Şimdi Ara

Devletlerin kapitalizmi/parayı koruması engellenmeli

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
23
Cevap
0
Favori
548
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sonuç işte bu:

    https://tr.sputniknews.com/yasam/202001181041132116-abdde-19-yasindaki-genc-kiz-bekaretini-12-milyon-euro-karsiliginda-satti/

    Buyurun devletler parayı korumasa bu adam bu ahlaksızlığı yapabilir miydi, devlet parayı korumasaydı bu kız paranın büyüsüne kapılmaya gerek duyar mıydı?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AlbatrosD.IIIFazılBey -- 20 Ocak 2020; 1:23:48 >



  • Abicim devlet ahlâkî liberalizmi benimsiyor sen bekaret satmaya ahlâken yanlış diyorsun. Muhafazakar bir ülkede kapitalizm varsa bu tür şeylerin serbest piyasası olmaz. Serbest piyasayla bir ilgisi yok bunun. Olay neyin ahlâkî olup olmadığı tartışması.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ateistinye -- 20 Ocak 2020; 1:44:54 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ateistinye

    Abicim devlet ahlâkî liberalizmi benimsiyor sen bekaret satmaya ahlâken yanlış diyorsun. Muhafazakar bir ülkede kapitalizm varsa bu tür şeylerin serbest piyasası olmaz. Serbest piyasayla bir ilgisi yok bunun. Olay neyin ahlâkî olup olmadığı tartışması.
    Sosyal devlet o adamın o kadar zenginleşmesine izin vermez, ne dediğini anlamadım.
  • Zenginleşip zenginleşmeyeceği Marx’a göre: Emeğin niteliği ve niceliğine bağlı ama EDT çürütüldüğü için MDT ortaya atıldı.

    "Zora dayalı olmayan, karşılıklı olarak tatmin edici, sevgi dolu her cinsel ilişki meşrudur" dediğimiz şeye kısaca ahlâki liberalizm diyebiliriz. Bu görüşe göre karşılıklı rıza varsa her şey ahlâkîdir.

    Mesele şudur: Eğer zora dayalı olmayan, karşılıklı olarak tatmin edici, sevgi dolu her cinsel ilişki meşrudur dersek ahlâkî liberalizmi benimsemiş oluruz. Dolasıyla devlet serbest piyasada bunu meşrû görmelidir. Ancak muhafazakar ahlâk anlayışı farklı olduğu için bu tür bir meşrûluk söz konusu değildir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ateistinye

    Zenginleşip zenginleşmeyeceği Marx’a göre: Emeğin niteliği ve niceliğine bağlı ama EDT çürütüldüğü için MDT ortaya atıldı.

    "Zora dayalı olmayan, karşılıklı olarak tatmin edici, sevgi dolu her cinsel ilişki meşrudur" dediğimiz şeye kısaca ahlâki liberalizm diyebiliriz. Bu görüşe göre karşılıklı rıza varsa her şey ahlâkîdir.

    Mesele şudur: Eğer zora dayalı olmayan, karşılıklı olarak tatmin edici, sevgi dolu her cinsel ilişki meşrudur dersek ahlâkî liberalizmi benimsemiş oluruz. Dolasıyla devlet serbest piyasada bunu meşrû görmelidir. Ancak muhafazakar ahlâk anlayışı farklı olduğu için bu tür bir meşrûluk söz konusu değildir.
    Hocam burada yapılan işlerin ahlakiliğini tartışmıyoruz, yapılan ahlaksızlıkların aslında/temelde ekonomiye/maddiyata dayandığını belirtmek istiyoruz.




  • Abicim alakası yok diyorum ben de. Okumuyor musun? Piyasada neyin serbest olduğuna bakmıyorsan senin eleştirin zenginlerin olması üzerine olmalı o zaman. Mesela futbolcuların aldığı paraya da laf ediyor musun?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ateistinye

    Abicim alakası yok diyorum ben de. Okumuyor musun? Piyasada neyin serbest olduğuna bakmıyorsan senin eleştirin zenginlerin olması üzerine olmalı o zaman. Mesela futbolcuların aldığı paraya da laf ediyor musun?
    Konunun ilk mesajından zenginliği eleştirdiğimizi anlayamadın mı? Tabiki de futbolcuların aldığı para da bunun içinde.

    İstersen İslam'ın zenginlik fakirlik durumuna bakışını da tartışabiliriz



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AlbatrosD.IIIFazılBey -- 20 Ocak 2020; 2:35:15 >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Tamam işte konuyu cinsellikle uzatman gereksizdi. Zenginliğe gelirsek temel siyaset felsefesi bilmediğin çok açık. Şunu oku daha sonra burada tartışalım:


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Baştan bir yanlış anlaşılmayı düzelteyim. Klasik liberaller insanlar açlıktan ölse umurumuzda değil demez, esasında liberallerin neredeyse tamamı bunu söylemeyecektir. Evrensel Temel Gelir(Hayek), Negatif Gelir Vergisi(Friedman) gibi bir sürü yoksulluk karşıtı liberal politika önerileri oldu. Dahası, liberaller yoksullara yardım yapılmasının ahlaki ödevlerden biri olduğunu savunabilir.

    Ancak şöyle bir durum var. Zenginlerin ya da hepimizin fakirlere karşı sorumlulukları olduğu doğru olsa da, 1) bu sorumluluklar devlet cebri(vergi) uygulamayı gerekçelendirecek kadar güçlü değil, 2) devletin böyle bir yeniden dağıtım programı için cebir kullanması meşru değil, 3) devlet bu konularda efektif değil.


    "Özgür bir toplumda herkes için minimum düzeyde bir refah seviyesi sunmak mümkünken, böyle bir toplum, gelirin daha önceden düşünülmüş bir adalet anlayışına göre paylaşılması keyfiyeti ile bağdaştırılabilir değildir."

    Tüm tarih gösteriyor ki böyle ciddi bir yeniden dağıtım programı sefaletle sonuçlandı. İlk önce bu gerçekle yüzleşmek gerekiyor. İkincisi, serbest piyasa kapitalizmi yoksullara daha efektif ve fazla yardımcı oluyor. Üçüncüsü, yukarıda saydığım liberal öneriler ve hayır kurumlarının varlığı düşünülünce devletin böyle bir yeniden dağıtım programı uygulaması ciddi bir hak ihlali.

    İş konusunda alternatif bir bakış açısı: eğer devletin herkese iş bulma yükümlülüğü varsa tüm işsizlere bir kazma vererek Kanal İstanbul'da çalıştırabilirler. Böylece herkes iş ve gelir sahibi olur. Hoş görünüyor mu?
    Karikatürize olmasına rağmen bu varsayımdan sorunun istihdam olmadığını anlayabiliriz bence. Yüzde yüz istihdama sahip ama fakir bir ülke olabilirsiniz.

    Sosyalizm konusunda "zenginden alıp aça vermek" fikrinin işe yaramadığını(ve teorik olsa dahi işe yaramayacağını) biliyoruz. Her şeyden öte kıt kaynaklar problemi var. Bunu hiçbir şekilde çözemezsiniz, çözebilsek ekonomi diye bir şey var olamazdı. Bu yeniden dağıtımdaki bilgi problemi vesair ayrı konu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ateistinye

    Tamam işte konuyu cinsellikle uzatman gereksizdi. Zenginliğe gelirsek temel siyaset felsefesi bilmediğin çok açık. Şunu oku daha sonra burada tartışalım:

    https://www.dr.com.tr/Kitap/Yanlis-Bilinen-Kapitalizm/Arastirma-Tarih/Politika-Arastirma/Dunya-Politika-/urunno=0001835839001
    Yahu ısrar ile anlamamakta ısrar ediyorsun, konuyu cinselliğe niye bulaştırıp duruyorsun, bu olay kapitalizmin sebep olduğu kötülüklerden sadece biri o kadar, senin derdin mesele de çözümler düşünceler bulmak mı yoksa bana ders mi vermek.ders vereceksen git öğretmen ol.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ateistinye

    Baştan bir yanlış anlaşılmayı düzelteyim. Klasik liberaller insanlar açlıktan ölse umurumuzda değil demez, esasında liberallerin neredeyse tamamı bunu söylemeyecektir. Evrensel Temel Gelir(Hayek), Negatif Gelir Vergisi(Friedman) gibi bir sürü yoksulluk karşıtı liberal politika önerileri oldu. Dahası, liberaller yoksullara yardım yapılmasının ahlaki ödevlerden biri olduğunu savunabilir.

    Ancak şöyle bir durum var. Zenginlerin ya da hepimizin fakirlere karşı sorumlulukları olduğu doğru olsa da, 1) bu sorumluluklar devlet cebri(vergi) uygulamayı gerekçelendirecek kadar güçlü değil, 2) devletin böyle bir yeniden dağıtım programı için cebir kullanması meşru değil, 3) devlet bu konularda efektif değil.


    "Özgür bir toplumda herkes için minimum düzeyde bir refah seviyesi sunmak mümkünken, böyle bir toplum, gelirin daha önceden düşünülmüş bir adalet anlayışına göre paylaşılması keyfiyeti ile bağdaştırılabilir değildir."

    Tüm tarih gösteriyor ki böyle ciddi bir yeniden dağıtım programı sefaletle sonuçlandı. İlk önce bu gerçekle yüzleşmek gerekiyor. İkincisi, serbest piyasa kapitalizmi yoksullara daha efektif ve fazla yardımcı oluyor. Üçüncüsü, yukarıda saydığım liberal öneriler ve hayır kurumlarının varlığı düşünülünce devletin böyle bir yeniden dağıtım programı uygulaması ciddi bir hak ihlali.

    İş konusunda alternatif bir bakış açısı: eğer devletin herkese iş bulma yükümlülüğü varsa tüm işsizlere bir kazma vererek Kanal İstanbul'da çalıştırabilirler. Böylece herkes iş ve gelir sahibi olur. Hoş görünüyor mu?
    Karikatürize olmasına rağmen bu varsayımdan sorunun istihdam olmadığını anlayabiliriz bence. Yüzde yüz istihdama sahip ama fakir bir ülke olabilirsiniz.

    Sosyalizm konusunda "zenginden alıp aça vermek" fikrinin işe yaramadığını(ve teorik olsa dahi işe yaramayacağını) biliyoruz. Her şeyden öte kıt kaynaklar problemi var. Bunu hiçbir şekilde çözemezsiniz, çözebilsek ekonomi diye bir şey var olamazdı. Bu yeniden dağıtımdaki bilgi problemi vesair ayrı konu.
    Hocam sizi ben ne kadar ikna etsem zenginden alıp fakire verme yani sosyal adaleti asla savunmayacağınızı biliyorum, çünkü kapitalist bir hayat hayal ediyorsunuz, ve buna göre yaşıyorsunuz. Ayrıca sosyal adaletin devleti zayıflattığı/yok ettiği imanıza dayanaklarınızı da merak ediyorum. Toplumdaki varlıklı kişilerin mülkleri tamamen yok edilmeden minimal bir seviyeye çekilerek sosyal adalet sağlanabilir, illaki insanların birebir eşit olmalarına gerek yok, eğer öyle bir şartlar olsaydı ilk mesajdaki karşılıklı ahlaksızlıkda belki olmayacaktı.




  • Bakmak ile görmek arasındaki farkı anlamıyorsun dostum. Herşey senin anlattığın kadar basit olsaydı şimdiye 1000 defa ekonomik sorunlar çözülmüş olurdu.

    Zenginden alıp fakire verme yöntemi dünyada hiç denenmedi mi sanıyorsunuz ? Pekçok defa pekçok ülkede pekçok şekilde bu yöntem denendi ve sonuç olarak daha büyük bir fakirlik yarattı. Ciddi bir araştırma yapman gerekiyor. Kulağa her güzel gelen sloganın reel hayatta söylediği işlevi yerine getiremeyeceğini anlaman gerekiyor. Ayrıca bu sosyal adalet dediğin kavram baştan aşağı subjektif bir söylemdir. Buna adalet adını vermeniz bunun adil olduğu anlamına gelmez zaten her uygulamanın toplu fakirleşme ile sonuçlanması da sözcüklerin yerinde kullanılmadığını gösteriyor...

    En temelde gelir eşitsizliğinin neden ortaya çıktığını her zaman yanlış tespit ettiğiniz için kalbinde problem olan adama hergün 3 saat koşacaksın gibi abuk reçeteler uyduruyorsunuz. Sizin bu sosyal adalet dediğiniz uygulama gelir eşitsizliği problemini çözmüyor tam tersine gelir eşitsizliğine neden olan semptomları azdırıyor. Burada neyin gelir adaletsizliğine neden olduğunu yazmayacağım çünkü oturup araştırıp bunu kendiniz bulmadıkça bana inanacağnızı sanmıyorum.

    çünkü çok düz görüşlüsünüz...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Bakmak ile görmek arasındaki farkı anlamıyorsun dostum. Herşey senin anlattığın kadar basit olsaydı şimdiye 1000 defa ekonomik sorunlar çözülmüş olurdu.

    Zenginden alıp fakire verme yöntemi dünyada hiç denenmedi mi sanıyorsunuz ? Pekçok defa pekçok ülkede pekçok şekilde bu yöntem denendi ve sonuç olarak daha büyük bir fakirlik yarattı. Ciddi bir araştırma yapman gerekiyor. Kulağa her güzel gelen sloganın reel hayatta söylediği işlevi yerine getiremeyeceğini anlaman gerekiyor. Ayrıca bu sosyal adalet dediğin kavram baştan aşağı subjektif bir söylemdir. Buna adalet adını vermeniz bunun adil olduğu anlamına gelmez zaten her uygulamanın toplu fakirleşme ile sonuçlanması da sözcüklerin yerinde kullanılmadığını gösteriyor...

    En temelde gelir eşitsizliğinin neden ortaya çıktığını her zaman yanlış tespit ettiğiniz için kalbinde problem olan adama hergün 3 saat koşacaksın gibi abuk reçeteler uyduruyorsunuz. Sizin bu sosyal adalet dediğiniz uygulama gelir eşitsizliği problemini çözmüyor tam tersine gelir eşitsizliğine neden olan semptomları azdırıyor. Burada neyin gelir adaletsizliğine neden olduğunu yazmayacağım çünkü oturup araştırıp bunu kendiniz bulmadıkça bana inanacağnızı sanmıyorum.

    çünkü çok düz görüşlüsünüz...
    Hayır sosyal adalet ölü bir sistem değildir. Haberleri takip ettiysen yakın bir zamanda günümüzde bile Amerikan siyasetçiler/Amerikan başkan adayları refah seviyesi fazla olan kesimden vergi alıp eğitimi ve sağlığı ABD'de ücretsizleştirmek istiyor. Bu kocaman Amerikan siyasetçiler bunun fakirlik yaratıp yaratmayacağını bilmiyor mu?

    Sosyal adalete düşman olmanızı anlayışla karşılıyorum, çünkü tabiatımız gereği benciliz, zenginleştikçe zenginleşmek isteriz, ve bu zenginliğimizi de sonra çocuklarımıza miras bırakmak isteriz, doğamız gereği böyleyiz.

    Yahu sosyal adalet kavramı bilimin tartışma alanı, bu kavramı ben yaratmadım, beni niye suçluyorsun.

    Sosyal adalet kavramının halkı fakirleştirdiğini savundunuz, içi boş kalmasın bu tezinizin, gerçekten koyu bir liberal olmak için sizin tezinizi temellendirmenizi bekliyorum.Yani toplumda bir kesim alabildiğine zenginleşssin diğeri de ona çalışmaya devam etsin diyorsunuz, bakın biz zenginden herşeyini alalım demiyoruz, ama adil bir vergi sistemi ile toplumun bireyleri arasındaki gelir dağılımı adaletsizliği azaltılabilir diyoruz, sosyalizmden de bahsetmiyorum, sosyal adaletten bahsediyorum.

    herhalde bu kapitalist düzende diğer insanlara fark atmamızı sağlayan yeteneklerimizi ve kabiliyetlerimizi kaybetmeden sosyal adaletin önemini kavrayamayacağız, bu erdemli sosyal sistemler her zaman küçük bir azınlığın hayalleri olarak kalmaya devam edecek.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AlbatrosD.IIIFazılBey -- 20 Ocak 2020; 10:17:46 >




  • Evet ne demesin siyasetçiler zaten seçim dönemlerinde hep uzun vadeli ekonomiyi düşünürler seçilmek yerine değil mi Siyasetçi başkalarından toplanan parayı dağıttığı için seçim dönemlerinde ne kadar saçma olursa olsun oy getirecek her haltı yapar o açıdan kendi kendini çürüten bir örnek vermişsin.

    2- Sosyal adalet bilimin tartışma konusu falan değildir. Sosyal adalet denen gudubet bilimin içerisinden çıkan birşeyde değildir.

    Zaten en temelde sosyal bilimler! denen iktisat, edebiyat, sosyoloji gibi dalların ne kadar bilim olduğu bile tartışmalı bir konudur. Bu alanlarda sayısal bilimlerde olduğu gibi kesin sonuçlar yoktur. Ortaya atılan sonuçların hepsi subjektiftir. Bu açıdan felsefe ne kadar bir bilim dalıysa iktisatta oancak o kadar bir bilim dalı olabilir. Bu sosyal adalet denen kavramda tamamen birilerinin arzusundan öte geçmeyen bir olgudur. Bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmadığı gibi şimdiye kadar ki tüm uygulamaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

    Benim tezim ise şu şekilde. Ülkelerde gelir eşitsizliğinin bireylerin kazancı ile ilgisi olduğu düşüncesi bizi hep yanlış sonuca götürüyor. Gelir eşitsizliğini derinleştiren olgu birinin çok birinin az kazanmasından ziyade ekonomik dinamizmin ne seviyede olduğu ile ilgili. Yani bir ekonomi hızlı bir şekilde gelişiyor veya hızlı bir biçimde para sirkulasyonu sürüyorsa orada gelir eşitsizliğinde açık bir gerileme görüyorsunuz. Yani bir yandan pekçok şirket kurulurken bir yandanda başarısız şirketlerin devamlı battığı insanların sürekli fırsat kovaladığı, iş yapmanın önündeki vergiler ve bürokratik saçmalıkların yoğun olmadığı ekonomilerde gelir eşitsizliğinde açık bir gerileme görülüyor.

    Ama devlet çalışan ve girişim yapan insanlara, sermaye sahiplerine baskı uyguladığı zaman, önlerine çeşitli engeller çıkardığında, kazançları üzerindeki vergi yükünü arttırdığında bu sefer tam tersi ekonomik dinamizm gitgide zayıflamaya başlıyor. Çünkü devlet yatırım ve girişim olarak kullanılması gereken sermayeyi zorla gaspediyor ve bu gaspettiği parayı
    1- Haksız rekabete neden olacak şekilde tekelleşen yandaş şirketlere dağıtıyor.
    2- Hiçbir zaman risk almayan, hiçbir zaman girişimde bulunmayan ekonomik dinamizme hiçbir katkısı olmayan kitleleri asalaklaştırmak için dağıtıyor. Bu insanların yaptığı tek şey aldığı parayı tüketmek. iş kurma veya girişim yapma gibi vasıfları yok ve siz onlara havadan para dağıttığınız sürece risk almak için bir nedenleride yok.

    Ayrıca bu güruh mevcut iktidarı cdestekleyerek mevcut iktidar ise iktidarını sağlamlaştırmak için daha çok vergiyi piyasadan çekerek ekonomik dinamizmi gittikçe daha fazla öldürecek adımlar atıyorlar.

    Sonuç olarak bu durum pastadan asalakların aldığı payı gitgide arttırırken pastanın kendisinin ya hiç büyümemesine yada gittikçe küçülmesine yol açıyor. Pasta küçüldükçe verginin etkisi daha olumsuz bir biçimde hissediliyor ve tahsil edilemeyen vergilerin yerine yenileri ekleniyor buda dinamizmin iyice ölmesine yol açıyor. Yeni şirketler gitgide daha az kuruluyır. İnsanlar risk almak yerine devletten nemalanmak için kuyruğa giriyor iktidar ise yerini sağlamlaştırmak için bu yığınları memur adı altında hiçbir halet üretmeyen insan yığınları olarak depoluyor.

    Bunun sonu ise ne oluyor biliyor musun ? Ekonomik dinamizm zayıfladığı için yeni şirketlerin rekabet edeceği bir ortam kalmadığı için tekelleşme, adam kayırma ve yolsuzluk gitgide artıyor. Azınlık bir kesim gitgide zenginleşirken devlete bağlı asalakların kendi çabası ile iyi paralar kazanabilecekleri kapılar bir bir kapanıyor. Nufusun içerisinde en ağır darbeyi orta sınıf alıyor. Çünkü nufus devlete sırtını dayayıp tekelleşmiş zengin zümre ile devlete bağlı asalak fakir kesim arasında bölünürken nitelikli iş gücü niteliklerini kullanabileceği alanlar veya yeni girişimciler fikirlerini hayata geçirecek ortam bulamadıklaı için keybedenler haline geliyorlar. Sonuç olarak senin sosyal adaletin olabilecek en kötü sonucu doğuruyor... insanları gitgide fakirlikte eşitliyor !!!

    Türkiye'de bütçe içerisinde sosyal yardımların payı devasa orandadır. Türkiyede sağlık sigortası sistemi bir kara delik haline gelmitir, belediyeler muazzam oranda yardım dağıtmaktadır. Peki devletin yaptığı senin tabirinle bu sosyal adalet gudubeti Türkiye'de gelir eşitsizliğini düzeltti mi yoksa gitgide gelir eşitsizliği geri döndürülemeyecek seviyede artmaya mı başladı ?

    Bu işler sadece slogan atmakla olmuyor arkadaşım. Kapitalizm öcü, kapitalizm kötü, kapitalizm kaka demek yerine önce kapitalizmin nasıl işlediğini ve kapitalizmin değerlerini özümsemek zorundasınız. Kapitalizmin ne olduğunu dahi bilmeden kulağa hoş gelen sloganlara yaslanarak serbest piyasaya müdahale ederseniz. Komünistlerin yaptığı gibi hatanızın bedelini milyonlarca insan kıtlıktan ölerek öder !




  • Senin bu sosyal adalet kavramının Amerika'da politik doğruculuk için filmlerde zenci elf oynatmaktan bir farkı yoktur...

    Veya hakedip haketmediğine bakılmaksızın sırf kadın olsun diye oscar ödüllerine kadın yönetmen eklenmesi gerektiği düşüncesi ile bir farkı yoktur.

    Veya filmin kalitesine bakılmaksızın sırf verdiği sosyal mesaj nedeniyle en iyi film ödülünü alması gerektiği düşüncesi ile bir farkı yoktur.

    Yani gerçeklikten kopuk ve aslında sektöre veya neye bulaşıyorsa ona zarar veren polyanacı ve akıldışı bir düşüncedir sosyal adalet...
  • Periah kullanıcısına yanıt
    Yazdıkların doğru şeyler, bunlar iktisatçılar tarafından zaten yüzyılardır tartışılan şeyler ve kesinlikle ekonominin bir matematiği yok. Yine de belirttiğin hususlar devletin geri planda olması gerektiğini söylüyor ve buna katılamayacağım. Devlet düzenleyici olarak en üst makamda olmazsa bahsettiğin şirketler zamanla yoksullaşan halkı sömürecektir bunu da unutmamak gerekli.

    Batıda devlet topladığı her verginin nereye harcandığını açıklamak zorundadır, bizim ülkemizde ise zart vergisi zurt vergisi adı altında bir sürü para toplanır ancak yönetenler bu verginin nerelerde harcandığını açıklamazlar. Parti bazlı konuşmadan söylüyorum bunları, kim gelirse gelsin bu hep böyle olmuş bu ülkede. Bizim ülkemizin bence başlıca sorunu verginin toplanmasından çok nereye harcanacağına karar verilememesidir. O sebepten de vergi kaçırabilen herkes vergiyi kaçırır bu ülkede.

    Özetle bence öncelikli sorun verginin kazanca göre adil şekilde alınması-dolaylı vergilerin azaltılması- ve toplanan vergilerin tek tek nerelere harcandığının net şekilde belirtilmesidir.

    Zaten kazanca göre vergi alındığında birçok sorun kendiliğinden hallolacaktır. Bir günde değil tabiki de, belki 10 yıl sürecek bir durum bu.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Evet ne demesin siyasetçiler zaten seçim dönemlerinde hep uzun vadeli ekonomiyi düşünürler seçilmek yerine değil mi Siyasetçi başkalarından toplanan parayı dağıttığı için seçim dönemlerinde ne kadar saçma olursa olsun oy getirecek her haltı yapar o açıdan kendi kendini çürüten bir örnek vermişsin.

    2- Sosyal adalet bilimin tartışma konusu falan değildir. Sosyal adalet denen gudubet bilimin içerisinden çıkan birşeyde değildir.

    Zaten en temelde sosyal bilimler! denen iktisat, edebiyat, sosyoloji gibi dalların ne kadar bilim olduğu bile tartışmalı bir konudur. Bu alanlarda sayısal bilimlerde olduğu gibi kesin sonuçlar yoktur. Ortaya atılan sonuçların hepsi subjektiftir. Bu açıdan felsefe ne kadar bir bilim dalıysa iktisatta oancak o kadar bir bilim dalı olabilir. Bu sosyal adalet denen kavramda tamamen birilerinin arzusundan öte geçmeyen bir olgudur. Bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmadığı gibi şimdiye kadar ki tüm uygulamaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

    Benim tezim ise şu şekilde. Ülkelerde gelir eşitsizliğinin bireylerin kazancı ile ilgisi olduğu düşüncesi bizi hep yanlış sonuca götürüyor. Gelir eşitsizliğini derinleştiren olgu birinin çok birinin az kazanmasından ziyade ekonomik dinamizmin ne seviyede olduğu ile ilgili. Yani bir ekonomi hızlı bir şekilde gelişiyor veya hızlı bir biçimde para sirkulasyonu sürüyorsa orada gelir eşitsizliğinde açık bir gerileme görüyorsunuz. Yani bir yandan pekçok şirket kurulurken bir yandanda başarısız şirketlerin devamlı battığı insanların sürekli fırsat kovaladığı, iş yapmanın önündeki vergiler ve bürokratik saçmalıkların yoğun olmadığı ekonomilerde gelir eşitsizliğinde açık bir gerileme görülüyor.

    Ama devlet çalışan ve girişim yapan insanlara, sermaye sahiplerine baskı uyguladığı zaman, önlerine çeşitli engeller çıkardığında, kazançları üzerindeki vergi yükünü arttırdığında bu sefer tam tersi ekonomik dinamizm gitgide zayıflamaya başlıyor. Çünkü devlet yatırım ve girişim olarak kullanılması gereken sermayeyi zorla gaspediyor ve bu gaspettiği parayı
    1- Haksız rekabete neden olacak şekilde tekelleşen yandaş şirketlere dağıtıyor.
    2- Hiçbir zaman risk almayan, hiçbir zaman girişimde bulunmayan ekonomik dinamizme hiçbir katkısı olmayan kitleleri asalaklaştırmak için dağıtıyor. Bu insanların yaptığı tek şey aldığı parayı tüketmek. iş kurma veya girişim yapma gibi vasıfları yok ve siz onlara havadan para dağıttığınız sürece risk almak için bir nedenleride yok.

    Ayrıca bu güruh mevcut iktidarı cdestekleyerek mevcut iktidar ise iktidarını sağlamlaştırmak için daha çok vergiyi piyasadan çekerek ekonomik dinamizmi gittikçe daha fazla öldürecek adımlar atıyorlar.

    Sonuç olarak bu durum pastadan asalakların aldığı payı gitgide arttırırken pastanın kendisinin ya hiç büyümemesine yada gittikçe küçülmesine yol açıyor. Pasta küçüldükçe verginin etkisi daha olumsuz bir biçimde hissediliyor ve tahsil edilemeyen vergilerin yerine yenileri ekleniyor buda dinamizmin iyice ölmesine yol açıyor. Yeni şirketler gitgide daha az kuruluyır. İnsanlar risk almak yerine devletten nemalanmak için kuyruğa giriyor iktidar ise yerini sağlamlaştırmak için bu yığınları memur adı altında hiçbir halet üretmeyen insan yığınları olarak depoluyor.

    Bunun sonu ise ne oluyor biliyor musun ? Ekonomik dinamizm zayıfladığı için yeni şirketlerin rekabet edeceği bir ortam kalmadığı için tekelleşme, adam kayırma ve yolsuzluk gitgide artıyor. Azınlık bir kesim gitgide zenginleşirken devlete bağlı asalakların kendi çabası ile iyi paralar kazanabilecekleri kapılar bir bir kapanıyor. Nufusun içerisinde en ağır darbeyi orta sınıf alıyor. Çünkü nufus devlete sırtını dayayıp tekelleşmiş zengin zümre ile devlete bağlı asalak fakir kesim arasında bölünürken nitelikli iş gücü niteliklerini kullanabileceği alanlar veya yeni girişimciler fikirlerini hayata geçirecek ortam bulamadıklaı için keybedenler haline geliyorlar. Sonuç olarak senin sosyal adaletin olabilecek en kötü sonucu doğuruyor... insanları gitgide fakirlikte eşitliyor !!!

    Türkiye'de bütçe içerisinde sosyal yardımların payı devasa orandadır. Türkiyede sağlık sigortası sistemi bir kara delik haline gelmitir, belediyeler muazzam oranda yardım dağıtmaktadır. Peki devletin yaptığı senin tabirinle bu sosyal adalet gudubeti Türkiye'de gelir eşitsizliğini düzeltti mi yoksa gitgide gelir eşitsizliği geri döndürülemeyecek seviyede artmaya mı başladı ?

    Bu işler sadece slogan atmakla olmuyor arkadaşım. Kapitalizm öcü, kapitalizm kötü, kapitalizm kaka demek yerine önce kapitalizmin nasıl işlediğini ve kapitalizmin değerlerini özümsemek zorundasınız. Kapitalizmin ne olduğunu dahi bilmeden kulağa hoş gelen sloganlara yaslanarak serbest piyasaya müdahale ederseniz. Komünistlerin yaptığı gibi hatanızın bedelini milyonlarca insan kıtlıktan ölerek öder !
    Türkiye sosyal adalet ile yönetiliyormuş.Burada muhtemelen Türkiye'yi düşünerek anlattığın ekonomik durum sosyal adalet prensibinin suçu değil. Türkiye'de sosyal adalet uygulamaları olsa da asgari ücretlinin/işcinin sömürüldüğü bir ekonomik model var, sermaye sahipleri düşük asgari ücret ile maximum kazanç elde ediyor, bu durumda nerede sosyal adalet varmış.

    Şunda anlaşalım, hiçbir iş yapmayana karşılıksız para verilmesini hiç kimse tasvip etmiyor, bunu bilmiyormuş gibi davranman çok ilginç, hangi vicdan kabul eder bunu, güldürme kendine.

    Hangi kapitalist ülkede gelir dağılımı adaletsizliğinde gerileme görülmüş, o anlattığın ülkeler hep sosyo-kapital idare ile yönetiliyor, hür teşebbüsü sosyal uygulamalar ile destekliyorlar, en bariz örnekleri de Kuzey Avrupa ülkeleri. Avrupa ülkelerindeki gelir dağılımındaki başarılı dağılım kapitalizmin değil sosyal devlet uygulamalarının başarısı.




  • Kuzey Avrupa ülkeleri yıllardır rekabette geriliyor.

    Öte yandan Merkel öncesi Almanya işsizlik oranı ve merkel sonrası işsizlik oranına bak.

    Ardından Merkel'in işçilere verilen aşırı hakları törpüleyerek nasıl işsizlik sorununu çözdüğünü oku. Düz bakmayın. Şeytan ayrıntıda gizlidir ayrıntılara bakın. kuzey Avrupa ülkeleri = sosyal adalet gibi saçma bir denklem kurarsanız sadece bir taklitçi olursunuz...

    Dinamikler hep farklı ve yaptığım bütün incelemeler her zaman kendi fikirlerimin daha da sivrilmesi ile sonuçlandı. Bundan yıllar önce senden farklı mı düşünüyordum sanıyorsun ?

    Bende herkes gibi yeterince araştırmadığım bilmediğim dönemlerde bu sloganlara inanıyordum ama bildiğin zaman, kavradığın zaman ayrıntıları hazmedip parçaları birleştirdiğinde resim netleşiyor ve hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığını anlıyorsun.

    Senin savunduğun görüşler sadece fakirlik ve gerileme getiriyor ve getirecek...




  • torlofan T kullanıcısına yanıt
    Kimse devleti tamamen ortadan kaldırmaktan bahmetmiyor zaten. Devlet piyasaya müdahale etmek yerine denetçi rolünü üstlenmeli. Gereğinden büyük olmamalı demek istiyorum sadece...
  • Periah kullanıcısına yanıt
    Aynen, işte bu dengeyi düzgün sağlamanın yolu da devletin verginin hesabını kuruşu kuruşuna vermesi ile mümkün. ABD'de adam öldür vergi kaçırma diye boşuna demiyorlar, herkes vergilerin hesabını soruyor çünkü. Devlet de vatandaş da. Bizde verginin toplumdaki algısı devletin topladığı haraç olduğu için de düzen kurulamıyor.
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.