Aspect Deneyi (Uzaktan hayalet etkisi) bilimsel ve felsefik sonuçları

kingman29

Yarbay

3437 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Kuantum Fiziğinin Babası kabul edilen Neils Bohr'un evine gelen bir ziyaretçi, çalışma masasının üzerinde asılı duran At Nalı'nı görmüş ve Bohr'a sormuş:Sen dünyanın en önemli bilim adamlarından birisin.Gerçekten At Nalı'nın uğur getireceğine inanıyor musun?Bohr cevap vermiş:Ben böyle şeylere hiç inanmam ama bana ister inansın , ister inanmasın herkese uğur getirdiği söylendi.

Söz konusu olan Kuantum Fiziği olunca , imkansızlıkların mümkün olduğunu görmek pek de zor değil.Peki ne gibi imkansızlıklar?Mesela ben geçen gün yolda yürürken kenarda duran ufak bir taşa tekme attım , ancak 5 metre ilerideki başka bir taş , sanki ona tekme atmışım gibi fırladı ve uçtu.Geçenlerde yine benzer bir tecrübe yaşadım.Arkadaşımla bilardo oynamaya gittik.Yanımızdaki masa boş ve toplar masada rastgele dağılmış haldeydi.Ben kendi masamdaki 8 numaralı topa vurup deliğe soktuğumda , yandaki boş masadaki siyah top , kimse vurmadığı halde hareket edip deliğe girdi , sanki ona vurmuşum gibi hareket etti.

Eğer sizlere böyle bir hikaye anlatmış olsaydım , bana bir an önce akıl hastanesine gitmemi tavsiye ederdiniz.Ama fizik kanunlarına göre böyle birşey mümkün desem , bana asla inanmazdınız.Benim arkamdan da dalga geçmek için , yaşadığım tecrübeye "uzaktan hayalet etkisi" derdiniz.Zaten Einstein da aynı şeyi yaptı.Birbirinden bağımsız iki ayrı maddenin , birbiriyle telepatik bağ kurabileceği iddiasını "uzaktan hayalet etkisi" şeklinde isimlendirdi.Kuantum fiziğinin bilimde yeri olamaz diyerek karşı çıktı.Sadece Einstein değil , tüm bilim camiası aynı tavrı gösterdi.

Ancak aspect deneyi bize , evrenin işleyişinin hiç de sandığımız gibi olmadığını gösterdi.Bu konuyu açmamdaki amaç , Aspect deneyini çok basit bir dille , herkesin anlıyabileceği bir şekilde anlatabilmek.Bu deneyi anlamak için üst düzey fizik ya da matematik bilgisine gerek yok.Lise düzeyi matematikle , biraz da kafa yorarak herkes anlıyabilir.Ancak deneyi anlayabilmek için iki aşamalı anlatmam lazım.Birincisi , hayali bir düşünce deneyi olacak.Bu deney üzerinde biraz kafa yorarak , gerçek deneye entegre etmemiz gerekecek.Sakın karmaşık sanmayın.Deney çok basit.Ancak neticeleri çok feci.Lafı fazla uzatmadan hemen düşünce deneyimize geçelim:

Aspect Deneyi (Uzaktan hayalet etkisi) bilimsel ve felsefik sonuçları

Düşünün ki bir gün kapınız çaldı ve hiç tanımadığınız birinden size bir kargo geldi.Kargodan 1-50 arası numaralandırılmış 2 grup toplam 100 adet cihaz çıktı.Bu cihaz şekilde görüldüğü gibi üzerinde bir kırmızı bir mavi , iki adet lamba ve 3 adet düğme bulunan bir cihaz.Ayrıca kargoya iliştirilmiş bir de mektup var.Mektup şöyle diyor:"Merhaba bilim dostu arkadaşım.Sana çok ilginç bir deneyim yaşatmak için bu kargoyu yolladım.Senden istediğim 1'den 50'ye kadar numaralandırılmış kutuları kendine ayırıp , diğer 50'ye kadar numaralandırılmış kutuları , yakın bir arkadaşına kargoyla göndermen.Arkadaşın kargoyu aldıktan sonra , arkadaşını telefonla arayıp durumu anlatacaksın.Aynı numaralı kutuları elinize alıp , aynı numaralı düğmelere bastığınızda , birbirinize hangi ışığın (kırmızı ya da mavi) yandığını söyleyeceksiniz.Bunu yaptığınızda , her seferinde aynı renkte ışığın yandığını göreceksiniz.Tabii ki siz benim bu kutuları daha önceden , aynı düğmelere basıldığında aynı ışık yanacak şekilde ayarladığımı düşüneceksiniz.Ancak gerçek bu şekilde değil.Sen bir numaralı kutunun 2 numaralı düğmesine bastığında kırmızı yanıyosa , arkadaşınınkinin de kırmızı yanmasının sebebi , aralarında telepatik , doğaüstü bir bağlantı olmasından dolayıdır.Sen birinci kutudaki düğmeye bastığın anda , diğer kutu hangi rengin yandığını anlayıp , kendisi de aynı renkte yanmaktadır.Ayrıca kutuların hangi düğmesine basıldığında hangi renk yanacağı daha önceden belirlenmemiştir.Kutu sen düğmeye bastığın anda hangi rengin yanacağına karar vermektedir.Hem de diğer kutu , çok uzak mesafede bile olsa, diğer kutuyla doğaüstü bir yöntemle iletişim kurarak , kendisi de aynı renkte yanmaktadır.Biliyorum bütün bunlar sana bilim dışı gelecek.Ancak bunu bilimsel ve matematiksel olarak ispatlamanın yolunu bulacaksın ve bütün dünyada bilimsel ve felsefik bir devrime yol açacaksın"

Bu mektubu okuduktan sonra her ne kadar ispatlamak imkansız gibi görünse de denemeye karar verdin ve amerikadaki arkadaşına 50 kutuyu kargoladın.Kargoyu alan arkadaşın şaşkınlık içerisinde seni telefonla arayarak bu da neyin nesi diye sordu.Arkadaşına mektupta yazanlardan bahsettikten sonra deneyi uygulamaya başladınız.Bir numaralı kutunun 2 nci düğmesine bastığını söyleyerek arkadaşından da 1 numaralı kutusunun aynı düğmesine basmasını istediğinde kutuların aynı renkte yandığını gördüğünüz.Başka kutularla aynı numaralı düğmelerle deneme yaptıktan sonra , her seferinde aynı renkte ışığın yandığını gördünüz.Bu zaten beklenen şeydi.Mektupta da bu şekilde olacağı söyleniyodu.Arkadaşın "Bu saçmalık , adam belli ki kutuları aynı düğmelerin aynı renkte ışığı yakacağı şekilde ayarlamış."Ancak sizin aklınızdaki şüphe bi türlü kaybolmadı."Ya dediği gibi gerçekten kutuların birbirlerinden haberleri varsa." diye arkadaşınıza cevap verdiniz.Ancak arkadaşın "Öyle bile olsa bunu ispatlamanın bir yolu yok." dedi.İşte o anda kafanızda bir şimşek çaktı."Biz şimdiye kadar hep aynı numaralı kutuların , aynı numaralı düğmelerine bastık.Peki şimdi aynı numaralı kutuların , rastgele seçtiğimiz düğmelerine basarak birbirimize kırmızı mı yoksa mavi mi yandığını söylersek ne olur."Arkadaşınız hemen matematiksel bir hesap yapmaya başladı.

"İkimizde elimize 1 numaralı kutuyu alarak rastgele düğmelere basarsak ortaya 9 farklı ihtimal çıkar.Ben birinci düğmeye basarsam sen 1,2 ya da 3'e basabilirsin.Yani (1-1)(1-2)(1-3).Ben 2 nci düğmeye basarsam sen yine 1,2,3 düğmelerinden birine basabilirisin:(2-1)(2-2)(2-3)Aynı şekilde diğer ihtimallerle beraber toplam 9 ihtimal ortaya çıkar:
(1-1)(1-2)(1-3)(2-1)(2-2)(2-3)(3-1)(3-2)(3-3)

Peki kutunun hangi düğmeye basıldığında hangi ışığının yanacağı ihtimali kaç şekilde olabilir.Birinci düğmede kırmızı , ikinci düğmede kırmızı , üzüncü düğmede kırmızı.Yani KKK,Veya birinci düğmede kırmızı , ikinci düğmede kırmızı, üçüncü düğmede mavi:KKM şeklinde tüm ihtimalleri düşünürsek , bütün ihtimaller KKK,KKM,KMM,MMM,MKK,MMK şeklinde 6 farklı ihtimal ortaya çıkar.Senin elindeki kutunun ihtimali de aynı olmak zorunda.Eğer bende 1 numaralı düğme kırmızı ışığı yakıyosa , sendeki 1 numaralı düğme de kırmızıyı yakmak zorunda.O yüzden bendeki ihtimal KKK ise sendeki KMK olamaz.Karşılıklı ihtimallerimiz KKK-KKK veya KKM-KKM şeklinde olmak zorundadır.Buna göre karşılıklı ihtimallerimiz toplam 6 farklı şekilde olabilir:

KKK-KKK
KMK-KMK
KMM-KMM
MMM-MMM
MMK-MMK
MKK-MKK

Görüldüğü gibi elimizdeki kutuların hangi düğmede hangi renk yanabileceğinin ihtimal şeması yukarıdaki gibidir.O zaman bu ihtimaller üzerinden , rastgele hangi düğmelere basabileceğimiz ihtimalini (1-1)(1-2)(1-3)(2-1)(2-2)(2-3)(3-1)(3-2)(3-3) uygularsak ortaya aşşağıdaki gibi bir tablo çıkar:

KKK-KKK --->AAAAAAAAA --->9/9 AYNI
KMK-KMK --->AFAFAFAFA --->9/5 AYNI 9/4 FARKLI
KMM-KMM --->AFFFAAFAA --->9/5 AYNI 9/4 FARKLI
MMM-MMM --->AAAAAAAAA --->9/9 AYNI
MMK-MMK --->AAFAAFFFA --->9/5 AYNI 9/4 FARKLI
MKK-MKK --->AFFFAAFAA --->9/5 AYNI 9/4 FARKLI

Sonuçta 54'te 38 oranında aynı , 54'te 16 oranında farklı çıkacaktır.Yani yaklaşık olarak %75 aynı , %25 farklı çıkmak zorunda.Şimdi elimize aynı kutuları alıp aynı numaralı düğmelerine basmak yerine , rastgele numaralı düğmelere basarak , tüm 50'şer kutumuzla aynı işlemi yaparak , hangi renkteki ışıkların yandığını bir kenara yazalım ve deney bittiğinde kıyaslayalım.Eğer mektubu gönderen vatandaş gerçekten dediği gibi kutuların hangi düğmesine basıldığında hangi renkteki lambanın yanacağını önceden belirlememişse , çoğunluğunun aynı çıkmaması lazım."

İşte bu dediniz ve arkadaşınızı tebrik ettiniz.Demek ki bu işin bilimsel ve matematiksel bir açıklaması olabilirmiş.Deneyi yaptınız ve çoğunlupun aynı olmadığını görerek , kargoyu gönderen kişinin doğruyu söylediğini ve kutuların önceden belirlenmediğini , aralarında da telepatik bağ kurduklarını bilimsel olarak ispatladınız.

Buraya kadar ki kısım Aspect deneyinin düşünsel deney kısmıydı.Yarın , bu deneyin gerçek hayata nasıl uygulandığını , atomaltı parçacıklarla bu deneyin nasıl yapıldığını anlatıcam Allah'ın izniyle.Yarın görüşmek üzere....

Spin

Şimdi gelelim gerçek deneyimize.Aspect deneyi fotonlar üzerinde , dedektörlerle yapılmış bir gerçek deneydir.Sonuca ulaşmak için pek çok değişik versiyonları yapılsa da , bütün bu deneyler aynı sonucu göstermiştir.Atomaltı parçacıklarla yapılmış bu deneyleri anlıyabilmek için bir kaç basit ön bilgi vermek gerekir.İlk olarak Spin'den bahsetmek lazım.Spin dediğimiz şey , atomaltı bir parçacığın , belli bir eksende , hangi yönde döndüğü bilgisidir.Elektronlar veya fotonlar futbol topu gibidir.Hem belli bir istikamete giderken aynı zamanda kendi etraflarında belli bir yörüngede dönerler.Bilim adamları da labaratuvar ortamında , bu atomaltı parçacıklar için belli bir eksen seçerek , hangi yönde döndüklerini dedektörlerle ortaya çıkarırlar.Mesela dünyamız için düşünürsek , kuzey kutbundan güney kutbuna doğru hayali bir eksen seçersek , dünyanın sağa doğru döndüğünü biliriz.Bu da demektir ki , dünyanın kuzey-güney eksenine göre spini +(artı)'dır.Güney-kuzey eksenine göre ise spini -(eksi)'dir.Ancak ekseni ille de dik olarak seçmek zorunda değiliz.Mesela kuzey-güney eksenine 30 derecelik açı yapacak şekilde başka bir eksen de seçebiliriz.Ancak spin yine artı olacaktır.Ancak mesela hayali olarak avusturalya'dan girip de Kanada'dan çıkacak şekilde bir eksene göre spinine bakarsak o zaman spin eksi olacaktır.Şekilde görüldüğü gibi sınırsız sayıda farklı eksenlerden , atomaltı parçacığın spinini ölçebiliriz.Hangi ekseni seçersek seçelim , spin değeri ya artı ya da eksi olacaktır.

Belirsizlik İlkesi

Kuantum fiziği ile ilgili bilmemiz gereken başka bir unsur Belirsizlik İlkesi'dir.Düşünün ki elinizde çok güçlü bir mikroskop var.Hücreyi rahatlıkla görebiliyosunuz.Ancak mikroskopun odaklanma yeteneği çok daha güçlü ve siz de hücre zarının yapısını merak ettiniz.Mikroskobu hücre zarına odaklayıp baktığınızda göreceğiniz şey kocaman bir hiç olacaktır.Çünkü hücre zarını oluşturan moleküller , sizin odakladığınız ışığın etkisiyle dağılacaktır.Sanki gazete kağıdına lazer tutmuş gibi hücre zarını yakacaktır.Siz baktığınızda da sadece yanmış bir enkaz göreceksiniz.Işığı kısayım da bakayım derseniz , molekülleri etkilemeyecek derecede ışığı kıstığınızda ise karanlıktan başka bişey göremezsiniz.İşte bizlerin küçük boyutları gözlemlememizde böyle sıkıntılar mevcuttur.Net görmek için ışığı ne kadar artırırsanız , o kadar bozarsınız.Bozmamak için de ışığı ne kadar kısarsanız o kadar az görürsünüz.Kuantum fiziğinde de bir atomaltı parçacığını konumunu ne kadar net ölçmek isterseniz , momentumunu , yani hareketini o kadar az ölçebilirsiniz.Spin ölçme konusunda da bilinmesi gereken , elektron gibi bir atomaltı parçacığın spinini bir kere ölçtüğünüzde , onun spinini bozarsınız.Yani siz ölçtüğünüzde spin sağa doğru ise , ölçme nedeniyle elektronla etkileşime girdiğiniz için , artık o elektronun spini aynı olmayacaktır.Dedektörün arkasına başka dedektör koyup ikinci kez ölçüm yapmaya kalktığınızda , ilk ölçümünüzle aynı olmayabilir ya da olabilir, bu konuda önceden bir kestirilebilirlik söz konusu olamaz.

Dolanıklık

Şimdi de deneyimiz için önemli olan son unsur , dolanıklığın ne olduğu konusunda biraz bilgi verelim.Dolanık parçacıklar birbiriyle tamamen aynı enerjiye , aynı spine , aynı momentuma sahip parçacıklardır.Mesela yüksek enerjili kalsiyum atomu , iki tane foton salarak düşük enerjili konuma geçer.Bu salınan iki fotonun enerjisi , monentumu ve spini aynıdır.Eğer önlerinde herhangi bir engelle karşılaşmazlarsa , biri Jupitere , diğeri güneşe kadar gider ve özelliklerini korurlar.

ASPECT DENEYİ

Görüldüğü üzere deney gayet basit.Tam ortada dolanık parçacık üreten kalsiyum atomları.Biri sağda , diğeri solda iki tane dedektör.Ortadaki kalsiyum atomları dolanık fotonları üretecek , dolanık fotonlardan biri sağa , diğeri sola gidecek ve iki dedektör , rastgele seçilen 3 eksenden biriyle fotonun spinini ölçecek.Yukarıda bahsettiğimiz düşünce deneyinde olduğu gibi , dedektör toplam 3 farklı şekilde ölçüm yaparak diğer dedektörün yaptığı ölçümle kıyaslayacak.

1980'li yıllarda bu deney gerçekleştirildiğinde ortaya çıkan sonuç , hiç de beklendiği gibi değildi.Rastgele yapılan ölçümlerde %75 oranında aynı sonuç çıkması gerekirken , herşey ters yüz olmuştu.Tüm bilim adamlarının öngörüleri boşa çıkmıştı.Deneyin çok farklı versiyonları , belki de binlerce kez tekrarlandı, ancak sonuç yine aynıydı.Atomaltı dünyasına hükmeden fizik kanunlarının , bizim bildiğimiz fizik kanunlarından çok farklı olduğu gerçeğini tüm dünya anlamıştır.Bilim dışı saçmalık olarak ilan edilen kuantum fiziğinin ise tüm bilim adamlarınca kabul edildiği bir döneme girilmiştir.

< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kingman29 -- 29 Mayıs 2016; 15:26:07 >

Gömlekli Adam

Binbaşı

1248 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

ozanselte

Teğmen

196 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

paardon

Binbaşı

1206 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Mephalay

Yarbay

4749 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Escherich

Yarbay

2553 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

kingman29

Yarbay

3437 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Perceptron

Binbaşı

1422 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

The Neighbourhood

Yüzbaşı

773 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

kingman29

Yarbay

3437 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

laserss

Yüzbaşı

463 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

laserss

Yüzbaşı

463 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

HADO77

Yarbay

5876 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Bence zaman en az 3 boyutlu olmak zorundadır. Su ateş ve bunların neden sonuç içinde anlamını oluşturan tuz yani sodyum ozlu bileşenler. Hidrojen oksijen ve sodyum bu açıdan zamanın türevleri olarak anlamlıdır. Canlılığın yapı taşı denebilecek oluşumun aynı zamanda zamansal süreçte var olabilmesi adına bu 3 atomun temel olduğunu düşünüyorum.

Suyun ve ateşin zamanı gorelidir. 1 anı sonsuza dek ırayabilen bi ateş zamanı bi anı cennetlerde binlerce yıla denk suyun zamanı mevcut.

Tuz bu açıdan suyun ateşle terkibinden sonraki buharlaşma neticesinde ortaya çıkan artık zaman olarak sodyumu da yakıcı bi turev olarak ortaya koymakta.

Zamanın bu açıdan insandaki goruntusu tuzlu gözyaşı gibi bi şeye tekabul etmiş. Su ve tuz ateş denen yapının eylemsel bi sonucu olarak bakış açısı nazariye oluşturan zaman göstergesi olarak gözün gozlemlediğinden sonuca ulaşan hulasa zamanı yani zamanın artık değerini ortaya koyuyor.

Bi meseleye zaman boyutundan bakarsanız size artık zaman hakkında veya verdiği olçude mevcut zaman anlayışını anlayabiliriz diye duşunuyorum. Sevinçten veya huzunden ağlamak zamanın artık halini gostermekte gibi.

Artık zaman mevcut tekilliğin terkib edilmiş halidir ve zamanın artığı olarak son zaman hulasa zaman gibi anlamlara sahip olabilir. T eşit 0 anından bu güne kadar ki birikimin eksilen bi yapı olması mumkunken artık zaman 0 dan aşağıya değil yukarıya doğru ivmelenen bi yapıyı da ortaya koyarsa tekilliğin azalan değil artan bi şekli ortaya konabilir.

İnsan bu açıdan etken amil olabilme durumunda ve yaratılışımızdaki temel gerekçelerden biri de zamanın o an olan biriminden fazlasını ortaya koyma hali olabilir.

T eşittir 0 a kadar insanın azalan bi değerin artığı olma durumu mümkünse bu halde insan bilinen zamanın dışından gelmiş bi şey olabilir diye duşunulecektir.

Teorik olarak tuz denen yapı cehennem denen ateşin hulasası olduğu gibi alternatifi de olmakta. Yani ateşle yakmak yerine tuz...sonradan toz...veya töz....şeklinde ifade edilebilecek zerre, fikir gibi bi takım oncullerin cehennemi hale karşı bi hamle olduğu düşünülüyor.

Bu değerlerin satılık olduğunu duşunuyorum. Tuz... Toz...töz... Gibi cehennem alternatifi yapılar bi yapı tarafından satılan bi şey. Gerçek manada bi alışverişten bahsedilebilir. Zira zamanın oncesinden eksilen ateş ve su denen yapı bu oncellikte bireysel bi duruşun sergilendiğini de beyan eder.

Anne evlat diye betimleyebileceğimiz bi yapının bu alış verişi gerçekleştirdiği karşısına çıkan değere bu tuz toz töz denen şeyi kişinin mevti karşılığında sattığı düşünülüyor. Bilinen manada insan dna olarak olemeyeceğini anlamış olmalı. Bu yüzde bu iki kavram zaman ve mekanda var olduğu düşünülen anne yani hayrı devamlı surette indiren ve evlat bi hayır olan olması umulan tarafından şekillendirilmiş ve kız çocuğu ve baba denen kavrama göre bu tuccarlığı ustlenmişe benziyor.

Kısaca kuantumun dunyasında kız ve babası denen kavrama göre anne ve erkek evladı bi değeri karşılık esasına göre bizim anlayacağımız dilde ticarileştirmiş yani kulluk denen borç kavramını turetmiş olabilir.

Bu kavram yani kul hakkı mutlak değildir. Bu yüzde kişi fikir zerre ve ateşin turevi hakkında bilgi sahibi olmak zorundadır.

Anne. Evlat

Baba kız şeklinde bi kuramımız vardı ona binaen yazıldı.

< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >

kingman29

Yarbay

3437 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

kingman29

Yarbay

3437 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Physicist_Emre

Yarbay

2581 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

M@rKSm@N

Yarbay

2233 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Aspect Deneyi (Uzaktan hayalet etkisi) bilimsel ve felsefik sonuçları

En Beğenilen Yanıtlar

Benzer içerikler