Şimdi Ara

Sonsuzluk var mıdır yok mudur...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
36
Cevap
0
Favori
1.216
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar daha önce tartışılmasına rağmen bu konuyu gerçekten önemli bulduğum için yeniden alevlendirmek istedim. Çünkü bir başlangıcın olduğuna inanmak bana kalırsa çoğu insanın düşünce yapısını baştan aşağı değiştirir.

    Burada "Madde sonsuzdan beri vardır." ve "Madde bir başlangıç anından beri vardır." diyenlerin düşüncelerini çarpıştırmak istiyorum. Yalnız sizden ricam birbirimizi ikna etmeye çalışırken herkesin kabul edeceği bir dille iddialarımızı dile getirelim, yani Kuran'dan hadislerden örnekleme yapmayalım. Evrensel bir dille iddiamızı kanıtlamaya çalışalım. Bu şekilde gerçek bulunursa bulunan sonuca herkes inanmak "zorunda" kalır diye düşünüyorum.



    Benim iddiama göre sonsuzluk kavramı sadece hayalidir, fiziğe uygulanamaz. Matemetiksel denklemlerde çıkan sonsuzluk bile uygulamada sonsuz bir değere tekabül etmez. Evrendeki enerji ve madde miktarı bellidir ve bu madde-enerji ikilisinin birbiriyle olan etkileşiminden sadece sonlu matematiksel değerler çıkabilir. Evrendeki bütün gök cisimleri sonlu bir kütleye ve sonlu bir enerjiye sahiptir. Burada kullanılan sıfatların da hep sonlu olması gerekir....

    Gelelim zaman kavramına.. Zamanı yukarıda bahsettiğim fizikisel ölçü birimlerinden ayrı tuttuğumuzda sonsuzluk kavramını içinde barındırabileceği ihtimalini düşünmeye başlıyor insan... Fakat:

    Evren dediğimiz madde ve boşluk bir döngünün parçası değil tek başına bir küme ise ve madde denilen varlık bu evrende yer değiştirip duruyorsa bu maddenin bir ilk hareketi olmalı ya da ilk harekete sebep olacak bir ilk enerjisi olmalı...

    Evren dediğimiz şey bir döngünün parçasıysa bu döngüyü tetikileyecek bir ilk kıvılcım olmalı. Bu tetiklemenin yapıldığı bir t(0) anı yani başlangıcı olmalı.

    Zaten "mantıksal" olarak da evrenimizdeki zaman boyutu diğer fiziki ölçüm birimleri gibi sonlu değil de sonsuz olsaydı hiç bir zaman 2005 yılına ulaşamazdık. Çünkü 2005 yılına ulaşabilmek için önce sonsuzluğun negatif ucunu katetmemiz gerekirdi ki bu da imkansız. Sonsuz uzunluktaki zaman hiç bir zaman katetdilemez ve zamanda ilernenemez. Sonsuz ağırlıktaki bir taş hiç bir zaman kaldırılamaz, sonsuz enerjili bir pil asla bitmez. Sonsuz uzunluklu ip hiç bir zaman bir ucundan tutulup gerilemez. Ve de "Sonsuz uzunluklu zamanda hiç bir zaman yol alınamaz."







  • müdür müdür müdür?
  • MÜDÜR YARDIMCISI
  • sonsuzluk var olsa gene şikayet edenler çıkacak, olmasa gene aynı. bu yüzden önemi yok bunun. sonsuzluk varsa onun sorunudur, yoksa gene onun sorunudur..
  • sonsuzluk..:ezel+ebed

    ebed ile ezel ayrıdır..bir birini tamamlar
    ebed:sonu olmayan
    ezel:başlangıcı olmayan

    zaman kavramını bu bağlamda değerlendirmemiz gerekir..
  • quote:

    Orijinalinden alıntı: Lacrima

    sonsuzluk var olsa gene şikayet edenler çıkacak, olmasa gene aynı. bu yüzden önemi yok bunun. sonsuzluk varsa onun sorunudur, yoksa gene onun sorunudur..


    Hayır bi de avatara prizma falan koymuşun, düşünce tarzınla pek bağdaştıramadım...


    @vese , @ Selchuk
    Sağ olun, konuya büyük açıklık getirdiniz. Eksik olmayın...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cins -- 23 Ağustos 2005, 23:26:48 >
  • quote:

    Orijinalinden alıntı: Lacrima

    sonsuzluk var olsa gene şikayet edenler çıkacak, olmasa gene aynı. bu yüzden önemi yok bunun. sonsuzluk varsa onun sorunudur, yoksa gene onun sorunudur..



    kesin bu başlıkta evrime ters bişi var...

    yoksa böyle geçiştirmezdin..
  • bunu tartışmak anlamsız çünkü evrenin sonsuz olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır......
  • zaman göreceli bir kavram olduğuna göre sonsuz zamanda görecelidir..
    bize göre sonsuz bir zaman dilimi başka bir boyutta tek bir andır...

    zamana ve mekana bağımlı bizler sonsuzluğu kavrayamayız...
    sınırlı zekamızla sonsuzluğu ne derece kavrayabiliriz..
  • Bu konu başlığını açtın.Şimdi bir varsayım turuna çıkalım.Bu konu başlığı 23 Ağustos 2005, 22:40:22 'de açıldı.Zamanla buraya mesajlar yazıldı.Yazılan mesaj sayısı 1500'ü buldu.Sayfa sayısı 30'a çıktı.Tarih 1 Eylül 2005, 22:40:22'de konu başlığı çeşitli hakaretler sonucu modlar tarafından kilitlendi.

    Başlangıç, süreç ve sona eriş.Yukarıdaki yazının özeti.Elbet sonsuzluktan gelmedi bu konu başlığı.Ancak elimizdeki teknolojik yetersizlikler, bilimin halen bazı gizleri keşfedememiş olması elimizi kolumuzu bağlıyor.O nedenle bu kadar basit bir örnek sadece bizim galaksimizin getirdiği özelliklere göre değer kazanır.Örneğin bir başka galaksiye gidilme imkanı olmadı henüz.Belki de zaman diye bir kavramın gerçekten var olmadığı mekanlar vardır.Zaman uzaydaki eğilmenin bir parçası ise eğimlerin şekline göre zaman yavaş ya da hızlı akabilir.Ancak bilimsel verilerle doğrulanmadıkça burada belirteceğimiz her şey birer fikir olarak kalmaya devam edecek.Ve bu fikirler kimilerince benimsenmiş olsa da yine de fikir olarak kalmaya devam edecek bilimsel kanıtı sunulmadıkça.Daha ne yazayım?Fikirlerimi yazmamında bir sonu var.




  • Valla forumda yazilanlara baktim bi daha, tek gordugum insanlarin hala metafizikle fizik yapilamayacagini anlamamasi. Hadi bende yari fizik yari metafizik bir sonsuz hikayesi anlatiyim o zaman, oradan evren(ler) olussun:

    Aslinda sonsuzdan beri hep 'hic' vardi. 'Hic' zamani, mekani, kurallari olmayan tamamiyle kaotik bir hiclikti. Zaman kavrami olmadigi icin hep vardi haliyle.

    Bu hicin icinde hic bir sebep olmadan surekli quantum dalgalanmalari oluyordu. Ve bunlara bagli olarakta bigbanglar. Bu bigbanglar icin hic enerji gerekmiyordu. 0 enerji ile yola basliyorlardi. Maddenin + enerjisi, ile kutlecekiminin - enerjisi birbirini dengeliyordu cunku . Yani 0 enerji saglanarak enerjinin korunumu da saglaniyordu.

    Ne diyorduk evet surekli kuantum dalgalanmalari sayesinde yepyeni evrenler olusuyordu. Tabi hepsi hic gibi belirsiz bir yerden geldikleri icin mukemmel degillerdi. Omurleri bir kac an suruyordu.
    Derken bir kuantum dalgalanmasindan basarili bir tekillik vuku buldu sonsuz denemede icinde. Kurallari kendi kendini devam ettirebilmesini sagliyordu, cunku sonsuz deneme sonunda olusabilmisti. O kurallar sayesinde galaksiler, yildizlar, gezegenler, canlilar oldu. Sonra o canlilarin akillilari varliklarini dusunmeye basladilar. "Hic"'in ne oldugunu bilmedikleri icin.

    Buradaki senaryo hayali bir senaryodur. Isteyen oradaki Hic yerine Tanri'yi koyar, onu evrenin disina atar, baskasi da hici oldugu gibi kabullenir hici evrenin disina atar. Ha bence ikiside mantiklidir, ikiside olabilir. Cunku su ana kadar hic kimse hic "hic" gormedi, yasamadi o yuzden hic ile bir yorum yapamadik yapamiyoruz. Bu yuzden yaptigimiz yorumlar bilimsel acidan koca bir HICtir.




  • zamansızlık ve mekansızlık soz konusu

    iken sonsuzluğun realitesini tartışmamız gereksiz..

    Özel olarak dizayn edilmiş tek pencereli bir odada oturup, burada belirli bir süre geçirdiğimizi düşünelim.

    Odada geçen zamanı görebileceğimiz bir de saat bulunsun.

    Aynı zamanda odanın penceresinden güneşin belirli aralıklarla doğup-battığını görelim.

    Aradan birkaç gün geçtikten sonra, o odada ne kadar kaldığımız sorulduğunda vereceğimiz cevap; hem zaman zaman saate bakarak edindiğimiz bilgi, hem de güneşin kaç kere doğup battığına bağlı olarak yaptığımız hesaptır.

    Örneğin, odada üç gün kaldığımızı hesaplarız.

    Ama eğer bizi bu odaya koyan kişi bize gelir de, "aslında sen bu odada iki gün kaldın" derse ve pencerede gördüğümüz güneşin aslında suni olarak oluşturulduğunu, odadaki saatin de özellikle hızlı işletildiğini söylerse, bu durumda yaptığımız hesabın hiçbir anlamı kalmaz.

    Bu örnek de göstermektedir ki zamanın akış hızıyla ilgili bilgimiz, sadece algılayana göre değişen referanslara dayanmaktadır.

    dolayısıyla bilinçli dizaynın dediği gibi zaman görecelidir .
    sonsuzlukta görecelidir..




  • Zaman dediğimiz algı, aslında bir anı bir başka anla kıyaslama yöntemidir.

    Bunu bir örnekle açıklayabiliriz. Bir cisme vurduğumuzda bundan belirli bir ses çıkar.

    Aynı cisme beş dakika sonra vurduğumuzda yine bir ses çıkar. Kişi, birinci ses ile ikinci ses arasında bir süre olduğunu düşünür ve bu süreye "zaman" der. Oysa ikinci sesi duyduğu anda, birinci ses sadece zihnindeki bir hayalden ibarettir.

    Sadece hafızasında var olan bir bilgidir. Kişi, hafızasında olanı, yaşamakta olduğu anla kıyaslayarak zaman algısını elde eder.
    Eğer bu kıyas olmasa, zaman algısı da olmayacaktır.

    Aynı şekilde kişi, bir odaya kapısından girip sonra da odanın ortasındaki bir koltuğa oturan bir insanı gördüğünde, kıyas yapar.
    Gördüğü insan koltuğa oturduğu anda, onun kapıyı açması, odanın ortasına doğru yürümesi ile ilgili görüntüler, sadece beyinde yer alan bir bilgidir.

    Zaman algısı, koltuğa oturmakta olan insan ile bu bilgiler arasında kıyas yapılarak ortaya çıkar.

    Ünlü fizikçi Julian Barbour, zamanın tarifini şöyle yapmaktadır:

    Zaman eşyaların pozisyonlarını değiştirme ölçüsünden başka birşey değil. Bir sarkaç sallanır, saatin kolları ilerler.




  • Zamanın göreceli olması biraz tuhaf geliyor bana.Bu olaya kafam bir türlü basmıyor.Zaman nasıl, neye ve kime göre göreceli?Şimdi bir adamı tek pencereli bir odaya koyduğunuzda ve o kişiye bazı hileler uygulayıp onun zaman kavramını farklı algılamasına yol açmak görecelik olarak mı düşünlümeli?O halde bende bir örnek yazayım.İki tane ekmeği orasından kesip bir yarısını açık bir alana diğer bir yarısını özel olarak dizayn edilmiş tek pencereli bir odada saklayalım.Tek pencereli odada bir de saat bulunsun.Bu odada bulunan her cihaz hileli olsun iki günlük bir zaman zarfı üç günlükmüş gibi gösterilsin.Şimdi aradan iki gün geçsin ve ekmekleri elimize alalım.Açık alanda saatsiz ortamda bulunan ekmek ne kadar bayatlamış olur?İki günlük bir bayatlamaya maruz kaldığı açıktır.Hileli süreçlerden geçen diğer ekmek parçası ne kadar bayatlamıştır?Üç günlük bir zaman diliminde mi bayatlamaya maruz kalmıştır?Hayır.Eeee ekmek ne anlayacak ne kadar süredir bayatlamaya bırakıldığını?O zaman zaman göreceli değildir.O zaman ekmeğe göre zaman yoktur.Çünkü onu algılayamıyor bayatlasa bile.




  • Zamanın, hareket eden cisimler ve meydana gelen değişimler arasında yaptığımız belirli bir sıralamadan doğan bir kavram olduğu gerçeği, bugün bilimsel olarak da kabul edilmiştir.

    Bu konuda görüş belirten düşünür ve bilim adamlarından örnekler vererek konuyu daha iyi açıklamaya çalışalım.

    The End of Time (Zamanın Sonu) isimli kitabında zamansızlık ve sonsuzluk hakkındaki açıklamaları ile bilim dünyasında büyük yankı uyandıran fizikçi Julian Barbour, zamanın bir algı olmasının, birçok insan için kabullenilmesi zor bir gerçek olduğunu belirtmektedir. Discover dergisinde, Barbour ile yapılan bir röportajda zaman algısı için şu yorumlar yapılmaktadır:

    Ben hala kabullenmekte zorlanıyorum" diyor (Barbour). Ancak, sağ duyu evreni anlamak için hiçbir zaman güvenilir bir yol gösterici olmadı-Copernicus Güneş'in Dünya çevresinde dönmediğini ilk söylediğinden beri fizikçiler algılarımızı şaşırttılar. Herşeye rağmen, Dünya 67,000 mil/saat hız ile boşlukta dönerken en ufak bir hareket bile hissetmiyoruz. Barbour zamanın geçtiğine dair hissimizin, "Düz Dünya Cemiyeti"nin (Flat Earth Society) batıl inancı kadar yanlış olduğunu iddia ediyor."

    Yukarıda da görüldüğü gibi, ünlü fizikçi Barbour, zamanın mutlak olduğuna dair sahip olduğumuz inancın batıl olduğunu belirtmektedir. Ve günümüzde fizik alanındaki araştırmalar bu gerçeği açıkça göstermektedir.

    Zaman mutlak değildir, meydana gelen olaylara göre farklı algılanan göreceli bir kavramdır.




  • zeka hafızaya bağımlıdır..zekası olmayan kişi için zaman kavramı da yoktur..

    zekası olmayanlar tek bir anla muhataptır o da içinde bulundukları andır..
    çünkü zaman kıyas sonucu ortaya çıkar

    kıyası ise akıl yapabilir .
    .akıldan yoksun olanlar kıyas yapamadığı için onun için sadece tek bir an vardır

    oda içinde bulunduğu andır..
  • Bana kalırsa zamanın gerçekte neolduğunu açıklamak için teknolojik bilgiye şimdikinden daha fazla ihtiyacımız yok... Ortada madde denen bir varlık var. Maddenin olduğu yerde zaman olmak zorunda. Çünkü madde yer değiştirmekte, şekil değiştirmekte. Duruyor dediğimiz madde bile kendi içinde titreşim halinde. Bu konum ve şekil değşiikliklerinin hepsi bir sebebe bağlıdır. Buz eriyorsa ortamdaki enerjinin artmasının sonucudur. Vazo düşüyorsa kedinin suçudur. Burdan anlayabidiğimiz gibi evrenimizde sebep-sonuç ilişkisi mevcut.. ve "sebep" daima "sonuç"tan önce olmakta.. Yanibir sıralama var.. Zaman sıralaması.. Maddenin olduğu her yerde bir sebep sonuç ilişkisi ve buna bağlı sıralama ilişkisi var. Şaşmaz bir şekilde sebepler sonuçlardan "önce" gerçekleşiyor. Öncelik - sonralık kısıtlaması ise evrenimizin zaman tarafından kuşatılması yüzünden. Evrenin bazı bölgelerinde zamanın yavaş veya hızlı akması sebep-sonuç ilişkisi açısından sorun yaratmıyor. Zaman boyutu sonsuz olsaydı sebepler gerçekleşse bile sonuçlar hiçbir zaman vuku bulmayacaktı. Şu an zaman normal seyrinde ilerliyor ve sebep-sonuç ilişkisi normal işliyorsa evrenimizdeki sonlu zamanımız ve sonlu madde miktarımız aynı anda oluşmuş demektir.




  • quote:

    Orijinalinden alıntı: CERVANTES33

    Zamanın, hareket eden cisimler ve meydana gelen değişimler arasında yaptığımız belirli bir sıralamadan doğan bir kavram olduğu gerçeği, bugün bilimsel olarak da kabul edilmiştir.



    İyi de arkadaşım hareket eden cisimler dışındaki nesneler zamana tabi değiller mi?Eğer öyle ise açıkta kalan bir bir mevyenin çürümesi neden gerçekleşiyor?Tamam belki herşey atomlardan oluşuyor ve bu atomlar da belli hareketlere sahipler ancak benim merak ettiğim nokta hareketsiz bir nesnede zaman içerisindeki değişimler nasıl algılanıyor?Bir elmanın ne kadar çürük olduğu A ve B şahsına göre farklı mı olur?A şahsının eline bir elma ver ve onu hileli bir odaya sok aradan iki gün geçsin.B şahsının eline sadece elma ver ve iki gün geçsin.Şimdi hileli odada bulunan adam elindeki elmayı "üç gün tuttuğunu zannettiği için" iki günlük bir çürümeye maruz kalmış olan elma üç günlük bir çürümeye maruz kalmış gibi mi görünecek?Yani A ve B şahışlarının ellerindeki elmalar mikroskop altına yatırıldığında A şahsının elması B şahsının elmasından daha mı çürük çıkacak?Böyle bir düşünceyi kabul etmek zor demek kolay ancak dünya üzerinde hareketsiz olan trilyonlarca nesne var.Bunları değerlendirmeden işin içinden nasıl çıkılr.Bazen bilimsel olarak kabul edilmiş diyorsun.O zaman bana göre daha kabul edilmedi böyle bir görüş.Çünkü zaman göreceli.Ben bu bilimsel gerçeğin tespit edilmediği dönemlerdeyim hala.




  • quote:

    Orijinalinden alıntı: trackfind500

    Zamanın göreceli olması biraz tuhaf geliyor bana.Bu olaya kafam bir türlü basmıyor.Zaman nasıl, neye ve kime göre göreceli?Şimdi bir adamı tek pencereli bir odaya koyduğunuzda ve o kişiye bazı hileler uygulayıp onun zaman kavramını farklı algılamasına yol açmak görecelik olarak mı düşünlümeli?O halde bende bir örnek yazayım.İki tane ekmeği orasından kesip bir yarısını açık bir alana diğer bir yarısını özel olarak dizayn edilmiş tek pencereli bir odada saklayalım.Tek pencereli odada bir de saat bulunsun.Bu odada bulunan her cihaz hileli olsun iki günlük bir zaman zarfı üç günlükmüş gibi gösterilsin.Şimdi aradan iki gün geçsin ve ekmekleri elimize alalım.Açık alanda saatsiz ortamda bulunan ekmek ne kadar bayatlamış olur?İki günlük bir bayatlamaya maruz kaldığı açıktır.Hileli süreçlerden geçen diğer ekmek parçası ne kadar bayatlamıştır?Üç günlük bir zaman diliminde mi bayatlamaya maruz kalmıştır?Hayır.Eeee ekmek ne anlayacak ne kadar süredir bayatlamaya bırakıldığını?O zaman zaman göreceli değildir.O zaman ekmeğe göre zaman yoktur.Çünkü onu algılayamıyor bayatlasa bile.


    ama sonuçta iki ekmeği kıyaslayan sensin yani dışarıdan bakan 1(bir) insan.

    Göreceli olmadığını söylüyorsan farklı iki kişi tarafından zamanın algılanmasını kıyaslamalısın.




  • "B şahsının eline sadece elma ver ve iki gün geçsin" iki gün diye zamanı sabitlersen zaten tartışmanın bir anlamı kalmıyor
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.