Suudi Arabistan, Süper Kupa'daki maçta Atatürk pankartı ve tişörtüne izin vermedi.(maç iptal edildi) (37. sayfa)

3 hafta geçti

konu ile ilgili olarak

HÜKÜMET NEDEN AÇIKLAMA YAPAMIYOR?

neden

VATANDAŞA DOĞRU BİLGİ VERİLMİYOR?

Hükümet adına açıklamayı, İletişim Başkanlığı maça çıkılmadığı günde tespitli olarak yaptı.

Tespitli açıklamadan sonra, daha nasıl bir açıklama yapılmasını bekliyorsun ?

Federasyon ve kulüpler özerk zaten... Özerk oldukları için, hükümete düşen başkaca bir açıklama kalmıyor.

Zaten özerk oldukları için, kendi içinde kapalı kutu durumundalar.

Vatandaşlar merak ettiklerini, futbol federasyonundan ve ilgili kulüplerden soracaklar.

Vatandaşlar adına spor muhabirleri, spor yazarları, spor kanalları tek tek sordu. Ancak federasyon ve kulüpler, kendi içinde kapalı kutu( ketum ) tavırlarını devam ettirmektedir.

Bu özerk yapılara hükümet daha ne yapsın ? Boğazlarına mı çöksün ?

Vatandaş doğruları ne zaman ve nasıl öğrenecek ? Ne zaman ki, federasyon ve kulüp başkanlığı seçimleri yapılacak. İşte o zaman kendi içlerinde rekabete girecekler. Rekabet başladığında, kirli çamaşırlar ortaya dökülecek.

Sonra ortalık, 1 - 2 gün karışacak... Olayların üzerinden uzunca zaman geçmesi be meselenin soğuması nedeniyle, gerçekler açıklansa bile, gündemden düşmüş bir konu olduğu için, vatandaşlar bayatlamış gerçekleri öğrenecek.

İspanya olayı gözlerine yüzlerine çarpınca zaten sustular sanırsam milli marş bile okunmamış emin değilim izlemedim ama kardeşim oyle söyledi 

Babalarının ülkesi sandılar.

Ayağı kaysa düşse hükümet yaptı diyecekler

Abi tut tutma , burda suçlu kim ? Birinci suçlu federasyon

İkinci suçlu Ali Koç bu maçlar 1 gün de mahalle maçı olarak ayarlanmiyor kaç ay önceden belli , sen son gün gel abi biz böyle yapacağız de çık , birde romantizm kas tamamdır

Şimdi yiyecek ceza kim ödeyecek? Ali Koç mu ?

Yukarıdaki mesajlarımın birinde yazdığım gibi, İspanyollar süper kupa karşılaşmasını şölen havasında oynar.

Biz ise, ortaya salınmış nodulluların marifetiyle kriz çıkarıp birbirimizi boğazlarız.  

Şölen havasında oynamayı beceremeyiz zaten...  

***********

Bugün gündemde Türk astronot Alper Gezeravcı'nın uzay yolculuğu var. Sosyal medyada bu konu ile ilgili, heykelci ve şekilcilerin alaya alma ve itibarsızlaştırma çabaları var.

Neymiş ? 60 yıl sonra astronot gönderiyor muşuz. Bu kadar üzerinde durmaya değmezmiş. Yani yine ve hemen hazımsızlık durumu baş gösterdi, bu ezik zihniyetin ürünlerinde...  

Uzun yıllar, şekilci yönetimlerin dayatması nedeniyle insanların giyim kuşamı ile uğraşıp durduk. Kılık kıyafete uğraşmak yerine bilime kafa yorsaydık, şimdilerde uzay yarışında iddialı ülkelerden biri olurduk.

Buna da şükür.

Atatürkle hiç bir zorları yok o senin özelin adamlar senin özelini stadın heryerinde görmek zorunda değil ülkesinde okey.

İspanya süper kupasına bak adamlar marş bile okumadı saygıdan biraz gidin medeniyet saygı öğrenin. 

Senin Atatürk diye diretmen saygısızlık asıl birde asker kurucu lider adam ,sanki sen Abdülaziz İbni es Suud a izin vericen sanki he he.

An itibariyle, uzay yolculuğumuz başladı.  

Kasıtlı mı yazıyorsun ?

Atatürk Türk milletinin değeridir. Suud'ların değil !

Suud'un ülkesine gidiyorsun, suud topraklarında Atatürk propagandası yapıyorsun. İşte suud sana kendi topraklarında Atatürk propagandası yaptırmıyor. Bunun neresini anlamadın da, hemen Atatürk ne yaptı sana diyerekten, estek de kerestek de muhabbeti yapıyorsun ?

Artık şu meczubane - meczubane yazmayı bırakın.

100 ncü yılda süper kupa maçında Atatürk'ü ön palana çıkarmak istiyorsanız, suud'un ülkesine girmeyecektin. Gidiyorsan da gittiğin ülkenin kurallarına uyacaksın.

İşte senin zihniyetinin ürünleri arasında bulunan Fenerbahçenin başkanı, para alacağım diye Türkiye'yi ve Fenerbahçe kulübünü küçük düşürdü.

Mok mu var, arabın ülkesinde ?

Cidden ha ben ne yazıyorum bunlar ne yazıyor alakasız alakasız şeyler Atatürkün sömürüsünü acıtasyonunu yapmaktan oscar alırlar  gitsinler biraz ispanyadan medeniyet egemenliğe saygı dersi öğrensinler .

Üstünden günler geçi ama ak partizanlar laf atmak için konuda saçmalamakta devam ediyorlar. Seçim yaklaşıyor tabi.

Olay tam da öyle değil. Adamların genel devlet kültüründe putçuluğa karşı çok aşırı duyarlılık var. Orada Suud kurucusunu da ondan sonra gelen kralları da kutsayamazsın. Hatta ölen kralların mezarlarını özel bilgi olmadan bile bulman mümkün değil. Çünkü ölen tüm mezarları aynı derecede eşit, basit tümsekten ibaret. Adamlar peygamberin somut varlığının yüceltilmesine, kutsanmasına bile karşılar. Orada biri için kutlama, anma vs etkinliği düzenlemek istesen içeri tıkarlar.

Bizde klasik Türk refleksi var ya; yani aşağılık kompleksi, başkalarının idari bir eylemini sadece bize karşı yapılmış olarak algılıyoruz. Tüm dünya bize karşı hezeyanının neden olduğu bir duyarlılık bu olayda da kendisini göstermiş. Oysa medeni normal bir ülke için hiç umursanacak bir şey değil.

Eeee zaten bu hassasiyetlerini bile bile seçtiler arabistanı yersek hesabı, 1960-1980 lerdeki saftirik halk sandılar.  dünden yemeye razı olan var orası ayrı tabide. 

"Islam cografyasini cokerten dunya devlerini ulkeden kovmus. Trablusgarp'ta, Suriye'de, Anadolu'da."

Konudan tamamen bağımsız olarak ve Büyük Taarruz gazisi, İstiklal Madalyası sahibi iki dedenin torunu olarak yazıyorum. M.Kemal daha Atatürk olmadan önce Trablusgarp (binbaşı), Suriye ve Filistin cephelerinde (7.ordunun komutanı) görev aldı. Hepsi o zaman için vatan toprağıydı. Trablusgarp İtalyanlara kaybedildi. Suriye-Filistin de İngilizlere kaybedildi. Filistin cephesindeki rolüyle ilgili ansiklopedik gerçek de şu:

"Birkaç çatışmadan sonra İngilizlerin kuşatma tehdidine karşı 20-21 Eylül gecesi [[Mustafa Kemal Pasa Komutasindaki ]] Yedinci Ordu Nablus'u tahliye etmeye başladı.[28] 21 Eylül'de, Yedinci Ordunun bir bölümü nehrin batısında bir uçak tarafından tespit edildi. RAF (Kraliyet Hava Kuvvetleri) geri çekilen birlikleri bombalamaya başladı ve tüm sütunu yok etti. Ortalama her üç dakikada bir bombardıman sonucu operasyonun beş saat sürmesi planlanmış olmasına rağmen, Yedinci Ordu 60 dakika içinde bozguna uğradı. Yıkılan sütunun enkazı 6 mil (9,7 km) boyunca uzanıyordu. İngiliz süvarileri daha sonra 87 top, 55 kamyonet, 4 motorlu araç, 75 araba, 837 dört tekerlekli vagon ve yolda yıkılmış veya terk edilmiş çok sayıda su arabası buldu.[29] Lawrence buna dair "RAF (Kraliyet Hava Kuvvetleri) dört askerini kaybetti. Türkler ise bir kolordu kaybettiler." diye yazdı.[30]"

Aynı şekilde Şam'ın düşüşü öncesinde de “Elde kalan 7’nci Ordu bir enkazdan ibarettir." diyerek orada da elinde kalan birlikleri geri çekme kararı alıyor. Yani iki bölge de İngilizlere kalıyor, arkamızda büyük kayıplar bırakarak. Yani o saydığınız Anadolu dışında görev aldığı yerlerde M.Kemal Paşa başarısız olmuş, kimseyi kovamamış. Bu "hiç yenilmeyen asker" algısı doğru mu sizce? Özellikle İngilizlere karşı? İngilizlere bakınca her yerde istediklerini almışlar. Türklerin elinden Anadolu'dan hilafeti almak istiyorlardı aldılar, Yahudi devleti kurulmasını istiyorlardı kuruldu, Arap devletlerini ve özellikle petrolü kendi kontrollerine almak istiyorlardı aldılar. İngiliz himayesinde küresel monarşiye karşı her yerde yenilmişiz. Esasında bütün milletler sinsi İngiliz siyasetine yenilmiş. Balkanlar ve Kafkaslar da Rusların elinde oyuncak olmuş. Milli Mücadelede zafer elde etmemize rağmen Misak-ı Milli'den de ödün vermişiz. Zaferlerle övünürken bu gerçekleri de kabul etmek lazım bence.

” Emrim altındaki birliklerin tüm subaylarına ve tüm birimlerine geçen haftaki büyük işlerinden ötürü hayranlığımı ve şükranlarımı, cesaret ve kararlılıklarından dolayı takdirlerimi iletmek arzusundayım. Bize muhalefet eden VII. ve VIII. Türk Ordularının tamamen yok edilmesiyle sonuçlanan, böylesine tam bir zafer, tüm savaş tarihinde nadiren bilinmektedir. ” — E.H.Allenby EEF (Mısır Seferi Kuvvetleri) Başkomutanı 26 Eylül 1918[42]

Türkiye tarafındakiler için olay tam da öyle değil. Olayın Türkiye siyaseti ile ilgisi var. Ama onu burada açıklamak RTE düşmanlarına koz vermek olur. Fazla ayrıntıya girmeden sadece şu kadarını söylemek gerekir; Son zamanlarda farklı bir yöntemle RTE'ye karşı hem devletin içindeki bir odak ve devletin dışındaki aktörler tarafından bir koas ortamı oluşturulmak isteniyor. Bunun belirtileri gündeki pek çok olaylarda zaten görülüyor. Bu olayda bilinçli olarak yani kontrollü bir krizin oluşmasına müsaade edildi. Kriz çıkana kadar RTE (bilinçli olarak) hiç bir şeye karışmadı. Bu bir tesadüf mü. Her şeye hakim olan bir insan bu olayın başından sonuna kadar hiç olmaması karşı taraf (RTE karşıtları) için bir fırsat oluşturdu. O fırsatı sonuna kadar kullanmak istediler. En hassas fay hatlarından biri üzerine hamle yaptılar. Bu hamlede hepsi üst perdeden topa girdiler. Sonuçta öyle bir şey oldu ki bir olay RTE iktidarlarında ilk kez çok hızlı bir şekilde sönümlendirildi. Oysa karşı taraf daha farklı bir şey bekliyordu. Aslında RTE kriz anına kadar hiç bir şeye karışmamasının nedeni, karşı tarafın hamlesinin böyle olacağı ta baştan biliniyor olması idi. O yüzden RTE'ye saldırılacak tüm alanlar ta baştan kapatıldı. Ve sonuçta RTE olaya el koyduğunda hepsi açıkta yakalandılar ve çok sert ve hızlı bir şekilde sönümlenmek zorunda kaldılar. Yani bu aslında bir testti. Hazırlanan testin içine balıklama atlayanların (isyan) kapasitesi ölçüldü!