Artık makas atan apaçiler yürü be koçum benim diye sevinir.....
quote:
Orijinalden alıntı: brkcad34
Yahu ben bu forumda ki insanları anlamıyorum. Zaman zaman canı sıkılan "neden bizim %100 Türk malı bir arabamız yok" diye konu açar hatta klüp bile kurar ama başbakan bunu dile getirip birde KOÇ'a söyledi diye veryansın ederler. Beyefendiyi pek sevmem, ayrı görüşlerdeyiz ama kötü bir istekde bulunmamış yani. Ve de KOÇ nede olsa bu işin içinde diye ona söylemiş olmalı. Yani tutturmuşsunuz KOÇ kaymak yiyor, bunu diyen adam da KOÇ'un yerinde olsaydı eminim o kaymağı o da yerdi. KOÇ bana göre günahı ile sevabı ile, iyisi ile, kötüsü ile yine de memlekete hayırlı şeyler yapmıştır diye düşünüyorum. Biri de çıkmış önce yollara baksın demiş. Yahu hiç düşünmezmisiniz bu yolları yapanlar nereleri delip, geçip, dağların içinden tüneller geçerek yollar, viyadükler yapmışlar ki onların sayelerinde gidiyoruz demiyorsunuz da yok asfalt şöyle, yok virajın eğimi böyle yok efendim şu böyle bu böyle. Şükredin halinize!!! Konuya dönersek neymiş efendim saygı değer otomobil otoriteleri der ki bu saatten sonra araba üretsek bile dünyaya tanıtamayız, kim alır, sonu COLA TURKA gibi olur demiş. Bravo, koca araba ile teneke kutusu 1.5 liraya satılan COLA'yı kıyasladın. Neymiş efendim çeşitli otomobil firmaları batmış, bizim hiç şansımız olmazmış. Sen bir çık, üret, salına salına yürü bakalım etrafta da yap gövde gösterini bak nasıl satarsın. Ama yine de kendi TÜRK malı, TÜRK isimli arabamızın olmaması daha iyi. Çünkü bir versiyonunun fiyatı 50 bin lira olur siz gidip "o paraya onu alacağıma ALAMAN MALI JETTA ALIRIM DAHA İYİ" dersiniz.
Arkadaşım ben yaklaşık 10 yıldır bu inşaat işlerinin içindeyim. Yaklaşık bu sürenin yarısınıda yurtdışında çalışarak geçirdim. Burda yapılan bu duble yolların ve otoyolların kalitesi inanın bana gittikçe kötüleşmeye gidiyor. Şimdi bu konuyu daha çok açıcam işin rengi değişecek o yüzden hiç girmeyelim bu konuya. Şimdi bu yol projeleri nasıl yapılıyor biliyormusun.? Ondan bahsedeyim sana. Yol projesi yapılmadan önce proje hızı belirleniyor. Yani yoldaki yapılacak maksimum hız belirleniyor. bu yurtdışı projelerde genellikle 110 - 120 olarak belileniyor fakat karayolları hala bunu ülkemizde 90 olarak kabul ediyor. Bu 90 lık hıza göre proje yapılıyor. Ha bu hız yeterlimi proje olarak evet gayet uygundur. Bu hıza göre yolun virajındaki eğimler hesaplanıyor, düşey kurp diyoruz yani boyuna eğimler yatay eğimler vs.. bir çok hayati standart buna göre belirleniyor. Bu işlem kağıt üzerinde bir araç için en tehlikesiz yol olarak hesaplanıyor.
Ama gel gör arazide yapılan imalat yani yol işi projeden tamamen uygunsuz. ve senin hayatın 90 km de problemsiz gideceğin yol iken 60 la girdiğin virajda son buluyor. Bilmem anlatabildim mi bu şükretmek olayı niye ve kimin için yapıldığını, bana biri bildirsin bi zahmet.
Bu arada yerli otoya destek veriyorum ama gerçekleri görerek.. Saygılar.
Ülkede yetişen insanları öyle bir formatlamışlar ki üzerine dünyanın en ileri işletim sistemini de koysan ms-dos komutlarıyla çalışmaktan vazgeçemiyorlar.
Mesele başbakanın özel bir şirkete öneride bulunması değil. Vardır herkesin bir hesabı, ne başbakan İstanbul sermayesinin nasıl organize olup Türkiye'de suyun başını tuttuğunu ve kimlerle işbirliği yaptığını unutmuştur; ne de İstanbul sermayesi kendi keyiflerine uygun şartların sunulacağını düşünüyordur. Seçim öncesi "ekonomide İmf'ye tabi olalım, yardım alalım yoksa kriz ülkeyi yıkıp geçecek" diyen Tüsiad, şimdi "ekonomi şöyle uçuyor böyle kaçıyor, dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisine gireceğiz" diyor. Bu karşılıklı restleşme/jestleşme bizim için değersiz.
Biz meseleye Türkiye'nin otomobil üretmesi açısından bakalım. Üretimden önce şu bilinmeli, çok satmadan bırakın kâr etmeyi devam etmek mümkün değil. Biz Avrupa ve Amerika pazarına otomobil satamayız. Bunların hem standartları yüksek, hem kendileri tecrübeli üretici, hem de geleneksel bir önyargıları var. Ayrıca zenginleşmiyorlar ve nüfusları artmıyor, pazarları mevcut sirkülasyondan dolayı büyük.
Öncelikle bunu kime satacağız onun hesabı yapılmalı, Araplara mı, Pakilere mi, Orta Asya'ya mı? Gerekirse bunların hem sermayelerini kullanarak, ortak ederek üretime maddi kaynak sağlayacaksın, hem de ülkerinde avantajlı bir satış ayağını hazır edeceksin. Antalya'daki Mardan Palace oteli için ödenen meblanın büyüklüğünü ve sırf bu yüzden koskoca Putin'in Azeri iş adamını (mafyasını) Rusya'da kazandığı ihalelerden atarak cezalandırdığını hatırlayınız.
Türkiye'de devlet eliyle özel imkanlar sunularak teknik bir kadro oluşturulabilir. Yurtdışında otomotiv ile ilgili kendi alanında başarı kazanmış kişiler biraz imkan biraz ikna ile işbaşı yapabilirler. Yan sanayideki birikmiş tecrübe ve kalifiye elemanlar değerlendirilebilir.
Doğru ve kararlı bir yol izleyerek sonuca ulaşılabilir. Bir bölüm bu işe başlarken diğer bir bölüm alternatif yakıt ile ilgili çalışabilir. Bu işten ülke hiç kâr etmese bile ortada zarar yoksa devam eder ve bu bilgi birikimi teknolojik, askeri her konuda bize katkı sağlar.
Ayrıca otomobil üretirken yazılımda ya da uzay teknolojilerinde ilerlemek konusunda bizi engelleyen birşey yok. Bu kadar genç nüfus bunlara kafa yorsun. Otomobil üretmek artık mümkün olsa bile kârlı değil diye düşünüyorsanız, şunu unutmayın: Ülkenize nükleer santral lazım olduğunda da, hızlı tren yapılacak olduğunda da, petrol kuyusu açacak olduğunuzda da, üçüncü köprüye ihtiyaç duyulduğunda da hep birilerinin kapısını çalmak, hep cici çocuğu oynamak, hep yutmak ve yutkunmak zorunda kalırsınız.
Hatırlıyorum yıllarca birileri çıkıp bu ülkenin altında petrol var dediğinde hemen "uzman" birileri çıkar "cahil bunlar ne petrolü, olanı da çıkarmak zaten ederinden pahalı" diye sülalesine sövülmüş gibi tepki gösterirdi. Bunlar Amerika'nın Anti-Amerikancılarıydı. Ülkeyi geçmişten bağlayan anlaşmalar olmasa Türkiye'de çıkacak fosil yakıtlar eminim ki dudak uçuklatır.
Aynı şey altın için de geçerli. Önünüze son 50 yılda Türkiye'de çıkarılan altın miktarını gösteren grafiği koyun ve son yılları dikkatli bir biçimde inceleyin. Yanlış hatırlamıyoram hopdedikslerle birileri bu ülkenin zenginleşmesine hop dedik diyordu. Birileri çıkarılan altınları çarçur ediyorlar diyordu (yıllarca altın var dendiğinde sülalesine sövülmüş gibi tepki verenler). Sonra eteklerini bir kaldırıyorsun Hans'ın şaplak izleri.
Bunlara artık takılmamak gerekir. Üretmemiz gerekiyorsa hesabı kitabı yapılır, bir yol haritası oluşturulur, kaynak hazırlanır ve başlanır.
quote:
Orijinalden alıntı: Karbon 12
Koç korkar... Hem de öyle fena korkar ki... İzmit'teki fabrika sektörde dünyanın en büyük fabrikalarından birisidir. Buna karşın Ford onu haftalar içinde İran'a taşıyabilir. ABD'nin İran'a ambargo koyduğu aylarda, İran'a yatırım yapacağını açıklayan, senatoya da ayrıca rest çeken Ford.
Bırakınız destek olmayı, hatta yapmayı, olacak olsa bile Koç'un engellemesinin üstesinden nasıl gelinebileceğini düşünmek, bunun yollarını aramak akla uygun olandır.
* * *
Treni kaçırmadık... Tren hiç olmadı. Otomotiv zaten tren için değil trene karşı, trene rağmen gelişti. Tren mantığı uzaysal veya uzamsal yanlış bence. Bütün bir karayolları sistemi, gelişen askeri havacılığın global ölçekte dayattığı meşhur "hattı müdafaya karşılık sathı müdafa" taktiğinin bir sonucudur. Otomobil üretimi tıpkı otobüsler gibi yerel olabilir. 2, 20, 200 bin veya 2 milyon üretip iktisadi olabilirsiniz. Bize bağlı.
* * *
Teknik yönetmelikler yetersiz. Yasalarsa yok gibi. Ya teknik var yönetmelik yok veya yönetmelik var ama teknik değil. İkisi bir araya gelmiyor. Teknik zihne sahip, hedefi olan modern bir devlette bir arabanın vergisi aynı gün içinde üç katına çıkmazdı. Şimdi tekrar değiştirilecekmiş. 10 sene içinde üç takla atan bir vergi sistemi teknikçi bir fikrin, altyapının ürünü olamaz.
Paranız var, araba üreteceksiniz motor geliştireceksiniz. Gerçekçi olmak gerekirse dünya ölçeğinde kaliteli bir prototipe varmak gizli geçen bir 4 sene, kalite algısının gelişmesi ise hiç hata yapmazsanız 10 senedir. Yarın hiç adını duymadığınız bir milyoner, mebuslardan birinin koluna girer de gel şu vergi siistemini şöyle yapalım derse (ki olabilir) gitti 14 seneniz. Şu an sistemde konunun teknik zeminde kalması güvenceye alınmış olsa ve özgür-üniversitelerin raporlarıyla hazırlanmış olsa idi, o zaman o mebusa niye diye sorma şansımız olurdu. Bunların hangisi bizde var?
Koç'u eleştiriyorum ama kızmayalım, niyeti iyiymiş kötüymüş bazı işleri iyiymiş mühim değil, bu sistem ancak Koç'lar doğurur. Adamınız olduğu sürece iş yapabilirsiniz, adam giderse siz de gidersiniz. Kastelli gider, dantelli gelir.
* * *
Gerçekten bir şeyler yapmaya çalışanlarımız, standartlarımızın salataya benzediğini, biribirlerini tamamlamadığını, bazen çelişkiye düştüğünü, teknik muhatap bulunamadığını, yönetmeliklerin sakıza benzediğini tecrübe etmiştir. Yönetmeliği yazan da fiziksel teknik altyapının yetersizliğini nazara alarak sakız gibi yazmak zorunda kalıyor, bilmediğinden değil. İki aylık kursla patent vekili olmuş kişilerle uğraşıyoruz. Türkiye WIPO üyesi (World Intellectual Property Organisation - Dünya Fikri Haklar Org.) bazı işler aynı kuralları benimsemiş başka ülkelerde kolaylıkla ve hakça haloluyor, o zaman Türkiye tanıyor. İronik.
Kullanıcı olanlarımız da yeni arabalarda Euro normlarını benimsemişken eksoz emisyonlarımızdaki 1200 ppm HC limiti ne demektir onu düşünsünler. Yaptığımız yazdığımız her yerde farklı farklı. Bu topraklarda plan yapmak, bir şey çizmek suya yazı yazmaya benziyor.
* * *
Yeni araba alan Euro-5 arabasında DPF filtresi için bir motor yağına dünya para verecek bir başkası 1200ppm ile gökyüzüne yazı yazacak... Bunun bizim kent sağlımıza bir faydası yok... getirin 600ppm bir orta yol, Türkiye'de otomobiller 600 ppm HC salabilir deyin, bu da bizim şimdiki hayat standardımız (commonwealth) diyelim (ki daha iyi değil). Bu şartlarla ürettiğiniz bir motorla gelsin o Avrupa rekabet etsin de görelm. Alın size bedava teşvik, alın size cezasız yaptırımsız kota. Devlet desteği böyle bir şey. Avrupa dizellerle gezerken, üniversiteleri bağırsa da, NOx emisyonlarını mı umursuyor? Suriye'ye girerken o arabalar benzinli olanından kat kat fazla ücret ödüyor, neden acaba? Bu Avrupa endüstrisi için güzel sığ bir sıcak su alanı yaratıyor ama bizim topraklarımız yol geçen hanı. Yabancı olsun, yerli olmasın yeter ki.
* * *
Biz teknik değiliz. Teknik savaşların çok gerisinde kalmışız. Teknik güdemimiz, hedefimiz hemen hemen hiç olmamış. Uluslararası zeminde ulusal yönetmelikler arasındaki kavganın da farkında değiliz, safça oradan buradan yönetmelik araklıyoruz.
Teknoloji kelimesini hiç kullanmadım, çok büyük kalırdı.
* * *
Becerebildiğim kadarıyla şu yabancı "hayranlığı"nın asıl kaynağını göstermeye çalıştım. Yabancı otomobili deniz altında üretilse referans kabul ediyoruz ama kendimizi onaylacak teknik reflekserimiz yok. İş yapmaya hep birine bakarak alışmış biri gibi emin olamıyoruz. Yabancı hayranlığı değil yabancı hanedanlığı var, bunu arka kapıları kapatmayı bilmediğimizden biz kendimiz yapıyoruz.
Yabancı hayranıymışız veya özentiymişiz... bunlara katılmıyorum. Bu toplumda yargılar varsa da ön-yargı değildir. Lastik fabrikası yandığında Anadol'ları fabrikadan tekerleksiz teslim almış bir toplumun çocukları bu ithamları haketmez. Türk tüketicisi üzerine düşen fadakarlığı fazlasıyla yaptı bence. Bundan pek çok daha az fedakarlıklarla başka yerlerdeki fabrikalar dünya markaları oldu.
herkes bir kaç defa okumalı bu yazıyı.
20 yıl sonra araba diye bir şey olmayacak, bence gereksiz. Kaliteli bir bisiklet firması kursa da ucuza karbon fiber bisiklet alsak.
"Kalitesiz hizmet"
Bazı esnafların batma sebepleri
arkadaşlar bir siteden alıntıdır küçük esnafım diyip batanlar;
Ankara’da oto kiralama sektörü son 7 yıl içerisinde çok yaygınlaşmıştır işin ve verilen hizmetin kaliteside bu sektörel artışla birlikte hissedilir derecede düşüş göstermektedir. Sokak aralarında 2 tane araba alıp kiraya veren market, kuruyemişci v.s 3-4 tane krediyle araba alıp kiraya veren kendine iş çıkarmaya çalışsan daha sonra da kredileri ödeyemeyip iflas eden bilinçsiz girişimciler; hizmet kalitesini düşürmektedir. Müşteriye söyleninlenden farklı giden araçlar, olmadığı halde varmış gibi veyahutta daha önceden gerçekleşen bir hasarı yeni müşteriye ödetmeye çalışmak, pis teslim edilen araçlar, depoları tamamen boş benzinliğe ya gider ya gitmez şeklinde yapılan araç teslimatları gerek müşterileri gerekse işini daha porosyonel bir şekilde yapmaya çalışsan bizleri üzmektedir. Mutsuz ayrılan her müşterinin aklında hep soru işareti kalmaktadır ve diger firmalara bu gözle bakıp zaten hepsi aynı degil mi düşüncesiyle araçları hor kullanmakta araçları pis bir şekilde geri getirmekte bundan dolayı karışıklı bir güvensizlik ortamı doğmaktadır.
Biz firma olarak her müşterimizi aynı görüp aynı temizlikte ve titizlikte hizmet sunmaya özen gösteriyoruz.,,,
Koç korkar... Hem de öyle fena korkar ki... İzmit'teki fabrika sektörde dünyanın en büyük fabrikalarından birisidir. Buna karşın Ford onu haftalar içinde İran'a taşıyabilir. ABD'nin İran'a ambargo koyduğu aylarda, İran'a yatırım yapacağını açıklayan, senatoya da ayrıca rest çeken Ford.
Bırakınız destek olmayı, hatta yapmayı, olacak olsa bile Koç'un engellemesinin üstesinden nasıl gelinebileceğini düşünmek, bunun yollarını aramak akla uygun olandır.
* * *
Treni kaçırmadık... Tren hiç olmadı. Otomotiv zaten tren için değil trene karşı, trene rağmen gelişti. Tren mantığı uzaysal veya uzamsal yanlış bence. Bütün bir karayolları sistemi, gelişen askeri havacılığın global ölçekte dayattığı meşhur "hattı müdafaya karşılık sathı müdafa" taktiğinin bir sonucudur. Otomobil üretimi tıpkı otobüsler gibi yerel olabilir. 2, 20, 200 bin veya 2 milyon üretip iktisadi olabilirsiniz. Bize bağlı.
* * *
Teknik yönetmelikler yetersiz. Yasalarsa yok gibi. Ya teknik var yönetmelik yok veya yönetmelik var ama teknik değil. İkisi bir araya gelmiyor. Teknik zihne sahip, hedefi olan modern bir devlette bir arabanın vergisi aynı gün içinde üç katına çıkmazdı. Şimdi tekrar değiştirilecekmiş. 10 sene içinde üç takla atan bir vergi sistemi teknikçi bir fikrin, altyapının ürünü olamaz.
Paranız var, araba üreteceksiniz motor geliştireceksiniz. Gerçekçi olmak gerekirse dünya ölçeğinde kaliteli bir prototipe varmak gizli geçen bir 4 sene, kalite algısının gelişmesi ise hiç hata yapmazsanız 10 senedir. Yarın hiç adını duymadığınız bir milyoner, mebuslardan birinin koluna girer de gel şu vergi siistemini şöyle yapalım derse (ki olabilir) gitti 14 seneniz. Şu an sistemde konunun teknik zeminde kalması güvenceye alınmış olsa ve özgür-üniversitelerin raporlarıyla hazırlanmış olsa idi, o zaman o mebusa niye diye sorma şansımız olurdu. Bunların hangisi bizde var?
Koç'u eleştiriyorum ama kızmayalım, niyeti iyiymiş kötüymüş bazı işleri iyiymiş mühim değil, bu sistem ancak Koç'lar doğurur. Adamınız olduğu sürece iş yapabilirsiniz, adam giderse siz de gidersiniz. Kastelli gider, dantelli gelir.
* * *
Gerçekten bir şeyler yapmaya çalışanlarımız, standartlarımızın salataya benzediğini, biribirlerini tamamlamadığını, bazen çelişkiye düştüğünü, teknik muhatap bulunamadığını, yönetmeliklerin sakıza benzediğini tecrübe etmiştir. Yönetmeliği yazan da fiziksel teknik altyapının yetersizliğini nazara alarak sakız gibi yazmak zorunda kalıyor, bilmediğinden değil. İki aylık kursla patent vekili olmuş kişilerle uğraşıyoruz. Türkiye WIPO üyesi (World Intellectual Property Organisation - Dünya Fikri Haklar Org.) bazı işler aynı kuralları benimsemiş başka ülkelerde kolaylıkla ve hakça haloluyor, o zaman Türkiye tanıyor. İronik.
Kullanıcı olanlarımız da yeni arabalarda Euro normlarını benimsemişken eksoz emisyonlarımızdaki 1200 ppm HC limiti ne demektir onu düşünsünler. Yaptığımız yazdığımız her yerde farklı farklı. Bu topraklarda plan yapmak, bir şey çizmek suya yazı yazmaya benziyor.
* * *
Yeni araba alan Euro-5 arabasında DPF filtresi için bir motor yağına dünya para verecek bir başkası 1200ppm ile gökyüzüne yazı yazacak... Bunun bizim kent sağlımıza bir faydası yok... getirin 600ppm bir orta yol, Türkiye'de otomobiller 600 ppm HC salabilir deyin, bu da bizim şimdiki hayat standardımız (commonwealth) diyelim (ki daha iyi değil). Bu şartlarla ürettiğiniz bir motorla gelsin o Avrupa rekabet etsin de görelm. Alın size bedava teşvik, alın size cezasız yaptırımsız kota. Devlet desteği böyle bir şey. Avrupa dizellerle gezerken, üniversiteleri bağırsa da, NOx emisyonlarını mı umursuyor? Suriye'ye girerken o arabalar benzinli olanından kat kat fazla ücret ödüyor, neden acaba? Bu Avrupa endüstrisi için güzel sığ bir sıcak su alanı yaratıyor ama bizim topraklarımız yol geçen hanı. Yabancı olsun, yerli olmasın yeter ki.
* * *
Biz teknik değiliz. Teknik savaşların çok gerisinde kalmışız. Teknik güdemimiz, hedefimiz hemen hemen hiç olmamış. Uluslararası zeminde ulusal yönetmelikler arasındaki kavganın da farkında değiliz, safça oradan buradan yönetmelik araklıyoruz.
Teknoloji kelimesini hiç kullanmadım, çok büyük kalırdı.
* * *
Becerebildiğim kadarıyla şu yabancı "hayranlığı"nın asıl kaynağını göstermeye çalıştım. Yabancı otomobili deniz altında üretilse referans kabul ediyoruz ama kendimizi onaylacak teknik reflekserimiz yok. İş yapmaya hep birine bakarak alışmış biri gibi emin olamıyoruz. Yabancı hayranlığı değil yabancı hanedanlığı var, bunu arka kapıları kapatmayı bilmediğimizden biz kendimiz yapıyoruz.
Yabancı hayranıymışız veya özentiymişiz... bunlara katılmıyorum. Bu toplumda yargılar varsa da ön-yargı değildir. Lastik fabrikası yandığında Anadol'ları fabrikadan tekerleksiz teslim almış bir toplumun çocukları bu ithamları haketmez. Türk tüketicisi üzerine düşen fadakarlığı fazlasıyla yaptı bence. Bundan pek çok daha az fedakarlıklarla başka yerlerdeki fabrikalar dünya markaları oldu.
Gazetede yazar olmanız lazımmış tebrik ediyorum..
Orhan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Orhan, üretecekleri elektrikli otomobillerin 2012 yılında yollarda olacağını söyledi.
Üretmeyi planladıkları yerli elektrikli otomobil hakkında açıklamalarda bulunan Orhan, bu otomobilin emsallerinden farklı olduğunu, Türkiye ve dünyanın geleceğine faydalı olacağını söyledi. Projenin alışılmış otomobil konseptinin dışında olduğunu belirten Orhan, "Üreteceğimiz otomobil 3 tekerlekli olacak. Bu işin fikir babaları, firma ortaklarımız olan Fransız arkadaşlarımız. Kendilerinin Fransa'da yaşadıkları trafik meselesinden yola çıkarak geliştirilen bu otomobil hem güvenli, hem çevreci, hem de pratik olacak" dedi.
Orhan, pratik olduğu için tercih edilen elektrikli bisikletlerin güvenli olmadığını, kendi ürecetleri 3 tekerlekli aracın ise emniyetli olduğunu savundu. Otomobilin üretim tarihi hakkında da bilgiler veren Orhan, "Aracımızı 2011 Martında Cenevre'deki fuarda sergileyeceğiz. Seri üretime ise 2011 yılı sonlarına doğru geçeceğiz. Bir aksilik olmazsa aracımız 2012 yılında yollarda olacak" diye konuştu.
Merhaba, Marka oluşturmak deyince A'dan Z'ye her şeyin tek elden çıkması gerektiği gibi bir yanılgıya kapılıyoruz.Esasında öyle değil ve buna sahip olmak da o kadar kolay değil.Belki bir ürünü üretmekten çok daha maliyetli bir konu.Düşünsenize ortaya bir laf atıyorsunuz ve bunu bütün dünyada kabul görmesine çalışıyorsunuz.Bir malı üretmeniz belki 1-2 yılınızı alabilir ama onu markalaştırmayı on katı masraf etseniz ,on yıllarca uğraşsanız başaramayabilirsiniz. Marka bir imajdır ve o imaj dolaylı ve dolaysız kendisine bağlı her şeyi etkiler.En son ve en önemlisi belki de temsil ettiği ülkeyi etkiler.O imaj neticede ülkesinin imajının değerini düşürür veya yükseltir.
İyi bir marka oluşturmanın kime ne zararı var ki?Her şeye politik gözle bakmayalım.Takım tutar gibi parti tutuyoruz.Mağlup olsan da galip gelsen de ben senin taraftarınım ve diğerleri doğru da yapsa yanlıştır mantığı tuhaf.Kimse benim babamın oğlu değil,ama ülkem için iyi bir şey yapan olursa ona neden ön yargıyla yaklaşayım ki? Ülkenin Başbakanı çıkmış "bir markamız olsun artık" demiş.Bunda ne kötülük var Allah aşkına.Populizimle veya seçim yatırımıyla ne bağlantısı var ki anlamadım.Hee deseydi ki " Önümüzdeki dönemde hükümet olarak araba yapacağız veya araba markası çıkaracak firmalara şu kadar ,şöyle destek vereceğiz,böyle koltuk çıkacağız" deseydi seçim yatırımının dik alası olurdu.Böyle bir şey yok;ya tek başınıza ya da birleşin,gidin yapın diyor.
Üretim safhasına gelirsek,en başta dediğim gibi her parçasının yerli olması gerekmiyor.Bazı parçalarını daha az maliyetli ve kaliteli olarak dışarıdan temin edebilirsiniz.Başka türlüsü akılcı değil zaten.Bildiğim kadarıyla bu gün dünyada LCD. panel yapan bir kaç firma var ve bunların ikisi Kore'de.Sony'de bunu kullanır,Philips'de, diğerleri de bunu kullanır.İsterse kendileri de yaparlar ama gerek yok.Bir başka örnek:Sanayi makinalarının yazılım ve sürücü motorlarının %99'unu Fanuc ve Siemens yapar, bütün dünya bunları kullanır.Bu marka oluşumuna mani değil. Biz de gerekiyorsa motorunu,diferansiyelini dışardan alıp kullanabiliriz.Keşke kendimiz yapabilseydik ama gerek yok,maalesef tren kaçtı hakikaten.
Kendimizi, ülkemizi küçümsemeyelim lütfen,İstersek her şeyin üstesinden gelebilecek potansiyelimiz var,yeterki onu yapacak sağlam iradeyi ortaya koyabilelim.Hatırlarsınız 1950'deki savaşta bizim de askeri yardımda bulunduğumuz Kore'yi ... 60 yılda nereden nereye geldiler.Bugün Kore'nin arabalarını almak için sıraya giriyoruz.Bizden üstün ne tarafları var.Hiç... Onlar başardığına göre biz niye başarmayalım.Bilgimiz,alt yapımız,teknolojimiz var.% 100 'e yakın oranda kendi imkanlarıyla Otobüs,kamyon,traktör yapan bir ülke niye otomobil yapmasın.Öz güven,irade ve ortak akıl ile her şey başarılabilir. Koç'a falan girmek istemiyorum.Siyasete bulaşmadan oradan çıkamayız.Ama şu kadarını söyleyeyim,otomobil konusunda bir Jet Fadıl kadar olamadılar, ona üzülüyorum gerçekten.Yaşı müsait olanlar "İMZA" macerasını bilirler.Bilmeyenler internetten araştırsın derim.Herkese selam ve saygılar.
bir de şunu tartışalım.
koç ne kadar yerli sermaye?
ya da ulusal sermaye, ya da yerli sermaye diye bir şey var mı?
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme