Köstebek-Necip Hablemitoğlu 'Köstebek' 18 Aralık 2002'de suikast sonucu 'susturulan' bir başka Cumhuriyet aydını Necip Hablemitoğlu'nun katledilmesinden hemen önce üzerinde çalıştığı ve Fetö'nün Emniyet içerisindeki teşkilatlanmasını hatta emniyeti nasıl ele geçirdiğini anlattığı kitaptır.Kitap katledilmesinden dolayı tamamlanamadan 'yarım' olarak yayınlanabilmiştir.Bu nedenle öldürülmesinde bu kitap çalışmasının önemli bir etkisinin olduğunu düşünüyorum.Zaten kitabında sık sık telefonlarının dinlendiğinden,takip edildiğinden,tehdit emailleri ve telefonları aldığından bahseder.Daha sonra ise şunları yazar; ''Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi diye soruyorsanız,Atatürk'ün manevi mirasçısı olarak 'Evet,değer' diyorum.Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!'' Konu ile ilgilenenlerin okumasını tavsiye ederim.. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 25 Ağustos 2024; 19:17:31 > |
En son hangi kitabı okudunuz? (487. sayfa)
-
-
Kozmik Albay - Erkan Yılmaz Büyükköprü
Emekli Albay Erkan Yılmaz Büyükköprü 19 Aralık 2009 tarihinde B.Arınç'a suiakast yapacak iddiasıyla gözaltına alınan 8 askeri personelden birisidir.Emekli Albay Erkan Yılmaz Büyükköprü'nün ve diğer gözaltına alınan askeri personelin ortak özelliği ise Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında görevli olmalarıdır.
Onların B.Arınç'a suikast yapacakları iddiasıyla gözaltına alınmalarıyla beraber 25 Aralık 2009-20 Ocak 2010 tarihleri arasında tarihimize 'Kozmik Oda Aramaları' olarak geçen süreç başlamış olur.Bir savcı ve hakimin başlattığı soruşturma kapsamında Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı binasının bu suikast iddiası üzerine aranmasına karar verilir.Aramada devlet sırrı niteliği olan belgelerin bulunduğu 11 ve 16.No'lu arşiv odalarıda vardır.Bu odalarda ki bilgiler öyle önemlidir ki odaların kapıları çelik kapı şeklindedir ve çok kısıtlı personelin odalara giriş izni vardır.Üstelik bu giriş iznine sahip personellerin tek başlarına odalara girmesi ve içerden belge çıkartmaları dahi yasaktır.Yine bu odalara yanlarında kağıt-kalem malzemeleri ve telefon-kamera-ses kaydedici gibi cihazlarla girmeleride yasaktır..Böylesine gizli arşiv odalarıdır.
Daha fazla detay vererek kitabın özetini burada çıkartmak niyetinde değilim.Konuyla ilgilinen arkadaşların olayların birinci elden tanığı ve mağduru olan Emekli Albay Yılmaz Büyükköprü'nün bu eserini okumasını öneririm.Kitapta yaşanılan tüm süreçte tutulan 'orjinal' tutanaklar,ifade belgeleri,gazete küpürleri gibi belgelerde yer alıyor.
Ancak son olarak şunu söylemem gerekiyor.Bu kozmik oda aramaları yüzünden temelleri 1952'de atılan Seferberlik Tetkik Kurulu 2013 yılında kapatılmak zorunda kalınmış. Peki Seferberlik Tetkik Kurullarının görevi neymiş?Bu kurulların görevi Türkiye'nin olası işgali durumunda nasıl bir direniş planlamasının yapılacağı,sivil örgütlenmelerinin nasıl yapılacağı,olası işgal durumunda kullanılmak üzere gizlenen silah ve cephaneliklerin bulunduğu noktalar ile olası işgal durumunda görev alacak sivil-asker direniş birliklerinin liderleri ve kadrolarının isimlerini belirlemekmiş vs
Yani bu aramalar yüzünden devletin 60 küsur yıllık savunma yapılanması ve stratejileri 'ifşa' olduğu yetmezmiş gibi böyle hayati öneme sahip bir kurumun kapatılmasına giden süreç açılmış.
Söylediğim gibi konuyla ilgilenen arkadaşların okumasını tavsiye ederim.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 28 Ağustos 2024; 5:16:42 > -
Size Yalan Söylediler:Çetin Doğan'ın Gözünden 28 Şubat - Barış Terkoğlu/Sami Menteş
Yakın tarihimizde önemli bir yere sahip olan 28 Şubat 1997 MGK kararlarını,bu kararların alınmasına giden süreci,Türkiye'nin siyasi ve sosyal durumunu,54.Cumhuriyet Hükümetinin ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in tutumlarını,28 Şubattan sonra yaşanılan gelişmeleri,28 Şubat davasında yaşanılanları vs anlatan bir eser.
Dönemin meraklısı olanların okumasını tavsiye ederim...
-
-
Surname ( Bir Osmanlı Macerası ) - İskender Pala
Gayet güzel ve akıcı bir kitap, tavsiye ederim.
Hakkında
Osmanlı sultanı, şehzadeleri için bir sünnet düğünü tertiplemiştir. İstanbul’da eski saraylarla birlikte Atmeydanı, Okmeydanı ve Divanyolu gibi mekânlar seyirlik alan olarak belirlenir. On beş gün sürecek düğünün dillere destan olması istenmektedir. Her vilayetten ve her ülkeden insanlar davet edilir. Bu sırada üzücü bir hadise:
Sadrazam şehit olur… Sultan düğün neşesini siyasete boğdurmamak adına yeni sadrazam ataması yapmaz. Mühr-i Hümayûnunu kime vereceğini düğünden sonra açıklayacağını söyler. Bu durumda on beş günlük düğün süreci devletlular ve davetliler için acımasız ve ölümcül bir iktidar mücadelesine dönüşüverir.
Sarayda bunlar olurken sokaktan birkaç öksüz ve yetim delikanlının kaderleri iktidar yarışındaki devletlularla kesişir. Gençler, önce kalpazanlık yapmak, sonra da el altından düğün hediyelerini çalmak zorundadırlar. Üstelik içlerinden biri de zihinsel engellidir. -
Hikayeyi sevdiysen bir benzeri;
Mehmed Niyazi - İki dünya arasında
-
Teşekkürler hocam
-
Goebbels'in Hatıraları-Joseph Goebbels
Bu kitap aslında Nazi Almanyasının Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığının ilk ve son bakanı olan Joseph Goebbels'in günlüğüden ibaret.Goebbels'in hayatı boyunca günlük tuttuğu söylenir ancak ne yazık ki bu günlüklerden sadece 1942-1943 yıllarına ait günlere ait yazılar günümüze ulaşmıştır.Bu yıllarda tam değildir.Muhtemelen Goebbels savaşın sonuna doğru kişisel belgelerini imha ederken bu günlüklerde imhadan nasibini almıştır.Söz konusu kitapta geçen yıllara ait günlük yazılarıda tesadüf eseri iki tane Amerikalı gazetecinin savaş sonrasında Goebbels'in evini gezerken bulmuşlardır.Günlüklerin o dönem Sovyet idaresindeki bölgeden çıkartılıp Amerika'ya götürülebilmeside başlıca bir olay olmuş.1947 yılında ise kitap olarak satışa sunulmuş.
II.Dünya Savaşına Almanların gözünden özellikle üst düzey bir Nazi'nin gözünden bakmak oldukça farklı bir deneyimdi...Özellikle 1942 yılından itibaren Nazilerin 'barış' istediği görülüyor.Tabii bunu barış sever oldukları için değil daha fazla savaşa devam edecek güçlerinin kalmadığını gördükleri için istiyorlar.Özellikle Goebbels günlüğünün bir kısmında İtalyanlardan ve diğer müttefiklerinden (Macaristan,Romanya,Bulgaristan) oldukça şikayetçi olduğu görülüyor.Bu devletlerin savaşta kendilerine yardımcı olmaktan çok 'yük' olduklarını ve Almanya'nın yanına işe yaramaz müttefikler topladığından yakınıyor.Hitler'in de bir an önce barış istediğini ama bunu nasıl yapacaklarına dair fikirlerinin olmadığı görülüyor.Goebbels ise en nihayetinde İngiltere ve Amerika'nın asıl düşman olarak Sovyetleri göreceğini ve böylece onlarla barışa yanaşacakları fikrinde olduğu anlaşılıyor.
Kısacası ilgili olanların okumasını tavsiye ederim...
-
Anna Karenina 😊 -
Yavuz Sultan Selim - Feridun Emecen
Bir kez daha hayran oldum Yavuz Sultan Selim'e ama diğer yandan üzüldüm , neler ile uğraşmak zorunda kalmış.
Tarih kitabı olmasına rağmen inanılmaz akıcıydı,en fazla buna şaşırdım, hatta devamı olsun diye Kanuni kitabınıda alacaktım ama piyasada bulamadım.
Son bölümde minyatürlerde var, kuşe kağıda basılmış.
Kötü tek yanı azda olsa bazı şeyleri direk eski Türkçe vermesi, ama kesinlikle tavsiye ederim, hakkında bir çok şey öğreneceksiniz. -
Deli Kurt - Nihal Atsız
İlk defa Atsız okudum, açıkçası fantastik şeyler beklemiyordum ama okurken hiç sıkmadı, zaten 200 sayfa 1 günde bitti.
Tarihi roman, aşk ve birazda fantastik seviyorsanız, tavsiye ederim. -
Goebbels-Büyük Yalanlar
Bu kitap Nazi Almanyası'nın Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığının ilk ve son bakanı olan Joseph Goebbels'in 1928-1945 yılları arasında yayımladığı yazıları ve yaptığı bazı konuşmaları içeriyor.Kitapta alıntı yapılan savaş öncesi yazılarında Goebbels'in büyük bir özgüven ve saldırgan bir ruh hali içerisinde olduğu görülebiliyor.Özellikle 1940 yılında Fransa'nın tamamen Almanya tarafından işgal edilmesi ve İngilizlerin Dunkirk yenilgisinden sonra yayınladığı yazılarında Dünya'nın artık Nazi egemenliğini kabul etmesi gerektiğini ve yeni Dünya'nın Naziler tarafından kurulduğunu ilan ederek ya kendilerine boyun eğilmesini ya da boyun eğmeyenlerin yok edilecekleri vurgulanıyor.
Ancak Almanya'nın 22 Haziran 1941'de Sovyetlere karşı başlattığı Barbarossa Harekatının başarısız olması ve Sovyetlerin yenilmemesi üzerine yayınladığı yazılarında hissedilir derecede özgüven düşüklüğü ve karamsarlık görülebiliyor.Özellikle 1941 yılından önce herkese meydan okuyan Goebbels'in savaş içinde geçen yıllar ilerledikçe yayınladığı yazılarında 'Nazi egemenliği' ya da 'kendilerine boyun eğilmesi' gibi söylemleri bıraktığı ve bunların yerini 'Alman ulusunun bir savunma savaşı verdiğini' vurguladığı görülüyor.Özellikle savaş ilerledikçe ve savaş Almanların aleyhine döndükçe Goebbels Alman halkını savaşa devam konusunda ikna edebilmek için var gücüyle kalemini konuşturduğu ve tüm olumsuzluklara rağmen hala daha büyük zafere dair propagandadan vazgeçmediği görülüyor.Öyle ki kitapta son alıntısı yapılan 23 Nisan 1945 tarihli yazısında Alman halkının zafere yakın olduğunu,son ferdine kadar direnilmesi gerektiğini,teslimiyeti akıllarından bile geçirmemeleri gerektiği vurgulanıyor.Halbuki bu yazıyı yayınladığında Sovyet birlikleri Berlin'i kuşatmaya başlamış ve Berlin sokak savaşları başlamak üzereydi.Zaten bu yazısından sadece 7 gün sonra yani 30 Nisan'da Hitler ardından Goebbels 1 Mayıs'ta intihar edeceklerdi.
Üst düzey bir Nazi'nin gözünden ideolojilerine ve II.Dünya Savaşı yıllarına bakmak isteyenlerin okumasını tavsiye ederim;
-
Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar
Herkesin dediği gibi sadece okuyun, enteresan bir kitap, bitirdikten sonra da 1000kitapta her karakteri ve olayı güzelce açıklamış bir inceleme var, onuda okumanızı tavsiye ederim.
Yinede ben Amat kitabını daha çok beğenmiştim. -
Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali - İş Bankası Yayınları
Daha önce Kürk Mantolu Madonna yı beğenerek okumuştum ama bunu daha çok sevdim.
Çok güzel betimlemeler var, nasıl Kürk Mantolu Madonna bu kitabın önüne geçmiş anlamış değilim, tamam bende çok sevdim Raif Efendiyi ama bence Kuyucaklı Yusuf daha bir başkaydı.
Aşırı duygusal bir kitap, sonu açık bitti, araştırdım 3 cilt olarak düşünülüyormuş ama maalesef nasip olmamış
Bu arada Amazon da bazı kitaplarda 2.si %50 indirim var, bugün bitiyor yanılmıyorsam.
Bu sefer hakim oldum kendime, ben almıyorum bari siz yararlanın. -
zweig: yakıcı sır’ı okudum en son. konuyu önce başka bir perspektiften anlatmaya başlıyor tam karşıtı bambaşka bir karakterin perspektifiyle bitiriyor ve bunu yaparken de öyküyü ilmek ilmek işliyor. zweig’dan okuduğum 2. kitap oldu şimdiden yabancı yazarlar arasında favorilerimden biri olduğunu söyleyebilirim
an itibariyle de körlük’ü okuyorum bakalım. sonrasında belki biraz yerlilere dönerim -
Yaşar Kemal - Hüyükteki Nar Ağacı
Dağ köylerinden Çukurova ya iş bulmak amacıyla giden biri çocuk beş kişinin yolculuğunu daha doğrusu dönemin dramını anlatıyor.
Bir yandan sıtma salgını diğer yandan traktör ve makinelerin gelmesiyle düzen bozulur ve çoğu kişi işsiz kalır.
Bu çaresizlik içinde tek umutları efsane olarak duydukları " Hüyükteki Nar Ağacı " nı bulmak.
İlk defa Yaşar Kemal okuyacaklar için tavsiye ederim, kısa bir kitap, o betimlemelere ve yazım tarzına alışmak için.
Hatta Yaşar Kemal in ilk romanı olduğunu söylüyorlar, 1951 yılında yazmış sonra kaybetmiş, tesadüf eseri bulup 1982 de yayınlanmış. -
Kavgam-Adolf Hitler
Nazi Partisi lideri Adolf Hitler hem kendi hayatını hem de siyasi görüşlerini anlattığı bu kitabını 1924'te gerçekleştirmeye çalıştığı ve tarihe 'Birahane Darbesi' olarak geçen darbenin başarısızlıkla sonuçlanması sonucunda 9 ay hapis cezasını yatmak üzere Landsberg Cezaevinde kaldığı dönemde bir başka Nazi olan Rudolf Hess'e dikte ederek yazdırmış ve 1925'te yayımlatmıştır.Bazı tarihçilere göre kitabın bazı bölümlerini Rudolf Hess'in yazmış olması muhtemeldir.
Öncelikle bu kitabı ilk olarak 2012'de henüz 19 yaşındayken okumuştum.O dönem kitabın dili oldukça ağır gelmişti zira Adolf Hitler kitabında anlattığı ve değindiği bir çok tarihsel konuyu okuyucunun bildiğini varsayarak yazmış.Yani yakın dönem özellikle 19.yüzyıl,Prusya tarihi,I.Dünya Savaşı ve Weimar Cumhuriyeti dönemi konularına genel hatlarıyla hakim değilseniz ve yine 19.yüzyıl,Prusya tarihi,I.Dünya Savaşı ve Weimar Cumhuriyetine damga vuran tarihi şahsiyetleri tanımıyorsanız kitapta anlatılan çoğu konuyu anlamamanız olasıdır.Bu nedenle kitabı okumadan önce ön hazırlık olarak bahsettiğim konulara bir göz gezdirseniz daha iyi olur.Tabii sosyalizm ve marksizme bakmanızda faydalı olacaktır.
Peki Adolf Hitler kitabında nelerden bahsetmiş?
Öncelikle kitabın yazılış biçimi oldukça karışık..Kitabın başlarında Hitler hem çocukluk hem gençlik hem de eğitim hayatını anlatıyor.Viyana ve Münih şehirlerini görünümünü anlattıkça anlatıyor ve bu şehirdeki mimari yapıları övüyor.Tüm bunları anlatırken birden bire konuyu 'Yahudi' düşmanlığına getiriyor ve Yahudileri Almanya'nın başına gelen tüm olumsuzlukların sorumlusu olarak gösteriyor.Neden böyle bir düşünceye kapıldığını ise oldukça yüzeysel şekilde anlatmış.Yani Hitler Almanya'nın içine düştüğü durumu araştırırken karşısına hep Yahudilerin çıktığını ve bu durumun dikkatini çektiğini ve bunun üzerine düşündükçe Yahudilerin tamamının istisnasız Almanya'nın ve tüm insanlığın kötülüğü için çalıştığına kanaat getirdiğini söylüyor.Peki bu yahudiler kimlerdir?Ne gibi faaliyetleri vardı?Hiç bahsetmiyor...Yani körü körüne bir düşmanlık,saldırganlık,nefret var.Yahudi düşmanlığını tamamen komplo teorileri üzerine inşa ediyor.
Öte yandan 'Sosyalizmi' benimsediğini ancak bu 'Sosyalizmin' ırklara özgü olması gerektiğini savunuyor.Yani SSCB'de ki sosyalistler gibi tüm Dünya işçileri için mücadele edilmesinin anlamsız olduğunu ileri sürerek Alman işçisinin sadece kendisi ve Alman devleti ile Alman milleti için çalışması gerektiğini savunuyor.Dünya'nın geri kalanındaki işçi hareketlerinin kendilerini umursamadığını söylüyor.Yine Hitlerin sosyalizm anlayışında özel mülkiyete ve iş verenlere bir karşıtlık yok.Onun görüşüne göre kapitalizm var olması gereken bir unsur ancak bu kapitalizmde Almanya'ya hizmet etmeli..Patronlar olmalı ve o patronlar kendi çıkarları kadar hatta kendi çıkarlarından önce Alman devletinin çıkarlarını ve Alman milleti ile işçilerinin çıkarlarını düşünmeli..Aynı durum Alman işçileri içinde geçerli...Alman işçisinin ne olursa olsun grevlerden uzak durması gerektiğini zira grevlerin esasında Alman devletine ve Alman milletine zarar verdiğini savunuyor.Bu nedenle Alman işçisinin şartlar ne kadar ağır olursa olsun Alman devleti ve Alman milleti için çalışmaya devam etmesi gerektiği görüşünü ileri sürüyor.
Tabii bu anlattıklarım oldukça özet şekilde...Kitapta bunlar oldukça ayrıntılı olarak ele alınıyor.
Ordu ise en çok önem verdiği konulardan biri...Hatta öyle ki Hitlerin bu düşüncelere kapılmasında I.Dünya Savaşında vermiş olduğu askerlik hizmetinin ve savaşa katılmış olmasının etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum.Kendisinin anlattığına göre orduda görev yaptığı sürece tam anlamıyla Alman olmanın ne demek olduğunu idrak etmiş ve Almanlığı her şeyden değerli görmeye başlamış.Nazi Partisini büyütürken gösterdiği kararlılığı da yine askerlik döneminde almış olduğu eğitimlere bağlıyor.Askerlik yapmamış olsaymış bu kadar inatçı bir şekilde Nazi davasına bağlanamayacağını da söylüyor.Bu nedenle her Alman gencinin en az iki yıl boyunca askerlik yapması gerektiğini savunuyor.
Bu da birçok tarihçinin söylediği gibi Hitler 'Alman ırkçılığını yaratmamış' aksine Almanya'da ki I.Dünya Savaşı ve öncesindeki Prusya ekolü Hitleri yaratmış...Hitlerde zaten bunu açık açık söylüyor..Hitler mevcut durumu bir ileri noktaya taşıyarak 'ırkçılık' seviyesine gelmiş.
Bir ihtimal I.Dünya Savaşı esnasında cephede geçirdiği süre boyunca sağlıklı düşünmeyi kaybetmiş olabilir.Zira kitabında bunun işaretleri var.
Ayrıca Hitler kitabında açık açık iktidara geldiklerinde demokrasiyi kaldıracaklarını,Cumhuriyeti yıkacaklarını,kendileri hariç tüm siyasi partileri ve meclisi kapatacaklarını,kendi ideolojilerine alternatif hiçbir ideolojiye,görüşe izin vermeyeceklerini ve bu ideolojiler ile görüşlere sahip tüm kişilere acımasızca saldıracaklarını söylemiş..Bu açık itiraflara rağmen Hitlere Weimar Cumhuriyetinin göz yumması ve hoşgörü göstermesi gerçekten anlaşılır gibi değil...Göz göre göre felaket gelmiş.
Dış politikada ise İngiltere'yi örnek alıyor hatta İngiltere'ye hayranlık duyuyor.Yine Almanya'nın İngiltere ile müttefik olması gerektiğini savunuyor.Sürekli olarak bir İngiliz-Alman ittifaklığını hayal ediyor.Ona göre İngiltereyi Almanya'ya yakınlaştırmak için Almanya'nın sömürge aramaktan vazgeçmesi gerekiyor.Almanya sömürge aramaktan vazgeçer ve İngiltere ile rekabete girmezse İngiltere'nin Almanya ile ittifak kuracağına inanıyor.Buna karşılık Almanya'nın Avrupa içinde genişlemesini ve özellikle Rusya'ya doğru büyümesi gerektiğini savunuyor.Bu da meşhur 'yaşam alanı' yani 'Lebensraum' politikası..Eğer Almanya bu doğrultuda politika takip ederse yani Almanya'nın Avrupa'da büyümesi yönünde çalışılırsa bundan İngiltere'nin memnun olacağını ve Almanya'ya karışmayacağını ileri sürüyor...Ona göre İngiltere'nin Almanya'ya düşman olmasının nedeni Almanya'nın Afrika'da ve Asya'da sömürge araması..
Hitler bu görüşlerini de iktidara geldikten sonra hayata geçiriyor.Önce Avusturyayı ardından Çekoslovakyayı ilhak ederek Almanya'nın sınırlarını Avrupa'da genişletiyor.İngiltere'nin bu iki ilhak karşısında sessiz kalmasını politikasının doğruluğu şeklinde yorumluyor ve Polonya'ya da saldırıyor..Ama malum Polonya saldırısından sonra hem Fransa hem de İngiltere,Almanya'ya savaş ilan ediyor...Birçok tanık İngiltere'nin Almanya'ya Polonya nedeniyle savaş açması nedeniyle Hitlerin şaşırdığını söyler...Kavgam'ı okuyunca Hitlerin neden şaşırdığını anlamak güç değil.
Zaten yanılmıyorsam Winston Churchill'in 'Eğer Kavgam'ı ciddiye almış olsaydık Dünya savaşının çıkmasını önleyebilirdik' dediği söylenirZira gerçektende Hitler 1925 yılında gelecekte yapacaklarını açık açık ilan etmiş.
Kısacası dönemin meraklılarının okumasını tavsiye ederim...
Ama kitabın hezeyan dolu düşünceler ve nefretle dolu olduğunu unutmamanız gerekir.Hayatımda o kadar kitap okumuşumdur ama bu kitap kadar nefret dolu ve hezeyanlı fikirlere sahip başka bir kitap okumadım diyebilirim...
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 18 Ekim 2024; 14:49:2 > -
Dostoyevski'nin Tatsız Bir Olay romanını okudum. Bir adamın kendi düşünceleri yüzünden başka bir adama çektirdiği eziyeti çok iyi işlemiş.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Trao -- 19 Ekim 2024; 1:31:38 > -
Hovard S. Becker Hariciler (Outsiders) bir sapkınlık sosyolojisi çalışması
-
Şöyle modern, akıl dolu müthiş bir kitap tavsiyesi alabilir miyim?
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X