Şimdi Ara

Outlook Salâları ve Aşkları..

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
24
Cevap
0
Favori
654
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Outlook Salâları ve Aşkları..
    Cum, 17/08/2007 - 12:35 — Beyhan Demirci

    - Derviş Ergen'e İthafen, Rahmetle-

    Günlerden bir gün öğlene yakın bir saatte oturduğumuz mahallenin camisinden bir sala okunmaya başladı.
    - Mahalle kültürü ve kavramının pörsümediği yerlerde sala okunmaya başladığında, bütün mahalle sakinleri balkonlara veya pencerelere çıkar, salanın sonunda ismi geçen Merhum/ merhumenin kim olduğunu öğrenir ona göre erken yada biraz daha geç cenaze evine gidilir. -

    Hepimiz balkona çıkıp salayı dinledik o gün, ardından müezzinin anonsu başladı.
    - Falancanın oğlu filanca Bu sabaha karşı vefat etmiştir. Cenazesi Öğlen namazını müteakip….

    İsmi geçen şahsı tanıyınca sala ya geri döner insanlar bir kere daha zihninde tanıdığı insan için okutur o salayı ve Merhum /merhumenin anısını canlandırır gözünde
    - Allah mekanını cennet etsin, gani gani rahmet etsin cümleleri dökülür ağızdan.
    Bu defa ismi geçen kişi çocukluğumuza şahit olan bir abimiz/amcamız, çoluğu çocuğu büyümüş ama torunları var geride.
    - Namazında niyazında bir adamcağızdı, Allah sabır versin. Hemen kalkın arayın bakalım nedir durum dedi annem.
    Eski mahallemizde ki Nazife Ablayı arayıp:
    - Sela okundu duydunuz mu? Osman amca Vefat etmiş dedik.
    Nazife abla:
    - Bizde duyduk, hemen koşup gittik, ama Osman amca karşıladı bizi kapıda, şaşırdık kaldık, adam yaşıyor.
    Şimdi öğrendik ki Osman amcanın kardeşinin oğlu, isim ve soy ismi aynı – Biz mahalle de deli Osman derdik- o ölmüş.
    Şimdi oraya gidiyoruz.

    Karışıklık inanılmaz. Toplanıp hep beraber Deli Osman’ın evine gittik.
    Annesi kapının önünde ağlıyor, ablaları perişan;
    - Nasıl oldu dedik?
    - Bilmiyoruz ki, dediler.
    - Bizde Saladan duyduk, önce amcamın evine koştuk, sonra anladık ki bizim deli. Ama dün eve gelmedi, öldü de bir yerde hayrına biri tekfin işlerini tamamlıyor her halde. Salayı da o okuttu dedik.

    Üzüntümüz şaşkınlığa dönmüş bir halde orada hazır bulunana erkekleri imamın yanına gönderdik.

    Uzun lafın kısası, en nihayetinde öğrendik ki;
    Bizim bu deli Osman, kendi gibi bir kıza aşık olmuş, ailesine de bu kızı bana alın diye ağlayasıymış, aile güvenmedikleri için pek ciddiye almamışlar bizim deliyi.
    Hatta ciddiye almadıkları yetmemiş bir de tutup Deli Osman’ımızdan küçük kardeşini evlendirmeye kalkmasınlar mı?
    Osman da İsminin hakkını vermiş, kalkmış sabahın köründe imam efendiye yazılı bir kağıt uzatarak;
    -Babam gönderdi, bunu öğlen ezanından önce okuyun diye.
    İmam efendi de pek sorgulamadan okumuş tabi salayı.

    Kimsenin ölmemiş olmasına sevinerek, bir delinin oyununa ve intikamına alet olduğumuz için de hem kızıp hem bıyık altı gülerek evlerimize dağılmıştık.
    Aslında hoşumuza da gitmişti bu, artık aldığımız her ölüm haberini şaka sanmak gibi bir lüksümüz ve ön tepki zenginliğimiz olacaktı.

    Ve öyle de oldu – Bir söylence gibi- aldığımız her ölüm haberine;
    - Osman’ın şakası olmasın diye karşılık vermeye başladık

    Osman’ın şakası, Osman’ın şakası …………

    Bir Perşembe günü - Bu olayın üstünden 10 yıl geçmişken-

    Bilgisayar başında Outlook açık, telefon görüşmesi yapıyorken, mail geldiğinde kısa bir süreliğine mailin girişini görüntüleyen Outlook bir mail başlığı görüntüledi.
    - Gayri ihtiyari aklım telefonda ki muhatabımda gözlerim mailin başlığını okudum:

    - 12.08.2007 TARİHİNDE DERVİŞ ERGEN VEFAT ETMİŞTİR.

    Açıp baktığım da Bahsedilen kişinin ölüm haberi, kendi mail adresinden geliyordu, aklıma hemen:
    - Osman şaka yapmıştır, cümlesi geldi. Ama yine de içimi bir acı kaplıyor. Arıyorum hemen ofisini, karşıma daha önce tanıştığımız, ofis çalışanlarından biri çıkıyor;
    - Derviş Beyin mail adresinden böyle bir mail atıldı, haberiniz var mı diyorum?
    - Evet Beyhan Hanım var diyor, biz attık.
    Kalıyorum.

    Her sabah ve her akşam ofise çıkarken ve girerken bu gün mutlaka bir çay içmeye gideceğim dediğim ofisleri geliyor gözümün önüne.

    Çok yakın zamanda ofislerini taşımışlardı, birlikte bir çizgi film projelerinde çalışmıştık, senaryo yazmıştık, hayallerimiz vardı, devamı vardı, güzel şeyler yapacaktık, buz devrinin Türk versiyonunu hazırlayacaktık.

    Bir zaman sonra takdir-i ilahi onların taşındığı muhitte bir ajansta çalışmaya başladım bende.
    Telefonlar ve internet üzerinden her görüştüğümüz de;
    - Mutlaka bir çay içmeye bekliyorum dedi sık sık.
    - Mutlaka geleceğim, hele şu işleri bir yoluna koyalım dedim hep.
    Her sabah ve her akşam ofise giriş ve çıkışta bir sonraki güne erteledim.
    E şimdi..?
    Artık erteleme günü kalmamıştı.
    - Boğulmuş diyordu karşımda ki şahıs, dalgalar yutmuş onu, 4 çocuğu vardı, bir tane de bekliyorlardı. Şimdi ofisin işlerini düzene koymaya ve toparlamaya çalışıyoruz dedi.
    - Peki dedim, peki..

    Kapattım..
    Kapattım hayatı.
    Kaç çay içme sözüm, kaç ertelenmiş özrüm, kaç alınacak gönlüm, kaç gidilecek dostum ve kaç sevmeye söz verdiğim insanım vardı.

    Düşündüm. Kapattım gözlerimi.. Cenazemi düzenledim. Kesin benim cenazem de olur diye düşündüğüm dostlarımın/ ahbaplarımın çoğu yoktu Cenaze merasimim de.

    Belki de maillerine bakmamışlardı. Belki de Junk maillerine düşmüştü haberim.
    Açtım gözlerimi, uyanacağız dedim. Uyandığımız da yarım kalmış olacak her şey.

    Salasını bile duymuyoruz artık dostlarımızın.
    Dijital oldu her yanımız, dijital aşkımız, mektubumuz, ilanımız. Dijital, doğumumuz, salamız, ölümümüz.
    Hz. Google ye tapınıyorduk her vakit de, Hz Microsoft’un salası garip oluyordu.

    Esselatü vesselamü…
    http://www.cemaat.com/outlook-salalari-ve-asklari







  • Mükemmel bir yazı.
    Tşk ler paylaşım için
  • mükemmel
  • hoş yazı
    teşekkürler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi .ceylan. -- 25 Şubat 2009; 18:38:00 >
  • hoş güzel paylaşım saol
  • Cümleten, ben teşekkür ederim.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Çok yazık aslında keşke böyle yazılar yazılmayabilcek durumda olsak..
  • Böyle bir deli hikayesi de bizde var. Tabi cenaze ile alakası yok.

    Sürekli camiye gelen ve namaz da kılan biriydi. Hareketleri filan belli bir oranda düzenliydi. Belki namazı doğruca kılıyordu belki de kılmıyordu orasını bilemiyorum ama hareketlerini yerli yerinde yapıyordu. Bundan bahsetme sebebim de kendisini genel itibari ile camide görmemden kaynaklı.
    Babamın anlattığına göre bir ara evleniyorum diye dolaşmaya başlamış ortalıkta. Herkese evleniyorum diye konuşuyormuş.
    Bir gün "hani evleniyordun ne oldu demişler" O da " ben deliyim benimle kimse evlenmez ki" demiş.
    Bunu duyduğumda ağlamamak içn kendimi zor tuttum.
    Kalbinize ne kadar çok başvurursanız, oraya hiç başvurmayanların kurduğu şu düzeniyle bu dünyada yaşamak o kadar acı hale geliyor.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: etusch

    Kalbinize ne kadar çok başvurursanız, oraya hiç başvurmayanların kurduğu şu düzeniyle bu dünyada yaşamak o kadar acı hale geliyor.



    Yazi kadar anlamli...
  • Çok güzelmiş paylaşım için teşekkürler
  • Mahallenin delisi!..

    Anadolu'da her ilçenin bir delisi olurdu. Sanıyorum bu durum şimdi de geçerli. Belki şimdilerde bu tür rahatsızlığı olanlar belki hastanelere kapatıldığı için ortalıkta fazla görünmüyor olabilirler. Eskiden deliler toplumdan dışlanmaz, toplumun içinde ömürlerinin sonuna kadar hayatlarını sürdürürlerdi. Bunların sayısı bazen ikiye, üçe çıkabilirdi. Onlara tüm o küçük Anadolu şehirlerinde sahip çıkılır, bir o kadar da kendilerini akıllı sananların alayına muhatap olurlardı.

    Bugün anlatacağım Deli Süleyman da Anadolu'nun küçük bir ilçesinde yaşamış ve bir gün yol üzerinde bir duvar kenarında ölüsünü bulmuşlar.

    Yaşanmış bu olayı Mustafa Yılmaz kardeşimden dinledim. Laf nereden Deli Süleyman'a geldi tam hatırlayamıyorum. Ancak sık sık yaptığımız sohbetlerden birisini dün yine tekrarlarken, söz hayallerimize daha doğrusu gerçekleşmeyen hayallerimiz uğruna yırtınıp durmanın manasızlığını konuşurken Mustafa bu aktaracağım olayı anlattı.

    Deli Süleyman da Anadolu'da binlercesi bulunan dışarıdan bakınca deli denilen ancak iç dünyaları çoğu zaman anlaşılamadan bu dünyadan göçüp gidenlerden birisi. İşte bu Deli Süleyman günlerden bir gün ilçenin merkez camisinin imamı yatsı namazının ardından ağır adımlarla evine doğru giderken uzaktan çok güzel sesli birinin Yasin Suresi'ni okuduğunu duyuyor. Etrafına bakınıyor kimseler yok. Açık olan kahvehaneye bakıyor. Orada da ocakçıdan başka kimse görünmüyor. Ses oradan da gelmiyor. Sesin geldiği yeri araştırırken, uzakta bir taşın üzerinde Deli Süleyman'ı görüyor. O tarafa doğru yönelince Yasin Suresi'ni Deli Süleyman'ın okuduğunu anlıyor. Uzaktan takip ediyor. Yanına gidip Süleyman'ı rahatsız etmek istemiyor.

    Deli Süleyman Yasin Suresi'ni okuyup bitirdikten sonra sanki etrafında kendisini dinleyen birileri varmış gibi, "Ey insanlar şimdi size bu okuduklarımın mealini aktaracağım" diyerek başlıyor anlatmaya. Bu arada Deli Süleyman fırlatılan füzenin dimdik yukarıya gitmeyeceğini, eğer dik olarak gönderilmeye kalkışılırsa patlama olacağını, onun için eğimli bir seyir takip edeceğini anlatıyor. Süleyman'ı dinleyen imamın hayreti bir kat daha artıyor. Çünkü, o güne kadar Deli Süleyman'ın Kur'an okumasını bildiğinden kimsenin haberi yoktur. Halbuki Süleyman Yasin suresini ezbere okumuş ve bir de mealini aktarmaya başlamıştır.


    Mustafa Yılmaz kardeşim "Deli Süleyman'ı tanırım. Bu olayı hoca efendiden bizzat dinlemesen inanmazdım" diyerek sözünü noktalarken "İnsan ömrü ister 80, ister 100 yıl olsun geçicidir. Kızgın saç üzerinde geçen 30 saniye 100 yıl gibi gelir, bir gönül dostuyla sohbette geçen 8 saat sanki 30 saniye mesabesindedir. Bu bakımdan ömrün ne kadar uzun oluşundan çok nasıl geçirildiği önemlidir" diyerek insanın kendisini gerçekleşmeyecek birtakım hayallere kaptırmasının anlamı olmadığına vurgu yapıyordu. Vurgu yapıyordu ama benim gerçekleşmeyen "Sevgi Çiftliği" hayalimi gerçekleştireceğine dair de bana söz veriyordu.

    Aslında Müslüman için her şeyin bir ölçüsü var. Bu ölçüler dahilinde yaşanabildiği takdirde hayata ne bitmez bir hırsla sarılmaya ne de hayatı boş vermeye gerek kalmaz. Ancak, çoğu zaman ölçüleri ya unutarak ya da birtakım hırslarımızın esiri olarak ipin ucunu kaçırıveriyoruz. Hayatın sonunun ölümle noktalanacağını ve orada yaratıcımız ile başbaşa kalacağımızı unutuyoruz. Bir diğer ifade ile çoğu zaman sanki bu dünyaya kazık çakacağımızı sanıyoruz. Bu da ipleri koparmamamıza, dünyanın esiri haline gelmemize vesile oluyor. Belki de bu sebeple gerçek velilere deli deyip geçiyoruz. Sanki kendi deliliğimizi böylece gizlemeye çalışıyoruz.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: etusch

    Mahallenin delisi!..

    Belki de bu sebeple gerçek velilere deli deyip geçiyoruz. Sanki kendi deliliğimizi böylece gizlemeye çalışıyoruz.


  • Akıl ile ilim tartışıyorlarmış, hangimiz daha şerefli diye,
    İlim demiş ki ben o dereceye geldim ki artık şerefin son noktasındayım,
    Akıl demiş ki sen beni küçümsüyor musun, Allah benimle bilindi,
    İlim güzel bir şekilde cevabını vermiş,
    Sen Kur'an'da hiç Allah akıllıdır dediğini gördün mü Allah'ın,
    Hep Allah alimdir diyor,
    Aklın verecek cevabı kalmamış ve ilmin şerefli olduğunda anlaşmışlar.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: etusch

    Akıl ile ilim tartışıyorlarmış, hangimiz daha şerefli diye,
    İlim demiş ki ben o dereceye geldim ki artık şerefin son noktasındayım,
    Akıl demiş ki sen beni küçümsüyor musun, Allah benimle bilindi,
    İlim güzel bir şekilde cevabını vermiş,
    Sen Kur'an'da hiç Allah akıllıdır dediğini gördün mü Allah'ın,
    Hep Allah alimdir diyor,
    Aklın verecek cevabı kalmamış ve ilmin şerefli olduğunda anlaşmışlar.


    Güzel!
  • Teşekkür ediyorum üşkufe
  • Güzel paylaşım emeğe sağlık.
  • Mükemmel...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: etusch

    Teşekkür ediyorum üşkufe
    />



    Rica ederim.
    Bugün için yaziniz yok mu?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: üşkufe


    quote:

    Orjinalden alıntı: etusch

    Teşekkür ediyorum üşkufe
    />



    Rica ederim.
    Bugün için yaziniz yok mu?

    Yok gibi görünüyor ama henüz gün de bitmedi. Bu arada imzanızı araklamış bulunuyorum. Bilginize...




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki

Benzer içerikler

- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.