Şimdi Ara

Hayattan zevk alamıyorum, çözümü nedir? (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
99
Cevap
8
Favori
6.841
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
34 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • Kassady kullanıcısına yanıt
    Benim dahil olduğum Çanakkale'ye özel bir topluluk (Çanakkale Bisiklet Platformu) fakat kendi ilinizdeki gruplara da sosyal medya araçlarından katılabilirsiniz. Muhakkak instagram facebook hesapları oluyor ve çoğuna küçük şartlar ile katılabiliyorsunuz. Mesela Çabip için kask ve ön arka ışık şartı var sadece onun haricinde hiçbir şart yok.
  • Saglik onemli dostum benim gibi sigara icmeyen aliskanligi olmayan insanin bile kalbinde sıkınti cikiyor iste sagligin yerinde olsun yeterki onceden keci gibi tirmandigim yerleri simdi surekli yorgunluk oluyor

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Namaza basla kardesim huzuru bulacaksin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Danla biliç videoları izle
  • quote:

    Orijinalden alıntı: smartboy38

    Derdinin özüne inen bilgin ve ünlü bir prof psikiyatristin bir makalesi var altta,oku.







    Can sıkıntısı



    Can sıkıntısı, buhran içindeki modern öznenin yaygın bir ruh hali olarak karşımıza çıkıyor. Yenilik ve buluşun, hız ve ilerlemenin kutsal bir mertebe kazandığı modern dünyada, onca uyarıdan bitap düşmüş ruhun imdat çığlığı. Arzuyu, iradeyi ve anlamı yutan bir canavar ağzı, modern bir iblis. Can sıkıntısı, yalnızlık gibi asrın vebası halini aldıysa kültür ve toplum anlam taşıyıcısı olarak görevlerini yapmıyor demektir. ‘Boş’ zamandan, aylaklıktan, ruhun kuluçkaya yatabileceği anlardan korkuyor ve onu etkinliklerle tıka basa dolduruyoruz. ‘En hareketli olanlarımız, sıkılma eşiği en düşük olanlarımız’ diyor Lars Svendsen. Sıkıntı halinde zaman geçmez, insan zamanı hisseder. İçi anlamlı bir biçimde doldurulamayan ve giderek uzayan zaman, acı verici bir sıkıntıya dönüşür. Sıkıldığımızda zamanla bir meselemiz vardır, onunla ne yapacağımızı bilemeyiz. Sıkıntı varlığı zamana hapseder.







    ‘Nasıl da ürperticidir sıkıntı’ diye yazar Kierkegaard, ‘boyun eğmiş, atıl bir halde yatarım. Gördüğüm boşluk, yaşadığım boşluk, içinde hareket ettiğim boşluktur. Acı bile duymam. Ruhum, üzerinde hiçbir kuşun uçmadığı ölü denizdir artık’. Sıkıntı dikkatimizi verecek ehemmiyette bir şey bulamadığımızda sökün eder. Ruhun kımıltısız, hoşnutsuz, huzursuz girdabı. Uyaran bolluğu içindeyiz, her yandan üzerimize ses ve imge yağıyor ama yine de canımız sıkılıyor. Neden dersiniz?







    Aslında uyaran fazlalığı da tıpkı uyaran azlığı gibi hayatı yeknesaklaştırıyor. Her şeyin hızla başlayıp hızla bittiği, yüzlerin/sözlerin/imgelerin uçucu olduğu ve onulmaz bir hızla yenilendiği bir dünyada, her şey kendini yineler. İlgi giderek artan bir ivmeyle dağır ve zayıflar. ‘Şimdicilik’ ideolojisinin mahkumları olarak âna hapsoluruz. Hemen şimdi gerçekleşmeyen hiçbir şey anlam taşımaz. Malumat fazlası, yarattığı doygunlukla bizi can sıkıntısına mıhlar. Aynı olanın totalitarizmidir bu.







    Can sıkıntısından kaçma arzumuz ilginç olana duyduğumuz açlıkta kendisini gösteriyor. Bugün ilginç bulduğumuz şey yarın kolaylıkla sıkıcı kategorisine tahvil ediliyor. ‘Günümüz toplumu artık Foucault’nun bahsettiği hastaneler, tımarhaneler, hapishaneler, kışlalar ve fabrikalardan oluşan bir disiplin toplumu değil’ diye yazar Byung-Chul Han ilginç kitabı Yorgunluk Toplumu’nda, ‘bunların yerini çoktan beridir fitness salonları, gökdelenler, bankalar, havaalanları, alış veriş merkezleri ve gen laboratuvarları aldı. 21. Yüzyıl toplumu artık bir disiplin toplumu değil, performans toplumudur. Sakinleri de itaatkar özne değil, performans öznesidir. Bu özneler kendi kendilerinin müteşebbisleridir’. Performans toplumunda ‘evet, yapabiliriz!’ sloganıyla yasak, emir ve kuralın yerini proje, girişim ve motivasyon almıştır. ‘Disiplin toplumunun negatifliği deliler ve caniler doğurmuştur. Performans toplumuysa depresif ve mağluplar yaratır’. Ve canı sıkılan özneler.







    Can sıkıntısı, modern insanın anlam buhranının en önemli belirtisi. Ruhlarımıza yön tayin eden kutup yıldızını yitirmiş gibi, anlamın olmadığı bir dünyada kaybolmuş ve şaşkın bir haldeyiz. Her sokak başında anlam krizi karşımıza çıkıyor. Anlamın yerine koyacağımız, anlam yanılsaması yaratacak her şeye umutsuzca yapışıyor, geçici nesnelerde kimliğimizi arıyoruz. Hayatlarımızı artık ‘tam zamanlı turistler’ olarak yaşıyoruz: ‘Bir turist uğrağı olarak hayat’. Tatilde, günlük hayatta, evde, dışarıda her zaman turist. Gelenek tevarüs ediliyor ve hiç yoksa, insana bir süreklilik duygusu kazandırıyordu. Modern insan hiçbir şeye sadakat duymak zorunda değil, hayatın albenili seçenekleri arasından dilediği yaşam biçimini seçebilir ve yeri geldiğinde onu terk edip bir başkasına yönelebilir. Hayat tarzı bir libas gibi giyinip soyunulur, ne geçmişten tevarüs edilir ne de bugün uğruna ter dökülür. Emeğin olmadığı yerde anlam da yoktur. Ruha canlılık hissini veren anlamın ta kendisidir ve anlamın kaybı dünyanın kaybedilişi ve yoksullaşmasıdır. Anlam kaybını hisseden bir varlık sıkılabilir ancak.







    Can sıkıntısı anlamın geri çekilmesi ve anlam ihtiyacımızın karşılanmamasıyla ortaya çıkıyor dedik. Bize tatmin bulmayan bir anlam açlığını haber veriyor. Zamanın boşluğundan bahsederken galiba aslında anlam boşluğundan bahsetmiş oluyoruz. Bir tür ‘niteliksiz yaşantı’. Sual şu: İnsanlar iki yüz yıl önce de sıkılıyorlar mıydı? Pek çok kuramcı moderniteye yol açan toplumsal ve kültürel değişikliklerin sıkıntının yaygınlaşmasına hizmet ettiğini söylüyor. Bütün imkanların eşit ölçüde değersiz olduğu bir dünya ‘hipersıkıntı’ dünyasıdır ve geleneksel anlam kaynaklarının kurumasıyla da yaygın bir kültürel kuvvet halini almıştır. Modern anlam krizi, geleneksel anlam yapılarının sökülüp atıldığı bir dünyada, onun yerine sadece tüketiciliğin ikame edilebilmiş olmasıyla kendisini gösteriyor. İçimizdeki boşluğu ancak dışarıdan alınan nesnelerle doldurabileceğimizi sanıyoruz. Sıkıntıdan kaçmak için yöneldiğimiz etkinlikler de bir süre sonra sıkıcı hale gelmeye başlıyor ve sonra dikkatimizi çelebilecek güçte başka eylemlere yöneliyoruz. Ruhu heyecana boğacak her türlü etkinliğin peşi sıra sorgusuz sualsiz sürüklenirken içimizdeki karadelik bütün heyecanları yutuyor. Tüketim endüstrisi o zaman bize yeni zevk ve heyecanlar pazarlıyor zira mutlu hayat, sıkıntıya karşı insanı koruyan, yeni mal ve heyecanlar satın almaya izin veren bir hayattır. Modern insanın pasaportu olarak para, can sıkıntısını savabileceğimiz ‘avm’lere, sağlık salonlarına, eğlence parklarına giriş izni verir. ‘Ölmeden önce’ yapmamız gereken ne çok şey vardır! Her şeyi denememiz ve hayatın sunabileceği hazlar havuzundan yeterince kâm almamız beklenir.







    Derin can sıkıntısı, ‘varlığı bütünüyle yutan’ bu kayıtsızlık hali aslında içinde bir imkan olarak ‘muhayyile anları’nı da barındırır. Varlık, özgürlük ve sorumluluğu üstlendiğinde, anlamı eksen alan bir hayatı seçebilir. Can sıkıntısının panzehiri işte bu doğurgan andır : Sığ dikkatin talim ile derinleşmesine izin vermemizledir ki tefekkür ve murakabeye kapı açarız. Derin ve yoğun bir dikkati öğrenmek ve hayata geçirmek için insana, tabiata, kainata hayret nazarıyla bakmayı başarabilmek gerek. Gönül gözümüzü dört açarak. İnsan ancak yoğunlaşabilmekle kendi ruhuna değebilir. Kendi ruhuna değmekle başka ruhlara da dokunabilir. Ancak yoğunlaşmakla kendi dışımıza çıkar ve varlığa nüfuz ederiz. ‘Manzara bende düşünüyor, ben onun bilinciyim’ diyen ressam Cezanne gibi, o zaman şeylerin kokusunu da görebiliriz. ‘Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur’ diyen Yunus Emre asırlar öncesinden varlığa anlam katan hayret duygusuna işaret ediyor. Ve ‘Rabbim hayretimi artır’ diye dua eden son Nebi. Can sıkıntısını iyileştirmek için, Kartezyen şüphenin yerine hayret nazarını yerleştirmemiz gerekiyor.
    hocam çok teşekkürler, zevkle okudum. yazının tasavvufi bi şekilde biteceğini hiç beklemiyordum, etkileyici imiş




  • 22 yaşındayım ben de aynı durumdayım. Bilgisayarda takılmak dışında hiç bir şey yapmıyorum. 3 aydır adam akıllı dışarı bile çıkmadım ilk defa dün gece arkadaşlarla buluştuk içtik sıçtık kafa dağıttık, ama ondan bile çok fazla keyif almadım.

    Bir sürü hedefim var ama gerçekleştirmeye giden yolda çalışmaya enerjim ve isteğim yok. İnsanlarla konuşmaya bile üşeniyorum, dersten çıkıp bir an önce eve gidip bilgisayar başına geçiyorum. Çoğu zaman okula da gitmiyorum zaten.

    Tek eğlencem haftada bir sinemaya falan gitmek.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Rodin

    22 yaşındayım ben de aynı durumdayım. Bilgisayarda takılmak dışında hiç bir şey yapmıyorum. 3 aydır adam akıllı dışarı bile çıkmadım ilk defa dün gece arkadaşlarla buluştuk içtik sıçtık kafa dağıttık, ama ondan bile çok fazla keyif almadım.

    Bir sürü hedefim var ama gerçekleştirmeye giden yolda çalışmaya enerjim ve isteğim yok. İnsanlarla konuşmaya bile üşeniyorum, dersten çıkıp bir an önce eve gidip bilgisayar başına geçiyorum. Çoğu zaman okula da gitmiyorum zaten.

    Tek eğlencem haftada bir sinemaya falan gitmek.
    Pc birak kursa veya etkinliklere katil basla degisimi goreceksin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Çözümü yok. İlerde çocuklarının mutlu olmasını istiyorsan, cahil kalmalarını sağla çünkü cahillik mutluluktur.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: EnergyHill

    Saglik onemli dostum benim gibi sigara icmeyen aliskanligi olmayan insanin bile kalbinde sıkınti cikiyor iste sagligin yerinde olsun yeterki onceden keci gibi tirmandigim yerleri simdi surekli yorgunluk oluyor
    hocam işin kötü kısmı sağlığım da iyi sayılmaz. dediğim gibi boyuma göre bayağı kilom var, çok şeker tüketiyorum. sigara içen bi insandan farkım yoktur benim de büyük ihtimalle :(



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-FC422BF28 -- 1 Ocak 2019; 20:11:31 >
  • Tabi, hemen anlatayım

    Hemen çalmayı çok istediğin bir üflemeli çalgıyı sipariş ediyorsun, (mey klarnet vb.)

    heyecanla kargonun gelmesini bekliyorsun, kargo geliyor, çalmaya çalışıyorsun olmuyor.

    Aradan bi kaç gün geçiyor, youtube'dan videolarını izliyorsun

    yine olmuyor,

    ben bunu hallederim deyip 1 hafta daha uğraşıyorsun.

    En sonunda fark ediyorsun ki benden bi bok olmaz, yeteneksizin tekiyim deyip daha da depresifleşiyorsun




  • Bence sevişelim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Furkan-37

    hocam çok teşekkürler, zevkle okudum. yazının tasavvufi bi şekilde biteceğini hiç beklemiyordum, etkileyici imiş

    Alıntıları Göster




    Bu sitede yazarın diğer yazıları da var hocam,boş zamanında okuyabilirsin.Hayatın akışı içinde sürüklenip giderken insana gerçekten "farkındalık" kazandıran harika tespitleri var.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Son 1 yıldır ciddi seviyede bel fıtığı rahatsızlığı çekiyorum. Bu olay başıma geldiğinden beri ben de hayattan kopmuş hiç zevk alamadığım bir vaziyetin içindeyim.
  • Küreselciler hedefine her zamanki gibi ulaşıyor.

    Bu tamamen senin suçun değil.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Şeker at.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: macsimust

    Bence sevişelim

    -Filiz sevişek mi?

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bdt alanında nitelikli bir psikolog/psikiyatr.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hocam birebir aynı sorun var. Bırakın eğlenmek için enerji bulmayı, yaşamak için bile enerji bulamıyorum. Sorun mühendis olmamız mı acaba?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.