Şimdi Ara

RÜYADAKİ DÜNYA da yoksa gerçek mi?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
121
Cevap
0
Favori
4.221
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • RÜYADAKİ DÜNYA

    Sizin için madde, elle tutulan, gözle görülen şeydir. Oysa rüyada da "elinizle tutar, gözünüzle görürsünüz", ama gerçekte ne eliniz vardır, ne gözünüz, ne de görülüp-tutulacak bir şey. Bütün bunları beynin dışında sağlayan hiçbir maddi gerçeklik yoktur. Açıkça aldanırsınız.

    Peki gerçek yaşamla rüyayı ayıran nedir? Sonuçta her iki yaşantı da beynin içinde oluşmaktadır. Rüya sırasında gerçek olmayan bir dünyada rahatlıkla yaşayabiliyorsak, aynı şey pekala içinde bulunduğumuz dünya için de geçerlidir. Rüyadan uyandığımızda gerçek yaşantı dediğimiz daha uzun bir rüyaya başladığımızı düşünmemize engel hiçbir mantıklı gerekçe yoktur. Rüyayı hayal, dünyayı gerçek saymamızın nedeni, sadece alışkanlıklarımız ve ön yargılarımızdır. Ve bu durum, bir gün, şu anda yaşadığımızı sandığımız dünya hayatından rüyadan uyandırıldığımız gibi uyandırılabileceğimizi gösterir.







  • İnsan, rüyasında çok gerçekçi olaylar yaşayabilmektedir. Merdivenden yuvarlanıp bacağını kırabilmekte, ciddi bir trafik kazası geçirebilmekte, bir otobüsün altında kalabilmekte, acıktığında bir pasta yiyip doyabilmektedir. Günlük yaşamda rastlanan olayların benzerleri rüyada da aynı inandırıcılıkla, aynı hislerle yaşanmaktadır.

    Rüyasında kendisine otobüs çarptığını gören kişi yine rüyasında, kaza yaptıktan sonra gözünü hastanede açabilir; sakat kaldığını anlar ama aslında bu bir rüyadır. Yine rüyasında; bir trafik kazasının ardından öldüğünü, ölüm meleklerinin canını aldığını, ahiret hayatının başladığını görebilir. (Bu olay, rüya gibi bir algı olan gerçek dünya hayatında da aynı şekilde yaşanır.)

    Rüyasında yaşadığı tüm bu olayların görüntülerini, seslerini, sertlik hissini, acıyı, ışığı, renkleri, her türlü hissi gayet berrak bir şekilde duyumsamaktadır. Rüyada muhatap olduğu algıların tümü gerçek yaşamdaki kadar doğaldır. Rüyasında yediği bir pasta algılardan ibaret olmasına rağmen karnını doyurur. Çünkü doymak da bir algıdır. Oysa ki, gerçekte o anda kişi yatakta uzanmış durumdadır. Ortada ne merdiven, ne trafik, ne otobüs, ne pasta bulunmaktadır. Rüyadaki kişi, dış dünyada karşılıkları bulunmayan algı ve hisleri yaşamakta ve görmektedir. Rüyada, "dış dünya"da hiçbir maddi karşılığı bulunmayan olayların yaşanıyor, görülüyor, hissediliyor olması, "dış dünya"nın tamamen algılardan oluştuğunu çok net biçimde ortaya koymaktadır.

    Materyalist felsefeyi benimseyenler, özellikle de Marksistler, kendilerine bu gerçek, yani maddenin aslı anlatıldığında öfkelenmektedirler. Marx'ın, Engels'in, Lenin'in bu konudaki yüzeysel ve cahilce mantıklarından örnekler vermekte, ateşli açıklamalar yapmaktadırlar.

    Oysa bu kişiler aynı açıklamaları rüyalarında da yapabildiklerini düşünmelidirler: Rüyalarında da Das Kapital'i okumakta, mitinglere katılmakta, polisle çatışmaya girmektedirler, başlarına taş isabet etmekte ve hatta bu yaranın sızısını hissetmektedirler. Rüyalarında kendilerine sorulduğunda, o an gördükleri şeyleri de "mutlak madde" sanmaktadırlar. Tıpkı uyanıkken gördükleri şeyleri de "mutlak madde" sandıkları gibi. Ama, ister rüyada olsun, ister günlük yaşamda olsun, gördüklerinin, yaşadıklarının, hissettiklerinin hepsi birer algıdır.
    www.maddeninardindakisir.com




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BİLİNÇLİ DİZAYN

    İnsan, rüyasında çok gerçekçi olaylar yaşayabilmektedir. Merdivenden yuvarlanıp bacağını kırabilmekte, ciddi bir trafik kazası geçirebilmekte, bir otobüsün altında kalabilmekte, acıktığında bir pasta yiyip doyabilmektedir. Günlük yaşamda rastlanan olayların benzerleri rüyada da aynı inandırıcılıkla, aynı hislerle yaşanmaktadır.

    Rüyasında kendisine otobüs çarptığını gören kişi yine rüyasında, kaza yaptıktan sonra gözünü hastanede açabilir; sakat kaldığını anlar ama aslında bu bir rüyadır. Yine rüyasında; bir trafik kazasının ardından öldüğünü, ölüm meleklerinin canını aldığını, ahiret hayatının başladığını görebilir. (Bu olay, rüya gibi bir algı olan gerçek dünya hayatında da aynı şekilde yaşanır.)

    Rüyasında yaşadığı tüm bu olayların görüntülerini, seslerini, sertlik hissini, acıyı, ışığı, renkleri, her türlü hissi gayet berrak bir şekilde duyumsamaktadır. Rüyada muhatap olduğu algıların tümü gerçek yaşamdaki kadar doğaldır. Rüyasında yediği bir pasta algılardan ibaret olmasına rağmen karnını doyurur. Çünkü doymak da bir algıdır. Oysa ki, gerçekte o anda kişi yatakta uzanmış durumdadır. Ortada ne merdiven, ne trafik, ne otobüs, ne pasta bulunmaktadır. Rüyadaki kişi, dış dünyada karşılıkları bulunmayan algı ve hisleri yaşamakta ve görmektedir. Rüyada, "dış dünya"da hiçbir maddi karşılığı bulunmayan olayların yaşanıyor, görülüyor, hissediliyor olması, "dış dünya"nın tamamen algılardan oluştuğunu çok net biçimde ortaya koymaktadır.

    Materyalist felsefeyi benimseyenler, özellikle de Marksistler, kendilerine bu gerçek, yani maddenin aslı anlatıldığında öfkelenmektedirler. Marx'ın, Engels'in, Lenin'in bu konudaki yüzeysel ve cahilce mantıklarından örnekler vermekte, ateşli açıklamalar yapmaktadırlar.

    Oysa bu kişiler aynı açıklamaları rüyalarında da yapabildiklerini düşünmelidirler: Rüyalarında da Das Kapital'i okumakta, mitinglere katılmakta, polisle çatışmaya girmektedirler, başlarına taş isabet etmekte ve hatta bu yaranın sızısını hissetmektedirler. Rüyalarında kendilerine sorulduğunda, o an gördükleri şeyleri de "mutlak madde" sanmaktadırlar. Tıpkı uyanıkken gördükleri şeyleri de "mutlak madde" sandıkları gibi. Ama, ister rüyada olsun, ister günlük yaşamda olsun, gördüklerinin, yaşadıklarının, hissettiklerinin hepsi birer algıdır.
    www.maddeninardindakisir.com
    Sinirleri Paralel Bağlama Örneği



    Politzer'in trafik kazası örneğini ele alalım: Bu kazada, otobüsün altında ezilen kişinin beş duyu organından beynine giden sinirler, bir başka insanın, örneğin George Politzer'in beynine paralel bir bağlantıyla bağlansa, kazadaki kişiye otobüs çarptığı anda, o sırada evinde oturmakta olan Politzer'e de otobüs çarpacaktır. Daha doğrusu, kaza geçiren adamın yaşadığı hislerin tamamını, bir müzik teybine bağlanan iki ayrı kolondan aynı şarkının dinlenmesine benzer biçimde, Politzer de yaşamaya başlayacaktır. Politzer de evinde oturduğu halde otobüsün fren sesini, otobüsün vücuduna değmesini, kırık kol ve akan kan görüntülerini, kırık ağrılarını, ameliyathaneye sokuluşunun görüntülerini, alçının sertliğini, kolunun güçsüzlüğünü hissedecek, görecek ve yaşayacaktır.

    Kazadaki adamın sinirleri kaç kişiye bağlansa bunların hepsi, aynı Politzer gibi, kazayı başından sonuna kadar yaşayacaktır. Kazadaki adam komaya girse, hepsi komaya girecektir. Hatta, söz konusu trafik kazasına ait algıların tümü bir alete kaydedilse ve bu algılar sürekli başa alınarak bir başka kişiye verilse, bu kişiye de defalarca otobüs çarpacaktır.

    Peki o halde, hangisine çarpan otobüs gerçektir? Materyalist felsefenin bu soruya verebileceği çelişkisiz bir cevap yoktur. Doğru cevap, trafik kazasını hepsinin kendi zihinlerinde tüm ayrıntılarıyla yaşadığıdır.

    Pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de durum aynıdır. Pasta yiyince karnında pastanın şişliğini ve tokluğunu hisseden Engels'in duyu organlarına ait sinirler paralel olarak ikinci bir kişinin beynine bağlansa, Engels pasta yediği ve doyduğu anda o kişi de pasta yiyecek ve doyacaktır. Taşa tekme atınca ayağı acıyan materyalist Johnson'ın sinirleri paralel olarak bir başka kişiye bağlansa, bu kişi de taşa vuracak ve canı acıyacaktır.

    Peki hangi pasta ve hangi taş gerçektir? Materyalist felsefe, buna da çelişkisiz bir cevap veremez. Doğru ve çelişkisiz cevap şudur: Hem Engels hem diğer kişi pastayı kendi zihinlerinde yiyip doymuşlardır. Hem Johnson hem ikinci kişi, taşa tekme atış anını kendi zihinlerinde tüm detaylarıyla yaşamışlardır.

    Yukarıda Politzer'le ilgili olarak verdiğimiz örnekte şöyle bir değişiklik yapalım; evinde oturan Politzer'in sinirlerini otobüsün çarptığı adamın beynine, otobüsün çarptığı adamın sinirlerini de Politzer'in beynine bağlayalım. Bu durumda ise, Politzer aslında evinde oturduğu halde kendisine otobüs çarptığını zannedecek, otobüsün çarptığı adam ise kazanın tüm şiddetine rağmen, bunu asla fark edemeyecek, çünkü kendisinin evde oturduğunu düşünecektir. Bu mantık pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de düşünülebilir.

    Görüldüğü gibi insanın algılarını aşması ve dışarı çıkması mümkün değildir. Bu durumda bir insanın ruhuna, bedeni ve hiçbir maddi varlığı olmadığı halde, ortada maddesel bir ortam da olmamasına karşın herşey seyrettirilebilecektir. Öyle ki kişinin bunu anlaması mümkün değildir, hatta izlettirilen üç boyutlu mükemmel görüntüleri gerçek zannedip, varlığından da son derece emin olacaktır. Çünkü her insan duyu organlarına hissettirilen algılara bağımlıdır.

    İngiliz felsefeci David Hume bu gerçek üzerindeki düşüncelerini şöyle ifade etmiştir:

    Çok samimi olarak, kendim dediğim şeye dahil olduğum zaman ben sıcak ya da soğuğa, ışık ya da gölgeye, aşk ya da nefrete, acı ya da lezzete dair özel bir algıya ya da başka bir şeye daima rastlarım. Ben bir algı olmaksızın herhangi bir zamanda kendimi asla yakalayamam ve asla algıdan başka bir şeyi gözleyemem.206

    206 Paul Davies, Tanrı ve Yeni Fizik, Çev:Murat Temelli, İm Yayın Tasarım Yaşam Kitapları-1, İstanbul 1995, s.180-181




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BİLİNÇLİ DİZAYN

    Sinirleri Paralel Bağlama Örneği



    Politzer'in trafik kazası örneğini ele alalım: Bu kazada, otobüsün altında ezilen kişinin beş duyu organından beynine giden sinirler, bir başka insanın, örneğin George Politzer'in beynine paralel bir bağlantıyla bağlansa, kazadaki kişiye otobüs çarptığı anda, o sırada evinde oturmakta olan Politzer'e de otobüs çarpacaktır. Daha doğrusu, kaza geçiren adamın yaşadığı hislerin tamamını, bir müzik teybine bağlanan iki ayrı kolondan aynı şarkının dinlenmesine benzer biçimde, Politzer de yaşamaya başlayacaktır. Politzer de evinde oturduğu halde otobüsün fren sesini, otobüsün vücuduna değmesini, kırık kol ve akan kan görüntülerini, kırık ağrılarını, ameliyathaneye sokuluşunun görüntülerini, alçının sertliğini, kolunun güçsüzlüğünü hissedecek, görecek ve yaşayacaktır.

    Kazadaki adamın sinirleri kaç kişiye bağlansa bunların hepsi, aynı Politzer gibi, kazayı başından sonuna kadar yaşayacaktır. Kazadaki adam komaya girse, hepsi komaya girecektir. Hatta, söz konusu trafik kazasına ait algıların tümü bir alete kaydedilse ve bu algılar sürekli başa alınarak bir başka kişiye verilse, bu kişiye de defalarca otobüs çarpacaktır.

    Peki o halde, hangisine çarpan otobüs gerçektir? Materyalist felsefenin bu soruya verebileceği çelişkisiz bir cevap yoktur. Doğru cevap, trafik kazasını hepsinin kendi zihinlerinde tüm ayrıntılarıyla yaşadığıdır.

    Pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de durum aynıdır. Pasta yiyince karnında pastanın şişliğini ve tokluğunu hisseden Engels'in duyu organlarına ait sinirler paralel olarak ikinci bir kişinin beynine bağlansa, Engels pasta yediği ve doyduğu anda o kişi de pasta yiyecek ve doyacaktır. Taşa tekme atınca ayağı acıyan materyalist Johnson'ın sinirleri paralel olarak bir başka kişiye bağlansa, bu kişi de taşa vuracak ve canı acıyacaktır.

    Peki hangi pasta ve hangi taş gerçektir? Materyalist felsefe, buna da çelişkisiz bir cevap veremez. Doğru ve çelişkisiz cevap şudur: Hem Engels hem diğer kişi pastayı kendi zihinlerinde yiyip doymuşlardır. Hem Johnson hem ikinci kişi, taşa tekme atış anını kendi zihinlerinde tüm detaylarıyla yaşamışlardır.

    Yukarıda Politzer'le ilgili olarak verdiğimiz örnekte şöyle bir değişiklik yapalım; evinde oturan Politzer'in sinirlerini otobüsün çarptığı adamın beynine, otobüsün çarptığı adamın sinirlerini de Politzer'in beynine bağlayalım. Bu durumda ise, Politzer aslında evinde oturduğu halde kendisine otobüs çarptığını zannedecek, otobüsün çarptığı adam ise kazanın tüm şiddetine rağmen, bunu asla fark edemeyecek, çünkü kendisinin evde oturduğunu düşünecektir. Bu mantık pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de düşünülebilir.

    Görüldüğü gibi insanın algılarını aşması ve dışarı çıkması mümkün değildir. Bu durumda bir insanın ruhuna, bedeni ve hiçbir maddi varlığı olmadığı halde, ortada maddesel bir ortam da olmamasına karşın herşey seyrettirilebilecektir. Öyle ki kişinin bunu anlaması mümkün değildir, hatta izlettirilen üç boyutlu mükemmel görüntüleri gerçek zannedip, varlığından da son derece emin olacaktır. Çünkü her insan duyu organlarına hissettirilen algılara bağımlıdır.

    İngiliz felsefeci David Hume bu gerçek üzerindeki düşüncelerini şöyle ifade etmiştir:

    Çok samimi olarak, kendim dediğim şeye dahil olduğum zaman ben sıcak ya da soğuğa, ışık ya da gölgeye, aşk ya da nefrete, acı ya da lezzete dair özel bir algıya ya da başka bir şeye daima rastlarım. Ben bir algı olmaksızın herhangi bir zamanda kendimi asla yakalayamam ve asla algıdan başka bir şeyi gözleyemem.206

    206 Paul Davies, Tanrı ve Yeni Fizik, Çev:Murat Temelli, İm Yayın Tasarım Yaşam Kitapları-1, İstanbul 1995, s.180-181

    Alıntıları Göster
    Rüya ile gerçek arasındaki bir fark şudur: rüyada beyninizdekilerin dışında birşey görmezsiniz. Fakat gerçekte çok farklı ilk defa karşılaştığınız bir şey görebilirsiniz. Yani rüya bizim beynimize bağlıdır fakat hayat(madde) bizden (beynimizden) bağımsızdır...

    Acaba şimdi rüyada mıyız ? Değiliz, bundan emin olabilirim çünkü beynimden bağımsız olaylar oluyor...Oysa rüyada istersek düşünerek her olayı yaşayabiliriz.Fakat beklemediğimiz düşünemeyeceğimiz bir olay yaşamayız...Rüyadaki saçmalıklar ise düşüncelerimizin karışıklığından kaynaklanır.

    Rüya kontrolünü gerçekleştirebilenler her türlü fantastik şeyi gerçekmiş gibi yaşayabiliyorlar, her zevki gerçek gibi alabiliyorlar....Bu beynin nasıl çalıştığına güzel bir örnek. Duyu organları sadece beyni uyarıyor. Ancak beyni uyarmanın farklı yolları da var....Hayatı beynimizde yaşıyoruz fakat başta da dediğim gibi gerçekliğinden şüphem yok...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BİLİNÇLİ DİZAYN

    Sinirleri Paralel Bağlama Örneği



    Politzer'in trafik kazası örneğini ele alalım: Bu kazada, otobüsün altında ezilen kişinin beş duyu organından beynine giden sinirler, bir başka insanın, örneğin George Politzer'in beynine paralel bir bağlantıyla bağlansa, kazadaki kişiye otobüs çarptığı anda, o sırada evinde oturmakta olan Politzer'e de otobüs çarpacaktır. Daha doğrusu, kaza geçiren adamın yaşadığı hislerin tamamını, bir müzik teybine bağlanan iki ayrı kolondan aynı şarkının dinlenmesine benzer biçimde, Politzer de yaşamaya başlayacaktır. Politzer de evinde oturduğu halde otobüsün fren sesini, otobüsün vücuduna değmesini, kırık kol ve akan kan görüntülerini, kırık ağrılarını, ameliyathaneye sokuluşunun görüntülerini, alçının sertliğini, kolunun güçsüzlüğünü hissedecek, görecek ve yaşayacaktır.

    Kazadaki adamın sinirleri kaç kişiye bağlansa bunların hepsi, aynı Politzer gibi, kazayı başından sonuna kadar yaşayacaktır. Kazadaki adam komaya girse, hepsi komaya girecektir. Hatta, söz konusu trafik kazasına ait algıların tümü bir alete kaydedilse ve bu algılar sürekli başa alınarak bir başka kişiye verilse, bu kişiye de defalarca otobüs çarpacaktır.

    Peki o halde, hangisine çarpan otobüs gerçektir? Materyalist felsefenin bu soruya verebileceği çelişkisiz bir cevap yoktur. Doğru cevap, trafik kazasını hepsinin kendi zihinlerinde tüm ayrıntılarıyla yaşadığıdır.

    Pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de durum aynıdır. Pasta yiyince karnında pastanın şişliğini ve tokluğunu hisseden Engels'in duyu organlarına ait sinirler paralel olarak ikinci bir kişinin beynine bağlansa, Engels pasta yediği ve doyduğu anda o kişi de pasta yiyecek ve doyacaktır. Taşa tekme atınca ayağı acıyan materyalist Johnson'ın sinirleri paralel olarak bir başka kişiye bağlansa, bu kişi de taşa vuracak ve canı acıyacaktır.

    Peki hangi pasta ve hangi taş gerçektir? Materyalist felsefe, buna da çelişkisiz bir cevap veremez. Doğru ve çelişkisiz cevap şudur: Hem Engels hem diğer kişi pastayı kendi zihinlerinde yiyip doymuşlardır. Hem Johnson hem ikinci kişi, taşa tekme atış anını kendi zihinlerinde tüm detaylarıyla yaşamışlardır.

    Yukarıda Politzer'le ilgili olarak verdiğimiz örnekte şöyle bir değişiklik yapalım; evinde oturan Politzer'in sinirlerini otobüsün çarptığı adamın beynine, otobüsün çarptığı adamın sinirlerini de Politzer'in beynine bağlayalım. Bu durumda ise, Politzer aslında evinde oturduğu halde kendisine otobüs çarptığını zannedecek, otobüsün çarptığı adam ise kazanın tüm şiddetine rağmen, bunu asla fark edemeyecek, çünkü kendisinin evde oturduğunu düşünecektir. Bu mantık pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de düşünülebilir.

    Görüldüğü gibi insanın algılarını aşması ve dışarı çıkması mümkün değildir. Bu durumda bir insanın ruhuna, bedeni ve hiçbir maddi varlığı olmadığı halde, ortada maddesel bir ortam da olmamasına karşın herşey seyrettirilebilecektir. Öyle ki kişinin bunu anlaması mümkün değildir, hatta izlettirilen üç boyutlu mükemmel görüntüleri gerçek zannedip, varlığından da son derece emin olacaktır. Çünkü her insan duyu organlarına hissettirilen algılara bağımlıdır.

    İngiliz felsefeci David Hume bu gerçek üzerindeki düşüncelerini şöyle ifade etmiştir:

    Çok samimi olarak, kendim dediğim şeye dahil olduğum zaman ben sıcak ya da soğuğa, ışık ya da gölgeye, aşk ya da nefrete, acı ya da lezzete dair özel bir algıya ya da başka bir şeye daima rastlarım. Ben bir algı olmaksızın herhangi bir zamanda kendimi asla yakalayamam ve asla algıdan başka bir şeyi gözleyemem.206

    206 Paul Davies, Tanrı ve Yeni Fizik, Çev:Murat Temelli, İm Yayın Tasarım Yaşam Kitapları-1, İstanbul 1995, s.180-181

    Alıntıları Göster
    Hala anlayamıyorsunuz değil mi?Hala fikirlerin çürütülemeyeceğinden falan bahsedip duruyorsunuz.Bir de Hume'un sözünü alıntı olarak kullanıyorsunuz?Yine soruyorum.Tüm bunlarla anlatmak istediğiniz nedir?Madde hayal olduğunda, hayat rüya olduğunda işsizlikler, fakirlikler, dehşet, vahşet, insan haklarının yerle bir olması sona mı erecek?Yani ben bu yazıyı okuduğumda ne anlamalıyım?Bir bunu izah edin arkadaşım.Öyle sinirler, rüyalar ve hayallerle olmaz bu iş.NE ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?

    Ben okuduğum zaman bir şey anlayamıyorum.Hala insanların algılarını aşması mümkün değildir diye yazmaya devam ediyorsunuz?Peki soruyorum kim algılarının dışına çıkmak istiyor ki?Bu dünya üzerinde kim bu hayatın sırrına vakıf olmuş ki?Soruyorum kim?Öylece yazıları yazıp duruyorsunuz.Ben burada soru soruyorum ve cevap alamıyorum.O zaman sizin anlattıklarınızın neresi aydınlatıcı ki?Ne diye buraya yazıp duruyorsunuz iki de bir?

    Yine soruyorum.İnsanların algılarını aşması münkün değil ise dinin kaynağını gösterin bana?Bana Allah'ın gerçek kaynağını gösterin?Bana bilimi gösterin?Hem David Hume kim ki?BİLİNÇLİ DİZAYN kim?BİLİNÇLİ DİZAYN algılarının dışına mı çıkmış?BİLİNÇLİ DİZAYN rüya ile gerçeğin aynı olduğunun nasıl farkına varmış?BİLİNÇLİ DİZAYN hayatın gerçek kaynağını görmüş mü?BİLİNÇLİ DİZAYN algıların dışına ve gerçek maddeye asla ulaşamayacaksa o zaman BİLİNÇLİ DİZAYN bu dünyanın kopya, hayal, rüya olduğunu nereden biliyor?Hatta BİLİNÇLİ DİZAYN yaşadığı bu dünyanın gerçek olup olmadığını nereden biliyor ki rüyanın da gerçek hayat ile aynı olup olmadığını bilsin.BİLİNÇLİ DİZAYN şizofreni hasstalarının gerçekle hayal dünyasını ayırt edememe gibi olumsuz bir özelliğe sahip olduklarını biliyor mu?BİLİNÇLİ DİZAYN aslında uzaylı yaratıkların yaratmış olduğu bir tür yapay zeka havuzunda olup olmadığını nereden biliyor?BİLİNÇ DİZAYN biz insanların yaşadığı dünyanın uzaylı ırkların bir tür deney havuzu olmayacağından nasıl emin oluyor?Hatta daha da ileriye gideyim BİLİNÇLİ DİZAYN bir gün Ajan SMITH'in gazabına uğramayacağını nereden biliyor?

    Hiç birisini bilemiyor.Aslında kendisinin bir tür yapay zeka kolonisinin kölesi olabilceği ihtimalini aklına getiremiyor.Aslında BİLİNÇLİ DİZAYN tüm bu yazılanlarla insanları Allah'a davet ediyor.Komik mi değil mi?BİLİNÇLİ DİZAYN.Cevap verebilir misin tüm bunlara?Yoksa gerçek amacınız dinleri anlatma bahanesi altında her şeyin insanların zihninde yaşandığına inandırıp yediğiniz her haltı perdelemek mi?Senin inanç anlayışın buysa kardeşim inan bana senin burada yazdıklarını ateist forumlarında büyük bir keyifle tartışıyorlar.Bu kafayla devam edin.Daha aldığın nefesin bile gerçekten nefes olup olmadığını bilemeden kendi kafanda ürettiğin dini hikayelerle insanoğlunu etki altına almaya çalış.Belki becerirsin.Hem ne bilebilirsin ki biz insanlar sadece senin beynindeki oyuncular olmadığımızı?Ya yalnız ve tek başına isen ve kendini kandırıyor isen?Ne yapacaksın?Yoksa amacınız bu mu?Din adına zihinleri bulandırmak mı?Allah'ın yarattığı gerçekliği reddetmek, Allah'ın boyutlarını yalanlamak, Allah'ın adına düşünmek hoşunuza mı gidiyor?Onun yanından gelmişcesine bir tavır içerisine girerek kendinizi kutsal mı hissediyorsunuz?Siz bu tür yazıları yazmaya devam edin bakalım.Bu sayede sizin ufkunuzu biraz daha açayım.Gerçi önce oyazdıklarımı anlamanız gerekiyor.Eğer bu tür yazılar devam ederse ben de Budizm felsefesini kopyalayıp yapıştıracağım buraya.Ha ben Budist miyim.Değilim elbet.Hatta Budizm'in B sinden anlamam.Ama olsun ne fark eder ki?Sizden bir farkımın olmayacağı kesin!!!




  • quote:

    Orijinalden alıntı: iZCi_500

    Hala anlayamıyorsunuz değil mi?Hala fikirlerin çürütülemeyeceğinden falan bahsedip duruyorsunuz.Bir de Hume'un sözünü alıntı olarak kullanıyorsunuz?Yine soruyorum.Tüm bunlarla anlatmak istediğiniz nedir?Madde hayal olduğunda, hayat rüya olduğunda işsizlikler, fakirlikler, dehşet, vahşet, insan haklarının yerle bir olması sona mı erecek?Yani ben bu yazıyı okuduğumda ne anlamalıyım?Bir bunu izah edin arkadaşım.Öyle sinirler, rüyalar ve hayallerle olmaz bu iş.NE ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?

    Ben okuduğum zaman bir şey anlayamıyorum.Hala insanların algılarını aşması mümkün değildir diye yazmaya devam ediyorsunuz?Peki soruyorum kim algılarının dışına çıkmak istiyor ki?Bu dünya üzerinde kim bu hayatın sırrına vakıf olmuş ki?Soruyorum kim?Öylece yazıları yazıp duruyorsunuz.Ben burada soru soruyorum ve cevap alamıyorum.O zaman sizin anlattıklarınızın neresi aydınlatıcı ki?Ne diye buraya yazıp duruyorsunuz iki de bir?

    Yine soruyorum.İnsanların algılarını aşması münkün değil ise dinin kaynağını gösterin bana?Bana Allah'ın gerçek kaynağını gösterin?Bana bilimi gösterin?Hem David Hume kim ki?BİLİNÇLİ DİZAYN kim?BİLİNÇLİ DİZAYN algılarının dışına mı çıkmış?BİLİNÇLİ DİZAYN rüya ile gerçeğin aynı olduğunun nasıl farkına varmış?BİLİNÇLİ DİZAYN hayatın gerçek kaynağını görmüş mü?BİLİNÇLİ DİZAYN algıların dışına ve gerçek maddeye asla ulaşamayacaksa o zaman BİLİNÇLİ DİZAYN bu dünyanın kopya, hayal, rüya olduğunu nereden biliyor?Hatta BİLİNÇLİ DİZAYN yaşadığı bu dünyanın gerçek olup olmadığını nereden biliyor ki rüyanın da gerçek hayat ile aynı olup olmadığını bilsin.BİLİNÇLİ DİZAYN şizofreni hasstalarının gerçekle hayal dünyasını ayırt edememe gibi olumsuz bir özelliğe sahip olduklarını biliyor mu?BİLİNÇLİ DİZAYN aslında uzaylı yaratıkların yaratmış olduğu bir tür yapay zeka havuzunda olup olmadığını nereden biliyor?BİLİNÇ DİZAYN biz insanların yaşadığı dünyanın uzaylı ırkların bir tür deney havuzu olmayacağından nasıl emin oluyor?Hatta daha da ileriye gideyim BİLİNÇLİ DİZAYN bir gün Ajan SMITH'in gazabına uğramayacağını nereden biliyor?

    Hiç birisini bilemiyor.Aslında kendisinin bir tür yapay zeka kolonisinin kölesi olabilceği ihtimalini aklına getiremiyor.Aslında BİLİNÇLİ DİZAYN tüm bu yazılanlarla insanları Allah'a davet ediyor.Komik mi değil mi?BİLİNÇLİ DİZAYN.Cevap verebilir misin tüm bunlara?Yoksa gerçek amacınız dinleri anlatma bahanesi altında her şeyin insanların zihninde yaşandığına inandırıp yediğiniz her haltı perdelemek mi?Senin inanç anlayışın buysa kardeşim inan bana senin burada yazdıklarını ateist forumlarında büyük bir keyifle tartışıyorlar.Bu kafayla devam edin.Daha aldığın nefesin bile gerçekten nefes olup olmadığını bilemeden kendi kafanda ürettiğin dini hikayelerle insanoğlunu etki altına almaya çalış.Belki becerirsin.Hem ne bilebilirsin ki biz insanlar sadece senin beynindeki oyuncular olmadığımızı?Ya yalnız ve tek başına isen ve kendini kandırıyor isen?Ne yapacaksın?Yoksa amacınız bu mu?Din adına zihinleri bulandırmak mı?Allah'ın yarattığı gerçekliği reddetmek, Allah'ın boyutlarını yalanlamak, Allah'ın adına düşünmek hoşunuza mı gidiyor?Onun yanından gelmişcesine bir tavır içerisine girerek kendinizi kutsal mı hissediyorsunuz?Siz bu tür yazıları yazmaya devam edin bakalım.Bu sayede sizin ufkunuzu biraz daha açayım.Gerçi önce oyazdıklarımı anlamanız gerekiyor.Eğer bu tür yazılar devam ederse ben de Budizm felsefesini kopyalayıp yapıştıracağım buraya.Ha ben Budist miyim.Değilim elbet.Hatta Budizm'in B sinden anlamam.Ama olsun ne fark eder ki?Sizden bir farkımın olmayacağı kesin!!!

    Alıntıları Göster
    Dini bir mevzuda kafamıza bir şey takıldı. Duvarda Kuranı kerim asılı. Alıyoruz kitabı elimize. Kuranı okumaya başlıyoruz. Biz bir cümleyi okuyoruz bir anlam çıkarıyoruz. Oysa başka birisi o cümleyi bulamıyor. Başka birisi ise kuranı bulamıyor. Çünkü aslında kuranı kerim diye birşey yok. Hadis kitapları da yok. Din de yok. Camiler de yok, aslında dünya yok.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BİLİNÇLİ DİZAYN

    Sinirleri Paralel Bağlama Örneği



    Politzer'in trafik kazası örneğini ele alalım: Bu kazada, otobüsün altında ezilen kişinin beş duyu organından beynine giden sinirler, bir başka insanın, örneğin George Politzer'in beynine paralel bir bağlantıyla bağlansa, kazadaki kişiye otobüs çarptığı anda, o sırada evinde oturmakta olan Politzer'e de otobüs çarpacaktır. Daha doğrusu, kaza geçiren adamın yaşadığı hislerin tamamını, bir müzik teybine bağlanan iki ayrı kolondan aynı şarkının dinlenmesine benzer biçimde, Politzer de yaşamaya başlayacaktır. Politzer de evinde oturduğu halde otobüsün fren sesini, otobüsün vücuduna değmesini, kırık kol ve akan kan görüntülerini, kırık ağrılarını, ameliyathaneye sokuluşunun görüntülerini, alçının sertliğini, kolunun güçsüzlüğünü hissedecek, görecek ve yaşayacaktır.

    Kazadaki adamın sinirleri kaç kişiye bağlansa bunların hepsi, aynı Politzer gibi, kazayı başından sonuna kadar yaşayacaktır. Kazadaki adam komaya girse, hepsi komaya girecektir. Hatta, söz konusu trafik kazasına ait algıların tümü bir alete kaydedilse ve bu algılar sürekli başa alınarak bir başka kişiye verilse, bu kişiye de defalarca otobüs çarpacaktır.

    Peki o halde, hangisine çarpan otobüs gerçektir? Materyalist felsefenin bu soruya verebileceği çelişkisiz bir cevap yoktur. Doğru cevap, trafik kazasını hepsinin kendi zihinlerinde tüm ayrıntılarıyla yaşadığıdır.

    Pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de durum aynıdır. Pasta yiyince karnında pastanın şişliğini ve tokluğunu hisseden Engels'in duyu organlarına ait sinirler paralel olarak ikinci bir kişinin beynine bağlansa, Engels pasta yediği ve doyduğu anda o kişi de pasta yiyecek ve doyacaktır. Taşa tekme atınca ayağı acıyan materyalist Johnson'ın sinirleri paralel olarak bir başka kişiye bağlansa, bu kişi de taşa vuracak ve canı acıyacaktır.

    Peki hangi pasta ve hangi taş gerçektir? Materyalist felsefe, buna da çelişkisiz bir cevap veremez. Doğru ve çelişkisiz cevap şudur: Hem Engels hem diğer kişi pastayı kendi zihinlerinde yiyip doymuşlardır. Hem Johnson hem ikinci kişi, taşa tekme atış anını kendi zihinlerinde tüm detaylarıyla yaşamışlardır.

    Yukarıda Politzer'le ilgili olarak verdiğimiz örnekte şöyle bir değişiklik yapalım; evinde oturan Politzer'in sinirlerini otobüsün çarptığı adamın beynine, otobüsün çarptığı adamın sinirlerini de Politzer'in beynine bağlayalım. Bu durumda ise, Politzer aslında evinde oturduğu halde kendisine otobüs çarptığını zannedecek, otobüsün çarptığı adam ise kazanın tüm şiddetine rağmen, bunu asla fark edemeyecek, çünkü kendisinin evde oturduğunu düşünecektir. Bu mantık pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de düşünülebilir.

    Görüldüğü gibi insanın algılarını aşması ve dışarı çıkması mümkün değildir. Bu durumda bir insanın ruhuna, bedeni ve hiçbir maddi varlığı olmadığı halde, ortada maddesel bir ortam da olmamasına karşın herşey seyrettirilebilecektir. Öyle ki kişinin bunu anlaması mümkün değildir, hatta izlettirilen üç boyutlu mükemmel görüntüleri gerçek zannedip, varlığından da son derece emin olacaktır. Çünkü her insan duyu organlarına hissettirilen algılara bağımlıdır.

    İngiliz felsefeci David Hume bu gerçek üzerindeki düşüncelerini şöyle ifade etmiştir:

    Çok samimi olarak, kendim dediğim şeye dahil olduğum zaman ben sıcak ya da soğuğa, ışık ya da gölgeye, aşk ya da nefrete, acı ya da lezzete dair özel bir algıya ya da başka bir şeye daima rastlarım. Ben bir algı olmaksızın herhangi bir zamanda kendimi asla yakalayamam ve asla algıdan başka bir şeyi gözleyemem.206

    206 Paul Davies, Tanrı ve Yeni Fizik, Çev:Murat Temelli, İm Yayın Tasarım Yaşam Kitapları-1, İstanbul 1995, s.180-181

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: BİLİNÇLİ DİZAYN

    Yukarıda Politzer'le ilgili olarak verdiğimiz örnekte şöyle bir değişiklik yapalım; evinde oturan Politzer'in sinirlerini otobüsün çarptığı adamın beynine, otobüsün çarptığı adamın sinirlerini de Politzer'in beynine bağlayalım. Bu durumda ise, Politzer aslında evinde oturduğu halde kendisine otobüs çarptığını zannedecek, otobüsün çarptığı adam ise kazanın tüm şiddetine rağmen, bunu asla fark edemeyecek, çünkü kendisinin evde oturduğunu düşünecektir. Bu mantık pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de düşünülebilir.

    Görüldüğü gibi insanın algılarını aşması ve dışarı çıkması mümkün değildir. Bu durumda bir insanın ruhuna, bedeni ve hiçbir maddi varlığı olmadığı halde, ortada maddesel bir ortam da olmamasına karşın herşey seyrettirilebilecektir. Öyle ki kişinin bunu anlaması mümkün değildir, hatta izlettirilen üç boyutlu mükemmel görüntüleri gerçek zannedip, varlığından da son derece emin olacaktır. Çünkü her insan duyu organlarına hissettirilen algılara bağımlıdır.


    206 Paul Davies, Tanrı ve Yeni Fizik, Çev:Murat Temelli, İm Yayın Tasarım Yaşam Kitapları-1, İstanbul 1995, s.180-181




    "Evinde oturan Politzer'in sinirlerini otobüsün çarptığı adamın beynine, otobüsün çarptığı adamın sinirlerini de Politzer'in beynine bağlayalım. Bu durumda ise, Politzer aslında evinde oturduğu halde kendisine otobüs çarptığını zannedecek, otobüsün çarptığı adam ise kazanın tüm şiddetine rağmen, bunu asla fark edemeyecek, çünkü kendisinin evde oturduğunu düşünecektir. Bu mantık pasta ve taşa tekme atma örnekleri için de düşünülebilir."

    Niye bağlıyorsunuz ki?Kim dedi bağlayın diye?Otobis çarptığını zannedeceğini nereden bilebiliyorsun?Bunu denemeden bilmek mümkün mü?Henüz denenmiş mi?Tıp tarihinde Matrix deneyi diye bir şey var mı?Böyle bir deney var diyelimo zaman insanlar nasıl oluyor da Allah'ın yarattığı ve insanlara izlettirdiği eletrik sinyallerinde değişiklik yapabiliyorlar? O halde biz de beynimizi sıkalım bir simulasyon aracına kaderimizi değiştirelim öyle değil mi?Böyle bir araç çıkar belki ilerde herkes gider kendisine göre bir sanal hayat satın alır, ödemesini yapar ve Matrix gibi bir filmin aksi yansır bu dünyaya öyle değil mi?O halde ne anlamı kaldı bizi yaratan gücün bize izlettiği algıların kesinliğinin?Biz insanlar kaderinde kaza geçirmeyen bir insana dahi sanal kaza geçirtip o adamı hastanelik edebileceksek ne anlamı var artık Allah'ın yarattıklarının?Cevap versene?Ne anlamı var?O ki her şey izlettiriliyor bize, biz insanlar için artık ne sevabın ne de günahın bir anlamı var öyle mi?

    Maşallah sizler sinirleri bile birbirine bağlayıp insanalrın kaderleriyle oynayabilme aşamasına gelmişsiniz.Ne diye o halde din gibi basit işlerle oyalanıp duruyorsunuz? (ironi ).Ne güzel örenkler bunlar böyle.Ben bunlara bakacam ve dürüst mü dürüst, ilkeli mi ilkeli bir adam olacam öyle mi?

    Hem kim bu Paul Davies?Bu adam evrenin sırrını çözen adam mı?Bu adam Allah'ı keşfeden adam mı?Bu adam aslında bir tür Matrix içerisinde olduğumuzu bize öğreten adam mı?Bu adamı ne kadar tanıyorsunuz?Hayatı hakkında bir fikriniz var mı?Kim bu adam?Ne iş yapar, necidir?Şu an bu adamdan örnekler verip duruyorsunuz peki soruyorum o zaman bu adam Müslüman mı yoksa Hristiyan mı?Yoksa bu adam inançsız mı?Bir bilgin var mı bu adam hakkında?Türkçe bir makalesi var mı bu adamın hayat hikayesinin?Koy buraya da bizi kim aydınlatıyor öğrenelim ne dersin?Bu adam bir bilim adamı ise nasıl oluyor da ihtimallerle oyalanıp duruyor?Bir fizikçi olduğu belli ancak bu adam bir tür ruhban mı?Bu adam kendisini sadece dine adamış ve dinden başka bir şey bilmeyen bir adam mı?Çünkü bu görüşler bu adama aitse bu adamın şu an bitkisel hayatta veya bir tür tımarhanede olması gerekmiyor mu?

    Neyse bugünlük bu kadar yeter.Hakaret etmeden ve sakin olaraktan sorduğum sorulara yanıt alabilirsem ne mutlu bana!!!




  • quote:

    Orijinalden alıntı: kaotika

    Dini bir mevzuda kafamıza bir şey takıldı. Duvarda Kuranı kerim asılı. Alıyoruz kitabı elimize. Kuranı okumaya başlıyoruz. Biz bir cümleyi okuyoruz bir anlam çıkarıyoruz. Oysa başka birisi o cümleyi bulamıyor. Başka birisi ise kuranı bulamıyor. Çünkü aslında kuranı kerim diye birşey yok. Hadis kitapları da yok. Din de yok. Camiler de yok, aslında dünya yok.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Dini bir mevzuda kafamıza bir şey takıldı. Duvarda Kuranı kerim asılı. Alıyoruz kitabı elimize. Kuranı okumaya başlıyoruz. Biz bir cümleyi okuyoruz bir anlam çıkarıyoruz. Oysa başka birisi o cümleyi bulamıyor. Başka birisi ise kuranı bulamıyor. Çünkü aslında kuranı kerim diye birşey yok. Hadis kitapları da yok. Din de yok. Camiler de yok, aslında dünya yok.


    Yok öyle deme @Kao adamlar bu tür fikirlerle dine en büyük hizmeti yapıyorlar.

    Aslına bakılırsa acı verici bir durum var @Kao ortada.Bilimsel alt yapıdan uzak felsefe ile bilimi birbirine karıştıran bir zihniyetin böyle hatalara düşmesi çok normal.Gelin felsefe yapalım o zaman?Bırakalım dinleri de felsefenin o geniş ve engin, insan beynini geren ve gıcıklayan noktalarında yüzelim?Karnımız doyacak mı?Ben işsiz isem iş bulabilcek miyim?Ben fakir isem zengin olur muyum?Bana fayda sağlayacak bir şey mi felsefe somut manada?Hayır?Ama felsefe ki ben çok severim insanı çok güçlü yapar.Keşke bu arkadaşlar işin içerisine dini katmasalardı da fikirleri şöyle bir tokuştursaydık.İnancın ne olduğunu öğrenecekler.Henüz onu bile bilmiyorlar.İnancın ve dinin çok farklı bir şey olduğunu zamanla öğrenecekler.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: iZCi_500

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Dini bir mevzuda kafamıza bir şey takıldı. Duvarda Kuranı kerim asılı. Alıyoruz kitabı elimize. Kuranı okumaya başlıyoruz. Biz bir cümleyi okuyoruz bir anlam çıkarıyoruz. Oysa başka birisi o cümleyi bulamıyor. Başka birisi ise kuranı bulamıyor. Çünkü aslında kuranı kerim diye birşey yok. Hadis kitapları da yok. Din de yok. Camiler de yok, aslında dünya yok.


    Yok öyle deme @Kao adamlar bu tür fikirlerle dine en büyük hizmeti yapıyorlar.

    Aslına bakılırsa acı verici bir durum var @Kao ortada.Bilimsel alt yapıdan uzak felsefe ile bilimi birbirine karıştıran bir zihniyetin böyle hatalara düşmesi çok normal.Gelin felsefe yapalım o zaman?Bırakalım dinleri de felsefenin o geniş ve engin, insan beynini geren ve gıcıklayan noktalarında yüzelim?Karnımız doyacak mı?Ben işsiz isem iş bulabilcek miyim?Ben fakir isem zengin olur muyum?Bana fayda sağlayacak bir şey mi felsefe somut manada?Hayır?Ama felsefe ki ben çok severim insanı çok güçlü yapar.Keşke bu arkadaşlar işin içerisine dini katmasalardı da fikirleri şöyle bir tokuştursaydık.İnancın ne olduğunu öğrenecekler.Henüz onu bile bilmiyorlar.İnancın ve dinin çok farklı bir şey olduğunu zamanla öğrenecekler.

    Alıntıları Göster
    MATRIX




  • quote:

    Orijinalden alıntı: TuVNeRa

    MATRIX

    Alıntıları Göster
    Harun yahya kendisni Matrix'te sanıyor, kendiside Neo olmalı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: iZCi_500

    Hala anlayamıyorsunuz değil mi?Hala fikirlerin çürütülemeyeceğinden falan bahsedip duruyorsunuz.Bir de Hume'un sözünü alıntı olarak kullanıyorsunuz?Yine soruyorum.Tüm bunlarla anlatmak istediğiniz nedir?Madde hayal olduğunda, hayat rüya olduğunda işsizlikler, fakirlikler, dehşet, vahşet, insan haklarının yerle bir olması sona mı erecek?Yani ben bu yazıyı okuduğumda ne anlamalıyım?Bir bunu izah edin arkadaşım.Öyle sinirler, rüyalar ve hayallerle olmaz bu iş.NE ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?

    Ben okuduğum zaman bir şey anlayamıyorum.Hala insanların algılarını aşması mümkün değildir diye yazmaya devam ediyorsunuz?Peki soruyorum kim algılarının dışına çıkmak istiyor ki?Bu dünya üzerinde kim bu hayatın sırrına vakıf olmuş ki?Soruyorum kim?Öylece yazıları yazıp duruyorsunuz.Ben burada soru soruyorum ve cevap alamıyorum.O zaman sizin anlattıklarınızın neresi aydınlatıcı ki?Ne diye buraya yazıp duruyorsunuz iki de bir?

    Yine soruyorum.İnsanların algılarını aşması münkün değil ise dinin kaynağını gösterin bana?Bana Allah'ın gerçek kaynağını gösterin?Bana bilimi gösterin?Hem David Hume kim ki?BİLİNÇLİ DİZAYN kim?BİLİNÇLİ DİZAYN algılarının dışına mı çıkmış?BİLİNÇLİ DİZAYN rüya ile gerçeğin aynı olduğunun nasıl farkına varmış?BİLİNÇLİ DİZAYN hayatın gerçek kaynağını görmüş mü?BİLİNÇLİ DİZAYN algıların dışına ve gerçek maddeye asla ulaşamayacaksa o zaman BİLİNÇLİ DİZAYN bu dünyanın kopya, hayal, rüya olduğunu nereden biliyor?Hatta BİLİNÇLİ DİZAYN yaşadığı bu dünyanın gerçek olup olmadığını nereden biliyor ki rüyanın da gerçek hayat ile aynı olup olmadığını bilsin.BİLİNÇLİ DİZAYN şizofreni hasstalarının gerçekle hayal dünyasını ayırt edememe gibi olumsuz bir özelliğe sahip olduklarını biliyor mu?BİLİNÇLİ DİZAYN aslında uzaylı yaratıkların yaratmış olduğu bir tür yapay zeka havuzunda olup olmadığını nereden biliyor?BİLİNÇ DİZAYN biz insanların yaşadığı dünyanın uzaylı ırkların bir tür deney havuzu olmayacağından nasıl emin oluyor?Hatta daha da ileriye gideyim BİLİNÇLİ DİZAYN bir gün Ajan SMITH'in gazabına uğramayacağını nereden biliyor?

    Hiç birisini bilemiyor.Aslında kendisinin bir tür yapay zeka kolonisinin kölesi olabilceği ihtimalini aklına getiremiyor.Aslında BİLİNÇLİ DİZAYN tüm bu yazılanlarla insanları Allah'a davet ediyor.Komik mi değil mi?BİLİNÇLİ DİZAYN.Cevap verebilir misin tüm bunlara?Yoksa gerçek amacınız dinleri anlatma bahanesi altında her şeyin insanların zihninde yaşandığına inandırıp yediğiniz her haltı perdelemek mi?Senin inanç anlayışın buysa kardeşim inan bana senin burada yazdıklarını ateist forumlarında büyük bir keyifle tartışıyorlar.Bu kafayla devam edin.Daha aldığın nefesin bile gerçekten nefes olup olmadığını bilemeden kendi kafanda ürettiğin dini hikayelerle insanoğlunu etki altına almaya çalış.Belki becerirsin.Hem ne bilebilirsin ki biz insanlar sadece senin beynindeki oyuncular olmadığımızı?Ya yalnız ve tek başına isen ve kendini kandırıyor isen?Ne yapacaksın?Yoksa amacınız bu mu?Din adına zihinleri bulandırmak mı?Allah'ın yarattığı gerçekliği reddetmek, Allah'ın boyutlarını yalanlamak, Allah'ın adına düşünmek hoşunuza mı gidiyor?Onun yanından gelmişcesine bir tavır içerisine girerek kendinizi kutsal mı hissediyorsunuz?Siz bu tür yazıları yazmaya devam edin bakalım.Bu sayede sizin ufkunuzu biraz daha açayım.Gerçi önce oyazdıklarımı anlamanız gerekiyor.Eğer bu tür yazılar devam ederse ben de Budizm felsefesini kopyalayıp yapıştıracağım buraya.Ha ben Budist miyim.Değilim elbet.Hatta Budizm'in B sinden anlamam.Ama olsun ne fark eder ki?Sizden bir farkımın olmayacağı kesin!!!

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    Hala anlayamıyorsunuz değil mi?Hala fikirlerin çürütülemeyeceğinden falan bahsedip duruyorsunuz.Bir de Hume'un sözünü alıntı olarak kullanıyorsunuz?Yine soruyorum.Tüm bunlarla anlatmak istediğiniz nedir?Madde hayal olduğunda, hayat rüya olduğunda işsizlikler, fakirlikler, dehşet, vahşet, insan haklarının yerle bir olması sona mı erecek?Yani ben bu yazıyı okuduğumda ne anlamalıyım?Bir bunu izah edin arkadaşım.Öyle sinirler, rüyalar ve hayallerle olmaz bu iş.NE ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?


    Sizin mantıkla gidersek, Türkiyede ki bilim adamlarının kariyerlerini bırakıp, serbest çalışıp gelir düzeylerini kurtarmaya çalışmaları gerekir...

    Arkadaş teknik bir gerçeği açıklamış...siz ise herzaman yaptığınız gibi hemen konuyu dine bağlayıp, konuyu boğmaya çalışıyosunuz..siz bunu hep yapıyosunuz..

    gidiyorum demiştiniz ama büyük laf söylememek lazım...

    avatarı değiştirerekle de olmaz ...

    Bir de butür teknik gerçeklerden korkmamak lazım...anlamaya çalışmak en doğrusu




  • quote:

    Orijinalden alıntı: iZCi_500

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Dini bir mevzuda kafamıza bir şey takıldı. Duvarda Kuranı kerim asılı. Alıyoruz kitabı elimize. Kuranı okumaya başlıyoruz. Biz bir cümleyi okuyoruz bir anlam çıkarıyoruz. Oysa başka birisi o cümleyi bulamıyor. Başka birisi ise kuranı bulamıyor. Çünkü aslında kuranı kerim diye birşey yok. Hadis kitapları da yok. Din de yok. Camiler de yok, aslında dünya yok.


    Yok öyle deme @Kao adamlar bu tür fikirlerle dine en büyük hizmeti yapıyorlar.

    Aslına bakılırsa acı verici bir durum var @Kao ortada.Bilimsel alt yapıdan uzak felsefe ile bilimi birbirine karıştıran bir zihniyetin böyle hatalara düşmesi çok normal.Gelin felsefe yapalım o zaman?Bırakalım dinleri de felsefenin o geniş ve engin, insan beynini geren ve gıcıklayan noktalarında yüzelim?Karnımız doyacak mı?Ben işsiz isem iş bulabilcek miyim?Ben fakir isem zengin olur muyum?Bana fayda sağlayacak bir şey mi felsefe somut manada?Hayır?Ama felsefe ki ben çok severim insanı çok güçlü yapar.Keşke bu arkadaşlar işin içerisine dini katmasalardı da fikirleri şöyle bir tokuştursaydık.İnancın ne olduğunu öğrenecekler.Henüz onu bile bilmiyorlar.İnancın ve dinin çok farklı bir şey olduğunu zamanla öğrenecekler.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    Bilimsel alt yapıdan uzak felsefe ile bilimi birbirine karıştıran bir zihniyetin böyle hatalara düşmesi çok normal.Gelin felsefe yapalım o zaman?Bırakalım dinleri de felsefenin o geniş ve engin, insan beynini geren ve gıcıklayan noktalarında yüzelim?.........?Hayır?Ama felsefe ki ben çok severim insanı çok güçlü yapar.Keşke bu arkadaşlar işin içerisine dini katmasalardı da fikirleri şöyle bir tokuştursaydık.İnancın ne olduğunu öğrenecekler.Henüz onu bile bilmiyorlar.İnancın ve dinin çok farklı bir şey olduğunu zamanla öğrenecekler.


    Algıların Beyinde Oluştuğu Felsefe Değil, Bilimsel Gerçektir



    Materyalistler, burada anlattıklarımızın felsefi bir görüş olduğunu iddia etmektedirler. Oysa ki bizim "dış dünya" dediğimiz şeyin bir algılar bütünü olduğu, bir felsefe değil, bilimsel bir gerçektir. Görüntünün ve hislerin beyinde nasıl oluştuğu, bütün tıp fakültelerinde detaylı biçimde okutulmaktadır. Başta modern fizik olmak üzere 20. yüzyıl biliminin ortaya koyduğu gerçekler, maddenin somut bir gerçekliğe sahip olmadığını, herkesin bir anlamda "beynindeki ekran"ı izlediğini açıkça göstermektedir.


    Bunu, ister ateist olsun, ister budist olsun, ister başka bir görüşe ya da düşünceye sahip olsun, bilime inanan herkes kabul etmek zorundadır. Bir materyalist kendince Allah'ın varlığını inkar edebilir ama bu bilimsel gerçeği inkar edemez.


    Yaşadıkları devirlerin bilim anlayışı ve bilimsel imkanları yetersiz dahi olsa, Karl Marx, Friedrich Engels, Georges Politzer ve diğerlerinin bu kadar kolay ve açık bir gerçeği kavrayamamaları, yine de şaşırtıcıdır. Ama günümüzde bilimin ve teknolojinin imkanları son derece gelişmiştir ve bu imkanlar zaten çok açık olan bu gerçeğin kavranmasını daha da kolaylaştırmaktadır.
    Materyalistler ise, hem kısmen de olsa bu konuyu kavramanın, hem de bu konunun kendi felsefelerini ne kadar kesin bir biçimde çökerttiğini fark etmenin verdiği büyük bir korku içindedirler.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BİLİNÇLİ DİZAYN

    quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    Bilimsel alt yapıdan uzak felsefe ile bilimi birbirine karıştıran bir zihniyetin böyle hatalara düşmesi çok normal.Gelin felsefe yapalım o zaman?Bırakalım dinleri de felsefenin o geniş ve engin, insan beynini geren ve gıcıklayan noktalarında yüzelim?.........?Hayır?Ama felsefe ki ben çok severim insanı çok güçlü yapar.Keşke bu arkadaşlar işin içerisine dini katmasalardı da fikirleri şöyle bir tokuştursaydık.İnancın ne olduğunu öğrenecekler.Henüz onu bile bilmiyorlar.İnancın ve dinin çok farklı bir şey olduğunu zamanla öğrenecekler.


    Algıların Beyinde Oluştuğu Felsefe Değil, Bilimsel Gerçektir



    Materyalistler, burada anlattıklarımızın felsefi bir görüş olduğunu iddia etmektedirler. Oysa ki bizim "dış dünya" dediğimiz şeyin bir algılar bütünü olduğu, bir felsefe değil, bilimsel bir gerçektir. Görüntünün ve hislerin beyinde nasıl oluştuğu, bütün tıp fakültelerinde detaylı biçimde okutulmaktadır. Başta modern fizik olmak üzere 20. yüzyıl biliminin ortaya koyduğu gerçekler, maddenin somut bir gerçekliğe sahip olmadığını, herkesin bir anlamda "beynindeki ekran"ı izlediğini açıkça göstermektedir.


    Bunu, ister ateist olsun, ister budist olsun, ister başka bir görüşe ya da düşünceye sahip olsun, bilime inanan herkes kabul etmek zorundadır. Bir materyalist kendince Allah'ın varlığını inkar edebilir ama bu bilimsel gerçeği inkar edemez.


    Yaşadıkları devirlerin bilim anlayışı ve bilimsel imkanları yetersiz dahi olsa, Karl Marx, Friedrich Engels, Georges Politzer ve diğerlerinin bu kadar kolay ve açık bir gerçeği kavrayamamaları, yine de şaşırtıcıdır. Ama günümüzde bilimin ve teknolojinin imkanları son derece gelişmiştir ve bu imkanlar zaten çok açık olan bu gerçeğin kavranmasını daha da kolaylaştırmaktadır.
    Materyalistler ise, hem kısmen de olsa bu konuyu kavramanın, hem de bu konunun kendi felsefelerini ne kadar kesin bir biçimde çökerttiğini fark etmenin verdiği büyük bir korku içindedirler.

    Alıntıları Göster
    Bilinçli dizayn. harun yahya ne tükenmez bir hazine ki herkes sebil gibi kopyala yapıştır yapabiliyor. Aynı yazı daha önce de yapıştırıldı.
    Evet tıp fakültelerinde, cisimlerin görüntülerinin nasıl göz merceğinden geçip retinaya düştüğü, Sinirler vasıtası ile nasıl beyne aktarıldığı ve beyinin bunu nasıl yorumladığı detayları ile anlatılmaktadır. Evet bu bilimsel bir gerçektir. Bu materyalizmi destekler. Bu yazı ne anlatmaya çalışıyorki bize. materyalistler neyi iddia ediyorlarmış, siz neyi çürütüyormuşsunuz. Ayrıca bir soru "beyin madde değil midir?"

    Ayrıca yine sizlerden birisi, "Beynin görüntüleri nasıl oluşturduğu açıklanamıyor, o halde ruhun varlığını kabul edin" şeklinde iddiada bulunuyordu. Şimdi ise senin yapıştırdığın yazıda "beynin görüntüleri nasıl oluşturduğunun tıp fakültelerinde detayları ile anlatılıyor" deniyor. Saolun teşekkür ederim bunun için.

    Aynı fikrin türevi olan yazılar defalarca yapıştırıldı bu yazıda, ben de her seferinde aynı şeyi söyledim hala cevap veremediniz.

    O halde çok güveniyorsanız gözlerinizi çıkarın bakalım, beyin oluştursun kendi başına görüntüleri...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: eDDiè

    Harun yahya kendisni Matrix'te sanıyor, kendiside Neo olmalı

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: _eDDie_

    Harun yahya kendisni Matrix'te sanıyor, kendiside Neo olmalı


    Harun Yahya'da tam bir Agent Smith potansiyeli görüyorum. Sürekli kendini kopyalıyor. hatta kopyalarıda kopyalıyor, hatta forum bile kopya doldu. Yakında oracle ve seraph'ı da ele geçirecek.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lacrima

    quote:

    Orjinalden alıntı: _eDDie_

    Harun yahya kendisni Matrix'te sanıyor, kendiside Neo olmalı


    Harun Yahya'da tam bir Agent Smith potansiyeli görüyorum. Sürekli kendini kopyalıyor. hatta kopyalarıda kopyalıyor, hatta forum bile kopya doldu. Yakında oracle ve seraph'ı da ele geçirecek.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: Lacrima

    quote:

    Orjinalden alıntı: _eDDie_

    Harun yahya kendisni Matrix'te sanıyor, kendiside Neo olmalı


    Harun Yahya'da tam bir Agent Smith potansiyeli görüyorum. Sürekli kendini kopyalıyor. hatta kopyalarıda kopyalıyor, hatta forum bile kopya doldu. Yakında oracle ve seraph'ı da ele geçirecek.


    Dur evrimci darwinist bekle sana bir cevap vereyim de gör...



    How can a bright and colorful image appear in your dark brain?
    There is another point that should not be neglected; light cannot pass through the skull. The physical area in which the brain is located is completely dark, and light cannot possibly penetrate it. However, incredible as it may seem, it is possible to observe a bright and colorful world in this total darkness. Colorful natural beauty, bright sights, all the tones of the color green, the colors of fruits, the designs of flowers, the brightness of the sun, people walking on a busy road, fast cars in traffic, clothes in a shopping mall-are all created in the dark brain.

    Imagine a barbecue burning in front of you. You can sit and watch the fire for a long time, but throughout this entire time, your brain never deals with the original of light, brightness or heat from the fire. Even when you feel its heat and see its light, the inside of your brain remains dark and maintains a constant temperature. It is a profound mystery that, in the darkness, the electrical signals turn into colorful, bright visions. Anyone who thinks deeply will be amazed by this wondrous occurrence.


    http://www.secretbeyondmatter.com




    Oldu mu yapabildim mi?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neverlate -- 30 Kasım 2005, 1:33:30 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: BİLİNÇLİ DİZAYN

    quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    Bilimsel alt yapıdan uzak felsefe ile bilimi birbirine karıştıran bir zihniyetin böyle hatalara düşmesi çok normal.Gelin felsefe yapalım o zaman?Bırakalım dinleri de felsefenin o geniş ve engin, insan beynini geren ve gıcıklayan noktalarında yüzelim?.........?Hayır?Ama felsefe ki ben çok severim insanı çok güçlü yapar.Keşke bu arkadaşlar işin içerisine dini katmasalardı da fikirleri şöyle bir tokuştursaydık.İnancın ne olduğunu öğrenecekler.Henüz onu bile bilmiyorlar.İnancın ve dinin çok farklı bir şey olduğunu zamanla öğrenecekler.


    Algıların Beyinde Oluştuğu Felsefe Değil, Bilimsel Gerçektir



    Materyalistler, burada anlattıklarımızın felsefi bir görüş olduğunu iddia etmektedirler. Oysa ki bizim "dış dünya" dediğimiz şeyin bir algılar bütünü olduğu, bir felsefe değil, bilimsel bir gerçektir. Görüntünün ve hislerin beyinde nasıl oluştuğu, bütün tıp fakültelerinde detaylı biçimde okutulmaktadır. Başta modern fizik olmak üzere 20. yüzyıl biliminin ortaya koyduğu gerçekler, maddenin somut bir gerçekliğe sahip olmadığını, herkesin bir anlamda "beynindeki ekran"ı izlediğini açıkça göstermektedir.


    Bunu, ister ateist olsun, ister budist olsun, ister başka bir görüşe ya da düşünceye sahip olsun, bilime inanan herkes kabul etmek zorundadır. Bir materyalist kendince Allah'ın varlığını inkar edebilir ama bu bilimsel gerçeği inkar edemez.


    Yaşadıkları devirlerin bilim anlayışı ve bilimsel imkanları yetersiz dahi olsa, Karl Marx, Friedrich Engels, Georges Politzer ve diğerlerinin bu kadar kolay ve açık bir gerçeği kavrayamamaları, yine de şaşırtıcıdır. Ama günümüzde bilimin ve teknolojinin imkanları son derece gelişmiştir ve bu imkanlar zaten çok açık olan bu gerçeğin kavranmasını daha da kolaylaştırmaktadır.
    Materyalistler ise, hem kısmen de olsa bu konuyu kavramanın, hem de bu konunun kendi felsefelerini ne kadar kesin bir biçimde çökerttiğini fark etmenin verdiği büyük bir korku içindedirler.

    Alıntıları Göster
    Arkadaşlar hala bilimsel bir çalışma deyip duruyorsunuz.Hani sorularıma verdiğiniz cevaplar?Ben cevap bekliyorum.Ben size bu açıklamalarınız bilimsel değildir diye bir cümle kurdum mu?Hatta daha önceki yazılarımda bile yazdım ki beynimizin algılama şekli sinyalleri yorumlamasıdır zaten.Buna karşı çıkan mı var?Neden hala diretiyorsunuz?Neden anlamak istemiyorsunuz?Ayrıca bilimsel olarak maddenin özüne ulaşmak imkansız mıdır değil midir?Bu soruyu yine cevap alamayacağımı bildiğim halde soruyorum.Siz gerçi cevap veriyorsunuz imkansızdır diye.Şimdi karşımda bir masa var ben bu masa maddeden oluşuyor diyebilir miyim?Bilimsel olarak buna madde diyemeyeceğim gibi hayal de diyemem.Çünkü maddenin kaynağını henüz bilim de görebilmiş değildir.Ben diyorum ki sizin refrans olarak aldığınız bilim adamları kimlerdir ve ne yapıyorlar şu an yine cevap alamıyorum.Maddeye nasıl oluyor da hayal diyebiliyorsunuz?Maddenin özünü bilmediğiniz halde nasıl oluyor da maddeye yalan diyorsunuz?Bilim şu anda madde hayaldir mi diyor?Bilim şu anda yaşadığınız hayat gerçek değil mi diyor?Hangi okullarda insanlara ne eğitimi veriliyor.Bana okulların adını ve okuttukları kaynakları yazabilir misiniz?Madde hayal olduğu için mi o bilim adamları yeni yeni icatlarda bulunuyorlar.Madde hayal olduğu için mi bilim adamları aya çıktılar?Bakın ya beni anlamıyorsunuz ya da işinize gelmiyor.Dünya'da yaşanan her şey o zaman hayal ise ben de diyorum ki Kur an ve Allah'ta hayal.Peki bu durum bilimsel bir gerçek ise bana bir site veya bir bilim adamı gösterin o zaman maddenin hayal olduğunu ıspatlasın bana.Maddenin asılında var olmadığını bana ıspat eden bir bilim adamı bulun bana.Şu anda sen BİLİNÇLİ DİZAYN ve MATRIX kardeşlerim bana şu anda maddenin hayal olduğunun ıspatını sunun.Ben buna cevap bekiyorum.Derin düşünemiyorsunuz arkadaşlar.Yanlış bir mantık yürütüyorsunuz.Yineliyorum bunun bilimsel bir gerçeklik olması maddeyi yalanlamayı gerektirmez.Madde var mı yok mu?Çok mu umurunda bu gerçek insanların sanıyorsunuz?Madde hayal olsa ne gerçek olsa ne olur?Bunu bir türlü kavrayamıyorsunuz.Yine soruyorum dünya üzerinde bilimsel eğitim olarak sunulan bu gerçek hangi bilim adamlarını İslamiyete yöneltmiş?Cevap verin bana cevap lazım boş laf değil.Bilisel bu gerçek insanları İslama mı yöneltecek?Niye Budizm'e,Hristiyanlığa veya Taoizm'e değil de İslamiyete?Cevap verin hadi?

    Hem sizin materyalizmden anladığınız nedir ki?Algıların beyinde oluştuğu bilimsel bir gerçektir deyip yine otomatik bir şekilde bir robotu andıran şekilde cevap yazıyorsunuz.Ben de okudum o tür bilimsel kitapları ve yanlış düşünüyorsun niye mi?Çünkü eğer her şey algılar bütünüyse ve sen maddenin özünü göremiyor isen o zaman bu algıları yorumlayan şey senin beynin değil ayakların da olabilir.Senin burnundan değil de parmağından koku almadığını ne biliyorsun?Yani kısacası maddenin somut bir gerçekliği olmadığını bilim söylüyor öyle mi?Hangi bilim?Bilim kesin olarak bir şeyi ifade etmiş mi şu ana kadar?Peki o sizin dediğiniz bilim şu anda niye evrimi inceliyor o zaman?Niye bilim adamları habire geçmişimizi araştırıyor?Yoksa sizin bilim anlayışınız da mı farklı?Yoksa bilim dünyası beş altı parçaya mı bölünmüş?Sizin aanlattığınız şey farklı.Bilmeden yazıyorsunuz işte.Kuantum nedir açıklayabilir misiniz?Ya da atom?Bir kere atomların özüne inildiği vakit atomların en son bölünebilme sayısı kaç bundan haberiniz var mı?Bir insanı atomlarına ayırsanız insandan kaç adet atom parçacığı çıkar?Atom altı parçacıklar dahil olmak üzere bunun analizi ne olur?Bilim bunlarla boşuna uğraşıyor olmalı.Ne de olsa onlar materyalist.

    Allah aşkına bana materyalist nedir açıklayın?Nedir, kimdir bu materyalistler?Bu adamlar dünyaya hakim mi olmak istiyorlar?Bu adamlar dini yok mu etmek istiyorlar?Bilim adamlarının hepsi materyalist mi?Gerçi sizin anlattığınıza göre daha bilim dünyasının aklı başına gelmemiş.Sadece sizlerin ve birkaç üniversitenin bildiği bu korkunç (ki niye korkunçsa) gerçeği hala bilim dünyası çözmüş değil.

    Benim avatarımla uğraşacağınıza bana adam gibi cevap verin.Burada bu yazıyı okuyan insanlar var.Ben yanılıyorsam bile --ki yanılmıyorum çünkü bu bilimsel gerçeği ortaokulda öğreniyor herkes-- beni uyarın ve düzeltin.Bunu yaamıyorsunuz işte.Hala algı beyinde oluşur deyip durun bakalım.Bilim bu kadar dar düşünüyor ya.Neyse bu böyle devam edeceğe benzer.Sizleri ikna edemem çünkü siz bilimsel gerçekler ile felsefeyi harmanlayıp ortaya ucube bilgiler yığını döküp sonra da hayya-alal-felah diyorsunuz.Size saygım var.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lacrima

    Bu mesaj silindi.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Buraya kadar sürekli algılarımızın beynimizde meydana geldiğinden bahsettik. Öyle ise, beynin içinde oluşan bu görüntüleri, bir televizyon ekranından izler gibi izleyen, izledikleri ile sevinen, üzülen, heyecanlanan, hoşnutluk duyan, telaşlanan, merak eden kimdir? Tüm gördüklerini ve hissettiklerini yorumlayacak bilinç kime aittir?

    Pek çok insan, bu konuyu düşünerek gerçeğin kıyısına kadar geldiği halde "gören kim" sorusunun cevabını vermekte, düşüncede bundan daha ileriye gitmekte tereddüt eder. Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi benliğimizi meydana getiren varlık için kimileri "küçük insan", kimileri "makinenin içindeki hayalet", bazıları "beyni kullanan varlık", bazıları ise "içteki göz" tabirini kullanmışlardır. Tüm bu tabirler, beynin ötesinde bilinç sahibi olan varlığı tanımlayabilmek ve ona ulaşabilmek için yapılmıştır. Ancak bu insanlar materyalist görüşleri nedeniyle gerçekten görenin, duyanın kim olduğunu dile getirememişlerdir.

    Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr Suresi, 28 - 29)

    Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? (Secde Suresi, 9)

    http://www.maddeninardindakisir.com


    Arkadaşım saçmalama...Bir kere sen şuna cevap ver önce...

    How can a bright and colorful image appear in your dark brain?

    There is another point that should not be neglected; light cannot pass through the skull. The physical area in which the brain is located is completely dark, and light cannot possibly penetrate it. However, incredible as it may seem, it is possible to observe a bright and colorful world in this total darkness. Colorful natural beauty, bright sights, all the tones of the color green, the colors of fruits, the designs of flowers, the brightness of the sun, people walking on a busy road, fast cars in TRAFFİC, clothes in a shopping mall-are all created in the dark brain.

    Imagine a barbecue burning in front of you. You can sit and watch the fire for a long time, but throughout this entire time, your brain never deals with the original of light, brightness or heat from the fire. Even when you feel its heat and see its light, the inside of your brain remains dark and maintains a constant temperature. It is a profound mystery that, in the darkness, the electrical signals turn into colorful, bright visions. Anyone who thinks deeply will be amazed by this wondrous occurrence.


    http://www.secretbeyondmatter.com



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neverlate -- 30 Kasım 2005, 1:51:00 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: neverlate

    quote:

    Buraya kadar sürekli algılarımızın beynimizde meydana geldiğinden bahsettik. Öyle ise, beynin içinde oluşan bu görüntüleri, bir televizyon ekranından izler gibi izleyen, izledikleri ile sevinen, üzülen, heyecanlanan, hoşnutluk duyan, telaşlanan, merak eden kimdir? Tüm gördüklerini ve hissettiklerini yorumlayacak bilinç kime aittir?

    Pek çok insan, bu konuyu düşünerek gerçeğin kıyısına kadar geldiği halde "gören kim" sorusunun cevabını vermekte, düşüncede bundan daha ileriye gitmekte tereddüt eder. Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi benliğimizi meydana getiren varlık için kimileri "küçük insan", kimileri "makinenin içindeki hayalet", bazıları "beyni kullanan varlık", bazıları ise "içteki göz" tabirini kullanmışlardır. Tüm bu tabirler, beynin ötesinde bilinç sahibi olan varlığı tanımlayabilmek ve ona ulaşabilmek için yapılmıştır. Ancak bu insanlar materyalist görüşleri nedeniyle gerçekten görenin, duyanın kim olduğunu dile getirememişlerdir.

    Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr Suresi, 28 - 29)

    Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? (Secde Suresi, 9)

    http://www.maddeninardindakisir.com


    Arkadaşım saçmalama...Bir kere sen şuna cevap ver önce...

    How can a bright and colorful image appear in your dark brain?

    There is another point that should not be neglected; light cannot pass through the skull. The physical area in which the brain is located is completely dark, and light cannot possibly penetrate it. However, incredible as it may seem, it is possible to observe a bright and colorful world in this total darkness. Colorful natural beauty, bright sights, all the tones of the color green, the colors of fruits, the designs of flowers, the brightness of the sun, people walking on a busy road, fast cars in TRAFFİC, clothes in a shopping mall-are all created in the dark brain.

    Imagine a barbecue burning in front of you. You can sit and watch the fire for a long time, but throughout this entire time, your brain never deals with the original of light, brightness or heat from the fire. Even when you feel its heat and see its light, the inside of your brain remains dark and maintains a constant temperature. It is a profound mystery that, in the darkness, the electrical signals turn into colorful, bright visions. Anyone who thinks deeply will be amazed by this wondrous occurrence.


    http://www.secretbeyondmatter.com

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: neverlate

    There is another point that should not be neglected; light cannot pass through the skull. The physical area in which the brain is located is completely dark, and light cannot possibly penetrate it. However, incredible as it may seem, it is possible to observe a bright and colorful world in this total darkness. Colorful natural beauty, bright sights, all the tones of the color green, the colors of fruits, the designs of flowers, the brightness of the sun, people walking on a busy road, fast cars in traffic, clothes in a shopping mall-are all created in the dark brain.


    Darwinist mind is responsible for world wars and holocaust in the 20th century. Our purpose is to keep this infected ideas away from the new generation and show them the creation reality.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lacrima -- 30 Kasım 2005, 6:51:22 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: matrixx034

    quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    Hala anlayamıyorsunuz değil mi?Hala fikirlerin çürütülemeyeceğinden falan bahsedip duruyorsunuz.Bir de Hume'un sözünü alıntı olarak kullanıyorsunuz?Yine soruyorum.Tüm bunlarla anlatmak istediğiniz nedir?Madde hayal olduğunda, hayat rüya olduğunda işsizlikler, fakirlikler, dehşet, vahşet, insan haklarının yerle bir olması sona mı erecek?Yani ben bu yazıyı okuduğumda ne anlamalıyım?Bir bunu izah edin arkadaşım.Öyle sinirler, rüyalar ve hayallerle olmaz bu iş.NE ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?


    Sizin mantıkla gidersek, Türkiyede ki bilim adamlarının kariyerlerini bırakıp, serbest çalışıp gelir düzeylerini kurtarmaya çalışmaları gerekir...

    Arkadaş teknik bir gerçeği açıklamış...siz ise herzaman yaptığınız gibi hemen konuyu dine bağlayıp, konuyu boğmaya çalışıyosunuz..siz bunu hep yapıyosunuz..

    gidiyorum demiştiniz ama büyük laf söylememek lazım...

    avatarı değiştirerekle de olmaz ...

    Bir de butür teknik gerçeklerden korkmamak lazım...anlamaya çalışmak en doğrusu

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: matrixx034



    gidiyorum demiştiniz ama büyük laf söylememek lazım...

    avatarı değiştirerekle de olmaz ...

    Bir de butür teknik gerçeklerden korkmamak lazım...anlamaya çalışmak en doğrusu


    Ben gitmiyorum arkadaş.Niye gideyim?Ben şimdiden vedamı edeyim demiştim önceki mesajımda ve bir şartım vardı bu böyle devam ederse.Moderatör arkadaşlar şikayetim doğrultusunda sağolsunlar onlar gerekli ilgiyi gösterdiler ve ben gitmeme kararı aldım.Bu arada bu tür mesajlar gitmemi gerektirecekse size büyük iş düşüyor.Tüm takımı hazırlayın ve forumu madde, hayal, rüya, gerçek fırtınasıyla alt üst edin.

    Ayrıca beni böyle düşünceler korkutsa bi ton mesaj yazmam size.Hem bunda nedense korkulabilir bir yan varmış gibi bir düşünceye sahipsiniz.Bu bilgide korkulacak ne var ki?Niye böyle düşünüyorsunuz?Demek ki sizin amacınız insanları korkutmak öyle mi?Sizi gidi sizzzzi.Ben orta okuldayken sizin şu an açıkladığınız bilgilerle ilgili bilimsel dergilere göz atardım.Korkmak ha?Sanki insanlar maddelere aşık olmuşlar da ondan ayrılmaktan korkuyorlar.Sen bir insana madde hayaldir desen o insanın hayatı değişir mi?İşini gücünü bırakıp kendisini dinlere mi adar bu bilimsel gerçeği öğrenen bir insan?Demek ki sizin bilim adamları ve bu konuda eğitim gören öğrenciler ermişler öyle mi?Ama şu var matrixxx arkadaş gerçekten sana soruyorum bu forumda kalayım mı gideyim mi?Cevabını oldukça merak ediyorum.Ha bi de şu var siz de korkmayın da şu daha önce yazdığım mesajları anlamaya çalışın.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: iZCi_500

    Hala anlayamıyorsunuz değil mi?Hala fikirlerin çürütülemeyeceğinden falan bahsedip duruyorsunuz.Bir de Hume'un sözünü alıntı olarak kullanıyorsunuz?Yine soruyorum.Tüm bunlarla anlatmak istediğiniz nedir?Madde hayal olduğunda, hayat rüya olduğunda işsizlikler, fakirlikler, dehşet, vahşet, insan haklarının yerle bir olması sona mı erecek?Yani ben bu yazıyı okuduğumda ne anlamalıyım?Bir bunu izah edin arkadaşım.Öyle sinirler, rüyalar ve hayallerle olmaz bu iş.NE ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?

    Ben okuduğum zaman bir şey anlayamıyorum.Hala insanların algılarını aşması mümkün değildir diye yazmaya devam ediyorsunuz?Peki soruyorum kim algılarının dışına çıkmak istiyor ki?Bu dünya üzerinde kim bu hayatın sırrına vakıf olmuş ki?Soruyorum kim?Öylece yazıları yazıp duruyorsunuz.Ben burada soru soruyorum ve cevap alamıyorum.O zaman sizin anlattıklarınızın neresi aydınlatıcı ki?Ne diye buraya yazıp duruyorsunuz iki de bir?

    Yine soruyorum.İnsanların algılarını aşması münkün değil ise dinin kaynağını gösterin bana?Bana Allah'ın gerçek kaynağını gösterin?Bana bilimi gösterin?Hem David Hume kim ki?BİLİNÇLİ DİZAYN kim?BİLİNÇLİ DİZAYN algılarının dışına mı çıkmış?BİLİNÇLİ DİZAYN rüya ile gerçeğin aynı olduğunun nasıl farkına varmış?BİLİNÇLİ DİZAYN hayatın gerçek kaynağını görmüş mü?BİLİNÇLİ DİZAYN algıların dışına ve gerçek maddeye asla ulaşamayacaksa o zaman BİLİNÇLİ DİZAYN bu dünyanın kopya, hayal, rüya olduğunu nereden biliyor?Hatta BİLİNÇLİ DİZAYN yaşadığı bu dünyanın gerçek olup olmadığını nereden biliyor ki rüyanın da gerçek hayat ile aynı olup olmadığını bilsin.BİLİNÇLİ DİZAYN şizofreni hasstalarının gerçekle hayal dünyasını ayırt edememe gibi olumsuz bir özelliğe sahip olduklarını biliyor mu?BİLİNÇLİ DİZAYN aslında uzaylı yaratıkların yaratmış olduğu bir tür yapay zeka havuzunda olup olmadığını nereden biliyor?BİLİNÇ DİZAYN biz insanların yaşadığı dünyanın uzaylı ırkların bir tür deney havuzu olmayacağından nasıl emin oluyor?Hatta daha da ileriye gideyim BİLİNÇLİ DİZAYN bir gün Ajan SMITH'in gazabına uğramayacağını nereden biliyor?

    Hiç birisini bilemiyor.Aslında kendisinin bir tür yapay zeka kolonisinin kölesi olabilceği ihtimalini aklına getiremiyor.Aslında BİLİNÇLİ DİZAYN tüm bu yazılanlarla insanları Allah'a davet ediyor.Komik mi değil mi?BİLİNÇLİ DİZAYN.Cevap verebilir misin tüm bunlara?Yoksa gerçek amacınız dinleri anlatma bahanesi altında her şeyin insanların zihninde yaşandığına inandırıp yediğiniz her haltı perdelemek mi?Senin inanç anlayışın buysa kardeşim inan bana senin burada yazdıklarını ateist forumlarında büyük bir keyifle tartışıyorlar.Bu kafayla devam edin.Daha aldığın nefesin bile gerçekten nefes olup olmadığını bilemeden kendi kafanda ürettiğin dini hikayelerle insanoğlunu etki altına almaya çalış.Belki becerirsin.Hem ne bilebilirsin ki biz insanlar sadece senin beynindeki oyuncular olmadığımızı?Ya yalnız ve tek başına isen ve kendini kandırıyor isen?Ne yapacaksın?Yoksa amacınız bu mu?Din adına zihinleri bulandırmak mı?Allah'ın yarattığı gerçekliği reddetmek, Allah'ın boyutlarını yalanlamak, Allah'ın adına düşünmek hoşunuza mı gidiyor?Onun yanından gelmişcesine bir tavır içerisine girerek kendinizi kutsal mı hissediyorsunuz?Siz bu tür yazıları yazmaya devam edin bakalım.Bu sayede sizin ufkunuzu biraz daha açayım.Gerçi önce oyazdıklarımı anlamanız gerekiyor.Eğer bu tür yazılar devam ederse ben de Budizm felsefesini kopyalayıp yapıştıracağım buraya.Ha ben Budist miyim.Değilim elbet.Hatta Budizm'in B sinden anlamam.Ama olsun ne fark eder ki?Sizden bir farkımın olmayacağı kesin!!!

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    Hala anlayamıyorsunuz değil mi?Hala fikirlerin çürütülemeyeceğinden falan bahsedip duruyorsunuz.Bir de Hume'un sözünü alıntı olarak kullanıyorsunuz?Yine soruyorum.Tüm bunlarla anlatmak istediğiniz nedir?Madde hayal olduğunda, hayat rüya olduğunda işsizlikler, fakirlikler, dehşet, vahşet, insan haklarının yerle bir olması sona mı erecek?Yani ben bu yazıyı okuduğumda ne anlamalıyım?Bir bunu izah edin arkadaşım.Öyle sinirler, rüyalar ve hayallerle olmaz bu iş.NE ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?




    Açıkçası ben de neyin anlatılmak istendiğini ve bunun Kur'an'da neye dayandığını çok merak ediyorum.Matrix ile ilgili sitede yazılanları okudum ve bir tane bile Kur'an ayetinin dayanak olarak gösterildiğine rastlamadım.
    Sadece Peygamber efendimizin insanların bu dünyada uykuda olduklarına dair hadisi var ki konuyla bence hiçbir alakası yok.Herkes bilir ki önemli konuların anlatımında Arapçada mecazlardan büyük ölçüde yararlanılır.
    Üstelik Matrix'in yorumlandığı sitede şöyle bir cümle geçiyor;

    Kitap boyunca maddenin aslına hiçbir zaman ulaşamayacağımız, maddenin bizim için bir hayalden ibaret olduğu gerçeğine değindik. Ancak madde hayaldir demek, madde yoktur demek değildir. Aksine biz görsek de görmesek de maddesel bir dünya vardır. Ancak biz bu dünyayı beynimizin içinde bir kopya -diğer bir deyişle algılarımızın yorumu olarak- görürüz. Dolayısıyla madde, bizim için hayaldir.

    E madem madde yoktur denmiyor bu durumda neden hayalden ibaret olduğunu düşünelim ki.
    Bu İslami açıdan neye dayanıyor hala anlamış değilim.
    Ya da bu kabul veya gerçek her neyse neyi ispatlıyor veya neyi kanıtlıyor?
    Bizler inanırız ki ; Ahirette bu dünya hayatı bize kısa bir rüyaymış gibi gelecek.
    Evet ama ...rüyaymış gibi... gelecek.

    Bu arada İbn-i Arabi'den istifade edilmek istenmiş ama o işin öyle basit olmadığını çok iyi biliyorum.
    Vehim kavramını Matrix ile açıklamak çok zorlama bir yorum gibi geldi bana.




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.