Merhaba arkadaşlar öncelikle ben şizofreni hastasıyım. Daha önce bu sebepten ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde kendi isteğim dışında yatmışlığımda var. Bu hastalığın tam olarak ne zaman başladığından emin değilim fakat 2020 yılında alevlenme dönemi yaşamıştım. Çok yoğun görsel ve işitsel halüsinasyonlar oluşuyordu. Çocukluktan itibaren aşılanmış islam korkusuna sahiptim. Çocukken korkuturlardı bizleri cinler, şeytanlar, cehennem, günah.. diye. Diğer kişileri bilmem fakat ben çok etkileniyordum bunlardan. İçimde tanrı korkusu yokken cin-peri korkuları vardı. Çünkü çocuk beynim tanrıyı iyi, güzel bir varlık olarak tanımlarken cinleri, şeytanları musallat olan, rüyalara giren, zarar vermeye çalışan kötü ve korkunç yüzlü varlıklar olarak tanımlıyordu. Çünkü öyle anlatıyorlardı. İnsanlar tanrıdan ziyade bu korkunç varlıklardan bahsederler.. Toplumda cin korkusu tanrı korkusundan önce geliyor nedense.. Benim de beynimi ele geçirmişti bu korkular. Daha çocuk yaşta kötü rüyalar görüp, uyku felçleri geçiriyordum. Uyumaktan korkmaya başlamıştım. Rüya görürken veya uyku felci esnasında korkunç yüzlü insanlar, insana benzeyen varlıklar görüyordum. Psikolojik olarak hastalanmıştım. Bu dinsel korkular beni çok yıpratmıştı. Şizofrenide rüya ile gerçek birbirine karıştığı için insan uyanıkken de korkunç yüzlü varlıklar görebiliyor. Bu korkunç varlıkların cinler olduğunu düşünüyordum. Derken ilerleyen zamanda bu dinsel korkulara çeşitli psikolojik hastalıklar da eklendi. Depresyon, anksiyete(kaygı,endişe), okb(takıntılar), sosyal fobi, panik, uyku bozuklukları.. Uzun yıllarca bu korkular ve hastalıklarla yaşadım. Daha sonra şizofreniye yakalandım beyaz ışık parlamalarıyla başladı halüsinasyonlar. Bulunduğum odanın içini komple beyaz bir ışık kaplıyordu bir saniyede yanıp sönüyordu. Işığın nereden başladığını göremeden hemen kayboluyordu. Bazen başka odalarda, evin dışında ki yerlerde, tramvay içerisinde de oluyordu. Gelelim nasıl hastanelik olduğuma.. Yağmurlu bir pazar günü, ayağımda terlik altımda pijama, üzerimde tişört.. evden kaçmıştım. Peki neden? Hepiniz bilirsiniz nuh peygamber masalını. Dünya yeniden sular altında kalacak, ikinci bir nuh tufanı meydana geleceğini ve bazı insanların gemiye binerek bundan kurtulacağını düşünmüştüm. Beynim buna inanmıştı. Neden inanmasın ki.. Mantık devre dışı kalmış, şizofreniden etkilenen beyin hayali şeylere inanıyordu. Başladım sanayiye doğru koşmaya.. Sanayi içerisinde bir cami vardı içerisine girmiştim. Kapısı kilitliydi. Kapının yan tarafında tahtadan bir açıklık vardı orayı kırıp içeriye girmiştim. İçeriye girdikten sonra gündüz olmasına rağmen bütün ışıkları açmıştım nedense. Sonrada ortalarda bir yerde seccade vardı oraya oturdum. Tabi o esnada evden kaçışım fark edilmiş, dedem bi akrabamıza anlatmış durumu arabaya atlayıp beni takip ederek içerisine girdiğim camiye geldiler. Dedem ikna ile dışarı çıkarmaya çalışıyordu beni daha sonra 2 polis geldi. Benim kırdığım bölmeden içeriye girerek beni dışarı çıkartmak için ikna etmeye çalışıyorlardı. Polislerin insan kılığına girmiş cinler olduğunu düşünüyordum. Konuşarak ikna çabaları sonuçsuz kalınca beni kollarımdan tutup zorla dışarı çıkartmaya çalışmışlardı ama yine de fazla güç kullanmadılar belki de canımı yakmamak için. Akıl hastası olduğumu anlamış olsalar gerek ambulans çağırmışlar. Sağlık ekipleri de içeriye girdikten sonra beni birkaç kişi kollarımdan ve bacaklarımdan tutup dışarı çıkarttılar. Ben o esnada direniyordum yapmayın diye. Polisler kelepçe taktılar fakat kelepçe düştü. Ardından beni sedyeye yatırıp kollarımdan ve bacaklarımdan plastik birşey ile bağladılar. Biraz bekledikten sonra beni ambulansa bindirip ruh ve sinir hastalıkları hastanesine naklettiler. Gelir gelmez kalçama bir enjeksiyon yapıldı.(haloperidol+biperiden) Şizofrenide aklınızdan geçen bazı düşünceler gerçek oluyor. O kadar doğal ki gerçek ile ayırt edilemiyorlar. Hastanede yatarken beynimde bana emirler vermeye çalışan o ses bana zorla namaz kıldırtmaya çalışıyordu. Eğer yapmazsam karnımda bir huzursuzluk hissi yapıyor ve aynı zamanda sanki biri masayı tekmeliyor gibi yüksek rahatsız edici sesler çıkartıyordu istediğini yaptırana kadar. Kaldığım psikiyatri servisinde namaz kılmak için ayrılmış bir oda vardı. İçerisinde yan yana sıralanmış üç adet seccade yer alıyordu. Hastaneden ezan sesi duyulmazdı. Bazı hastalar farklı zaman dilimlerinde orada namaz kılıyorlardı. Düzenli beş vakit namaz kılan kimse yoktu. Hastanede yatarken bana etken maddesi olanzapin olan bir antipsikotik ve etken maddesi sertralin olan bir antidepresan ilaç verilmeye başlandı. (bu bilgileri sonradan öğrendim. organik olmayan psikoz teşhisi konmuş ayrıca) Oradayken bazı hastalar belirli aralıklarla yanıma gelip hakkımda bir şeyler soruyorlardı. Hele bir tanesi vardı zihnimi okuyordu. Aklımdan geçen düşünceleri duyabiliyordu. Bu zihnimi okuyabilen kişi islam ve tanrı hakkında konuşuyordu benimle. Tanrının merhametinden bahsediyor, kelime-i şahadet getirtmişti bana. Ben ise onun ağzından çıkan kelimeleri tekrar ediyordum. İlaçlara başladıktan bir hafta(sanırım) sonra benim yanıma gelip bana hakkımda sorular soran kişiler kaybolmaya başladılar. Artık onları görmüyordum. Bir anda gitmişlerdi. Bana emirler vermeye çalışan seslerde kaybolmuştu. Hastanede kısa bir süre kaldıktan sonra taburcu olmuştum. İlaçları her gün düzenli bir şekilde kullanıyordum. Artık halüsinasyonlar giderek azalıyorlardı. Kulağımdaki fısıltılı sesler de gitmişti. Gelelim konu başlığında yer alan duruma. Halüsinasyonlar azalırken birşey daha oldu. İçimdeki islam inancı ve dinsel korkularda giderek zayıflamaya başladılar. Antipsikotik olanzapin beyinde yer alan islam inancı ve korkularını yok ediyordu. İlerleyen süreçte islamdan tamamen koptum diyebilirim. İslama karşı inanç ve sorumluluk yükü üzerimden kalkmıştı. Rahatlamıştım. Artık dinlere inanmayan bir ateist olmuştum. Halen daha ateistim. :) Olanzapin çok fazla kilo aldırdığı için başka antipsikotik ilaçlarda kullandım. Hemen hemen etkinlikleri birbirine benziyordu. Diyeceğim şu ki dinsel korkular, insanın hastalanmasına sebep oluyor arkadaşlar. Şizofrenide beyin fonksiyonları da zayıflıyor. Bu hastalıktan sonra beynim acayip yavaşladı. Halen daha devam ediyor. Konuşurken artık doğru düzgün cümle kuramaz oldum. Beyin o esnada hangi kelimeyi seçeceğini bilemiyor. Herşey karışıyor bir anda. Biri adres sorduğunda yardımcı olamıyorum. Konuşacak birşey bulamıyorum. Beynim basit şeyleri yapmakta bile zorlanıyor. Hafızam çok kötü durumda. Yani beyinde halen daha devam eden genel bir zayıflama var. İnternette yaptığım araştırmalarda yabancı sitelerde okuduğum yorumlardan yola çıkarak bu konuda yalnız olmadığımı gördüm. Antipsikotik ilaç kullanımı, kişinin maneviyatının azalmasına neden olmakta. İngilizce bilmediğim için detaylı arama yapamadım. reddit From the psychoticreddit community on Reddit https://www.reddit.com/r/psychoticreddit/comments/a1zvsd/antipsychotics_made_me_an_atheistreddit From the atheism community on Reddit https://www.reddit.com/r/atheism/comments/d4nt2p/atheist_when_im_on_my_meds_spiritual_when_im_offreddit From the atheism community on Reddit https://www.reddit.com/r/atheism/comments/qpme5/as_a_schizophrenic_lost_my_faith_when_my_medsquora Can having a psychotic episode make you not believe in God? Does anyone have experience with losing faith after being diagnosed with schi... https://www.quora.com/Can-having-a-psychotic-episode-make-you-not-believe-in-God-Does-anyone-have-experience-with-losing-faith-after-being-diagnosed-with-schizophreniaquora What are the effects of taking antipsychotics on spirituality? https://www.quora.com/What-are-the-effects-of-taking-antipsychotics-on-spiritualityquora Do antipsychotics like Latuda affect spirituality and mystical feelings? https://www.quora.com/Do-antipsychotics-like-Latuda-affect-spirituality-and-mystical-feelingshttps://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9730782// Ncbi bilimsel bir kaynaktır reddedilemez. Diyor ki hastalık, başladıktan sonra kişinin dini inancında bir artışa neden olmaktadır. Bu durum bende de böyle olmuştu. Antipsikotik ilaçlar ise bunun tam tersini yapmakta. Biri hastalık diğeri tedavi eden bir ilaç. |
Antipsikotik İlaçlar Beyindeki Dini İnançları Yok Ediyor
-
-
Gerçekse çok geçmiş olsun.
Biraz dini inanç aleyhinde yazılmış alt metinli bir hikaye gibi de geldi ama olsun. Yaşadıklarınızı bir anlık dahi olsa da şüphe ederek küçümsemek benim ayıbım olsun.
Başınızdan geçen onca şeyden sonra umarım şimdi daha iyi hissediyorsunuzdur.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Geçmiş olsun dilekleriniz için teşekkür ederim. Dini kötüleme amaçlı yazmadım. Başıma gelenleri anlattım sadece. İlaçlarımı düzenli kullandığım sürece iyiyim. Bir ara(2-3 hafta kadar) ilaçsız kalmıştım. Bu süre sonunda şizofreni yeniden nüksetmeye başlamıştı. Bu hastalık, ömür boyu devam eden bir hastalık olduğu söyleniyor. Ömrümün sonuna kadar antipsikotik ilaç kullanmak zorundayım.
-
Arkadaşın samimiyetini test edemeyiz ama ben doğru söylediğine inanıyorum. Zaten default tepkimizin söylenenin doğru olduğunu varsaymak olduğunu düşünürüm. Niyet okuyuculuğu çoğu durumda pek rasyonel bir tutum değil.
Öte yandan, konu sahibinin dile getirdiği ağır çocukluk indoktrinasyonunun bu tür psikotik rahatsızlıklara zemin hazırlayabileceği ya da gelişimini kolaylaştırıp hızlandırabileceği bilinen bir olgu. Hepimiz değilse bile yaşı kemale ermiş çoğumuz çocukluğumuzda bu tür dini kaynaklı negatif korkularla yetiştirildik ve bir kalemde bunların etkisinden kurtulmak kolay değil. Kendimden örnek vereyim. Ateist sayılırım, fizikötesine inanmam. Ne ruhları ne de cinleri, perileri gerçek bulurum. Gel gör ki, bir gece mezarlıkta tek başına uyu desen, korkarım uyuyamam. Çok mantıksız olduğunu biliyorum ama bu çocukluk korkuları öyle derine işliyor ki, oradan söküp atmak yoğun ve meşakkatli bir çaba gerektiriyor. OKB hastaları da yaptıklarının mantıksız olduğunu bilirler, fobi sahipleri de öyle ama yapmaktan ve korkmaktan kendilerini alamazlar.
Konu sahibinin özelinde konuşursak, çoğukluğunda kendine empoze edilen dini korkuların kesafeti ve süresi ortalamanın üzerindeyse, bu tür psikotik hastalıklara yol verebilir. Bu bir gerçek.
Belki bu dini korkuların dinden kaynaklanmadığı iddia edilebilir ama dini referansları tarayınca çokça korkutmayla dolu olduğunu görmemek için de kör olmak lazım gelir. Çocukları korkutarak eğitmenin kendisi doğrudan dinden kaynaklanmasa bile, din ile beslenip desteklenen kültürel bir sosyal tutum
Onun için çocuklarımızı korkularla değil, pozitif yönlendirimle eğitmemiz ve bu kültürel kökenli hayali varlıklarla korkutarak eğitme ilkelliğini toplumca terk etmemiz gerek.
Arkadaşa da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Hayat boyu ilaç kullanmak zorunda kalmayabilir çünkü uzun yıllar süren psikoterapi ile iyileşen şizofreni hastaları var. Ayrıca yine yaşlandıkça şizofrenisinin etkinliği azalan hasta örnekleri var literatürde bildiğim kadarıyla. Tabii bu işler maddiyata bakıyor, paran yoksa tedavi de yok.
Kapitalizm?..
-
Okb hastalığımı gusül abdesti tetiklemişti. Yıkanma esnasında acaba burnuma su çektim mi? bunu yaptım mı? diye abdest işlemlerini tekrar ederdim banyoda. Çıktıktan sonra şurayı yıkadım mı? buraya su gitti mi? diye ikna olmaz, banyoya girip tekrar gusül abdesti alırdım. İnsanlar bunun cin ve şeytanlar tarafından verilen vesveseler olduğunu söylerlerdi.
Derler ki gusül abdestinde iğne ucu kadar kuru yer kalmayacakmış. Bu nasıl mümkün olabilir ya? İnsan iğne ucu kadar kuru yer kalıp kalmadığını bilemez ki. Hadi iğne ucu kısmını geçtim insan yine yıkanırken vücudun her bölgesine su gidip gitmediğini yine bilemez.
Geçmiş olsun dilekleriniz için teşekkür ederim. Bir süre ilaçsız kalınca halüsinasyonlar yeniden başlıyordu. Ben ilaçsız yapamıyorum.
-
normal değil mi hocam, melek falan görüyormuşsunuz dediğinize göre
şizofreni olmayan birinde zayıflatma yapmaz. ben de kullanıyorum, bir zayıflama olmadı bende
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Olmayan birisine anlatılan bazen çok sürreal geliyor ama sonra diyorsun ki aslında çok makul ve herkesin başına gelebilir. Hiç kimse kusursuz doğmuyor; içinizi ferah tutun. Bu arada yazım tarzınızı beğendim. Konuşma güçlüğünden söz etmişsiniz ama inanın ben sitede bu kadar net anlatım yapabilen, bu kadar düzgün yazabilen, kendini bu kadar açık ifade edebilen ancak bir elin parmakları kadar kullanıcı görmüşümdür. İstenmeyecek psikiyatrik kondisyon zayıf beceriler veya yetersiz bilişsellik anlamına gelmiyor o halde bunun canlı örneğisiniz. :D
Bende de belirli dereceye kadar OKB olduğu kesin. Bolca parantez kullanıp bilhassa teknik detaylardan veya adlardan söz etmemizden biraz belli oluyor bu. Resmen teşhis almadım ama insan kendisini - ve en yakın çevresini de - az çok anlıyor. Bazı koşullarda bu gerçek bir hediye, bazı koşullarda da cins bir lanet gibi peşimizde. O temizlik hastalarına acıyorum, ki sık sık elimi yıkar kendi halimle. :D
Seviyeleri olduğu kesin. Bazısı her gün buzdolabı boşaltıp içini temizliyor.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Korku büyük bir uyarıcı ve özellikle vahiy bazlı tek tanrıcı nakil dinlerde korku tabanlı bir zorlama ile mümin kazanma dinamiği ve sosyal kontrol mekanizması mevcut. Anlatıya eşlik eden - cinler gibi - çeşitli mitolojik varlıklar mevcut. Bu aynen dediğin gibi derinde yatan ve çevresel uyarılmayla uyanmayı bekleyen psikiyatrik kondisyonları tetikleyici etkiler yapabilir. İnsanları çocukluktan bunlara şartlamak yerine dünyevi ve çağdaş bir eğitim vermek ve vicdanlarını ve zihinlerini serbest bırakmak gerek. Gerçekten bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisi onu erişkin olmayan iradesi dışında böyle şeylere maruz bırakmaktır. Gelişime açık özgür zihnini psikiyatrik rahatsızlıkların fink atabileceği ontolojik bir zindana mahkum etmektir.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Bu yazıyı yazmak iki günümü aldı. Yazdığım yazıyı baştan sona defalarca okuyup, eklemeler ve çıkarmalar yapmak zorunda kaldım. Zaman zaman cümle ve kelimelerin yerlerini değiştirmek zorunda kaldım. Cümleler içerisinde yazım ve imla hataları olup olmadığını kontrol ettim. Anlatımımın, okuyucunun en iyi şekilde anlamasını sağlamam gerekiyordu. Konuşurken bunları yapabilir misiniz?
Ben okuduğumu da tek seferde anlayamam. Defalarca aynı yerleri okuyup tekrar etmem gerekir. Hele şiveli konuşan insanları hiç anlamıyorum. Anlamadığım, yabancı bir dil konuşuyorlarmış gibi geliyor. Önceden böyle değildi. Önceden şiveli kelimeleri beyin hızlı bir şekilde tarayıp benzer kelimeyi bulup getirebiliyordu. Şimdi ise bunu yapamıyor.
Konuşmak ve yazmak farklı şeyler. Benim konuşma ve düşünme yeteneğim zarar gördü. Bu hastalıktan önce insanlar ile konuşurken bana yöneltilen sorulara/cümlelere hemen cevap verebiliyorken artık veremiyorum. Çünkü o anda aklıma hiçbir şey gelmiyor artık. Gelmesi için düşünmeye ve zamana ihtiyacım oluyor. Gelenleri de bazen beğenmeyip yenisini arıyorum. Konuşurken karşımızdaki insan bunu istemez. Hemen cevap bekler. Yazı yazarken hemen cevap vermek gibi bir zorunluluğumuz yok. Bu olmadı diyip yazdığımızı silebiliriz fakat konuşurken konuştuklarımızı silemeyiz.
-
Çok iyi anlıyorum. OKB toplumda yaygın bir bozukluk, hatta biraz daha ileri gideyim, yakında modern toplumun "normali" bile sayılabilir hale gelecek diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir çok kişide şu ya da bu düzeyde OKB var ve çoğu bunun farkında olmayabiliyor. Bende de takıntılar var, görüyorum.
OKB kesinliklşe ve kesinlikle çocukluk deneyimlerimizle bağıntılı. Pek çok psikotik hastalığın kökeninde çocukluk deneyimleri yatıyor olabilir. Evet, bazılarının genetik kökeni de olabiliyor ama genetik yatkınlık olsa bile bunu tetikleyen başlıca unsur çocukluk travmalarımız.
Din üzerinden yaratılan korkuların da çocukluğumuzda şekillenen kişiliğimizin üzerinde ağır bir etkisi var. Çoğu insan aslında saçma olduğunu anladığı veya hissettiği halde dinlere inanmayı sürdürür hatta sadece tek bir dine inanır: Çocukluğunda hangi dinin ağır indokrinasyonuna uğramışsa o dine.. Bu din inacı da aslında bu yüzden bir tür OKB'dir benim nazarımda.
Çocukluğumuzda maruz kaldığımız din indokrinasyonu resmen benliğimize yapışır, onu ordan söküp atmayı az sayıda insan becerebiliyor, çoğunluk korkularıyla yüzleşmekten kaçınıyor.
Uzun yıllar önce çalıştığım şirkette santral operatörü bir kız vardı, sürekli kolonya ile dokunacağı her yeri siler, sürekli el yıkar, masasını, telefonunu günde belki abartmıyorum 50 kez silerdi.
Bir de bu kız erkekleri tahrik etmeyi severdi, kocasıyla yapıp ettiklerini mesai arkadaşları olan bizlere detaylarıyla anlatırdı ve bizi tahrik etmekten gizli bir haz alırdı.
Sonraları bu iki davranışın aslında ortak bir kökeni olabileceğini fark ettim. Muhtemelen çocukken ağır bir cinsel tacize uğramıştı. Bir gün bir kaynakta temizlik hastalığının çoğunun kökeninde bu tür cinsel tacizlerin ve ensest vakalarının olduğunu okudum. Böyle insanlar aslında ortamı değil, ruhlarını arındırmaya çalışıyorlardı çünkü kirlendiklerini, hep kirli olduklarını hissediyorlardı.
Cinsel taciz veya başka türlü bir travma, belki bir yakının ölümünü görmek, ebeveynlerini kaybetmek, ağır dayak ve baskı, çocukluğumuzdaki her türlü travma erişkinliğimizde yakamızı bırakmıyor.
Seri katillerin ve genel olarak kolay cinayet işleyenlerin de çocukluklarının sorunlu olduğunu biliyoruz. Kadın düşmanlığının kökeninde de çocuklukta anne ile yaşanan negatif ilişkiler etkili.
İlaçlar korkularımızı ve suçluluk duygularımızı, aşağılık kompleklerimizi baskılıyor. İlaçlar zihnimizi uyuşturarak tüm bu rahatsızlıklara yol açan negatif düşünceleri baskılıyor. Bu nedenle ilaçlar semptomatik çalışıyor, tedavi edici değiller, idame ediciler. Ancak çok uzun süre kullanılan bazı ilaçların tedavi edici etkileri de olabilir, bilemiyorum. Bipolar bozukluğu olanlara da mesela hayat boyu lityum hapı kullandırılıyor, bırakınca yine eski hallerine dönüyorlar. Şizofrenide uzun süreli ilaç kullanımının böyle bir etkisi var mıdır bilmiyorum. Belki vardır, doktora sormak gerek.
Tabi ilaçlar yalnızca negatif düşünceleri baskılamıyor, onlarla birlikte bazı bilişsel yeteneklerimizi de baskılıyor mesela sizin örneğinizdeki konuşma güçlüğü gibi. Bu ilaçlar santrol motor sistemi de etkilediğinden refleksleri de zayıflatıyorlar. Yani her ilaç gibi psikotik ilaçlar da yan etkileiryle birlikte geliyor.
Asıl tedavi psikoterapide ama o da uzun yıllar sürüyor ve herkesin bunun mali yükünü karşılayacak bütçesi olmayabiliyor.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Torlak Kemal -- 14 Nisan 2024; 20:3:17 >
-
Kaç yaşından sonra şizofreniye dönüştü durumunuz? Bende bir takım sorunlar yaşıyorum sizin daha önce yaşadıklarımız gibi
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
2020 yılında hastanelik olduğumda 26 yaşındaydım. Şu an 29 yaşındayım. İki hafta sonra 30 yaşında olacağım.
-
Peki yaşadığınız uyku bozukluğu nedir? Malesef bu süreçler bende uyku apnesi ve fibromiyalji ye yol açtı. Yorgunluk ve uykusuzluk beni çok zorluyor.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Geçmiş olsun öncelikle. Sizdeki şizofreni din ile bütünleşip beslenmiş. Ben birkaç sene önce bu forumda farklı bir şizofrenle karşılaşmıştım. Eleman bayağı bayağı konu açıp cevap yazmıştı foruma. Ama ayrıntıları net hatırlamıyorum, sadece yüzeysel olarak aklımda kalanları yazayım. İşte, "Her şeyimi biliyorlar, bütün bilgilerim onların ellerinde, sürekli beni izliyorlar, bilgisayarıma telefonuma sızdılar, beni dinliyorlar". Böyle tam Hollywood ajan temalı filmlerdeki şeyleri yazmış eleman ciddi ciddi. Ama kendisini izleyen teşkilattan, örgütten isim olarak bahsetmiyor veya sebebini yazmıyor sadece anlatıyor.
Neyse ben bir psikolog, psikiyatr filan değilim ama belki faydası olur diye sordum forumda. Dedim ki onlar kim. Seni kim ve ne için arasın, takip etsin, izlesin? Öyle ya geçerli bir sebep, mantıklı bir açıklama, bir motivasyon gerek. Ama arkadaş buna cevap vermemişti sanırım. Zaten birkaç mesaj yazıp gitmişti. Şizofreni gerçekten enteresan bir şey. Şizofreni olmayan bizlerin gerçekten anlayabileceği şeyler değil. Dediğin gibi rüyadayken her şey saçma olmasına rağmen çok mantıklı ve gerçekçiyken rüyadan uyandığında hâlbuki gördüğün o rüyanın, o gerçekliğin aslında ne kadar mantıksız ne kadar aptalca ve gerçeğe aykırı olduğunu anlıyorsun. Şizofreni hastalarını da uyanık olduğu hâlde rüyadaymış gibi düşünmek gerekiyor sanırım.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Aynen öyle. Bir de anlattığı şeyleri okurken bizi ters köşe yapan ya da yapmaya çalışan sayısız şizofreni ve korku/gerilim filmlerinden sahneler izler gibi oldum. Hep böyledir ya filmlerde. Yönetmen-senarist karakterin gözüyle anlatmaya çalışır olayı. (Hoş biz karakteri 3. bir şahıs olarak görsek de yaşadıklarını 1. şahıs olarak gösteriyor yönetmen. Sanırım tıpkı rüyalarda gördüğümüz ve yaşadığımız şeyi anlamamız için. Rüyalarda da böyle olur, olabilir. Kendimizi de 3. şahıs olarak görebiliriz, ayna vs olmadan ama aynı zaman da görmeyiz de. Gerçeklik karışık ve bulanıktır ve bu garipliği de rüyadayken sorgulamamız mümkün değildir, gerçek odur orada.)
Edit: Şimdi aklıma geldi de acaba bu tarz filmleri şizofreni hastaları izlese nasıl bir etkisi olurdu? Hastalığı daha mı kötü hâle getirir yoksa daha mı iyiye götürürdü. (Bazı filmler şizofreniye vurgu yapıyor, aha bunların hepsi sanrıydı, halüsinasyondu, gerçek değildi, gerçekte olan buydu diye filmin sonuna doğru olayı bağlıyor o yüzden dedim) Hastayı filmi izlerken epey etkileyeceği kesin çünkü sağlam insanları bile etkileyen yapımlar var. Ama sonrası önemli. Mesela çok başarılı, gerçekten normal insanı bile günlerce etkiye sokabilecek korku filmleri var. Kazık kadar olduğu ve psikolosijisi sağlam olduğu hâlde bu filmleri izleyemeyen arkadaşım var. Bildiğin yetişkin insan ama yok. İzleyemez. İzlese uyuyamaz. Herhalde böyle filmlerin hasta üzerinde etkisi iyi olmazdı diye tahmin ediyorum. Ya da filmine göre değişebilir.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 16 Nisan 2024; 12:29:14 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Takıntı konusu gerçekten çok sinsi bir şey hocam. Umursamıyoruz, önemsemiyoruz ama farkında olmadığımız, umursamadığımız, çok kolayca önemsemeden kabullendiğimiz takıntılarımız olabiliyor. Hatta ben zamanla takıntılarımı fark eder oldum. Değişik değişik takıntılarım var. Bunları kırmak da zor oluyor, yapışmış bir kere. Yapmayınca tatlı bir rahatsızlık veriyor sanki, ufaktan huzursuz ediyor. O yüzden kırması zor oluyor. Yani kırınca bedel olarak o huzursuzluğu, rahatsızlığı alıyorsunuz. Bazı takıntılar neyse de bazıları gerçekten insanın yaşam kalitesini, sosyalleşmesini çok fazla olumsuz etkileyebiliyor. Yani takıntıdan takıntıya fark var.
Alıntı
metni:Bir gün bir kaynakta temizlik hastalığının çoğunun kökeninde bu tür cinsel tacizlerin ve ensest vakalarının olduğunu okudum. Böyle insanlar aslında ortamı değil, ruhlarını arındırmaya çalışıyorlardı çünkü kirlendiklerini, hep kirli olduklarını hissediyorlardı. Gerçekten ilginçmiş. Kulağa garip geliyor.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Gün içerisinde herhangi fiziksel-zihinsel bir aktivite yapmasak bile beynimiz günün sonunda yorulacak, uyumak isteyecektir. Uykum geldiği halde uykuya dalamazdım. Ya yine rüyalarımda kötü şeyler görürsem? Birde karanlık korkusu buna eşlik ederdi. Psikolojik hastalıklar beynin negatif şeylere odaklanmasına neden oluyor. Bu düşünceler ise uykumuz olduğu halde bizi uyutmuyor.
-
Geçmiş olsun dilekleriniz için teşekkür ederim. İzlenme, takip edilme durumunu bende yaşadım. Bir yerde gördüğüm bir insanı veya arabayı gittiğim farklı yerde de karşıma çıkıyordu. Arabaların plakalarına bakardım sürekli. Onlardan anlamlı kelimeler üretirdim. Plakaların orta kısmında genellikle S harfi bulunurdu. S, SS, SSS. Arabalar da hep lüx araçlardı. Markaları bmw, porsche.. Araçların renkleri genellikle siyah olurdu. Hatta bir keresinde bu siyah araçlardan trafik kitlenmişti. Bu araçlarda tam yanımdan geçerken kornaya basıyorlardı. Ama bazen de basmıyorlardı. Hareket halinde olanları da vardı kenara park edilmiş olanları da. Bu araçlar bazen 34 plakalı olurlardı.
Sahip olduğum elektronik eşyalar, giyim-kuşam vs. genellikle siyah renktedir. Nedenini bilmiyorum. Karanlıkta siyahtır ve ben karanlıktan korkardım. Siyah negatif bir renktir. Kişide çeşitli korkular uyandırabiliyor.
"Neyse ben bir psikolog, psikiyatr filan değilim ama belki faydası olur diye sordum forumda. Dedim ki onlar kim. Seni kim ve ne için arasın, takip etsin, izlesin?" demişsiniz.
Bu hastalık, kişiyi önemli biri olduğunu hissettiriyor ve buna inandırıyor. Bu hastalığın etkisi altındayken mehdi olduğumu sanırdım. Sahip olduğum eşyaların, takip eden kişiler tarafından çalınacağı korkusuna kapılırdım.
-
Belirtilerden biraz daha detay veriyim.
Normal dışarıda yürüyorum karşıdan gelen insanlar konuşmuyor, tam yanımdan geçerken konuşmaya başlıyorlardı. Konuştuğu şeyler ise aklımdan geçen düşünceler veya yaptığım davranışlar hakkında olurdu.
Gece saatlerinde yüksek kamyon kornası sesleri olurdu. Bir kamyon gece boş yolda niye kornaya bassın ki? Hep aynı yerden gelirdi bu korna sesleri.
Uçak veya helikopter sesleri olurdu. O sırada yukarıya bakardım ne uçak var ne de helikopter.
İntihar düşünceleri oluşturuyordu.
Yine dışarıda yürüyorum atm kuyruğu vardı bayağı bi uzun. Oradan geçerken kuyruktaki herkes birden bana bakmaya başlamıştı.
Renkler.. Mavi iyi, kırmızı kötüydü. Mavi birşey gördüğümde kendimi güvende hissederdim.
Koku.. Bazen burnumda gül kokusu veya gaz çıkarma kokusu oluşurdu.
Uykudan uyanırken bir ses adımı söyleyerek uyandırıyordu beni uykudan. Hafif bir sesti ama uyandırıyordu.
Bu hastalıkta alınganlık var. Çevremde olup bitenlerin kendimle alakaları olduklarını düşünürdüm.
Ben odamdayım oturuyorum, kapı kapalı. Aklımdan çeşitli düşünceler geçiyor salonda da dedem vardı. Bu aklımdan geçen düşüncelere karşı dedem salondan cevap veriyordu. Kapıyı açtım yüzüne karşı sordum dedim niye öyle dedin. Bu cevap veremedi, kıvırmaya başladı.
En Beğenilen Yanıtlar
Tüm Yanıtları Genişlet
Arkadaşın samimiyetini test edemeyiz ama ben doğru söylediğine inanıyorum. Zaten default tepkimizin söylenenin doğru olduğunu varsaymak olduğunu düşünürüm. Niyet okuyuculuğu çoğu durumda pek rasyonel bir tutum değil. Öte yandan, konu sahibinin dile getirdiği ağır çocukluk indoktrinasyonunun bu tür psikotik rahatsızlıklara zemin hazırlayabileceği ya da gelişimini kolaylaştırıp hızlandırabileceği bilinen bir olgu. Hepimiz değilse bile yaşı kemale ermiş çoğumuz çocukluğumuzda bu tür dini kaynaklı negatif korkularla yetiştirildik ve bir kalemde bunların etkisinden kurtulmak kolay değil. Kendimden örnek vereyim. Ateist sayılırım, fizikötesine inanmam. Ne ruhları ne de cinleri, perileri gerçek bulurum. Gel gör ki, bir gece mezarlıkta tek başına uyu desen, korkarım uyuyamam. Çok mantıksız olduğunu biliyorum ama bu çocukluk korkuları öyle derine işliyor ki, oradan söküp atmak yoğun ve meşakkatli bir çaba gerektiriyor. OKB hastaları da yaptıklarının mantıksız olduğunu bilirler, fobi sahipleri de öyle ama yapmaktan ve korkmaktan kendilerini alamazlar. Konu sahibinin özelinde konuşursak, çoğukluğunda kendine empoze edilen dini korkuların kesafeti ve süresi ortalamanın üzerindeyse, bu tür psikotik hastalıklara yol verebilir. Bu bir gerçek. Belki bu dini korkuların dinden kaynaklanmadığı iddia edilebilir ama dini referansları tarayınca çokça korkutmayla dolu olduğunu görmemek için de kör olmak lazım gelir. Çocukları korkutarak eğitmenin kendisi doğrudan dinden kaynaklanmasa bile, din ile beslenip desteklenen kültürel bir sosyal tutum Onun için çocuklarımızı korkularla değil, pozitif yönlendirimle eğitmemiz ve bu kültürel kökenli hayali varlıklarla korkutarak eğitme ilkelliğini toplumca terk etmemiz gerek. Arkadaşa da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Hayat boyu ilaç kullanmak zorunda kalmayabilir çünkü uzun yıllar süren psikoterapi ile iyileşen şizofreni hastaları var. Ayrıca yine yaşlandıkça şizofrenisinin etkinliği azalan hasta örnekleri var literatürde bildiğim kadarıyla. Tabii bu işler maddiyata bakıyor, paran yoksa tedavi de yok. Kapitalizm?.. |
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X