sayın set; güzel temenniler bunlar ama ümit devam etmeli. kavga dediğimiz şey yüzyıllardır sürüyor. ileriye gitmek isteyenler ve bunu istemeyenler.yani "gericilik,yobazlık" diye tanımlanan düşünce. dünya bunlara kalsaydı biz bu forumda kavga ediyor olmazdık,çünkü forumda olmazdı!
Ülke ilerlesin gelişsin diye çırpınan bir zihniyet, bunun dışında aman statüko ve vesayet elden gitmesin, olduğu gibi kalsa da hatta gerilese de olur diyen, halka tepeden bakan bir zihniyet. İşin komik yanı çağdaş bir cumhuriyet isteyenler gerici lanse ediliyor, aman ülke gelişmesin diye çırpınanlar da kendine cumhuriyetin bekçisi diyorlar.
Benim cumhuriyetçi, aydınlanmacı ve statükoya karşı olan ikidarımdan bir ampül daha...
quote:
Belge sana gelmiyorsa sen belgeye git. Ben de kalktım, belgeyi bulmaya Ankara’ya ve Kartal Cevizli’ye gittim.
Belgeleri buldum.
Gereğini yaptım; yüksek rantlar yaratabilecek potansiyele sahip bu şehir arsasının; uzansan Marmara’nın “Prens Adaları”nı (Büyükada, Heybeliada, Burgaz, Kınalı...) tutacakmışsın gibi durduğunu, gittim çıplak gözle de gördüm.
Üzgünüm!
Yine aynı zamanlama.
Yine aynı model.
Yine “kamu yararı” edebiyatı!
Yine aynı hibe!
Yine aynı tahsis!
Tekel’in Unkapanı’ndaki altın değerinde 3 bin metrekare arazi üzerinde 2 bin 500 metrekarelik 5 katlı binasından sonra TEKEL’in Kartal Cevizli’deki sigara fabrikasının 29 bin dönümlük (292 bin metrekare) pırlanta arsası da iktidara yakın bir vakfa “üzerinde üniversite kursun” diye tahsis edildi.
TEKEL devletindi.
TEKEL yabancıya satıldı.
Arsa elde kaldı.
Arsa milletin malıdır.
TEKEL işçileri Ankara’nın ayazında, kışında ve karında, benzin buharı sinmiş ağır havasında “fabrikalarımızı sattınız, bizim de işimizi aşımızı elimizden almayınız” diyerek ölüm oruçlarına yatmadan önce milletin malı olan arsa ihalesiz, habersiz, iktidara yakın bir vakfa aktarılınca insan doğal olarak merak ediyor.
Nerede bu arsa?
Bu arsa değil!
Bu bir pırlanta!
İstanbul’un Anadolu yakasındaki pırlanta arsası; TEKEL’in Kartal Cevizli’deki sigara fabrikasının, ambalaj fabrikasının, puro fabrikasının, lojmanlarının, kreşlerinin, futbol, basketbol sahaları, yüzme havuzlarının, konukevinin, Araştırma Enstitüsü’nün içinde yer aldığı toplamı 46 bin dönüm (460 bin metrekare) arazinin 29 bin dönümlük (296 bin metrekare) bölümü, üzerinde sadece 4 bin 100 ağaç fakat hiçbir yapı olmayan boş yemyeşil şehir toprağıdır.
Toplam alan:
460 bin metrekare.
Pırlanta alan:
296 bin metrekare.
Bu pırlantayı; Özelleştirme Yüksek Kurulu, (Başbakan Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Devlet Bakanı Ai Babacan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz) 28 Kasım 2008 tarihinde Özelleştirme İdaresi’nden alıp Maliye Bakanlığı’na “hibe etme” kararı verdi. Pırlanta mülk bir kararla, bir gecede Özelleştirme’nin sahipliğinden çıktı, Maliye’nin mülkiyetine geçti. Maliye Bakanlığı da kendisine hibe edilen bu pırlantayı; 9 Şubat 2009 tarihinde İstanbul Şehir Üniversitesi adına “irtifak hakkı” tahsisi yoluyla yıllığı 1 milyon 600 bin TL bedelle 49 yıllığına kiralayıverdi.
Kimindir bu üniversite?
Aslında ortada üniversite yok.
Kuracak olanın adı var.
Şanı, şöhreti, yakınlığı var.
Kuracak olan, Bilim ve Sanat Vakfı’nın (BİSAV) internet sitesinde yer alan yazılardan anlıyoruz ki; vakfın şimdiki Başkanı, iktidar yanlısı Yeni Şafak Gazetesi yazarı Prof. Dr. Mustafa Özel’dir ve vakfın Mustafa Özel’den önceki başkanı ise Başbakan Tayyip Erdoğan’a önce dış politika danışmanlığı yapan şimdi de Dışişleri Bakanı olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’dur.
Önce hibeleme!
Sonra tahsisleme!
Sonra binaları yapmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’inden imar izni isteme...
Ne dersiniz?
Hep tutan tahmininiz nedir?
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi oy çoğunluğu ile bu pırlanta araziye “080 emsalle toplam 240 bin metrekare bina yapmaya” imar izni vermiş midir? TEKEL’in Cevizli’de elde kalan ve her yapısı üniversite binası olmaya çok uygun; sigara fabrikası, ambalaj fabrikası, puro fabrikası, lojmanlar, konukevleri, spor tesisleri, araştırma enstitüsü binaları hazır varken ve boşa çıkmış duruyorken iktidara yakın Bilim ve Sanat Vakfı, niçin o binaları istemedi de güzelim ağaçlarla kaplı pırlanta araziye göz dikti ve onu aldı?
Takibini yapacağım.
Bunu yazmazsak ne yazacağız?
Necati Doğru...
bir ampul de burada :
Seksen yıllık iktidarı bırakmak, o “muhteşem” dokunulmazlıktan vazgeçmek o kadar kolay değil.
Ordu, yargı ve sivil bürokrasi, “hukuk savar” manyetik bir kafes içine alınmışlardı, onların suçları araştırılamıyor, soruşturulamıyordu.
Medyanın “muhalefeti” hiçbir zaman “sivil iktidara” muhalefetten, “sisteme muhalefete” geçmemişti.
İnanılmaz bir el çabukluğuyla “en önemli” muhalefetin “sivillere” karşı yapılacağına, “devlet görevlilerinin iktidarını” pekiştiren bu “sisteme” muhalefetin “ihanet” sayılacağına insanları inandırmaya soyunmuşlardı.
Bu koruma zırhının içinde çok suç işlendi.
Hukuk defalarca çiğnendi.
Ordu canı istediği zaman darbe yapabildi, darbe hazırlıklarını kesintisiz sürdürdü.
Bağımsız yargı, “ordunun darbelerini ve muhtıralarını” hep destekledi.
Yüksek Yargı’nın üyeleri, 28 Şubat döneminde Genelkurmay’da verilen “brifinglere” hiç tedirginlik duymadan koştu.
27 Nisan muhtırasına karşını sesini çıkartan tek bir Yüksek Yargı üyesi olmadı.
CHP ve lideri Deniz Baykal da sadece “sivil iktidarları” eleştirdiler.
Asker cumhurbaşkanlarına karşı saygıda kusur etmeyen Baykal, Çankaya’ya çıkan her “sivile” düşman oldu.
“İlericilik, çağdaşlık, modernlik” hatta
“solculuk”, orduyu ve darbeleri desteklemek, halkı alabildiğine küçümsemek, halkın iradesini hiçe saymak demekti onlara göre.
Medya da bu anlayışı alabildiğine pompaladı.
Onyedi bin faili meçhulün olduğu ülkede katiller yargılanmadan dolaşabildi.
Üç bin köy, medyanın sessiz bakışları arasında yakıldı bu ülkede.
Bankalar talan edildi.
Medya patronları zenginleştirildi.
“Ordu, yargı, bürokrasi” iktidarına karşı “halkın iradesini” temsil eden sivil iktidarın haklarını savunmak “gericilikti, tutuculuktu, aşağılık bir işti” çünkü onların kafasında halk “gerici, tutucu, zavallı” bir cahil sürüsüydü.
En doğrusunu “paşalar” bilirdi, paşaların karşısında yerlerde sürünenler, yaltaklananlar, sivil iktidarlara efelenerek “yiğitliklerini” kanıtlarlardı.
Bugün de aynı oyunu sergilemeye çalışıyorlar.
Bu korkunç ve kanlı sisteme karşı çıkmayı, “sivil iktidarı” desteklemek olarak gösteriyorlar, halkın yarısının oyunu alan bir partinin “iktidar” olamayacağını söylüyorlar.
Sivil bir iktidara “muhalefet”, ancak ona karşı “sivil” bir inisiyatifi desteklediğinizde “haysiyetli” bir iştir.
Sivil iktidara karşı “askerî bir iktidarı” desteklemek, silahların gölgesine sığınmak, olabilecek en aşağılık ve alçakça bir iştir.
Kendi halkını satmaktır.
İnsanların iradesini hiçe saymaktır.
Bir sivil iktidar kötüyse, onu seçimde değiştirirsiniz.
Askeri ya da yargıcı iktidardan nasıl indireceksiniz.
Bugün, Ergenekon terör örgütüyle ilişkisi olduğu iddia edilen bir başsavcıyla, Üçüncü Ordu Komutanı’nı korumak için verilen “hukuk dışı” savaşa bir baksanıza.
HSYK, yasaları ve hukuku çiğnediğinde bile ona söz söyleyebilecek bir güç yok bu sistemin içinde.
Daha doğrusu tek bir güç var, o da asker, askerin dediğini yapıyorlar, bunu da zaten onlara istediğini yaptıran paşa açıkça söylüyor.
Bugünkü keskin mücadele, eski ve “hukuk dışı”
bir yapıyla, yeni ve demokratik bir yapı kurulmasını isteyenler arasında sürüyor.
Seksen yıllık cumhuriyet boyunca alttan alta hep süren bu mücadeleyi bugün fevkalade anlamlı kılan ise bizzat askerin, yargının ve bürokrasinin içinde
bu “sisteme” karşı çıkan birilerinin varlığını göstermesiyle, dünyayla ticaret bağları kuran Anadolu’nun artık “kulluğa” razı olmaması.
Bu eski ve hukuksuz sistem yıkılacak.
Hukukun bizzat “yüksek yargı” üyeleri tarafından çiğnenmesi, yasalara aldırılmaması aslında bu “yenilginin” en parlak göstergesi.
Genç ve bilinçli hukukçuların ortaya çıkmaları, eski dönem hukukçularını ekranlarda bilgileri ve zekâlarıyla perişan etmeleri, hukukun özünü ve gereklerini anlatmaları da değişimi gösteriyor bize.
Yeni bir Türkiye kuruluyor.
Zamanın ruhu bize bunu yapmamızı emrediyor, hiç kimse zamana karşı direnemez.
Büyük bir dönüşümün, yenilenmenin, tazelenmenin tanıklarıyız.
Bunun güvenini ve tadını hissedin.
Tarih, böylesine keskin bir dönüşümün tanıklığını öyle herkese bağışlamıyor.
ahmet altan
Aradaki farkı anlamak güç değil. Biri olan olay, diğeri ise "2 memeye ülkemi satarım" fikrinin sahibi olan, ayda 500 bin dolar zarar ettiği halde batmayan ve Fethullah'ın kolları altındaki Zaman Gazetesi'nin matbaasında basılan bir gazetenin yazarı.
Aradaki farkları görebiliyor musunuz. Ampul yandı mı yani
quote:
Orijinalden alıntı: webbie
Benim cumhuriyetçi, aydınlanmacı ve statükoya karşı olan ikidarımdan bir ampül daha...
quote:
Belge sana gelmiyorsa sen belgeye git. Ben de kalktım, belgeyi bulmaya Ankara’ya ve Kartal Cevizli’ye gittim.
Belgeleri buldum.
Gereğini yaptım; yüksek rantlar yaratabilecek potansiyele sahip bu şehir arsasının; uzansan Marmara’nın “Prens Adaları”nı (Büyükada, Heybeliada, Burgaz, Kınalı...) tutacakmışsın gibi durduğunu, gittim çıplak gözle de gördüm.
Üzgünüm!
Yine aynı zamanlama.
Yine aynı model.
Yine “kamu yararı” edebiyatı!
Yine aynı hibe!
Yine aynı tahsis!
Tekel’in Unkapanı’ndaki altın değerinde 3 bin metrekare arazi üzerinde 2 bin 500 metrekarelik 5 katlı binasından sonra TEKEL’in Kartal Cevizli’deki sigara fabrikasının 29 bin dönümlük (292 bin metrekare) pırlanta arsası da iktidara yakın bir vakfa “üzerinde üniversite kursun” diye tahsis edildi.
Verdiğiniz linkteki haberi baştan sona okudum sevgili Fizisyen, ama konuyla alakasını bulamadım. Eğer diyorsanız ki, ikisinde de üniversite, özel, vakıf, hükümet kelimeleri geçiyor, o zaman haklısınız, bağlantı var. Ama onun dışındaki kısımlara dair bir bağlantı yok. Siz verdiğiniz linkteki haberi okumadınız mı yoksa?
Benim bir türlü dikkate sunamadığım konu, adaletten, eşitlikten bahseden insanlar neden bu adaleti ve eşitliği sadece kendileri için istiyorlar? Neden devletin malı bir süredir bir zümre için deniz olmuş durumda? Neden tüm ihaleler aynı gruplara veriliyor? Neden bu grupların o ihaleleri alacak parası yoksa devlet bankaları kendi parasını kendi malı satın alınsın diye kullanılıyor? Neden bu firmaların genelde genel müdürleri iktidarın çocukları?
Bunları hiç sormuyor musunuz kendinize? Eğer soruyor ve cevabını bulamıyorsanız, inanın ki durum vahim; ama cevabı biliyor olup da "düşmanımın düşmanı dostumdur" diyorsanız, size tavsiyem Amin Maalouf'un "Arapların gözüyle Haçlı Seferleri" adlı kitabı okuyun.
Saygılar...
ilk paragraf diyorki;
Vakıf üniversitelerine arsa tahsisi ve mali desteğin artırılacağı, şirket ve kişilere de özel üniversite kurmanın yolunun açacak olan hükümet, eğitimcileri harekete geçirdi.
3. paragraf vakıf üniversitelerine yönelik arsa tahsisinin kolaylaştırılıp, mali desteklerin artırılacağı yönündeki ifadeler karşısında özellikle yükseköğretime yatırım yapmak isteyen dershane sahipleri üniversite kurmak için düğmeye bastı.
arkadasın paylastıgı yazıda gecen " bir vakfa “üzerinde üniversite kursun” diye tahsis edildi." cümlesini gayet net bir bicimde acıklamaktadır benim verdigim link.
tüm ihalalerin aynı guruba verilmesi; cok basit bir sey yapın. merak ettiginiz ihaleleri arastırın netten, girin bir kac siteye bakın, kac firma katılmış, kac firma yeterlilik almıs, en yuksek teklifi kim vermiş.
cevap aramanıza gerek kalmaz o zaman. hatta bu ihaleleri benim gibi tv den takip ederseniz aklınızı kemirebilecek hiç soru kalmaz.
Ahmet Alttan yine saçmalamış.cine 5 deki izlenmeyen programdan ne kadar mangır götürmüş acaba.. neyse bizi ilgilendirmez.lafı açıldı söyledim. " 80 yıldır......" muhabbeti yapanlara sormak lazım.Saatiniz durmuş ya da geri kalmış galiba.. Geçen sene de aynı laf, 3 sene öncede aynı laf.niye 81 yıl değil,yada 82 yıl... takvim çalışmıyor mu yahu.. peki, o zaman biraz ders çalışalım. dersimiz: matematik konu :çıkarma işlemi öğretmen :eloko sınıf:ilkokul 4. sınıf! bu lafın çıktığı zamanı hatırlayalım sonra çıkarma işlemi yapalım. yıl 2003 80 muhabbetinde geçen 80 sayısı 2003-80= 1923 bu rakam ilginç, ne oldu bu yıl. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. gelecek derse buluşmak üzere benim yaramaz çocuklarım!
Siz önce kişi isimlerine saygılı olun sonra mesaj yazmaya çalışın. Aklınızca alay edeyim derken seviyenizi, ahlakınızı çok güzel yansıtıyorsunuz. Mesajınız ayrı bir facia zaten.
Yorumdan ahlak seviyesi belirlenmez ama sizin gibilerin yorumlarından zeka seviyesi çok kolay bir biçimde tesbit edilebilir.
quote:
Orijinalden alıntı: chakra
Ülke ilerlesin gelişsin diye çırpınan bir zihniyet, bunun dışında aman statüko ve vesayet elden gitmesin, olduğu gibi kalsa da hatta gerilese de olur diyen, halka tepeden bakan bir zihniyet. İşin komik yanı çağdaş bir cumhuriyet isteyenler gerici lanse ediliyor, aman ülke gelişmesin diye çırpınanlar da kendine cumhuriyetin bekçisi diyorlar.
Sevgili Taner bey..Bende demokrasiden yanayımdır.Ama bu iktidar dini konularda müthiş bir demokrasi isterken neden içki satışı yapılan yerlerin ruhsatlarında aynı demokrasiyi uygulayamıyor.20 yıldır açık olan tanıdğımın yeri bugün ruhsat yeniletmek için bin dereden su getiriyor.Ruhsat yenileyemediği için kapanan birçok yer var..Neden bu iktidar dine yönelik demokrasiyi sonuna kadar savunurken dinin kabul etmediği konularda aynı hassasiyeti göstermiyor..Ak partili belediyelerin hükümetteki ak partiyle alakası yoktur derseniz o zaman bu soruyu sormamış olarak kabul edin..
quote:
Orijinalden alıntı: eloko
Yorumdan ahlak seviyesi belirlenmez ama sizin gibilerin yorumlarından zeka seviyesi çok kolay bir biçimde tesbit edilebilir.
Aferin size. Özür dileyeceğinize yerlere indirdiğiniz seviyeyi daha da düşürün ve böyle hakaret edin. Ahlaksızlık yapıp aklınızca insanların soy adları ile dalga geçiyorsunuz, üstüne bir de bu yanlışınız yüzünüze vurulunca hakaret ediyorsunuz.
Sizin gibi terbiyesizleri bu forumda at koşturanlar utansın, ne diyeyim.
quote:
Orijinalden alıntı: ssff_allthing
quote:
Orijinalden alıntı: chakra
Ülke ilerlesin gelişsin diye çırpınan bir zihniyet, bunun dışında aman statüko ve vesayet elden gitmesin, olduğu gibi kalsa da hatta gerilese de olur diyen, halka tepeden bakan bir zihniyet. İşin komik yanı çağdaş bir cumhuriyet isteyenler gerici lanse ediliyor, aman ülke gelişmesin diye çırpınanlar da kendine cumhuriyetin bekçisi diyorlar.
Sevgili Taner bey..Bende demokrasiden yanayımdır.Ama bu iktidar dini konularda müthiş bir demokrasi isterken neden içki satışı yapılan yerlerin ruhsatlarında aynı demokrasiyi uygulayamıyor.20 yıldır açık olan tanıdğımın yeri bugün ruhsat yeniletmek için bin dereden su getiriyor.Ruhsat yenileyemediği için kapanan birçok yer var..Neden bu iktidar dine yönelik demokrasiyi sonuna kadar savunurken dinin kabul etmediği konularda aynı hassasiyeti göstermiyor..Ak partili belediyelerin hükümetteki ak partiyle alakası yoktur derseniz o zaman bu soruyu sormamış olarak kabul edin..
Mutlaka evraklarında eksiklik vardır veya buradan benim blemeyeceğim mantıklı bir nedeni vardır. Bu tür haberlerin ardında mutlaka art niyetli bir çapanoğlu oluyor. Yanlış anlamayın ben bunu siz yapıyorsunuz demiyorum ama size de yansıtılmayan haklı bir nedeni vardır.
Ben her gün kordon dan, alsancak dan geçiyorum ortalık bar meyhane dolu, bornova, karşıyaka keza öyle, gece çıktığımda bir bakıyorum karabağlar, basmane yüzlerce gece kulübü pavyon, 24 saat açık tekel büfeleri vs.vs. Yazın Kuşadasına gidiyorum içki sular gibi akıyor, millet mayolarla rahat rahat geziyor. Denizli ye iş seyehatine gidiyorum, arkadaşlarım acaba gece hangi kulübe götürelim seni diye seçemiyorlar, hemen şehir dışı dizi dizi pavyon dolu (takdir edersiniz ki mahalle arasında da pavyon olmasın değil mi ?) Acaba ben uzay da mı yaşıyorum ? Yoksa bu bahsettiğim yerler açık taklidi mi yapıyor ?
Ben asla başkalarının anlattığndan etkilenmem. Ben de bu ülkede yaşıyorum, sosyal bir insanım, bu ülkede içki nehir gibi akıyor, tersini söyleyene inanmam, gözlerime inanırım. Rakı bile artık onlarca çeşit olmuş.
Tabi siz de kendi doğrularınıza inanmakta özgürsünüz ama benden bu yazdığınıza inanmamı beklemeyin.
quote:
Orijinalden alıntı: chakra
quote:
Orijinalden alıntı: ssff_allthing
quote:
Orijinalden alıntı: chakra
Ülke ilerlesin gelişsin diye çırpınan bir zihniyet, bunun dışında aman statüko ve vesayet elden gitmesin, olduğu gibi kalsa da hatta gerilese de olur diyen, halka tepeden bakan bir zihniyet. İşin komik yanı çağdaş bir cumhuriyet isteyenler gerici lanse ediliyor, aman ülke gelişmesin diye çırpınanlar da kendine cumhuriyetin bekçisi diyorlar.
Sevgili Taner bey..Bende demokrasiden yanayımdır.Ama bu iktidar dini konularda müthiş bir demokrasi isterken neden içki satışı yapılan yerlerin ruhsatlarında aynı demokrasiyi uygulayamıyor.20 yıldır açık olan tanıdğımın yeri bugün ruhsat yeniletmek için bin dereden su getiriyor.Ruhsat yenileyemediği için kapanan birçok yer var..Neden bu iktidar dine yönelik demokrasiyi sonuna kadar savunurken dinin kabul etmediği konularda aynı hassasiyeti göstermiyor..Ak partili belediyelerin hükümetteki ak partiyle alakası yoktur derseniz o zaman bu soruyu sormamış olarak kabul edin..
Mutlaka evraklarında eksiklik vardır veya buradan benim blemeyeceğim mantıklı bir nedeni vardır. Bu tür haberlerin ardında mutlaka art niyetli bir çapanoğlu oluyor. Yanlış anlamayın ben bunu siz yapıyorsunuz demiyorum ama size de yansıtılmayan haklı bir nedeni vardır.
Ben her gün kordon dan, alsancak dan geçiyorum ortalık bar meyhane dolu, bornova, karşıyaka keza öyle, gece çıktığımda bir bakıyorum karabağlar, basmane yüzlerce gece kulübü pavyon, 24 saat açık tekel büfeleri vs.vs. Yazın Kuşadasına gidiyorum içki sular gibi akıyor, millet mayolarla rahat rahat geziyor. Denizli ye iş seyehatine gidiyorum, arkadaşlarım acaba gece hangi kulübe götürelim seni diye seçemiyorlar, hemen şehir dışı dizi dizi pavyon dolu (takdir edersiniz ki mahalle arasında da pavyon olmasın değil mi ?) Acaba ben uzay da mı yaşıyorum ? Yoksa bu bahsettiğim yerler açık taklidi mi yapıyor ?
Ben asla başkalarının anlattığndan etkilenmem. Ben de bu ülkede yaşıyorum, sosyal bir insanım, bu ülkede içki nehir gibi akıyor, tersini söyleyene inanmam, gözlerime inanırım. Rakı bile artık onlarca çeşit olmuş.
Tabi siz de kendi doğrularınıza inanmakta özgürsünüz ama benden bu yazdığınıza inanmamı beklemeyin.
İzmir de Ak parti belediye seçimini kazandıda benim haberim mi yok diye bi ara şüphelendim..Ben Ak partinin güçlü olduğu yerlerden bahsediyorum..İzmirde Chp hakim...Size durduk yere yalan konuşacak değilim..Kanıt mı arıyorsunuz..Buyrun kanıt..
quote:
İçkide mahalle baskısı bayi kapattırıyor Efes Türkiye Genel Müdürü Tuğrul Ağırbaş, son 4 yılda 17 bin satış noktasının ya kapandığını ya da bira satışından vazgeçtiğini söyledi Efes Türkiye Genel Müdürü Tuğrul Ağırbaş, Efes Pilsen Turizm Eğitimleri projesinin Şanlıurfa'da gerçekleştirilen bölümünün sertifika töreninden önce gazetecilere yaptığı açıklamada, Doğu Anadolu'da yapılan bu tarz projelerin çok uzun süreli yatırımlar olduğunu düşündüklerini ifade ederek, ''Efes Pilsen olarak bu ülkede kazandığımızı bu ülkeye yatırma prensibini sürdürüyoruz'' dedi.
Ağırbaş, Türkiye'deki hedeflerinin pazarı büyütmek olduğunu belirterek, son 4 yılda 17 bin satış noktasının kapandığını ya da bira satışından vazgeçtiğini ve 100 binden 83 bin seviyelerine geldiğini bildirdi.
Türkiye'de satış noktası açmakta zorlandıklarını belirten Ağırbaş, şöyle konuştu:
''Türkiye'de kişi başına bira tüketimi 12-13 litre. Herhalde Avrupa'da en sonuncuyuz kişi başına tüketimde. Avrupa ortalaması 100 litre, Ukrayna 90 litre, Çekoslovakya 160 litre, Rusya 85 litre. Bu işi körükleyen açık noktalar, restoranlar, cafeler, publar... Türkiye'de her bir tüketicinin aldığı her şişede ödediği ÖTV oranı Almanya'nın 9 katı. Satış noktaları ruhsat almakta zorlanıyor, yenilemekte zorlanıyor. Yeni nokta açarken zorlanıyorsunuz. Bira bakkallar ve büfeler için çok önemli bir gelir kaynağı. Sadece rakı, bira ve sigara bir bakkalın cirosunun yüzde 70'ini oluşturuyor. Rakı ve birayı çıkarttığınızda o bakkal zorlanıyor. Satış noktası açmaya niyetli olanlar kiralık yer bulamıyorlar. Satış noktası açmaya istekli olan insanlar da 'mahalle baskısıyla' satış noktası açmakta zorlanıyorlar. Zincir mağazalar da bakkalları yok ediyor.''
2010 yılının zor bir yıl olacağını dile getiren Ağırbaş, 2009 yılında birada yaklaşık yüzde 45'lik bir ÖTV artışı olduğunu hatırlattı.
Ağırbaş, ÖTV atışı dolayısıyla fiyatları tüketicilere minimum düzeyde yansıtmak istediklerini, ancak son yapılan zamlarla satış fiyatlarının yüzde 52'sinin ÖTV ve KDV'den oluşur duruma geldiğini anlattı.
Bunun da hem üretimi hem de tüketimi etkilediğinin altını çizen Ağırbaş, şunları kaydetti:
''Dolayısıyla 2010-2011 yılında kapasite artışı gibi çok büyük yatırımlar düşünmüyoruz. Son 5 yılda Türkiye'de 340 milyon dolar civarında yatırım yapmışız. Bunlar ağırlıklı pazar yatırımlarıdır. Taleplerin arttığı Türkiye dışındaki ülkelerde bu yatırımlarımız devam edecek. Satın alma veya yatırımlarla da büyüyebiliriz. Yurt dışında da alacak çok fazla bir şey kalmadı. Aslında baktığınızda Rusya'da dokuz sene önce ben gittiğimde 40-50 tane şirket varken şu anda 7-8 şirkete kadar düştü. Toplam 450 milyon dolarlık satın alma gerçekleştirdik Rusya'da. Ama satın alma fırsatları da olabilir. Büyük satın almalardan sonra büyük şirketlerin bazı bölgelere konsantre olup daha küçük pazar payı olan yerlerden çıkabileceklerini düşünüyoruz. Öyle fırsatlar çıkabilir. Onları değerlendirmek niyetindeyiz.
Az önce tanıdığınızdan bahsediyorsunuz şimdi de kanıt diye Efes Pilsen'in daha çok satma kaygısı ile verdiği beyanatı okuyoruz.
Bu ülkede biraz su gibi içilirken efes pilsen böyle diyorsa daha çok içmemiz lazım yetmiyor diye düşünüyorum.
Bakın orada ne demiş, klasik bir söylem var "mahalle baskısı" Bunu okumaktan iğreniyorum artık. Ortada mahalle diye neredeyse bir kavram kalmamış, isteniyor ki en ücra mahallede, ailelerin huzurla yaşamak istediği evinin her köşe başında içki satılsın, içkili mekanlar açılsın vs.vs. Sizlerin istediği bu ve zaten yavaş yavaş da oluyor yani. Yakında kendi evinizin altında veya belli aralıklar bırakılmamış yerlere içkili bir mekan açılırsa, kapınızın önünde naralar atılıp, şişeler kırılırsa lütfen bu yazdığımı hatırlayın. İçki her yerde özgürce satılsın, ruhsat almak isteyenlere sakın zorluk çıkarılmasın istedikleri yerde açsınlar satsınlar. Böylece ülkeye demokrasi gelsin, yaşasın cumhuriyet !
Ben sözde ülkenin demokrasi beğişi olan yerde İzmir Karşıyaka'da oturuyorum. Bilmiyorum hiç geçen bir iki ayda rastladınız mı basında. Buradaki chp li belediye Bostanlı'da restaurantların 22'de servisi kapatması 23'de komple kapanması için karar aldı ve esnaf isyan etti. Buna karşılık şikayette bulunup bu kararı aldıran semt sakinleri yine belediyeyi bastı. Evlerimizde huzurlu yaşamak istiyoruz, çocuğumuzu adam gibi büyütmek istiyoruz, uyumak istiyoruz, bıktık artık sarhoş narasından, çatal bıçak sesinden dediler.
Yani içki ruhsatını zor alanlar veya aldıktan sonra zorlukla karşılaşanlar önce bir kendini sorgulayacak. Acaba hiç bir kural vs. uygulanmadan önüne gelene içki sattırılıp, içkili mekan açtırılsa ne olur ? yani hayatta her şey içki içme özgürlüğümüdür ?
Bugün bana memleketin en ücra köşesinde bile içki içmek isteyip ben içki bulamıyorum diyen bir tek kişi gösteremezsiniz.
quote:
Orijinalden alıntı: chakra
quote:
Orijinalden alıntı: eloko
Yorumdan ahlak seviyesi belirlenmez ama sizin gibilerin yorumlarından zeka seviyesi çok kolay bir biçimde tesbit edilebilir.
Aferin size. Özür dileyeceğinize yerlere indirdiğiniz seviyeyi daha da düşürün ve böyle hakaret edin. Ahlaksızlık yapıp aklınızca insanların soy adları ile dalga geçiyorsunuz, üstüne bir de bu yanlışınız yüzünüze vurulunca hakaret ediyorsunuz.
Sizin gibi terbiyesizleri bu forumda at koşturanlar utansın, ne diyeyim.
Size laf atan oldumu. Olmadı. hem sataşıp hemde zeytinyağı gibi su üstüne çıkmayın. terbiyesizlere bu forumda yer yok.
quote:
Orijinalden alıntı: chakra
Az önce tanıdığınızdan bahsediyorsunuz şimdi de kanıt diye Efes Pilsen'in daha çok satma kaygısı ile verdiği beyanatı okuyoruz.
Bu ülkede biraz su gibi içilirken efes pilsen böyle diyorsa daha çok içmemiz lazım yetmiyor diye düşünüyorum.
Bakın orada ne demiş, klasik bir söylem var "mahalle baskısı" Bunu okumaktan iğreniyorum artık. Ortada mahalle diye neredeyse bir kavram kalmamış, isteniyor ki en ücra mahallede, ailelerin huzurla yaşamak istediği evinin her köşe başında içki satılsın, içkili mekanlar açılsın vs.vs. Sizlerin istediği bu ve zaten yavaş yavaş da oluyor yani. Yakında kendi evinizin altında veya belli aralıklar bırakılmamış yerlere içkili bir mekan açılırsa, kapınızın önünde naralar atılıp, şişeler kırılırsa lütfen bu yazdığımı hatırlayın. İçki her yerde özgürce satılsın, ruhsat almak isteyenlere sakın zorluk çıkarılmasın istedikleri yerde açsınlar satsınlar. Böylece ülkeye demokrasi gelsin, yaşasın cumhuriyet !
Ben sözde ülkenin demokrasi beğişi olan yerde İzmir Karşıyaka'da oturuyorum. Bilmiyorum hiç geçen bir iki ayda rastladınız mı basında. Buradaki chp li belediye Bostanlı'da restaurantların 22'de servisi kapatması 23'de komple kapanması için karar aldı ve esnaf isyan etti. Buna karşılık şikayette bulunup bu kararı aldıran semt sakinleri yine belediyeyi bastı. Evlerimizde huzurlu yaşamak istiyoruz, çocuğumuzu adam gibi büyütmek istiyoruz, uyumak istiyoruz, bıktık artık sarhoş narasından, çatal bıçak sesinden dediler.
Yani içki ruhsatını zor alanlar veya aldıktan sonra zorlukla karşılaşanlar önce bir kendini sorgulayacak. Acaba hiç bir kural vs. uygulanmadan önüne gelene içki sattırılıp, içkili mekan açtırılsa ne olur ? yani hayatta her şey içki içme özgürlüğümüdür ?
Bugün bana memleketin en ücra köşesinde bile içki içmek isteyip ben içki bulamıyorum diyen bir tek kişi gösteremezsiniz.
Siz kanıt istediniz ben size netten efesin genel müdürünün açıklamalarını verdim.Yani oraya öyle bişey yazmışssınızki,bak senin tanıdığın yok yalan konuşuyorsun anlamında çıkmış..İçki ruhsatları konusunda dedikleri sonuna kadar doğru ama siz yine görmek istediğiniz gibi görüyorsunuz..İzmirdeki şikayetler genellikle müzikli mekanlar için yapılmıştır..Bakın içkili yerler yani meyhane tarzı yerler ile markette,kuruyemişçide içki satan yerleri karıştırmayın..Ayrıca kimse büfeden aldığı içkiyi büfenin önünde içip naralar atmaz.Genellikle sarhoş olanlar bir yerde içkiyi içtikten sonra evine doğru giderken dediğiniz naraları atıyor..Yani bunun mahallenin bakkalının alkol satması ile alakası yok.Çünkü sizde diyorsunuz içki bulmak isteyen istedikten sonra bulur diye.Ben içki ruhsatından bahsediyorum.Yani normal büfelerin alkol satması içinde ruhsata ihtiyaçları vardır.Ayrıca tanıdığımın yeri 20 yıldır var ve bulunduğu yerde ev yok.İş hanlarının olduğu bir yerde.Yani yeni bir yere işletme açmak için ruhsat istemiyor.Neyse..İyi forumlar.
Tüketiciler Birliği raporuna göre;
2010 Ocak ayında ihracat azaldı
Türkiye İstatistik Kurumu ve Gümrük Müsteşarlığı işbirliği ile oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; 2010 yılı Ocak ayında, 2009 yılının aynı ayına göre ihracat %0,3 azalarak 7 864 Milyon Dolar, ithalat ise %23,9 artarak 11 504 Milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde dış ticaret açığı %160,6 artarak 1 397 Milyon Dolardan 3 640 Milyon Dolara çıkmıştır.
2009 Ocak ayında %85 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2010 Ocak ayında %68,4’e gerilemiştir.
<<TÜİK>>
İhracat, altın hariç 700 milyon $ arttı
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Ocak 2010 ihracat rakamlarının 2009 Ocak ayına göre yüzde 3’lük azalmaya işaret ettiğini belirterek, bunun altın ihracatının azalmasından kaynaklandığını, altın hariç bakıldığında 700 milyon dolarlık fazla olduğunu söyledi.
Çağlayan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu tarafından düzenlenen Türk-Fransız İşbirliği Semineri’nde gazetecilerin ihracatla ilgili sorularını yanıtladı.
DETAYLARA DİKKAT ETMEK LAZIM
Ocak 2009 içindeki ihracatın 7 milyar 885 milyon dolar, Ocak 2010 ihracatının ise 7.8 milyar dolar olduğunu hatırlatan Çağlayan, şöyle devam etti: “2009-2010 Ocak ayları arasında 21 milyon dolarlık fark var. Bunlar, altın dahil ihracatlardır. Ocak 2009’daki 7.8 milyar dolarlık ihracat içinde 1.1 milyar dolarlık altın var. Oysa Ocak 2010’daki rakamlarda altın ihracatı 225 milyon dolardır. Arada 900 milyon dolarlık altın ihracatından kaynaklanan azalmanın ortaya çıkardığı bir durum var. Buradaki rakamların detaylarını açıklamakta fayda var. Aksi halde değerlendirmeyi eksik görmüş oluruz.” Çağlayan “Bu ortamda bazı yatırımcıların, Türkiye’deki menkul kıymet yatırımlarını altın olarak ihracatını artırmasından kaynaklanan durumdu. Bugün altın ihracatının azalması, artık Türkiye’de güven ve istikrarın yürüdüğünü, yabancı sermayenin Türkiye dışına çıkmadığının çok net göstergesi olarak ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.