinema giriş bedelini ADD'ye bağışlamalarını öneriyoruz."
    *ADD:Atatürkçü Düşünce Derneği


    Benim ölçüm bu 10ytl'dir işte.. Atatürk'ü geçtim Can Dündar üzerinden bile büyük rant sağlanıyor..
    Bari "filme gitmeyin paranız cebinizde kalsın" deyin de renginiz belli olmasın... (Başbakan "şu gazeteyi almayın" dediğinde öfke seli yaratanlar(ki haklılar) bugün "şu filmi izlemeyin, parayı bize verin" diyenlere neden tepki göstermiyor?)

    Aslında bugün Can Dündar'ın linç edilmek istenmesini sadece "Mustafa"'ya bağlamak çok yanlış olur. Can Dündar'ın 1997 yılında çekmiş olduğu "Ergenekon" isimli belgesel bugün neden hedef tahtası olduğunu daha net görmemizi sağlıyor.

    off off offff

    iş paraya gelince nasılda tüm fikirler birleşiyor:) buna bayılıyorum.

    ne demiş amerikalılar; money talks:)




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    sayın massaimassai
    Şimdi dellci'ye deyin ki: Atatürk'ün kendisini değil de kendi kafasında yarattığı sanal Atatürk'ü "stratejik ve siyasi" bir sembol olarak kullanmak istemenin birimi nedir? Ölçüsü nedir, standart sapması nedir?



    Başka yapmamı istediğiniz?arzunuz var mı?

    Sanal Atatürk:) Zaten hep bu kavram etrafında durmuyormuyuz? Bazıları Ataürkü sevebilir, onun görüşlerini savunduğunu sanabilir. Ama onun namına konuşma hakkına sahip olabilir mi? asla! Atatürk'ü anlamanız ; algılarınızla alakadardır. Ki algılarınız mükemmel olsa dahi kendinizi onun yerine koyamazsınız.

    Fikir savunmak başka birşey, Atatürk e biat edip her dediğine evet demek ayrı birşey.Atatürk ü savunmak fikir özgürlüğü savunmaktır diye düşünüyorum. Muhafazakar bir şekilde Atatürk ün her yaptığına ve her dediğine " Evet" demek değildir.Dİye düşünüyorum.

    Atatürk'ü anlamak zor olsa gerek:) O kadar zor ki! Biat kültürü geliştirilmiş:) Eğer o da sizin gibi atasına biat etseydi! nasıl yapardı devrimleri?Nasıl yaptı? Karşı çıkarak! Günün doğruları ve bilimine güvenerek...Ben gerekirse Atatürk 'e dahi karşı çıkabilmeliyim. Ki çıkıyorumda! Bu karşı çıkışım onu sevmediğim manasına gelir mi? Asla! Hem onu seviyorum! Hem de teslim ettiğini daha ileri götürmeye çalışıyorum. Elimden geldiğince! Yapabilirsem ne ala! Yapamazsam da umrumda değil! Hİç yoktan gayret gösteriyorum. Sabit bir yere takılıp kalmıyorum.

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Massaimassai -- 10 Kasım 2008; 3:46:35 >




  • Braveheart filmin adı, ne zaman şu sahneyi izlesem gülerim. Hatırlayanlarınız olacaktır umarım.

    quote:

    William Wallace: Sons of Scotland! I am William Wallace.
    Young Soldier: William Wallace is seven feet tall!
    William Wallace: Yes, I've heard. Kills men by the hundreds. And if HE were here, he'd consume the English with fireballs from his eyes, and bolts of lightning from his arse.
    [Scottish army laughs]


    İşte Mustafa'nın da yaptığı bu. Bir tutam gülümseme, biraz hüzün. İçimize kahramanlık öyküleriyle dolduran, ateşleyen mitler gibi değil ama daha bizden. Daha samimi.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: _KARDELEN_

    manevi kızı bile hiç beğenmemiş
    Dün haber özelde ateş püskürüyordu


    Ya bence onun ates püskürmesinin nedeni filmde gösterilmemek yani bu filmde bende yer almalıydım düsüncesi hakim benim fikrim bu öyle degilsede günahını almak istemem :)
  • Can dündar ı bi konuda tebrik etmek lazım tasın altına elini koymus ve elestirilecegini bil bile bu filmi yapmıs. Uzun zaman sonra ilk defa Atatürkü sadece 23 nisan 19 mayıs 10 kasım degil diger günlerde de hatırlıyoruz. Mustafa altınoklar cıktı dediki bu film olmamıs yapamamıs becerememis falan filan ee sormak lazım madem en iyi yönetmenlerdensin ve bu film i begenmedin hadi sende yap bitane de görelim ama yapamaz neden cünki oda biliyor ki cok elestiri alacak. Filme gercekten birseyler ögrenmek ya da Atatürkü anlayabilmek icin gidenlerde var amacları sadece haberlerde cıkan Atatürkü kötü anlatmıs sözleri icin gidenlerde var. Kötü diyenklere de kızmak yersiz bence herkes begenmek zorunda degil tabiki...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi torradyus -- 11 Kasım 2008; 0:24:00 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Massaimassai

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    sayın massaimassai
    Şimdi dellci'ye deyin ki: Atatürk'ün kendisini değil de kendi kafasında yarattığı sanal Atatürk'ü "stratejik ve siyasi" bir sembol olarak kullanmak istemenin birimi nedir? Ölçüsü nedir, standart sapması nedir?



    Başka yapmamı istediğiniz?arzunuz var mı?

    Sanal Atatürk:) Zaten hep bu kavram etrafında durmuyormuyuz? Bazıları Ataürkü sevebilir, onun görüşlerini savunduğunu sanabilir. Ama onun namına konuşma hakkına sahip olabilir mi? asla! Atatürk'ü anlamanız ; algılarınızla alakadardır. Ki algılarınız mükemmel olsa dahi kendinizi onun yerine koyamazsınız.

    Fikir savunmak başka birşey, Atatürk e biat edip her dediğine evet demek ayrı birşey.Atatürk ü savunmak fikir özgürlüğü savunmaktır diye düşünüyorum. Muhafazakar bir şekilde Atatürk ün her yaptığına ve her dediğine " Evet" demek değildir.Dİye düşünüyorum.

    Atatürk'ü anlamak zor olsa gerek:) O kadar zor ki! Biat kültürü geliştirilmiş:) Eğer o da sizin gibi atasına biat etseydi! nasıl yapardı devrimleri?Nasıl yaptı? Karşı çıkarak! Günün doğruları ve bilimine güvenerek...Ben gerekirse Atatürk 'e dahi karşı çıkabilmeliyim. Ki çıkıyorumda! Bu karşı çıkışım onu sevmediğim manasına gelir mi? Asla! Hem onu seviyorum! Hem de teslim ettiğini daha ileri götürmeye çalışıyorum. Elimden geldiğince! Yapabilirsem ne ala! Yapamazsam da umrumda değil! Hİç yoktan gayret gösteriyorum. Sabit bir yere takılıp kalmıyorum.

    Saygılarımla,




    sayın massaimassai,

    "diye düşünüyorum" diye belirtmişsiniz. Çok güzel. Ben de öyle düşünmüyorum. Farklı düşünüyorum.
    yaptığım şeyin "Atatürk'ün namına konuşma" olmadığını düşünüyorum. Atatürk'ün namına konuşma olduğunu nasıl ispat edeceksiniz.
    quote:

    Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

    Bunu Atatürk söylemiş. Ben de yapmaya çalışıyorum. Yapmamam gerektiğini neye göre iddia edebilirsiniz. İleri gitmeye değil, "GERİ GİTMEYE" karşı çıkıyorum. Hala dini referans alan kuralları hayata geçirmek isteyenler var. Ben onlara karşı çıkarken benim referansım elbette Atatürk'ün laiklik ilkesidir. Şimdi bu "sabit bir yere takılkıp kalmak" mıdır. Neye göre iddia edersiniz. Ayrıca Atatürk'e karşı çıkmak "Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine bile" karşı çıkılmak mıdır? Atatürk bunu mu istemiştir.




  • Filmi seyrettim...(sanırım tüm konuda en önemli detay bu oldu!)

    Aslında filmi pek beğendiğimi söyleyemem. Ancak bu durum, film hakkında yapılan eleştirilerle bağlantılı değil. Beğenmeyişimin sebebi daha çok, "film-belgesel" kavramlarının biraz acemice kaynaştırılmaya çalışılmış olmasıdır. Yani sanki biraz "ne idiği belirsiz" bir şey olmuş.

    Geriye kalan tüm tartışmalarla da fazlaca ilgilenmediğim gibi, bu eserin bu tür bir tartışma ortamı yaratabilecek bir etkiye sahip olmasına da şaşırmıyor değilim.
    Bu film bana şunu bir kez daha gösterdi ki; sinemada her "yeni bir şey yaptık!" sloganıyla sunulan şeye, fazla bir beklentiyle gitmemek gerekiyor.
  • ne filmi merak ettim ne bu konuyu okudum ne de başka bişi yaptım ama şunu söyliyim gazetesinde ki köşe yazısınında atatürkün ilkelerinden biri olan milliyetçilik adına yaptığı yükselen milliyetçilik durdurulmalıdır cümlesi bu adam hakkında da yaptığı film hakkında da iki yüzlülüğü hakkında da para hırsı hakkında da herşeyi ortaya koyuyor!!!
  • “Mustafa” travması

    Can Dündar’ın kimseye yaranamayan “Mustafa” belgeseli şimdi bir de suç duyurusuna konu oldu. Gerekçe, film üzerinde süren tartışmaların derinliğine yakışacak cinsten: “Atatürk’e pofur pofur sigara içirilmiş”.


    Can Dündar’ın "Mustafa" belgeseli gösterime girdiği ilk günden itibaren yoğun bir ilgiyle karşılandı. Hem izleyici, hem de yol açtığı "tartışma adedi" açısından. Tartışmaların izleyici ilgisini artırmanın ötesinde bir işlevi olup olmadığı, sergilenen sığlığa bakıldığında merak edilir oldu. “Bu nasıl sponsorluk?” “Bu nasıl belgesel?” “Bu nasıl Mustafa Kemal?” derken gelinen son noktada, film mahkemeye düştü.

    Sigara ile Savaş Derneği ve Sigara ile Savaşanlar Vakfı, dün Şişli Adliyesi’ne ilettiği suç duyurusunda, filmin gösterimden kaldırılmasını ve Can Dündar’ın yasa uyarınca ceza almasını talep etti. “Yasa”dan kasıt, “sigara yasası”. Filmin içeriği konusunda sıkıntıları olduğunu belirten Prof. Dr. Orhan Kural, basın toplantısında okuduğu suç duyurusunda, “pofur pofur sigara ve düşkün bir biçimde içki içirtilen” Mustafa Kemal’in küçük düşürüldüğünü belirtti.

    Bir tepki de, filme gitmeme çağrısını yanlış bulduğunu belirten Toktamış Ateş’ten geldi aynı gün. Belgeseli beğenmediğini söyleyen Ateş, “Atatürkçülük adına yapılmış yanlış bir film” olarak değerlendirdi “Mustafa”yı. Toktamış Ateş’in verdiği röportajda, Mustafa Kemal’in samimi bir Müslüman olduğuna ilişkin ikna çabaları ve kullandığı ifadeler dikkat çekti. Mustafa Kemal’in belki de kimseye hissettirmeden namaz kıldığını ima eden Ateş, Meclis açılışında Kuran okutulmasının hatırlanması gerektiğinin altını çizdi. Hatta hilafetin kaldırılmasını da, Mustafa Kemal istemediği halde mecbur kalınmasına bağladı ve “kaldırılmasaydı daha iyi olurdu” deyiverdi.

    Filmine gelen eleştirilerin uçlarda salınmasıyla başının döndüğü anlaşılan Can Dündar ise son olarak, “neredeyse pişman” olduğu ve “tabu denen şeyin ne olduğunu şimdi anladığı” açıklamasını yaptı.






  • Türk milletinin başındaki m ' yi silmek lazım . İnsanı delirtir karşısına da geçip oynar bunlar.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm


    Bu film bana şunu bir kez daha gösterdi ki; sinemada her "yeni bir şey yaptık!" sloganıyla sunulan şeye, fazla bir beklentiyle gitmemek gerekiyor.



    Atatürk'ü göklerden indirip insan vasfı ile sunmak. evet yeni bir şey denilebilir buna. 12 eylülcüleri hatırlayın Atatürk'e en büyük haksızlığı onlar etmişlerdi. milleti öyle bir bunalttılar ki insanlar "off be" dediler Atatürk için.
    günde 3 paket sigara içen Mustafa Kemal, bana göre putlaştırılmış ve arkasına geçilerek insanlara sopa sallanan Atatürk'ten çok daha sevimlidir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 11 Kasım 2008; 16:43:16 >
  • C4

    filmin Atatürk'ü yüceltmek ya da yermek gibi bir kastı yok. Atatürk'ü değil, Mustafa Kemal'i anlatmış filmde. ama çok kişi bundan rahatsız, forumdaki arkadaşları tenzih ederim onlar için söylemiyorum. ama sanki putlarını yıkmışsın gibi feveran ediyorlar ve komik oluyorlar.
    -----------------------------------

    Atatürk, Türk milletinin tanrısı değil ki, putu olsun!

    Bir tapınak var ise ve insanlar 3-5 kere o tapınağa, tapınmak için gidiyorlarsa, bak onlar putperestir ve mutlaka bir putları vardır.

    DÜNYANIN ATATÜRK İÇİN DEDİKLERİNİ bir de Atatürk düşmanları anlayabilseler.

    WALTER L. WRİGHT JR.

    O; şahıs kazanç ve şöhret peşinde koşan basit bir DİKTATÖR değil, gelecek nesiller için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandır.

    AWRA M. WARREN
    (A.B.D. Büyükelçisi)

    Atatürk'ün dış münasebetler konusu üzerindeki görüşlerini inceliyen bir kimse, fikirlerinin DEĞERİ ve İFADE EDİLDİKLERİ ZAMANI AŞAN MANALARI KARŞISINDA daima hayrete düşer.

    GENERAL METAKSAS
    (Yunanistan Başbakanı)

    Atatürk, yalnız TÜRK TARİHİNİN büyük bir siması değil, aynı zamanda bir büyük adamdır. O'nun yeni Türkiye'yi yaratan eseri, yüzyıllara intikal eden bir ANIT olarak kalacaktır.

    VELİ HAN
    (Afganistan)

    Büyük Atatürk'ün ufulünden dolayı teessürümüz o derece derin ve sonsuzdur ki, bunu ifade etmek için kelime bulamıyorum. Çünkü Atatürk, yalnız Türkiye'nin değil, bütün şarkın ATA'sı idi.
    Kasım 1938

    HANS FROEMBGEN
    Atatürk, Türkiye'yi baştan başa değiştirmiş, Türkiye'nin sosyal, siyasal ve endüstriyel hayatının her kolunda MODERENLEŞTİRMİŞ, SULTANLAR DEVRİNDEN KALMA BÜTÜN KÖTÜ KALINTILARI KÖKÜNDEN KAZIMIŞ, yüzyıllarca devam etmiş olan bir kesmekeşten insicamlı ve devamlı bir siyasi sistem yaratmıştır.

    Eğer bugünkü Türkiye, büyük savaştan sonra AVRUPA'nın HERHANGİ BİR MEMLEKETİNDEN DAHA FAZLA İLERLETMİŞ BULUNUYOR, bunun en büyük nedenini yeni Cumhuriyetin başkanının DEHASINDA aramalıdır.
    1937

    -İşte, 1942 veya 1947 sonra, Türk milletini geri kalması sağlanmıştır.

    RAYMOND CARTİER
    Devrin yüksek şahsiyetleri KİTAPLARINDA, KONFERANSLARINDA, TÜRKİYE'nin ASLA DEĞİŞEMİYECEĞİNİ ve DEĞİŞMEDEN ÖLECEĞİNİ İLAN ETMİŞLERDİ. Halbuki ölmeden değişti. HEM DE KÖKÜNDEN ve BAŞTAN AŞAĞI DEĞİŞTİ. İtikatlar, adetler, usuller TAMAMIYLE YIKILDI. Son DÖKÜNTÜLERİNİ de YABANCI SAVAŞ GEMİLERİ ve KAPİTÜLÂSYONLAR gibi memleketten SÖKÜP ATTILAR. Türkiye, ruhunu değiştirmişti. Tamamiyle ve TASAVVUR EDİLEBİLECEK KADAR.

    BU NASIL OLDU?

    Sadece oradan bir adam geçti. Orta boylu, herkes gibi yürüyen, bakışları ve gözlerinin ışığı seçkin bir adam. O'nun adaı Mustafa KEMAL'dir.
    1938

    - İşte, 1942 veya 1947'den buyana nasıl geri kalmamız için C. Dündar gibilerin verdikleri mücaadelenin ispatlanmasıdır. Anlamak isteyenler içindir!

    -Tarih kitapları, ne yazarsa yazsın; Osmanlıyı yıkan batı değil, biz Türkleriz. Sultan, Türk milletinin dostu olsaydı, düşmanlarımızın gemileriyle vatanı terk eder miydi? Dost, ancak dostuna sığınmaz mı? Ben yanılıyor muyum? Yoksa düşmanına mı sığınır?

    HERBERT SİDEBOTHAM
    Atatürk, eskimiş BİLİMLERLE lüzumsuz yere kafasını yormamış olduğundan dolayı daha taze ve daha cesur düşünen adamlardan biridir. Çünkü ESKİ BİLİMLER, çok defa şüpheleri ve tereddütleri ziyadesiyle BESLİYEBİLİR. Fakat ne kadar keskin olursa olsun hiçbir şiddetli zekâ, büyük bir şahsiyeti, KUDRETİ OLMAKSIZIN, onun bugünkü MEVKİİNİ ELDE EDEMEZDİ.
    1938

    CAREL HAUTMAN
    Sönmüş bir imparatorluğun küllerinden MODEREN BİR MİLLET YARATAN büyük asker ve devlet adamı, bu devrin BİSMARK'ı ve Talleyrand'ı olan adam, Kemal ATATÜRK'tür.
    1938

    HESTER D. JENKİNS
    Bugün dünyanın hiçbir yerinde Türkiye'nin karşılaştığı pedagojik sorunundan daha büyüğü olmadığı gibi, hiçbir yerde de kimse tarafından bu konuda Cumhurbaşkanı Kemal ATATÜRK'ten daha kesin ve cesur teşebüslere girişilmemiştir.




  • Sözde Atatürkçüler panik içindeler, savundukları değerlerin doğruluğundan emin değiller çünkü. Ortada o kadar çok Atatürk var ki, hangisini seveceğimizi şaşırdık.

    Herkesin bir Atatürk'ü var.

    Dinsizi başka bir Atatürk tarif ediyor, Dindarı başka.

    Ortada birbiriyle çelişen onlarca belge var. Hangisi doğru, hangisine inanacağız.

    Halifeye, "Halife ve hakan efendimiz" diye başlayan mektuplar gönderen, Zağanos paşa camisinde hutbe okuyan , Elmalılı Hamdi'ye Kuran Meali yazdıran Atatürk mü?

    Dini toplum hayatında silmeye uğraşan , Kur'anı " Gökten indiği sanılan dogma" diye niteleyen , pozitivist, seküler ve batıcı yaşam tarızına sahipbir toplum modeli yaratmaya çalışan Atatürk mü?

    Daha bir sürü bilinmeyen denklem, özel hayatıyla ilgili bir yığın muamma. Kardeşi varmıy dı yokmuydu, aşkları, gizli sevgilisi Madam Corinne olayı.

    Sıradan bir kişi değil bu, yakın tarihte yaşamış ,toplumun geleceği için karar veren önemli bir kişi hakkında bu kadar bilinmez olması beni kuşkulandırıyor..

    Bu bilinmezlik herkesin işine yarıyor ama.

    Özellikle kutsal bir Atatürk portresi yaratıp, yedikleri bütün herzeleri bu Atatürk myth'ne dayayıp, kendilerine meşru bir alan açan şu anki zulüm düzeninin sahipleri ..

    Onları çok iyi anlıyorum ben , elinden oyuncağı alınmış hırçın çocuk gibiler şu aralar. Ama ağlamanın bir faydası yok..



    Edit: yazım hatası..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi OPTİMİST -- 11 Kasım 2008; 19:21:42 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    Sözde Atatürkçüler panik içindeler, savundukları değerlerin doğruluğundan emin değiller çünkü.
    .......
    .......
    .......

    Onları çok iyi anlıyorum ben , elinden oyuncağı alınmış hırçın çocuk gibiler şu aralar. Ama ağlamanın bir faydası yok..




    Dilek ve temennilerle olmuyor. Darı/ambar rüyaları daha çok uzun sürecek.




    KASIM 2008 GÜNLÜK ZİYARETÇİ SAYISI

    YERLİ YABANCI TOPLAM
    19.387 1.434 20.821
    29.228 3.121 32.247
    11.660 2.928 14.588
    6.184 1.801 7.985
    15.270 1.060 16.330
    8.196 1.313 9.509
    39.260 12.410 51.670
    80.542 3.204 83.746
    24.440 263 24.703
    221.551 10.626 232.177
    39.710 580 40.310

    GENEL TOPLAM


    495.426 38.740 534.186


    Var mı dünyada bu kadar çok ziyaret edilen bir başka lider?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: lehrer35


    quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    Sözde Atatürkçüler panik içindeler, savundukları değerlerin doğruluğundan emin değiller çünkü.
    .......
    .......
    .......

    Onları çok iyi anlıyorum ben , elinden oyuncağı alınmış hırçın çocuk gibiler şu aralar. Ama ağlamanın bir faydası yok..




    Dilek ve temennilerle olmuyor. Darı/ambar rüyaları daha çok uzun sürecek.




    KASIM 2008 GÜNLÜK ZİYARETÇİ SAYISI

    YERLİ YABANCI TOPLAM
    19.387 1.434 20.821
    29.228 3.121 32.247
    11.660 2.928 14.588
    6.184 1.801 7.985
    15.270 1.060 16.330
    8.196 1.313 9.509
    39.260 12.410 51.670
    80.542 3.204 83.746
    24.440 263 24.703
    221.551 10.626 232.177
    39.710 580 40.310

    GENEL TOPLAM


    495.426 38.740 534.186


    Var mı dünyada bu kadar çok ziyaret edilen bir başka lider?






    İşi sayıların sultasına dökmen manasız. Bende giderim ziyarete , bunu kendi iddianın kanıtı içi sunamazsın. Eğer öyleyse senin başka bir topic'de iddia ettiğin gibi iktidar partisi Cumhuriyeti yıkmak için çalışıyor ya hani, o zaman bu halkın yarısı Cumhuriyet düşmanı.. Ben demiyorum sayılar öyle diyor..




  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.