"44 yaşında, 24 mart 1978'de, saat 8.30'da, evinin önünde, Anadol marka otosuna bindiği sırada 6 kurşunla İbrahim Çiftçi tarafından öldürüldü. Sıkıyönetimden ötürü Çiftçi, askeri mahkemede yargılandı, suçu sabit görüldü, arka arkaya idama mahkûm oldu.
Ama askeri yargıtay, bu kararı tam dört defa bozdu. Ve askeri mahkeme de, suçu kesin gördüğü halde beraat verdi! Çiftçi bile inanamamış, "beni öldürtmek için salıyorsunuz" demişti."
Umut Talu
Ankara Cumhuriyet savcısı Doğan Öz, devlet içerisinde kendini 'devlet sanan' yapılanmayı ilk inceleyen, bu oluşumun 70'li yıllar boyunca süregelen kanlı cinayetlerle ilişkisini irdeleyen ve bu örgüt/örgütlerin dış istihbarat servisleriyle bağını araştıran ilk kişilerdendir.
Memlekete çok emeği geçmiş bu savcımızı, katledilişinin 32. yıl dönümünde anıyoruz.
Giriş kısmında da aktardığım gibi -malesef- katili 'suçunu itiraf etmiş olsa dahi' serbest bırakılmış; bu yürek burkan cinayet yetmezmiş gibi, bir de adalete kurşun sıkılmıştır.
Dönemin mahkemesi 25 Haziran 1985'te hukuk tarihine geçecek ibretlik bir karar verir:
'Sanık İbrahim Çiftçi 'nin maktul Doğan Öz 'ü taammüden öldürdüğü mahkememizce sabit görülmüş, ancak Askerî Yargıtay Daireler Kurulu kararları mahkememizi bağlayıcı nitelikte bulunduğundan sanık İbrahim çiftçi hakkındaki 7/ 8'lik oy çoğunluğuna dayanan bozma ilamına uyularak, sırf bu hukuki zorunluluk nedeniyle sanık İbrahim Çiftçi 'nin beraatına karar verilmiştir.'
İbrahim Çiftçi yaşamaktadır ve serbesttir! Hala...
Savcı ard arda yaşanan şiddet olayları -ki bu olaylar darbeye ortam hazırlamıştır- ilgili araştırmalar yapmış, bazı münferit olayların sorumluluğunun devlet içinde üst makamlara kadar tırmandığını saptamış ve kontr-gerilla yapılanması ile ilgili bir dava açmaya niyetlenmiştir.
Bu süreçte bir ön rapor hazırlamış ancak malesef bunu, Başbakan Bülent Ecevit'e ölümü ardından eşi ulaştırabilecektir.
Ortaya çıkarmaya başladığı bu yapılanmayla ilgili, eşi Sezen Öz'e şunları söylemiştir:
"Gerçekten çok korkmaya başladım. Yani şimdiye kadar birçok olayda meslek dolayısıyla geçirdiğim tehlikeler oldu. Fakat bu boyutta bir tehlikeyi ilk kez hissediyorum ve ürperiyorum ama bunun üzerine gidilmesi gerekiyor. Cumhuriyeti tehdit eden ölçüde bir tehlike vardır ve cumhuriyetin savcısı bunu önlemek zorundadır.”
Peki ne yazmaktaydı o raporda?
“Şiddet olayları, anarşik eylemler olarak nitelendirilebilecek kadar basit değildir. Amaç, demokrasi umudunu yok etmek; onun yerine faşist düzeni gündeme getirmek ve bütün unsurlarıyla yürürlüğe koymaktır. Böylece ABD ve çokuluslu ortaklıklar, Ortadoğu sorununu büyük ölçüde çözmek amacını gütmektedirler. Bize göre bu sonuca ulaşmada CIA, kontrgerilla gibi gizli örgütlerin yönlendirmesi vardır. Bu örgütler, devlet aygıtını geniş ölçüde kendi amaçlarına uygun şekle dönüştürerek demokrasi düşmanı akımları iktidar yapmayı öngörmüşlerdir.”
"Bütün bu çalışmalar içinde askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla, Genelkurmay Harp Dairesi’ne bağlıdır. Sivil güvenlik güçleri içinde de MİT elemanları ve 1. Şube görevlileri kullanılmaktadır. Bütün bu çalışmalar MHP ve onun kadrolarınca yönetilmektedir. Bu genel çerçevede cinayetleri, şiddet ve anarşik eylemleri daha iyi anlamak olasıdır. Konuya bu kapsamda yaklaşılmadıkça anarşi eylemlerini kaynağında kurutmak olanak dışı olduğu gibi demokrasiyi tek seçenek olmaktan çıkartarak bütün kurumlarıyla faşizmi kökleştirmek de gündeme gelecektir. Durum bütün açıklığı ve acılığıyla ve saygıyla sunulur.”
Malesef sayısız değer gibi Doğan Öz'de seneler önce, ufkun ötesini öngörmüş ve çalışmalarına başlamış ancak katledilerek susturulmuştur.
Kaderdaşı Uğur Mumcu, Doğan Öz için şu ifadeleri kullanacaktır cinayet sonrası:
"Doğan Öz, 1980 öncesinde 'cinayetleri nasıl durdururuz' diye düşünen bir vatanperverdi. O yıllarda Doğan Öz'ün kontrgerilla ile ilgili bir araştırması olduğunu, görüştüğü, soruşturduğu kişilerden duymuştuk. Bu konuda çalıştığını ve bir dava açma hazırlığında olduğunu biliyordum."
"Öz'ü vurmaktan yargılanan sanığın avukatı, ısrarla Başbakanlığa, Genelkurmay Başkanlığı'na başvurdu. Bence mahkeme burada derinleştirilmeliydi. Fakat hiç üzerinde durulmadı. Bir yerde duvarlar örüldü. Türk basını ne kadar yetenekli gazeteci varsa, görevlendirmeliydi, araştırmalıydı. Maalesef kimse ilgilenmedi... ölmeyeceksin... Ölünce bu işin devamı yok... Kimse o kapıları aşamadı..."
ÖLMEYECEKSİN! Ölünce bu işin devamı yok...
---------------------------------------
* Yazıda pek çok kaynaktan derlemeler yaptım.
** Doğan Öz, aynı zamanda şiir de yazmaktaydı. Bu yönünü merak edenler için: