Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (27. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
190.109
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 2526272829
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Küçük forum az üyesi olan kapalı bir gruba hitap eden forum demek.

    Özel mesaj atamadım.

    www.geceyuruyusu.com adresinden detaylı bilgi alabilirsiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zizim -- 19 Ağustos 2009; 10:27:55 >
  • ORGANİZE SOYGUN......
    Özellikle kriz döneminde diğer sektörler çökerken, işsizlik had safhaya çıkmışken, bankaların karlılık rekorlarının banka sisteminin iyi düzenlenmiş ve etkin yönetiliyor olması ile izah edilmesi mümkün değildir. Bankacılar dışındakiler iş bilmez akılsızlardır da ondan krizdeler demek oluyor bu. Asıl nedenin organize soygun olduğunu en iyi bilen bankacılardır.
    Banka sistemimizin çok büyük bir kısmı yabancılar ve işbirlikçi ortaklarına ait. Bu soygun Hazine ve Merkez Bankamızın işbirliği ve yardımları sayesinde yapılıyor.
    Yıllar önce kamu finansmanı için emisyon yoluyla Merkez Bankası Hazine’ye doğrudan borç verirdi. Aradan kimse havadan vurgun vuramazdı. Bunu kanunlar değiştirilerek yasakladılar ki Merkez Bankası Hazinenin ihtiyacı olan emisyon parayı doğrudan Hazineye değil ancak bankalar aracılığıyla versin. Bankalar üstüne karlarını artıracak faiz farkını ilave ederek Hazineye versin. Hazine kağıtları alımı kılıfında, bankalar devletin emisyon parasını devletten (Merkez Bankası’ndan) alıp geri devlete (hazineye) vererek risksiz ve havadan para kazansın.
    Bankaların aşırı ve havadan kar etmeleri böyle sağlanmaktadır. Hazinenin sırtından bankalara sağlanan bu karlar aslında kimin sırtından sağlanıyor? Halktan alınacak vergilerle. İşte halkın organize soyulmasının döngüsü bu. Halktan bankalara. Halk, ülke kriz içinde yoksullaşırken, bankalar ve bankacılar zenginleşmekte, kar etmekte rekor üstüne rekor kırıyor.
    Hani hortumculuk ve soygunculuk önlenecekti. Şimdi resmi, yasal hortumculuk var. Organize yasal mafya diyemiyoruz, akıllı bankacılarımız var diyoruz. Bir vatandaş bir vatandaşı soyduğunda soygunculuktan hapse girer. Birden çok vatandaş organize bir şekilde birlikte örgütlü soygun yaparsa ceza daha da ağırlaşır. Örgütlü ve organize suç olduğu için cezanın ağırlaşması gerekir. Ama yabancı ortaklı bankalar, yerli işbirlikçileri, Merkez Bankası ve Hazine birlikte, işbirliği içinde, organize biçimde halkı bankalara, yabancı ve yerli ortaklılarına soydurduklarında ceza değil alkış almaktadırlar.
    Görüyorsunuz bizim bankalar niçin bu kadar karlı. Üretken sektör, reel sektör krizde batarken bankalar sapasağlam kalmakla da yetinmiyor, karlılık rekorları kırıyor. Yabancılar bunun için koşa koşa, yarış içinde Türkiye bankalarını satın aldılar ya da kendi bankalarını Türkiye’de de açtılar. Yağma hasanın böreğinden pay kapmak için.
    Türkiye’de bankalar kurtarılmaya muhtaç duruma düşmek şöyle dursun 2003 yılından beri organize bir şekilde halkın vergileriyle zengin edilmektedir, reel sektör, işçiler ve emekliler ise çökertilmektedir. Şimdi sıra turizmi daha çok vergilemeye geldi. Bankalara vermek için daha çok vergiye ihtiyaç var. Ahtapotun kolları sardıkça sarıyor, çoğunluğumuz biri saçımızı, omsuzumuzu okşuyor sanıyoruz, ahtapotun kolları olduğunu fark edemiyoruz, çünkü narkozluyuz.
    Bankaların elindeki Hazine kağıtlarının değeri birkaç yıllık faiz farkını yansıtacak şekilde, astronomik bir şekilde kendiliğinden yükseliverdi. Merkez Bankası’nın yaptığı faiz indirimleri bankalara yarıyor, işsiz ve yokluk içindeki insanların refahına değil. Bankalar daha önce %20’ler civarında getiri ile Hazineye verdikleri borçları, yine daha yüksek faizlerle reel sektöre verdikleri kredileri aylardır yarı maliyetine (paçal) mevduatlarla ve de Merkez Bankası’ndan yine yarı bedelle finanse ediyorlar, gerisi kendilerine kar oluyor. Çökertilen reel sektör ve halkın sırtından bankalar organize vurgun vuruyor.
    Bu işleyişi bankaların ellerinde bulundurdukları uzun vadeli aktifleri (yüksek getirili krediler ve Hazine bono/tahvillerini) kısa vadeli mevduat ve Merkez Bankası kaynaklarından fonlaması kolaylaştırmaktadır. Merkez Bankası, faiz indirdikçe bankaların önceden açılmış kredi ve önceden alınmış hazine kağıdı getirileri yüksek kalırken fonlama maliyetleri önemli ölçüde düşüyor, kârları da rekor artıyor.
    Döngünün sonucunda Hazine aslında büyük ölçüde Merkez Bankası’nca finanse ediliyor. Ancak bunu doğrudan yapması yasak. Bankalar üstünden para kazansın diye bankaları aracı taşeron olarak kullanarak fonluyor.
    Dr.Hamit Bozkurt

    Alıntı'nın Konuyla direk ilişkisi bulanmasada,Ülkemizde olan herşeyin birbirleriyle irtibatlı olduğunu sanıyorum.Bilgilenmek isteyenlerin dikkatine




  • ABD yönetiminin ''Küresel sermaye'' safından diğer safa kaydığını, artık bankerlerce ve büyük küresel sermaye fonu sahiplerince ve bunların arkasındaki devletlerce yönetilmediğini iddia etmiştim..

    Bugün bu konuda iddiamı destekleyecek önemli sayacağım bir haber çıktı..

    quote:



    Gizli hesap cenneti tarih oluyor

    İsviçre bankaları gizli hesap cenneti olarak biliniyor. İsviçre bankaları "nereden buldun" sorusunu sormadan dünyanın her tarafından gelen milyarlarca dolar parayı kasalarında saklıyordu. Ancak dünyada bir ilk yaşandı. İsviçre UBS Bankası, ABD'li 4 binden fazla kişinin hesaplarını deşifre edecek. Anlaşma iki ülke arasında imzalandı.

    ABD yönetimi ile İsviçre'nin bankacılık devi UBS, gizli hesapların öğrenilerek açıklanması konusunda anlaşma imzaladı. Her iki tarafça imzalanan anlaşma uyarınca, ABD'nin anlaşmanın detaylarını açıklayacağı kaydedildi.

    UBS'nin, ABD Gelir İdaresi tarafından istenilen 4 binden fazla ABD vatandaşının isimlerini vermek zorunda kalacağı belirtiliyor.

    ABD yönetimi, 52 bin ABD vatandaşının, yaklaşık 15 milyar dolarını, İsviçre'deki gizli hesaplarda sakladığını belirtiyordu.



    Son 8 ayda 18 milyar dolar kaynağı belirsiz para giren ülkemin de ''Nereden buldun'' yasasını imzalamasını istiyorum.. Umrumda değil sıcak para, bu ülke ya üretecek ya da üretecek.. Rantın kirli paranın aktığı ve aklandığı ülke olmaktansa fakir ülke olmayı tercih ederim..

    Sanırım IMF de değişti, hoş onu daha çözemedim, ama küreselleşmenin ve küresel sermayenin yönlendirme organlarından IMF'nin ''Nereden buldun'' diye diretmesini hiç anlayamamıştım zaten, ama IMF de değişti sanırım..

    IMF'in kucağından düşmeyen biz şimdi IMF ile masaya oturmuyoruz...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen

    ABD yönetiminin ''Küresel sermaye'' safından diğer safa kaydığını, artık bankerlerce ve büyük küresel sermaye fonu sahiplerince ve bunların arkasındaki devletlerce yönetilmediğini iddia etmiştim..

    Bugün bu konuda iddiamı destekleyecek önemli sayacağım bir haber çıktı..

    quote:



    Gizli hesap cenneti tarih oluyor

    İsviçre bankaları gizli hesap cenneti olarak biliniyor. İsviçre bankaları "nereden buldun" sorusunu sormadan dünyanın her tarafından gelen milyarlarca dolar parayı kasalarında saklıyordu. Ancak dünyada bir ilk yaşandı. İsviçre UBS Bankası, ABD'li 4 binden fazla kişinin hesaplarını deşifre edecek. Anlaşma iki ülke arasında imzalandı.

    ABD yönetimi ile İsviçre'nin bankacılık devi UBS, gizli hesapların öğrenilerek açıklanması konusunda anlaşma imzaladı. Her iki tarafça imzalanan anlaşma uyarınca, ABD'nin anlaşmanın detaylarını açıklayacağı kaydedildi.

    UBS'nin, ABD Gelir İdaresi tarafından istenilen 4 binden fazla ABD vatandaşının isimlerini vermek zorunda kalacağı belirtiliyor.

    ABD yönetimi, 52 bin ABD vatandaşının, yaklaşık 15 milyar dolarını, İsviçre'deki gizli hesaplarda sakladığını belirtiyordu.



    Son 8 ayda 18 milyar dolar kaynağı belirsiz para giren ülkemin de ''Nereden buldun'' yasasını imzalamasını istiyorum.. Umrumda değil sıcak para, bu ülke ya üretecek ya da üretecek.. Rantın kirli paranın aktığı ve aklandığı ülke olmaktansa fakir ülke olmayı tercih ederim..

    Sanırım IMF de değişti, hoş onu daha çözemedim, ama küreselleşmenin ve küresel sermayenin yönlendirme organlarından IMF'nin ''Nereden buldun'' diye diretmesini hiç anlayamamıştım zaten, ama IMF de değişti sanırım..

    IMF'in kucağından düşmeyen biz şimdi IMF ile masaya oturmuyoruz...


    Nereden buldun'u çıkardığında,kaynağı belirsiz para kaçacak,sonunda yine İMF'nin kucağına oturacaksın.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: CiGa95
    Nereden buldun'u çıkardığında,kaynağı belirsiz para kaçacak,sonunda yine İMF'nin kucağına oturacaksın.

    Mecbur değiliz. Sıcak para çıkınca fakir olacak değiliz. Şu anda zaten fakirlemiş durumdayız. Sadece bu açığa çıkacak ve kendimizi kandırmayı bırakacağız. Yani yol alacağız, olumlu bir şey. Ama tedavi olmak yerine hastalığı inkar ederek kurtulma şansımızı azaltıyoruz.

    Alıntı yaptığınız yazı tam da başlığın konusu. Bloga yazdığım son yazı ile de paralel, cuk oturmuş. Yani hocam diyor ki para basmak için TCMB'ye ihtiyacı yok devletin. Hazine bassın kendi parasını. Bunu ekonomistlere söylediğinizde kibirle gülerler, olmaz öyle şey derler. Tabi bunu diyenin kime hizmet ettiği belli. Bu konularda yargıya varmak için 4 yıl fakülte okumak gerekmiyor. Şimdi TCMB özelleşecek. Yani Dr.Bozkurt'un sözünü ettiği durum daha da vahim hale gelecek. Vahimin karesi, küpü alınacak. Her gün zulmün yeni boyutlarını keşfediyoruz, hayat ne ilginç.
    ___________________________
    cokus.wordpress.com



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 19 Ağustos 2009; 23:34:46 >




  • @nlty2000

    Bütçe delik deşik,gelir,gideri karşılamıyorken,500 milyar doları bulan iç ve dış borcun faizlerini nasıl ödeyeceksiniz?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi CiGa95 -- 20 Ağustos 2009; 0:25:04 >
  • @nlty2000

    "Hayatımızı paranın etkisinden ne kadar kurtarırsak, o kadar özgürleşiriz."

    Hayatınızı paranın etkisinden kurtarmak için bile paraya ihtiyacınız var.Burada bir açmaz varmı,yokmu?
  • Orijinalden alıntı: hazardousmen

    "Rantın kirli paranın aktığı ve aklandığı ülke olmaktansa fakir ülke olmayı tercih ederim.."

    @hazar
    kilit soru,70 milyonluk bu ülkede senin gibi tercih yapacak insan sayısı kaçtır.?Bu sayı bu ülkede neyi ne kadar değiştirebilir.?Kültürel değişikliğe üğramış bu İnsanlara 1923-1938 yıllarına dönmeyi teklif edebilirmiyiz?
  • Forumda abonelik açtığım ilk konu. Sanırım tek olacak. Böylece "konu aboneliği de sitenin gereksiz bir özelliği" düşüncem de tarihe karıştı :) İlk sayfayı okumayı bitirdim az önce. hazardousmen'in yazılarına gelince sabah devam etmek üzere ara vermeyi uygun gördüm. Çünkü konu dallanıp budaklanmaya başlıyor. Hafif uykulu gözlerle okuduğum detaylı yazıları analiz etme fikri pek parlak değil. Konu sahibi Zizim ve onun dışında ilk sayfada dikkate değer katkı yapan tek katılımcı olan vezir'e de teşekkürlerimi iletiyorum.

    İyi geceler herkese.
  • İlginiz bizi de memnun eder jay jay. Bir kişinin daha bilinçlenmesi bu süreçte herşeyden daha önemli.

    Konuyu açan ben olsam da tartışmaları götüren arkadaşlarım bu konuya kesinlikle benden çok daha falza katkı yaptılar. Hepsine bende tekrar teşekkür ederim.

    Bu arada eski yazıları okurken yazılan tarihlere de dikkat etmenizi salık veririm. Hala eskiye dönüp okuyorum. Ekonomik krizle ilgili öngörüler bile vermişiz hatta yaklaşık tarihleri ile.

    Yazılarınızı ve görüşlerinizi de bekleriz.
  • quote:

    @hazar
    kilit soru,70 milyonluk bu ülkede senin gibi tercih yapacak insan sayısı kaçtır.?Bu sayı bu ülkede neyi ne kadar değiştirebilir.?Kültürel değişikliğe üğramış bu İnsanlara 1923-1938 yıllarına dönmeyi teklif edebilirmiyiz?


    1923-1929 arası CHP'nin liberal fraksiyonu ile hem yabancı sermaye hem de bunun yerli üretime dönüştürülmesi ile büyüme sağlanmıştı, o zamanlar tabii şimdiki gibi çok fazla olmasa da yine de yabancı şirketler vardı, 1930lardan sonra ise CHPnin devletçi fraksiyonu küresel konjonktür gereği baskın çıktı ve devletçilik uygulanmaya başladı, 1940ların sonuna kadar.. Dengeli bir ekonomiydi, üretim-tüketim dengesi vardı.. Yerli sermaye yeni yeni oluşmaya başlamıştı.. 1923-1946 arası dengeliydi..

    Şimdi ise bizim büyümemiz tamamen sıcak paraya göre endekslenmiştir.. Reel sektör büyür, reel sektörün sırtına binen finans sektörü ise yıllık 15-20lik faiz ile katmerli kârlar kazanır, düşük kurdan da çıkardı.. Tabii bunun için yüksek büyüme şarttı %3-4.. Eğer büyüme oranı düşer ise faizler de düşer, şimdiki gibi.. Yoksa sistem çöker.. Sistem 1980den sonra kesintilere uğrayarak tamamen böyle işledi, hatta son zamanlarda yerli üretim dediğimiz şirketleri de kaptırdık..

    Ayrıca bir de ek olarak bizim önemli sanayi kollarımız dediğimiz kollardan biri de ''inşaat sanayii'' dir.. İnşaat sanayisinin milli gelire katkısı %5ten de azdır.. Tabii son 50 yılda üretim namına ''marka'' çıkaramayan Türkiye'de dikkat ederseniz, inşaatta marka çoktur, ama inşaat bir üretim değildir, inşaatı pazarlayamazsınız, uluslararası alanda ''marka'' olmak isteniyorsa, tekstil, teknoloji, otomotiv, enerji, vs. vs. gibi bir sürü sektörler vardır, bu konuda Türkiye'nin adı geçmez..

    http://www.iso.org.tr/tr/web/BesYuzBuyuk/Türkiye-nin-500-Buyuk-Sanayi-Kurulusu--ISO-500-raporunun-sonuclari.html

    Bakın burada en büyük 500 şirketimizin ismi var.. İnşaat sanayi ve bunun yan kollarının oranına dikkat edin.. Üretim sanayiinde ise yabancı adlarına dikkat edin..

    Şimdi ise yaşanacak büyük dalga sonucunda tekrar ''Yerelleşme'' ye dönülecektir, çünkü dönülmesi kaçınılmazdır.. İlk önce herkesin sütten ağzının yanması gerekmektedir, özellikle yabancı sermaye sever liberal takımı, hatta göreceksiniz 2-3 sene içerisinde 1930lu yıllara döneceğiz, 70 yıllık ilerleme dediğimiz şeyin ne olduğunu anlayacağız.. Bu ülke ya üretim yapmasını öğrenicektir, ya da öğrenicektir, başka yolu yok.. Sonra da bu üretimi sermayeye dönüştürmesini öğrenicektir.. Umarım..




  • quote:

    Şimdi ise yaşanacak büyük dalga sonucunda tekrar ''Yerelleşme'' ye dönülecektir, çünkü dönülmesi kaçınılmazdır.. İlk önce herkesin sütten ağzının yanması gerekmektedir, özellikle yabancı sermaye sever liberal takımı, hatta göreceksiniz 2-3 sene içerisinde 1930lu yıllara döneceğiz, 70 yıllık ilerleme dediğimiz şeyin ne olduğunu anlayacağız.. Bu ülke ya üretim yapmasını öğrenicektir, ya da öğrenicektir, başka yolu yok.. Sonra da bu üretimi sermayeye dönüştürmesini öğrenicektir.. Umarım..


    işallah döneriz. Bu konuda MERKANTİLİST düşünceye uyan ekonomik kalkınma politikaları benimsememiz lazım.Merkantilizm tam olarak benimsenmesikçe eski deyip tukaka yapıldıkça yerli üretimden ve kalkınmasan bahsedemeyiz. Çok çalışırız ama paralar uçar gider elinizde birşy kalmaz yada başkalarının malı olur.




  • Peki dostlar kısa vadede konuşmak gerekirse sizlere bir sorum olacak:

    Ben işim gereği sanayiyi çok yakından takip ediyorum ve firmalara sürekli girip-çıkıyorum. Gördüğüm kadarıyla yaz başında küçük bir toparlanmadan bahsedilebilse bile şu anda iş hacmi oldukça düşük. Üreticiler kötü durumda.

    Hal böyle ike borsa 46bin seviyesini geçiyor. Reel sektörün bu durumuna karşın finans piyasalarının anormal ve hızlı yükselişinin sonu nasıl olur sizce? Ramazan sonrası bir şamar daha yemez mi bu güzel vatanın evlatları?
  • sevgili zizim,
    ''Hiçbir şey yoktan var olmaz , hiçbirşey de vardan yok olmaz '' sözünü bu olay için kullnabiliriz.
    üretim bitmiş ise ve sanayinin borcu var ise tahvillerin değerinin düşmesi gerekmez mi ? ama nasıl oluyorsa bizde yükseliyor demek ki bana göre şişiyor.

    yani herkesin anlaması için olayı tapulu mallara getirilim.

    Ev sahibi olanlar iyi bilirler bu dönemde evlerin fiyatları düştü ,eğer borsa gibi olsa idi değerlerinin artması gerekir idi. Bunun yanında ev kiraları da düştü, benzer şekilde olsa yine yükselmesi gerekirdi.

    şimdi yurt dışından dolarla para kazanan ve krizi yaşamamış birisi gelse ve o çevredeki evleri kiralamaya başlasa ne olur. İlk önce kiralar artar sonra da evin değeri değil mi ? kısaca arz talep meselesi oluyor.

    demek ki olacak şey giren para kendine yatıracak daha uygun bir yol bulduğunda 1 haftayı bulmaz çıkıp gidecektir. Eğer gitmeyecek ise hodri meydan yapsınlar milyar dolarlık fabrika anlayalım gerçekten şu sıcak paranın kalıcı olacağına . Ama durum böyle değil. Gelen varsa ya malıı satmaya ofis açıyorya da simsarlar ile sıcak para getiriyor borsada aklayıp geri karlı biçimde götürüyorlar.

    Kalıcı olanlar yatırım yaparlar ve paralarını bağlarlar , ama hiçde öyle olmuyor hükümet bile yatırımları durdurmuşken özel sektör yatırım mı yapar acep?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: CiGa95

    @nlty2000

    Bütçe delik deşik,gelir,gideri karşılamıyorken,500 milyar doları bulan iç ve dış borcun faizlerini nasıl ödeyeceksiniz?

    Sıcak paranın ülkede kalması bunları ödeyebileceğimiz anlamına gelmiyor. Sadece tamamen iflas edeceğimiz günü erteliyor. Kredi kartı borcunu kapatamayan birinin yeni krediler alıp günü kurtarması ve borcunu sürekli artırmasına benziyor bu. Böyle birinin bir an önce kredi almayı bırakıp, evin eşyalarını mı satar, çalışarak mı öder ne yapar borcunu kapatması gerekir. Ne kadar yükselirseniz düşüşünüz o kadar sert olur. Kişi değil devletseniz başka seçenekler de var. Borcu takside bağlamak, moratoryum ilan etmek, hatta borçları reddetmek de bir seçenek. Sonuncusu için güçlü ve kendine yeten bir ülke olmalısınız. Moratoryum ise geçmişte Fransa, Rusya, bilumum Güney Amerika ülkeleri tarafından uygulanmıştır. Yurt içindeki tahvillerin ezici çoğunluğunun 3-5000 kişinin elinde olduğunu düşünürseniz o kısım zaten çok kolay.

    Paranın etkisinden kurtulmak için söylediğim şey bu zamana özgü değil, genel bir şey. Bunu kişisel olarak gerçekleştirmek çok zor, doğru. Sosyal olarak mümkün. Siyah ve beyaz da değil. Örneğin TCMB'yi devletleştirirsiniz, biraz kurtulursunuz. Para piyasalarını kapatıp dövizi eskiden olduğu gibi yasadışı yaparsınız, bu da bir aşama. Gümrük duvarlarını yeniden örer, ticaret açığı vermezsiniz, bir adım daha. Denk bütçe yapın, bir adım daha. Satış vergilerini(KDV vs.) malın gerekliliğine göre değil, menşeine göre, ulusal ekonomiye getirdiği külfete göre yeniden düzenler talebe hakim olursunuz, yine bir aşama. Köylü nüfus oranını enayi gibi azaltmaz, artıırsınız, bir tane daha. İnsanlara tutumlu ve akıllı yaşamayı öğretirsiniz... Bunlar şimdi aklıma gelenler. Verdiğim her örneği gülünç bulanlarınız olacaktır elbette. Bunun nedeni bu fikirlerin tarihin tozlu raflarına aitmiş muamelesi görmesi. Hepimizin elinde bir "imkansız" damgası, basacak yer arıyoruz büyük bir şevkle. Dürüst, onurlu akademisyenler bir toplansın bakalım, bir araştırsınlar bu konuları. Hükümet alsın hepsini fakültedeki görevlerinden, maaşa bağlasın, beş yıl kapansınlar, dünyayı gezsinler, kafa patlatsınlar, bakın ne fikirler çıkıyor hiç duymadığımız.

    Bertrand Russell'ın bir lafı var, düşünce en korkutucu şeydir, aynı zamanda hiç bir şeyden korkusu yoktur, durduramazsınız diye. Schopenhauer'in de bir lafı var; bütün gerçekler önce gülünç bulunur, sonra şiddetle karşı çıkılır, sonra da doğal olduğu kabul edilir. İlk uçak yapıldığında kimse uçulabileceğine inanmıyordu.

    ***

    Kurun düşük tutulması suç gibi bir şey. Neymiş, ihracat azalırmış. Ne ihraç ediyoruz peki? Tekstil, otomobil, otomobil dışı makina, yiyecek. Tekstil sektörünün kepazeliği hakkında çok hikaye okuduk. Üzerine kitaplar yazılır. İşçi güvenliği açısından yerlerde sürünen bir sektör. İnşaattan bile kötü yanlış hatırlamıyorsam. Kömür madenleriyle yarışıyor. Ege'de nehir kıyılarına sotalanmışlar, bütün pisliklerini denize akıtıyorlar. Toprağı kirletiyorlar... Otomobil! Şaka gibi. Bir kaç yıl sonra büyük bir çöküşe geçecek bu sektör. Benzin kuyrukları ve otomobil satışları birbirine yabancı kavramlar biraz. Otomobil dışı makinanın önemli kısmı tersane hizmeti. E tersaneleri anlatmayayım isterseniz... Yiyeceğin kalitelisi, ihraç edilir. Kimyasalı, hormonu bilmemnesi sağlığa uymayan da iç piyasaya satılır. Şarap işinden anlayanlar hep der ya hani, mükemmel şaraplarımız var ama markamız yok, tanıtamıyoruz filan fıstık. Tanıtmayın zaten! Şarabın iyisini de biz içelim, üzümün iyisini de biz yiyelim. Yurda giren üç kuruş döviz de bir avuç spekülatörün elinde oyuncak oluyor işte. Ne pahasına? Eskinin tarım zengini ülkesinde milyonların açlık ve dengesiz beslenmeye mecbur bırakılması pahasına. E zaten üreten çiftçinin de anasından emdiğini burnundan getirmeye and içmiş bu hükümet, tarımın da geleceği yok. Tütün gitti, pancar gitti, sıra fındıkta. Tarımı ticarileştirmek cinayettir. Dünya henüz bunu anlayacak kadar uyanamadı duruma. Yanlışlığın farkına varanlara da çatlak ses diyorlar, "marjinal" diyorlar, küfreder gibi.

    Ayrıca sermayenin vatanı yoktur. Şirketleri yerli yabancı diye ayırmanın anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Hani yerli şirketler ülke yararına çalışıyor gibi bir durum yok. Kapitalistin tek amacı azami kar elde etmek, bu kadar basit. Onu sadece yasalarla kısıtlayabilirsiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 20 Ağustos 2009; 18:53:29 >




  • quote:

    Ben işim gereği sanayiyi çok yakından takip ediyorum ve firmalara sürekli girip-çıkıyorum. Gördüğüm kadarıyla yaz başında küçük bir toparlanmadan bahsedilebilse bile şu anda iş hacmi oldukça düşük. Üreticiler kötü durumda.

    Hal böyle ike borsa 46bin seviyesini geçiyor. Reel sektörün bu durumuna karşın finans piyasalarının anormal ve hızlı yükselişinin sonu nasıl olur sizce? Ramazan sonrası bir şamar daha yemez mi bu güzel vatanın evlatları?


    Açıkçası son çeyrekte son bir reel toparlanma olmasını bekliyorum, Eylül, Ekim gibi petrole olan talebin artması lazım.. Fakat her yukarı çıkışta hem petrol fiyatı artıyor, hem de geçen Ekim ayından beri ''Yüzyılın Krizi'' denilerek insanlar epey korkutuldu, şimdi pek bir şaşkın vaziyetteler, eski harcama dönemlerine dönseler hemen petrol fiyatları da artmaya başlar..

    Borsa ise tamamen bir kumarhaneye dönmüş durumda.. ABD'nin bastığı paranın borsada ''enflasyon'' yaratmasını seyrediyoruz sanırım..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen

    Borsa ise tamamen bir kumarhaneye dönmüş durumda..

    Peki daha önce değil miydi? Borsa ne işe yarar?
  • quote:

    Peki daha önce değil miydi? Borsa ne işe yarar?


    Doğru aslında..

    Şimdi ise tam bir Las Vegas oldu demek istedim..
  • Bu işte tekkazanan kumarhaneler olacağını herkes bilir ama borsada nedense orta vade uzun vade de kazanç işlerini televizyonda birkaç ekonomi bildiğini sanan kişi , tekrarlayıp duruyor. Bakıyoru son 10 yılda bu işten halktan kazanan tek kişi yok. Olanlar da tekrar kumarbazlar gibi bir tahvile yatırıp eninde sonunda kaybediyorlar.

    Ülkemizin kaynaklarını bana göre temelde 2 tane sömüren olay var.

    Birincisi rant adına bina , arazi , ev gibi şeylere para yatırarak kazandığını düşünen kesim , buna kendimiz de dahil olabiliriz ,çünkü başka çıkar yol yok gibi görünmesi sağlanıyor. Burada çok büyük kazanç anlamsız bir şekilde toprağa gömülüyor insanlarımızın 20 -30 yıllık geliri ki çalışma hayatında buna 1 nesil denir (25 yılda emeklilik olduğuna göre ).Yapılan şeyde büyük zararı devlet çekiyor çünkü kazanç bağlanmış ve iktisat için kullanılamıyor , inşaat sanayi canlanması gibi şeyler söyleyen olabilir evet belki sıfır ev alırken bu yapılıyor olabilir ama evin inşaat maliyeti kaç para satış fiyatı kaç ,Bunu farkedip de parayı yüzbinlerce lirayı göz kırpmadan vermek gelirin blokajı oluyor. Sonra aynı ev arz ve talep dengesi ile fiyatı uçmaya başlıyor televizyonlarda bu durum özendiriliyor ve para gömülmüş oluyor.

    İkincisi Lüks tutkusu veya harcama adına devamlı olarak yapılan yenilemeler. İhtiyacınız araba mı en az doğru bir bakımla 15-20 sene aynı araca binilebilecek iken 2-3 yılda bir değiştirmek demek paranın aynı kaynak için israf edilmesi demektir.Otomobil sanayi canlansın denir ama kaynaklar zaten yan sanayi ile yurt dışına gider , kaç tane devletin otomobil firması var ki , hiç de olması istenmiyor zaten.Sorun sadece otomotiv falan değil fuzili yapılan harcamalar ile gelir için daha fazla kaynağın israf edilmesi demek. Devlet bu kaynakların satışıyla KDV ve ÖTV gibi bütçeyi denk getirmeye çalışmakla zaten baştan sıfırı çekior. Çünkü bunların üretilmesi için kaynaklar ithalat ile yurt dışına digeken bir sınırlama yapamıyorsunuz ama satıştan vergi alarakkendi yurtdaşınızı cezalandırıyorsunuz . Millet yine de almaya devam etmesi kementin ne kadar sıkılabilecğini gösteren , ilk uygulamacılardan orta direk şampiyonu merhum Özal zamanında başlayan bir politika sonucudur. SAnki ondan önce insanlar aç kalıyor veya daha fazla çalışıyor idi. İlk önce devlet olarak temel ihtiyaçları sen insan hakları adına sağla sonra kalan parasını ekltra ihtiyaçları için sağlasın. Alt tabakadaki insanların gelirleri ile sadece karınlarını doyurması bile mümkün değilken başka politikalar üretmek ileride çıkacak toplumsal olayların nedenlerini anlayamayacaklar için bir anlam taşıyamayacaktır.

    Bukonuda daha önceki yüzyıllarda uygulanan ve şu an için gelişmiş ülke saydığımız ülkelerin ilk kalkınma hamlelerini yaptıkları merkantelist ekonomi uygulamalarına geri dönmek lazım.

    Bu ne demektir belki ilk defa duyanlar için bazı linkler veriyorum . Başarı için, toplu bir ekonomik kalkınma planı şart. başkalarının planlarını uygulayarak ancak borçlarınızı artırrı ve ülkelerin dolaylı yoldan kölesi olursunuz .Eskiden farklı bir adı vardı sanırım kapütalüsyon deniyordu

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Kapit%C3%BClasyonlar


    Merkantelizm ne demektir.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Merkantilizm

    http://www.ekodialog.com/Konular/merkantilizm.html

    yabancı kaynakları okumak ve detay isteyenler için Adam Smith biraz eski bir kitap da olsa (18.yüzyıl )doğru düşünce sistematiğini anlatan güzel bir kaynaktır .ilgilenen arkadaşlara duyurulur

    http://www.econlib.org/library/Smith/smWN.html

    bu link de yabancı dilde daha detaylı bir tarihçe sunuyor.http://en.wikipedia.org/wiki/Mercantilism



    Türk tipi merkantilizm uygulamasına dönmek lazım 1. iktisat kongresinden zaten açıklanmıştı yeni birşey değil .

    quote:

    Orijinalden alıntı: hazardousmen

    quote:

    Peki daha önce değil miydi? Borsa ne işe yarar?


    Doğru aslında..

    Şimdi ise tam bir Las Vegas oldu demek istedim..




  • @Vezir
    Batı modellerinin bizi tedavi edeceğine pek inanmıyorum çünkü kendileri şimdi bu modellerin perişanlığını yaşıyorlar ve bundan çıkış arıyorlar gibime geliyor.Kapitalizm'in alternatifi yok,orta yolda tam anlamıyla yok,Şimdi ülkemizdeki elitler özellikle muhafazakarlar kapitalizm'i meşrulaştırmaya çalışıyorlar.Ancak sistemi,muhalif olanlar terbiye edebilir.Çağın aydınları kendi kültür pozisyonlarını muhafaza etmek zorundadır.Dünyaya tersinden bakabilecek vicdan sahibi kalemlere ihtiyac var.Işık batıdan değil,doğudan gelmeli.nlty2000 zaman zaman yazılarında bunu dile getirmekte,bu konuda kendisini haklı bulmaktayım.Bizim kendi kültürümüz bunu halledebilir,Yeterki buna inanalım."Yapabiliriz".
  • 
Sayfa: önceki 2526272829
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.