Şimdi Ara

RTE 'Islam'in guncellenmesinin gerektigini bilmeyecek kadar aciz bunlar' (24. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
646
Cevap
2
Favori
36.743
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
144 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 2223242526
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ali_ihsan21 kullanıcısına yanıt
    Kendini orda yanlis ifade etmis olabilir bilemiyorum. En sonki aciklamasinda islamin kurallari, hukumleri degissin demedim diyor. Ekrandan falan okuduysa oraya yanlis yazmislardir.

    Bir de hangi hukumler guncellenmeli kim karar verecem vs ciddi soruyorsaniz oyle bir sey yok hocam hangi inanca inaniyorsaniz bilmiyorum ama muslumansaniz Islamin kurallarinin, emirlerinin hic bir zaman degismeyecegini, aslina uymaniz gerektigini bilin yeter.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Fornax Elysion


    quote:

    Orijinalden alıntı: smartboy38

    Namibya geyiğini gözüne kestirip usul usul yaklaşıp pusuda bekleyen aslan gibi pusuya yatan ateist gardaşları çok sevindiren hareketler bunlar.Yusuf İslam nam-ı diğer Cat Stevens yıllar önce müslümanlara baksaydım müslüman olmazdım deyip Kuranı inceleyerek müslüman olduğunu söylerken bizim yıldız tozundan meydana gelmiş doğal seçilimlik zatı muhterem ateistlerimiz ise Rte'ye bakarak inanıp inanmamaya karar veriyor

    Din zayıf insanların afyonudur.

    Geçmiş zaman atalarımız olan insanlar bir araya geldiklerinde içten gelen duygularla birbirlerine masallar hikayeler anlatmışlardır.

    Her gece ateşin etrafında masallar hikayeler anlatarak insanoğlu doğayı zamanı mekanı kavramistir. Şimdi bile bu iç güdü vardır. Hepimiz romanları severiz yada dizi izleriz en olmadı sinema izleriz. Bunlar hep iç güdümüzde olan hikaye anlatma ve dinleme isteğidir.

    İşte gel zaman git zaman bu hikayeler efsane olmuş mit olmuş din olmuş. Yahudilerin Mitlerine semavi din diyoruz.



    Dünyada koskoca dünyada sadece yahudilere peygamber indirilmesi bunun göstergesi. Nasıl ki türkler ozanlar dede korkutlar varsa nasıl ki eski Yunan'da filozoflar varsa Arap ve yahudilerin kanaat önderleri de peygamberlerdir.



    Bunlardan şuna varmak istedim öyle rte ye bakıp da ateist olmadık. Azıcık araştırın bakın bakalım kültürde ne var tarihte ne var din nedir. Zaten cesaretiniz varsa er geç güldüğün ateistlerin yoluna gireceksin

    Senin gibi düşünenler 1400 yıl önce de vardı şimdi de var sonra da olacak.





    Müşriklerin Kur’an-ı Kerim’e Yönelik İthamları

    “Biz sana sorumluluğu ağır bir söz vahyedeceğiz.” (Müzzemmil 73/5)



    Hayat rehberi olan Kur’an-ı Kerim, her şeyi tastamam hazırlanmış bir kitap olarak gönderilmiştir. Müşrikler, onun ortaya koyduğu düzenin mükemmelliğini fark etseler de bu ağır sorumluluğun altına girmek istememişlerdi. İslam’ı kabul ettikleri takdirde inançlarının, gerek ferdî gerek içtimaî hayatın bütün alanlarını değiştireceğinin farkındaydılar. Bu sebeple hayatlarını haktan, adaletten, hesap gününden bahseden bir nizama göre yaşamaktansa keyiflerince yaşamayı tercih ettiler. Bu kadarla da kalsa iyi. Birilerinin Kur’an’dan bahsetmesine veya onun ayetlerini okumasına bile tahammül edemediler. Zira bu Kitab’ın toplumu harekete geçiren, ıslah eden, hayat dolu bir hususiyeti olduğunu görüyorlardı.



    Daha önce de çevrelerinde “Allah bir” diyen Hanifler bulunuyordu. Ancak müşrikler, onların tepki göstermelerini gerektirecek bir güç oluşturamayacaklarının farkındaydılar. Kur’an ise öyle mi? O hem çok değer verdikleri(!) putların ve onlara tapan atalarının cehennemlik olduğunu söyleyecek kadar cesur hem de en azılı düşmanlarının bile gizlice ve de hayranlıkla dinlemekten kendilerini alamadıkları, insanları tesiri altına alan bir sihir sanki! Kureyş’in önde gelen kabile reislerinden Cübeyr b. Mut’im’e, Tûr Suresi’nin 35-39. ayetlerini dinlerken “Yüreğim sanki göğsümden fırlayacaktı.” itirafında bulunduran yine aynı kitap.



    Bir Müşriğin Ağzından: “Ya Muhammed! Biz Seni Değil Getirdiğini Yalanlıyoruz.”



    Kendi aralarında onun ne kadar etkisinde kaldıklarını itiraf etseler de bu sesi susturamazlarsa her geçen gün ona iman edenlerin sayısının katlanarak artacağını biliyorlardı. Bunun için öncelikle Hz. Muhammed’in şahsına ve peygamberliğine yönelik bir takım ithamlarda bulundular. Hedeflerine ulaşamayınca bu defa eleştiri oklarını Kur’an’a fırlatmaya başladılar. Zaten onların asıl derdi Ebû Cehil’in de itiraf ettiği gibi Muhammed (s.a.s)’le değil Kur’an’laydı: “Biz seni değil bildirdiklerini yalanlıyoruz.”[1] Aynı durumu, Kur’an da haber vermektedir. (En’am 6/33)

    Eleştiriler Kur’an’a yönelince Efendimizin, müşrikler iftiralarını artıracak diye bazı ayetleri hemen duyurmamayı düşündüğü zaman bile olmuştu. (Hud 11/12) Her defasında Allah Teâlâ onların iddialarını çürüterek hem Rasûlü’nü ve Müslümanları teselli etmiş hem de müşriklere hadlerini bildirmiştir.



    İşte müşriklerin Kur’an’a yönelik itirazları ve Kur’an’ın onları aciz bırakan cevapları:



    1) “Kur’an başkasına inseydi.”



    Mekke müşriklerinin itirazlarının başında Kur’an’ın, maddî gücü ve makamı elinde bulunduran kişiler yerine bunlara sahip olmayan, üstelik yetim olan Hz. Muhammed’e indirilmesi geliyordu. Onların değer yargılarına tamamen ters bir durumdu bu.



    “Bu Kur’an, iki şehrin birindeki büyük bir adama indirilseydi ya, dediler.” (Zuhruf 43/31)



    Allah Teâlâ dilediği kullarının derecesini yükselteceğini; makamın soy-sop, zenginlikle değil de Rabbe olan teslimiyetle elde edilebileceğini bildirerek şirkin dayandığı temele dinamit koymuştur.[2]



    2) “Kur’an-ı Kerim Allah tarafından gönderilmemiştir.”



    a) “Hz. Muhammed uydurmuştur.”



    “Yoksa onu uydurdu mu, diyorlar?” (Secde 32/3, Tûr 52/33 Ahkâf 46/8…) Ayetlerdeki tekrar göstermektedir ki müşrikler bu iddiayı dillerine dolamışlardı. Cevap ise gecikmiyor:



    “Arkadaşınız ne saptı ne de şaşırdı. O kendi hevâ-hevesi ile konuşmaz.” (Necm 53/3) “Arkadaşınız” ifadesiyle Hz. Peygamber’in, kendi aralarında yetiştiğini ve O’nu çok iyi tanıdıklarını, O’nun asla yalan söylemeyeceğini bildiklerini hatırlatmıştır. Aslında bu yalana kendileri de inanmadılar. O’nu tanımayanların İslam’a girmelerini engellemek için kullandılar bu iftirayı. “Ben sizin aranızda bundan önce bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz?” (Yunus 10/16)



    Hz. Peygamber’in vahiy öncesi hayatının gizli kalan hiçbir yönü bulunmuyordu. Hatta O’na sahip çıkacak, kusurlarını örtecek bir anne-babası bile yok. Öncesinde ne bir şiir yazmış, ne kitap okumuş (Ankebut 29/18),ne de Kur’an’daki kıssalara benzer bir kıssa anlatmıştı. Allah (c.c) “ümmî” bir Rasûl seçerek bu tür ithamlara ta baştan kapıyı kapamıştı.



    Kur’an-ı Kerim, müşrikleri iddialarını ispatlamaya davet ediyor: “Eğer sözlerinde samimi iseler O’nun gibi bir söz getirsinler.” (Tur 52/34) Bu çağrıya cevap gelmeyince biraz daha hafifleterek “benzeri uydurulmuş on sure” getirmelerini (Hud 11/13), karşılık alamayınca “benzeri bir sure” getirmelerini (Bakara 2/23) istemiş. Ve ardından mührü vurmuş: “De ki: Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.” (İsra 17/88)



    b) “Başka bir insan öğretmiştir.”



    “Andolsun ki biz onların, ‘Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor.’ dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu ise gayet açık bir Arapça.” (Nahl 16/103)



    İddia edilen kişinin kimliği ile ilgili bir çok isim aktarılır: Amir b. Hadramî’nin okuma-yazma bilen Hristiyan kölesi Cevrâ, kılıç ustası Bel’am, Hristiyan köle Cebr, Yesar… Arapçaya bir Arap kadar vakıf olmayan bir yabancı, edebi yönden bu kadar güzel bir eser ortaya koyabilir mi? Bir insan öğretseydi onu suçüstü yakalamaları çok mu zordu?



    Mekkeli müşriklerin ardından onların yolunu takip eden oryantalistler de benzer bir iftirada bulunarak Efendimizin, Kur’an-ı Kerim’i başka kitaplardan ve ehl-i kitap âlimlerinden çaldığını iddia ettiler. Zikrettikleri isimlerden biri de çocuk yaşta görüştüğü Rahip Bahira!



    c) “Şeytanlar indirmiştir.”



    Araplar cinlerin/şeytanların; göğe çıkarak kulak misafiri olduklarına ve onların çaldıkları haberleri sihirbaz, şair ve kâhinlere verdiklerine inanırlardı. Bu sebeple Kur’an’ın da şeytan sözü olduğunu iddia etmişlerdi. Allah Teâlâ gökyüzünü şeytandan koruduğunu ve kulak hırsızlığı yapmak isteyeni hemen parlak alev topunun kovaladığını (Hicr 15/16-18), şeytanın ise kime ineceğini haber verir: “Onlar, her günahkâr yalancıya iner. Bunlar da şeytanlara kulak verir. Onların çoğu yalancıdır.” (Şuara 26/222-223)



    “O kovulmuş şeytanın sözü değildir. O halde nereye bu gidiş?” (Tekvir 81/25-26)



    Getirdiği sistemin mükemmelliği, fesahat ve belâgati, özlü olması, gaybden haber vermesi gibi sebeplerle o kitabı ancak ve ancak “göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiş” (Furkan 25/6) olabilir. Necm Suresi 5-12. ayetlerinde Cebrail’in nasıl vahyi ulaştırdığının oldukça canlı tasvirle anlatılması, Peygamberimizin iki yay aralığı yahut daha yakın bir mesafeden gördüğünü ifade etmesi, bu olayın bir serap olmadığını göstermesi açısından önemlidir. Cebrail’den bahsederken isminden ziyade “Ruhu’l-Kuds” (Temiz Ruh), “Rasûlin Kerim” (Şerefli Elçi) ya da “Ruhu’l-Emin” (Güvenilir Ruh) sıfatlarının kullanılması, onun emaneti aldığı şekliyle leke bulaştırmadan, tertemiz sahifelerde yerine teslim ettiğini bildirmek içindir.



    3) “Büyüdür.”



    Kur’an’ı dinleyen müşrikler, onun tesirinden hem kendilerinin hem de diğer insanların kurtulamadığını görünce “Bu düpedüz bir büyüdür.” (En’am 6/7) dediler. Büyülenmiş olduğu iftirasına Efendimiz gibi Hz. Musa(İsra 17/101), Hz. Salih (Şuara 26/153) de maruz kalmışlardı.



    O’nun büyü olması mümkün mü? Eğer öyle olsaydı toplumda bu kadar büyük devrimler yapar, tesiri halen devam eder miydi? Bu yalan-yanlış ölçüp biçenlerin, büyüklük taslayarak arkasını dönenlerin yeri ise derileri kavuran, geride ne bu iftirayı atandan ne de sözünden hiçbir şey bırakmayan “Sekâr” olacaktır. (Müddessir 74/19-29)



    4) “Eskilerin masallarıdır.”



    Müşrikler, Dâru’n-Nedve’de yaptıkları toplantılardan birinde Kur’an’ın anlattığı kıssaları dillerine dolamaya karar verdiler: “Ona ayetlerimiz okunduğu zaman ‘Eskilerin masalları!’ der.” (Mutaffifin 83/13) Ayet-i kerimede geçen “esâtîr” daha çok eğlence için anlatılan abartılı veya asılsız masallar için kullanılır. Akıl hocaları ise Nadr b. Haris’ti. O birçok yere seyahatte bulunmuş; burada öğrendiği hikâyeleri Kur’an’a alternatif olarak Kureyşlilere anlatmaya başlamıştı. Velid b. Muğire de bu yöntemi kullanarak Kur’an’ın sadece bir hikâye kitabı olduğu izlenimi vermeye çalışmıştır.



    5) “Arapça olmamalıydı.”



    Müşriklerin saçmalıklarından biri de: “Muhammed Arap’tır. Getirdiği kitap da Arapça. Kendisi tarafından uydurulmadığını nereden bilelim? Kitab’ı kendisinin ve bizim bilmediğimiz bir dilde getirseydi onun ilâhî olduğuna inanırdık.”



    Başka bir dilde gelseydi bu defa: “Arap bir peygamber ve başka dilde bir kitap öyle mi!” (Fussilet 41/44)derlerdi. İnsanları irşad etmek isteyen bir peygamberin getirdiği kitabın, kavminin diliyle olmasından daha tabi ne olabilir![3]



    6) “Topluca bir defada indirilmeliydi.” (Furkan 25/32)



    Müşrikler Kur’an’ın peyderpey indirilmesinin sebebinin, Hz. Peygamber’in düşünerek, başka kitaplara bakarak veya ehl-i kitaptan yardım alarak Kitab’ı kendisinin yazması olduğunu ileri sürüyorlardı.



    Kur’an-ı Kerim’in parça parça indirilmesi, inananların ayetleri iyice sindirerek ondan azami istifade etmelerine vesile olmuş. Ayrıca Kur’an’ın daha iyi muhafaza edilmesi, sadece bir hukuk kitabı olmayan Kur’an’ın özel durumlara hitap eden ayetlerinin tedrici olarak toplumu inşa etmesi, Müslümanların zor şartlara karşı gücünü artırmak için motive edilmesi gibi hikmetleri de barındırmaktadır.



    7)”Eğer hayırlı bir şey olsaydı ona ayak takımından önce biz inanırdık.” (Ahkâf 46/11)



    8) “Okuyabileceğimiz bir kitap getirmeliydi.”



    Müşriklerin, elleriyle tutabilecekleri yazılı bir kitap gönderilmeyişi de inanmamaları için sundukları gerekçelerden: “Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” (İsra 17/93 Bkz. Müddessir 74/52) Böyle bir kitap gönderilseydi o zaman da “Bu apaçık bir sihirdir.” derlerdi. (En’am 6/7) Yahudiler de benzer şekilde Hz. Musa’dan Allah’ı açıkça göstermesini istemişlerdi. (Nisa 4/153)



    9) “Başka Kur’an getirmeli ya da bunu değiştirmeliydi.”



    Müşrikler yaşantılarına karışmayan, içinde şirki barındırabilen, değiş-tokuş usulüyle bir uzlaşma meydana getiren, hem istediğini yapabilmelerine fırsat veren hem de kendilerinin ahirette kurtuluşunu sağlayan bir kitap getirmesini veya Kur’an’ı değiştirmesini istemişler. Bu isteklerini haber veren ayetin devamında isteklerine cevap gecikmemiş: “De ki onu kendiliğimden değiştirmek olacak şey değil! Ben bana vahyolunandan başkasına uymam.” (Yunus 10/15-16)



    10) “Bize de vahiy inmedikçe inanmayız.” (En’am 6/124)



    11) “Biz seni anlamıyoruz; kalplerimiz kapalı.” (Fussilet 41/5)



    Ne kadar mükemmel olursa olsun Kur’an’ı anlamaya niyetlerinin olmadığını, dinlemeye değer bulmadıklarını ifade ediyorlar İsrailoğulları gibi. (Bakara 2/88)



    Bu eleştirilerinin yanı sıra Kur’an’ın ayetleriyle alay etmiş ve onun yanlış anlaşılması için ayetleri bağlamından kopararak ayetleri tahrif etmişlerdir. Ebû Cehil ticarî seyahatleri esnasında bir yabancıdan zakkumun; onların dilinde hurma ve kaymak olduğunu öğrenmiş. Evine gelen arkadaşlarına bunları ikram ederek şöyle demiştir: “Haydi zakkumlanın! Bu nefis hurmayı kaymağa karıştırarak yiyin. Biz bundan başka zakkum bilmiyoruz. İşte Muhammed’in korkutup durduğu zakkum! O kitabında ateşin içinde ağaç bittiğini söyleyip duruyor. Buna kim inanır!”[4]



    Deve Kuşu Misali…



    Öfkeden çılgına dönmüş hâldeler: “Kur’an’ı işittiklerinde o kâfirler neredeyse seni haset ve düşmanlıklarından dolayı gözleriyle devireceklerdi. O delinin biridir, diyorlardı. Hâlbuki Kur’an âlemler için bir öğüt ve uyarıcıdan başka bir şey değildir.” (Kalem 68/51-52)



    Son çare olarak Kur’an okuyan kişi eğer güçsüz ise zorla susturmaya; susturamayacakları biriyse gürültü çıkararak sesini bastırmaya çalışırlardı. Alkışlamak, ıslık çalmak, şiirler okumak suretiyle yaygara koparırlardı. Bu iş için Mekke sokaklarında nöbet bile tutmaya başlamışlardı. “İn­kâr eden­ler: Bu Kur’ân’ı din­le­me­yin; oku­nur­ken gü­rül­tü çı­ka­rın; bel­ki üs­tün ge­lir­si­niz, de­di­ler.” (Fus­si­let 41/26)



    Kur’an’a teslim olmak yerine deve kuşu gibi onu görmezden gelerek başını kuma gömseler de bir şey değişmeyecektir. Zira sadece kendilerini aldatmaktadırlar.



    Rasûlullah, müşriklerin Kur’an’a karşı bu akıl almaz tavırları karşısında derdini, üzüntüsünü Rabbine arz etmiştir: “Rabbim! Kavmim, bu Kur’an’ı ihmal edip terk etti.” (Furkan 25/30)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • general4242 kullanıcısına yanıt
    İslam ve RTE düşmanları ve fitneci odakların iftiralarının etkisi bir günde yok oldu gitti. Bu halkı aptal yerine koyanlara karşı, mutlak dindar çoğunluğun en az 1000 yıllık makul dindarlığın gereği olarak RTE de dün aynı şeyi dillendirmişti oysa. Ama malum fitneci odaklar, RTE "Kuran'ın bazı hükümlerinin güncellenmesi gerektiği" dediğini iddia etmişlerdi.
    RTE bugün bu fitnecı odaklara gereken cevabı verdi. RTE'nin verdiği cevap İmam Azam'ın kitabında belirttiği düşüncenin mealen aynısı. Kuran ve Sünnet değişmez, Kıyas ve İcma zamana ve şartlara göre değişir.
    RTE'nin fitneci odaklara bugünkü cevabı;



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi asau -- 9 Mart 2018; 22:19:09 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hocam illa o meala bakacaksaniz mekke ve BUTUN cevresi diyor. Ordan bile tum dunyayi kapsadigi belli ayrica tefsir diye bir sey de var. Baska ayetlerde de belirtiyor Kur'an'in evrenselligini.



    1- “Kur’an, bütün insanlar için bir öğüttür; evrensel bir mesajdır.” (Yûsuf, 12/104) Âyetteki “âlemin” lâfzı ile ifâde edilen bütün insanlık ve topyekün varlık âlemi olarak anlaşılmaktadır. Buna göre Kur’an bütün varlıklara; ins, cin ve melek gibi yaratıklara mesajdır.



    2- “Şânı ne yücedir o Zâtın ki, bütün âlemlere uyarıcı olsun diye hâs kulu (Muhammed)’ehak ile bâtılı birbirinden ayıran kitâbı indirmiştir.”(el-Furkan, 25/1) Bu âyet gerek Hz. Peygamber’in, gerekse Kur’an’ın sâdece bir millet ve coğrafyanın değil, topyekün insanlığın rehberi olduğunu vurgulamakta ve müslümanlığın âlem-şümûl oluşunu ilan etmektedir.



    3- “(Tevhîd inancı konusunda) seninle tartışanlara de ki: Ben ve bana tâbi olanlar, yüzümüzü Allah’a döndük ve O’na teslim olarak müslüman olduk, deyin! Ehl-i kitâb olanlarla ehl-i kitâb olmayan ümmî müşriklere de deki: Siz de müslüman olmaya var mısınız? Eğer müslüman olurlarsa doğru yolu bulmuş olurlar.Eğer yüz çevirecek olurlarsa size düşen sâdece tebliğdir. Allah kullarını hakkıyla görendir.”(Âl-i İmrân, 3/120) Bu âyette de Efendimiz’in mesajının evrenselliğine dikkat çekilmektedir. Çünkü yeryüzünde semâvî kökenli ama muharref dinlere tâbi yahûdiler ve hristiyanlarla; diğer beşerî dinlere bağlı ümmî-müşriklerden başka insan grupları yoktur. Âyet bunlara tek tek hitâb ederek Kur’an’a ve İslâm’a çağırmaktadır.



    4-“De ki: Ey insanlar, ben sizin hepinize göklerin ve yerin mutlak hâkimi olan Allah’ın peygamberiyim.”(el-Â’râf, 7/158) Bu âyet, Kur’an’ın evrenselliği kadar onun tebliğcisinin de evrenselliğini daha bir sarâhatla beyan etmektedir. Kur’an’ın “Ey insanlar!” diye başlayan bir çok hitap cümleleri vardır. Bu hitap tarzı Kur’an’ın âlem-şümûl mesajına dikkat çekmektedir.



    5- “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.”(el-Enbiyâ, 21/107) Bu âyet de Allah Rasûlü’nün bütün insanlığa kurtarıcı ve rahmet olduğunu vurgulamaktadır.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Şimdi daha sakin bir şekilde iletişim kurduk bir birimizi anladık önemli olanda budur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: marowak

    guncellemeden kastı hristiyanların yaptıgı incili degiştirmek gibi bişeymi acaba ??? adamlar RTE denen sahsiyeti halife ilan etmişler bile :D

    Incil değiştirilmedi. Daha doğrusu birden fazla incil vadi ki incil zaten tanrının sözleri değil Isa'nin çevresindeki havariler tarafından ve daha sonra başkaları tarafından yazılmış Isa'nin hikayesini/hayatini anlatan. Bunlar ayiklandi birleştirildi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bakiniz hocam kuranda bazi konular tamamen anlasilsin diye tekrar edilir hadi o ayetden anlamadiniz digerlerinde daha acikca yaziyor. Cesit cesit cumlelerle kelam edilmis iste ne guzel. Ayrica arapcadan ceviri sonucda her zaman kelimeler tam manasiyla cevirelemiyor.

    Cevre kelimesi arapcadan oyle gelmis ama isaret ettigi tum dunya.

    Bu soyle bir sey mesela samsung galaxy x cin pazari ve bolgesi ve tum dunya icin satilacak demek gibi.

    Takildiginiz sey cok saçma

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: general4242

    Kendini orda yanlis ifade etmis olabilir bilemiyorum. En sonki aciklamasinda islamin kurallari, hukumleri degissin demedim diyor. Ekrandan falan okuduysa oraya yanlis yazmislardir.

    Bir de hangi hukumler guncellenmeli kim karar verecem vs ciddi soruyorsaniz oyle bir sey yok hocam hangi inanca inaniyorsaniz bilmiyorum ama muslumansaniz Islamin kurallarinin, emirlerinin hic bir zaman degismeyecegini, aslina uymaniz gerektigini bilin yeter.

    RTE'nin kastettiği Kuran değil, İslamın hükümleridir, yani icma ve kıyas alanından bahsediyor, Kurandan değil.

    Örnek, zina eden evli kişinin zina ettiğine huküm vermen için 4 şahit gerekir. Neden 4 şahit, çünkü yapılan eylemin mutlak doğruluğuna mutlak kanıt gerekir.

    Peki günümüze dönelim. Zina eden evli bir kişi için bir hüküm vermek için, kişinin o eylemi yaparken Hd kamera kaydı varsa 4 şahit aranır mı, aranmaz, çünkü kamera kaydı mutlak huküm vermek için yeterlidir. Şimdi günümüzde din adına huküm verdiğini iddia eden bir cahil kalkıp Hd kamera kaydı olsa bile 4 şahit gerekir diyebilir mi, diyemez. Çünkü o kamera kaydı mutlak şahittir. Bu örnekte olduğu gibi İslam hukümleri zamana ve şarta göre değişir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi asau -- 9 Mart 2018; 22:32:39 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • RTE değil Türkiye cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan diyeceksin makama saygı duyacaksın

    Sonra elestirebilirsin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yahu Kuranin evrenselligini konusuyoruz simdi baska konuya gectin ? Noldu simdi o konu ? O kadar yazdik ettik simdi ben bu kadin konusunu aciklasam yine baska konuya gececen boyle sey mi olur ? Ayrica Kur'an ilk ciktiginda neyse o birilerinin aciklamasina bakmayacan direkt en guvenilir meal ve tefsirini okuyacan asirlardir degismedi onlar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Fornax Elysion


    quote:

    Orijinalden alıntı: general4242

    Bakiniz hocam kuranda bazi konular tamamen anlasilsin diye tekrar edilir hadi o ayetden anlamadiniz digerlerinde daha acikca yaziyor. Cesit cesit cumlelerle kelam edilmis iste ne guzel. Ayrica arapcadan ceviri sonucda her zaman kelimeler tam manasiyla cevirelemiyor.

    Cevre kelimesi arapcadan oyle gelmis ama isaret ettigi tum dunya.

    Bu soyle bir sey mesela samsung galaxy x cin pazari ve bolgesi ve tum dunya icin satilacak demek gibi.

    Takildiginiz sey cok saçma

    Takıldığım yer bu değil.

    Dün 8 marttı kuranda kadınları dovebilmeye ehliyet var mı.

    1400 senedir bu ehliyet varken son 30 40 senedir yok deniyor. Bu nasıl çelişki.

    İslama göre kadın nasıl dövülür diye risaleler var bunu nereye koyacağız. Tek islam var mı.

    Bir tarafta İsid de biz İslamiz diyor diğer tarafta kedicik tarikatı de.

    Dinden çıkmışsın zaten.
    İslam dini, inananları bağlar. Bırak ne halleri varsa görsünler. Halen seni neden geriyor ki?

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >




  • Insan zeka, dusunce olarak cok gelismis degil mi ?

    Her insan farkli hayal gucune sahip degilmi sonucda mukemmel bir beyni var ? Kur'ani algilamak, gerektigi yerlerde dusunup anlamak icin insanogluna gereken zeka verilmis. (Saglikli bireylerde)

    Peki madem boyle neden herkes musluman degil? Iste burda nefis ve seytan devreye giriyor. Siz ustunuze alinmayin sizin dusunce yapinizla ya da inancinizla tartismak istemiyorum. Sonucta Allah diyor dusunup bulasiniz diye akil verdik diye. Akil ve mantik bunlari kabul eder ama nefis yuzunden kabul etmeyenler her bir seye bahane uydurabiliyor. Yani elimizde gereken malzemeler var aletler var ancak irade istemeyince ya da kabul etmeyince bu malzeme ve aletleri kullanmiyor burda da sinavi kaybediyor. Hatta boyle aciklamalari okusa bile faydasi olmayacak nefsi ve iradesi herseyin onune gecmis.

    Nefsiniz ve iradenize de Allahin hic bir mudahelesi ya da yaratilisdan bir etkisi yok tamamen kendi benliginiz ve ruhunuz

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Fornax Elysion


    quote:

    Orijinalden alıntı: asau


    quote:

    Orijinalden alıntı: general4242

    Kendini orda yanlis ifade etmis olabilir bilemiyorum. En sonki aciklamasinda islamin kurallari, hukumleri degissin demedim diyor. Ekrandan falan okuduysa oraya yanlis yazmislardir.

    Bir de hangi hukumler guncellenmeli kim karar verecem vs ciddi soruyorsaniz oyle bir sey yok hocam hangi inanca inaniyorsaniz bilmiyorum ama muslumansaniz Islamin kurallarinin, emirlerinin hic bir zaman degismeyecegini, aslina uymaniz gerektigini bilin yeter.

    RTE'nin kastettiği Kuran değil, İslamın hükümleridir, yani icma ve kıyas alanından bahsediyor, Kurandan değil.

    Örnek, zina eden evli kişinin zina ettiğine huküm vermen için 4 şahit gerekir. Neden 4 şahit, çünkü yapılan eylemin mutlak doğruluğuna kanıt gerekir.

    Peki günümüze dönelim. Zina eden evli bir kişiyi o eylemi yaparken Hd kamera kaydı varsa 4 şahit aranır mı, aranmaz, çünkü kamera kaydı mutlak huküm vermek için yeterlidir. Şimdi bir din adına huküm verdiğini.iddia eden bir cahil kalkıp Hd kamera kaydı olsa bile 4 şahit gerekir diyebilir mi, diyemez. Çünkü o kamera kaydı mutlak şahittir. Bu örnekte olduğu gibi İslam hukümleri zamana ve şarta göre değişir.

    Peki

    Zina edeni HD kamerayla çektin cezası nedir

    Senin amacın belli, amacın bağcıyı dövmek.

    Ama yine de bir kaç ipucu vereyim. Git Kuran'a bak demeyeceğim. Sadece iki örnek vereceğim;

    Peygamber zina eden evli kadını zina suçundan öldürtmüştür.

    Halife Ebubekir zina eden kadını affetmiştir.



    Hukuk doktrininden zerre bilgin varsa bu iki temel emsal karardan çok büyük hukuki durum doğar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Sizde cogu kisi gibi Kur'an'in kadinin agzini burnunu kirin, elinizi alistirin, her bir seyinde dovun diyor saniyorsunuz. Oyle bir sey yok. Eger esiniz iffetsizlik yaparsa, namusunu korumazsa ilk etapda yataginizdan atin (icerde uyusun mesela) sonra evden gonderin(sizden ozur dileyene kadar donmesin diyor) hala devam ederse hafifce dovun diyor. Haberlerdeki olaylarin hic birini kuran emretmiyor. Kadin hem aldatiyor, hem iffetini korumuyor bir de bosanmiyorsa asiriya kacmadan dovmekde hak bence bunu kabul edin

    Bosanma konusunda da bir cok ayet mevcut. Aranizi duzeltin hemen bosanmayin bile diyor bu kitap

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bekliyoruz güncellemeyi

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Madem bu konuyu ciddiye aliyorsunuz bu yaziyi usenmeden okursaniz aydinlanirsiniz

    Hafifce dovmek bile emredilmiyor aslinda

    https://www.fehmiuyar.net/chapter/kur-an-kadinlari-dovmeyi-emrediyor-mu-nisa-34-u-anlamak-bolum-2.html

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Fornax Elysion


    quote:

    Orijinalden alıntı: general4242

    Madem bu konuyu ciddiye aliyorsunuz bu yaziyi usenmeden okursaniz aydinlanirsiniz

    Hafifce dovmek bile emredilmiyor aslinda

    https://www.fehmiuyar.net/chapter/kur-an-kadinlari-dovmeyi-emrediyor-mu-nisa-34-u-anlamak-bolum-2.html

    Yazı uzun okumaya çalışacağım.

    Dediğim gibi 1400 senedir kadına nasıl dayak atılmalı diye risaleler çıkmış. Burdan dönüp dayak yok demek islam 1400 senedir yaşanmadı demektir.

    Dayak var demek de İslam bundan sonra yaşanmaz demektir.

    Tek kişilik ordu gibisin maşallah, Krişna klavyene kuvvet versin, her atayiz senin gibi olsa şimdiye din kalmazdı.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Sonradan cikma seylere bakmamak gerek islam neyse o

    Acik soyleyim bende hafifce dovmek serbest saniyordum. 1 kere meal hatim indim ve tefsir okumadim orasi benim sorunum ama gercekler onemli sonucta. Kulakdan dolma bilgiler, asilsiz kaynaklardan bilgi edinmeler sonucu boyle konular olusuyor. Metnin onemli bir bolumu bu :



    Peki Vadribuhünn Kelimesinin Dövmek Anlamında Kullanılmadığının Başka Kanıtı Var mı?

    Evet var. Nisa 34’üncü ayet Nisa 35’inci ayet ile bağlantılıdır. Niçin böyle düşündüğümü anlatmadan önce ayetleri bir bütün olarak Nisa 34 ve Nisa 35’inci ayetleri birlikte görün. Puzzle’nın parçalarını birleştirelim.



    "Erkekler kadınların koruyup gözetleyicisidirler; çünkü Allah erkeklerle kadınları farklı alanlarda üstün yeteneklerle donatmıştır; bir de erkekler servetlerinden harcama yapmaktadırlar. Dürüst ve erdemli kadınlar hem (Allah’a) itaat eden, hem de Allah’ın koruduğu (iffeti eşlerinin) yokluğunda da koruyan kadınlardır. Sadakatsizlik etmelerinden çekindiğiniz kadınlara galince: onlara önce öğüt verin, sonra yataklarında yalnız bırakın, nihayet (geçici bir süre) ayırın! Daha sonra size itaat ederlerse, aşırı giderek onlar aleyhine bir yol benimsemeyin! Allah, gerçekten yücedir, büyüktür.(34) Şayet evli bir çiftin aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ve kadının ailelerinden birer hakem tayin edin! Eğer iki taraf da anlaşmazlığı gidermek isterse, Allah onları uzlaştırır. Unutmayın ki Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır.(35)" (HAYAT KİTABI KUR'AN MEALİ- NİSA 34-35)

    Bu iki ayet aslında birbirine bağlıdır. Nisa 35’te “Şayet evli bir çiftin aralarının açılmasından endişe ederseniz” ifadesini anlamak için bir önceki ayette Nisa 34’te son çözüm olarak Allah geçici bir süre ayrılmayı tavsiye etmişti. Darabeyi o şekilde çevirmeyi uygun bulmuştuk. İşte bu ayette eğer geçici bir süre ayrıldıktan sonra yine çiftler, arasındaki sorunu çözemez ise ve çiftler tamamiyle ayrılmak isterlerse bu sefer dördüncü aşamaya geçilmesini öneriyor “erkeğin ve kadının ailelerinden birer hakem tayin edin!” Eğer gerçekten sorunun çözümü için erkeğe üçüncü aşamadayken dövün denseydi Allah niçin erkek ve kadının ailesinden bir kişinin hakem olmasını öneriyor? Niçin bir üst aşama tavsiye ediliyor? Nisa 34 ve 35 beraber okunduğunda ortaya şu çıkıyor. Kadın erkeğe sadakatsizlik veya geçimsizlik gibi bir sıkıntı yaratırsa ilk olarak öğüt verin diyor ikinci aşamada yatakları ayırın üçüncü aşamada geçici bir süre ayrılın(düşünmek için) bu da işe yaramazsa ve çift bu sefer geçici olarak değilde tamamen ayrılmak isterse Nisa 35 ‘teki aşamaya geçmemiz isteniyor hakemlere başvurmak. Eğer darabeyi bu ayetlerde “dövmek” olarak algılarsak erkek kadının cezasını eliyle kesmiş dava düşmüş olurdu. Yani dövdükten sonra ne anlamı var hakemlere başvurmanın. Bir olayda hakem varsa dava tam olarak sonuçlanmamış demektir. Dövmek davayı sonuçlandırmaktır. Dayak bir cezadır ve davanın sonucudur. Oysa ki dördüncü aşamada sorunun (davanın) devam ettiğini olayın bir üst yargıya ombudsman’a(arabulucu) devri söz konusu. Allah olayı Hakemler Kurulu’na devretmemizi istiyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • sudo apt-update islam

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Fornax Elysion


    quote:

    Orijinalden alıntı: ali_ihsan21


    quote:

    Orijinalden alıntı: Fornax Elysion


    quote:

    Orijinalden alıntı: general4242

    Madem bu konuyu ciddiye aliyorsunuz bu yaziyi usenmeden okursaniz aydinlanirsiniz

    Hafifce dovmek bile emredilmiyor aslinda

    https://www.fehmiuyar.net/chapter/kur-an-kadinlari-dovmeyi-emrediyor-mu-nisa-34-u-anlamak-bolum-2.html

    Yazı uzun okumaya çalışacağım.

    Dediğim gibi 1400 senedir kadına nasıl dayak atılmalı diye risaleler çıkmış. Burdan dönüp dayak yok demek islam 1400 senedir yaşanmadı demektir.

    Dayak var demek de İslam bundan sonra yaşanmaz demektir.

    Tek kişilik ordu gibisin maşallah, Krişna klavyene kuvvet versin, her atayiz senin gibi olsa şimdiye din kalmazdı.

    Bugün boştum ülkeye katkım olsun.

    Böyle bulamazsınız beni daha

    Atayizim derneğine haber verip seni maaşa bağlamalı

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 2223242526
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.