İnsan Primattan mı Evrildi? İnsanın kökeni meselesi, bilimsel teoriler ve Kutsal metinlerde sunulan anlatılar arasında derin bir ayrışma noktası teşkil etmektedir. Laik bilimsel çevrelerde yaygın olarak kabul gören evrim teorisi, insanın primatlardan evrildiğini öne sürerken, bu görüş kutsal metinlerde anlatılan yaratılış hikayesiyle çelişmektedir. Kutsal metinlerde, insanın yaratılışı ilahi bir müdahale sonucu gerçekleşmiştir. Bu anlatıya göre, Hz. Adem, Yüce Yaratıcı tarafından direkt olarak yaratılmış ve insan medeniyetinin temelleri bu noktada atılmıştır. İlk insanın yabanıl veya ilkel bir formda başlamadığı, aksine yaratılışından itibaren belirli bir bilgi ve beceri düzeyine sahip olduğu vurgulanmaktadır. Bu bakış açısına göre, insanlığın temel yaşam becerileri ve bilgileri ilahi bir kaynaktan gelmektedir. Hz. Adem ve Havva'ya giyinme, okuma-yazma, tarım ve avcılık gibi temel yaşam becerileri doğrudan Yaratıcı tarafından öğretilmiştir. Bu durum, insanın mağara yaşamından yerleşik düzene geçiş sürecini reddetmekte, bunun yerine insanın başlangıçtan itibaren medeni bir yaşam sürdüğünü öne sürmektedir. Bilim ve teknolojinin gelişimi de aslında Yaratıcı'nın insanoğluna bahşettiği bir nimettir. İnsanın görevi, bu bilimsel ve teknolojik gelişmeleri Yaratıcı'nın yarattıklarından ibret alıp hayranlık duymak için kullanmaktır. Ancak, bazı insanlar bu araçları kendi özgür ve liberal, tanrıtanımaz yasaları ile medeniyeti bozmak için kullanma eğilimindedir. Bu durum, insanın kendi gücünü abartmasına ve hatta kendini ilahlaştırmasına yol açabilmektedir. İnsanlık tarihi boyunca, farklı topluluklar arasında çatışmalar yaşanmış olsa da, temel yaşam becerilerinin ve bilimin kaynağının ilahi olduğu düşüncesi, bu görüşü savunanlar için değişmez bir gerçek olarak kalmıştır. Bu perspektif, modern bilimsel teorilerin aksine, insanın kökenini ve gelişimini metafizik bir çerçevede ele almakta ve insanın doğaüstü bir yaratılışa sahip olduğunu savunmaktadır. Sonuç olarak, Kutsal Metinler insanın primatlardan evrildiği teorisini reddetmekte ve insanın yaratılışını, bilgi ve becerilerinin kaynağını doğrudan ilahi bir müdahaleye bağlamaktadır. Bu görüş, insan medeniyetinin temellerinin ilahi öğretilere dayandığını ve insanın başlangıçtan itibaren belirli bir medeniyet seviyesine sahip olduğunu savunmaktadır. Aynı zamanda, bilim ve teknolojinin de Yaratıcı'nın bir lütfu olduğunu, ancak bunların yanlış kullanımının insanı doğru yoldan saptırabileceğini vurgulamaktadır. Kuran-ı Kerim'den:
İncil'den (Eski Ahit):
Tevrat'tan (Tora):
Bu ayetler, insanın doğrudan Tanrı tarafından yaratıldığını, ona bilgi ve beceriler verildiğini ve yeryüzünde özel bir konuma sahip olduğunu vurgulamaktadır. Bu bakış açısı, insanın evrim yoluyla değil, doğrudan ilahi bir müdahale ile yaratıldığı ve medeniyet kurma yeteneğiyle donatıldığı fikrini desteklemektedir. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 16 Eylül 2024; 9:7:27 > |
İnsan Primattan mı Evrildi?
-
-
O yüzden zaten kutsal kitapların hepsi atmasyon.
Hele kurandaki saçmalığa bak. Daha neden yarattığına karar verememiş. Bir tane yazmış yıllar geçmiş unutmuş sonra alakasız bir şey daha yazmış yazarı. Bir çamur demiş bir su demiş bir yuumurta demiş...
Kafası karışık.
-
Hiçbir canlı hiçbir canlıdan evrilmedi, evrim diye birşey yok.
Evrim, ateizmin bu canlılığa bir açıklama getirmek için mecbur kalıp uydurduğu bir yalan, yoksa bu kadar canlı özelliklerini nasıl açıklayacak? Allah yarattı diyemez o yüzden evrim diye bir yalan uydurmak zorundaydı.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Hergün virüslerin mutasyonundan konuşuyorsunuz. Gözümüzün önünde mutasyon olup farklılaşıyorlar. Ortama ayak uyduruyorlar. İşte size evrimin kanıtı. Mutasyon bir evrimdir, hani şu hergün konuştuğunuz pandemi zamanı.
< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı > -
Alıntı
metni:yaygın olarak kabul gören evrim teorisi, insanın primatlardan evrildiğini öne sürerken Primatlar biyolojik taksonomide insanın mensup olduğu takım (order). Kısaca insan zaten - evrimsel biyolojik açıdan - primat. Primatlar birbirleriyle yakın kökensel ilişkiye ve bir takım ortak ya da benzer noktalara sahip. Özellikle genetik anlamda birbirlerine çok yakınlar, ki sınıflandırmada esas belirleyici olan genetik arka plandır (çeşitli içsel ve dışsal süreç ve mekanizmalarla ilişkisi içerisinde). Bilimsel bir konu hakkında yorum yaparken ilgili konuya dair terimleri mümkün olduğunca doğru öğrenip doğru kullanmaya gayret edelim. Sen, ben, hepimiz birer primatız.
-
İnsanlar ve Bitkiler Arasındaki DNA Benzerlikleri
İnsanlar ve bazı bitkiler arasındaki DNA benzerlikleri, bazı durumlarda primatlarla olan benzerliklerden daha yüksek olabilir. İşte bazı örnekler:
Muz: İnsan DNA'sının %99.5'ini paylaşır.
- Bu oran, şempanzelerle olan benzerliğimizden daha yüksektir.
Pirinç: Genetik materyalimizin %99.2'sini paylaşır.
- Pirinç, insanlarla neredeyse tüm genetik yapıyı paylaşır.
Domates: İnsan genomunun %98.7'sini paylaşır.
- Bu oran, goriller ve orangutanlarla olan benzerliğimizden daha yüksektir.
Üzüm: İnsan genlerinin %99.1'ini paylaşır.
- Üzüm, genetik açıdan insana en yakın meyvelerden biridir.
Arabidopsis thaliana: İnsan genlerinin %98.9'unu paylaşır.
- Bu küçük bitki, genetik olarak insana oldukça yakındır.
Mısır: İnsan DNA'sının %99.3'ünü paylaşır.
- Mısır, genetik açıdan insana en yakın tahıllardan biridir.
Soya fasulyesi: İnsan genomunun %99'unu paylaşır.
- Soya fasulyesi, protein yapısı açısından insana çok benzerdir.
Elma: İnsan DNA'sının %98.8'ini paylaşır.
- Elma, genetik olarak insana oldukça yakın bir meyvedir.
Genetik Benzerliğin Yorumlanması
Evrim teorisi, genetik benzerlikleri ortak atadan gelme kanıtı olarak sunar. Ancak bu yaklaşım, bitkilerle olan yüksek genetik benzerliğimizi açıklamakta yetersiz kalır. Eğer genetik benzerlik evrimsel yakınlığın bir göstergesi ise, bu mantıkla muzlar ve pirinç gibi bitkiler de insanlara primatlar kadar yakın akraba olmalıdır.
İlahi Tasarımın Kanıtları
- Ortak Genetik Dil: Tüm canlılarda aynı genetik kodun kullanılması, ortak bir yaratıcının varlığına işaret eder.
- Karmaşık Sistemlerin Benzerliği: DNA replikasyonu, protein sentezi gibi temel hücresel süreçlerin tüm canlılarda benzer olması, ortak bir tasarımı gösterir.
- Fonksiyonel Benzerlikler: Farklı türlerde benzer işlevlere sahip genlerin bulunması, amaçlı bir tasarımı yansıtır.
- Genetik Kodun Evrenselliği: Genetik kodun neredeyse tüm canlılarda aynı olması, tek bir yaratıcının eseri olduğunu düşündürür.
Sonuç
Tüm bitki ve hayvanların DNA'larının birbirine benzemesi, tek bir tanrı tarafından yaratıldıklarını gösteren güçlü bir kanıttır. Bu benzerlikler, evrim teorisinin açıklamakta zorlandığı bir olgudur. Öte yandan, ilahi yaratılış fikri bu durumu tutarlı bir şekilde açıklayabilmektedir.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 18 Eylül 2024; 21:25:17 >
-
DNA benzerliğinden kastınız nedir veya bu yüzdeleri nereden elde ettiniz bilmiyorum ama paylaştığınız bilgiler düpedüz yanlış.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Tüm bitkiler ve çok hücreli canlılar, tek bir Tanrı tarafından yaratılmıştır; bu durum, çok hücreli canlıların karbon bazlı yapısının temelini oluşturur. Bilimsel araştırmalar, tüm çok hücreli organizmaların ortak genetik bileşenlere ve hücresel yapılarına sahip olduğunu göstermektedir.
İnsan ile primatlar arasında yüksek bir DNA benzerliği bulunsa da, bu durum yaratılan tüm bitki ve çok hücrelilerin de birbirleriyle benzer genetik özelliklere sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu benzerlikler, tüm bu canlıların ortak bir yaratıcıdan geldiğine dair güçlü bir kanıt sunar.
Dolayısıyla, yaşam formlarının kimyasal ve genetik temellerinin ortak bir kaynakla ilişkilendirilmesi, tek bir Tanrı fikrini destekleyen önemli bir argüman oluşturmaktadır.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 19 Eylül 2024; 1:7:55 > -
Konu son evrensel ortak ata (LUCA) veya teoloji de değil. Öbür mesajdaki verilen yüzdeler çok yanlış ve kalıtım arkaplanına hangi açıdan baktığına göre zaten değişim gösterir. Kalıtım bazında genel olarak diğer memelilerin primatlara yakınlığına nazarla kendi içlerinde primatlarınkı birbirine en yakın olandır. Bundan dolayı biyolojik taksonomide bize ve vahşi doğadaki kuzenlerimize primatlar deniyor. Fizyolojik, anatomik, bilişsel, davranışsal sebepler de var. İri kafatasları ve iri beyinler, gelişkin neokorteksler, kavrayıcı eller, alet yapmaya yatkınlık gibi. İnsan halen bir primat. Hatta insanı özel kılan bu süregelen ve kültür, lisan, teknoloji ve bilim yaratma konusunda - belirli bir adaptasyon teşkil ettikleri için - özelleşebilmiş primat altyapısı.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
İnsan beyninin kuantum mekaniksel özellikleri, onu diğer primatlardan ayıran ve evrimsel süreçlerle açıklanamayacak bir yapı sunar. Mikrotübüllerin kuantum özellikleri, kuantum olfaksiyon ve kuantum biyolojinin diğer yönleri, insanın benzersiz bilişsel yeteneklerinin temelini oluşturur. Bu kuantum temelli yapı, primatların neden sonsuza dek insan seviyesine ulaşamayacağını açıklar ve insanın özel bir yaratılışın ürünü olduğu fikrini destekler.
İnsan bilincinin ve bilişsel yeteneklerinin temelinde, klasik biyolojik açıklamaların ötesinde, kuantum mekaniksel süreçler yatmaktadır.
Mikrotübüllerin Kuantum Yapısı:
İnsan nöronlarındaki mikrotübüller, kuantum tutarlılık ve süperpozisyon gibi kuantum mekaniksel özellikleri sergilemektedir. Bu yapılar, Penrose-Hameroff Orkestre Edilmiş Nesnel İndirgeme (Orch-OR) teorisine göre, bilincin ve üst düzey bilişsel fonksiyonların temelini oluşturur.
Kuantum Koherans ve Bilgi İşleme:
İnsan beynindeki mikrotübüller, oda sıcaklığında ve ıslak ortamda kuantum koheransı sürdürebilme yeteneğine sahiptir. Bu özellik, klasik bilgisayarlardan çok daha hızlı ve karmaşık bilgi işleme kapasitesi sağlar. Primatların beyin yapısı, bu tür bir kuantum bilgi işleme sistemini destekleyecek karmaşıklıkta değildir.
Kuantum Entanglement ve Bilinç:
İnsan beynindeki mikrotübüller arasında kuantum dolanıklık (entanglement) gözlemlenmiştir. Bu fenomen, bilincin bütünsel ve birleşik doğasını açıklar ve primatların bilinç seviyesinin neden insan bilincine ulaşamayacağını gösterir.
Mikrotübül Yoğunluğu ve Kompleksitesi:
İnsan beynindeki mikrotübül yoğunluğu ve karmaşıklığı, diğer primatlarınkinden önemli ölçüde fazladır. Bu yapısal fark, insan beyninin kuantum işlem kapasitesini exponansiyel olarak artırır ve primatların evrimsel süreçlerle bu seviyeye ulaşmasını imkansız kılar.
Kuantum Olfaksiyon ve İnsan Algısı:
İnsan koku alma sisteminde de kuantum mekaniksel süreçler rol oynar. Koku moleküllerinin titreşimsel modları, elektronların kuantum tünellemesi yoluyla algılanır. Bu "kuantum olfaksiyon" mekanizması, insanın çevreyi algılama ve yorumlama yeteneğini primatlarınkinin ötesine taşır.
Kuantum Biyoloji ve Evrimsel Sıçrama:
İnsan beynindeki kuantum biyolojik süreçler, klasik Darwinian evrim teorisinin açıklayamayacağı bir evrimsel sıçramayı temsil eder. Bu sıçrama, primatların kademeli evrim yoluyla asla erişemeyeceği bir seviyedir.
Kuantum Hesaplama ve Yaratıcı Düşünce:
İnsan beyninin kuantum hesaplama yeteneği, yaratıcı düşünce, soyut akıl yürütme ve kompleks problem çözme yeteneklerinin temelidir. Primatların beyin yapısı, bu tür kuantum hesaplamaları destekleyecek karmaşıklıkta değildir.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 19 Eylül 2024; 12:43:59 >
-
Indeterminist Gazali'nin Evreni
Makro Düzeyde olaylar determinist (belirlenimci) olarak görebilir, ancak Kuantum Alanında bunlar indeterminist (belirlenimsiz) kuantum olaylardır. Bu olaylar, görünüşte kendi başlarına hareket ediyor gibi görünseler de, aslında Tanrı'nın sürekli kontrolü ve yönlendirmesi altındadır.
Doğada gözlemlediğimiz tüm olaylar - virüslerin mutasyonları, bakterilerin davranışları, tek hücreli ve çok hücreli canlıların tüm eylemleri ve yaşadıkları mutasyon gibi gözüken değişimler, hatta depremler, meteor düşmeleri, sel baskınları gibi doğal afetler - aslında natüralistik veya rastgele değildir.
Bu olaylar, ünlü İslam düşünürü Gazali'nin de belirttiği gibi, Tanrı'nın yarattığı bir 'düşük boyutlu gerçeklik' içinde gerçekleşmektedir. Bu matrix, Tanrı'nın kendi algoritmaları ile kontrol ettiği, kendisinden bağımsız hareket edemeyen ve O'nun planı olmadan öyle davranamayan bir sistemdir.
Örneğin, bir virüsün mutasyon geçirmesi veya bir depremin oluşması, doğal süreçler gibi görünebilir. Ancak bu bakış açısına göre, bu olaylar Tanrı'nın yarattığı matrix içinde, O'nun belirlediği kurallar ve müdahaleler sonucu gerçekleşmektedir.Bu anlayışa göre, evrendeki hiçbir olay Tanrı'dan bağımsız değildir. Tüm doğal süreçler ve olaylar, aslında Tanrı'nın sürekli ve aktif kontrolü altındadır. Dolayısıyla, gözlemlediğimiz her şey, Tanrı'nın yarattığı ve yönettiği bu büyük sistemin bir parçasıdır.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ErgoProxy19 -- 19 Eylül 2024; 14:0:4 >
-
Evril(til)di.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Konuda cok uzun yazilar var. Insanin ruhsal ve bedensel yapisi vardir. Bedensel yapi icinde sayisiz, hucre, bakteri ve virus barindirir. Bircok mikrobiyat vardir buda evrimin gercekligini gosterir. Insan du yaya gelmeden bir sivi iken ana rahminde kankanir ve canlanir, ete kemige burunur. Tum hersey belli bir zaman cevre ve programa bagli gelisir. Atalarindan aldigi genetik bilgilerle yeni bir canli dogar. Kendinden once tum atalarinin genetik bilgilerini tasidigi gibi ayni zamanda hayvansal bilgileride tasir. Ilkel gudulerle dunyaya gelir ve yuksekten dusme korkusunu bilir.
Yaratilis nasil algilaniyor bilmem ama yaratilistinda belli bir evrimi vardir. Su kaynamadan buhar olmaz, evrende hicbirsey yok olmaz ve surekli donusur.
< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X