9 aylık ilişkim şu an bitmiş bulunmakta. İntihar etmeyi bile düşünüyorum ciddi ciddi. Hepsi de şu son iki haftada yaşandı. Sınavlara hazırlandığım için akıllı telefonumu, dizüstü bilgisayarımı dolaba kitledim ve antenli bir cep telefonu kullanıyorum. Amacım internetten daha doğrusu kafamı meşgul edecek her türlü şeyden uzak durmak. Buna televizyon, gazete ve dergilerde dahil. Bir sevgilimi dolaba kitlemedim çünkü sığmıyor. Şaka bir yana sevgilimden ayrılamazdım çünkü aşırı birikmiş cinsel güdü de ders çalışmamı engelleyebilir. O nedenle sadece sevgilim ve bitirmem gereken onlarca kitabım var.
Gezi olayları patlak verdiğinde ilişkimiz gayet güzeldi. Ancak dediğim gibi gelişmeleri bir türlü takip etmedim. Bunu bilinçli olarak yapmadım çünkü ders çalışmam lazımdı. Sevgilim önce olaylara karşı ilgisizdi. Sadece Facebook'ta ve Twitter'da hoşuna giden gönderileri paylaşıyordu. Sonra olaylar hakkında durmadan konuşmaya başladı. "Bence haklılar. Nasıl ya! Park yerine AVM mi olacak şimdi" gibisinden tonlarca laf etti. Hatta birkaç kişiyle ciddi ciddi tartıştı. Sosyal ağ kanallarında kendi düşüncelerini yazmaya başladı. En sonunda da bildiğin aktivist kesildi. Taksim'e gitmeler, polise karşı direnmeler, biber gazı bombası yemeler falan filan derken kabak benim başıma patladı. Vay efendim bu kadar olaylar oluyorken ben nasıl evde otururmuşum da nasıl sessiz kalırmışım da herkes sokaktaymış da... Ben usulca açıkladım her şeyi ama bir türlü ikna olmadı. Ve ilk ciddi kavgamızı o zaman yaptık. Bu yetmiyormuş gibi Facebook'a "Korkaklardan sevgi beklemek beni korkak yapar, farkındayım!" yazmış. Benim haberim yok tabii. Arkadaşlar mesaj çekti böyle böyle diye. O zaman öğrendim.
Sonraki gün zar zor buluştuk birbirimizin yüzüne bakamıyoruz. Neyse ben yine alttan aldım. O da biraz alttan aldı. Konu dönüşüp, apolitik olan sınavlara geldi. "Ne yazmayı düşünüyorsun tıp mı?" dedi. Başta tıp düşünüyordum ama benim için hayal olduğuna karar verdim. "Aslında oydu ama kararımı değiştirdim" dedi. Şaşırmış gibi yapıp bana, "Aaa? Ne istiyorsun?" dedi. Ben de hiç bir kastım olmadan, "Polislik" dedim. Bizimkisi buz kesildi. O an yaptığım hatayı anladım ama çok geçti artık. Öyle bir ayağa kalktı ki cafenin masası bildiğin devrildi. İçecekler, küllükler, peçeteler, tatlılar havada uçuşuyor. Sonra da bağırmaya başladı: "Sen ne biçim adamsın! Bilerek mi yapıyorsun! Allah belanı versin! Diren Gezi!" diye bağırdı ve oradan çıktı gitti. Herkes bana bakıyor. Ben de hesabımı üç kat ödeyerek çıktım, gittim oradan. Arıyorum açmıyor bir türlü. Zar zor arkadaşlarından birini aradım ve nerede olduğunu öğrendim. Taksim'de tabii. Koşa koşa gittim. Bir baktım bizimkisi Ray Ban gözlüklü atletik vücutlu bir çocukla öpüşüyor. Kan beynime sıçradı ve koşa koşa onu ondan ayırdım ve bağırmaya başladım. Ama topluluk da "Yetişin! Direnin! Sivil polis!" diye bağırıyordu. Beni sivil polis sandılar. Baya bir alkışa maruz kaldım ve çıktım, gittim oradan.
Şu an çok sinirliyim. Gittim Eminönü'nden sahta polis kıyafeti aldım. Olur da polis tekrar harekete geçerse ben de oraya gidip, sevgilimi ve o Ray Ban'li bir güzel darp edeceğim. Sonra da sınava girip, polis olacağım. Polis olmazsam Allah bildiği gibi yapsın. Diren geziymiş! Göstereceğim ona dünyanın kaç bucak olduğunu.
hll knk
Beyler yazının tamamını okudum şu anda göz hastesinden yazıyorum.