Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (23. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
190.007
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 2122232425
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Dostlar Selamlar,

    Hepiniz iyisinizdir umarım. Tartışmaların dozu ve hararet düşmüş gibi. Yaz rehaveti hepimize çöktü sanırım.

    Ben 30 yıldır yaşadığım şehirden yakın zamanda ayrılıyorum. İstanbul'un yakın gelecekte yaşanılası bir yer olmayacağını düşündüğümden, mevcut düzen değişmese bile bu pis şehrin stresiyle, itiyle ve pisliğiyle uğraşmaktan bıktığımdan bu kararı vermiş bulunmaktayım.

    Bu aşamalarda kafam hep başka yerlerde olduğundan konuya yoğunlaşamadım, başlığı ve sizi unuttum, Lütfen bağışlayın. Bilgisayarım bloglara da girmiyor şu siteye bir türlü bakamadım.


    Yeni yorumlar yokmudur peki? Ekonomi ve petrol nereye gidiyor? Bu güzel yağlı rüya ne zaman korkutucu bir hal alacak dersiniz? Saatler tık tık çalışıyor aleyhimizde...
  • quote:

    Yeni yorumlar yokmudur peki? Ekonomi ve petrol nereye gidiyor? Bu güzel yağlı rüya ne zaman korkutucu bir hal alacak dersiniz? Saatler tık tık çalışıyor aleyhimizde...


    Bir aksilik çıkmazsa ki görünen hiç bir şey yok.. 2010 Mart'a kadar düdük çalınır...

    Bu tarihe kadar pek gürültülü bir çöküş olmaz, ufak tefek inişler çıkışlar olur..

    Hatta tam tarih vereyim..

    7-18 Aralık 2009 Birleşmiş Milletler Kopenhag İklim Değişikliği Zirvesi..

    Bu zirvede bütün ülkelere ithal edeceği kota miktarı belirtilebilir.. Bütün izlenimler bunu gösteriyor.. Tabii reddedenler için çok iyi çözümleri de var.. Bizim için askeri bir çözüm yoktur masada tahmin ediyorum, fakat ekonomik ambargo vs. vs. gibi konular ilk devreye girecek olanlardır.. Eğer olmazsa askeri çözümler de devreye girebilir..

    Ocak dedik mi, enerji krizini göbeğinden hissetmeye başlarız.. Zaten o vakitler her yerde bu konulardan bahsedilecek, ben susacağım..

    EIA başekonomisti Fatih Birol da Kopenhag'ı işaret ediyor..

    quote:

    ENERJİ artık çevreden ayrılmıyor.

    Yarının enerji yatırımları, küresel ısınmayı, çevreyi gözetmek zorunda.

    Fatih Birol'a göre, 2009 yılı sonunda Kopenhag'da yapılacak iklim zirvesinden Kyoto'dan daha güçlü bir anlaşma çıkacak.

    Birol "Artık herkes çevre meselesinin önemli olduğunu biliyor. Kopenhag'dan çıkacak kararlar hem enerji üretenleri, hem tüketenleri etkilecek" diyor.

    "Kopenhag'da temel soru şu olacak. Karbon salımını hangi ülke ne kadar azaltacak" diye ilave ediyor.

    Türkiye'nin de karbon salımında daha fazla "ayak sürüyen bir politika" izlememesini tavsiye gidiyor.

    Yani Türkiye Kopenhag'a giderken bu konuyu etraflıca düşünmek zorunda demeye getiriyor.

    Ama Polonya gibi, bu konuda "pazarlığınızı yapın" uyarısında da bulunuyor.

    Yine Birol'a göre, iklim görüşmelerine, dünyaya en çok karbondioksit salan Çin, Hindistan gibi ülkeler taraf olmadıkları sürece olumlu sonuç almak mümkün değil.



    Blog'a girme şansı olursa tavsiye ederim.. Çok güzel yazılar var..

    cokus.wordpress.com


    Bu arada bir dipnot... Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir bütçe hazırlayamadık.. Bu da ekonomiden anlayanların hali..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 6 Ağustos 2009; 16:49:05 >




  • merhaba,
    otomotiv sektorunde calismaktayim.

    acil olarak yenilenebilir enerji konusunda birseyler yapmayi planlamaktayim.
    henuz somut bir planim yok.

    eylul ayi icinde almanya hamburg'da solar enerji photo voltaic paneller konusunda cok buyuk bir kongre olacak.
    ona katilmayi dusunuyorum.
    sizlerle sunumlari paylasabilirm.
    benim de bildigim pek cok kitap ve site mevcut.
    daha sonra sizlerle paylasacagim.

    sadece acik bir soru olarak soruyorum.
    ellerimizdeki materyalleri sanal ya da gercek bir kutuphanede paylasmamiz mumkun olabilir mi acaba?
  • merhaba,
    otomotiv sektorunde yonetici olarak calisiyorum.

    yenilenebilir enerji konusunda bir seyler yapmayi planliyorum.
    henuz somut bir dusunce yok sekillenen.

    eylul ayinda hamburg'da photovoltaic paneller konusunda buyuk bir kongre olacak.
    ona katilacagim.
    bilgileri sizinle paylasabilirim.

    benim de bildigim 20'ye yakin kitap var.
    acik bir soru.
    sanal ya da gercek ortamda kitaplarimizi paylasabilecegimiz bir imkan olabilir mi acaba?
  • Yukarıdaki yazıma binaen bir yazı daha eklemek istiyorum.. Okuyan varsa bilgilensin..

    quote:

    Ümit Şahin (Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü):
    ARTMAYA DEVAM EDERSE DEZAVANTAJLI OLACAK
    Türkiye Kyoto’yu çok geç imzaladığı için 2012’ye kadar girdiği rakamsal bir yükümlülük yok. Ama bu herhangi bir şey yapmaması anlamına gelmiyor. Kyoto’ya taraf olmak demek, sera gazı emisyonlarını düşürmek için bir niyet beyanı yapmak anlamına gelir. 2009 sonunda Kopenhag’da başlayacak ikinci dönemde bir sorumluluk altına girmesi gerecek. Artık protokole taraf olduk, masadayız. Dolayısıyla bundan sonraki dönemde 2012 sonrası için biz de belli bir emisyon indirimi yükümlülüğü altına gireceğiz. Eğer imzalamasaydı bugüne kadar sürdürdüğü tavrı devam ettirseydi Kopenhag sürecinin dışında kalacaktı.


    7-18 Aralık BM zirvesinin artık bu konuda bir dönüm noktası olduğu neredeyse inandım.. 11 gün kadar uzun sürecek ve bütün ülkelerin katılacağı bu toplantı epey çetin geçicektir, bütün ülkelerin ne kadar petrol ve doğalgaz çekme hakları imzalayacağı ilan edilecektir.. Tabii bunlar Kyoto protokolünde CO2 salınımı azaltılması ile bağlantılı bir şekilde ele alınacaktır, halka da bu şekilde anlatılabilir yani..

    Seragazı emisyonları (milyon ton CO2 eşdeğeri)
    1990 * 1995 * 2000 * 2005 * 2006 * 2007
    170,06 * 220,72 * 279,96 * 312,42 * 331,76 * 372,6

    Yani biz 2012 senesinde saldığımızın % 5 altına inmeyi taahhüt etmişiz.. Bu ne demek? 161 milyon ton'a indirmek demek.. Zaten biz 3 senede 372'den 161'e indirmeyi denesek ortada Türkiye Cumhuriyeti diye bir şey kalmaz.. Ama en azından 250-275 seviyesine indirmemiz gerektiğini söyleyeceklerdir.. Bu da bizim için sağlam bir kriz demektir, zaten Türkiye için her azaltma bir kriz anlamına gelmekte..

    İşte biz Kopenhag'da bunun pazarlığını yapacağız da karşımızdakiler G-8'ler..

    Pek pazarlık gücümüz yok denebilir..

    Artık masada ne varsa..

    Duyumlarım her sene %12-14 oranında petrol tüketimimizi azaltacağımız yönünde.. Masadaki anlaşma metninde bu oran yazıyor.. Artık açıklanınca görüceğiz, yanlış mı doğru mu?


    Geri sayım yapmak isterseniz burada Geri sayım makinesi var... Ben arasıra giriyorum, heyecan oluyor..

    http://www.greenpeace.org/international/


    quote:

    eylul ayi icinde almanya hamburg'da solar enerji photo voltaic paneller konusunda cok buyuk bir kongre olacak.
    ona katilmayi dusunuyorum.
    sizlerle sunumlari paylasabilirm.
    benim de bildigim pek cok kitap ve site mevcut.
    daha sonra sizlerle paylasacagim.


    Alternatif enerji konusunda son gelişmeleri bizlere aktarabilirseniz seviniriz..

    Kitap ya da makale tarzı yazılar sanal ortamda ise paylaşılabilir, ama gerçek ortamda ise onları sanala aktarmak uzun sürer, tabii sizin bileceğiniz iştir..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 8 Ağustos 2009; 2:02:04 >




  • Ekonomide "kıtlık" her zaman iş yapar.Siz piyasada kıtlık yaratırsanız ürettiğiniz malı kıtlık sebebiyle istediğiniz fiyattan satarsınız.Bugün adamların elinde 100 milyon varil petrol kalsa ve halihazırda bu petrole talep olsa adam benzinin litresini 10 liradan satsa yine satılır,çünkü kıtlık var. Yapay bir kıtlık da olabilir bu.

    Amerika'da elmas çıkaran şirketlerden bazıları çıkardıkları elmasların çoğunu yakarlar ki elmas kıymetli bir maden olsun.
  • quote:

    Ekonomide "kıtlık" her zaman iş yapar.Siz piyasada kıtlık yaratırsanız ürettiğiniz malı kıtlık sebebiyle istediğiniz fiyattan satarsınız.Bugün adamların elinde 100 milyon varil petrol kalsa ve halihazırda bu petrole talep olsa adam benzinin litresini 10 liradan satsa yine satılır,çünkü kıtlık var. Yapay bir kıtlık da olabilir bu.


    10 sene içinde 2 milyar insanı öbür tarafa göndermeyi planlayacak kadar gözü dönmüş insanların böyle bir krizi ''yapay'' olarak çıkartacaklarını sanmıyorum..

    Bence bu sadece bir ''Doğa olayıdır'' Önüne geçilmesi imkansızdır.. Doğanın olayına karşı 7 milyar insan biraraya gelse bir şey yapamaz.. Eskiden insan belirleyiciydi, doğanın içine etti, şimdi sıra doğada..

    Ama tabii ekonomide kıtlık iş yapar, yanlız kıtlık olduğu vakit lüks tüketim ürünleri satanlar ne olucak, ya da alt plandaki ihtiyaç malzemeleri satanlar, elektronik eşya satanlar, vs.

    Bence sadece enerji ve gıda fiyatları tavana vuracaktır, diğer çoğu ise yerlerde sürünecektir..




  • Daha hala bana "ne araba alayım?", "sıfır araba alsan ne alırsın?" diye soran arkadaşlar var. Benim gözümden sakındığım arabamı sattığımı bilmezlermiş gibi. Şu Ntvmsbc'deki haberi ve benzerlerini adamların gözüne sokuyorum, hala daha servetlerini bir araba hayaletine gömmeyi düşünüyorlar.
    Arkadaşlar; lütfen gerizekalı gibi davranmayın. Bugün aldığınız araba bir kaç yıl sonra tavuk kümesi ya da eşya dolabı haline gelecek. Alıp alabileceğiniz en pahalı eşya dolabı!

    Kyoto'yu imzalasak da imzalamasak da bu tasfiyeci hükümetlerle bizim kaderimiz değişmeyecek. Olacak olan şu: Dünyanın ağaları yuvarlak masa toplantısı yapıp her ülkeye kota biçecek. Artık devlet doğalgazın fiyatını on katına mı çıkarır, benzini karneyle mi verir, açlık yüzünden iyice artan suça karşı vatandaşa kendi başınızın çaresine bakın mı der, sıkıyönetim mi ilan eder bilemem. Bunların çok büyük olasılıklar olduğunu blogda da defalarca yazdım. Kesin olan bir şey var, kendine bir köy hayatı tasarlayanlar(filikaya atlayanlar) bu kaostan en az etkilenecekler. Ben yeterli vaktim olması ve yakınlarımın bir an önce akıllarını başlarına toplamaları için dua ediyorum.

    vezir;
    O kitabın pdf'sini çok aradım ama bulamadım. Türkçe'sinin çıktığına sevindim. Akşam alıyorum. :)

    zizim;
    Hakikaten bir kayboldun bir daha görünmedin. Yazı yazacaktın, ne oldu?...

    tolga.tr;
    Yenilenebilir enerji dediğimiz gecikmiş bir icat. Çatınıza koyduğunuz PV'yi aç kaldığı için öfkeden saldıracak yer arayan bir serserinin attığı taşla paramparça ediverdiğini hayal edin. Yenilenebilir enerjinin geleceği işte bu. Türkiye'nin evlerde ve ulaşımda kullandığı enerjiyi -abartmıyorum- %50 azaltma imkanı var. Sanayiyi saymıyorum bile, Türkiye'de sanayi hep balondu. Sönüverir gider. Bu azaltma için para değil, irade, irade için de zeka lazım. Zeka ve zeki insanlar bu topraklarda en nefret edilen şey olduğu için ben çok ümitli değilim. Millet başına ne geldiğini bile anlayamayacak, sıkıntısına sıkıntı katacak, ben de onlara gülüyor olacağım.

    _________________________________
    cokus.wordpress.com




  • COP 15 Zirvesinde petrol ile ilgili kotaların belirleneceği izlenimine nereden vardınız? Kaynakları paylaşırsanız okumak isterim.

    Birkaç sitede okudum, anladığım kadarıyla bu zirvede Kyoto Protokolü'nün sona ermesine binaen daha agresif bir küresel iklim anlaşması üzerinde durulacak.
    Tüm dünyayı ve tüm ekonomileri derinden sarsacak (gerçekten derinden) böyle bir kararı UNFCCC zirvesinde topluma duyuracaklarını hiç sanmıyorum.

    Eğer kotalar bu yıl sonunda belirlenir ise Dünya freni patlamış bir kamyon gibi, durdurulamayacak bir şekilde yokuş aşağı gider. Zaten sonuç bu ama yöneticiler eliyle toplumu buna iteceklerine hala inanamıyorum, son ana kadar bekleyip son kazları yolma derdinde gibiler daha çok.

    nlty2000 dostum;

    Söylediğin hayatı yakalamaya uğraşıyorum. Değişimler oldukça zorlu oluyor, özellikle de sevdiklerimiz için. Neyseki hatunu ikna etmeyi başardım. En geç Aralık'ta yada daha erken bu b*k çukuru olan kentten kurtuluyorum. Temiz suyun ve verimli arazilerin olduğu, az nüfuslu ve ulaşımı araç olmadan zor olan bir yere gidiyorum. Bakalım ne kadar savaşabileceğim...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zizim
    Neyseki hatunu ikna etmeyi başardım.

    Zoru başarmışsın. Gerisi kolay gelir
    _____________________________
    cokus.wordpress.com
  • @Zizim, umarım istediklerini elde edebilirsin, başarılar.. İstedikten sonra ve inançlı olduktan sonra insan başarabilir, yeterki farkında olalım.. Şansın bol olsun..

    Kyoto Protokolü konusundaki izlenimlerime nereden vardığıma gelince, ben bu konuyu okumaya başladığımda sene 2006 idi ve ABD de bir beyefendi -sanırım petrol konusunda uzman, Daniel Yergin ile tanışıklığı varmış, hatta kendisi ''yet to be discovered'' teriminden dolayı Yergin'e ''Jerkin'' lakabı taktığını ve bu adamın her yerde böyle anıldığını söylemişti- hep 2009 sonuna kadar bekleyin tarihi veriyordu, tabii o zamanlar ''peak oil'' i araştırmaya başladığımda hemen farkına vardım, ve bütün parçaları birleştirince böyle bir olayın olup olmayacağına inanmam, içselleştirmem 5 ayımı aldı..

    Ama açıkçası 2009 sonu tahminin 4 sene önceden tutturabilmesine bir işaret vermesine inanamamıştım, nitekim çok büyük bir olasılıkla tutacak..

    Nedenine gelince, duyduğum kadarıyla bugün plato seviyesinde olan dünya petrol üretimi 2009 son çeyreğinde çöküşe geçicek ve sanırım Kyoto toplantısını da buna göre hazırladılar, ayrıca bütün analistler Aralık ayında somut şeyler çıkacağını söylüyor.. Bunun nedeni de aslında yöneticiler bu işi yapmayacak, petrol yataklarının çöküşünün hızlanması yöneticileri bu yola iticek, başka çare kalmadığından dolayı bu yöne itilekcekler.. Bunu da halklarına ''küresel ısınma'' ya karşı çözüm olarak yutturmaya çalışacaklar, fakat ip bir yerden sonra kopar gibime geliyor.. Zaten bundan sonraki direk yokuş aşağı, sadece yapılacak tek şey, fren.. Gaza basan çakılır, yuvarlanır gider..

    ''Kontrollü küçülme'' terimini dünya literatürüne yerleştirip doğru uygulayabilenler başarılı olacaklar, uygulayamayan ülkeler tarihten silinip gidebilirler bile..




  • İyi dilekleriniz için teşekkür ederim.

    @hazardousmen

    Son derece ilgi çekici bir konu. Yöneticilerin bunu düşünmesi ve eyleme geçmesi bile başlı başına çok büyük bir olay. Ben herşeyi serbest pazar mantığında bırakacaklarını ve suyun başını tutan oyunu kazanır gibi bir şekilde işlerin kontrolsüzleşeceğini düşünüyordum.

    Fakat "kontrollü küçülme" denilen durum gerçekten ne kadar yaşanabilir? Bu küçülme sırasında kaç milyar insan kontrollü ya da kontrolsüz olarak eşek cennetini boylar acaba? Kapitalist düzen küçülme olgusunu kaldırabilir mi? Yüzbinlerce işsiz ve aç adam toplumsal patlamalara neden olup ülkeleri iç savaşa sürüklemez mi?

    Şanssız nesiliz vesselam. Keşke ortaçağ'da hüküm sürseydik. At biner kılıç kuşanırdık.




  • Bu peak oil konusuna son okuduğum yazıyı da ben link veriyim .

    http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=127524&HTP_KOD=4

    Petrol rezervlerinde eşiğin aşılması tehdidi küçümsenmemeli


    İngiltere hükümeti geçen hafta enerji güvenliğine ilişkin bir değerlendirme yayımladı. Başbakan tarafından talep edilen bu raporda, eski enerji bakanı Malcolm Wicks "kriz olmadığını" dile getirdi.
    Wicks'in bulguları, geçen yıl ekonominin bariz bir şekilde ve mevcut bir enerji güvenliği tehdidi altında olduğu sonucuna varan Petrol Rezervleri Eşik Noktası ve Enerji Güvenliği Sanayi Çalışma Komisyonu'nun bulgularıyla belirgin bir şekilde çelişiyor. Virgin, Scottish and Southern Energy, Arup, Stagecoach ve Solarcentury gibi şirketleri bünyesinde barındıran çalışma komisyonu, petrol rezervlerinin eşik noktasını aşması durumunun ticari bir risk oluşturması bakımından ciddi bir araştırmayı hak ettiğine ilişkin ortak düşüncemize dayanarak, 2007 yılında kuruldu. Bazı kesimler, meselenin düşük risk taşıdığı, ancak büyük sonuçlar doğuracağı varsayımını ileriye sürmeye başlamıştı. Ne yazık ki, bizler şu an itibariyle artık petrol rezervlerinde eşiğin aşılmasının yüksek bir risk taşıdığı ve aynı zamanda büyük sonuçlar doğuracağı görüşünü paylaşıyoruz.
    Peki, hükümet bu kadar geniş bir yelpaze oluşturan şirketlerle nasıl böyle farklı bir görüşe sahip olabiliyor? Anlaşmazlığın uç noktası, sürekli bir şekilde çıkarılabilecek düzeyde petrolün günlük üretim seviyesinin ne olacağına ilişkin.
    Rezervlerde zirvenin ardından, petrole bağımlı ekonomiler açısından büyük sorunlar oluşturabilecek olan bir iniş söz konusu olacak. Çalışma komisyonunun görüşüne göre, bu gelişmenin yaygın beklentilerin aksine daha yakın bir zamanda gerçekleşmesi bakımından büyük bir tehlike söz konusu. Söz konusu rapora göre: "Petrol rezervlerinde eşiğin aşılmasıyla ilgili olarak Britanya toplumuna yönelik riskler, hükümetin terörizm de dahil olmak üzere risk algılamasına göre çok daha yüksek."

    Üretimde düşüş bandı
    Korkumuz, küresel petrol sanayinin petrol rezervlerine ilişkin abartılı tahminleri, arama ve üretime ilişkin yetersiz yatırımlardan kaynaklanıyor. Bir kez üretimde düşüş başladı mı, bunun farkına varılmasıyla birlikte, bir başka önde gelen sektörün varlık değerlendirmelerini sistemli bir şekilde yanlış yaptığının ortaya çıkması dünyayı sarsacak. Burada asıl tehlike, petrol üreticisi ülkelerin dışsatımlarını kesecek olması. Bu noktada, bazı enerji tüketicisi ülkelerde enerji krizi, enerji kıtlığına dönüşecektir.
    Çalışma komisyonu bu kasım ayında, diğer konuların yanı sıra, geçen kasım ayında büyük bir olasılıkla 2013 yılında gerçekleşeceği sonucuna vardığımız eşiğin aşılmasıyla birlikte petrol üretiminde söz konusu olacak olan resesyonun etkilerini araştıracağı ikinci bir rapor daha hazırlayacak. Eldeki göstergelere göre, günümüzde yaşanan resesyon eşiğin aşılma tarihini daha ileri bir tarihe erteledi, ancak söz konusu yeni tarihten sonraki düşüşün daha da keskinleşmesine yol açacak. Petrol sanayindeki birçok lider, üst düzey kamu yetkililerin çoğunun paylaştığı bir görüş olan, eşiğin aşılma tarihini gelecek on yılın oldukça ilerisinde görüyor.
    Wicks'in değerlendirme raporu, eşiğin aşılmasına sadece bir yerde değiniyor. İlgili bölüm şu sonuca varıyor: "Eşiğin beklenenden daha yakın zamanda olacağını savunanlar arasında çok az sayıdaki kişi, petrol aramalarında fiyatların uyarıcı etkisi, yatırımlar, teknolojik gelişmeler ve tüketici davranışlarındaki değişimler gibi olguları dikkate alıyor."
    Oysa çalışma komisyonunun raporu bu olguların hiçbirini göz ardı etmiş değil. Fiyatlar aramalar üzerinde uyarıcı bir etki yaratmaktadır, ancak bizim iddiamıza göre yeterli ölçüde değil. Biz, petrol keşifleriyle kapasitenin piyasaya açılması arasındaki süreyi tartışıyoruz. Yatırımları tartışarak, fiyatların yüksek olduğu dönemlerde dahi tehlikeli boyutlarda kısıntıların söz konusu olduğu sonucuna varıyoruz. Petrol keşiflerinin değerini yükselten teknolojik gelişmeleri tartışıyor ve bunun sadece tüketim oranlarını yavaşlatma eğilimine yol açtığını ileri sürüyoruz. Tüketici davranışlarındaki değişimleri tartışıyoruz ve özellikle Hindistan ve Çin'de olmak üzere, bunun küresel talebin tedarik oranında daralmasında yeterli olmayacağı konusunda endişe taşıyoruz.
    Petrol sanayinin kendi varlıklarının tüketimi karşısında toplumsal bir sessizlikle bürünmesi nedeniyle endişeliyiz. Haklı olduğumuz takdirde, korkunç bir enerji darlığı bizi bekliyor ve buna karşı şimdiden harekete geçmeliyiz.
    Çalışma komisyonumuz, birinde Wicks'in de şahsen katıldığı, Enerji ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileriyle iki toplantı gerçekleştirdi. Buna rağmen Wicks'in değerlendirmesi bizim vardığımız sonuçları göz ardı etmekle kalmıyor, mevcudiyetimizi de göz ardı ediyor.
    İngiltere hükümeti geçen hafta enerji güvenliğine ilişkin bir değerlendirme yayımladı. Başbakan tarafından talep edilen bu raporda, eski enerji bakanı...
    ( KB)




  • Aslında suyun başını tutan kazanıcak, şöyle ki, bu durum tamamen G-8ler ile gelişmekte olan ülkelerin savaşıdır.. Fakat bölgesel olarak istisnalar da gözetilebilir.. G-8ler ile Çin, Hindistan gibi ülkelerin asla ve asla bir ittifak kurma şansı yokken Türkiye gibi hem bütün boru hatlarını üzerinden geçiren ve görece nüfusu ve enerji tüketimi düşük olan ülkelerin ittifaklık durumu mevcuttur fakat bu tamamen ''kontrollü küçülme'' kavramını başarıyla uygulamalarına bağlı..

    Eğer 70 milyonluk bir ülke ''aç pazar'' olarak değerlendirilirse tabii ki de herşey hüsran olur..

    Bu koşullarda İtalya, Almanya, İngiltere, Fransa, ABD, Rusya, Japonya gibi büyük ve dünya haritasına yön veren ülkeler kesinlikle kotaya bağlanmayacaktır ki zaten bu ülkelerin enerji ihtiyaçları dikkat edilirse son 10 yılda çok fazla artmamıştır, yani büyüme olmadan stabil bir ekonomi ile kendilerini idame ettirebilirler.. Planları 30-40 sene boyunca karnesiz geçen yıl.. Tabii bu süre zarfında alternatif enerjiyi yaygınlaştırarak bu krizden mümkün olduğu oranda az etkilenmek..

    Fakat gelişmelerini büyümeye göre ayarlamış Çin, Hindistan ve diğer asya kaplanları, Güney Amerika ülkeleri ve diğer bütün 3. dünya ülkelerinin hepsi kotaya bağlanıcaktır.. Bu da herkes için bir felaket demektir.. İç savaş, sosyal patlama vs. vs. Bunların hepsi bütün ülkelerde olucak, ama biz coğrafyamızın kilit noktada olması sebebiyle biraz daha şanslıyız, ama bu sanılmasın ki bu gibi felaketlerin bizde olma şansı yok, aksine var.. Önemli olan kontrol etmek, edebilirsek avantajlı çıkabiliriz, sonuçta verimli topraklarda yaşıyoruz, herkes ekse kimse aç kalmaz..

    Tabii buna serbest piyasa ekonomisinin gidip yerine militarist piyasa ekonomisinin gelmesi de diyebiliriz..

    Aslında şanssızız gibi görünebilir ama ben insanoğlunun 200.000 senedir yaşamadığı bir konjonktürü yaşamayı bir şans olarak da değerlendirebilirim, biraz aşırı pollyannacılık gibi olsa da..

    Ne yapalım, kaderde varmış..




  • İşin o boyutuna bakacak olursak ben de yaşanacakları bir şans olarak görmekteyim.

    Yaşanacakların sonuçlarının toplumun gelişmesinde ve bilinç düzeyinin artmasında yani bir nevi Fransız İhtilali gibi yeni bir çağın ve yeni bir düşünce yapısının, yeni bir toplum modelinin ve ekonomik düzenin kurulacağını düşünüyorum. Düzenin kurulduğunu biz göremeyebiliriz. Bu görece uzun ve sıkıntılı bir süreç.

    Ama bir yandan da kurulamayabileceğini de düşünüyorum. Gerçi o zaman da Dünyadaki insan varlığı ve yaşam bambaşka bir yola girebilir. Nükleer bir savaşla ya da önüne geçilemeyen küresel ısınma sebebiyle gezegen çöle dönüşebilir

    Fakat nihayetinde bu sonsuz evrende, bizim yaşamlarımızdaki dramaların bir toz zerresi kadar bile önemi yok. Bunu bilmek bile garip bir boşluk hissi uyandırıyor bende.

    Bırakınız yansınlar

    Derin felsefi düşüncelerim var bu konularda... Her geçen gün biraz daha umursamazlaşıyorum insanlık için.. Umarım sıkmıyorumdur sizleri..




  • quote:

    Derin felsefi düşüncelerim var bu konularda... Her geçen gün biraz daha umursamazlaşıyorum insanlık için.. Umarım sıkmıyorumdur sizleri..


    Heh, heh..

    Gökdelenlerin altında bir oraya bir buraya koşturup, tüketime aç, hayat peşinde bitap düşmüş, mal peşinde koşturan binlerce insan var burayı okuma şansına sahip.. Tabii onlar çok sıkılıyordur, hatta tahminimce anlamıyordur bile.. Ama heyecan iyidir, gerçi bu biraz aşırı olucak..

    Ama şu sevdiğim şehir İstanbul için çok hayılı olucağını düşünüyorum, bu şehre zenginlik hiç mi hiç yaramamış..

    Dedemler 1890da göç etmişler, öbür dedemler ise 1870'te.. Nitekim anne tarafımdan dört kuşak İstanbullu sayılırım ve bu şehrin hakettiğinin ne olduğunu bilirim, eminim İstanbul için iyi olucaktır, ama şu yıkım sırasında varolan değerleri koruyabilmek önemli olan, birer kültürsüzlük abideleri binlerce unsur birer domino taşı gibi devrilecektir, yavaş yavaş...

    Ben dünya konusunda pek endişeli değilim.. Eninde sonunda bir düzen kurulacaktır..




  • quote:

    Ben dünya konusunda pek endişeli değilim.. Eninde sonunda bir düzen kurulacaktır..


    bu yeni düzende at başı kim olacaktır , yani yönlendiren değilse bile konjektürü değişecek ülkeler hangileridir. Sınırlar değişecek midir?
  • George Friedman, bütün dünyanın gündemine bomba gibi düşen Gelecek 100 Yıl kitabında Türkiye'nin yerini haritayla anlattı...

    George Friedman, bütün dünyanın gündemine bomba gibi düşen Gelecek 100 Yıl "21. Yüzyıl İçin Öngörüler" kitabında "21. yüzyılda ihtiyarlayan Avrupa, bugün elinin tersiyle ittiği Türkiye'nin genç nüfusunu çekmek için "promosyon" yapar hale gelecek. AB -hâlâ var olacaksa- tam üyeliği Türkiye'ye altın tepside sunacak. Aynı şey ABD için de geçerli olacak. Meksika'nın genç nüfusuna "bonus" dağıtacak." diyor. Ve 2040 yılındaki Türkiye'nin dünyadaki yerini anlatmak için Türkiye'nin haritasını sunuyor.

    21. yüzyılın yeni büyükleri
    Friedman "21. yüzyılın "süper devleti" gene ABD olacak. Avrupa çağı kapanıyor. Amerika çağı daha yeni başladı. Diğer büyük güç Japonya olacak.Rusya bir kez daha dağılacak. Hindistan da umut vermiyor.
    Çin'in dünyaya açılışında bu bir "ilk" değil. Daha önceleri olduğu gibi gene çökecek. Ya 21. yüzyılın yeni büyükleri?.. Bunlar Türkiye, Polonya ve Meksika olacak." diyor.

    TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ...

    * Gelecek yüzyılın süper güçleri Çin ve Rusya değil; Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya olacak. Türkiye’nin dünyadaki siyasi etkisi 2050 yılında Osmanlı haritasını andıran bir
    görüntü oluşturacak.



    İSLAMCI MİLİTANLARLA SAVAŞ BİTİYOR

    * ABD’nin şu an üzerine eğildiği İslamcı militanlarla savaş konusu 21’inci yüzyılla birlikte tarihin derinliklerinde kalacak.
    RUSYA VE ÇİN
    * Rusya ve Çin gibi güçler için önümüzdeki yüzyılda endişelenmeye gerek yok. Bu ülkeler komünizme benzer çöküş yaşayacak. Rusça veya Çince’yi bırakın, Türkçe, Japonca, Polonya ve Meksika dillerini öğrenmeye bakın.
    ABD, TÜRKİYE İLE JAPONYA İLE ÇATIŞACAK

    * Yüzyılın sonlarına doğru ABD ile Türkiye-Japonya ittifakı arasında bir çatışma yaşanacak. Bu savaş bugüne kadar var olan klasik silahlarla yapılan savaşlardan tamamen farklı olacak. Yani bugünden bir tür bilim kurgu gibi görünen bir savaş yaşanacak. 21’inci yüzyılın gidişatını bu savaşın sonucu belirleyecek.

    http://anadoluhaber.blogspot.com/2009/06/iste-2040-ylnda-turkiye-haritas.html






  • quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen

    quote:

    Derin felsefi düşüncelerim var bu konularda... Her geçen gün biraz daha umursamazlaşıyorum insanlık için.. Umarım sıkmıyorumdur sizleri..


    Heh, heh..

    Gökdelenlerin altında bir oraya bir buraya koşturup, tüketime aç, hayat peşinde bitap düşmüş, mal peşinde koşturan binlerce insan var burayı okuma şansına sahip.. Tabii onlar çok sıkılıyordur, hatta tahminimce anlamıyordur bile.. Ama heyecan iyidir, gerçi bu biraz aşırı olucak..

    Ama şu sevdiğim şehir İstanbul için çok hayılı olucağını düşünüyorum, bu şehre zenginlik hiç mi hiç yaramamış..

    Dedemler 1890da göç etmişler, öbür dedemler ise 1870'te.. Nitekim anne tarafımdan dört kuşak İstanbullu sayılırım ve bu şehrin hakettiğinin ne olduğunu bilirim, eminim İstanbul için iyi olucaktır, ama şu yıkım sırasında varolan değerleri koruyabilmek önemli olan, birer kültürsüzlük abideleri binlerce unsur birer domino taşı gibi devrilecektir, yavaş yavaş...

    Ben dünya konusunda pek endişeli değilim.. Eninde sonunda bir düzen kurulacaktır..


    Üstad sende göç ettiğin yere gitmeyesin sakın yada bu yıkım altında kalmayasın,o kadar emin olma.




  • Vezir hocam oldukça enteresan bir konu...

    Fakat böyle şeyleri okudukça rahatsız oluyorum. Bu toplum, insanlık ne zaman bir sonraki aşamaya geçecek? Hala sınırlarımızdan, hangi ülkenin başı çekeceğinden bahsediyoruz.

    Yukarıda olanın biz yada başkalarının olmamız hiçbir şeyi değiştirmiyor. Yine düzen aynı, yine sınırlar var yine aşağıda ezilenler, yokluk çekip ölenler var. İnsanlık bunun değişmesi gerektiğini belki bu yaşanacak kaotik dönemde farkeder diye bir umudum var hala. Hala değişime inanıyorum. Hala paranın ve parasal sistemin kalkacağını, bireylerin toplum için birşeyler yaptığı - tüketime dayalı olmayan, sınırları ve kısıtlamaları kalkmış, doğayla beraber yaşamayı öğrenmiş bir sistem kurulur diye umudum var.

    Yoksa ha Türkiye dünyanın en önemli ülkesi olmuş ha ABD ha Papua Yeni Gine. Şahsım adına bu detayın bir pul kadar bile değeri yok.
  • 
Sayfa: önceki 2122232425
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.